19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 8 14 ARALIK 1982 1eçen hazlran ayında Paris yakmlannda, dünyanm en büyük tenis turnuvalarından biri olan Roland Garros'un 1982 yarı final maçı oynanıyordu. Saatlerdir oynanan çekişmeli maçm sonuna gelinmişti artık. Turnuvanm başından beri dünyanm en ünlü oyunculannı birbiri ardma devirerek büyük sürpriz yaratan 17 yaşmdaki sarışın delikanlı şimdl Arjantinll rakibi karşısmda bir puan daha alırsa maçı kazanacak ve turnuva tarihinln gördüğü en genç finalist olacaktı. Servis sırası Arjantinli'deydi. Merkez kort'u hmca hınç doldurmuş seylrciden çıt çıkmıyordu. Servis atıldı, karşılandı ve uzun bir oyun oynanmaya başladı. Derin sessizlik için de yalnızca lâstik ayakkabılann toprak zeminde hızlı manevralar yaparken çıkardıkları gıcırtılar işitiliyordu, ve bir de raketlerin düzenli aralıklarla topla buluştukları anda çıkan «pop»... «pop» sesleri. G "Çağdışu birtoplüm İSVEC Yazan Ö m e r M A D R A Desen Piyale MADRA da maçı yöneten başhakem de setin ve maçın bittiğini, tsveçli Mats Wilander'in ya rıfinali kazandığım bildirerek yüksek demir sandalyesinden înmeye koyuldu. Bu adam bütün turnuvanm da başhakemiydi aynı zamanda. iki yana salayarak hakemin yanına gitti ve karara İtiraz etti: Hakemler yanlıs görmüştü, top tam çizgiye vurmuştu. Dolayısıyla puanı alan Arjantinliydi ve ma çın devam etmesi gerekiyordu. Kortu dolduran binlerce seyirciyle maçı televiz yondan izleyen milyonlarca insan, bu tenisçinîn hakem le konuşurken yaptığı el kol işaretlerinden böyle blr ltirazda bulunduğunu anladılar. Derken, aynı insanlar başhakemln bu itirazı ka Hakemin galibiyet kararına, maçı kazauan oyuncu itiraz ediyordu Isveç, sportmenlik, doğruluk, yiğitlik, açıklık gibi hayli modası geçmiş erdem Devri gibi birşey geliyor, bu da amaca her zaman lerin hâlâ geçerliğini koruduğu bir yer. Bir bakıma, ataları olan Vikingîerin,; uygun düşmüyor. hatta onlardan çok daha önce yaşamı s 'ilkel' toplulukların sahip olduğu de 0 Modası geçmiş ğerler İsveç'te hâlâ yaşıyor. fş ahlakı, özdisiplin, dürüstlük, hoşgörü v.b. erdemler bul ettiğlnl, kararlı adımlarla yeniden sandalyesine tırmanarak maçı yeniden başlattığmı şaşkmlıkla gördüler. H £ Maçı kazanan £ Aut diye bağırdı rjantinll blrden upuzun bir top çıkar dı. Oyun alanının smır çizgisine doğru gimşek hızıyla uzandı top, yere vurdu ve gözden kaybolup gitti. Seyirciden bir uğultu yükseldi. Ne olduğu pek anlaşılamamıştı: Kireçle çizilmiş çizgiye (ya ni oyun alanmın içine) ml değmiştl top, yoksa dışma mı? Bu ayrım son derece önemliydi ashnda. Çünkü içeriye vurmuşsa Arjantinlî bir puan kazanmış, böylelikle oyunu uzatma ve belki de kazanma şansını yakala mış oluyordu. Yok eğer çiz ginin dışma vurduysa, bu kez maç bitmiş, 17 yaşındaki sarışın delikanlı finale yükselmiş oluyordu. Böyle durumları saptamakla görevli çizgi hakemine döndü bütün gözler. Adam «aut!» diye bağırdı. Top dışarı gitmişti yani. Aynı an A d J)yuncunun itirazı şte bu başhakem evrakını derleyip toplayıp tam sandalyesinden inlyordu ki ga rip bir olay oldu. Alandakl îki tenlsçiden birl kafasmı I Ömer AAadra kimdir? " " mer Madra. 1968'de Ankara Oniversitesi Styasal Bilgiler Fahültesi'nden mezun oldu. Aynı Fakülte'de Devletler Hukuku dalında öğretim üyeliği yapan Madra'mn Avrupa Tnsan Haklan Sözleşmesi vo Bireysel Basvuru Hakkı başhklı doktora tez çalışması 1981'de yaymlandı. 1981 1982 öğrenim yıhnda kuzandığı bir bursla İsveç'in çeşitü universitelerinde bilimsel çalifmalarını sürdüren Dr. Madra, geçtiğimiz günlerde YÖK uygulamalannm üniversite anlayışına ters düşmesi gerekçesiyle görevinden istifa etti. Madra, sunduğumuz bu yazı dizisinde İsveç'te gördüklerini ve değerlendirmelerini anlatıyor. imdl, tenis dünyasmda şımank bazı oyuncularm kararlara sık sık itiraz ettikleri, zaman zaman büyük para cezalarına çarptırıldıkları, meraklıların malumudur. Bununla birlikte, özellikle büyük çaplı turnuvalarda kesin hakem kararınm bir oyuncunun İtirazı üzerine değiştirilmesi de oldukça ender rastlanan olaylardandır. Bu yüzden maçı izleyenler, şaşkınlığa düşmekte pek de haksız değildiler. Ama onları asıl şaşırtan nokta bu değildi. başkaydı. Çünkü. hakemin karanna itiraz ederek maçm uzatılmasım sağlayan oyuncu, maçı yitiren değil. bizzat kazanan kişlydî: Henüz rüştünü bile ispat etmemiş olan gencecik îsveçli sporcu Mats Wilander. Ş erneyse, sözün özu:ı Günümüz Isveç'i. sözcüğün her İki an lamında da anakro nik ya da çag dışıdır ve bu da «tsveç olgusu»nun başhca özelliklerinden blridirî Sportmenlik, doğruluk, ylgitlik, açıklık gibi hayli mo dası geçmiş, lâfı kitaplarda kalmış erdemlerin hâlâ geçerliliklerini korudukları bir yerdir îsvee. Bir bakıma, ataları olan Vikingîerin, hatta onlardan çok daha ön ce yaşamış «ilkel» toplulukların sahip oldukları degerler îsveç'te yaşıyor. İş ahlâkı. özdisiplin. dürüstlük, insan terbiyesi. şiddetten kaçmma. sonsuz blr hoşgörü v.b.... Ve bütün bunların birlikte yarattığı yüksek bir toplumsal ahlâk düzeyi: îsveç'ln önemli bir yüzünü bunlar meydana ge tirir. Bu satırlar okunur okunmaz dudakların kenarlarında biraz alaycı bir gülüşün hemen çöreklenmesl kaçınılmaz gibi görünüyor. «Bu kadarı da biraz fazla ama. Daha baştan amma da abartılmış!» der gibi. Aslm da haklı bir kuskuculuk bu, tam da çağımıza özgü. Işte bu açıdan da îsveçlllerln çağın gerisinde olduğu söylenebilir zaten. Çağın gerisindeler, çünkü koruduğu değer sisteminin günümüzde bir yerlerde hâlâ var olduğuna inanan pek kimsecikler kalmadı. 0 A Sportmenlik M V/C / S T C C Î Mehmed POLİTİKA Sözün Yeri » ÎETK* «Evet, tsmail Gülgeç'in çizdlgi reshnleri görmüştüm. Onlara tam benzlyorsunuz.» Yanımdaki odada îsmail Gülgeç çalışır. Hemen ona koştura. «Senin reslmlerinden tammjrorum. bak küçük hanım öyle söyledi...> dedim. Amacım lsmail'1 de sevindirmek tl, sevindi mi bilmem.. Genç kızın öğretmen okulunu bltirmeye on günü varmış. eylemcldir fllan diye okuldan atmışlar, bu on günü kurtarmak için nereye başvurursa boşu na... Bir türlü on günü kurtaramıyor. Oanıştay bile çare olamamış. «Ben ne yapabllirim ki?» dedim. «Bir şey yapamıyacağını biliyordum, dinledinhs ya, o yeter... Çay Ikram ettiniz ya, teşekkür ederlm.» Gazeteclliğlmin dellkanlılık günlerindeydi. Bir gün Hüseyin Cahit Beyle şurdan burdan konuşurken, şımarmış olacağım: «Üstadım,» dedim. «Sizln blr sözünüz var, gerçek mi yalan mı, lzln verlrsenlz onu sormak istlyorum.» «Neymiş o?» dedi. «Siz İstikiai Mahkemesi'nln karşısına çıkmışsınız. Kel Alilerin, kör Alilerin zamanmda. Bu mahkemede hakim olmaktansa, mahkum olmayı yeğlerdim, demişsiniz. Doğru mu bu?» Güldü, yüzüme sevecenllkle baktı: «Doğru ya...» dedi. <Hiç korkmadımz mı bunu söylerken.» «Korkmaz olur muyum, korktum.» «öyleyse ne diye söylediniz?» «Bazı sözler vardır ki, insan söylemek zoranda kalır. Tarib. yaşam, koşullar bu sözün söylenmesini buyurur. Ben de o gün böyle sözü söylemek zoranda kaldım. Başıma ne gelirse gelsln, ne olursa olsun o sözü söyliyecektim, söyledim. tşte o kadar.» Hüseyin Cahit Bey böyle blr sözü vaktiyle söylediği için öğünmüyordu, söylenmesi gerektiğini. zorunlu olduğunu belirliyordu. Üstat, gözümde çok büyümüştü. Öyle dönemler vardır ki. sözü söylemesi gerekenler susarsa, hiç bir şeyln tadı olmaz. Ben genç öğrenciye hiç bir şey yapamıyacağımı söylerken. bu öyktiyti hatırladun. Vt U l t b l KEMAL 1 Izmir fuarında Aziz Nesin Kitap Im £alıyordu. Imzaya gelenler ekmek kuyruğunda imişceslne uzadıkça uzuyordu. Halkm kendi yazarını nasıl sevdiğini orda görmüştüm. Bir ara su dökmeye mi ne çıktı Aziz Nesin, kalabalığın arasmda süzüldü. Masada otururken boyunu göremiyenler, aralarına kısacık blrinin karıştığını görünce şaşaladılar: «Bir karış Aziz Nesin olur mu?» dedi biri. Öteki, «Aziz Nesin de fare kadarmış..» diye söylendi. Aziz'in yazdıklarını seviyorlardı ama, boyunu Değenmemişlerdi. Küçümseyenlerden bırlne: «Nasıl tasarlıyordun Aziz Nesln'i?» diye sordum. «Vallahi, ne bileyim ben,» dedi. «Bunca cesurca yazdıgına göre lrl kıyım bir şey belliyordum. Boyunu bosunu gözüm hiç yemedi.» Aziz Nesin'in Moskova'da hastalandığını. hastaneye kaldırıldığını gazeteler yazınca şifalar dilerken, hatırıma bunlar geldi. Okurlarm çoğu sevdikleri yazarları düşledikleri gibi tasarlarlar. Kendilerine bir boy, bir bos, bir taeybet verirler. Geçende gazeteye gencecik blr kız geldi. Daha koridorda bana tosladı. Adımı söyledl: «Benim..» dedim. «Öyleyse, benl dinler mîslnlz? Sİase anlatacaklanm var.» dedi. Telası, heyecanı, içtenliği benl sardı. Gazetede odam yok, Sami Karaören'ln odasına aldım, «Anlat bakalım.» dedim. Çantasından bir çok kâğıtlar çıkardı. «Bunlar belgelerim,» dedi. «Benl okuldan attılar. Nereye haşvurdumsa kimseye derdimi anlatamadım. Milli Egitim Müdürlügüne basvıırdum, orada da kimse dinlemedi. Gldtp Cnmhurlyet Gazetesi'ne anlatayım istedim.» «Beni mi düşündünüz?» «Hayır, sizi düşünmedim. Karşıma kim çikarsa ona anlatacaktım. Sayın Nadir Nadi, İlhan Selçuk, Ügur Mnmcu, EkmpkH. k'm o'nrsa olsun. Ama koridorda karşıma siz çıktınız, slze baş vurdum.» «Benl nereden tanıyorsunuz, resim lerlml mi gördünüz?» açtan hemen sonra Fransız televizyoncularmın kendisiyie yaptığı görüşmede, o adeta soğukluğa varan sonsuz sükuneti lçlnde: «Topun kireçli çizgiden kal dırdığı beyaz tozu gördüm. Bunu gördükten sonra kendimi maçm gerçek galibi sayarak yatağa girip uyuya mazdım ya!» diyerek, spor dünyasını artık unutulmaya yüz tutmuş bir «sportmenHğin» çarpıcı bir örneği lle sarsan Wilander. Şaşkmlığın esas kaynağı buradaydı işte; böylesine pek sık rastlanmıyor da artık. Merakhsı için belirtmeli: Maç uzadı ama, beklenebilecek daha da dramatik bir sonuç meydana gelmedi; gene Wilander kazandı. Üstelik, iki gün sonra finalde başka bir Arjantinll'yl de yenlp, bu büyük turnuvayı kazanan en genç tenisçl sanını da kazandı. Tabii, kazandığı, bu san'dan ibaret değildi; 640.000 Isveç Kronu (1 Kron=25 TL.) tutan ödülü de kazançlar hanesine ekleyebiliriz. Her neyse. bu küçük «centilmen lik» olayı, o sıralarda Fransa'da ve dünyada epey yan kı yarattı. (însanlar hâlâ erdemliliğe karşı bir sıla özlemi duyuyorlar anlaşılan.) ve bunu dünyanm en doğal davranışıymışcasına yap masmı kavrayabilmek için birazcık Isveç'le ve tsveçlilerle haşır neşir olmak gerekiyor galiba. Evet. konumuz tsveç. renk dillerinde anakronizma (anachronlsm / anachronlsme) diye blr sdzcük var. lyi blr îngllizce sözlükte karşılığı şöyle ve F riliyor: «Zamanın hesaplanmasında ya da tarihlerin saptanmasmda yanlışlık; bir olayın yanhş bir tarihe atfen verilmesi v.b.» Sözcük kökeni olarak fazla erken bir tarihi anlatmakta kullanılıyor, ama fazla geç bir tarihi anlatmak için kullanıldığı da oluyor. Kısaca, içinde yaşadığımız zamanla, yani «hal»le uyum İçinde olmayan herhangl bir şey ya da olgu İçin 'anakronik'tir diyebiliriz. Örneğin, konusu 17. yüzyılda geçen bir tiyatro oyununda, kahramanlardan biri zor durumda kalınca işini telefonla halledlyorsa, bu blr anakronizma'dır. Bu kavramı Türkçe'ye «çağ dışı» diye aktarmak doğru olabilirdi: yalnız, Türkçe'de böyle deyince akla yalnızca gerilik, ilkellik, ya da Taş A Demokrasi te yandan, olgunun bir başka yönü daha var: Şu demokrasi ve özgürlükler meselesl. Hani ortaokul yurttaşhk bilgisi kitaplarm da demokrasi konusuna gelince birtakım tanimlar verilir: «%alkm, halk tarafmdan, halk için yönettmi...» ya da «karşılıklı men faatlerin hoşgörü esası 1çinde bağdaştırılması, çogunlugun yönetmesi, azmlığın haklarının korunması» vb. Kitaplarda verilen bu tanımlarm hepsi biraz «ütopik» bir hava taşır aslında. Biraz ideal bir model anlatılmaktadır. Yani, «böy le eşitlik. hoşgörfl ve katılmaya dayanan bir sistenı olsa ne iyi olurdu: gerçek demokrasi bndur ama ne ya zık ki hiçbir yerde tam gerçekleşmemiştir; artık ileride inşallah!» der gibidir kitaplar. Şimdl, îsveç'te beşaltı ay kalırsanız, politlkacılai nn halkla ilişkilerini yürütme biçlmlerini. toplumu 11gilendiren Önemli/önemsiz bütün kararlarm nasıl bir hoşgörü sürecl İçinde bir uzlaşmaya varılarak ahndığmı, işçilerden esnafa, memurdan tüketiciye dek yöne tilenler kitlesinin devlet karşısmda nasıl yetkin bir örgütlenme içinde olduğunu, kısacası, halk örgütlen» mesinin nasıl inanılmaz blr boyuta ulaştığını görürsünüz. Ö 14 ARALIK 1932 W Ankara ile Buenos Aires arasında telefon Ankara 12 (a.a.) Ankara ile Av. rupa'nın muhtelif hükümet merkezleri arasuıda telefon muhaberatı tecrubelerine devam edilmektedir. Şündiye kadar yapılan bu tecrübelerden çok iyi neticeler alınmıştır. Berlin ve Cenevre ile görusülduğu vakit ses adeta sehir telefonlanndan daha vazih ve daha kuvvetli olarak gelmektedir. Bu tarzdaki mesaisine de vam etmekte olan Ankara telefon merkezi, bugün çok mühim bir mu vaffakiyet elde etmiş ve Londra üza rinden geçerek kablo ile Cenubi Ame rika'da Arjantin'in merkezi olan Bu enosAires ile muhabere temin eylemis tir. Ankara otomatik telefon mudürü Niyazi Bey, BuenosAires'teki telefon müdürü ile aynı suretle vazih ve daha kuvvetli bir mükâleme yapmıştır. İsveç olgusu urda döndüğümde «İsveç olgusu»nu oldukça yakından tanıyan bir dosta anlattım bu olayı ve tabii, hiç şaşırmadı. «tsveçlilerin çogu bnnu yapardı,» dedi. 17 yaşmda tüysüz (gerçekten tüysüz!) bir gencln dünya çapında bir şöhret olmayı ve onaltı milyon Türk Lîrası tutanndakl bir parayı sırf «şan olsun» diye blr anda tepebilmesini Y # Gizli evlenmelerden doğan çocuklar SEL*N|'KCAO 76 SANATEVİ 1982 ANTALYA FILM SENLIĞİ GUMUŞ PORTAKAL ENİYIERKEK OYUNCU VE EN IYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU ODULLERI VALENCIA SENLIĞİ ODULÖ TR: 17 S5 85 Ankara 11 Kanunu medeniden sonra vaki olan gizli evlenmeler neticesinde doğan çocukların nüfusa kaydi hakkmda bir proje hazırlayan komisyon lâyihayı Başvekâlete takdim etmiştir, projeye göre bu çocuklar ta nınacak vo kanunu medeniden bu kanuna kadar bu hak tanınacaktır. Giz li evlenenlerin birleşme ve aynhnalan hakkı kadına verilmiş, bunun için de üç aylık mühlet tayin edilmiştir.. Kanunda bu gibi birleşmelerin men'i için ağır hükümler vardır. miş olduğu karann geri almması İçin îngiltere hükümeti tran'a bir hafta müddetli bir ültimatom vermiştir. Ültimatomun müddeti 15 kânunuevvelde bitecektir. îngiltere hükümeti bu nota sında îngiliz petrol şirketinin menfa tini muhafaza için muvafık göreceği her türlü tedabiri ittihaz edeceği de bildirilmiştir. Hint sulanna memur îngiliz donan masuıın amiral gemisi 10.000 tonluk Hawkins kurvazörü donanma kumandanı Visamiral Dumbar Nosmith idaresi altmda olduğu halde Basra körfe zınin îran sahiline şimdiden gelmiştir. Gönderilen ültimatom neticesi olarak cenubi îran'daki îngiliz tebaasının can ve malı tehlikede kaldığı zaman bu gemi ve yolda olan diğer îngiliz harp gemüeri müdahalede bulunacak lardır. Bu gemilerden 7000 tonluk Enterfrise knıvazörü, Koruçi ve Emerald kru vazörleri Murmugoa limanında bulunmaktadır. Amiral gemisi yedi adet 7,5 pusluk topu ve dört adet tayya re topu ile bir harp tayyaresini hâmil dir. Diğer iki kruvazör harpten sonra mşa olunan gayet seri kruvazörlerdendir. (günün tfanlari) Kullanışh, her cebe sığar, zarif cilt li cep muhtırasıdır. Aynca üç formalık takvim malumatı, tren hatlan ve tren tarifeleri ilave edilmiştir. Fiyatı ciltli olarak 50, küçük boy 35 kurustur. Didaktika ve Metodika müelllfi An kara Gazi Terbiye Enstitüsü muallim lerinden Hasip Ahmet Beyin bu eseri muallimlerimizin mühim bir ihtiyacma tekabül etmektedir. Fiyatı 175, ciltlisi 200 kurustur. # Kanaat ajandası 4b Bir kurgu film Bunu görünce, o yurttaşhk bilgisi kitaplarında ve başka kitaplarda anlatılanların gözünüzün önünde uygulanmakta olduğunu biraz da şaşkmlıkla farketmeye başlarsmız. îsveç'te yaşamak. bu bakımdan, bir kurgufilm seyretmek gibidir. Filmin adı dar «Mavi gözlü demokrasT yaratıkları» olabilir. Tabii, hemen itiraf etmeli ki. hu «ütopya» ülkesindeki kalış süreniz altıyedi ayı geçtik ten sonra 31 kısimtekmili birden oynatılan bu eğitlci uzay filmi biraz sıkıcı gelmeye başlar. Ne de olsa A* merikan filmlerindeki macera ve heyecan eksiktir* «Canavarsız» bir fllmdlr bu! Bununla birlikte, gene de İsveç'in çağdışı ya da çağötesi niteliğini teslim etmek ten vazgeçmezsiniz. Filmi görmek için tabii oraya gitmek gerekiyor. Bu nu sağlayacak olanaklardan yoksun olduğumuza göre, hiç olmazsa ilginç bazı sahnelerini birkaç Rün stireyle bu sayfalara aktarma yoluna gidiyoruz. Biraz fotoroman gibi olacak gerçi. ama daha değişik bir yöntem bulunamadığı iç!n. bununla yetinmek zorundayız. # îngiltere Hariciye Müsteşan Mr. Anthons Eden tarafmdan Avam kamarasma verilen malumata göre tngiliz . Iran petrol şirketi mukavelesınin feshine dair Iran hükümetinin ver İngiltereİran gerginliği # Umumi pedagoji Yön: ALİ OZGENTURK GENCO ERKAL HARUN YEŞİLYURT KAPAL1 TEKÜF AL1NMAK SURETfYLE 20 TON SÜLFONE BALIK YAĞI SATINALINACAKTIR bılırmel egıtin araçlan â V. Ip«k.ı Cad K.d.ı M lar Ap' Ne Maçla lıMnbol T.i <6 3175 • 46 10 77 SELÇUK ULUERGÜVEN EROL DEMİRÖZ MACİT KOPER 12.1514.3016.4S19.0021.15 KuÇuK SALON GENEL İSTEK UZERİNE GÜLER ÖKTEN AYBERK ÇÖLOK YAMAN OKAY DELFİNO Öğle ve akşam yemekleriniz, toplantılarınız için 7 gün hizmetinizdedir DELF/A/Orestaurant Sultanahmetcad.72. Tel: 226163 BOLU KORU OTEL TlflCJO TL CumaPınr B.BOOT1. Puar.P*rfMTit» 11.SOO TL CumartesiPazar 5.500 TL> TC.Turiım •ankosı • Şebeke ve pasomu kaybettim Hükümsüzdür. Muzaffer AKINC1 • Nufus cüzdanımı yitirdim. Gecersizdir. Figen YILDIZ • ÎETT kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. Nevzat AYDIN 1 Bu ise ait şartname müessesemlzden temin edilecektir. 2 Teklifler 23.12.1882 gunu saat 16.00'ya kadar Müessesemizin Beykoz'daki merkezinde Muhaberat Şefliğino verilecektir. 3 Müessesemiz dilediğl miktarda almakta veya alıp almamakta serbesttir SÜMERBANK DERİ VE KUNDURA MUESSESESt SANAYİt ABANT OTELİ BumaPntr 11SC3OTL. PanrPaıaembsi&aaO TL. • JANE FONDA • VANESSA REDGRAVE • Sams: 14.00 16.30 18.45 GALERİ: Sagfıklı Yaşam Huzur lcinde BirTatiI !32el otobüatüm yemekler, Drtur ıkramları.servıs ve ^/ergıler fıatlanmızadahıldir İJAKBAKÜ» BULVARI 35/5 BEŞ1KTAŞ Tel: 61 10 74 612281 61 «2 26 tlx 26105 (Basın: 26203) KARİKATÜR SERGİSİ 15 FARUK CAĞLA 25 ARAUK 1982 YARIN: Değişik bir bürokrasi...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle