25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 oplu Konut Tasası, 12 Eylül'den sonıald yasama etkinlikleri içerisinde en çok tartışılan konu olma niteliğlni sürdürmektedir. Konunun güncelliği, konut gereksiniminin, boyutlan, ekonomiye «çekici» ya da «itici bir güç» verme öğütleri, bu tartışmaların üniversitelerde, meslek odalannda, basında ve Damşma Meclisinde sürmesine neden olmaktadır. Biz de bu tartışmaların bir kesitini vermekte yarar görmekteyiz. OLAYLAR VE GÖRÜSLER 1 MAYIS 1982 T Toplu Konui DEVLETÎN YERİNE GEÇÎP KAMU KAYNAKLARINI «DEVLET GİBλ KULLANMAK İSTEYEN BİR GRUP, TOPLU KONUT YASASINA KARŞIDIRLAR VE BU YÖNDEKİ TUTUM VE TELKINLERİNİ SÜRDÜRMEKTEDİRLER. Damşma Meclisi çalışmaları (28 ocak 1982 tarüıinde), sırasında bir sayın konuşmacı diyor ki: «Kanaatimce Toplu Konut Kanunu, olumlu yönleri olmakla beraber, uygulamada eoruna köklU çözüm bulmaktan uzaktır. Şöyle ki, gerek konut için fon yaratılmasıru, gerekse konut yapımını Kanun genellikle devlete yüklemektedir. Bu alandaki tecrübe ve potansiyel sahibi olan özel sektör, toplu konut yapımcüığında devre dışı bırakılmaktadır. Oysaki, TUrkiyede konut yatırımmda kamu kesimi hiç bir zaman % 6'dan yukan çıkamamış ve % 95 % 96 yatınnu daima özel sektör gerçekleştirmiştir.» Kamu keslminin bu konuda ne denli becerikslz (!) olduğunu kanıtlamak için de, sayın konuşmacı: «... İmar ve Iskan Bakanlığı olarak kurulduğundan bu yana doğrudan doğruya 22888 konut yapümış olması; T. Emlak Kredi Bankası olarak da 19 bln konut yapılrnış olması vakıası karşısında tamamen devlet ellyle konut yapüması esasını getiren bu yasa, ilerisi için bize Umit vermemektedir.» dlyerek, İmar ve Iskan Bakanlığı ile T. Emlak Kredi Bankasını örnek olarak göstermiştir. îlMn şunu belirtmekte yarar vardır. TUrkiye'nin yılda 350 bin ile 400 bin konuta gereksiniml vardır. Bugünkü rayiçlerle bu ka> dar konutu TUrkiye standardının altında bir kalitede yapmak için yılda enaz 350400 milyar lira gereklidir. özel kesimin yılda 120150 bin ruhsatlı konut üreterek bunun 120150 milyar lirasını karşılayabileceği düşünülürse geriye kalan 230250 milyar lira nereden gelecektir? Bunun ne kadan devletten, ne kadarı özel kesimden sağlanacaktır. TUrkiye'nin bütçe olanaklan içerisinde bu ödeneğin ayrılması düşünülebilir mi? Bu soruların yanıtını kendi kendimize ve dOrlistçe vermedikçe devletözel kesira tartışmasımn bUyük bir anlamı olamaz. Bu hususu vurguladıktan sonra sayın konuşmacıdan, konut yapımımn genellikle devletçe yüklenilerek, Özel kesimin devre dışı bırakıldığını, yasanm hangl maddesine dayanarak ileri sUrdtigUnü Eormak gerekir. Konut yapunında kullamlan fonlann % 6'sınm kamu; % 94'ünün özel ke Kimler, Nasıl Bakıyor? Sabahattin SAĞIROĞLU Yüksek înşaat Mühendisl Emekli Deniz Albayı simce sağlanması, bir «fconut yapım olayı» değildir. Ponlarm sağlanması öyledir ama, yapım işi % 100 özel kesinte bırakılmıştır. Yani kamuca sağlanan fonlar dahi, çeşitli ihaleler yoluyla özel keslme harcattınlmıştır. Sanki beceriksizliği kanıtlanmak istenen T. Emlak Kredi Bankası ile Imar ve tskan Bakanlığının konuta ayırdıklan fonlardan ne kadarının yükleniciler eliyle, ne kadarının kamuca, emanet yöntemleriyle harcandığı sayın konuşmacı tarafından açıklansaydı, bu konudaki devletözel kesim tartışması da açıklığa kavusurdu. Biz şu kadarmı söyleyelim: Türkiye'de yürürlükteki mevzuat, emanet iş yapan kurumlan hizmet verdiğine pişman eder. Bu yUzden emanet diye yapılan harcamalarrn çoğu, taşaronlara verilen ihalelerle gerçekleştirilir. Bu yöntemin kullanılmış olması, özel kesimin «devre dışı bırakılması» anlamına gelemez. Taşaronları özel kesimden saymazlarsa, sayın konuşmacının iddiasma koşut olarak, yapım etkinlikleri İçerisinde kamu kesiminin payı artmış olurt.. Bugüne dek T. Emlak Kredi Bankasmın 19 bin; tmar ve îskan Bakanlığının 22888 konut üretilmesine aracılık etmesini (üretmelerinl demiyoruz) başansızlık saymak, kanımızca yanlış bir yönlenmedir. Bu kuruluşlar işlevlerini yapmada başanlı ya da başansızdırlar; ama 1982 yılında İmar ve iskan konulariyle ilgili bir bakanlık 13 milyar liralıfc bir bütçeye göre büyümüş ve örgUtlenmiş durumda ise, bu bakanlıktan ne kadar konut yaptırmasını bekleyebiliriz? Gerçek şudur. Türkiye'de konut yatınmlannın % 94'ünü, konut yapımınm % lOO'ünü özel kesim sağlamıştır. Hatta inşaat kesiminin yüzde yilzU özel kesimin elindedir. 2487 sayılı yasanm öngördüğü gibi, kamu kesiminin konut yatmm tonlannı artırması, yapımcılığın devletçe üstlenilmesl anlamını taşımaz. Keşke kamu kuruluşlannm bir kısmı bu alanda örgütlenebilse de konut üretimine eylemli olarak katkıda bulunabilseler. Damşma Meclisinde, aynı tarihte bir başka konuşmacı, 2487 sayılı yasayı Türk konut sektöründe bir devrim olarak nitelemiş ve şu gerçekçi yaklaşımı tutanaklara geçirmiştir: «2487 sayılı Yasanm elbette tatbikat sırasında aksayabilecek yönleri olabillr. Bu faer kanun İçin geçerlidir; fakat felsefe doğrudur, çerçeve doğrndur ve bu çerçeve içerisinde». aynntıların çözümü sağlanacaktır. Tartışılmakta olan yasa, kamu bUtçesinden ayrılacak önemli ölçüdeki fonlarla konut yapılmasını öngörmektedir. Bu fon. her yılkl gider bütçesinin % 5'ini alacaktır. Yasa, ttlkede belli bir yapım ve örgütlenme gösterecek kamu ve özel, her türlü giicün konut yapımına katılmasını öngörmekte ve özendirmektedir. Işlerin dağıtımında ana yöntem, ihale yöntemidir. Ama az sayıda birtakım özel kesim kuruluşlan bundan şikayetçidir. Kamu gider bütçesinin her yıl % 5'i bu kuruluslann denetimine verilmeyip devletin denetiminde kaldığı için şikayetçidirler. îlginçtir, Danışma Meclisinde, yukarda değinilen konuşmalann yapıldığı günlerde, bu kuruluşlar yüksek makamlara yaptıklan başvurularla yasada değişiklikler yapılmasını ve «özel sektörün malî, teknik ve oragnizasyon gücü ile devreye sokulması»m istemişlerdir. Vaktiyle Bakanlık yapmış bir iktisat profesörümüz de, bir raslantı sonucu, aynı tarihlerde, «... devlet bütçesinden aynlacak 20 milyar lira ve yayımlanan yönetmelikte belirlenen formalitelerde... konut yetersizliğine bir çözüm getirileceği sanüıyorsa, büyük bir yanılgıya düşüldüğüna belirtmek isteriz... Sorunun hâlâ çözüm bekledi Dertleri! gi aslkârdır. Şu halde özel yapımcılann dlnamizmini harekete geçirmenin şart oldugu ortaya çıkıyor.» diye yazmıştır. Evet 20 milyar lira soruna çözUm getiremez. Ama 350 bin konut İçin yılda 350 milyar liranın kamu kesimine ait bölümUnü nereden, bütçenin hangi bölümünden, hangi projelerden kısarak ayıracaksınız? Bugüne dek önümüze gelene bu soruyu soruyoruz. Saym iktisat profesörü sorumuzu yanıtiayabüirse, herkese ışık tutacaktır. özel yapımcılann dinamizmine gelince... Bu dinamizm zaten devrede. Bu dinamizmi kısıtlayan bir yönetim geldi mi? özellikle % 100 özel kesim elinde bulunan inşaat sektörü İçin başka hangi dinamizmden sbz edlimek isteniyor? Meslek odalarında, seminerlerde, toplantüarda hep aynı nakarat: özel kesime daha çok olanak tanınmalı; özel kesimin dinamizminden yararlamlmalı; özel kesim devreye sokulmalı. özel kesim de kamu kesiml de bu ülkenin birer gerçeğidir ve ekonomik ilişkiler içerisindekl rollerini oynayacaklardır. Ama yüzdeyüz elinde tuttuğu inşaat sektöründe özel kesim daha «hangi devreye girecektir?» Bu sektörün yapım etkinlikleri içinde devlet yoktur, efendiler. Bu sektörde devletin varlığı yalnızca kaynak bulmaktan, planlamaktan ve yaptırmaktan ibarettir. Şu halde «bu sektörde özel kesime daha çok» biçiminde yükselen seslere şunu soralım: Devletin, inşaat kesimine daha çok kaynak aktararak iş ve İhale olanaklannı arttuması mı isteniyor? Yoksa, Devletin yerine geçilerek devlet ihaleleri yönetilmek mi İsteniyor? Bu sorulann yanıtı lçtenllkle verilirse, öyle sanılır ki demagojl yerine İş yapmış oluruz. Kamu kaynaklannı kendl öz anamallan gibi kullanma hakkını elde edemiyen az sayıda arsa stokçusunun yasadanr şikayetlerini anlamak kolaydır. Ama bazı meslektaşlanmızın yasa ve yönetmelikleri okumadan yasayı kötülemeye kalkmalarmı anlamak zordur. Kimi meslektaşlanmızın, bu yasa ile yabancı sermayenin konut Uretmek Uzere Ulkemize davet edildiği; imar planlarını yaptırma, yapı ruhsat ve İskan izinlerini verme sorumlulugunun Valiliklerce üstlenildiği iddiasında bulunduklarmı görüyoruz. Yasa ve yönetmeliklerde, bu iddialarla ilgili hükumler hangi maddelerde gizlenmiş ise, bunları açıklasalar da, biz de öğrensek. Çıkar çevrelerinin şamatalan bir derece hos görülebilir. Ama pozitif bilimleri özümsemiş kişi, okuduğunu doğru anlamak ve yorumlamak zorundadır. Güzellik Bilimi? okta dergisinde okudum: <Haîif batı mflziğl şarkıcısı» TUlay, güzelleşmek uğruna bıçak altma yatmış. Seyirciler sahnede <fırlak porselen dişli» ve «hokka burunlu> birini görmek lstiyorlarmış. Oysa aynalar bağınyorlarmıs Tülay'a: Çirkin, çirkin, çirkin!.. Estetik cerrahı Prof. Orhan tskeçell'ye bafvarmuş Tülay ve demiş ki: Kendimi size bırakıyorum. Kimt elmaeık kemiğl yok: kimi, alnı dar; kimi, çene içerde dlyor. Ben acuze imişim de haberim yokmuş; kesin, biçin, düzeltin beni... Dostum îskeçeli bu işin gerçek uzmanıdır. Keslp biçip yepyeni bir Tülay yaratmış. Güzelleşmek amacıyla her acıya katlanmış Tülay; bambaska bir kadm olup çıkmış; yüzünü değiştlrdikten sonra hemen blr dergide kapak olmuş. Dışarda ve içerde güzellik uğruna bıçak altına yatanların sayısı çoğaldı; bu alanda teknikler de gelişti; ama, güzellik ölçüleri nedir, nasıl saptanırî • Ellmde Prof. Moissej Kagan'ın «Güzellik BI11mi Olarak Estetik ve Sanat» adlı bir kitabı var; Aziz Çalışlar Türkçe'ye çevîrmiş. Okunması gereken bîr yapıt. tnsanm güzelliği ne demek? Çağdan çağa değişen bir kavramdır bu. Hıristiyanlıkta meleklerin beyaz, şeytanlann siyah tenli olmalarmm gerekçesi ne? Kızılderililer'de «beyaz tenli» kavramı neden çirkin kavramıyla eşanlamh sayılıyor? Nlçin Ortaçağ'daki kadın güzelliğinin ölçülerlyle bugünküler değişik? Her toplumun kendine özgü güzellik yaklaşımlarmm bulunması doğal değil mi? öyleyse bugün geçerli güzellik kavramı kalıcı olabilir ml? Bir dizi soru... Gerçekte kişinin bllinciyle fizik yapısı arasmdaki uyumdan doğan anlam, güzelliğini yaratır; ama, ne yazık ki yaşanan toplumda yaygıh güzellik ölçütlerine kapılır gider insan. Hele sahneye çıkan bir şarkıcmm «piyasa»nın baskısına dayanması olası mı? Tülay aynalara bakarken hiçbir zaman gerçek güzellik kavrammı algılayarak bakamamış kendisine... Sonuç? Piyasada sesini duyurmak isteyen çoğu şarkıcı gibi çevresindeki yargıların ağırlığı altında ezilmlş. • Prof. Kagan; insanda, doğada ve nesneler dünyasında çirkinlikle güzelliğin estetiğini arıyor. Bir açıdan «estetik» güzelliğin bilimi sayılır; ama çirkinlikle güzelltk bir diyalektik bütünlüğü oluşturduğundan çirkinliği dışlayamaz estetik bilimi... İnsan, evrenl algılarken karanlıkla aydmlığı nasıl bir bütünde değerlendirebilirse, güzellikle çirkinliği de öylesine özümser. Çoğu zaman bu yaklaşım, yaşadığımız çevrenln maddl yapısmdan kaynaklanır. Blzlm için aslan: güzel, atılgan, görkemlidir; ormanlar kralıdır. Eskimolar için aslan blr anlam taşımaz. Misyonerler eskimoları Hıristiyan yapmak isterlerken sürekli cennetten sözaçarlar; cennette neler bulunur. sayıp dökerlermiş. Eskimo demiş ki: Ya fok balıkları? Eğer cennette fok balığı yoksa cennet bizim için eüzel sayılmaz. • Yaşadığımız dünyada Holivut'un güzellik ölçüleri slnema endüstrisiyle dünyayi etkisi altma almıştır.Cugün' estetik cerrahları durmadan kadm kesip biçiyorlar; tavşan dişle kalkık burun üretiyorlar. Ama kimbilir? Çağ değiştikçe güzellik kavramı da değişecek; gelecek yüzyıllarda insanlar dedelerinln ninelerinin fotoğraflarına filmlerine bakarak şaşıracaklar; güzellik ölçülerimizi yadırgayacaklar. Bizler geçmişin güzellik ölçülerine nasıl eleştirisel gözle bakıyorsak, gelecek kuşaklar da bize öyle bakacaklar. M Yanlış Yorumlar OKTAY AKBAL Âvrupa'da Türk Olmak! C B i l i m D ü n y ı ^ /vehbi BELGIL Denizden Yakıt etrolün tlcarl kullanımı aşağı yukan 1859'da başladığına göre, insan oğlu, 123 yıldan beri petrol den yararlanmaktadır. îkin ci Dünya Savaşı boyunca, özellikle bu savaştan sonra tam bir mirasyedl hovar dalığı ile tüketilen bu mad de, uzmanlara göre, 4050 yıl içinde azala azala bitecektir. Yeni petrol kaynak larının bulunraa« durumu pek az değiştirecektir. Bu gerçek, ileri sanayi ülkelerini. yeni enerjl kaynakları bulmaya zorlamaktadır. Bu çabalar arasında, bilin diği gibi, güneş, rüzgâr, yer sıcaklığı (jeotermal), atom hidrojeni eritme gibi yakıtlar üzerinde durulmak tadır. Ancak, bütün bu alanlarda, petrolün yerini tu tacak bir yakıta rastlandığı söylenemez. Güneş gücünden yararlanma henüz emekleme aşamasmdadır ve son derecede pahalıdır. Üstelik, şimdillk, etkin de değildir. Güneşin doğuşundan, hızını en çok arttırdı ğı ll'e kadar, tam enerji alınamamaktadır. öğleden sonra saat 2'den itibaren ısıtma gücü giderek zayıflamaktadır. Kışın hemen her gün kapalı günlerde de, bütün iddialara karşın, enerji üretilememektedir. Rüzgâr enerjisi, Jeotermal enerji, su gücü günümüzün enerji aclığmı dindirecek düzeyde değildir. Denizlerin yükselmealçalmasmdan enerji, Pransada, SaitMalo körfezl üzerindeki Dinan kentindeki «La Rance» (La rans) nehrinde üretilmektedir. Ancak bu da yerel gereksinmeleri karşılayabilmektedir. Denizin yükselmesi, alçalması dünyanın sayılı ül kelerinde görülen blr olaydır. P lnnl yedl Türk yasıyormus. Belki baskalan da vardı. Bilinir mi! Ayşe Gücenmez, İstanbul'a doğru yola çıkacak babası Bekir*i görmeye gelmiş. Yemiş içmişler. Ayse, kısa süreli askerlik görevi yapan eşini beklemekteymiş. Derfcen üçüneü katta bir yangın baslıyor, bütun yapıyı sanyor, penoerelerden kendinl aşağı atanlar. alevta* içinde kalanlar... Y Bruksel'in bir sokagı. Yıkılmaya yüz tutmu?, Belçikalüarm otunnadığı yapılar. Ama dört katta da Türk ailelert yerleşmiş. Ucuz diye, kendimlzo göre diye, yerll halktan uzak diye... Başka yerlerde de böyle değil mi? En kötü, en sağlıksız, en çttrük yerlerde, yapılarda yaşayanlar, Türkler... En uzak mahallelerde getto'lar oluşturuyorlar. Kendl başlanna yaşıyorlar sanki ülkelerinde yaşarmışcasına... TVde gördüm. Belçika krah eşiyle birlikte gelmiş, yangını izliyor. 'Türkleri memnun eden bir olay' sayılmış bu!.. Herhalde kralın emriyle Brüksel Belediyesi kurtulan Türkleri özel bir yere yerleştirmek istemiş, ama Türk jrurttaşlar 'biz kendi arhadaşlarımıa daha iyi koruruz' diye yanlanna almışlar... Onlann da kaldıklan yerler daha İyi, daha sağlam, daha konforlu değil, ama gönüller bir olsun!.. Avrupa'da günden güne yayılan bir Turk manlığı var. Bunu yadsımak güç. Durmadan öldürülen, vurulan Türk görevlüeri, Türk işçilerine kargı girişilen şiddet eylemleri, bombalanan dükkanlar, hor görülen insanlanmız... Oysa bu insanlar o ülkelere 'kurtarıcı' gibi gitmişlerdi. çağnh gitmişlerdi, alkışlarla karşılanmı$lardı. Şimdi ne oldu birden? Avrupa ülkelerinin savaş sonrası çöküntüsunü kaldıran yabancı işçiler, en başta da Türkler, simdi 'düşman' mı sayüıyor? Yalnız Brüksel'de değil Almanya'nın Dortmund kentinde de Türklerin yasadığı evler yanıyor. çöküyor, insanlanmız ölüyor. yaralanıyor. Türfe defol' yazılan duvarlarâa gözleri alıyor. İnsanlanmız acılar içinde günlerini geçiriyor. Yurda daha çok döviz gelecek diye, dönüste başlannı sokacak ikl göz ev, bir tarla, bir dükkan bir araba diye... Ezilmeler, aşağılanmalar, horlanmalar, hepsi hepsl para kazanmak için, yaçamı sürdürmek için çekiliyor. tnsanlarımız tek başlanna yıllardır bu yaşama savaşını en kötü koşullarda veriyor, yurtlanna döviz sağlıyorlar. Bu savaşta şehit düşenler, gazilik yuceliğine çıkanlar saygıyla anılmaya değer... Ben 1963 64"te Almanya'daydım. O sıralarda işçi akmı yeni yeni başlıyordu. Orda burda Türklere rastlanıyordu. Bir birahaneye girdim mi, bir kaç Türkle karşılaşıyorduk. Ya da tramvayda giderken, parkta otururken... Daha horlanma dönemine gelinmemişti. Almanlar çok seviyordu Türk işçilerini. Savaştan sonraki Almanya'nın derlenip toparlanmasında, endüstrt alanında atılımlar yapmasmda bn yabancı işçiler büyük destek olmaktaydı. Herkes memnundu. çalışan da çalıştıran da... Ama bu sürgit böyle gitmezdi. Bir gün Alman toplumu milyonlan geçen yabancı işçileri dışlayacaktı. En başta da töreleri, alışkanlıklan çok degişik olan, bir türlü Alman toplum düzenine, yaşamına uymayan, uymamak için büyük direnç gösteren Türk işçilerini... Bir kaç yıl sonra bu işçileri yurda geri getirmek, hiç değilse işçi akınını yavaşlatmak gerekmekteydi. Yurt içinde yeni yollar, çareler aramak, kendimize yetmenin koşullarını yaratmak... Ama hiç hir iktidar buna yanaşmadı, bol döviz gelsin, insanlarunız ne çekerse çeksin anlayışı egemen oldu. Şimdi iş, en çirkin, en »JCI, hatta kanh blr maya ulaşmıştır. Avrupa, en yüksek uygarlık noktasmdadır. Yabancı işçilere o kadar gereksinmesl yoktur. Özellikle Türklere... Bu yüzden Türklere karşı saldınlar başlamıştır. Ev yakmalar, dövmeler, sövmeler, yol kesmeler. daha neler... En acısı da ne Türk. ne Alman, ne Fransız, ne tsveçli, ne Hollandalı olan. garip bir kuşak yetişmiştir. Bunlar yiHfe' bir kuşaktır. Bunlan nasıl kazanacagız. gerçek sorun bu... Günden güne içinden çıkılmaz bir kördüörüm olan sorun... bilmesindedir. Elektrik de akü'lerde depo edilebilir. Fakat, hidrojende bu kolay hk en üst düzeydedir. Hidrojen gazı, tıpkı doğal gaz gibi doğal gaz mağaralarm da saklanabilmektedir. • Havadan 14 kez haflf olan hidrojen hemen uçtuğundan yangm yapmaz. An cak, depo edilmiş haldekl hidrojenin deposu ile birlikte patlaması tehllkest" vardır. Nitekim, Almanlann <Hinderburg36» adlı yolcu balonunun (kabill sevk balonun) 6 mayıs 1937'de yanması bu gaza llgiyi yıl larca azaltmıştır. • Hidrojen eksl 253 derecede sıvılaçtığı için sıcak lık sızdırmaz kaplarda sak lanabilir (tüpgaz gibi), bu halde iken az yer tutar. • Uzay araçlannda hid rojen oksljenle birleştirilip suya döndürülmekte, bu su sonradan ayrıştırılarak tek rar iki gaza çevrilmektedir. Bu işlem için güneş enerji sinden yararlanılmaktadır. • Hidrojenle işleyen mo torlar. özellikle soğuk havalarda, hemen çalıştınlabilir. Bu yakıt silindirleri az aşmdırır. Bunun dışmda, benzin motorlarmı hidrojen motorlarına çevirmek kolaydır ve az masraf lıdır. Bu hal, oto sanayiin de büyük değişikliklere yol açtıracak nltelik taşımaz. Bilindiği gibi, hidrojen. deniz suyunda boldur. Dün yanın dörtte üçünün deniz lerle kaplı oluşu, bolluğun belirtisidir. Kaldıkl, 13 mil yon küsur kilometrekare genişligindeki Güney Kutbu anakarası ortalama 3 bin raetrekalmlığmda bir buz tabakası ile kaplıdır. Buz da su demek olduğundan bolluk bir kat daha ar tar. Hidrojenin bu olumlu yanlanna karşılık olumsuz yanlan da vardır ve sunlardır: • Hidrojen doğada hep başka maddelerle birleşik halde bulunduğundan, bu gazı bunlardan ayırmak için ikinci bir enerji kayna ğma gerekslnme vardır. Ör neğin petrol veya güneş enerjisl, atom yakıtı... yoluyla elde edilecek elektrik hidrojenin ayrılmasmda kullanılır. Ancak, hidrojenin bu biçimde elde edilme si abesle uğraşmak gibi olur. Çünkü, hidrojen elde etmede kullanılacak enerjl doğrudan doğruya enerji olarak kullanılabilir. Kaldı ki, elektriğin tellerle taşmması akım kaybma yol aç Hidrojenin bolluğu maktadır. Bu da hidrojenin üretim maliyetini yük seltmektedir. Denizll ülkeler. şimdilik enerjiyi atomdan üretip elektrik, elektrikle de hidro jen üretmeyi düşünmektedirler. Bu amaçla, kıyılardan uzakta, denizin ortasında nükleer santralier Jcu rulması tasarlanmaktadır. • Yakıt hidrojenin bugün için olumsuz bir yatnı da henüz çok pahalı oluşu dur (benzinden 45 kez faz la). Ancak, petrol fiyatları yükselmekte devam ettiğine göre, bir gün gelecek hidrojen daha ucuz olacak tır. Denize hücum önce siir vardı Hidrojen yakıtı Üzerinde en çok durulan yakıtlardan blri olarak hidrojen gazı karşımıza çıkmaktadır. Bu gaz bütün sularda ve özellikle denizlerde çok boldur. Çünkü, su oksijen ve hidrojen gibi iki gazın birlesmesi İle meydana gelir. Bunlan birbirlnden ayırınca İki gaz elde edilir: Yanı cı hidrojenle yakıcı oksijen. Deniz suyundan elektrik akımı geçirilince iki gaz aynlmaktadır. Nlteklm, Ay füzelerinde, uzay araçlannda hidroojen bol bol kullamlmaktadır. Jules Verne, suyun yakıt olarak kullamlaeağım romanlann dan blrinde söylemlş, fakat bunun nasıl olacağmı belirtememişti. Romancmm kehanetinden bu yana geçen yüz yıl İçinde bu ko nuda fazla bir gelişme olmamıştır. Hidrojen gazının özelliklerini şöyle özetleyebiliriz: • Hidrojen kokusuz, renk siz, tatsız, zehlrsiz bir gazdır. Yanmca enerji ve su buhan verir. Hava kirllliği yaratmaz. • Yakıt hidrojenln eleküstünlüğü depo edile Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Başkanlığından Akademımize bağh Maliye ve Yönetim Bilimleri Fakültelerine aşağıda yazıh bilim dallarında, 2547 sayılı yasa hükümlerine göre çalıştırılmak üzere ARAŞTIRMA GÖREVLİSÎ alınacaktır. îsteklilerin dilekçelerine ekleyecekleri özgeçmişlerı. iki adet resim ve varsa yaymlarının birer örnegi ile birlikte en geç 6.5.1982 perşembe günü çalışma saati bitimine kadar Akademi Başkanlığına başvurmalan rica olunur. Fakülte Bilim Dalı Adedi Maliye Fakültesi Maliye Planlama Yönetim Bilimleri Personel Yönetimi Fakültesi Sınav Tarihleri: 10.5.1982 pazartesi günü saat 10.00'da Yabancı Dil Sınavı, 12.5.1982 çarşamba günü saat 10.00'da Bilim Sınavı yapılacaktır. (Basın: 14649) Sansasyon meraklısı kimi bilim dergileri, enerji sorununu çözülmüş saymak tadırlar.' Deniz suyunu ayrıştırıp ayrıştırıp kullan... Ama durum gerçekten öyle mi? Bütün dünyada günde kaç milyon ton petrol üretildiğini düşünür, bunun ya nmda kaç milyon ton hid rojen gerekeceği göz önü ge tirilirse denizden yakıt çıkarmanın sakıncaları da or taya çıkar. Bugün denizleri petrol gemileri. kanalizasyonlar, kimyasal artıklar, nükleer santralier kullanılamaz ha le getirmektedirler. Yarm deniz suyunun aynştırılması bu suyun tuz ve mâden dengesini bozabilecektir. Bu da deniz can lılarınm köküne kibrit suyu ekebilecektir. Btlindiği gibi. deniz suyunda bol tuz ve 40 kadar mâden. erimiş halde bulunmaktadır. Deniz suyunun fazla tuzlu ol duğu yerlerde yaşayan de niz canlıları öbür yerlerde yaşamakta güclük çekmektedirler. Böylece. insanlığm son ortak malı olan de niz, yepyeni türden bir kir lilikle karşı karşıya kalacaktır. Kaldıki, denizden sadece hidrojen değil tatlı su elde etme de gündemde dir. Yani, su kıtlığınm çaresi de denizlerde yatmaktadır. Deni? bu kadar horluğu karsılayacak durumda mıdır? Denizden yakıt çıkarmanm yolları aranırken bu sa kmcanın üzerinde durulma sı da yerinde olacaktır. Kal dıki, hidrojen motorlarında yanarak su haline geldikten sonr£ buharlaşıp hava ya yükselecek su buharı bu lut dengesini de bozabilecektir. Fakat. bilim tarihl, bu sakmcalann da bir gün ortadan kaldınlabileceğini bi ze göstermektedir. NOT : Blrçok oknyacnm, y«a lanmın ne laman Idtap hslinn îeürilecf^nl sormaktadır. Bcn «•dece yeni bumı,l«rdın «fiı ettigtm ve bnn'ar b(r «öre sonre gerçeklestijH Içln bnn'nn bir de Idtıp hiçlminp aokmak iüttmİTOrıım. G*rçekleşml» blr bn!n» albeni'stnl b8n)k Slvttde vttirmektedlr. Bu nedenle, vazılanmı kîtaplaştırmavı şlmdlUk diişünmüyoram. C Cumhuriyet 1 MAYIS 1932 ESNAF BANKASI Esnaf Bankası umumi heyet toplantısı dün öğleden sonra saat uçte yapıl mıştır. îdare Meclisi teşkü olunmuştur. Toplantıya Belediye teftiş heyeti reisi Tevfik Bey başkan lık etmiş, evvela eski idare meclisi raporu, daha sonra da murakıplar raporu okunmuştur. Belediye bankamn esash surette faaliyette bulunabilmesi için yüz bin ıiralık bir yardımda bulunmayı kararlaştırmıştır. Bu karar Şehir Meclisince de tasvip edildikten sonra para bankaya verilecektir. HGünün iksnıC KREPTON Paris'in en kibar sosyetelerinj saran harîkulade bir zevk ve sanat eseri Krepton. Modanm en inoa isteklerini camı enfes bir ipekli... Akşam tuvaletı, sabah veya Apremedi elbiseleri için tercih ediniz... Çünkü: bu ış de ipekiş'indir. Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş, adına , NADİR NADl' Cenel Yayın Mudürü: „ HASAN CEMAL Müessese Müdürü:.. EMİNE UŞAKUGİL Yazı l}leri Müdürü: OKAY GÖNENSİN Basan ve Yayşn :"Curnhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. Po»ta Kutusu: 246 IStanbul Tel: 20 97 03 (5 Hal) Bt)KOLAR ^ % ANKARA: Konur Sokak no. 24/4 Yenişehir Tel: 17 58 25 17 58 66 Idare: 18 33 35 • İZMİR: HdlitZiya Bulvarı No:65/3 Tel:25 47 09131230 • ADANA: AtatürkCaddesi,TürkHav«KurumuIşhanıKs»5/J TAKVİM ]MSAK GÜNEŞ 4.06 5.57 1 Mayıs 1982 ÖĞLE 13.11 İKİNDİ 17.02 AKŞAM YATSr. 21.49 20.05
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle