25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 20 MAYIS 1983 lkemizde 12 EylUl önceslnin tozdan dumandan ferman okunmayan, karayı aka, akı karaya katan, karışık karmaşık ve acı dolu günlerini anımsadıkça, şu andakl ortamdan sevinç duytnamak olanaksızdır. Özellikle ana ve babalar, öğrenciler ve öğretmenler yönünden korkulu günler geride kalmıştır. 19821983 öğretim yılı biterken bizim içten dileğimiz odur ki, ana ve babalar çocuklarımn başarılannı görmenin sevinci; öğrenciler ana ve babalarına başarılarıBin sevincini tattırmak mutluluğu, öğretmenler de, bu başarının gururunu yagamak zevkl içerisinde olsunlar. ••• Kiml kavramlar vardır; bu kavramların belirlediği bireylerl ayn ayrı düşünmek, birini ötekinden soyutlamak olanaksızdır. Örneğin öğrenci deyince öğretmeni. öğretmen deyince öğrenciyi anımsarız. öğrenci ve öğretmen ikilemi de hetnen gözümüzün önüne eğitim ve öğretim dizgesini (sistemini) sergileylverir. öğrenci, öğretmen ve eğitim blr bütünü oluştururlar. Bir bütünleşmeyi simgelerler. Temel amaçları ve ortak yönleri yalnızca başanh olmak, başarı sağlamaktır. Bir genelleme sayılmasa da; uygulamada ve pratik yaşamda bu tiçlemln amaçlanna ulaşmak yönünden her zaman yan yana olmalan gerekirken bazen sanki birbirlerini kösteklemek, başarılannı önlemek lçin var olduklarını söylemek sanırız bir gerçeği vurgulamaktır. Bu savm doğruluğu için açık ve seçik kanıtlar göstermek hiç de zor değildlr. Soruna öğrenci yönünden somut bir biçimde yaklaşıldığmda görülen ve gözlemlenen olgu söyleyeceklerimizden pek de farkh değildlr. ••• Düşünellm blr kez: Sabah olmuş, öğrenci; üzerinde güzel, temiz giysileri. kafası o günün dersleri Ue ilgill biigilerle donanmış olarak okula gelmlştlr. Sınıftakl yerlne oturup sevgi ve saygı dolu bakışlarla öğretmeninl beklemektedir. Oysa öğretmen sanki blr dövüş alanına gelir gibi bir kavga adamı görünümünde sınıfa glrmlştir. Suratı asık, bakışları serttir. Yüzünde sevecen blr çlzgl, blr lz yoktur. Ö Ogretim Yılı Biterken Ahmet COŞAR Kişi doğduğunda kalıtımsal (irsî) ve biyolojik özellikleriyle biçim. lenmeye, işlemneye hazır bir yapıya sahiptir ama; gelişimi, meslek. sel oluşumu, belirli bir dünya görüşünü kazanması, salt göreceği eğitim ve öğretimin niteüğine, içeriğine bağlıdır. acımasızdır. Davranışlarına egemen olan dügünce; öğrenclnin başarısızlığını görmek, bu olguyu not olarak belgelemektir. Sonuç onu mutlu edecektir. Öğrenci sınıfta kalırmış, tüm yaşamı karanr, geleceği yıkılır, yok olurmuş umurunda değildir. Özel kanısının, değerlendirmesinin tek dayanağı ve gerekçesi Öğrenclnin çalışmamış ya da çahşamamış ise nedenini sormak, araştırmak adetten değildir. öğrencinin blr derdi, tasası var mıdır, aç mıdır, açık mıdır klşisel sorunları nedlr, aileslnln olanakları ne düzeydedir, başta kendlsi olmak üzere egemen olan eğitim dlzgesi (sistemi) ve içerisinde yaşanılan toplum öğrenciye ne vermlştlr? O ttim bu yöntemlerin yabancısıdır. ••• Kuşkusuz öğretmen yönünden sergllemeye çalıştığımız bu tablonun bir de ötekl yüzü vardır. O da öğrenclnin durumudur. öğrenci: tek ve temel görevini oluşturan çalıgma, öğrenme, bilgl edinme zevkini yltirmiştir. Sorumsuz ve saygısızdır. Okula niçln geldiğlnln bilincinde değildlr. Davranışları küstah, bakışları külhancadır. öğretmenln sıcak, yol gösterlcl, eğitici, öğreticl sözleri, lyi niyetli tutumu, hoşgörülü yaklaşımı, paha blçilmez öğütleri kendisinl ilgilendirmemektedir. Ailesi lçin iyl blr evlat, vatam lçln lyl bir yurttaş olması gerektlğinl algıla maktan uzaktır. öğretmenin tüm çabası, uğraşısı boştur. O; artık geleceğlnln karanlık dünyasına giden çıkmaz yolu kendince çlzmiştlr, yazgısınm kötü sonucunu tembelllği ve söz dlnlemezliğl ile hazırlamıştır. Yaşammm kör düğümünü elceğizlyle atmıştır. Bizim samimi dileğimiz, tümüyle gerek sevgili öğrencilerimizi ve gerekse saygı değer öğretmenlerimlzl betimlediğitniz yapıda öğrenci ve öğretmen olmaktan uzak görmektir. ••• Yazımıza başlarken öğrenci ve öğretmen zincirinin üçüncü halkası eğitim ve öğretim dizgesidir demlştik. Şimdi biraz da bu konuyu açalım. <Yüz yıl öteslnl düşünüyorsan halkı eğit. Yüz kez, bln kez ürün alırsın eğitirsen halkı» demiş, tinlü Çln dtişünür ve ozanı KUANTZU. Bundan 2600 yıl önce halkın eğitllmeslnln önemini. eğitimln değerlni lşte böyle anlamış eloğlu yüzyıllar öncesl. 16 temmuz 1921'de, düşmanm elll kllometre uzakta bulunduğu gtinlerde Ankara'da toplanan eğitim kongreslni açış konuşmasmda Türkiye Büyük Millet Meclisl Başkanı Başkomutan MUSTAFA KKMAL: «Gerçi bugün maddi ve manevl kuvvet kaynaklarımızı milll sınırlarımız lçlndekl memleketlmlzde lstllacı bulunan düşmanlara karşı kullanmak zorundayız. Memleket eğitlmi lçln aynlabilen sey gelecek eğltimimizin dayanağı olacak bir temel kurmaya yeterll değildir. Ancak genlş ve elverişli koşul ve araçlara kavuşuncaya kadar geçecek savaş günlerinde dahl, büyük dikkat ve titizlikle lşlenlp çlzllmlş blr ulusal terblye programı yapmaya ve bugünkü Milli Eğitim örgütümüzü şlmdlden mllll blr yönde çahştıracak llkeleri hazırlamaya çalışmalıyız» demiştlr. Böylece MUSTAFA KEMAL PAŞA, blr yandan lstllacı düşmana karsı Ulusal Kurtuluş Savaşı verirken öte yandan da ulusal eğitim ve öğretimin önemini dile getirmiş ve hedeflerinl de göstermlştlr. Kuskusuz Türk ulusal eğitim ve öğretimi o günden bu yana bazı sapmalar dışında büyük kurtancının gösterdiği hedefler ve doğrular içinde tüm ülke düzeyinde yayılıp gelişerek ciddi aşamalar kaydetmiş büyük boyutlara ulaşmıştır. Bilinir ki; kişi, doğduğu gün kalıtımsal (ırsi) ve biyolojik özellikleriyle biçimlenmeye, işlenmeye hazır bir yapıya sahiptir. Gelişimi, mesleki oluşumu, belirli bir dünya gorüşünü kazanması, salt göreceği eğitim ve öğretimin niteüğine ve İçeriğine bağhdır. Bu anlamıyla eğitim ve öğretim bireyl biçimlendiren, başan ya da başarısızlığa götüren bir niteliğe sahiptir. Bu nedenle Türk eğitim ve öğretim dizgesl çağdaş bilim esaslarına uygun olmalı, ulusal ve laik bir öz içerlk taşımalıdır. Çağdaş uygarlık düzeyine erlşmenin başkaca bir yolu ve yordamı yoktur. ••• Her ülkenin eğitim ve öğretim dizgesinin tek ve temel amacı ulusal çıkarlarını gözeten insan yetiştirmek olduğuna göre Türk eğitim ve öğretim dizgesinin amacı da yalnızca kendi ulusal çıkarlarımızı gözeten, yıkıcı değil yapıcı, bölücü değll birleştirici, kavgacı değil barışçı, gerçek yurtsever insanlar yetiştirmek olmalıdır. Aksi tutumun ülkemize ve gençlerimlze nelere malolduğu yakm günlere dek ulusça yaşadığırmz acı olaylarla sabit olmuştur. Geçmişin kaygılı ve tasalı gunlerini bir daha yaşamak ve görmek Istemlyorsak, Türk eğitim ve öğretiminin ulusal, laik ve Atatürkçü özünü fcoruyup sUrdünnesine özenle çalışmalıyız. Bu konuda biç bir Ödün vermemeliyiz. Bunun yanı sıra ulu önder Atatiirk'ün başöğretmenliğini yaptığı öğretmenlik mesleginl, özendirici hale getinneli ve Türk öğretmeninln toplutndaki saygm yerinl almasına elbirliğiyle çaba Röstermeliyiz. Denilir ki; her başarılı insanm arkasında mutlaka bir kadm vardır. Ama her İnsanm başarısmın arkasmda da her halde bir öğretmenin bulunduğu gerçeğini unutmamalıyız. 101 Yaşmda?.. Celâl Bayar 100 yaşını geride bıraktı, 101'lnci yaşına bastı. Doğum yıldönümünü kutlarken çekilmlş îotoğraflarında Bayar çökük avurtlarıyla küçük bir pastanm üstüne dikilmiş tek mumu üflüyor. Devrik Cumhurbaşkanı inşallah daha uzun yıllar yaşar; kendisine maşallah diyelim; tam bir «asn» geride bırakmak ne demek? Atatürk de yaşasaydı, bu yıl 101 yaşmda olacaktı; kimi devlet kuruluşlarının kapılarında, duvarlarında yazılar görüyorum: Atatürk 101 yaşmda! Oysa Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusunu 1938'de yitirmlştik; demek ki, «Gazi» 45 yıl 6nce aramızdan ayrılmış; yarım yüzyıla yakm Dir süre geçmiş. Bayar ise yaşıyor. Ama nasıl? • Bayar'm uzun yaşamı blr bakıma llginçtlr; öylesme ilginçtir ki, şaşarım. Gazi Mustafa Kemal sağken, Türkiye, Atatürk devrimleri dediğimiz süreci yaşıyordu. Atatürk öldükten sonra İsmet Paşa'nm Cumhurbaşkanı olduğunu biliyoruz. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra İnönü (dış etkilerin de ağır basmasıyla) çok partili rejim denemesine girişmiştir. Ve karşısında Bayar'ı bulmuştur. Olayın şaşüası yanı şudur: Celâl Bayar Cumhuriyet Devleti'nin kuruluşundan beri İsmet İnönü ile «tek partl yönetimbnin bütün sorumluluğunu paylaşmıştu. Sonra birdenbire 2 Aralık 1945'te partiden istifa etmiş; 4 Arahk 1945 günü İsmet Paşa'nm kendisini çağırması üzerine Çankaya'da «ünlü görüşme» gerçekleşmiş; 7 Ocak 1946'da Demokrat Parti kurulmuştur. Bu, pazarlıklı ve anlaşmalı nir çok partili rejimin temel atma törenidir. Demokrat Parti'nin öteki kurucuları da Atatürk döneminde ülkeyl yöneten tek partinin bütün sorumluluklarım üstlenmiş, yetkilerini kullanmış kişilerdir. Daha açıkçası Demokrat Parti'nin mayasında bir uzlaşma ya da danışıklı dövüş havası vardır. Cumhurbaşkanı îsmet İnönü 1 Kasım 1945'te Meclisi açış konuşmasmda şu sözleri söylemiştir: « Bizim tek eksiğinıiz biikümet partlsinin karşısında bir parti bulunmamasıdır.» • Benim yamtmı bulamadığım, mantığım çözemediğim olay şudur: Atatürk'ün Cumhuriyet yönetiminin ve tek partisinin 27 yıllık hesabmı, îsmet İnÖnü, Celâl Bayar'a karşı blrbir vermek zorunda bırakılmış; doğrusu ya gık dememiştir. Oysa o 27 yıllık tüm sorumluluklan Celâl Bayar'uı «dürüst bir devlet adamı» davranışıyla paylaşması gerekmez miydi? O günleri anımsayanlar bu hesabın sorulmasmda kitlelerin nasıl köpürdüğünü bilirler; Demokrat Patti'nin Bayar Menderes Koraltan Köprülü'den oluşan dörtlü üst yönetimi, kitleleri 27 yılhk birikimin tepkilerine itebilmek için ellerinden geleni yapmışlar; sonunda seçimlerl kazanmışlar; Bayar Çankaya'ya Cumhurbaşkanı olarak oturmuştur; ama, acaba siyasal tarih açısından iyi bir sınav vermiş midir? Ya daha sonra? Atatürk devrimlerini parçaparça çiğneyerek Cumhuriyet'in temel ilkelerinl «karşıdev,rimci» bir anlayışla ltmelime eden Celâl Bayar ^eğil mldir? Türkiye'yi 27 Mayısta ilk kez Dir askeri eyleme sürükleyen kanlı çatışma ortamıru yaratan sorumluların en bagında Celâl Bayar bulunmuyor muydu? • îsmet Paşa, Bayar'a karşm lkl kez TUrklye'yl «kapab rejbmden «açık rejlm»e dönüştürebllmek için çaba harcamıştır. Birincl kez 1950'de, ikinci kez 1960'da bu tarih yaşanmıştır. Herkes bilir kl, kapalı dönemlerin hesaplarmı açık dönemlerde vereblhnek kolay değildir ve bu smavlar Türkiye'de büyük zorluklarla aşılmıştır. Benlm şaştığım bir olay da şudur: Şlmdi herkes «açık rejim»e geçmek lçln Bayar'dan akıl sormaya koşuyor; Bayar bu akh daha akıllı olması gereken yaşlarında taşıyamadı; 101 yaşmda mı ayakları suya erraiştir? BU Hekime Saygı Dr. Hüsnü A. GÖKSEL 1937'de «Askerl Tıbbiye>ye glrmiştim. Smıf subayımız elbiselerimizi dağıttı. Vücuduma biraz bol gelen ceketim, paçaları yerlere sürünen pantalonum, kalıbı bozulmuş şapkamla, kendlmi aynada pek beğenmiştîm. Şapkamdaki, yakalanmdakl vişne rengi kadifeler, bu kadifeler tizerindeki pırıl pırıl ayyıldız, tıp öğrencisi oldugumu gösteren işaretler içimi kıvançla doldurmuştu. Okul kantlninden, üzerinde yılanlı «Askerl Tıbbiy* Arması» olan blr zarfkâğıt alıp, uzakta olan evlme tek tümceden oluşan ilk mektubumu yazdım: «Şükür bugünü gösteren Allah'a». Mektubu hemen postaya vermek için okuldan çıktım. Ortada çiçekler arasmdakl fiskiyell koca havuz, çepeçevre çınar ağaçları, kırmızı, yeşil tramvaylar, bir yanda Üniversitenln görkemll kapısı, öbür yanda azametll camisl İle o zamanlar pek zarif, pek güzel olan Beyazıt Meydarunı uçar glbi geçtlm. Bevlnciml blr an önce evime ulaştırmanm coşkusu İçinde ldim. Meydanm cadde İle birleştiğl köşede blr ayakkabı boyacısı oturmuştu. önünden geçerken Iırçasmı boya sandığma vurarak seslendi: Boyıyalım Doktor Beyl <Doktor Bey»! Bu ben miydim?.. Evet bendim. Pakat bu «Ben>, biraz <Ben» değildl artık. (sogiık Kalın barsauıar yöneten ErdalATABEK Kalbimîzin çarpınıtısına aşırı kulak veririz, başımızın ağrısma çok dikkat ederîz, ama kalın barsaklarımızla pek uğraşmayız. Gözler için, dudaklar için, kalp için çok şiirler yazılmıştır, oysa bu vefalı, duyarh organımız için şiir falan yazılmamıştır. Kalın barsaklarımız, hemen herşeye karşı duyarlıdır. Heyecanlarımız, sevinçlerimiz, düş kırıklıklarımız kalın barsaklarımizın tepkîsine yol açar. Örneğin, cinsel ilîşkiden sonradoyumsuzkalan kadınıngiiilerce kabızlıkçektiğinibiliyormuydunuz? Kahn barsaklar, duyar f h blr organ nudır? Evet hem de çok duyarh bir orgammızdır. Ne ki. bize kendinl sık sık duyurmasına karşın biz onun pek farkına varmayız. Duyarh organ deyince hemen akhmıza kalbimiz gelir Kal bimizin çarpmtısına açırı kulak verlriz, başımızın agrısma çok dikkat ederiz, ama kahn barsaklarımızla pek uğraşmayız. Gözler lçin, dudaklar için, kalp için çok şiir yazılmıştır, oysa bu ve' falı, duyarh organımız lçln şiir falan yazılmamıştır. Kalin barsaklar neler» karşı duyarhdvr? Hemen herşeye karşı duyarlıdır. Heyecanlarımız, öfkelerimiz, sevlnçleriınlz, düş kınklıklanmız kalın barsaklanmızın tepkisine yol açar. Heyecanla ortaya çıkan la hali çok insan bilir. Sınav kapısındakı öğrenciler, gahneye çıkacak sanatçılar, savaşa hazırlanan askerler; he yecanm yarattığı bu durumu yaşarlar. Düş kınkhklan, gevilen birinı yitirme, işinl değiştirme gibi etkiler de kabızlıga yol açar. Bazen bir geziye çıtana, başka bir yerde kalma sırasındaki tuvalet değiştirmeler bile kabızlıga yol açar. Çogumuz bunu yenl gidilen yerdekl suya, yenileu şeylere bağlar. «trritabl kolon» dediğlmİK j hastalıkta zaman zaman is hal, zaman zaman da kabızhk görülür. ı Demek kl lshalin •• kabızlığın ruhsal anlamları da var? Bütün ishaller. bütfln kabızliklar ruhsal değildir elbette. Ama, başka organik etkenlorin bulunmadığı ishal ve kabızlık durumlanmn ruh Sncekl Durdum. Hiç gereği yokken ayakkabı boyatmanın çok smırlı olan harçlığım lçin «lüks» teskil ettlğlnl bildiğim halde ayağımı boya sandığına uzattım. «Başka blrlsi» olmanın billnclndeydim artık. Bu, ilk «Doktor Bey» oluşumu, o metamorfozu nasıl unutamadımsa, o metamorfozun o anda hissettirdiği yükümlülüğü de hiç unutmadım: «Doktor Bey» olmanın saygmlığını taşıyordum, bunu sürdürmeliydim. Meslek yaşamımda bunca yıllardan sonra arkama baktığımda, bugün görebildiğlm en değerli şey hekimlik mesleğinin eşsiz saygınlığıdır. Hastanm ve yakınlarmm hekime duyduklan şükran, minnet, sevgi gibi duyguların üzerinde her zaman «saygı» duygusu vardır. Bu duygu lnsanların içine o kadar işlemiştir ki hekime saygı duymaları için hasta olmaları da gerekmez. Hekim her yerde, herkes tarafmdan saygı gören kişidlr. Ancak bu saygınlığın tek, fakat çok büyük bir koşulu vardır. o da heklmin kendi kendisine saygı duymasıdır. Kendine saygıdan verilecek en ufak bir ödün, bu saygınlığı sıfıra indirir. Hekim «Kendine saygısmı» yltirlrse boş yere başkalarından saygı beklememelidir. Bunları niçin ml yazdım?... Gençler, genç hekimler niçin yazdığımı değerlendirecektir. Gençlere inanıyor, güveniyoruz. İnailiz Kız Ortaokulu Öğrencîlerînî Koruma ve Yetiştirme Demeği Başkanlığından Olağanüstü Genel Kurul Çağrı tlânı Derneğimiz tüzüğtinün 1630 Sayılı Dernekler Kanunu hükümlerine uyulması gereği tstanbul Valiliği Hukuk îşleri Müdürlüğünce blldirilmiş olmakla, gerekli tüzük değişikliklerinin yapılabilmesi için. Dernek Genel Kurulumuz 30 mayıs 1983 günü saat 15.30'da okul binasmdakl dernek merkezinde (Nuruziya Sokak No. 2) olağanüstü toplanacaktır. GÜNDEM: 1 Açılış ve saygı duruşu, 2 Başkanhk Divanı seçilmesi, 3 tstanbul Valiliği Hukuk îşleri Müdürlüğünün 14.9.1982 tarih ve 982/2563 sayılı yazısı okunarak bu yazıda belirtilen tüzük değişikliklerinin Genel Kurul bllgisine sunularak karara bağlanması. 4 Kapamş. sal anlamlan yardır. Grace ve Graham'a göra, bir insan çözüm yolu bulamadığı halde sonuna kadar dayanmaya kesin olarak kararlı olduğu bir sorunla karşılaşmca KABIZLIK ortaya çıkar. Cinsel ilişklden sonra doyumsuz kalan kadınlarda günlerce süren «kabızlık» olmaktadır. Buna karşıhk, aynı kadınlar orgazm oldukları zaman kabızhk görülmemektedir. Sık kabızlık çekenlerm Itl çilik yapılan üzerinde de du rulmuştur Bu kişilerln lnatçılıgı, düzen düşkunlügü, tu tumlulugu ile sık kabızhk çekmeleri arasında baglantı bulunmuştur. Bu özellikler hoşgörüsüzlüğe, aşın titizli' ğe, cimriliğe kadar varabilir. Konunun ruhsal cözümleınesi çocukluk çagına kadar ulaşır. Anneyle iyi duygusal ilişki kuramayan, büyüklerine tepki duyan çocuktar için •Kakasını yapıp yapmaraa» önemli bi r mesajdır. Bu yol= la tepkisini göateren çocuklar, sonraları bunu olışkanlık biçimüıde sürdürebilir. Richter, kabızlık çeken çocuklarda uç belirti saptamıştu: 1. Çocnkl&r, çok bellrgin «nksiete (bunaltı) beHrüleri göstermiçlerdir. Bu, ön plau da bir kaybetme anksietesidir. Anneden aynlma, yalnız yatma glbi. 2. Anormal derecelerde •hükmetme lsteklerl» görülmüstür. 3. Sık olarak beslenme bonıkluklan görülmüştür. SOrekli denecek derece^ de KABIZLIK çekenlerln, karnında GAZ'dan yakınanların bu rahatsızlıklan ruhsal mıdır? Bunu söylemek kolay değildir. Ama, kabızhk ve gaz yakınmalannın kökenindeki ruhsal etkileri araştıımak gerekir. Bazı insanların sinirlenince hemen karınlarınm şişmesi. gaz yakınmalarmın başlaması dikkat çekicidir. Özellikle barsaklar Kabızlık nasıl düzeıtiiebiiir ? Iki yöntemi dikkatle uygulamalıyız. Birincisi; günün aynı saatinde tuvalete gidip oturma alışkanhğını ka~ zanmahytz. İkincisi; hitle yapacah, kalın borsofelardo su tutmasına yar dımcı olacah bir beslenme biçiminl benimsemeliyiz. Kabtzlığı önleyeceh beslenme biçimi kepeh va bol lifli besinler ahnmasıdır. Kepeklı cfcmeh, ya da doğrudan hepeh yenmesi yararlıdır. Eğer kepeh yenecekse, günde üç çorba kaşığı yeterli olur, sütle. meyve suyu, ya da uilz et suyuyla alınabilir. Sabahları, akşamları yapılan gezinti yürüyüşleri barsaklann iyi çalışmasına yardımcı olur. Caz yapan besinler neler? Gaz yapan besinleri deneylerimizle de biliriz. Kuru fasulyenin gaz yapıcı etkisi fıhralarımıza hadar girmiftir. Kuru fasulye gibi, nohut, mercimek gibi. bakla gibi kuru bah lagiller gaz yapıcıdır. Şekerti yiyecekler de gaz yapar. Bal. sekerleme ler. suruplar gaz yapıcıdır. Taze sebzelerden lâhana, karnabahar da gaz yapıcılardandır. Patates, soğan, salatalıh. domates gaz yapıcı yiyecekler arasında sayılırsa da, bu besinlerin yenen miktarları da rol oynar. Gaz yapan yiyecekler konusun da hisisel deneyler de önemHdir. Bazı yiyecekler bazı kişüerde daha yapıa» etkiye sahiptir. da gaz birtkmesi, bu gazın çıkanlamaması basınç yaparak son derece rahatsız &• dici duygular yaratır. Nic e hastaUk vardır kl, lnsanı kabızlık kadar, gaz ka dar rahatsız etmez. O bakımdan da, sanıldıgından çok daha fazla orandaki ra hatsızlığm «kalm barsaklann duyarlıhğuıdan» doğdugunu bilmek gerekir. Pekl, bilip ne olacakT Bu duyarhhğı önlemek olanaklı mı ki? Bılmenin yaran ook. Kahn barsakları duyarh o^ lanlann beslenme biçimlerlne dikkat etmesi gerekiyor. Kabızlığın önlenmesi için beslenme blçimintn yardımı çok önemli. Sonra da, kalm barsaklanmızın duyarh bir organ olduğunu biliraek, bizi şaşırtan pek çok olayı ayduılatmamız kolaylaşır. Etkili bir heyecanm, derin bir sıkıntınm ishal gibi, kabızhk gibi sonuçlannı da^ ha iyi anlayabilirlz. Şaşırmadan, korkmadan, endiş» etmeden bu olaylara bakabiliriz. Elbette, basit bir ishali, basit bir kabızhgı aşan olay> larda hastalık tanısını ve dogru tedaviyl ancak blr he kimin yapabileceginl unutmayacağız. Kalm barsaklardsn neden az söz açılıyor? Bu da organlarin «sosyal prestiji» ile ilgill. Vücudumuzdaki organlann da sosyal kategorilerl vardır. Kalp, beyin, karaciğer gibi «Ost» organlardan çokça söz açıhr da, ayaklar, kalm barsaklar gibi organlardan pek söz edilmez. Oysa onlann önemi hiç de diğerlerinden az değildir. Organlanmızı değerlendi rirken ön yargılardan sıynlmak da kazanmak zorunda olduğumuz bilimsel bir davranıştır, unutmayalım. En iyi dosiluk arrnâğanı ^ ^ ^ aboneliğidir 150 lira verine 83 İiradan fedirrnıek içitı yillilc aboneoluniuz Türkiye'nin birikimleri Türkiye'nin değerleıj BtlİM. SANAT Abone: Yıllık 1UUÜ, aItı ayl.k 700 TL. Adres: Entek )$hanı (Gökdelen) Kat: 10 No: 1003, YenişehirAnkara ^ Postaçekino: 125261 r
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle