27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER dışına itildlgi bir siyasal düzenleme de haklı ve geçerli olarak ele ahnamaz Partizanlığı tümüyle ortadan kaldırmak müm kün olmayabilir. Fakat. en aza ındinnenın yollan vardır ve denenmelidir. Bu yollardan birisi. topumdaıd siyasal gerginliği. kutuplaşmayı, cepheıeşmeyl mümkün olan en alt düzeyde tutmaktır. Toplumun öbür kesimlerinde siyasal tansi yon gittikçe yükseliyorsa. memurlar arasında partizanlığın yaygınlaşmasım engel olunamaz. Ikinci yol ise. memurlann seçim, atama, yükseltilme ve yer değiştirme ışlemlerinde siyasal baskı yapılmasına cngel olmaktır. Bunun da başlıca iki yolu vardır. Birincisi. siyasal nitelikli ginşiımera karşı memurun yargı yoluyla korunmasıdır. Bu işlevi bizde Danıştay yerine getiriyordu. Geçen on yüda Türk yönetim yapısı bütünüyle yıkıma uğramadıysa, paıttzanlık bir kerteye kadar engellenebildlysn, bunda Danıştay'ın büyük bir rolü ve katkısı olmuştur. Memurlann özlük işlerinde paniiarıhğa engel olmanın bir başka yolu. «nneslekçiliği» sağlamak ve sağlamlaştırmaftır. Öz lük işleri, mesleğin kendi elemanlan taratından, meslek standartlan göz önünde bulundurularak yürütüldüğü zaman, partizaniık yakmmalannın da en alt düzeyde kaldığmı izliyoruz. Dışişlen ve Mal;ye Bakanlıklarımn çeşitli mesleK memurları arasında. Silahlı Kuvvetler'de. Ünıversitelerde bu uygulamayı izledik. Bu kuruluşlarda çalışan memurlardan bazı konularda vakınmalar olsa bile, «partizaniık» suç lamaşı pek işitilmedi. Özetleyecek olursak, memurların seçil me hakkını kısıtlayacak onlemlerb ourok raside partizanlığın engellenebıleceğini beklememeliyiz. Boylece, Atatürkçü nituliği ağır basan, devlet mekanizmasını ve sorunlannı vakından tanıyan, iyi e^itilnüş bir kitle parlamento dışına itümoktedir. Partizanhğı önlemenin yolu ise. siyasal alanda gerilimi azaltmak, yargısal alanda Danıştay denetimini tanımak, vdnetsel alanda ise belirli bir özerklik anlavışı içın de «meslekçiliğı» geliştirmektir 21 HAZİRAN 1982 eiecegin Turkiye'sini belirleyecek yasal duzenlemeler birbiri ardınca biçimleniyor. Yuksek Öğretim Yasası'ndan sonra gerçekleştirilen önemli bir yenilik memurlarla ilgili idi. Buna göre, bir kez seçimlere katılan memur artiK görevine geri dönemeyecek. Böylece. bürokrasi içindeki «partizanlığın» önleneceği bekleni yor olmah. Siyasal yaşamımızda olumsuz etkileri olabilecek bu konuyu biraz irdelemekte yarar var. Her şeyden önce, geçmiş yıllarda partizanca uygulamalann son derece yaygın oîduğunu kabul etmek gerekir. Fakat. bu uygulamalann kaynağı, Parlamento'ya seçilip geri dönmüş kişiler mi idi? Bu durumda olan kaç kişi vardı ve bunlardan kaçı partizanca ııygulama içinde ',di? Kamu yonetiminde izlanen partizaniık olgusunu bu kadar basite indirgemek mümkün mü acaba? Gittikçe keskinleşen bir siyasal ortamda, partizanca atamauın dur durmaya çalışan Danıştay kararları uygulanmazken, bazı siyasal parti militanlan bürokratik örgütleri resmen işgal ederken, «partizaniık» olgusunu sınırlı sayıdaki eski parlamentere bağlamak ne kadar gerçekçidir? 6 Memurlar ve Siyasa MEMURLARIN SEÇİLME HAKKINI KISITLAYACAK ÖNLEMLERLE BÜROKRASİDE PARTİZANLIĞIN ENGELLENEBİLEÇEĞİNİ BEKLERSEK ALDANIRIZ VE ATATÜRKÇÜ NITELİĞİ AĞIR BASAN BİR KİTLE PARLAMENTO DIŞINA İTİLMİŞ OLUR Terörün Ardmdaki? Türk Haberler Ajansı'nm 19 haziran 1982 günlü haberinde Danışma Meclisi üyesi Ertuğrul Aİath'nın bir demeci yer almıştı. Sayın Alatu Federal Almanya'nuı iki Turk idam mahkumu terörcüyu salıvermesi uzerine ilginç bir açıklama yapıyordu: « tdamların kaldırılmasına ilişkin kanun teklifim dört imzada kaldı. Ağca'nm ardmdaki güçler bunu hemen önlediler. Bu güçler, bana ve doruktakiierin gbrüşlerine rağmen bunu başardı. Ancak 10 imzanın tamamlanması halinde teklifimi vermekte tereddüt etmem. (...) Sağcı, solcu, adi suçlu gibi bir düşüncem yok. Modern devlet esastır. Devlet kam kanla temizlemeye ihtiyaç duymayacak kadar güçlfl ve alicenaptır. Insan Insandır. Eline silah tutuşturulan bazı zavallıların idam edllmesl işi bitirmez. Terörizmin dibine inmek için mevcut ipuçlan da idamlarla ka^ar. ierorızmle asıl ıaücadele idam cezasınm kaldırılmasıyla etkinlik kazanacakîiî.Bilindiği gibi, Danışma Meclisi üyesi Ertuğrul Alath, idam cezalarının kaldırılması amacıyla Bir kanun teklifi hazırlamış; Danışma Meclisi'nde dört kışi öneriyi desteklemiştı. Ancak gelişen olaylar KOnuya yeni boyutlar katmakta yeni soru işaretleri yaratmaktadır. 19 haziran 1982 günü Alath'nm demeci gazetelerde yayuılanırken Uğur Mumcu köşesinde şunları yazıyordu. « Doç. Dr. Bedrettin Cömert'in katil samkları silahlı sağ eylemciler, Üzeyir Bayraklı ve Rıfat Yıldırım, Federal Almanya'da geçen yıl yakalanmışlardı. Almanya'da ölüm cezası olmadığından bu iki sanığın Türkiye'ye geri gönderilmeleri, TürK hükümetinin «iki sanığın ölüm cezasına çarptırılsa bne idam edümıyecekleri» yolunda güvence verilmesine bağhydı. Bu güvence verilmediği için iki sanık Koblenz Yuksek Mahkemesi tarafından serbest bırakılmışlardır. Acaba niçin bu yolda güvence verilmemlş ve samkların Türkiye'ye gönderilmeleri için gerekli işlemlerp başvurulmamıştır?* Bunun gibi birçok soru işaretinin yanıtı kamuoyunda nı^rakla beklenmektedır 'İeror orgutlerinin kökune ınmek üzere bir egilim çeşitli kesimlerde goralmüyor değil. ancak bu eğilim sozde kalmaktadır. Şoyle ki: Terör olgusu ile «ideoloji» birbirine kanşbnlıyor. Terör, her tür ideolojiden kaynaklanabilir. Bugün Türkiye'de şiddet olaylarına aydınlık getirecek yaklaşım siyasal içerikli edebiyet değildir. Terör eylemlerinin ardında sağ, sol, ayrılıkçı, şoven ideolojiler gorünmektedır; ama ideoioıilen suçlamak başka şeydir; silahlı örgutlen ve cınayetlen tum bağlantılanyla ortaya koymak ayrı birşeydir. Ideolojileri suçlamakla hiçbir yere varılamaz. Örgütsel suçların anahtarlan silahlı örgütlerin köküne inmekle eıo geçirilecektir. İdam cezası terörizmin köküne inmeyi engeller bir nitelige dönüşmüşse yaran kimedir? «Terörlrmin dibine ulaşmak için gerekli ipuçlan İdamlarla kaçıyorsa» ya da bu yüzden idam mahkumları Türkiye dışında ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşabiliyorlarsa konuyu yeni baştan ele alıp düşunmek gerekmez ml? Insancıl duygu ve gerekçeleri bir yana bırakahm; ama, bir Abdi lpekçi davası ki kilit olaydır idam sorunu nedeniyle tıkanmış görünüyor. Doçent Dr. Bedrettin Cömert olaymın ipuçlan bu yüzdea yitirihniş midir? Ugur Mumcu'nun üstünde inatla durup sürdürdüğü silah kaçakçılanyla terör arasındaki ilişkiler niçin aydınlanamıyor? Kimi zaman soru sormak yanıt vermekten daha yararlıdır; biz de öyle yapıyoruz. Türker ALKAN bu yasal duzenlemeler ve siyasal uygulamalar nasıl bir tablo çizecek dersıniz? Bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de memurlarm sayısı hızla artıyor. Buna karşın, Parlamento'da temsillerınin aynı oranda artmadıgını. tersıne, gelişen toplumsal ekonomik güçlere koşut olarak azaldığını görüyoruz. Örneğin 1927'de memur milletvekilinin sayısı 54 iken 1977" de 15'e düşmüştür. Bu memurlann önemli bir kısmı da asker kökenliydi. 1923 yılında «mebuslardan % 20'si. 1954'de % 4'ü, 1960'larda % 8.5'i asker köksnliyken. 1970lerde bu oran % 4'e düştü. Bundan sonra yapılacak bir seçimde asker kökenli memurlann oranında bir yükselme olurken, sivil kökenlilerin oranı iyice düşebtlir. Anlaşıhyor ki ekonomik toplumsal gelişmeler sonucunda memurlann Parlartıento'ya girme .oranı gittikçe düşmektedır. Son siyasal toplumsal ekonomik geüsmelerin bu oranı daha da düşürmesi beklenir. Bu eğilimi bir de yasa ile pekiştirmenin ne yaran vardı? Üstelik toplumun en çağdaş ve Atatürkçü kesitinin seçüme hakkmı kı sıtlayacak biçimde? Gelecek Parlaınento'da, az sayıda, yaşlı, tutucu ve variıidı n?emurdan başka devlet carkının na^l dcndügünü bilen kimse olmayacaksa. parlamenterlerin hükümeti denetlemesi işi de biraz zorca olacak demektir. Bürokrasinin siyasete egemen olduğu bir çözümü savunmak olanaksız elbette. Fakat. memurlann böylesine parıametıto Sakıncaları Yeni yasal düzenleme ile pratik olarak «siyaset dışı» kıldığımız metııurlann kişisel özellikleri nelerdir dersiniz? Bu insanlar genellikle toplumumuzun en iyi egitim görmüş kişileridir. Çok az bir para karşıhğı da olsa, sefalet sınırına yakın bir çizgide de olsa; devlete ve topluma hizmeti, kâr amacı güden bir patfona hizmete yeğ tutarlar. Çok büyük bir kısmı. gunlük. yaşamın dayanılmaz ekonomlk baskılanna karşın, dürüsttür. Kendine ve copluma karşı olan sorumluluğunu yerine getirmeye çalışır. Atatürkçülügün en somut. uygulamalı ve içten savunucusudurlar. Onlar' siyaset alanmdan yasaklayınca, Atatürkçülüğe de dolayh bir darbe vurmuş oluruz. Devlet mekanizmasının karmaşık koridorlarını, özünü, içeriğini en :yı bilen kişilerdir. Yeni düzenleme ile, ancak emek liliği gelmiş olanlar aktif siyasete gırmeye cesaret edebilecekler. Bunlar, büvük bir olasılıkla, dünya görüşleri katılaşmış, dev. let mekanizmasını eleştiricı değll tutucu bir açıdan gören kişiler olacaklar. Hızla değişen bir dünyada ve kendini yerıileyen bir Türkiye'de bu tur Insanlann siyasal yaşamımıza ne katkısı olur derstoz? Aynca, belirli bir siyasal görüşe ya Öa partiye bağlı olmayı, Parlamento'ya seçilmekle sınırlamak neden? Hiç bir zaman Parlamento'ya seçilmemiş ve seçilmeyi düşünmemiş, «militan» sayılabüecek memurlar yok mudur? Parlamentoya seçiknek gibi uygar ve nonnal siyasal yollan cezalandırmak, bu memurları pasifleştirecek, sayüarını azaltacak ve partizaniık yapmalannı önleyecek mi sanıyoruz? özenmeye, öykünmeye, benzenıeye çalıştığımız Batı ülkelerinde durum nedlr acaba? Bir çoğunda, memurl ann siyasal partilere üye olması. sendika kurması, grev yapması, seçim kampanyalannda görev alması, görev başında olmadıklan zaman parti rozeti takması serbest bırakılmış. Hatta bazı ülkelerde askerler bile sendikalaşıyorlar. Biz de, sonul amacı siyasal bütünlük olan AET'nin sınırlı sorumlu ortağıyız. Tam sorumlu ortağı oldugumuzda Partizanlığın Panzehiri İVST psizlik HAVIR Rararı ™ Bir OKTAY AKBAL Daha Ankara Cumhuriyef Savcıkğı'ndan aldığım 'Takipsizlih Kararc'ndan bir. parçayı barlikte okuyalım: mİBtanbıd'da yayınlanan 'Tercümari gazetetU nin 18.12.1981 ve 19.12.1981 tarihli nüshalan tkinci sahifede 'Gün Işığı' sütununda Ahmet KabakU tarafından yazılan yazılarda Türh Dil Kurumu 1980 yıZı hikuye ödülünü alan 'EÜer' isimll hitap ile yin* 1980 yüı roman ödülünü alan •Ölümün Ağzv isim~ li kitap muhteviyatında suç işlenmiş olmasına rağmen bu hitapları ödüllenâirmek suretiyle Türk Dil Kurumu yetkililerinin suç teşhil eâen bu fülleri övdüöü ve yine TDK tarafından yayınlanan 'Çocukluh Yıllart adh kitapla suç işlediği iddia edilmis ve feonunun tahhiki Adalet Bakanhğı Ceza İşlert Genel Müdürlüğü'nün 21.12.1981 tarih ve 22.12.1681 tarihli yazılan ile istenmiş olduğundan. 'Ölümün Ağzi ve 'Eller' isimli hitapların yönetim yeri Utanbul olduğundan sözü edilen hitapların yazar ve yayıncılan hakkında gereği ifa edilmek uzere tefrih edilen evrahlar lstanbul ve Beyoğlu Cumhuriyet Savcüıhlarına gönderildikten sonra, kitaplara ödül veren TDK Seçici Kurul üyesi bulunan samkların suç teskil eden fiili övme eylemleri ve 'Çocukluh Yıllart isimli kitap münderecatına hususen yapılan hanrlık soruşturması sonunda...». Ankara Cumhuriyet Savcıhgı'nın TakipsizUk Karannda bütün bu eserlerin incelendigi. sanıklann savcıhğa çagnlıp lfadeleri alındıgı belirtiliyor. 'Scnuç" olarak şöyle deniliyor. 'Münderecatlan itibariyle suç teskil etmediği, lstanbul ve Beyoğlu C. Savcıhklannın işarlarıyle an laşılan 'Ölümün Ağzi ve 'Eller 'isimU kitaplara TDK 1980 yılı Roman ve öykü Ödüllertni layıh gören TDK Seçici Kurul üyesi bulunan samkların, kttaplann fikri içeriğini nazara almadan, TDK ödül yönetmeliğine uygun olarak sadece yapıtın sanat değeri üzerinden ortaya hoyduklan ve tercihlerinde kanunun suç saydığı bir fiili övmefe durumunun yasal unsurlan oluşmadığmdan ve TDK tarafından yayınlanan 'Çocukluk Yülari isimli kitapta ise suç teşhil edebileceh bir hususa rastlanmadığından saniklar hakkında müsnet suçlarından dolayı hamu adına takibat yapılmasına mahal olmadığına..» Bu uzun Takipsizlik Karan'nın önemli iki parçasmı sütunuma niye aldım? İbretle okunsun diyeı.. Üçüncü kez TDK ödülleri dolayısıyle savcıhğa gıttik. ifade verdik ve bir kez daha Takipsizlik Katan' aldık. Gazetesindeki sütununda durmaksızın TDK* na ve üyelerine, en basta da Ödül Seçici Kurulu'na çamur atan kişi birbiri ardma gerçeklere ters düşen 'curnal'ler yazacak, Adalet adamlan bu 'cur nal'leri nedense hemencecik değerlendirip soruşturmaya geçecek, bizler Adliye kapılanna gideceğiz, savcılara çıkacağız. dosyalar oluşacak, savcılar yorulacak, nice değerli zaman boş yere akıp geçecek, sonunda «kamu adına takibat yapılmasına mahal olmadığına» karar verilecek... Bir kez degil. tam üç kezl.. Tam üç kez bir adam haksız yere, düşmanlık olsun diye, TDK'na ve üyelerine yalan yan hş iftiralar, uydurma suçlamalarla saldıracak, ada let adamlan da bunlara uyacak... Biraz fazla değilmi? Bir takun kişiler TDK'nu kapattırmak lcin durmaksızın yalanlar, iftiralar yayınlıyorlar, bilmeyen de bunlarda bir gerçek payı var sanıyor. Bir soz vardır. "lekele izi kalır.' Böyle gerçeklere aykırı çamur atmalann lekesi kalmaz; leke. o çamuru atanın üstune bulaşır. Daha önce de böyle bir Takipsizlik KararT yayınlamıştım. Savcıhğa her gidişünde bir önceld Takipsizlik Karannı gösteriyorum. Bakın diyorum, biz en azından bir yıl önce yayınlanmış kitaplar uzerinde dururuz, içlerinden birini seçerlz. Bu kitaplarda suç olsa. Savcılığuı alta ay içtode soruşturma açması gerekirdi, açmadıgına göre, şimdi nasıl olur da 'suç* sayılan bir fiili övme suçunu işlemiş sayılı rız? Hem biz bir kitapta ne dlye 'suç' arayalım. bizim işimiz bir yapıtı sanat ve dil açısından degerlendirmek... Her soruşturma sonunda aklandık. Bu iftiracı bay İse hiç mi hiç «ıiciimo^ı, yeniden çamur atmalara başladı. Biliyorum, bu tür adamlar utanma, sıküma bllmezler. Bakarsınız TDK'na karsı yeni bir karalama eylemine daha girişir. Nasıl olsa yakında Dil Kurultayı var, tam sırası... O, yazar, Savcıhk o yazdıklannı 'gerçek' sayar, yeniden soruşturmalar baş lar, sonunda bir TakipsizUk Karan" daha... Adalet'in yapacak başka işi yolcmuş gibi... elleğım benl yanıltmıyorsa 1969 yüıydı. De Gaulle butün görkemiyle iküdarını surdürmekte. Andre Malraus ise, De Gaulle'ün ünlü kültür bakam. Aynı sıralarda ben de Ağaoğlu Yayınevı'nı yönetiyordunı. Bir gün Attila İlhan Malraux'nun «L'espoir»ını çevırmek istediğıru, basıp basamar yacağımızı sordu. «Tabıı» dedım, «basanz». Ciddi ve yetkm bir çevırmene yaraşır surede çeviri tarnamlanrruş ve «Urnut» kısa surede basılıp yayımlanmıştı. Tam o sıralarda Malraux'uun Fransız Kültur Bakanı sıfatıyla Galatasaray Li sesi'nin 100. kuruluş yıldönüınune katılmak üzena Türkiye' ye gelmesi de Bözkonusuydu. Böylece kltabın zamanlaması da «cük oturmuş» oluyordu. Aradan birkaç gün geçmişti ki, ellerinde savcılıktan bir ka ğıt, iki siYİl memur yayınevi' ne geldl: «Umutnun toplama kararı. Tabıi gereken yapüdı, MtapTarteslim edüdi ve duruşma günü beklenmeye başlanda. Bu arada baun, olaydaki tersliği de vurgulayarak, ha beri veriyor, başta Fransa olmak üzere, olay dış basında da yankılanıyordu. Fransa'nın son yıllarda gördüğü en milliyetçi ve liberal cumhurbaska nı De GauUe'ün kultUr bakanı nın kitabı «komunizm propagandası» suçlaınası ile toplattı rümıştı. Olayın doğal sonucu, Malraux «kültür bakanı» olarak geleceği tstanbul'a «sanık.» olarak gelmek istemediğinden olsa gerek, program iptal ediliyordu. En az yedi buçuk yıl mahku miyetl gerektiren «komunizm propagandası» suçlaması ile açılan dava ise, savcının da istemı doğrultusunda, Ud oturumda beraatla sonuçlandı. Yukanda kısaca anlattığım olay temelde, görevltierin, görevlerini en iyi şekilde yerine getirme endişelerinden kaynak lanan bir yanlış değerlendirme den başka bir şey değıldir elbette. Ancak bu tür değerlendirme hatalan, ömeğin bir cinayet olayında, bir hırsızlıit, bu dolandırıcüık, bir gasp olayında sık rastlanan hatalar değildir. Oysa, özeUikle fikır suçu dediğimiz tür davalarda böylesi yanlış değerlendlrmele re oldukça sık rastlıyoruz. Sanırım bunun bir nedeni de, sözkonusu yasa maddelerinin son derece «tefsire» açık olma lanndandır. Çok kez bazı bllirkişilerin olumsuz mütalaa verdiği kimi kitaplar için baş ka bilirkişüer olumlu görüş belirtmişlerdir. Görevliler, hak lı olarak, yaşanan dönemin po litik dalgalanmalarından etkilenmekte ve görevlarini yapar B ve tartısma ortamında kuramadıkları dengeleri başka bir OP tamda; sokakta, kırda, dagda birblrlerini öldürerek kurmaya çalışmakta ve demokrasi ile bağdaşmayan yanlış yollara sürüklenmektedirler. Burada, liberal bir dünya görüşüne sahip büyük babam Ahmet Ağaoğlu'nun, tam tersi bir görüşü savunan Kadro Dergisi için yazdığı bir yazıdan söz etmeden geçemeyeceğim. «Aşagıda görülebileceği gibi, bu mecmuanın taşıdığı fikirlere ve yürüttüğü nazariyelere asla iştirak etmiyorum... Ara# EĞER DEMOKRAStYt VAZGEÇİLmızda doldurulmBa uçurumlar var. Buna rağmen ben mecMEZ BİR YÖNETİM BİÇİMİ OLARAK muayı memnuniyetle karşılarım GÖRÜYORSAK, BUNUN KENDİ KUve büyük bir hevesle okurum. RALLARINI DA UYGULAMAK ZOÇünkü onda taze ve temiz bir havanın «erinliğini duyuyorum; RUNDAYIZ. çünkü o hem ciddidir ve hem de heyecanhdır. Çünkü o memleketin ciddi meselelerlyle ug Mustafa Kemal AĞAOĞÜJ raşryor.» YAZKO Genel Başkanı Evet, geri dönüyorum. Bu bir demokrasiye geçiş döken kendilerini bu etkilerdsn faklann olusturduğu, her alanda karşılıklı dialoğa dayanan, nemi ise, bu dönemin gerekledinamilc bir denge rejimi ise rini de yerine getirmek corunNitekim son günlMde gittik biz bu rejimi nasıl kuracağız dayız. Sözkonusu demokratik, çe yoğunlasan ve hatta bir haf ve daha önemlisi, nasıl yeniden özgür ve uygar tartısma plattada aynı yayınevinin Uc kita yozlaştırmadan koruyacağız? formunun oluşturulması, kabının birden toplanmasına lca Her türlii düsunoe ve görüşün nımca, bu geçiş döneminin en dar varan }>eni bir uygulama, özgürce tartışılabileceği demok temel sorunlanndan biri olmabende yine bir kitap yasakla ratik ve uygar bir tartısma hdır. Mevcut yönetim yaşadıma eğiliminin başlamak üzo platformu oluşturmadan, bu gımız gUnleri demokrasiye gere olduğu izlenlmıni yaratü, toplumsal sınıi ve Vatm^nlnr çiş gUnleri olarak nitelediğine Şu son gunlerde toplatUsn arasındaki dengeleri kurmaya göre, bütün görevlüere düşen, Idtaplardan birinin ilk baskı olanak var mı? Düşünmeden, bu demokratik ve uygar tartıstarihi 1976. tkinci baskısı 1960' üret ma platformunun en temel ham de yapılnus. Bu toplatılan ü yeni fikir ve diisüncelerözgür maddesi olan düşünce ve fikre çüncü baskısı. Bir başkasuun meden, bu düşünceleri daha hoş görülü davranmalan, ilk baskısı 1975'te, altıncı bas ce tartışmadan hangi dengeleri yasaları «tefsir» ederken «gekurabiliriz? kısı yasaklanıyor. Üçüncüsüçiş döneminin» demokrasiye nun İse İlk baskısı 1979'da yaEger demokrasiyi vazgeçil doğnı oîduğunu unutmamalanpümıs. Dördüncü baskısı toplattınüyor. Oysa, yasa aynı ya raez bir yönetim biçimi olarak dw. Oysa, yukanda da belirttigim sa, hatta görevli savcüar bel görUyorsak, bu yönetim biçüniki aynı savcılar. Neden bir ki nin kendi kurallanm da uygu gibi, zaman zaman bu doğrultabm ilk, iki, üç, dört, besto lamak zorundayız. Demokrasi tuyla örtüşmeyen bazı uygulact baskıları toplanmıyor da so içeri, özgür düşünce dışarı. Ol malar görülmektedir. lk basnuncusu toplanıyor? Demek ki maz böyle şey. Nitekim olmu kılan toplatümayan, yasaklanmayan kitaplar aradan yedi, «tefsint değişiyor. Aynı yasa yor da. yı, aynı savcı bazen çöyle, baToplumu olusturan tüm sı sekiz yü geçtikten sonra yasak. zen böyle «tefsir» edebiliyor. nıf ve katmanların kendi çı lanıyor. Bu uygulamalarla dUöyleyse «tefsirsin neden yasak karları doğrultusunda fikir ve şüncenin alanı her gün biraz lama yönünde geUştiğini aras düşünceler üretmelerinden da daha sınırlandırılnuş olmuyor tırmamız gerekiyor. Ben şöyle ha doğal bir şey olabilir mi? mu? Acaba yönetimin en yetklduşünüyorum: Sorun, bu düşünce ve fikirlerin li ağızlardan her gün duyduğuBaşta Sayın Devlet Başkanı uygar, demokratik bir tartısma muz demokrasiye geçiş amacı Orgeneral Kenan Evren olmak platformuna aktarüması soru bazı çevrelerce anlaşümıyor üzere bUtUn yetkilller yaşadıgı nudur. Bu tartısma platformu mu? Bir yandan demokrasi önmız dönemin bir «geçiş döne nun yokluğu, sözkonusu çıkar görülür, öte yandan da bunun mi» oîduğunu sürekli vurgulu ların savunusunu düşünce ve koşullan hazırlanmaz ise, koryorlar. Nereye geçis? Tabil kı flklr dUzeylnden hemen başka karım yeni d«mokrasimizi kısa demokrasiye geçiş. Açıklanan bir düzeye sıçratmakta, hatta sürede yeniden yozlaştırmayı takvimin adı «demokrasi tak bazen taraflar düşünce, likir isteyecekler çıkacaktır. vimi», hedefi yeni bir demokratik anayasa, yeni bir seçim ve partüer kanunu. Ve nihayet SEÇÎM. Demek ki hedef deTÜRKİYE ZİRAİ DONATIM mokrasidir. KURUMU TARAFINDAN Demokrasi, toplumsal sınıllar ve katmanlar arasında süNAKLİYE YAPTIRILACAKTIR rekli kurulan ve çözülen ittiGemlik Azot'tan 130.000 ton yapay gübre muhtelif mahallere naklettirilecektir. Şartnamesi, Ankara, Antalya, Aydın, BalıkPERA MERAKLILARINA esir. Bursa, lstanbul, Izmir, Kastamonu, Kayseri, Konya, Manisa, Sakarya, Samsun, Trabzon Bolge Müdürlüklerinden temin edilebilir. Asmalı Mescid eski ahengine kavuşuyor, Kapah teklifler 24 haziran 1982 perşembe günü saat 14.00'e kadar Türkiye Zirai Donatun Kurumu Bursa Bölge Müdürlügü'ne verihniş olacaktır. Kurumumuz ihaleyi yapıp yapmamakta ve İşi dllediğine vermekte serbesttir. tüm dostlannı bugün YAKUP 2'de (eski Nil Doyçe Restoran) bekliyor. 7 L AN jTeL 49 29 25) BOĞAZLIYAN SULH BÜKUK HAKİMLlĞtNDEN Kitap Toplamaları Üzerine (Cumhuriyet laaa^ıaaaj 21 HAZİRAN 1932 APARTMAN YARIŞI! Ektaı ayından bu yana tstanbul'da 164 apartman inşa edildiğı Betediye lstatistiginden anlasümıştır. Ufak evler bu miktara dabil değildir. Yalnız mühim olan şu nokta vardır: Bu apartmanlar arasında genişlik ve yükseklik olarak bir benzerUk yoktur. Yüksekliklerin çok farkh olması şehrin manzarasını çlrkinleştirmektedir. Belediye fen heyeti bu h» lln engellenmesine şimdilik lmkan olmadığı görüşündedir. Zira beş, altı sene evvel yapılmış olan büıalar kanunu henüz Bü yük Millet Meclisinden çıkmamıştır. Ancak bu kanun sayesinde bu hususta bir karar vermek mümkün olacaktır. (5OVLOnCE) lGünün îlanıL BABALAR ÎÇÎN FIRSAT Çocuklannıza fransızca öğretiniz. Oç ayda konuşmayı öğretirim. Şartlar gayet uygundur. Posta kutusu: 2210 YAKUP Cumhuriyel Sahlbl: Cumhuriyet MatbaacılıkveGazetecilikT.A.Ş. adına Cenel Yayın MüdürU: MUessefeMüdürü: Yazı Ijleri Müdürü: BMan v« Yayan NADİRNADİ HASAN CEMAL EMİNE UŞAKLIGİL OKAYGÖNENSİN Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazeteclllk T.A.Ş. Posta Kutusu: 246 Istanbu! Tel: 20 97 03 (5 Hot) ACI KAYIP Sevdiğlmiz, saydığımız Türkiye Halk Bankası Gelibolu Şubesi Müdürü, sayın İLHAN GÜVELOĞLV nun biricik oğlu EMREyi çok üzücü bir trafik kazası sonucu küçük yasında yitirmemiz bizleri onulmaz kedere boğdu. Ailesine sabır ve başsağlıgı, küçük EMRE'ye de Tanndan mağfiret dilerim. AYKUT SAĞANAK Esas No. 1977/429 Davacılar Boğazhyan Çarşı Mh.'den tsmail Canagir ve arkadaşlan vekili avukat Muzaffer öztürk'ün, davahlar Şükrü Kan, Ümüs Gönen, Nuri Kan mirasçılan ile Fatma Aksoy aleyhine mahkememize açmış olduğu izaleyı şuyuu davasının yapılan duruşması sırasında verilen ara kararı gereğince: Davalı Fatma Aksoy'a basın kurumu aracüığı ile Cumhuriyet Gazetesi'nin ı mayıs 1982 tarihll ve 14563 sayılı ilanı ile dava dilekçesi özeti ve duruşma günü tebliğ olunduğu halde duruşmaya gelmedigi gibi kendisini temsilen bir vekilde göndermediğinden gıyap kararı tebliğ üzerine duruşma günü bizzat mahkemeye gelmeniz veya temsilen bir vekil göndermeniz gerektiği aksi takdirde duruşmalara gıyabınızda devam olunarak karar verileceği hususu hakkındakl gıyap karan ilanen tebliğ olunur. Duruşma günü: 19.7.1982 saat: 9.00 (Basın: 17389) 4436 BÜKOLAR • ANKARA:.Konur Sokak no. 24/4 Yenltehlr Tel:17 5£2517 58 66ldare:18 33 35 ' • İZMİR: Halit Zlya Bulvan No: 65/3 Tel: 25 47 0913 12 30 • A D A N A : Atatürk Caddetl.Türk Hava Kurumu Ifhanı Kat 2/3 Tel: 14 55019 731 21 H a z i r a n !UX? GÜNEŞ 5.27 ÖĞLE 13.15 İKİNDİ 17.16 AKŞAM 20.44 YATSI TAKVtM İMSAK 3.09 22.48
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle