Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜSLER belirtmiştim. Söz alan bir komisyon üyesi aynen: "Arkadaşlar, mâdem ki millet çok karı almak istiyor, bırakalım alsın" diyecek olmuş, Başkan onu da ters tepki gösterenleri de yatıştırmakta güçlük çekmişti. NİTELtK VE SINIRLAR Yasama çalışmalannda gözetilmesi gereken ikinci husus, düzenlenmek istenen hak ve yükümlerin nitelik ve sınırlarının iyice belirtilmesi, bu konularda ve özellikle yaptınmlann saptanmasında ölçülü kahnaya yeterince özen gösterilmesi zorunluğudur. Unutmamak gerekir ki, yasalar halka hitab eder. Ve Türkiye'de toplumun büyük bölümü henüz okuması kıt kişilerden oluşur. Çıkarılan bir kanunun anlam ve önemini halk iyice kavrayamıyorsa bu, kargaşaya neden olabilir ve sağlanmak istenen düzen yerine huzursuzluk gelir. Yine, yaptırımlarda ölçüsüzlük de, bunlarm etkisiz kalmasına yol açabilir. Bu etkisizlik ise, yaptırımın zayıf, yahut tersine, aşırı ağırlıkta tasarlanmış olmasından kaynaklanır. Her iki isabetsizliği de örneklerle saptayayım: Hâkimliğim sırasında, o zamanın mevzuatına göre yüksek sayılan tutarda (sanırım 10 lira!) para cezasına çarptırdığımız bir sanık, hemen kesesine el atmış, cezayı tam bir önemsemezlik içinde, derhal ödemek istemişti. Buna karşılık, Milli Koruma Kanunu uygulamalan sırasında, örgütlenmiş olarak işlenen ihtikâr suçları için ölüm cezasını öngören hüküm, bu ölçüsüz ağırlığı yüzünden hiç uygulanamamıştı. Yine basın yoluyla veya, gösteri yürüyüşleri ve benzeri eylemlerle işlenen politik suçlarda cezaların alabildiğine ağırlaştırılmasını amaçlayan ve bütün teknik karşı koymalanmıza rağmen kabul edilen ağır yaptınm hükümleri de, aynı nedenle mahkemelerce benimsenmemiş, istenilen etkiyi sağlayamadıklan gibi, ters tepki göstermek suretiyle, keskin sirkenin kendi küpüne zarar vermesi şeklinde sonuçlanmışlardı. Bir başka örnek de, yürürlükteki Istimlâk Kanunu'dur. Bazı takipçilerin yolsuz tutumlarını önlemek amacı ile hadden aşırı yaptınmlarla güçlendirilmesine özenilen bu yasanın öngördüğü cezlar dahi çoğunlukla etkisiz kalmış ve işin acı tarafı, kanunun açıklarından yararlanmasını bilen fırsatçılar gemileriniyine de yürütebilmişlerdir. GEÇtCtLtKTEN KAÇINMALI Uzerinde dikkatle durulması gereken bir başka yön de, yasal düzen gerektiren önemli konuların, geçici kanunlar veya kararnamelerle idare edilmesinden, elden geldiğince kaçınmak, bunları süreklilik gösterecek oturmuş mevzuata bağlamak zorunluğudur. Örneğin, Türk parasının değerini koruma gibi çok hayati bir konu, elli yılı aşkın bir süre ile bu türden geçici bir yasayla idare edilmek istenmiştir. Hatta bir defasında, hatırlarım, bu yasanın süresinin uzatılması geciktirilmiş, döviz kaçakçılarmınbundan son derecede yararlanabileceği kuşkusuz hepimizi sarmıştı da, zamanın bazı yetkilileri bu heyecanı bile paylaşır görünmemişlerdi! Bankalara ilişkin düzenin esaslı ve devamlı bir yasa ile sağlanması zorunluğu da ortadadır. Kanun yaparken özen gösterilmesi gerekli son bir nokta, dil konusudur. Yürürlükteki yasalann çoğu, hele büyük tedvinler, eski ağdalı terminolojiyi hâlâ sürdürmektedirler. Adalet Bakanlığı'ndaki görevim sırasında, yetkilileri bu konuda uyarmış, baştan aşağı bir ayıklamaya ve sade, fakat ağırbaşlı bir terminoloji birliğine gidilmesi zonınluğunu belirtmiştim. Böyle bir çahşma aynı zamanda, luzumsuz hale gelmiş veya ayrı yasalarla birkaç kez tekrarlanmış hükümlerin kaldırılmasını da sağlayabilecekti. Ne yazık ki, bu önemli çahşma gerçekleştirilemedi ve mevzuatımızda, birçok kuşaklann değişik hukuk dillerinden oluşan garip terminoloji kokteyli sürüp gider kaldı. SON ÖGÜTLER Öğrencilerime, ana hatları ile bu konuları anlattığım son dersimi bitirirken şu öğütleri vermeyi de unutmadım: "Hepiniz yarın bu vatanın mukadderatında yetki ve görev sahibi olacaksınız. Içinizden, yasama fonksiyonu üstlenecek olanlar da elbette ki çıkacaktır. Bu görevi yaparken öğütlerimi gözönünde tutmayı ve sadece tüm topluma yararlı olacak ve tam bir eşitlik içinde uygulanacak yasalar çıkarmayı amaç edinmeyi sakın ihmal etmeyin. Zira, Türkiye'mizin huzurlu bir geleceğe kavuşması ancak böylesine sağlam ve isabetli bir yasal düzenle gerçekleşebilir. Yakın geçmiş, tersine tutumlann ve yaşamayı politik ihtiras amacı yapmanın ne kadar pahalıya mal olduğunu simgeleyen acı anılar ve tecrübelerle doludur. Böyle durumlara bir daha düşülmemesinde en büyük görev, siz yannlanmızın biricik ümidi TUrk gençlerine yüklenmektedir." Son Ders Yarıya yakın bölümü adalet hizmetinde, gerisi de öğretim alanında geçen 44 yıllık devlet görevinden emekli olurken öğrencilerime verdiğim son derste, onlara bir kez daha kanun yapma tekniğinin koşul ve kurallarından söz ettim. Bu konuyu seçişimin doğal nedenleri vardır. Yıllar boyu hukuk okutmuş bir hoca, derslerini elbette ki bu bilginin özünü, başlıca uygulama amacını oluşturan böyle bir anlatımla noktalayacaktı. Kaldı ki, tüm demokratik ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de, günün birinde yasama çalışmalanna katılma olanağı bulunan her genç vatandaşın, bu işin tekniğine ilişkin bilgilerle yeterince güçlendirilmesi dahi ayrı önem taşıyan bir zorunluktu. öğrencilerime, yasama işlevinin (fonksiyonunun) dışandan çok kolay görünen ama gerçekte, başanb olması pek güç koşullara bağh bulunan bir çahşma teşkil ettiğini anlattım. Ve bu nedenle, böyle bir işlevle görevli kılınanlann son derece dikkatli davranmalan, uzağı görür olmaları ve bir yığın koşul ve kurala uymalan gerektiğini kendilerine açıklamaya çalıştım. Bu anlatımda, adalet hizmetinde edindiğim deneyimden yararlandığım gibi, katıldığım çeşitli yasama işlem 13 AĞUSTOS'1983 PENCERE Babamın Kuşağı Kanun yapmak hem çok kolaydır, hem çok güç. Gerçekten hukuk formasyonu ne olursa olsun, herkes şu ya da bu konuda yasal düzen kurma hevesine kapılabilir. Çünkü, aslında hepimizin içinde bir hukuk sezisi, bir nizam eğilimi vardır. Gerektiğinde on dakikada ortaya bir yasa taslağı çıkanverip teklifte bulunuruz. Ama iş bu kadar kolay değildir. Profesör Dr. REŞAT D. TANSEL lerinden örnekler vermek olanağını da buldum. Kanun yapmak hem çok kolaydır hem de pek güç. Gerçekten de, hukuk formasyonu ne olursa olsun, herkes şu ya da bu konuda yasal düzen kurma hevesine kapılabilir. Çünkü aslında, hepimizin içinde bir hak hukuk sezisi, bir nizam eğilimi vardır. Ve olanak sağlamrsa, hetnen kâğıda kaleme sarılıp on dakika içinde ortaya bir yasa taslağı çıkanveririz. Ama gelin görün ki, değil bir aceminin, değme uzman kişi veya kuruluşların hazırladıkları projeler bile çoğu kez başansız kalmaktadır. Bu nedenledir ki, yasama ile görevli organlann (ki demokratik idarelerde bunlar hukuk formasyonu olma koşulu aranmaksızın, halk tarafından seçilmiş vatandaşlardan oluşur) bu fonksiyonlarım, tekrar edeyim çok büyük bir dikkat ve titizlikle yapmaları, tüm olanaklan gözönünde bulundurmaları gerekmektedir. Herşeyden önce, hazırlanacak yasanın gerekli olup olmadığı Uzerinde hassaslıkla durmak ve onun, halkın hukuk mantığı ortalamasına uyumunu sağlamak gerekir. Bu amaçla toplumun nabzını iyice yoklamak, yasanın getireceği yeni düzeni halkın benimseyip benimsemeyeceğini isabetle saptamak gerekir. Toplumun hazmedemeyeceği yüküm ve haklar koyan yasalann uygulanma gücü taşımadığma, veya geç bir kıyıya atıldığına ilişkin örnekler çoktur. Medeni Kanunu tümü ile aktarmak kaygısı toplumumuzu, hemen hiç uygulanmayan veya zararlı sonuçlara ileten aksak uyum gören nice kurallara bağlamıştır. Medeni Nikâh bunlarm başlıcalarından bıridir. Aslında, yasama devrimi sırasında Medeni Kanunun ve öbür bir kısım ana kanunların değiştirilmeden aktarılmasında meşru, isabetli nedenler vardı. Ama bu kanunların başarı ile uygulanması, gerektirdikleri teşkilatın kurulmasına ve daha önemlisi, halkın sosyal, kültürel ve ekonomik açılardan bunları kavrayıp benimseyecek düzeye ulaştırılmasına bağlanmıştı. Bu çabalar yeterince gerçekleştirilemediği için de, çoğu bölgelerde imam nikâhı ile yetinilmeye devam edilmiş, bu birleşmelerden doğan çocuklar da kütüğe kaydedilmez olmuştu. Yönetim ise, uzun yıllar, gerçek önlemi alacak yerde geçici af ve tescil yasalan ile yetinmiştir. Hiç unutmam, böyle bir yasanın Meclis Karma Komisyonu'nda görüşülmesi sırasında, hükümet sözcüsü olarak, derdin asıl çözüm çaresini dile getirmiş, geçici yasalara yatkın olmadığımızı Bugünlerde radyo, televizyon, gazete haberlerinde Ortadoğu gündemin ilk sıralarını tutuyor; ister Lübnan çatışmaların: da olsun, ister İranlrak savaşında olsun, duyduğum kent adları bana yabancı gelmiyor. ^ Neden? . ı Çünkü babamın kuşağı bu bölgelerde savaşa savaşa Milli Misak (Ulusal Ant) ile yurt topraklarının sınırlarını çizip gerçekleştirdi. Dostum Dr. Cengiz Yurtoğlu'nun babası "Yüzbaşı Selahat tin"\n anıtarını romanlaştırırken bu kanlı serüvenin bütün ayrıntılarını elden geçirmiştim. 1915 yılında Enver Paşa'nın amcası Halil Paşa komutasında "57ncı Kuvvef Seferiye" ile Erbil ve Revandiz üzerinden İrarf da Rumiye'ye varan Selahattin Yurtoğlu Balkan Savaşını da görmüş genç bir teğmendir; 21 yaşındadır. Daha sonra Irak'ta ve Kafkasya'da çarpışacak; yüzbaşılığa yükselecek; yenilgi sonunda Mütareke İstanbul'una dönecektir. 1919'da Albay Bekir Sami ile Bandırma'dan Anadolu'ya çıkan Yüzbaşı Selahattin, Ege? de ilk direnişlere katıldıktan sonra Bursa'da savaşı sürdürecektir; İran'da, Irak'ta Kafkasya'da çarpıştıktan sonra Anadolu içlerinde yurdu savunmak zorunda kalmanın acısı yüreğine işllyecektir. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL BİLİM/TEKNİK Yaz Esintisi "Bir erkeğe bir kadın az Hele o erkek olursa Laz" Kıyıdaki küçük kahvede böyle şarkılar çalındı durdu. Daha beterleri de vardı. "Bu bebeği kimden yaptın?" gibi... Söyleyenler kimler, yazanlar kimler, bilinmez! Ama dinleyenler ortada: yapı işçileri, Alman turistler, bir ana kız, bizim gibi uzunca bir yürüyüşten sonra dinlenmek için bir masaya çöküp soğuk bir şeyler içenler... Karşıda kumsal. Alabildiğine uzanıyor. Fransız, Alman, İtalyan vb. bayrakları çekilmiş otelin önünde. Sesler, çığlıklar. Arabalar geçip duruyor. Bir de tıklım tıklım otobüs... sıcak mı sıcak! Ağustos'un ilk günleri. Olanca görkemiyle yazın ortasındayız. Ah, bir de şu sesten, şu şarkıdan, hele hele çirkin mi çirkin aözJerlndsm.yakamızı kurtatabiJsek.;.V>t.'i\\ı ;Ü »i»t Günler geçti. Geçecek de... Zaman durmaz, hep ileri gider. m • Dünden bugüne, bugünden yarına... Yine masada gazeteler, • dergiler. Güncelliğin içindeyim hep. Haber saatlerinde radyo ve TV başında... Bir kez tek başımıza idik. Hem de önemli şeyler vardı ekranda. Daha önce bir dizi film seyrettiler, haberlere sıra geldi kalktılar. Yurdumuzu ilgilendiren konular var oysa. Burnumuzun dibinde bir anlamsız savaş üç yıldır sürüyor. Sınırlarımıza dayandı dayanacak. Partiler kuruluyor, seçimler eşikte. Devletin sorumluları konuşuyor. 'Nedir bu parti bolluğu?' diyorlar. Derken biri daha, biri daha!.. Son dönemde en ucuz iş nedir, parti kurmak! Adlar okuyorum gazetelerde, birini bile duymamışım. Oysa seçmen bildiği, tanıdığı, güven duyduğu kişılere bağlanır, ona oy verir. Adını, kimliğmi bilmediği bu lider'lere bu 'kurucu'lara neden destek olsun? Yazarlar izne çıkınca kimi okurlar kızar "Sırası mı izin yapmanın" derler. Ne zaman bir yurt dışı gezisine çıksam, ya da bir deniz kıyısında bir iki hafta dinlenceye gitsem, dönüşte telgraflar, mektuplar bulurum. "Böyle zamanda izin yapılır mı?" diye çıkışanlar, "sırası mı?' diyenler, 'herkes acılar çekerken, bunalırken neymiş deniz, kum, kıyı kahveleri' diye somurtanlar... Bir Urfa'lı okur tutmuş gazeteye mektup da göndermiş: "Nerde Yazarlarımız?' diye sormuş arkadaşlar da basmışlar. Nerde olacağız? Şimdilik 'dışarda?' Yarın, ya da yarından da yakın bir tarihte belki de 'içerde!..' On beş günlük bir ayrılık bir şey değil, ya üç ay, altı ay, bir yıl, daha da çoğu olursa!.. Neyse, şimdilik tatsız konuları bırakalım, hele bunlar kişisel sorunlarsa. Zamanı gelince konuşacağız elbet... bu on beş günlük 'dinlence' sırasında baktım her yer tıklım tıklım, lokantalar, kahveler, oteller, moteller, kampingler, yazlıklar. doğal olarak tüm kumsallar. Sabah kalkıp bir boy yürüyoruz, kumsaldan ötelere. Derken kahvaltı, sonra deniz, kum, günes. Sonra öğle, sonra ikindi güneşi, gelip arayan dostlar: Uğur Mumcu, eşi Güldal, oğlu Özgür, kızı Özge... Çocuklar ayrı bir dünya. İki kardeş hem benziyorlar, hem de benzemiyorlar. Kız ve oğlan ayrımı belki de. Uğur geliyor Murat'ıyla. Haydi Cunda adası, Ahmet Yorulmaz ve eşiyle. Haydi ören'de İskele. Dostluklar, önemli. Dostluklar, yaşam kadar değerli, anlamlı. Yaşamayı sevdiren; acıları azaltan, güç veren bir şey dostluk. Sonra bir akşam Bilginer'ler, Bozok geliyor. Bir öğle üstü de Birsel'ler. Uyguner'ler, Bezirci'ler. Biîecik'ten Tayfur Ün'le Burhaniyeli diş hekimi Kerim ve eşleri... Dostsuz kalmak tatsız bir şey. Ama neyseki yeterince seven var, arayan, özleyen dost var. Hiç de önemli şeyler yazmak istemiyorum. Bu yırmı gune yaklaşan bir süreden sonraki ilk yazım... Yazarlık, bir çeşit virtüozluktur. Kemancı, piyanist her gün çalışmak zorundadır, bir bırakırsa, zor olur yeniden başlamak. Ben de yirmi gün ara verdim. Gerçi duramadım yine de yazmadan... Ama her gün yazmak, masa başına geçmek başka: bir kumsalda, bir gazino masasında içinden geçenleri çiziştirmek başka... Şimdi, bu satırları yazarken biliyorum bazı okurların neler düşüneceğini, adam, yurt, ulus sorunlarını, acılarını bir yana itmiş, yaz keyfinden söz ediyor diyecekler. Ama bu gibiler bir azınlıktır, yazarların dost okurları çoğunluktadır, bunlar bizlerin de 'insan' olduğumuzu, 'makine' olmadığtmızı, herkes gibi üzüntülere, sıkıntılara açık olduğumuzu bilirler; anlariar yazarlarını... O küçük kahvedeyim yine. Neyse pikap suskun. Sıcaktan mı, yoksa bir bozukluğu mu var? Ama bu kez düşleyerek ordayım. Ayvalık'ın, Sarmısaklı'sında... Ahmet Yorulmaz'a kadar gitsem mi? Uğur'u telefonla arasam mı? Ya İstanbul'da neler ojup bitiyor? Turgut Kazan'ın dilekçesi Ankara'ya vardı mı? Ne diyecekler bakalım bu kez? Ceza Yasası bizden yanaymış, ama!.. Türlü düşünceler kafamda cirit attı durdu. Sonunda dayanamadım, kalktp istanbul'a döndüm. Dönünce ne yapar bir yazar, başlar görevini yerine getirmeye... Bir masal olmuştur o güzel yaz günleri, geceleri. Hiç değilse gelecek yıla kadar... Geleceğin ne getireceği hiç bilinmez. Ya getirmeyecekleri!.. Artık hayal kurmak, gereksiz umutlara kapılmak yaşını da geçtik. Günün içinde yaşamalı, ama yarını, yannları da unutmamalı. En büyük gerçek, bugünden sonra yarının geldiği, muhakkak geldiği, geleceğidir... Yaşam kurtarıcı yeni ilâçlar Laboratuvarlarda geliştirilen yeni ilaçlar başta kanser ve kalp hastaları olmak üzere bir çok kişiye yeni umutlar veriyor. 1980'lerin başmda biyolojide şaşırtıcı gelişmeler gözleniyor. Bu gelişmelerin ürünü olarak ortaya çıkan ilaçlar ise birçok hastalığın tedavisinde altın çağ başlatıyor. Devrimsel nitelikteki ilginç gelişmelerden bazıları şu şekilde sıralanabilir: • Vücudun doğal yapısında yer alan bazı maddelerin tıpkılan yapılarak, veya kandaki dii'zeyleri artınlarak yeni tedavi biçimleri geliştirildi. • Genetik mühendislik tekniklerinin gelişimiyle insan hücresi elemanlarının bakteri hücrelerine aktarımı başarıldı. Bu gelişme sonucunda interferon, insülin ve büyüme hormonu gibi yaşamsal önemi alan hormonlar sınırsız biçimde üretilebilme olanağına kavuştu. • Canlı organizmaların bağışıklık sistemleri hastalıklara karşı antikorlar aracılığıyla savunma yapar. Hiicre birieştirme tekniklerinin gelişmesiyle çok saf antikorlar elde edilebiliyor. • Bir kurşun şaşmazlığıyla hedefi bulan ilaçlar vücudun diğer organlanna zarar vermeden yanlızca hasta organın tedavisini olanaklı kılıyor. yor. Üretilen kanserli hücrelerin yanına aynı kökenli sağlıklı hücreler ekleniyor. Kültür ortamına hücre öldürücü ilaçlar bağlanmış antikorlar katıldığında kanserli hücreler ölmekte ve diğer sağlıklı hücreler zarar görmeden yaşamlarını sürdürmekte. Stanford Üniversitesi'nde kan kanserli hastalar uzerinde yapılan ilk uygulamalardan oldukça umut verici sonuçlar alındı. A.B.D.'de Johns Hopkins Tıp Enstitüsü'nde karaciğer kanseri olan bir hastaya radyoaktif iy6t bileşiğîbağianfnış 'kanser antikorlan verilerek tümör hücreleri yokedildi. Bu başarılı sonuçtan güç alan doktorlar diğer kanser türleri uzerinde de çalışmalarını sürdürüyorlar. Bilim adamları tüm kanser türlerinin tedavisinde geçerli olabilecek, ya da daha az yan etkileri olan ilaçların arayışı içindeler. YONETEN OMER GUZEL Küçük insulin pompaları büyük işler görüyor. ilaçlarla normal olmayan kalp ritimlerinin düzenlenmesi ve ağnların giderilmesi sağlandı. Kalsiyum tuzlarının kalpkoroner hücre duvarlarından geçişine engel olan yeni ilaçlar kan hızını artırarak kalbin daha bol oksijen almasım sağlıyor. Diğer kalp ilaçlarından bazılarının yan etkileri olmasına karşın yeni ilaçlar astımlı ve solunum güçlüğü çeken kalp hastalarında da rahatlıkla kullanılaliliyor. Tıp adamlanna göre söz konusu ilaçlar bazı hastalarda koroner "bypass" ameliyatına gerek bırakmadan yeterli iyileşmeyi sağlıyor. Japonya'da ise kandaki kolesterol düzeylerini düşürerek kalp krizi olasılığını azaltan bir ilaç bulundu. Bu ilaç damarlarda pıhtılaşmaya neden olarak kalp krizine yol açan bir kolesterol çeşidinin ("Düşük yoğunluklu Lipoproteinler HDL kolester o l ) kandaki düzeyini azaltıyor. Norveç'te geniş kapsamlı araştırmalar sonucunda daha önceden kalp krizi geçirmiş hastalarda ikinci bir kriz olasılığını azaltan yeni bir ilaç bulundu. Söz konusu ilaç " b e t a bloker'Mer grubundan olup, kan basıncını ayarlayan hormonlar uzerinde etki yapıyor. Şeker hastalıgı Diyabetli kişiler açısından hayat kurtarıcı ilaç "insülin"dir. Avrupa ve Amerika'daki çeşitli ilaç firmalarının genetik mühendislik teknikleriyle insan insülinini sentetik olarak üretmeyi başardıkları biliniyor. Saflık derecesi yüksek ve yan etkileri hayvansal kaynaklı (sığır, domuz) insülinlere kıyasla daha az olan yeni ürünün ilk uygulamalarından umutlu sonuçlar bekleniyor. Her şey yolunda gidecek olursa gen muhendisliği teknikleriyle üretilen insülin şeker hastaları için tükenmez bir kaynak oluşturacak. Bir başka yeni teknik gelişme de insülinin hastaya veriliş biçiminde sağlandı. Alışıla geldiği biçimdeki iğne enjeksiyonlarının yerini insülin pompaları alıyor. Kandaki hormon düzeylerini dengede tutabilmek için küçük bir pompa yardımıyla vücuda sürekli insülin veriliyor. Kolayca taşınabilir ve elbise altına gizlenebilir boyutlardaki bu pompalar hastanın hareket yeteneğini de engellemediğinden çok yararlı ve pratik bir çözüm yolu olarak niteleniyor. Kitaplığımın bir gözünde çeşitli boylarda dört Kuranı Kerirr bulunur. Bunlar babamdan kalmış anılardır. Yaprakları sararmış solmuş, cildinin yeşili kararmış birisinin iç kapağına babam eski yazıyla tarih düşmüş: ' Birinci Cihan Harbinde Cebelilübnan ve havalisi 43'üncl Fırka Erkânı Harbiye Reisi Kıdemli Erkanıharp Yüzbaşısı olu 1333 senesi Arabistan ricatında Baalbek şimalinde bir gece yü rüyüşü "çekilişi" sırasında, benimle helallaştıktan ve öpüştük ten sonra şakağına dayadığı tabancasıyla, kamyon içinde inti har eden merhum Bahaettin Beye ait olup tarafımdan muha faza edilmiştir." Babam da Yüzbaşı Selahattin gibi çocuk yaşta önce Şarh Cephesinde ardından Suriye'de bu kanlı serüvene katıldıktar sonra Ege dolaylarında Kuvayı Milliye'de çalışmış ve Uşak Cep hesinde dövüşmüş. "Milli Misak mantığı" kâğıt uzerinde oluşmamış hayatın kat ve kanlı gerçeklerinden üretilmiştir. Vaktiyle pek önem vermediğim bir dizi silahın bizim eski ev de neden bulunduğunu şimdi çok daha iyi anlıyorum. Suriye den bir sedef kakmalı Arap hançeri, Şark Cephesinden bir gü müş saplı kırbaç, nereden olduğunu bilemiyeceğim kırık ve üze rinde paslanmış kan lekeleriyle bir İngiliz kasaturası yanınd; eski mavzer ve tabancaların anısal anlamları şimdi burgu gib mantığıma giriyor; "Ricaf'm kahrına dayanamayan Bahaettir Beyi anlıyorum. Albaylıktan emekli olduktan sonra bile kimi zaman babamıı gözteri dalar gider: Koskoca bir imparatorluk yitirdik yahu" derdi, "ama vata nı böyle kazandık." • Biz Cumhuriyet döneminin talihli çocuklarıydık; "Çanakkale savaşlarına gömülmemiş üniversiteli"\erd\k; İran'da, Irak'ta, kasya'da topraklara dökülmemiştik; Şark Cephesinde donma mıştık. Birinci Dünya Savaşı ve Ulusal Bağımsızlık Savaşında cep helerde diploma almış, ateş çemberinde sınav vermiş baba mın kuşağı, bizi İkinci Dünya Savaşından da korumuştur. Bizim kuşak belki daha elverişli kpşullarda çkumuş yetişmi| "tir; arha^a'b'âmm ^uşâ'^ı bizden daha ilerdeydi. Onlar savi^ ları yaşamış ve devrimleri gerçekleştirmişlerrji^. • Ortadoğu'da ateş çemberi Türkiye'nin güneydoğu sınırları na yaklaşırken "babamın kuşağı"n\ düşündüm. Onlar bu durumda ne yapartardı? Sorunun yanıtı yalındır: Almanlarla Doğu serüvenine çıkaı Enver gibi değil; hiçbir büyük devletin etkisinde kalmadan ba ğımsıztık savaşını ve Milli Misak sınırlarını gerçekleştiren Ata türk gibi davranırlardı. Türkiye bir Doğu serüvenine çıkamaz. Bu konuda ortak mantığımız, babamın kuşağından bize yan sımıştır; yabancı basında çıkan bir sürü söylenti, Ankara'nıı yeterince tanınmamasından doğuyor. Kanser Kanser tedavisinde amaç, yanlızca tümör hücrelerini yok ederek sağliKİı dokulara zarar vermeyen bir ilacın kullanılabilmesi. Yanhzca kanser hücrelerini tanıyan antikorların vücud dışında sentetik olarak üretilebilir hale gelmesi bu alanda yeni ufuklar açıyor. Büyük bir duyarlılıkla kanser hücrelerini tanıyabilen antikorlara hücre öldürücü ilaçlar bağlanarak hastaya verildiğinde yanhzca kanser hücreleri ölmekte ve diğer sağlıklı hücreler zarar görmemektc. Araştırma enstitülerinde yapılan deneylerlekanserli hücreler doku kültürlerinde üretilebili Kalp hastahgı Giderek daha çok sayıda kişinin yaşamını etkileyen kalp hastalığı günümüz endüstri toplumlarında bir numaralı hastalık konumunu alıyor. Araştırmacılar bu hastalığı ortadan kaldıracak yeni ilaçlar bulabilme yarışı içerisindeler. "Kalsiyum antagonistleri" adı verilen yeni bir ilaç grubu bu konuda en fazla ilgiyi çekiyor. Bu UCUZA TATİL YAPMAK İSTER MİSİNİZ? 26 ağustos 1 eylül ve 3 eylül 9 eylül arasında Marmaris'te 7 gün (Sabah kahvaltısı, öğle, akşam yemekleri ile yatak ücreti ve Ankara'dan gidişdönüş otobüs dahil) 9.500= TL. Başvuru: Akay Cad. No: 7/4 Tel: 17 73 74 Bakanlıklar / ANKARA MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI'NDAN DUYURU 1. Bakanlığımız Bilgi lşlem Dairesi Başkanlığı'na mulakatla sözleşmeli personel alınacaktır. 2. Alınacak personelin, ÜNVANI Bilgisayar Sistem Analisti 1AYJSL 1 BRÜT AYL1K 110.000 TL. 1. ODTÜ, Hacettepe veya Boğaziçi Üniversitesi'nin Bilgisayar Muhendisliği bölumleriyle benzeri okullardan ya da Bakanlığımızca bu bölumlere denkliği kabul edilmiş olan yurtdışındaki okullardan mezun olmak. 2. Programlama, sistem çözumleme ve bilgi işlem yönetimi konularında tecrube sahibi olmak. 3. Iyi derecede; Ingilizce PL1, COBOL, ASSEMELER programlama dillerini bilmek. 1. Bilgi İşlem sistemini bütün fonksiyonları ile kullanabilmek ve çıkabilecek her turlu sorunu çözümleyecek bilgi düzeyinde bulunmak. 2. Yuksek okul mezunu olmak. 3. PLI, COBOL, ASSEMELER programlama dillerini bilmek ve iyi derecede İngilizce bilmek. 1. Bilgisayar konusunda uzman ve yüksek okul mezu nu ohnak. 2. En az iki tane programlama dili bilmek. 3. Sistem donanımı konusunda ihtisas sahibi olmak ve iyi derecede Ingilizce bilmek. 1. En az lise veya dengi okul mezunu olmak. 2. İki tane programlama dili ve iyi derecede Ingilizce bilmek. SİLİVRİ İCRA DAİRESİ MENKULÜN AÇIK ARTIRMA İLANI Dosya No. 1983/241 Tal. Bir borçtan dolayı hacizli ve aşağıda cins, miktar ve kıymetleri yazılı mallar satışa çıkanlmıştır. Birinci artırma 16/8/983 günü saat 13.00 13.15 Beyaz Kum Sitesi Kamiloba Köyü'nde yapılacak ve o günü kıymetlerinin % 75'ine istekli bulunmadığı takdirde 17/8/983 günü aynı yer ve saatte 2. artırma yapılarak en çok fiat verene satılacağı ve satış şarnamenin icra dosyasından görülebileceği masrafı verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebiceği, fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla icra memurluğuna başvurmaları ilan olunur. Muhammen Kıymeti Adedi Cinsi (Mahiyetı ve önemli nitelikleri) Lira Krş. 1 Sekiz kişilik ceviz kaplamalı yemek 50.000. masası 8 kanepe tipli yeşil kadife kaplamalı sandalye ile birlikte. 1 Yuvarlak ceviz kaplama masa 6 20.000. adet vinteks kaplı sandalyesi ile birlikte komple. 1 50.000. AEG iki kapılı 1180 tipi Buzdolabı. 1 40.000. Hover marka 4 gözlü ocaklı fınn 1 tüple birlikte (Aygaz tüpü). 30.000. 1 Hovermetik çamaşır makinesi 1 tpragaz büyük tüp 6.000. 60.000. 1 5 parçalı cevizi renkte L tipi Büfe camekânlı. 1 50.000. Takım 1 üçlü 1 ikili ve 2 tane tekli yeşil kadife yüzlü çizgili kanepe. 5.000. 1 Servis arabası bozuk. 2 Sehpa cevizi renkte 10.000. 2 Üçlü Bakır Avize 50.000. 30.000. 1 2 kapılı gardrop cevizi renkte 3.000. 1 Monson marka Eletkrikli Saat 1 10.000. Portmando 2 15.000. Cevizi renkte yatak divan. (1c. If. K. 114/1, 114/3) Yönetmelik örnek No: 25 Basın: 8689 Alerji ve romatizma Toplumun büyük bir kesimine sıkıntılı anlar yaşatan bu iki hastalık türünün tedavisinde de umut verici yeni ilaçlar bulunuyor. Vücutta alerjik belirtilere neden olan antikorların oluşmasını engelleyen yeni bir yöntem geliştiriliyor. Alerjik reaksiyonlardan sorumlu antikorlar "immunoglobulin E " (IgE) adıyla anılır. Bu antikorlar vücutta bir dizi reaksiyonu tetikleyerek kaşıntılara, göz ve burun salgılarının artmasına neden olurlar. Bilim adamlan bu antikorlan hayvan hücrelerinden üreterek insanlara ilaç gibi vermeye çalışmaktalar. Söz konusu ilacın vücutta alerjik reaksiyonların başlamasına olanak vermeden sorunları çözümleyeceğine inanılıyor. Yeryüzünde milyonlarca insanın yakındığı bir başka hastalık da romatizma. Ana maddesi "piroxicam" adıyla anılan yeni ilacın bir tek tableti alındığında 1214 aspirin tabletinin yarattığı rahatlığı sağlıyor. Etkisinin uzun süreli olması nedeniyle bu hapı kullanan hastalar gece ya> rısı ağrılar içersinde uyanmayacak ve sabahları daha zinde bir biçimde kalkabilecekler. Bilgisayar Sistem Analist Yardımcısı 105.000 TL. Bilgisayar Uzman ve Programcısı 90.000 TL. Bilgisayar Programcısı 86.000 1L. SATILIK DUAL KA 60 MÜZÎK SETİ Saat 18.00'den sonra. 166 50 67 Yukanda belirtilen özel nitelikler dışında butun adayların, 657 sayılı kanunun ,8. maddesinin (A) fıkrasının, 4, 5, 6, ve 7. bentlerinde belirtilen şartları da taşımaları gerekmektedir. 3. Başvurular 1031 Ağustos 1983 tarihleri arasında ve Beşevler'deki Bilgi lşlem Dairesi Başkanlığı'na yapılacaktır. 4. Mülakat 12 Eylul 1983 tarihinde saat 09.00'da Bîlgi lşlem Dairesi Başkanhğı'nda yapılacaktır. 5. BAŞVURULARDA İSTENECEK BELGELER a) Nüfus hüviyet cüzdanı örneği (2 adet) b) Mezuniyet belgesi ve diploma. c) özgeçmişini t)elirten dilekçe. Basın: 22508