19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhurıyet 2 12 ŞUBAT 1982 w 1961 Anayasası'nın 20. maddesinde şöyle denlyor: 'Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir; düşünce ve kanaatlarıra söz, yazı. resim ile veya başka yoUarla tek başına veya toplu olarak açıklayabilir ve yayabittr.» Yeni bir anayasanm ha snrlığı içine girildiği bu günlerde. 20. maddesini söz konusu ettigtm anayasa tümden kaldırılmış mıdır, yoksa yenisi yasallaşmcaya değtn eskisi yürurlükte midir hukukçu olmadığım için kesin bir karuya varamıyorum; ama ben bugün kalkıp da *Tşçi sınıhnın yakın amacı, işçilerin günlük yaşayışını. çalışma ve geçim koşullan açısmdan çağa uygun bir düzeye çıkarrnak, uzah amacı ise toplymcu bir düzeni gerçekleştirmektir* diye yazar, ya da bunu bir kuruluşun içinde amaç maddesi ola rak dile getirirsem, anayasanm bana tanıdığı bir hakkı kullanmış olurum. Ancak 20. maddeyi burada anışım böyle bir hakkın varlığmı ansıtmak değil sadece. o madde içindeki *Herkes» sözünün anlammı değerlendirmek de. Elbet böyle bir girişim. benim bir yorumum olma nlteliğinin sınırlan içinde kalacaktır. 20. Maddedeki «Herfee*» sözcüğü yerine, *Türkler» sözcüğü de kullamlabilirdi; 6anıma göre, yasa koyucu, bu madde ile dile getirilen hakkm bütün insanlar için olduğu ilkesini benimseyerek yeğlemiştir o «Herfees» sözcügünü. Çünkü anayasalar. belli bir ülkede, belli bir çağda gerçekleştirilmiş olmalanna karşın, özleri gereği evrenseldirler. Büyük Fransız Devrimi'nde «yurttaş hahlaru ile 'insan hakları» yanyana ele ahnmıştı. Birleşik AmeriKa'da yayımlanmış olan bildiri'nin "insan haklari' admı tasıdığını da biliyoruz. Biz şu ya da bu ulusa bağlı olmak yanında ve ondan da önce insan türündeniz. Bir yerde insan için doğru ve gerekli olan. her yerde dogru ve gereklidir. însanoğlunun yeryüzündeki en sağlam ortakhğı bu ilkeden kaynaklanır. Ben anayasasmı biJmediğim bir ülkede haksızlığa uğradığımda, kendi ülkemin ana yasasına dayanarak kendimi savunabilme Insan Hakları Melih Cevdet ANDAY liyim. Yalnızca anayasalann değil, bütün büyük toplumsal. siyasal eylemlerln böyle si ortak bir insancı yanı vardır. Yukarda değindiğim gibi. Büyük Fransız Devrimi bütün insanların haklarmı amaç edinmis ti; insanlar arasmdaki kardeşlik. eşitlik i) kelerini bayraklaştırdı. Abraham Lincoln'un demokrasi tammı. Amerika'daki beyaz sömürgeciler için değildir. bütün insanhğı kapsar çağında. Napolyon. 'Uygarlık için' sözünü dilinden düşürmemiştir. Lenin'in Rus işçileri ile giriştigi eylem. bütün dünya işçileri ülküsüne dayanıyordu. Denebilir ki. başarıya ulaşmış bütün toplumsal. siyasal eylemler. evrensel bir amacın temsilcisi olmaya önem vermişlerdir. Atatürk Kurtuluş Sava^ımızm sadece bizim için değil. bütün «mazlum milletler» için olduğunu dirençle duyurmuştu. Tarihin eski olay lanna uzanmayı simdilik gereksiz buluyorum. Ortaya koymaya çahştığım duruma uymayan olay örnekleri de var çağımızda. Faşizm ile Nasyonal Sosyalizm'i bu arada sayabiliriz. Bunlar insan haklannı tanımamakla yetinmemişler, eylemlerinin amacını sadece bir ulusa, bir ırka özgü kıldıklannı acıkça belirtmişlerdir. Gerçekte böyle bir «özgülük* ister istemez insanlığa karsı bir niteliği içerir ve bu nitelik kendi içinde kendini tanıtlamak isteyince, insanı konu edinen sanatla, özü geregi ulusal olmayan bilimi düşman olarak görür. Bir ülkede bu iki etkinlik saldırıya uğradı mı. orada insan haklannm kökü kazımyor demektir ve bundan en büyük kötülüğü o ülkenin halkı görür elbet. Çünkü insan hakları. halklara, uluslara. bölgejere göre sınırlanatmaz. Nazilerin yasakladığı yazar. sanatçı y»e bilim adamlarından birkaçının adını yazSıyım: Stefan Zweig. Sigmund Freud, MSaksim Gorki. Jack London. Karl Marx. E;mest Hemingway. John Dos Pa.ssos. Jakrp VVasserman. Emi! Ludwig. Arthur Schnifzler. Leon Troçki. Lenln. S'alin Alfred AcHer Lessing. Thomas Mann Heinrich Mann, Erich Maria Remarque, A1bert Eins'ıein. Heinrich Heine Mendelssohn Henri Bartousse. Rosa Luxemburg. Upton Sinclair... Bu dünyaca tanınmıs adamların kitapları alanlarda yakıldı. Dr Goebels bu törenlpr sırasında gençlere şöyle "AJrnan âVişmanı kitapları yakan bu kalplerinibsde vatan sevgisini tutuştursun* Yukandald listeye bir göz atıp şu 'Alman düşmanı» Ikişileri araştırahm istersenizr Einstein'in görecelik kuramı neden Alraan düsraam tıisun? Alman dilinin en güzel siirlerini yaratan Heinrich Heine mi peki° Bilinçaltını buldu diye Freud'u Alman düşmanı sayn'Mlir miyiz? Gorki. yaşam sarvnsımı içinde geçen gençliğini anlattı ise bun dan Almartîara ne? Uzatmayalim. bunların birtakımı lîahudi. birtakımı da sosyaiist. îşte, Almaıt düşmanı say\1malannın nedeni bu. Ama bicaz durup düşünelim... Alraan gençlerinin kalbinde yurt sevgisi. demek Yahudi ve sosyalizm düşmanhğı ile uyanacakmış! Qnce Yahudi'yi ele alalım. Madem Alman ulusçuluğunu uyandıracak olan Yahudi'dir. oyle ise Yahudi Almanlara *gereklidir. Ne diye onca Yahudi'yi yaktı Hitler? Sonra. ulus yurt sevgisinin ille başka bir ırka düşmanlık duvmakla varolabi lecegi nasıl savunulabilir? Boşuna sormayalım bu sorulan; Nasyonal Sosyalizm eyleminin insancı hiç bir özü yoktu, bu yüzden utandırıcı oldu ve yıkıldı. Elbet bir soru daha dikiliyor karşımıza, görmezlikten gelemeyiz. İnsancı, evrense! bir ülküden yoksun bulunan bu eylem, neden adına o 'Sosyalizm» sözcügünü kattı öyleyse? Gerçekten de o sözcük. Hitler'in iktidara tırmandığı yıllar içinde yalnızca Almanlan değil.başka ülkelerin insanlannı da kandırmıst'.r. Bizde. hiç unutmuyorum, «Hem ulusçu. kem aosyalist. ihisini birleştirmiş, en ivisi budur* diye Hitler'i övenler çıkmıştı. Üstelik bunlar. sosyalizme yatkınhk duyscak kadar aydmlanmış kişilerdi. Gerçekte ise sosyalizm. kişinin, yurdunu, halkmı sevmesine değil. ulusçuluk maskesi altmda egemen smıfın insan haklarmı çiğnemesini sağlayan faşizme karşıdır. Bunu anlamayana nası! yakıştırabiliriz «aydınlanmış» nitemini? Dahası var; Hitler'in, bu insancı hiç bir ülkü tanımayan. dünyayı German ırkının malı etmek isteyen adamın hayranları. çoğunlukla. onun uiusçuluğunu beğeniyorlardı. Oysa Hitler. savasın yitirildisrini anlayinca. «Yerin dibine geçsin bu ulus» diyebilmiştir. Kaç kez yazdım. gene vazayım. ırkçılık, faşizm, nasyonal sosyalizm. ulusçuluğun aşınsı deigildir; tam tersine ulusçuluga karşıdır. Bunu anlamak icin aydınlanmak gerekir. Ama daha önemlisi. ulusçuluğun doğal, sosyalizmin ise zorlama. hiç olmazsa çok yeni sayılmasıdır. Oysa sosyaiist inançlar. ulusçuluktan çok daha eskidir Ulusçuluk burjuva sınıfının tvükseldiği. iktidara yaklaştıpı çağda doğmuş, tarihsel bir olaydır, Tanrı vergisi değildir ve eylem olarak ulusculuk ile sosyalizm. çoğu zaman yanyana yürümüşler. kuramlannda insanm evrensel özünü Tîorumağa hep önem vermişlerdir Burada sapmaian tartışma alanma getirmeyelim. Çünkü sapmalarm ne gibi sonuçlara vardığını gereğince gördük. iL Sanat, Devlet ürk Dil Kurumu'nun yayınladığı Türk Dlll derglslnln şubat sayısı cıktı. 31 yıldan beri yayınlanan derginin bu sayısında Omer Asım Aksoy'un «Türk Dil Kurumu'na Kıyılır mı?» Cahit Külebi'nin «Türk Dil Kurumu Zararlı mı, Yarariı mı?» başlıklı yazıları var. Yetklli kişilerin bu yazıları okumalarını dilerim. Çünkü dil konusundo karar verma •lurumuna gelen coğu iyi niyetii yöneticilerin sorunu yeterince bildiğine inanmıyorum. «Yol gösterici»lerln ise önyargılarla davrandıkları, Atatürk'ün kültür devrlmlnde önemli yer tutan Türk Dil Kurumu'na karşı saldırılarından bellidir. I Ancak şu gerceği de vurgulomak gereklyor: Artık Atatürk'ün vasiyetinl hlco sayıp, Türk Dil Kurumu'na son verllse de dil devrimi yürüyecektlr. Çünkü dil sanatcının yoğurduğu bir hamurdur. Türkiye'dekı tüm sanatcılar da dil devrimini benimsemişlerdlr. Romanı, öyküsü, şiiri, oyunu, denemesi çevirisiyle günden güne gellşen edeblyatımızı Izlemiyor muyuz? «Dllde karşı devrlm» nosıl yapılacak? Atatürk'ün vasiyetnamesi hukuk dışı bir yorumla yok edilse bile, tüm kitaplıklar taranıp romanlar, öyküler, şiirler, oyunlar. denemeler, anılar, çeviriler de yok mu edilectk? Türk dlllnin en güzel yapıtları meydanlara dökülüp yakılacak mı? Okul kitaplarından Türkcemizln en güzel örnekleri cıkarılacak mı? Dil devrimine karşı cıkmanın ne demek olduğunu anlamak iclrı dii devrimine savaş acıp seferberliğe glnşmiş bir gazetenln acıklı durumuna bakmak yeter. Bu gazete milyarlar harcayacak güctedir: kendislne hizmet edenlere milyonlar dağıtabllir. Nitekim bazı alanlarda bu işi becerebiliyor; sosyal ve ekonomik konularda Ticaret Odalorı profesörlerini bir araya toplavabillyor. Ama bu gazetenin sanat sayfası bomboştur. Orada ne Meli1! Gevdet'i ne Oktay Rlfat'ı, ne Yaşar Kemal'l, ne Aziz Nesin'l, ne de edebiyatımızın saygın bir adını görebilirsiniz. Bu gazetenin sonat sayfasında şiirinin yayınlanması bir şair icin ayıptır. Genç, orta ya da yaslı kuşaktan bir sanatcı dil devrimine ve insan haklanna düşman bir gazetede nasıl bov gösterebllir? Bir Fazıl Hüsnü Daölarca yazdığı şllrl böyle bir gazetenin sanat sayfasında yayınlayablllr ml? Atatürk'ün dil devrimine düşmanlığı benlmseyen gazete ellndekl parasaı olanaklar ne kadar büyük olursa olsun doğru dürüst bir sanat soyfasını bunun İcin yapamıyar... işte gerçek budur: Dil devrimi. devlet ?oruyla değil; Türk aydını, yazan, sanatcısı ve halkı, devrimi benimsediğl İcin yürüdü. V I i' İ HflUfl OKTAY AKBAL Aramızdan Aynlanlar... I «Bizi iztiyorlar» demişti. Isparta'nın daractk bir sokağmdoydık. Geceydi. Kimseler yoktu ortalıkta. Gül yetiştiricileriyle konuşmuştuk bir kahvede... Durumlannı anlotmışlardı. Bir gece önce otelde geceyarısından sonraya kodar süren siyasal bir tartışma yapmıştık. Seçime katılan partilerin aaayları bir oradaydı. Biz gazeteciler de... Saidi Nursi'yi sormuştuk, onun bu yöredeki gücünü... Bir aday, dayanamamış, Saidi Nursi konusunda bütün bildiklerini ortaya döküvermişti. Içkinin de etkisiyle belki... Yoksa herkes susuyordu. Herkea bu konuyu tartışmcdan geçiştiriyordu, ama o aday her şeyi anlotmıştv. Odomıza çekiiirken otel müdürü yanıma yaklaşmış «Hic ıyl etmediniz bu konuyu acmakla. hele o kıçiyi konuşturmakla. yarınki yoklamado göreceksiniz kaybedecek, kendi partlsl bile ona oy vermeyecek» demişti. Gerçekten de öyle olmuştu. Saidi Nursi'nin gercek yüzünü herkesin ortasında bize anlatan ilerici oday partisinin aday llsteslne b'le girememlşti. Dikkatler üzerimizdeydi: Üc gazetecl Isparta'ya gelmlş! Saidi Nursi konusunda bilgi almış. İktldar portisıne karşıt kişilerle, cevrelerie görüşmüş. kahvelerde halkla koruşmuş! Az şey miydi bunlar o günierin iktidar patisintn kalesi Isparta icin!... Bu yüzden korku lcinde dönüyorduk gül yetiştiricilerıyle konuştuğumuz kenar maholle kahvesinden. İc'ımizde en yürekli Oğuz'du. tKorkmayalım. bir şey yapamazlar bize» diyordu. «Akşam» gazetesinde calışan Avnl cdlı bir arkadaş da vardı yanımızda Oğuz Toktomış «Yeni Sabahs'ın muhabirlyd.. Ben de «Votan» adına nabız yoklamasına çıkmıştım lsparta'da... Daha önce Afyon, Burdur'da da beraberdik Oğuz'la... Afyon'da Karahisar maden suyunun cıktığı ye'© gitmiştik, köyleri gezmiş, partililerle görüşmüştuk. Kısa zamanda icten bir yokınlık kurulmuştu aramızaa... Aynı yaşta cimanın, gazelecilik sevaisinin, biraz da eş görüşleri paylaşmanın yarattığı bir dostluk... Burdur'da iktidar partisinin secimlerle llgilenmek üzere gönderdiği bir müfettiş milletvekiliyle tartışmaya girişmiştik Söylediklerinin yanlış olduğunu söylemekten cekinmemiştik. Bu yüzden peşimize adam takılmıştı Burdur şehrinde nereye gitsek, bakıyorduk, blrileri var ardımızda... Oğuz gülüyordu «Ağbi böyle şeyIs olıır» diyordu. Isporta'ya geldiğimizde o kişilerin de cevremizde doiaştıklannı onladık. Nabız yoklaması, nerdeyse cok totsız biçimde sonuclanacaktı. Ama blzim «gazetecilik» cizgisı dışınöa bir uğraşımız, bir sorunumuz olmadığı orîada olduğundan Oğuz'la ve benimie IIqi!enenler pesimizi bıroktılcr. Yıl 1957... Oğuz Toktamış1ın öirtüöünü dtıyunco gecmiş yılların anılan canlandı. Bir bir gidüecek, herkesin bir sırası var. Korışan yok, önleyen durduran vok! Hikmet Dizdaroğlu ile Osman Turgut Pamirli de gldenler kervanma katılıverdiler. Yaş, altmışı buldu, ya da ! yaklaştı mı, o kiş ye, «yolcu» gözüyle bakmalı... Ama kim bckabiliyor, kim böyle bir şeyi kendisi ya da çevresindekiler icin düşünebiliyor? Ölüm, geldiği ana kadar hspımızin bir yabancısı, yanına yaklaştırmadığı, ama hep içinde tcşıd.ğı bir düşman... Osman Turgut Pamirli icin uzun bir öykü yazabllırim 1943'ten bu yana süren bir arkodaşlığımız vardı. llhan Berk'in Giresun'daki öğretmenliğ! sırasında tanıyıp bize de tanıştırdığı bir ilkokul öğretmeni. Sonra ortaokuio geçîi. Dil Kurultaylorının vazgecilmez kişisiydi. Sık sık söz alıp kürsüye cıkar konuşurdu hemen her konuaa. Yıldan yıla değiştiâini, yaşlandığını görüyordum, ama içindeki tartışma ateşi sönmüyordu. Eleştirmecl olmok ıstemişti, yazılar yazmıştı, sonra bırakmıştı ışin ucunu, Sanat direnç ister, gelgec hevesler, en İcten duygular bıle yefmez. Yazsaydı, sürdürseydi uğraşı belki de iyi bir eleştirici olabilirdi. Hikmet Dizdaroğlu da, uzun yılların arkadaşı, TDK'nda birlikte calışmak. edebiyat dünyasında kendine vergi eleştiri yazılarını okumak... Hep calışırdı, hep birşey!er hazırlardı. yılların birikimini büyük bir yapıtta, bir edebiyat tarıhinde cckmek cabası içindeydi Sonra da birden çekip gidiverdi işte! En üzülecek nokta, bir yazarın. bir araştırıcının, yılların birikimini güclü. kalıcı bir yapıtta bırakamadon yaşamdan kopmosıdır. Ne var kl Dizdaroğlu'nun «Varlık» ve «Türk Dili» yapraklarındo kalan sayısız eleşlirileri, denemelerl vordır Bunlar ki'aplar halinde yayınlanmalı, yazrnımızın cok calışkan, dikkatü. yazın adamlarına, vapıtlarına saygılı bir Işclsine yarınlara seslenmek olanağını vermeli... Oğuz, Osman ve Hikmet... Yaşamımdan üç y'tlk daha... Tanıdıklarımız, sevdiklerimiz birer birer eksiliyor yaşamımızdan, bu bizim de eksildiğimizi, yalnız kaldığımızı göstermez mi? Bu acıda böyle bir duygunun da payı yok mu? füksek öğretim Yasasımn getirdiği önemli bir yenilik, Üniversitenin temel öğ retimaraştırma birimi iken ozerk birer prenslik niteliğin3 bürünmüş bulunan «KUrsüler» yerine «Bölüm><ü koymuş olmasıdır. Bu degişiklik kürsü düzenine karşı süregelen yakınımları bir sonuca bağ'amış oluyor. Bir temel birim olaraK bölümün üstünlüğünü ve ne denli işlevscl olduğunu vurgulamak sorunluğu var. Çünkü EVRENSEL GELİŞME İLERİ DOĞYÖK'ün (Yüksek Öğretim KuRUDD31. TOPLUMUMUZ BU AKIrulu'nun) Üniversitelerden bölümleşme doğrultusunda öneriŞIN DIŞINDA KALAMAZ. ler bekler görünmesi, fakültelerde, yerleşik kürsüleri, kılığını değiştirerefe, bölüm adı ile çevrimde tutma çabaları uyandırdı. Oysa bölümieşme öBu güne değin tutjabildiğimiz ukimya, biyoloji istatistik, elektzelîikle öğretimin yapısma yön cuz yol, ölçünlerî. öğrenci düze ronik gibi bu mesleklerin daverecek, onu işlevsel bir düyince düşürmek oldu. Aslında yanağı olan düzey ve yapıca uzen içine sokacak köklti bir bu öğrenci jçin (Jeğil kendimiz yumlu etkili çağdas temel fen değişikliktir. Yasa, bölümü; için çıkar yoldu. Oysa söz kobirimleri öğretimi yapılmahdır. «Amaç, kapsam ve nitelik yönusu öğretim basamakları dipnünden bir bütün teşkil eden Sorunları ve eğitsel gereklomaya göturen ftst üste birinı birbirlerini tamamlayan ve bir sinimleri özdeş olan bu öğretim ler halinde uygulanırsa, özelbirine yakın bilim ve sanat dal basamağını seçimlik dersler ve likle ön lisansta; ara mesleğe larından oluşan eğitim öğrekoşut izlencelerle faküJtelerin götüren koçut izlenceler gelişti tim, bilimsel araştırma ve uyamaçları doğrultusunda çeşitrilirse üst basaıımklar üzeringulama blrimldir.» diye tali önlisans diplomalarma götudeki sayı baskısı düşecek, kay rumlıyor. Bu tarumla çelişmeren birer bölüm halinde dtinaklan ve olanatlan daha et yen somut öneriler vermek ge zenleme öğretimin yapısına uy kili biçimde kullamma ve da rekirse tarih gibi, coğrafya, ma gun düşer. Aynı şey toplumsal ha iyi öğretim ya'pma olanak tematik, fizik, kimya, biyoloji, birimler için de geçerlidir. Hu lan yaratılmış o'jacaktır. Ünifelsefe gibi dalların birer bökuk fakülteler^ adalet işlengeversiteye her girenin en yüklüm halinde düzenlenmeleri sinin gereksinunl için iki yılsek diplomaya fc|.vuşma özlegerektiği açıktır. Burada bu bi lık, önü kapalı adalet yüksek mini canlı tutmaeına gözyum rimin bütünlüğünü ve sımrlaokulları açıyorlar. Oysa bunmak eğitimin arrıacını yozdur rını belirginleştirmek bakımm ların yüksek ogretim dizgesi maktan öteye bir anlam taşı dan verilen tanıma «bir diploiçinde bütünleşmesi ve bu bamaz. maya götüren» niteligini eklesamakta başarılı olanlann yumekte yarar var. Böylece smırkarıya çıkabilme kapısınm a••* ları iyice belli rahat uygulanaçıtaıası geretdr. Orta karar baAslında tüm YtDcsek Öğretırı; bilir işlevsel fcir örnekçe (moşarılı oisnîar da mesleğe gider. dallanmn ilk iki yıiı o dalîn del) oluşur. ilgili temel ve genel öğretim Yüksek öğretimin önlisans basamağının bölüm olarak düBu örnekçeyi hukuk, tıp, zı basmağıdır; ve G Jitsel gereksı nim bakımmdan yüksek Üğre zenlenmesinin toplumsal ve eraat gibi fakültelere uygulayatime bir uyum basamağıdır. konomik açıdan da büyük yacak olursak bunların bir te« Tüm fen ve uyp/ılamalj fen rarları var; bunlar orta boyucbölümden oluşması gibi bir du (Tıp, Veteriner, Z5raat ve tüm ta yerieşim merkezlerinde bürum ortaya çıkıyor. Bu bir çe mühendislik daîlaBmın) llk iki yük harcarmlstr perekmeden lişki midir? Kanımca hayır. yıllarmda matenıatik, fizik. icurulabiUrler. Hemen belirteÇünkü fakülte kavramımn ken disinin de özellikle son yıllarda çok sulandırıldığını; gıda teknolojisi fakültesi, TV ile öğ retim fakültesi gibilerden bir bölüm boyutlarmı bile bulama yan fakülteler açıldığmı görüyo ruz. öte yandan Kimya, Jeoloji, maliye gibi kımi dalların bir kurumda fakülte ötekinde bölüm yapısında oldugu görü lüyor. Oysa bunlaruı öğrenci ve öğretim eleman nüfuslanna, verdikleri eğitimin niteliğine ve düzeyine bakarsanız hiç 6e böylesine değişik bir yapıyı Maliye TeiSSş Kurulu Başkanlıgı'nca 12 4.1982 gorektiren durumlar söz konuPazartesi günü saat 09.30'da. Ankara ve İstanbul'da su değil. Bunlar bizim Çarp'k Maliye Müfettiş Muavinliği giriş sınavı açılacaktır. özerkJık anlayışımızın ürünGIRİŞ SlNAyiNA KATILABİLMEK İÇİN: leri. Yeterince yandaş toplayabilenin dilediği yerde dilediğı a) Devlet Momurlan Kanunu'nun 48'inci madkurumu açar duruma gelmidesinde yıazıh niteliklere sahip olmak. şiz. b) 1.1.1982 tarihinde (30) yasım doldurmamıs ••• bulunmak. Bölürrüeşmeyi biraz genişlec) Siyasal lîilgiler. îşletme, tktisat, Hukuk Famış kürsüler haline yozdurma külteleri ile Orta Dogu Teknik Üniversitesi mak için sorunu yapısal bır ve Boğazîçi Üniversitesi îdari tlimler Fakülyaklaşımla ele almakta zoruntelerinden. îktisadi ve Ticari îlimler Akadeluk var ve görebildiğimce Yamilerindeı» (veya bu vasıflan haiz olduğu sa bunu sağlayabilecek olanak Milli Eğitim Bakanhğı'nca tasdik edilecek ları içeriyor: Madde 3"ün 1,yurtiçi ve yurtdışı fakülte veya yüksek okulm& altkesimleri yüksek öğTetimi ikişer yıllık üç basamalt lardan) bi.nini bitirmiş olmak. halinde düzenlenmeyi öngörugerekmektedir. yor. Bunlar önlisans, lisans ve İsteklilerin sıııav için gerekli belgelerle sınav lısansüstü basamakJarı önlikonıılarını belirtfsn kitapcığı. adlan geçen Fakülte sans tanımında ara insan gü ve Akad^milevİR. Ankara'da Teftis Kurulu Başkanlıcü yetiştirmeyı amaçlayan veğı'ndan, İstanbul ve İzmir Defterdarlıklarında Maliya bir lisans öğretiminin ilk ye Müfettişlerindtîiı. bizzat veya mektupla sağlayakademesinj teşkil ed.en bir yük rak, başvurma ve kayıt işlemi için en geç 29.3.1082 sek öğretimdir» diyor. Yasanın Pazartesi günü çalbşma saatinin bitimine kadar MaÖğretimi böyle basamaklaması başlıbaşma bir yenileşim bır liye Teftiş Kurulu Başkanhğı'na başvurmalan ilân düzenim (reform) sayılacak olunur. bir niteliğidir. Yüksek öğretim (Basın: 11383) 1132 kurumlarımızdaki verim düşük lüğünün ve kurumları işlemez duıuma getiren yerini bulama mış öğrenci yığılımının başta İLAtt gelen nedeni, bir kez kendmi SARAY ASLfYE HUKUK HAKİMLİĞİNOEN içeri atanların yeterince sabır1961/207 lı iseler sonunda bir diplomaya kavuşma umudunu yitirme Davacı Saray l^azarcık Mahallesinden Şevket Janmelerine yolaçan bir öğretim dar'ın davalılar ayn» yerden Süleyman Enen, Ayşe Enortamı oluşturmuş olmamızgin, Enver Turan, Necatl Turan ve Muradiye Kdkça dır. Öğrenci zayıf diyoruz, doğ vs.. aleyhlerine actığı tapu iptali ve miktar tashihi daru dürüst okuma yazma, iki vasının yapılan acık yargılaması sırasında: sözcüğü bir araya getirme giDavalılardan Süfcyman Enen, Ayşe Engin, Enver bi, matematiğin temel işlemleTuran. Necati Turar» ve Muradiye Kakca'ya ilanen darine egemen olma gibi en baş ta gerekli yetenekleri bile gevetiye tebliğ edilmiş olup, duruşmoya gelmsdiklerinden lişmemiş durumda diyoruz, ayins ilanen gıyap knrarı tebliçjine karar veriimiş oWuma ölçünlerimizi (standartları ğundan bu davalılann 19.3.1982 saat 9'clo duruşmoya mızı) sağlam tutarak ancak ıgelmeleri, duruşmayp gelmedikteri takdirde ve kendiyilere yukan gitme yolunu lerini bir vekille temslf ettirmedikleri halde dumşmaların açma, ötekileri ise, daha ilk gıyaplarında vapılacoğı husus, gıyap kararı yerine kabasamaktan ara diplomalarla, in olmak üzere ilanetn tebliğ olunur. ara meslek etkinlerine salma önlemlerini benimseyemlyoruz. (Basm: 11386) Uiîîiversitede Yeni Düzen Prof. Dr. Rauf NASUHOĞLU MAL5YE MALİYE MÜFETTİŞ MUAVİNÜĞİ GİRİS SINAVI lim ki bu düzenlenim yığınla Ulkede oldamolası uygulanmaktadır. îşlediğimiz örnekçe önlisans bölümüne bir ağırlık tanıyor. Yasanın eksikHğl eğitim ve araştırma etktnlikleruıin yürütüldüğü bölümlerin akademik işleri düzenleyen bölüm kurui ları olmayışıdır. Buna bir çare getirmek gerekir. Böyle kap samlı bölümler düzenlenince fakülte basamağının ışlevsız hale geldiği açıktır. Aslında bir çok ülkede bu basamait yoktur, bölümler ve çeşitli blrimler doğrudan Universiteye bağlıdır. Lisans düzeyinin son iki yılına gelince bu önlisans diplomasına dayanan meslek ögretlmı bölümü dmalıdır. Bu basamakta kadrolaşmayı gerektiren ve gerçekten farkiı diplomalara götüren Siyasal Bilgilerin; yönetlm, maliye, siyaset bilim kollan glbl etkinlikler varsa bunlar ayn bölümler ha ünde düzenlenebilir. UsansÜstü ayn bir bölüm halinde düzenlenmelldlr. Ama yasa ögretimle arastırmaoın sıkıbir etkileşim içinde bulunmaşı gereken bu basamak ıçia çok uygun bir birim getirmıs: Enstitüler. Yasa enstitülere fa külte ile bölüm arasmda bir kurumlaşma olanağı tanımış kendi enstitü küruıu ve kendi yönetim kurulu var. Bu yapı doktora öğretimiıü de içeren lisansüstü için çok uygun düşuyor. Bu öğretün basamağı bıhmsel araştırım ile etkileşim içinde olduğu zaman ancak çağdaş kalabihr. Bu örnekçe içine Tıp Fakülte lerıni sokmak gtiç gibi görünu yor. Ama görebilaiğım kadan ile Tıp ögretimj de temel fen büimlerı, onun üzerıne oturan temel tıp bilımlerı ve en üstte iki yıllık klinik büimlerj gibi yapısal bir bölümlenme içindedir. Tıp fakültelerinın ilk tabiplik diploması pratikçı hekim yetişmeyi amaçladığma ve kısa klinik stajlanndan faz la bir edinim olanağı sağlanamadığına göre, klinik biiimlerı de belkı toplum hekinıliği, pratik iıekimük gibi üç büyük bölüm halinde düzenlenebilir. Gerçek uzmanlık eğitimi ise genel örnekçeye göre bir enstitü içinde toplanmalıdır. Bu ko nuyu genelliği içinde bırakmak istiyorum. Böyle ölçümlenmiş bir örnekçe her fakülteyi en çok beş altı bolümde toplâyabüir. O za man beslenme fakültesi, TV ile eğitim fakültesi gibi zorlama kurumların gerekhliği kendiliğinden ortadan kalkar. B u örnekçe içinde yasanın bütünlük ilkesinin uygulanma sı da kolaylaşacaktır. Gelişi güzel açılmış kurumlarm her biri genel yapı içinde gerçek yerine oturtulmalıdır. Üniversite adı ile açılmış bile olsa bir kurum bugüne dek ancak önlisans düzeyini tutturabileoek bir erkil (potansiyel) oluş turabilmiş ise adı ile sanı ile bir önlisans yüksek okulu halinde en yakın universiteye bağ lanm^lı, başka bir kurum aka demi, yüksek okul adı ile kurulmuş bile olsa umut verici bir güce bir düzeye ulaştığı tüm etkinlikleriyle kanıtlamış ise onu da Üniversite statüsüne kavuşturmalıdır. Yasanın getirdiği olumlu ön lemlerin uygulanmasına yardımcı olmak bir görev bir mes lek borcudur. Ama bu, atama ile oluşturulan yönetim düzeninl benimseme anlamma gelmo7. Özerk üniversiteyi ytirüt mer..e başarılı olamadığımız ne yazık ki bir gerçek; bu başarısızlıkta sorumluluk payı büyük olanlann bugün YÖK içinde bulunmalan bu gerçeği değiştirmez. Toplumumuzun tarihsel gelişiminde, demokratik ilkelere, düşünce iiretmesi gereken üni versitelerin düşünce özgürluğüne sahip olması gereğine ters düşen ve haksız işlemlere açık olan bir yönetim biçimi içinde yaratıcı bir üniversite kurmak her halde kolay olma yacak. Yine de umutsuzluğa düsmemek gerek. Her şeye karşın evrensel gelişmenin genel akışı ileri doğrudur. Toplumumuz bu akışm dışmda ka lamaz. Dil devrlmlnin kuşaklar arasmda ucurumlar yarottığı, ya da «Dı? Türkler»le Anadolu Türklerl arasındaki HİSkilerl koparttığı gibi savlar birer laftır. Türkce, tarlhlnln hicblr dönemlnde bugünkü düzeyde anlatım olanaklarına kavuşmadı. Eğitimin yaygınlaşmasıyla ya da öğretim bozukluklan yüzünden sorunlarımızın büyüdüğü doğrudur. Ne var ki bu sorun, okuma yazma oranının arttığı ve kültürün yaygınlaştığı tüm dünya ülkelerinde vardır. tDış Turkler» öyküsü de kökünden yanılgı ürünüdür. Eylül ayında Azerbaycan'daydım. Baku'da «Kresve «Kftrpeler Yurdu»; Şahaneye «Görkemli» dlyorlar. Blzde bu sözcüklerl kullananlarla Atatürk düşmanları alay etmeye kalkışırlar; ve «Dıs Türklerl» lllşkllerlmlz koparılıyor» Türk Dil Kurumu, Atatürk'ün ellerlyle kurulmuştur: bu kurumu yıkacak, ya da bu kuruma karşıt bir eylemi savunocak olan klşlnin «Atatürkçüyüm» demesi, ancak lafto kalacaktır; dilde değil... (Cumhuriyet (5O VlOnCE) 12 ŞUBAT 1932 GAZİ HAZRETLERİ Gazl Hazretleri dün ge ce Darülbedayi'de ilk de fa olarak temsil edilen «Akın» piyesinde hazır bu lunmuşlardır. Gazi Hz Darülbedayi sanatkarla rmın gösterdikleri rnuval fakiyetten dolayı memnun olmuşlar ve temsilin nihayetinde piyeste «İstemi» rolünü oynayan Er tuğrul Muhsin Beyi yanlarma çağırarak tebrik et mişler: « Çok muvaffak oldu nuz. Tebrik ederim» diyerek iltifatta bulunmuşlardır. Gazi Hazretleri esenn müellifi Paruk Nafiz Beyi de huzurlarına kabul ederek takdir ve taltif bu yurmuşlardır. Salonu dol duran yüzlerce halk kapı ya yığılmış. Gazi Hazretlerinin teşrifleri sırasında kendilerini alkışlarla uğur lamışlardır. IGünün ilanıi Sancıyı izale eder! «Aman ne sancı!.. Adeta bıçak darbeler) gı bi... Çabuk, bir Alkok yakısı!.. Sancı geçti. Öh ne rahathk» Yeni, delikli Allcock yaKisı sancıy anmda izale eder. Cumhunyeİ Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş adına NADİR NAD! Genel Yayın Müdürü: Müessese Müdürü: Y«zı Işlpri Müdürü: Basan ve Yayan . HASAN CEMAl E M İ N E UŞAKLICİl OKAY CÖNENSİN Cumhuriyet Matbaaeılık ve Gazetecilik T.A.Ş. Posla Kutusu: 246 ISJanbul Tel: 20 97 03 (5 Hat) BÜROLA» • ANKARA: Konur Sokak no. 24/4 Yenlşehlr Tel: 17 58 2517 58 66 Idare: 1833 35 • İZMİR: Halit Ziya Bulvarı No: 65/3 Tel: 2547 0 9 1 3 1 2 3 0 . • ADANA: Ataiürk Caddesi, Türk Hava Kurumu Işhanı K«» 2/3 Tel: 1455019731 TAKVİM İMSAK 630 GÜNEŞ 7.58 Vi ŞUBAT 1982 ÖĞLE 13.28 İKİNDI 16.19 AKŞAM 18.39 YATSI 20.11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle