Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 KASEVI 1982 KÜLTÜRYAŞAM Cumhuriyet 5 insanlar ve sanat murat bdge Yerli fflm senaryolarında bir garip ablâkla karşılaşıyoruz: İnsanca bir açıdan bakıldığında tam bir ahlâksızlık. Toplum olarak geçerli bir genel ahlâk anlayısınm hâlâ oluşamadığını kanıthyor. Hüvükteki Nar Aaacı Y A 16Dünkü dört yaşh da gelip gene eski yerlerine değnekierine çenelerinl dayayıp oturdular. Birkaş kadın geldî, kuyudan su çektiler gittiler. «O avradın evi nerede?..> «Şimdi gelir>, dedi Me met. <Blzl bekliyor evinde>, dedi Yusuf sabırsızlıkla. «Elbet bir bildigi var ki, btzi evine çağırdı.» «Bir bildigi olacak.> diye bağınrcasma konuştu Hösük. «Haydi onun evlnl arayalım.» Tencereyl, kilim sofrajn ellerine alıp köyün içine daldılar. «Blrisine sorsak,> dedi Hösük, «Düldüldağünın evlnî.» cKlmin evlni, kimin evi ni?» «Düldüldağlı avradın...» «O iyi avradm...> dedi Memet çocuk. «Ortahkta kim yok, klınsecik yok.» Evlerin çatıları tütüyor, tarlalardan, bahçeJerden incecik bir bugu j'ükseliyordu. Karşıdaki Gavurdaglanrun başı ağardı ağaracaktı. Köyün îçi ıpıssız kalmış, ortalıkta blr kimse görünmüyordu. «O yaşlılara neden sormadık, o avradm evini?» «Onlar bümezler^ dedi. Hösük. «Ne bilsinler. Her birısl bin yaçmda.> Blrden karşıdan gelen kadmı görünce olduklan yerde durdular. Kadın: nuşmadan çaylarını lçme ğe koyuldular. Yalnız ağızlannm şapırtüarı du yuluyordu. Çabucak kahvaltılarını bitirdiler. Memet ağzızıı elinin ter slyle sildikten sonra: «Hiç iş bulamadık,» de dl. «Çukurovada dolaşmadık, gltmedik yer koy madık bacım. hiç iş bulamadık. Ne olmuş böyle Çukurovaya?> «Bilemem.» dedi kadın. «Bir bal oldu bîrkaç yıldır Çukurovaya.» «Bir başka hal oteuş,> dedi Memed. <O ablam var ya. o benlm yüzüme bakmadı. Hanl benim sarı öküz var ya, onu da traktöre kurban kesmişler, al kamm o kocaman tekerleğinin dibine akıtmışlar. Benim sarı öküz var ya, ben onunla tam gılarından dallarma korıamaz, sınekler yöresinde ucamaz, arılar yaprak larında ve hem de çiçeklerlnde vızıldayanıazlar. Ona dokurınıağa kalkanra elleri, kollan çont olur, yaprağını koparaııın ocağı söuer.> Kadın: «O ağaç küsmöş. dlyorlar,» dedi. <;Küsmuş bu zulüm insanlara. Küsmüş de başını almış bir gece uçmus gitmiş, diyor lar.» «:Küsemez,> diye gene gürledi Memet, * Allah o ağacı...> Ne diyeceğinf şaşırdı. ağzında sözleri döndürdü dolaştırdî. en sonunda: ' O agaç küseme/,, yerinden ayrılama?,> diye yavaçça söy1f>di. cÇünküIeyim insanların ona gereksinmef,! ğa gene geîîr. Bızim derdünize derman olunca da başım alır gene gider, eğer küsnıüşse...» »Gellr.» dedi Hösük. «Kger tıüsüp gitmişse de, gcno gelir.» *Gelir,> diye sevinerek konuştu Memet çocuk. Gelir. hiç gelmez o!ur mu? diye inledi Yusuf. «Gelir, gelir,» dedi Aşık Al). «Kutsal narlar, Jyi kımseler lıer zaman lyl olurlar.» • iyi olurlar.» dedi yaşlı kadın. «Yprıni söyle, bacı.» «Söyle nolursun, bact.» •rSöylesen onun yerini bize dogruca Cennete gidersın.* Kadın önlerlne düşüp küyün dıgma çıkardı onları. Yönürıü Anavarza Katesine dönüp aşağıları gosterdi. Bozarmış, göeünmüş, sıcaktan tüten ovanın ardı pusarıyor, pusun arkasındaki tepeler. hüyükler, afeaçlar zar jior seciliyorlardı. <Şuradan Kuru Ceyhanı geçip. ardmdaki büyük asfa.lt yola çıkacak, yoldan açağı sapacak, Tipik bir yerli film: Süreyya erli film diye kendl no özgu bir tür var sanki. «Sanat» turu mü, ne turu olduğunu söyleyemeyeceğim. ama bîlinen her şeyden «tursel» bir farkı oldugu kesin. Gerçi Amerika, Holyvrood, bizde de uygulanan bu gerçeküstü senaryoların dünya çapmda geçerli olabileceğini kanıtlarıyla göstermişti. Ama bu ilkellikte filmler Holywood* da bile çekilmiyor, Geçtiğimiz hafta sonu TV'de oynayan yerli filmi gördükten sonra bir boyut gözümde özellîkle önem kazandi: Filmin adı Süreyyas Yöneten Metin Erksan; Eroej Sayın'ın, Cüneyt Gökçer'm oynadığı şarkıü bir film. Hemen hemen bütun ticarî Yeşilçam ürunlerinde ol dugu gibi burada da birtalam «konum»lar birbirini iz lîyor. ama sadece izliyor. Bfcîki senaristi. yönetmeni bile açıklayamaz bir nokta dan öbürüne nasıl gelindiğinL Ama gelinen nokta, «sahne»leştiği an. belli M seyirciyi memnun ediyor. Bu bakımdan, filmin akışı bir anlamda mantığa uygun: daha dogrusu, kendine özgü (sanki gene «türsel» olarak farklı) bir man tık yaratnıayı başanyor. Belki de birbir]erine bu kadar benzemeleridir Türk sinemasının «olay»larını bu dereca «ahşılmış» ve «înaa dıncı» yapan. Trajik olamadıklan için sonunda komik olabilen bu filmlerde içvüzünü anlama sı güç bir ahlâkçılık var. Kişiler birtakım «ahlâkî ko nıımlar» içinde karşı karşıya geliyor, kendilerince «ahlâkî» konuşmalar yapıyorIar Oysa olayların akışmı bir başka gözle izlediğinizde büyük bir «ahlâksızhk» tan başka bir şoy gormüyor Y Süreyya filminde işi baş langıçta belirsiz olsa da zecginligi belli olan Hakkı, kör kız Süreyya'yı üç serse rinin tecavüzünden kurtarı yor, «Sereeri»leri cezalandırması ilginç: «Dövün bun lan» diyor, adamlan bagırta bagırta dövuyorlar. Demek ki bu filmlertn seyircisi ne. «adalet» filan çok soyut ve geçersiz görüyor. Suçlunun cezalandınlması çok daha somut. sopalı, kanlı, bağırtılı bir şey olmalı. Ve bu vahşet, bir «ahlâk» olarak geçiyor. Başka yazjlarda da söyle miştim, «kurtannâ»nın bu türlüsü ilginçtir. Çunkü «kurtana», o kötü canavarlarin yaptnak istedigi şeyî kendi yapmak üzere kurtarır. Burada da böyle. Hele kurtanlanm «kör», yani ger cekleri göremeyen biri olması daha da hoş. Hakkı kurtarma operasyonuna de vam ederek" kör kızın gözlerinl de açtınyor. Bu en kötü anlamıyla «arabesk» dunyada kurtulmuş kızm da büyük bir neşe içinde, çicekler arasmda sıçrayarak «Her gey boş, hancı sar bos?» filan diye şarkı söyîemesi de bir başka türlü «hcş», Cüneyt Gökçer'in oynadığı Hakkı bence filmin en ilginç tipi. Kendi önemlî oldugu, Gökçer iyi «karakter rolü» oynadığı için degil, popüler ideolojîyi sergiledigi için. Hakkı filmin başmda bir kudret, bu «lktfdar» siragesi; yanında silahh adamlanyla gelip kızı kurta nrken. köşkünde olanca kudretiyle otururken, nereden geldiği bilinmeyen paraJarını harcayıp kör kızı iyileştirirken... Ne var ki Hakkı, minnet duî ulan ama «sevilmeyen» bir kurtancı. Ve sevilmedîgini anladıgı anda azıtıyor. SUIÎUZ. i Birdenbire bu kudretli ve iyibkler yapan adamın, bir Mafıa'cı olduğunu görüyoruz Tabancalı uşaklan filmin «jön»ünün ardına düşü j orlar, gerçeküstü yani agu* basan bir kovalama sahnesinde. Kurtana Hakkı şimdi «Vurun. öldürün!» diye haykırmaktadır. Aynntılan geçeyim. Hakkı kıskanıp öldürcnek istedi ği gencin oğlu olduğunu, caha sonra, tam onu öldür mek anmda delikanh da Hakkı'nin babası olduğunu anlıyorlar. Şimdi, yerli film. lerimizde butün bu rastlantılara alıştık. Sorun o değil de, birbirlerinin kanma susamış ve bu duruma gelnıekte kendilerince haklı nedenleri olan bu iki insanm birdenbire kucaklaşmalan. Filmin uyguladıgı ahlâk düzeyinde, «îşte, kavuşan baba ve ogul» sahnesi. Normal. insanca bir ahlâk düzeyinde, olmayacak bîr durum. özellikle «jön» Kemal açısmdan bu banşma son derece şaşırtıra. Düşmanuım «baba» olması bütün olup bitenleri unutturnıaya yetiyor. Sanki lnsan babasmın kötü bir adam ol duğunu kabul edemez, babasıdır diye ne olursa olsun onu bagnna basarmış gibi Bu «babalık». Hakkı'nin «otorite» konumunu iyice pekıştiriyor. Nasıl zengin olduğunu kimse sonnuyor. Silahh çetesinin mahiyetini kimse merak etmiyor. Evet, Hakîa daha önce Süreyya'ya sefalet içinde geçen çocukiuğunu anlatmış, «Acılar içinde yaşadun» dediktcn sonra gene kusursuz bir «arabesk» geçişle «Onlar benim en mutlu yülarundj» sozünü de söylemîstL Herhaîde bu mutlu mu, mutsuz mu olduğu anlaşılmayan, ama sefalet içinde geçen çocukluk, Haklu'nm Modern sanatın sonu mu geliyor: Dokumenta 7 lıgradan uzaklaştu'an, sıyasallaştıran, kavramsallastıran ve teknolojiyi ıçeren (Dada, Art assel'de her ddrt yılda Povera, Kinetik, Kavramsal t>anat akımlan ile) AvantGarbir, yaz süresince ver de. 1980'lerde Cağdaşcılığm dısl&n ulu&lârârâsı nıte yalektik bir dönüşümle mimalikte DOKUMENTA serArdÇağdasçılı6a, reslmde gilerl 1955 yılıaciaa bu yana, rideYeni Dışavurumculuğa doğise Batı kültür gelişımlerınin ta ru yönehnesine meydan hazırnat yolu ile ayciınJattığı esıe lamıştı. Bu dıyalektık dönüşıitık ve kılgısal • toplıunsal so mün Çagdaşçüığa aykırı niterunlann bir belgelemesi ol iıgı ile Dokumenta 7 sergisı amuştur. Modern anlayıs, ya da ıasında bugün bır kosutluk ız'Çagdaşçılık' kendi içinde, lenıek olası gibi eörünüyor. maddecılığe, biçunciliâe ve de Cağdaşçılıâııı, AvantGarde reh neyiistücülüğe yonelen çeiışkı berligiııdeki yaklaşık üç çeyli değerler tasımışsa da, bu ko ret yüzyıllık serüvenl. bugun nu üzerindeki yazılan ile un Dokumenta 7 sergisinde, batı yapmıs eleştirmen Clement îdealizminin geriye tepen bır Greenberg'in sözleri ile «... mekanizmaya girmis oldugu ideolojik çelişkiler ve dehşet kuşkusunu uyandınyor. DOKIIortamında kültüıün yaşayabi menta ?'de bu yıl eleştirmen leceği bir yol açmısfcı.» Ivant lenn dıkkahni çeken yönelımGarde'ın en önemli işlevi, hor ler Çağdaşçüık ilkelerine, öncıi Körüldügü kapitalist ortamda sanatın toplumsal ve gerçekÇi kultürün tek vaşatıcısı olması ilgilerine ters düşılyor. Rudi Fuchs'uj; hazırJadığı Dokumenidi. 1955'de başiayan Î3okumenta ta sergifröın kataloğu «Sanatı ilk sunusunda 'Çagdaşçılıgın' yüklenmiş olduğu çeliskilı basiljç büyük sentezi olan Kübız ktlardnn ve toplumsal saptırmi Pieasso'nun o dönemınden malardan armdmnayı öneml» resimleri ile ve sovut sanatı gördük» yazısı ile başlıyor. GeMondrian ile örnekledi. Alman leneksel sanat dalları olan reDışavurumculannı ve Pransız sira ve heykelin bu sergıde, bu Yenl Gerçekcilenni de kapsı püne dak gelişmış malzeme ve dışlayacak van bu sunuş, batı klütürünün yani uyprulamaları oluşttırriuğu şpkilde çogunlugu Rönesans'dan bu yana geliştir cllkkati çekıyor. Katalog'da açiK miş oldugu dlişünsel ve blçim layıcı metınîerin çogunun Hölsel degerlerin 20. vv.da ne tür derlin, Goethe, T.S. Eliot îrfbi bir özümîemeye kanjştu*unu 'simgeci' va da 'dısavurumcu' Kösteriyordu. Avnı zamanda, yazarlardan almmıs olması, ser bir verde Kant'ın estetik dü grinın genel düzenlemesinde esüncesi (sanatın sonucta top gemen olan 19. vy. "Homatızm'i lumu iyllige yönelttifi varsavı çagrısımım vurguluvor. Eleşfir mO doSrultusıında, Dısavurum menlere ettre Dokumenia'da akımın siyasal eleştlrılerl dikkafi çeken dilzenleme ve ve Yeni Gerçekçiligin yasantv Jale ERZEN K dıkilışme llişkın projesi ise sergi iataloğunda Alman kultüıünü girnns olduğu batakiıktan kurUran ve saysın kökenlerıne yönelten bir proje olaıdk övülüyor. Ulusçulugu olduğu kadar, 20. yy. endüstrileşraesine karşın 19. yy. romantız mini yücelten bır uygulama da aııtılt heykelleri parçalamak uzere hareket eden, Borofsky'nin «5 C?ekiç Vuran Adam» tıevkelleri. Eleştirmenler bunu Amerikan sanatının Avrupa klasisizmıni yokedıstaın olunısua bir sımgesi olarak yorumluyorlar. Sergide yeraian resıra ler Emilio Vedova cıbl eski Soyut Dışavurumcularm, kaotık, öyküsel ve a$m hareketli Yeni Dısavurumculann, ve bazı Mımımalist'lerin calışmaları. Claes Oldenburg'un 12 metrelik Kazma'sı, George Bazelitz'in devasa ahsap yapıtı, Barry Flanagan'ın bronz tavşanı, Jörg îmmendorff'un 'Brandenburg Kapılan' dikkati çeken heykeller. Üne kavuşmuş ve statikoya dahil olmuş sanatçılarm büyük bır çoğunluğu oluşturmasım Rudi Puchs «Dünün iyısi bugünün de ıyisıdır» dıve savunuyor. zorbalık yoluyla para ve güce ulaşmasını meşrulaştırıyor. «Hakkı'nin hakkı» oluyor bu konuma gelmesi. Böyle bir konuma bir kez gelmiş birinin oraya nasıl geldiğini sorgulamamak da yerli filmimızin vazgeçilmez ögesi. Hakkı artık aradan çekilmiş, Süreyya'yı oğluna bırakmıştır. Ama, bu garip ahlâkdışı ahlakçılıklar dün yasında gençler evlenmeyi reddedorler. Ancak «baba» ölüııce evlenip mutlu olabileceklerini söylerken Hakkı da onları işitir. En sevdigi insan annesi öldü^ü için yal nız vo iyice mutsuz kalan Hakkı intihan düşunür gibi bir havadadır. Ama «öldürmeyen Allah öldürmez* dedikleri gibi, öldürmeyen lejisor de öldurmüyor. Kendi içm bir şey istemeyen Hakkı ölmesin diye, gözünün önünde bir başkası tren altında kalıp ölür. Onun nufus kâgıdıyla Hakla paravı pulu reddediD kaçar, çocuklarma mutluluk fu^atı açar. Gene feodal bir mantıkîa, kıza el surmediği halde Hakkı'nin ona belli bir gözle bakmisı bile. oglunun o kızla evienmesini bir «ensest» (aile ici cinsel ilişki) haline getirmektcdir. Ama her nasılsa, Hakkı'nin «fani vücudu» ortadan kalkınca ensest de ortadan kal kar. Filmîn geri kalan kısmm da Hakkı büyük bır feragat ve fedakârlık simgesi olarak yüceldikçe yücelir. Buddha mertebesine ulaşır. Ama yerli film dünyamızda her iyilik eden ettiği iyi lîgin bedelinin kendısine ille de ödenmesini istedigi için. Hakkı da dayanamaz, ak saçlan ve eLLnde kemanıyla çocuklarına döner, on ları ve torununu gorur. Hep sinin kendisine tapındığını kendi gözleriyle temaşa eder. Bir garip dünya bu. îyilik kötülüğe, acı se\Tnce mutşuzluk mutluluga, şövle iki< sanîyeük sure içînde dönü. şüveriyor." Keyiflerî isterse hepsi tekrar geri de dönebihyor. Butün bu «ahlâk» dunyasında aslmda ne bir ciddî deger var. ne gerçek bır ahlâk. Dolayısıyîa filmin yeniden «Her şey boş, hanct sarhoş, yolcu sarho^» şarkısıvla bıtmesi yerinde. Gerçekten öyle galiba. «Hiçbir vakit öy» le bir ağaca bir şeyolamaz. Kimsecikler öyle bir ağaca bir şey yapamazlar. Kuşlar bile saygdaruıdan dallarma konamaz, sinekler yöresinde uçamaz» ; «Sen onun bize yerini söyle,» dedi Hösük soluğu kabararak. «Biz o ağacı görmeli, ona halunızı arzetmeIhnz. üç yıl çift sürdum. Ondan ayrılurken fıkaracık ağladıydı.» «öküzler ağlar.» dedi kadın. Hösük sabırsızlanıyordu. blrden patladı: «Nerede, bacı, o?> dedL Kadın: «Ne nerede?» diye sordu. «.Btee yerlnl gö&ter o nar ağacının> dedi Hösük. cBelki derdimize blr çare bulur. Eskiler derler ki çok keramet var agaçta.» 'Var.» dedi kadın. «Eger o âğaç yerinde duruyorsa.> «Öyle bir ağaca hiç bir şey oîamaz.» diye g'ir ledi Memet. «Hiç bîr vakit öyle bir ağaca bir şey olamaz. Kimsecikler uy1c bir ağaca bir şey yapamazlar. Kuşlar bile sayvar. O olmazsa sıtmaîıiar nasıl kurtulur, hastalar nasıl cana gellr, işsizler nasıl iş bulur?> «Küsmüş,» dedi kadın, boynunu bübtü. «Sen onun bize yertnl söyle.» dedi Hösük soluğu kabararak. •Biz o ağarı görmeli, ora halımızı arzetrneliyiz. îsterlerse kökünden kesnıiş olsuniar o ağacı, köküne arzederia halımıa. îsterse bütün kökünü; dalını, gövdesmi topraktan alsm çekip git sın, kökünün yerine arzedefiz halımızı. Yeter ki o hüyfiğübulalım da bir gece o nar ağacmm altmda uyuyaîım.» «Eğer küsüp gitmişse kutsal nar ağacı, madera kf kutsal blr ağaçtır, onun makamına varıp bir yüz sürersek, bizlnı derdimlze derman olma ^ Cabuk çabuk eve döndüler. Kadın içeriye girdi, elinde büyücek bir çskmla geri çıktı. ^ Usulca sofranın başına halkalandüar, hiç konuşmadan çaylanm içmeye koyuldular «Gelin yavrular.» dedî, <s\ze çay da kaynattutu peynir de, tereyağ da hazırladım. sıcak bazlama da yaptım, buyurnn hele.s Arkasına düştüler, bir toprak dama geldller. Av luya, otların üstüne bır kilim sofra serilmiş, on dördünde gösteren bir kız onlan ayakta bekliyordu. üsulca Fofranm başma halkalandılar, kadın ince belli çay bardak lanna çay koydu, hiç ko oradan bır köye varacak, koyün ustünden gecerek 1 bu cukura varacaksmız. Arıavarzanın ardından dolanacak, ak toprakh yarlan çıkacak. kaba sakız agacını gördükten sonra sağa dönecek, dönünre de karşınıza blr düzlük çıkacak. düzlük nakışlı taşlarla döşelidiı% taşlara basmadan karşıya geçecek, işte yönünüÜÜ güneye, garbi yelinin estiği. ak yeiken bulutlarının kabardığı yere dönünce, tam karşıniüa o hiiyük gelecek. hüyüğü gorünce orada duracak, nar ağacmm altına oturacaksmız. Haydi eve gldelim.» Çabuk çabuk, o önde ötekiler arkada eve döndüler. Kadın içeriye gîrdı. elinde bü,yücek blr çıkınla geri çıktı: «Alın bunu,* dedi. «îcinde peynir ekmek, sogan var. Burası Çukurova, yollarda aç kalnıayın.» SÜRECEK SUMÜĞÜM AKACAK... GünUmüzün önemli eleştirmsnlerinden D. B. Kuspit, Nia tsche'nın, büyük kültürlerın devletlerin çöküş donemleriiie rastladığı gdrüşünü anımsayarak Dokumenta üzerindeki yazısını şöyle bituiyor: «Almanya'nın iç bölünüşünden kaynaklanan bunalunmuı sonucu olan bugünkü siyasal çöküntusü acaba ona kültürel bır güçlük yolunu mu açmakta? Böyle de o!sa, şu anda onun bu kultürü. uluslararası değerleri kubir tavırla Sanatın ve kültürün artık horgörülmeye baş çümsıyerek, ulusçu çelişkihdır. sunmuş olması çok landığı çağdaş Batı kapitalizminde gerçek kül. fDokumenta'da sergileyen) saherşeyden önce, Ametiirel değerleri «Avantgarde» sanat koruyor. natçılarFransız, Alman, ya da rikan, Dokumenta sergileri bu eğilimin önemli ör îtalyan mı olmak istlyorlar? Dokumenta 7'nin sergi sunusun neklerini sunuyor. dakt mesaj hernekadar henüz sal değerlen ile Dokumenta 1, •yerlestırme' (installation) ça açıkça anlasılmıyorsa da uzun 20. yy.da Batı sanatının batı balan sanatı, yayeınlaşmaya zaman bizlerl düşündürecektoplumuna ne denlı vol göste başlamış olduğu RÜndelılc ve tü.» rıci bir değere kavuşmuş oldu toplumsal çevreden soyutlavıp Her ne kadar Türkiye'de stgunun da bir kanıtı oluyordu. onu bır kaıde üzerinde vücelt^ yaset. endüstri ve kültürümü1955'lerden bu yana, I«59, meK olmuştur. Sersı açılışm zün sentezinı kurmak çabaları 1964, 1968, 19T2 ve 1977 serglle da yerlere serpılmıs olan «En içjnde, dikkatimizı sanattan ön ri, sanatın estetik ve toplum Avant Corame Avant» (Eskısı sorunlarısal değerlere ydn verici öncü Gibi îleri) sloganları. giDste ce kendi kılgısal içde, bu tür mıza yöneltmişsek çabalannı bıraraya toplavaıı Lee Byars'ın tek bir altın ko kültür değişikliklerinin bizim belgeler olmuştur. I977'de ti. lonu, Jannis Kounellis'in altın için beklenilmeyen sonuçlan ola Dokumenta sergisi 350.000 kışı duvan, Luciano Fabro'nun me bileceŞini düşünmemiz gerelnr. tarafından lzlenmişti. Bu ve bu tal ve altın heykellerl ve Pao Bugüne dek, kendi kültürel sanun gibi kururasallasmıs sergı lini'nin altın çerçeveli vazılan vasunlanmız yerelulusalgeleler AvantGardp'ı hernekadar giriş korldorunun (corrld'oro: neksel gibi dar çerçevede olugeçerli düze/ıin blr parçası ha altan vol) sanatı yilceltmeye, şurken, baü etkileri bizi çoğu llne getin Jşse de, AvantGar armdırmaya çalışan uygulaına kez habersiz, hazırbksız ve tade'a düzenl hiç degllse ver yer lan. Bu yenl Ideallzm. Hltler sarlamadığımız sonuçlar doğtedirgln edecek avncalıklı bir dönemlni gözardı edlp 19. yy. rultusunda yöneltmişlerdir. sakommn da vermektevdi. Geçer Romatizmlne vönelerek avnı nınm, günümüz dünyasmın si11 dUzen içinde AvantGarde, zamanda Alman ulusculuŞunun yasal ve kültürel güdümlülügU kendi ivmesi Ue venl dönü kövenlprinl aravan nltellkte. açısından, Bab'daki gerid döşümlere yol hazırlamıstı. Bir Nietzsche'nin deyinıl İle sanat.m nüşümlenn kendi açımızdan yandan baü idealizmini soyut asal nitellkler' oian «kaba, sni eieştirisini yapabilmek oldukça sanatta eerçekleştirirken (Kü ve yapay» Syberbere'in Parsi gerekli olacaktır. Dokumenta 7' blzm, Konstrüktivizın ve Mînî fal filml ve belgeleri. Wagner nin Alman ulusçuluğuna yapügı malizm ömekleri .e), öte vau feüşizml ve Nitch'in kan ve jatınm ilo Almanya'daki son dan sanatın aydınlattıgı değer barsaklardan oltışan gösterisi siyasal gelişimler arasındaki leri yaşama uygulama yolun il» peri eellvor. Joseplı Beuys' jlîşki de aynca düşündürücüdür. sanatı kendi içine kapanık un mese agaçlannm satısı ve KİMKİIIE Behic AK