19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 8 20 TEMMUZ 1982 M A S A L I D nz S M ei O 1~ STANBUL, o mılyonluk nüfusu i!e Türkiye'nin yüzde 10'unu barındırıyor.. 19751980 arasında, ül ke nüfus artışı binde 20.65 olurken bu oran Istanbul' da binde 38.86'ya ulaşmış.. Normal nüfus artışmın dışında her yıl 250300 bin ki şi îstanbul'a göçüyor.. Karayolu ile Ankara'dan îstanbul'a gelirken Kocaell 1 sınırımn bittiği yerde Is1 tanbul il merkezlne giriliyor. Aynı şekilde, Trakya'da Tekirdag il sınırı biterken tstanbul'dakı yerleşim sahalan «kıyı kent»ler başlıyor.. Çevre Belediyelerin bazılannın da katılması ile birlikte merkez Belediye sınırları 6 bin 500 kilometrekareye ulaşmış durumda.. Kent lçl yol şebekesi. çık maz sokaklarla blrlikte 4 bin 900 kilometre uzunluğunda.. Araç traflğine açüc yol ağı lse 2 bin kilometre dolayında.. Istanbul'un araç giren yollarında dolaşmak Edirne'den Hakkari'ye gitmek gibl.. Trafiğin yoftun olduğu yollarm uzunluğu ise 300 kilometre ya da Istanbul Eskişehir karayolu kadardır.. Fakat bu yol şebekesi kesinlikie yeterll değil çünkü Istanbul trafiğine kayıtlı motorlu araç sayısı 330 bin dolayında. Türkiye'deki her 5 araçtan biri İstanbul'da.. Türklye genelinde 1 motorlu araca 28 klşl düşerken, Istanbul' da bu değer 15 kisi olarak ortaya çıkıyor.. 5 mllyonluk kentte, bir yerden bir yere ulaşmak is teyen milyonlarca insana kitle taşımacılığı açısından İETT, Demiryolları ve Şehir Hatları tşletmeleri kara, demir ve denlz yolu tle fakat birbirleri ile işibrliği yapmadan hizmet göttirüyorlar.. Otobüsten inen vapuru, vapurdan inen treni kaçınyor. Bugün içln, istanbul'da kamu kuruluşlanndan ÎE TT 1387 otobüs, 101 troleybüs ve 1 metrotünel, Deniz cilik Bankası Şehir Hatları Işletmesl 61 yolcu. 15 arabalı vapur ve Demiryolları Işletraesi de 60 banliyö treni ile yolcu taşımacılığı ya pıyor. özel kesimin ise Belediye'ye fcayıUı 150 deniz motoru, 265 halk otobüsü, 15 bin 281 taksi. 714 dolmuş ve 2 bin 873'ü yasal ge risi «korsan» 5 bin dolayında minibüsü var. Ve tüm METRO İstanbul'da günde 2 milyon kisi sokağa çıkıyor, indibindilerle 5 milyon kisi trafige karısıyor! bu araçlar Istanbullulan blr yerden bir yere götürmeye yetmiyor.. Kent içi ulaşım sorununun çözümlenebilmesi için yıllar boyunca yapılan çahşmalar bugün «Genel Ula şım Planı» hazırlanması aşamasma gelmiş.. Başbakan Bülend Ulusu'nun da bir îstanbul gezisi sonunda açıkladığı gibi öncelikle kara demir denizyolu yolcu taşımacılığında koor dinasyon sağlanmasına çalışılacak.. Ardından da kitle taşımacılığı İçin kaçmılmaz çözüm olan metro konusu bu plan içinde ele alınacak.. I «EVVEL ZAMAN İÇİNDE, KALBUR SAMAN İÇİNDE» 1957 yılında Îstanbul şantiyeye dönmüştü.. İstinılâkler yapıhyor, yollar genişletiliyor ve yeni yollar açılıyordu.. Ve elde bir metro projesi de vardı fakat döne min yöneticileri yeraltma inmediler... Çunku «köstebeğin dıs görünüşü» yoktu.. Fotografta 1957'nin eylül ayında surlardan Vatan Caddesinin girişi görülüyor. nen kente bir metro yapılacakmış...» Bu «masal» 1908 yılından beri tam 74 yıldır anlatılıyor.. Îstanbul'a yapılmak is tenen metroyu ilk kez II. Meşrutiyet donemınin «$ehremini»si Ziver Bey'in 1908 yılmdaki bir bildirisinde görüyoruz. Ziver Bey «yeraltı tramvayları» ile kent trafiğini «halletmeyi» düşünürken, 1912 yılında bir Fransız mühendisi Topkapı Şişli arasında yapılabi lecek metronun ön projesini hazırlıyor. Bugün tstan bul Teknik Ünıversitesi Bilim ve Teknoloji Tarihi Ens titüsü Müdürü Prof Dr. Ka zım Çeçen'de bulunan bu ön projenin kapagında aynen şöyle yazıyor: «Avantprojet d'un Metropolitain a Constantinople plan general au 1/5000Constantinople le 10 Jamıvler 1912 L.Guerby, ingenieur» Sadece Haliç'l geçerken yerüstüne çıkan metronun istasyonlara iniş merdiven lerine dek bütün projesi ha zırlanmış.. Güzergah ana durakları ile Topkapı Aksa ray, Çarşıkapı Beyazıt Sultanahmet Eminönü Karaköy Taksim Şişli o larak belirlenmiş.. Son durak Şişli'de bir tramvay de posu ile at ahırlan da yapı lacakmış. Atların çekeceği tramvaylarla çalışacak bu metro İçin yabancı «kumpanya»lara imtiyaz verilme sine karşılık sonuç alınama mış.. Istanbul'da İlk kitle ulaşım aracı olarak gordüğümüz atlı tramvaylar 1871 yı lında Azapkapı Galata Tophane Beşiktaş güzergahında çalışmaya başlamışlar. Batılı kentlerle aynı zamanda tramvaya kavu şan Îstanbul dünyanın ikin ci «metrossunun da sahibi olmuş. 601 metreük dünya nm en kısa metrosu «tiinel» 1874 yılında işletmeye açıl mış. Kent içi yolcu taşımacılığı için İlk otobüs lse 1931 yılında gelmiş.. 1961 yılında da ilk troleybüsler sefere konmuş.. 1914 yılında «elektrik»lenen tramvay lar 1961'de Rumeli. 1966'da da Anadolu yakasından kal dırılmış.. 1908 yılında İlk kez sözü edilen metronun yeniden gündeme gelişi ise 1950'den sonra olmuş.. STANBUL için 1956 57 yıllarında ikin c) kez metro projesi hazırlatılmasına karşılık «dış görünüşü» olmadığı için donemın yöneticilerince ilgi gösterilmemiş.. Fransız SGTE firma olmaz; «Bir varmış. bir yokmuş. Evvel zaınan içinde. kalbur saman içinde Îstanbul de E VET metro.. Bu ko nuda şöyle bir giriş yapmak herhalde pek abartmalı Î pı güzergahına göre hazırladığı ve o zamana göre 200 milyon liraya malolacak metro projesl yine rafa kaldırılmış. Eski Beiedıyecilerden Ra kım Ziyaoğlu (biraz uzun llk metro fikrini 1908 yılında Sehremini * Ziver Bey ortaya atmış ve 1912 yılında bir ön proje hazırlanmıstı sının Mecidlyeköy Yenika isimli) «Istanbu! Kadıları, Şehreminleri, Belediye Reisleri ve Partiler Tarihi, 14531971. tdariSiyasi» kitabında 1950'lerin Îstanbul' unda yol açmak için yapılan istimlakler sırasmda metro konusuna da değinip şöyle diyor: «...Ama yine metronun insasına ön verilmedi. Çün kü bu teşebbıis bir yeraltı tpsebbüsö olarak ve görünüşü bulunnıayarakti. Met roculara eöre Köstebeğin görünüşü voktu ama fayda lan çoktu. Metroya tercih edilen yıkımcılığa bftylece baslanmış oluyordu.. Unutuluyordu kî yeraltı örıilünce zamandan, paradan tasarrut edilir. iistelik bir sığınak kazanılır, yerüstii me selelpri de uzun vadeli olarak ve daha kolay cöriilebl lirdi. Fakat ötekilerin görüsit puan toplatnıstı ve istîra baslandı..» YARIN : İscan, Atabey ve Kotil'in atamarlıkları temeller 1\EGÜZELDİR İki gün üç gece tren yolculugu 9" KİTLE ULAŞIM ARAÇLAR1 YETERSİZ E îstanbul'da hergün 2 milyon kişl sokağa çıkıyor. Evlerindeo lşlerine, , ışlerinden evlerine giden, „ r çarşıpazar dolaşan. gezen * insanlar indibindilerle bir likte 5 milyona ulaşıyorlar. Bir başka deyişle Istanbul nüfusu hergün sokağa dökülüyor. Sonuçta, yetersiz kitle ulaşım araçlarını bulmak. bulunca binmek, blnince gitmek sinirlerl gerdiren bir sorun olup çıkıyor.. Yapılan araştırmalara göre. Istanbullu günün ortalama 34 saatini yolda ge çiriyor.. V ı 1 J f«'. i Y Îstanbul metrosu için ilk ön proje 1912 yılında yapıldı.. Bir Fransız mübendisin yaptığı projeye göre Topkapı Şişli arasında yeraltında atlı tramvaylar çalışacaktı.. 70 yıllık «taribl» proje şimdi İTÜ Bilim ve Teknoloji Tarihi Enstitüsü'nde saklanıyor. paiTİKA \/C VC Mehmed KEMAL Batıranlar Batanlar, çıkarmışlardır. Ne diyor adam? «... Bizim durnmumuzdaki blnlerce kişi eşdost tavsiyesi ile ve reklamlarm etkisiyle Kastelli'ye para yatırdı. Bugün 'Biz işlerin bu noktaya geleceginl biliyorduk' diyenlerin hiç biri çıkıp o günlerde bizi uyarmadı, başırnıza geiecekleri belirtmedi. Bunun için yetkililer kusurludur.» Sadece kusurlu mu, suçludurlar da... Kastelli olayı toplumsal blr olgudur. Gazeteler, her toplumsal olgunun üstüne eğildikleri glbi. bunun da üstüne eğilecekler, didik didik edeceklerdir. Paralannı kaptıranlann bazılarımn ad lan açıklanıyor, kimlikleri ortaya dökülüyor diye yapmasmlar mı? Gazeteler hatır, gönül sayarak yazmazlarsa görevlerlnl kötüye kullanmış olmazlar mı? Benim şaştığım bir şey var; para yatıranlardan tanıdığım kişilerin hepsl de cin gibi adamlar. Para, pul, arsa, tahvil, türlü spekülasyon ne varsa akıl lan eren kişiler. Nasıl oldu da böyle cin gibi adamlan başka bir cin ortaya çıktı da çarptı? Hadl, adını vermeyelim belki o da kızar, «Yahu, sen bankacısın, nasıl oldu da yakayı ele verdln?» diye sorduğumda: «Ne yapayım baslretim bağlandı» dedl. Bir başka dostum var tüccar, lşlerl tıkmnda, yeni ekonomik sisteme ken dini iyice uydurduğundan yaşamı gül güllstan... «Kastelli de ötekiier gibi batar...» dediğlmde, dlrenmlş: «Hayır batmaz.. Çünkü tahvil alıp satıyor» demişti. «Dünyada bir çok örneği var, heDsl batmışlar.» * «Var mısm lddlasma?» «Vanm.» Kastelli battı, ben kazandım. Ben kazandım ama, ceremeyi çekenler klmler? Bu cereme klmin sırtmdan ödeniyor, bir de ona bakın! özal da, Erdem de istifa Ue kendilerini kurtardılar, köşeye çeklldiler. öyleyse batan klm? AŞANTIMIZDAKİ de ğışıklıkler bu kararla kdlmadi. Çorap soiıüğu gıbı arkası geldi. Bır sabah uyanıp kahvaltı yaptıgunız odaya indığıtnde. o zamana kadar hiç gormedığım bır adamla Karşılaştım. Baoamın bakışlan vardı gozlerınde, ama ondan çok daha gençtı. Benı gorunce yerınden kalktı. «Gel bakalım delıkanU» deyıp yanaklarımdan sıkı sıkı optü. Yanık denlı yuzunden, msanlarda duymaya alışmadığım bir koku çarptı burnuma. Yaz sonunda, oyun oynarken gınp çıktığımu arsalarda güneşın ısıttığı kuru otlar böyle kokardı. Birlıkte kahvaltı etti bizimle. Babam ona sorular Soru yordu, o da bana. Soframızda yabancıların bulunmasına alışık değıldim. Ama aradakı konuşmalardan yabancı sayılmaması gerektigi arüaşılıyordu. Büyük bır saygıyla «araca» diyordu babama sık sık. Ögrendım kl bir kardeşl vardı babanun. Ta uzaklarda, Sivas'ın bir köytinde yaşıyordu. Çocuklan ve torunlanyla birlikte. En büyük oğlunu göndermişti i^te, babamın hastalandığını duyunca. öğrendom ki, askerlik yapmak ıçın aynlmıştı babam köyünden. Elli yiı olmuştu, ayrılalı, bir daha gitmemıştı. Ama günün birinde giderim umudunu hep taşımıştı içinde . öğrendlm kl gelip çatmıştı o gün. Dünya gözüyle bir daha görmek istıyordu doğup büyüdüğü topraklan. Bir daha kucaklaşmak istıyordu, yaşamakta olan yakınlan ve arkadaşlanyla. Ve bizi de götürmek istiyordu köyüne. Hep birlikte trene bınecektik ve yoJlara düşecektık Sivas'a doğru. Bütün bunlar inanıltnaz şeyler gibiydi, büyük bir şaşkınlıkla dinliyordum. Nedense, o zamana kadar hiç düşünmemiştim, babamın biz den başka yakınlan olaça' ğuu . /,.NNEMÎN de benim de günlerce uykumuz kaçtı. O, gitmeraizi istemiyordu. Uzun yolculuğa dayanacak kadar düzelmemişti daha babamın sağlığı. Yola dayansa, köydeki yaşam koşullan zor gelecekti. Ostelik elli yıl sonra doğup büyüdüğü topraklara donmenin heyecanl sarsıcı olacaktı . Benim için ise olağanustu bir fırsattı bu yolculuk. Çoğrafya dersleri dışında herhangl b)r köy ya da Sfent tanımamıştıın. Teyzemlere geceyatısma gitmekten başka herhangi bir geziye çıkınamıştım. Serüvenleri yalnız başkalarından dinlemiş ya da Kastelli Bankercillğlne elindeklnl. avucundakini kaptıran ne çok dostlar varmış. Haberin duyulduğunun gecesin de bestekâr Adem Şahin telefon etti: «Şimdi biz ne olacagız? Aman, siz gazeteciler olayın üstünde durnn, blzim bakkımızı arayın!..» Ardından bir çok sanatçı arkada, şın yakalarım kaptırdıklanm duyduk. Hikâyecl ve editör Salim Şengll dostumuz fazla telaşlanmıyordu: «Bu kadar insanın parasım devlet yakamaz, bizi erinde peclnde kurtarır» diyordu. Necati Cumalı boş verlyordu, emekli asker dostlar, büyük bürokratlar, şairler, romancılar, gazetecller önce sakladılarsa da zamanla birer bankerzede olduklarını açıkladılar. Bir şair arkadaşın durumunu yazmıştım. Bu yazı üstüne gördüm ki, başka şairler de sanki kendilerini yazmışım gibl, «Ayıp ettiğimi» söylediler. Oysa ben, belli bir şairi değil, parasım kaptıran bir şair tipini çizmeye çalışmıştım. Üstüne alınan şair arkadaşlar hiç alınmasınlar, bir kendileri değil, paralannı kaptıran bir çok şair perişandır. Şurasının altını çizmek lsterlm. Banker Kastelli bir ekonomik sistemin ürünüdür. Hem bu ekonomik sistemin karşısında olacaksınız, hem paraları kaptıracaksınız, bu, elbette yazılacaktır. Bunu yazmak, eleştirmek, açıklamak görevimizdir. Toplumun hastalıklarını dile getirmezsek, bu hastalıklardan na sıl korunuruz? Birkaç milyon kaptırmış asker kökenli bir şair dostumuz var, «Canım, benim param degildi, hanımındı. Kayınvalde kızına vermişti, gitti» dlye teselli buluyor. Şimdi asker kökenll şair diye andıgımız, adını sbylemediğlmiz için Fazıl Hüsntt Dağlarca mı dtişünülecektir? Hayır, Fazıl Hüsnü değil ama, Harbiye'de Fazıl'm arkadaşı: Şair Tarık Binat! Bir başka para kaptıran şairi yazmıştık, onu da başkasma benzetmlşler. Kastelll'ye paraları kaptınrken kızmıyoplar da. biz yazdığımızda küplere biniyorlar... Osman Ulagay da, adım vermeden blr Kastellizedeyl yazdı. Eşi, dostu adı verilmese de tanımdan onun kimilğini Bütün çabalanmıza k f yurt içi ve yurt ıhsmdiki tüm PLASTİK SANATLARLA, ilgili sanatçılanmızın ve yazarianjnızuı adrcslcrini tam ve doğru olarak ttsbit edcmcdik Duyuıulanmız, yazıjmaiannuz ve bazt •ervisleri verebilmek için bugüne kadar ulaşamadı^ımız SANATÇI ve YA?" JlP.HRIN adresle''.i '«I tu.Kİk istıyoruz. LDTFEN BİZE ADRESİNİZt BİLDİRİR MİSİNİZ ? Saygılanmızla SAYIN SANATCILAR «ANAT GALERİSf ABDİIPEKCI CADDESI 2.1 NİSANTASI ÎSTANBUL TELEFON 480326 TELthS 2t>482URAI TK URART kitaplarda okumuştum. Başımdan o güne kadar sözü edıiecek herhangi bir olay geçmemişti. Annem yolculugu gözden düşürecek yeni yeni nedetıler ararken, ben gecelor boyu duşler kuruyordum. Hele trende geçecek zamanın iki gün üç gece olduğunu öğren dikten sonra.. Ann°min direnci degil b^ mır. isteği ağır bastı sonunda. Yolculuk saati gelip çattı. Trenimiz bir akşamüs tü yola çiKacaktı Haydarpaşa'dan. Yolluklarla rrmağanlardan oluşan yükümüzü alıp evımizin kapısını gekince bambaşka bir duyguyla sarsıldım. tçimde günlerdir uğuldayan heyecan birden nıre ke silmişti. Ayaklanm gitmek istemiyordu sanki. Evimız, sokağunız, o sırada oyunlarını süıdüren arkadaşlarını, çevremde görmeye alış tığım canlı cansız ne varsa hepsini gücendirecektim git mekle. Garip bir pişmanlık duyuyordum. Trene bınene kadar srttıkça arttı bu duygu. Haydarpaşa önünde, akşam alacasına bürünen, ışıklan tek tük yanan îstanbul'a dönüp son kez baktığımda ağlayacak gibi oldum. Annemle babanun arkasına sürüklenircesine çıktım garın basa maklarını. Vagonumuzu ve yerımızi bulduk. Hiç sesımi çıkarmadan büzüldüm bir köşeye. Geride bıraktıklanm kıvü kıvıl oynaşıyordu. belleğimde. Hıçkırmamalc için kendiml zor tutuyordum. İlk geceyi uykudan çok bir uyuşukluk içinde geçirdim. ilk saatlerde trenin durup kalkarken sarsılışı, satıcılann yaklaşıp uzaklaşan sesleri. duraklarda beklerken gözierimi Relip bulan ölgün ışıklar nerde olduğumu anımsatmıştı sürek11. Kimbilir neden sonra kopup gitmiştim uykuya doğru bulunduğum yerden. ABAHLEYÎN gSzleriml açınca kendimi yoklamak oldu ilk işün. Pınl pınl bır hafifük kaplamıştı içimi. Uzun uzun ağlamıştım da gözyaşlarım her şeyi yıkamıştı sanki. Dışanya baktım hemen. Uçsuz bucaksız kırlardan geçiyorduk. Uzaklardaki tiağların eteklerinde ev kümeleri beliriyordu arasıra. Kiml bacalardan tüten dunıan havada öyiece duruyordu. Garip bir serinlik vardı ortada. Gözlerinüe görebiliyordum. Yavaş yavaş derimde de duymaya başladım sonra. Dişlerim takırdadı. «Kalk birar kıpırda» dedi babam. «Kanın dolaşsın da ısınasın!.» O vakit ayırt ettim, hizden başka beş kişi daha var dı içerde. Ne zaman bin BODRUM T.M.T OTEL 1MVU U) " 19.900JL. S MARMÂRIS SultanSarau Motel ^ 19.900.TL. SEKETUR OTEL |MMİyen 18.900.TL. FETHiYE A K U900TL. MARBIOTEL 30000TL. 21.900.TL OıM Otobü*4ikramlar + v»V»rgl>f d«hitdif BARBMtOS BULVARI35/9 BSlltTA M 611074 618226 tb.26105 Irtlbat Abantur 376107 mişlerdi, anunsamıyordum. Bırı kadın, dördü erkckti. Kadın annemm yanında, erkekler de karşı sırada oturuyorlardı. Anladığıma göre kım oıduğumuzu ve nereye gıtıgınuzı bılıyorlardı. Sanki aynı aıledendUt. Kah valtı için biraraya gelnuştık ve günlük ışleri <:onuşuyorduk. Saatler ilerledikçe konuiar da değişti. Pencereden gözlenmi alamıyor, ama bir yandan da konuşulnlara kulak kabartıyordutn. Kiml başmdan geçenleri anlatıyurdu. Kimi bümece soruyordu Fık ralara sıra gelince sesler zaman zaman kısılıyor, ama gülünürken yüksek sesle gülünüyordu. tkıncı akşam şakalar yapılmaya baslandı. Horlayan birine karabiber koklatıldı örneğin. Adamın aksınklarla uyanmasına hep birlikte guldük. O da gözlerini açıp durumu anlayınca bize katıldı. Zaman zaman sıkılıyor, böl memizin dışına, geçeneğe çıkıyordum. Duraklarda ötebert satan çocuklar dıkkattmi çekiyordu. Çoğu benim yaşımdaydı. Ama yüzleri çatlamış toprak rengiydi. Kimisinin başında solgun san şeritli ortaokul şapkası vardı. Ne dediklerini çoğunlukla anlamıyor, babama soruyordum. Dikkatimi çeken bir başka şey de trenimizin her yerde sevinçle karşüanması oldu. Yalnız görevliler değiı çocultlar da selamlıyordu bizi. Şapkası olanlar ellerini asker gibi alınlığına değdiriyordu. Olmayanlar bagırarak çaprazlama kol sallıyordu. Tarlalarda iki büklüm çalışanlar bile tren geçerken işlerini bırakıp doğruluyordu. tMÎ dönemeçlerde lse bir küme çocuk beliriyor, bir süre trenle birlikte koşuyordu. Hep aynı sözcüklerle bağrisı yorlardı. Ne dediklerini yine anlamamış, babama sormuştum. «Gazte at.. Gazte at..» diye bağırdıklanm, yolculardan okunmuş gazete istediklerini öğrenince, hem şaşmış, hem evdeki okunmuş gazeteleri yanıma almadığuna üzül müştüm. Bilseydim, bir tomar getirir, Kimi yolcular gibi sık sık camdan atardım ben de. Bu arada adını derslerden büdiğim kimi kasaba ve kent lerden geçiyorduk. Bunların çoğrafya kitaplarındaki fotoğraflannı gözlerimin önü ne getınyor, bu fotoğraflarla gerçek gdrünüş arasında ben zerlıkler bulmaya çalışıyordum. YUkseklığıni ezberlediğım bır dağla karşüaşıyorduk kimi zaman. Ya da ünltt bır ırmakla yol arkadaşlığı ediyorduk bir süre. Biri dışında dağlan yeterin ce yüksek buimadun. Hele ünlü ırmaklar düş kırıklıgına uğrattı beni. Sulan o kadar az, kıyılan birbirine o kadar yakın ki.. Dağlardan yalnız Erciyes gerçekten baş döndürucüydü. Karlı doıugu, ne kadar uzaklaşırsak uzaklaşalım gözden silinmemişti. Bir de yamaçlarına doğru süzUlüp İnen kartallan bir türlü unutamamıştım. Yolculuğumuz hiç umulmadık bir anda. üçüncü gecenin sonunda bitiverdi birbenbire. Uykumdan uyandırılıp ne olduğumu anlayana kadar ıssız bir durakta bul dum kenriimi. Alacakaranlıktı ortalık. Bizden başka kımseler yoktu. Uzakıaşan trenin arkasmdan bir süre baktım hüzünle. Kırmızı ışığı uzaklaraa eriyip görünmez olunca garip bır sessızlik kapladı kulaklanmı. Soluk alışlanmızdan başka bır şey duyulmuyordu. Bir de benim dişlerimin takırtısı... Çenelerimin vurmasını önleyemiyordum bir türlü. Anladım ki bizden başka ne varsa her şey, canlı olsun cansız olsun, uykudaydı. Ne kadar kaldık orda «ylece bilmiyordum. Küçük bir karaltıyı andıran durağın öte yanına dolanınca iki atlı bir arabayla karşılaştık. Içindekı adam uyuyordu. Bizi almaya gönderüen araba olma lıydı bu. Az sonra köye doğru yola çıktık. Karanlık dağılıverdi bir anda. Önce birbirimızüı yüzünü, sonra tarlalan gördük. Kuş kümeleri havalanıyordu ki yanımızdan. Bir tümseği aşınca köy de göründü Kemerli bir taş vardı karşımızda. Akarsu geçiyordu altından. Suyun öte yakasında düz damlı evler baş lıyordu. Çekirgeye sigara içirdigl sabahki gibi ışıldamıstı o anda babamın gözleri. YARIN: BENİM DE SERÜVENLERİM VARDI ARTIK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle