19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/6 22 HAZİRAN 1983 Tarih, I W ma>ıs ayı. YerAnkara'da Pembc Köşk. tnönii vc Ba>ar balkondan halkı selamlryorlar. YandaBayar'ın Vm Niliifer Gürsoy ve Inöfia'nün eşi Mevkibe Haaıı» "İsmet Paşa'mn bahçesinde jandarma dayağı" diye bağırıyordum Ismet Paşa, "çok mu acıyor yoksa* diye içtenlikle sordu. Yanıtımı beklemeden Mevhibe Hanım söze girdi: "Acaba Mete Beyin yeni bir gazetecilik oyunu olmasın, Sayın Paşam,, deyiverdi. Yozamadıklarım Türkiyt'de çok partili döneme geçildiği 1945 ytlında, Ataturk'un iki Başbakam, tsmet tnönü ve Celal Bayar da, genel başkanı olduklan partileriyle, birbirlerinin karşmna geçmişlerdi. Muhalefetteki Demokrat Parti'nin Genel Başkanı Celal Bayar ile iktidardaki Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı tsmet tnönu arasmdaki "demokratik savaşım" ilk aşamasına 19S0 ytlında ulaştt. O yıl yapılan seçimlerde Demokrat Parti çoğunluğu sağladı ve iktidara geçti. Cumhurbaşkanı tsmet tnönü ise, makamını yeni Cumhurbaşkanı Celal Bayar''a bırakıp, partisinin genel başkanı olarak, muhalefet görevine başladı. 19451950 ytllannm muhalefet lideri Celal Bayar'm örneğini verdiği "muhalefet'" çizgisindeki bir tutumu ise bu kez tsmet Inonü, 19501960 ytlları arasında uyguladı. Bu tür muhalefet uygulaması, tsmet tnönü ve Celal Bayar arasında zaten var olan bir küskünluğü, yoğun bir buzdağına dönüştürdü. Ataturk'un iki eski başbakam, 24 yıl süreyle birbirleriyle goruşmediler. 1969 yılmda gazeteci ve eski mületvekili Turhan DiUigil,"iğneyleku)'ukazarcasına" ve saygıyla amlması gereken bir sabırla, tnönuBayar arasında gönüllü arabuluculuk yapn aralanndaki buzdağını eritmelerini sağladı. Bayar'm, tsmet Inönü'yü Çankaya'daki Pembe Köşkü^nde ziyaret ederek tarihsel bir küskünlüğe son vereceği haberi, gazeteciler için "bulunmaz Hint kumaşı" değerinde bir haberdi. Ankara'da birçok gazeteci, bu önemli haberi daha yakmdan izleyebilmek için çeşitli "mesleksel kurnazhklar" denemişler, kimi temizUk işçisi, kimi garson kimliklerine buriinerek Pembe Köşk V girebilmek tsmet Inönii, Bayarın geldiği gece Mete Akyol'un Pembe Köşk'e giriş olayının ve gögsunde aglamasıgirişimlerinde bulunmuşlar, kimi gazeteciler de, karanlık bastıktan sonra köşke girebilecekleri nın ıçyüınnü öfcrenince, kendini tutamayıp, birkaç kez kahkaha attı. (Fotograf: Asaf 13ÇAR) umudurla. tiım günleriniköşkün çevresindeki ağaçlann yaprakları arasma gizlenerek geçirmişlerdi. tnönü ile Bayur barışırken, biz gazeteciler bahcede savaşıyorduk lsraet Inönü ve Celal Bayar arasındakı "senben" savaşı, tsmet tnönü'nun 1937 yıhnda aynlmak zorunda kaldığı başbakanhk koltuğuna, Celal Bayar'm oturmasıyla başlayan soğukluk ve kuskünlükten kaynaklanrmştır. Celal Bayar'ın, güçlükle ulaşabildıği "Atatürk'ün en yakını" makamını koruyabilme çabaları ile, tsmet tnönü'nun Kurtuluş Savaşı'ndan itibaren sahibi olduğu "Ataturk'un eıı yakını" makamını kapbrmama çabalan Ataturk'un bu iki başbakam arasında, giderek yoğunlaşan ve sonuçlan halka yansıyan ciddi bir kuskunlük oluşturulmuştur. Demokrasinin, TüTkiye hava sahasına girdiği günlerde tsmet tnönu de, Celal Bayar da, bu yeni "iklim"in getirecegi ortamı, kişisel kavgalanuı açıkça yapabılecekleri bir "er meydanı" olarak kabullenmişlerdir. Ve 1945 yıhnda, birer parti genel başkanı olarak her ikisi de, arkalanndaki "kendilerine hak veren kışfler"le demokrasi meydanında açık açık karşı karşıya gelmışlerdir. KtM HAKLI, KtM DEGtL... tki eski başbakan arasmdaki kişisel çekişmenın yansıtıldığı halk topluluklarının cephelenmesı, Türkiye'de demokrasinin ilk kanatlannı oluşturmuştur. "Inonü haklıdır", "Bayar kakltdır" biçiminde başlayan politik cephelenmeden gelen sesler, giderek "tnönü haksızdır", "Bayar haksızdır" biçımine dönuşmüş, bu iki cepheden birinde yerıni alan halk toplulukları ise, kendi "cephe komutam"nı savunmak, "karşı cephe koınutam"na saldırmak kargaşasını "demokratik mücadele" sanmışlar ve saymışlardır. Halk topluluklannın sürdurdükleri "savaşın bu tiirlbsü" tsmet tnönü ve Celal Bayar arasmdaki sogukluğu bir buzdağına dönuştürmuştür. Gazeteci ve eski milletvekili Turhan Dilhgil'in saygıdeğer bir iyiniyetie başlatıp, iğneyle kuyu kazarcasına bir sabırla yürüttüğu "arabuluculuk" çalışmalan 1969 yıh Mayıs ayında meyvelerini verdi ve bu iki eski başbakan, el sıkışıp banşmayı kabul ettiler. * * * 24 YILLIK BUZDAGl înonu ve Bayar'ın dostça bir "ev görüşmesi" yaparak, aralanndaki 24 yılhk buzdağını, birbirlerine uzatacaklan ellerinin sıcaklığıyla eritecekleri haberi, buzdağmın iki yamacındaki topluluklar için de önemli bir haber özelliği taşıyordu. Turkive eözlerini, banşma olayın gerçekleştirüeceği Pembe Köşk'e çevirmiş, Türk basını da o akşam karargâhını, Pembe Köşk'ün bahçe kapısı önunde kurmuştu. Umet tnönü'nun evinin bahBaşımı köşkten yana çevirip, sesimin var gucüyle bir kez daha bağırdım: "tsmet Paşa'nın bahçesinde jandarma dayağı yediiim." Bağırmam, meyvesini verdi. Öyle bir bafcrmışım ki, ruhu bağışlasın, lsmet tnönü bile duymuş sesimi. Ve bahçedeki gürültünün ne olduğunu öğrenmesi için, Parti Genel Sekreter Yardımcısı AH thsan Göguş'U görevlendirmiş. Göğuş'un arkasmda, lnönü'nün şoförü "tzzet'i görünce, ona bakarak konuştum: "Jandarmalar beni dövdüler... Şurama vurdnlar, buramı tekmelediler." Ali thsan Göğüş sakin olmamı söylerken, tzzet'in yıldırım gibi koşup, köşke girdiğini gördüm. "PASA. METE BEYt ÇAĞIRIYOR..." tzzet, bir iki dakika sonra geldi ve Ali thsan Göğüş'e, Paşa'nın emrinı iletti: "Paşa, Mete Beyi çagınyor" dedi. Ali thsan Göğüş'ün kolunda Pembe Köşk'ün kabul salonuna girdiğimde, lsmet Inönü, eşi Mevhibe tnönü ve kızlan Özden Toker, o akşamki konukları için özel olarak düzenlenmiş salonda ayakta bekliyorlardı. tsmet tnönü, üstümü başımı, yüzümü gözümü toz toprak içinde görünce, birkaç adım attı, yaklaşu: "Ne oldu sana beyle?" diye merakla sordu. Sesime, en acıkh tonunu verdim ve sanki ağlamak üzereymişim de, kendimi zor tutuyormuşum gibi yapıp, alt dudağımı titreterek yanıtladım: "Sayın Paşam. biraz sonraki tarihi gönişmenizi yakmdan izleyebilmek için buraya girmek istedim" dedim "Fakat bahcede jandarmalar ustüme atıldılar, beni dovdüler, Sayın Paşam." Başımın, alnımla kulağımın arasmdaki bölümünü işaret ettim: "{^te en çok buraya vurdular, Sayın Paşara" dedim. lsmet Inönü, başımda gösterdiğim yeri okşamak için elini uzatmca "Ay" deyip, başırm geri çektim. O da, aynı hızla elini geri çekti: "Çok mu acıyor yoksa?" diye içtenlikle sordu. Yanıtımı vermeden, Mevhibe tnönu söze girdi: "Acaba Mete beyin yeni bir gazetecilik oyunu olmasın Sayın Paşam?" dedi. Bir cankurtaran simidi olur umuduyla özden Toker'in yüzüne baktım. Onun eşi de gazeteci ya.. Beni savunacak bir iki söz söyler sandım. Fakat anne ve babasının önünde ağzını bile açmadı Özden Toker. "ÇOK ACIYOR PAŞAM" tsmet tnönü, biraz önce sorduğu soruyu yineledi: "Çok mu acıyor yoksa?" dedi yîne. Sesimdeki yapmacık titreme, onun bu ıçtenliği karşısında giderek doğallaşmaya başladı. "Çok acıyor, Sayın Paşam" dedim. tsmet tnönu kollannı boynuma doladı. Beni kendine çekti, başımı gögsüne bastırdı ve bir eliyle saçlanmı okşarken, bir yandan da beni avutmaya çalıştı: "Canım Mete'm, canım Mete'm" dedi bir iki kc/ GazeteciliV kurnazh|ıydı, gazetecilik oyunuydu, tümü bu noktada bir anda yok oldu ve... lsmet Inönü'nün göğsü üzerinde birdenbire, sarsıla sarsıla, içimi çeke çeke ama bu kez gerçekten ağlamaya başladım. Ben ağladıkça tsmet tnönü başımı göğsüne daha çok bastınyor, saçlanmı daha kuvvetle okşuyor, avutucu sözlerini birbiri ardısıra yineliyordu. O öyle yaptıkça, ben daha da çok ağlıyordum. tsmet tnönu bir süre sonra Sesimin var gucuyle iki üç kez, "Ali thsan bey" diye bağırdım. Ali thsan Göğüş, kilith kapının arkasından konuşıu: "Paşa'ya yutturdun amma, bana \utturamazsin" dedi. "Dışanda elli, altmış gazeteci var. Hepsine tek tek ben besap vereceftim." Ali Ihsan Göğüş'e sıkıntımı anlatamayacagımı anlayınca, kapıyı tekmelemeye başladım. Bir yandan da "Boguluyoram... Çıkarın beni buradan" diye bağınyordum. Ben lavabonun kapısmı tekmeledikçe, zaten eski bir yapı olan Pembe Köşk, zangır zangır sallanıyordu. Ali thsan Göğüş'ün sesi geldi yine kapı arkasından: "Tamam, tamam, açıyorum" dedi. "Bırak kapıyı tekmelemeyi. Misafirler geldi. Rezfl olaca^ız." Tarihsel göruşmeye katılanlar arasında Ali thsan Göğuş de bulunduğundan, köşkte artık rahatlıkla hareket edebilirdim. lsmet Inonü'nün verdiği izinle "istirahat" için, bitişik odaya girdim. tki odayı ayıran duvann bir bolumu, açılır kapanır bir tahta kapıyla kapaltydı. tçerideki tüm konuşmalar, olduğu gibi duyuluyordu. tnönu Bayar'la "Celal Beyefendi" diye konuşuyor, o da lnönu'ye "Paşa Hazretleri" diyordu. Söze ilk başlayan Bayar oldu. tnönü'ye kaç torunu olduğunu sordu. tnönu onun bu sorusunu yanıtladıktan sonra, o da Bayar'a aynı soruyu sordu. "BEN 1299 DOGUMLUYUM" Bayar'ın ikinci sorusu, lsmet tnönü'nun hangı yıl doğduğu idı. "1300" diye yanıtladı bu soruyu Inonü. Bayar, şöyle karşılık verdi: "Fazla fark yokmuş aramızda, Paşa Hazretleri" dedi. "Ben de 1299 doğumluYumdur." Söyleşınin bu verinde soze Mevhibe Inönu katıldı. Konuklarına, ne içmek ıstediklerıni sordu. Once Bayar, sonra oteki konuklar ca\ içmek ıstediklerıni söylediler.Ve kum pasta yenilip, çayiçilerekyapılan göruşmeler, polıtikanın (p)sine bile dokunmadan, özel konular çerçevesinde sürdü. Ve bir ülkenin siyasal yaşamını etkileyen bir kişisel kuskunluk, boylesine özel bir soyleşide ortadan kaldınldı. Kokleri, çok daha eskı \ıllara uzayan bir soğukluğun, 1945'de buzlanmaya dönuşmesinden sonra giderek \ogunlaşıp oluşturduğu 24 yılhk bir buzdağmın, bu ne sihirdir, keramet orneği, nasıl olup da bir anda bftylesine envip yok olabildiğinı düşunüyorum da... lsmet Inonu'nun, başımı göğsüne bastırdıktan sonra saçlanmı okşadığı elinin sıcaklığını anımsıyorum ve.. Göz pınarlarımı bir anda enten o sıcakhk karşısında, bir buzdağmın erimesi olayına hiç de şaşırmıyorum. Aradan birkaç ay geçtıkten sonra bir gun Pembe Köşk'ün bahçesinde, İsmet lnonu'>e bu otayı olduğu gibi anlattım. Önce numara yaptığımı, fakat onun içten ilgisi karşısında kendimi tutamayıp, gerçekten% ağladığımı, lavaboda kilitli kaldığımı, kapı>n tekmelediğımi, daha sonra da, yan odada oturup, içerideki konuşmalarını dinlediğimı tum aynntılanyla anlattım. övle keyiflendı, ovle ke>iflendi ki tsmettnonu... Bu sayfada gorduğunuz fotoğrafını arkadaşım Asaf Uçar onunişte o keyifli anında çekmişti. Bayar, hangi yıl doğdıığunu sorunca "1300" diye yanıtladı Inönü. Bayar şöyle karşıhk verdi: "Fazla fark yokmuş aramızda, Paşa Hazretleri. Ben de 1299 doğumluyumdur." başımı göğsünden kaldırdı, yanaklarımı öptu ve Ali thsan Göğüş'e döndü: "Mete'yi al, lavaboya götür" dedi. "Yttzüniı yıkasın, sonra da bn yan odada istirahat etsin." lsmet tnönü'nun elini öptum ve Ali thsan Göguş'le birlikte salondan çıkıp, koridorun tam karşısmdaki lavaboya girdim. lçeride yuzumu yıkarken, arkamda, kapınm anahtannın çevrildiğini duydum. Tokmağa sanldım. Baktım, kapı açılmıyor. Huyum kurusun, kapalı yerde kalamama hastalığım vardır. Hilton'a koyun beni, uzerime kapıyı kilhleyin, orada bile nefessiz kalırun, camları, kapılan tekmelerim. Şimdı avuç içi kadar lavaboda mı kilitli kalacağım yani? Kapı açılıp, kendimi koridora attığımda, Celal Bayar'la yiızyüze geldim. Yanında Mevhibe tnönü ve tsmet Inönü vardı. Bir adım arkalannda, Celal Bayar'ın kızı, Niliifer Gürso>. gazeteci Turhan Dilligil ve Özdan Toker yuruyorlardı. Kabul salonuna geçip, yerlerine oturduklannda birkaç fotoğraflannı çektim. Filmı makineden çıkanp, Bayar'ı getiren otomobilin arkasından koşarak köşkün kapısına kadar gelebilen gazeteciler arasında çalışma arkadaşım foto muhabiri Asaf Uçar'a seslendim. "Al şu filmi Asaf" deyip, filmi içeriden dışarı attım. Asaf Uçar pek keyifliydi: "Bayar, Mevhibe Hanım'ın elini öptü" dedi. "Sadece ben çektim o pozu. Fotofrafta iyiyiz. Sen habere kuvvet vermeye bak." Celal Bayar, 24 yıl görüşmedifci tsmet tnönü'nnn evine geldiginde, önce Mevhibe İnonü'nün elini öptü. mek, hem de güvenlik nedeniyle özel olarak geürilmiş jandarma mangasının başındaki teğmenle dostluk kurabilmek için, çeşitli öyküler anlatıyorduk. öykülerimizin çoğu, o gun Pembe Köşk'e gizlice girebilmek için denediğimiz mesleksel kurnazlıklar üzerineydi. Bu öykülerdeki kurnazlıklanmızı. üzerlerine biraz James Saat yediye on kala, hava yavaştan yavaştan kararmaya başlamıştı. * * * Celal Bayar'm gelmesine on dakika kalmıştı. "Tam zamanı" dedim kendi kendime ve bahçe kapısı önundeki gazeteciler topluluğundan sıynldım, kapının beş on adım otesinde, bir buçuk rnetre yukvardan aşağı, bahçeye atıverdim. Duştüğum yerde toparlanır toparlanmaz, var gucumle Köşk'e doğru koşmaya başladım. Atlama ve koşma sesini duyan jandarmalar, arkamdan koştular. On, onbeş adım sonra bir jandarmabelimesanldı, birlikte yere yuvarlandık. Ciğerimindibınüenbır "Aaaah" çektim ve aynı yuksek tonda devam ettim: "Ne vnruyorsun, arkadaş?... Aaaahhh..." Kendimi biraz daha zorladım, sesimi, daha da yükselttim: "Bu cağda, hem de tsmet Paşa'nın bahçesinde, jandarma dayağı,ba?.. Birkaç dakika önce yumuşattığımız te|men koştu, geldi, koluma girdi. Beni bir yandan teselli edıyor, bir yandan da kibar kibar, bahçe kapısına doğru geri goturmeye çahşıyordu. İLAN ŞOSYAL SİGORTALAR KURUMU tSTANBUL SATINALMA BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜNDEN 1 Kurumuır.uz Sağhk TesısİCTİnvn ihtıyacuuı karjılamak uzere 13 kalem muhtelıf lâslik malzeme teklif alma sure<ıyle sannalınataUır 2 lhale>e ışlırak Mmek ısıeven fırmalann ıdarı $artname esaslan dahılınde hazırlayacakları teklif mekfuplannı en gev 7 • 1983 Perşembe gur.u me> saı saatı sonuna kadar B«>oilu Kalyoncu Kulluk Cad Ma'iı han'dakı Mu durlüğumuze vermelerı \eya aynı gun ve saatıe bulundurulmak uzere posta ile göndermclerı gerekir. 3 Posıada vâkı gecıkmeleı kabul edılmez 4 Bu ışe aiı malzeme lısıesı \e Idan Şartname 1 no'lu Saıınalma Komısyonumaidan temın cdılcbıhr 5 Kurumumuz anıırtna. eksiltme ve ıhale kanununa tabı olmadı|ından, ıhale\ı >apıp yapmamakıa veya dılediğıne yapmakta serbesttır Basın İnönü, Bayar'a "Celal Beyefendi diye hitap ediyvr, o da Inöntfye "Paşa Hazretleri" diyordu. gazeteci de, hem zaman geçirBond tuzu bıberi ekerek, biraz Arsen Lupen yagı balı surerek anlatıyor ve jandarma tegmenini biraz daha, biraz daha yumuşatıyorduk. Dostluk ilişkisi kurup, yumuşattığımız güvenlik sorumluları, "görev anında" bize genMhvle daha ioımuidk davranıseklikteki bahçe duvarına çıktım ve oradaki meraklı halk topluluğu arasma kanştım. Duvann ustunde demir parmakhklar vardı. Onları aştım, parmakhkların öte yanına geçtim. Sonra da gözlüğumü çıkardım, gazetenın şoföru Selahatttn Turgay'a verdim ve boynumdaki iki fotograf makınesikendimı du YAKIN: Kasım Gülek CHP'den nasıl istifa ctti?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle