19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 yü oldu Ölümlü Atatürk'ü yitirell ve 44 yıldır Atatürk Düşüncesi ve Atatürk Devriml üzerine pek çok şey söylendi, yüzlerce, binlerce kitap yazıldı. Yine de Atatürk Devriminln gerçek yerine oturtulduğunu. Atatürk Düşüncesicin tam olarak anlaşıldığtnı söylemek güç. îki nokta üzerinde çok az dunılduğu kamsındayım. llkin Atatürk Devrimini gerçek yerine oturtamadığımızı, neredeyse bunu açığa vurmaktan çekindiğimizi söyleyeceğim. Günümüzde dünya genelinde en büyük devrim olarak bir Fransız Devriminden. bir de Bus Devıiminden sözediliyor: Birincisi burjuva sınıfımn, ötekisi i§çi sınıfımn devrimi. Her iki Devrim de çıktıkları ülkenin sınırlarını aştılar ve dünyaya yayıldılar, ancak yayılmalan bir yerde yine sınırh kaldı. daha çok gelişmiş ülkelerde etkili oldular. Oysa Atatürk Dovrimi bir sınıf devrimi değil gerçek anlamıyla bir balk devrimidir. Ulusun bütün kesimleriyle, askeri ve memuru ile. köylüsü ve kentlisi ile, işçisi ve esnafı ile, kadını erkegi ile emperyalizme karşı ayaklanmasi; bağımsızlığı için egemen güçlere karşı tüm halkın Atatürk'ün önderliğinde baş kaldırmasıdır. Gerçi Atatürk Devrimini de özellikle 1960'tan sonraki yjllarda burjuva devrimi olarak göstermek isteyenler çoğaldı. Oysa ulusun bütünü ile yapılmış bir devrimi bir smıf devrimi olarak görmek başlıbaşma bir yanılgı oldugu gibi, 1920'larin Türkiye toplumunda bir burjuva smıfının varlığmdan söz etmek de oldukça. gerçeklerden uzak. Atatürk Devrimi bir ulusal egemenlik devrimi olması yanında bir insanhk devrimidir aynı zamanda: çünkü O bütün «mazlum» uluslara se'slenlyordu «Mudafaa ettiği bütun mazlum milletlerin davası» idi. «Yeni bir tarıh yapacağını» söylüyordıı Atatürk. Gerçekten de dodiğl olmuş, yeni bir çağ açılrnıştı yeryüzünde Türk Devrimi ile. Afrika'dan Asya'nm en uzak yerlerine değin bütün ulm'ar Türk Devrimi ile birlikte uyanmaya başlamıslar, emperyalistlere başkaldırılabıleceglni görmuşlerdır. «Insanhğa müteveccih fikır hareketi ergeç rnuvaffak olacaktır. Bütün mazlum milletler zalimleri bir gün mahv ve nâbud Cyok olma) edecektir. O zaman dünya yüzünden zalim ve mazlum kelimeleri kalkacak, insanük kendine yakışan bir haleti içtimaiyeye mazhar olacaktır. Bizim ınilletimi?. o zflman. bu pravaye vasıl c.'.an milletler arasmdaki takaddümüyle cidden iftihar edocekur » (Söylev ve Demeçler II, An'tara 1fl59 S. 29) 1G22'de söyleHi£i bu sözlerle günümüz dünyasmın özellikle de Üçüncü Dünya'nın habercisi oluyordu Atatürk. Istediği de kendi ulusunun olduğu kadar bütün uluslann. bütun insanlığın uygarlık yolunrla ilerlrmesicir S'nıf vr ulus aynmı yapmadan tüm insanlığa seslenlşi ve bu seslenişin yankısız kalmayışı Onun devrimini bütün öteki devrimlerin üstüne çtkanr kanımca OLAYLAR VE GÖRÜŞLER katmasının ancak insanın temel niteliği olan dille başarılabilmis olduğu günümüzde kanıtlanmış durumdadır. Bilim ve felsefede çağımızda ortaya atılan ve bugün kanıtlanmış olan bu tezi Atatürk 50 yıl önce kesin çizgileriyle öne sürmüş ve Türk Tarih ve Dil Kurumlan'm kurarak hemen uygulamaya koyulmuştur. Atatürk tarih ve dile verdiği önemle ve bu yoida kurduğu Kurumlar aracılıgı ile Turk insanında tarih ve dil bilincini uyandırmak istiyordu. Bu bilinçle ancak ileriye dogru gidebilir, bir kültür gelışmesi yaparak çağdaş bir toplum olabilirdik. Tarih bilinci, insanın tarihsel bir varlık oldugunun bilincine varması dilin, düşünmenin ve kültürü boyuna ileriyo giden bir süreç olduğunun da bilincine vaıması demektir insanın. Atatürk tarihe önem vermiştir, ama tarihte durup kalmak için değil; tnrihten, daha ilsriye gitmek üzere, güç almak için. Tarihin bir i'erlcmo oİGui'unu, bir kültür geüşmesi olduğunu görmüş, büyük bir gizilgüç gördüğü ulusunda bu bilinci uyandırmak üzere dil ve tarih çalışmalarını başlatmıştır. 10 KASIM 1982 Atatürk'ün Özgün Görüşleri ATATÜRK DEVRİMİ, BİR ULUSAL EGEMENLİK DEVRİMİ OLMASI YANINDA BİR İNSANLJKDEVRİMİDİR AYNI ZAMANDAÇÜNKÜ O, BÜTÜN «MAZLUM» ULUSLARA SESLENİYORDU Ekonomik Bilmeceler? Ekonomi tuhaf bir bilimdir; öylesine tutıaf bir bilimdir ki kimileri ekonomiyi bilimden saymaz. • • Dünyanın en ünlü ekonomistleri ABD'de yaşarlar; dünyanın en güçlü ekonomisi de Ameriton ekonomisidir. Ne var ki Amerikan ekonomisinin girdiği bunaluna ünlü Amerikan ekonomistleri çare bulamıyorlar; bulacak gibi de görünmüyorlar; yriefîoıan'ın öğütlerini uyguladıkları zaman Amerika'da igsizlik artıyor, Keynesçiliğe özenseler enflasyon oriahğı kasıp kavuruyor. 1 • Ama kendi hastalıklarına çare bulamayan açıkgös Amerikan uzmanları Türkiye'ye reçete öneriyorlar: Sanayileşmekten vazgeçin; Avrupa'nın, Ortadoğu'nun bakkah, manavı, kasabı olun!. Çittçlı lik çobanlık yapın!.. Ne güzel öğütler? ,Bizim ünlü ekonornistler bu öğütlerl çoK beğeniyorlar; Amerikan uzmanları ne derlerse (tövbe estağfurullah) Ayeti Kerlme gibi yineüyorlar: Evet, çiftçilik çobanlık yapmahyız. * Sanki başka şey yapıyormuşuz gibi... S Türkiye bir tarım ülkesi değil mi? Şunun şurasında endüstri işçisi, 1,5 milyonu ya geçer, ya da geçmez. Nüfusun çoğunluğu neyle uğraşır? Rençberlik, hayvancıhk... Yani? Çiftçilik, çobanlık... Biz bin y.ldan ueri zaten çiftçilik çobanlık yapmıyor muyıız? 1980'lerde Amerikah uzmanlar bize «çiftçl 6lun, çoban olun» dedller diye ağzı açık ayran budalası gibi bu öğütleri gazetelerde neden yineleyip duruyoruz? • * Prof. Dr. Bedia AKARSU Ist. Üni. Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümti Başkanı Atatürk'ün önemle üstünde durulması gereken bir başka özgün görüşü de, yine insanlığa yönelik düşüncesiyle bağlı olarak, onun kültür uygarlık ayrımı yapmayan tek kültür tek uygarhk anlayışıdır. Daha 1923'te «memleketler muhteliftir, fakat medeniyet birdir ve bir milletin terakkisi için de bu yegâne medeniyete iştirak etmek lazımdır» (Söylev ve Demeçler III, Ankara 1961, S. 68) diyordu. Uygarhk sözcügünü de şöyle tanımhyor 1930'da: «Yük sek bir hars (kültür), onun sahibi olan bir millette kalmaz, diğer milletlere de tesirini gösterir, büyük kıtalara şamil olur. Bu itibarla olacak bazı milletler yüksek ve şamil harsa medeniyet diyorlar» (Afet lnan, Atatürk hakkında Hatıralar v e Belgeler, Ankara 1668, S. 202). Uygarhk ve kültür aynmı yapmayan, uygarhk ve kültürü içiçe girmiş kavramlar olarak gören bu sözler Atatürk düşüncestnin en özgün yanını dile getiriyor kanımca. Uygarlığı teknik gelişme olarak anlayıp. Batı'nın yalnız tekniğini alalım, kendi kültürümüz içinde kalalım görüşünde olan Tanzimat Düşüncesinden kesin bir ayrılmadır bu. O'nun eregi, kültürü de içine alan bir uygarhk anlayışıyla, dünya kültürüne, insanlık kültürüne katkıda bulunarak «çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkmak»tır. Kültür ulusla öteki uluslar arasında baglayıo bir aracıdır onun gözünde. Evrensel kültüre katkıda bulunmayan, onu ileri göturmeyen bir «ulusal kültür» folklor'dan öteye geçememiş demektir. Ulusal kültürün evrensel kültür temeli üzerinde gelişmesi ve onu daha ileri götürmesidir Atatürk'ün ereği. Bu da her şeyden önce ulusun kendi kaynaklarına, kendi diline ve tarihine yönehnesiyle olanakhdır. Gerçek anlamıyla bir ulusal tarih görüşü Atatürk'le başlamıştır diyebiliriz ülkemizde. Ulusal tarihimizin kaynaklarını ortaya çıkarmanm dünya uygarlığı içindeki yerimizi sağlamlaştıracağına da inanıyordu Atatürk. Tarih incelemelerinin ağırhk noktasmı da uygarhk ve . ültür tarihi oluşturuvordu Türk uygarlıö'trn b<"İ£îe\ere dayanılarak ortaya konmasını. tarihte uygarlığı incelenen Türk budunlanmn dillerinin de araştırılmasım istiyordu. Böylece tarih sonmlarını aydmlatarak bo'gp'erde dil sorunları önde geliyordu. Tarih Kurumu yanında Dil Kurumu'nu kurarken de başhca ereği öz Türkçe^bir küîtür dilhıin yaratıhnası idi. *** Atatürk'ün dünya görüşünün kuramsal temelini onun dil ve tarih tezlerinin oluşturduğunu söyleyebiliriz. Atatürk Devrimi tümü ile bir Türk Aydınlanmasıdır. Temeli laiklik olan Aydınlanma her ülkede ulusal bilinci de kendisiyle birlikte getirmiştir. Ulusun tüm bireylerinin, halkın aydınlanmasıdır söz konusu olan. öyleyse dil ve tarih her şeyden önce ulusçuluk ilkesinin temel taşlarını oluştururlar. Osmanlı tarihinin yerini ulusal tarih, împaratorluk dili olan, Saray dili de diyebileceğimiz, Osmanhcanm yerini ulusal dil olan Türkçe alacaktır. özellikle dil devrimi, halk ile aydınların arasmdaki uçurumu kapatması bakımından. halkm aydınlanmasına ve kalkınmasına yönelik halkçılık ilkesinin de temelini oluşturur. Atatürk'ün 1930'da söylediği «Ülkesini yukssk istiklalini korumasını bilen Türk milleti, düini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır» sözleri, dilin ulusçuluk, halkçılık ilkesinin olduğu kadar kültür bağımsızhğmm da temelini oluşturduğunu vurguluyor. Ulusaı kültür ancak ulusal bir dille gelişebilirdi. Atatürk'ün dil ve tarih tezlerinde önemle üzerinde durulması gereken. ilkin onun tarihi bir ilerleme olarak ve bir kültür tarihi, bir uygarlık tarihi olarak görmesi; bunun yanı sıra tarih ve kültürle dilin bağlantısmı açık bir biçimde ele almasıdır. Bu sorun, tarih kültür • dil bağlantı> sı sorunu bugün felsefenin de temel sorunlarından. üzerinde en çok durulan sorunlanndan biridir. 18. yüzyıl Aydınlanma Çağı sonrası tarih ve dil sorunları ön plana çıkmıştı felsefede. Bugün dille tarihin ilişkisi üzerine hemen her dilde kitaplar yayınlanıyor, dilin tarihe ve kültüre kaynak clduğu görüşü de egemen bir görüş olarak ortaya çıkıyor. Son insanbilim (antropoloji) ve dirimbilim (biyoloji) araştırmalan da felsefede ortaya atılmıs olan bu görüşleri doğruluycr. Bugün insanbilim ve dirimbilimde bizim kültür dediğimiz şey. «doğaya oçılma», «dünyayla ilişki kurır.a» kavramlarıyla karşiianır olmustur însanın doğaya açılabilmesinin, dünyayla ilişki kurmasının, kısaca doğaya bir şeyler ••• Türk ulusuna güveni sonsuzdu Atatürk'ün 1 kasım 1934'te Meclisi açarken şunları söylüyordu yürekten inanarak: «Kültür işlerimiz üzerine, ulusça gönüllerimizin titrediğini bilirsiniz. Bu işlerin başında da Türk tarihini, doğru temeller ustüne kurmak; öz Türk diline, değeri olan genişliği vermek için candan çahşılmakta olduğunu söylemeliyim. Bu çalışmalarm göz kamaştıncı verimlere ereceğine şimdiden inanabilirsiniz.» (Söylev ve Demeçler I. Ankara 1961, S. 377). Inanmakta hakh olduğunu bugün Türkçemizin eriştiği durum gözler önüne sermektedu*. 50 yıl gibi kısa bir zamanda dilimiz Atatürk'ün istediği kültür dili olma yoluna girmiştir. Ozanlarımız öylrü. roman, deneme, oyun yazarı sanatçılarımız Türkçeyi en güzel biçimine eriştiren yapıtlar veriyorlar. Felsefenin en güç anlaşılır konularını bile Türkçemızde rahatlıkla işleyen felsofecilerimiz az değil; bilim adamlarımız herkesin anlayabilecaği terimler ve sözcüklerle dile getirivorlar orastırmaîarının sonuçln.nr.ı Bin yıldan beri Arapça ve Farsçanın etkisi altında kalmasina karçm. böylesine kısa bir sürede böylesine gelişmesi, Türkçenin de ne büyük bir gizilgüç taşıdığmı göstermeğe yeter. B IU da bir yandan dilde yaratmayı sağîayan Hici güç olarak Türkçenin «iç biçiminin» gelişmeye elverişli olmasına, öte yandan Osmanh kültürünün bir Saray ve çevresi kültürü olarak kalmasına. Türk dilinin ve Türk kültürünün her yönü ile halk içınde kendini korumasına borçluyuz. Atatürk'ün dehasının bir yönü dc, Türk ulusunda ve Türkçede bu büyük gizilgücü görmüş ve onu uyandırmayı başarmış olmasmdadır. «Ne mutlu» Türk ulusuna ki bir Ataturk'ü var. HAYin Verdiği^,,, B OKTAY AKBAL Dersler... Kitaplar kanştırdım. Söylev'den bir kaç sayfa, Meclis'te söylediği sözler. llkeleri, özdeyişleri. Şiirler okudum. hepsi onun için yazılmış, onun için söylenmlş... tncelemeler, derlemeler. anılar. tçinde yaşadığım günleri, olaylan, acılan unutmaya çalıştım. Durmadan bir takım sorulara yanıtlar verdlğlmizi, vereceğimizi. vermeye çağrıldığımızı. Atatürk'ü gerçek anlamı ile savunmanm, anlatmanın kimi dönemlerde. kimi çevrelerce nerdeyse 'suç' çizgisine geldiğini! Zaman zaman O'nun bu ülkede yaşayıp yaşamadığından bile kuşku duyar hale geldiğimizil Bir anı... Latife Hanım. Niyazi Ahmet'e anlatmtş: Bir geceyarısı Paşa'yı uyku tutmamış. Bir kaç gündür içki de içmiyormuş. «Ben şimdi bir atlı tramvaya binmek tstiyorum» demiş. O saatte ath tramvay olur mu? *Vakit geç, biltyorum. ben de bundan istifade ederek tramvaya binmek istiyorıân» demiş eşine... Yaverleri uyandırmtşlar. telefonlar edilmiş, hep birlikte tramvayın bulunduğu yer« gidilmiş, gecenin ikisinden sonra Mustafa Kemal. eşi yaverleri. yakınlan ile îzmir içinde atlı tramvayla gezintiye çıkmış... Yaşh bir sürücüymüş ath tramvayı yöneten. Elindeki kamçıyla atlan dövüp koşturuyormuş. Atatürk sürücüye sormuş: «Sen atlan hep kamçı ile mi idare edersin?* Sürücü şaşmış bu söze; 'Kamçısız idare edilir mi Paşam?' demiş. 'Neden idare edilme8in?'; 'Biz görmedih'; 'Sen şu yerini bana ver de nasıl idare edilir göstereyim'. Mustafa Kemal Paşa sürücünün yerine geçer, dizginleri eline ahr kamcıyı havada gaklatarak, deh deh diye seslenerek sürer atlan. Dizginleri durmadan sallar, tramvay eskislnden hızla gider. Sonra sürücüye sorars «Nasıl surebiliyor muyum"?*. 'Benden daha güzel idare ediyorsunuz Paşam?» Bunun üzerine Mustafa Kemal kulaklara küpe olacak önemde şu sözleri söyler: «Ben de senin gibi idareciyim. Ben yuzblnlerce insanı idare ettim, onlan ölüme giden yola sevketüm, ama hiçbirisinde hamçı kullanmadım, kamçısız idare ettim» Sonra eşine döner «Görüyorsun kamçısız idare ediliyor, beni fazla konuşturma*. Yönetmek, apayn bir sanattır, bir ustahktır. Kamçıyla, sopayla, ceza vermekle, hapse atmakla, işkence uygulamakla, sünnekle, korkutmakla yöneticillk yapmak belirli bir süre için belkl olasıdır. Ama gerçek yöneticiler şiddete. korkutma yoluna sapmazlan kaçınırlar bundan. Sevgiyle, İnandırarak. benimseterek yönetmek gerekir yığmları... Mustafa Kemal Paşa'mn îzmir'de sabaha karşı atlı tramvaym sürücüsüne verdiği ders, o gün bugün bütün yöneticiler için bir uyandır. Kamçıh yönetim olmaz. böyle yönetimlerden hiç bir yarar beklenemez. Dahp gittim... Kapattım anı kitaplanm... Aotım 'Söyîev ve Demeçleri'ni. Hangi sayfadan olursa olsun, bir kaç satır okusam yetecek. Çevirdim bir sayfayı, Samsun'da ögretmenlerle konuşması. Yıl 1824: *İlim ve fennin haricinde mürşit aramah gaf~ lettir, cehalettir, dalalettir. Yalnız ilmin ve fennin yaşadığımız her dakihadahi safhalannın tekâmulünü idrak etmek ve terakkiyatını zamanla tahip eylemek şarttır. Bin, ikibin. binlerce sene «vvelfei ilim ve fen lisamnın çizdiği düsturları. şu kadar bin sene sonra bugün aynen tatbika kalkışmak elbet de ilim ve fennin içinde bulunmah değildir.» Yine başka bir sayfa; 1925'de Kastamonu'da halka söyledikleri: •Biz her noktai nazardan insan olmalıyız. Ac> lar gördüh. Bunun sebebi dünyanın vaziyetini anlamadığımız içindir. Fikrimiz, zihniyetimiz medeni (Arkası 11. Sayfada) Atatürk ün 'öneten. ReşitCANBEYLI ir disiplin olarak arke oloji, çağımızuı ilk yarısına kadar bir sanat dah olarak düşünülürdü. Sanat dalı olması yanmda, Avrupa soylulannın boş va kitlerini değerlendirdikleri bir uğraşı olarak görülürdü. Çağımızın ilk yarısmdan sonra, bilim ve teknolo jideki bızlı gelişmeler mad denın temel yapısını oluşturan çok küçük parçacıklardan evrenin yapısma ka dar geniş bir arahkta bilgilerimize nasıl yeni boyutlar kazandırdı ise, arkeolojiye de yeni bir anlam verdi. Bugün arkeoloji birbirinden çok farklı hatta bağım sız gibi görünen bilim dallannm gelişmelerinden en fazla yararlanan, yararlanmak zorunda olan bir daldır. önceleri eski uygarhklara ait değerli eşyaları, aletleri, toprak altından çı kartıp onlan yapısal biçimlerine, teknolojilerine veya çıkartıldıkları tabakaların birbirlerine göre du rumlanna bakarak, onlan sı raya koyup sergilemek ar keolojinin en önemli uğraşılanndan biri idi. Oysa bugün arkeolojik araştırmalara yapılan yatırımların kısıtlı olması, az miktarda malzeme, kazı yeri ve insan gücü ile en fazla bil gi üretmeyi gerektirmektedir. Bu da bilim ve teknolojinin hemen tüm disiplin lerinin seferber edilmesi ile olur. Bir kazı yerinin sap tanmasmdan, onun sergilenmesi ve elde edilen bilgi lerin yayınlanmasına kadar her aşamada matematik fizik. kimya, jeoloji, biyolojideki tekniklerin arkeolojiye uygulanmasmın yanısıra. mühendislik, şehir plânlamacıhğı, mimarlık, peysaj mimarlığı, top rak bilimi gibi disiplinlerin de arkeolojiye katkılan ar tık vaz geçilmez boyutlara erişmiştir. Arkeolojide feıı ve doğa bilimlerijıin yeri Fizik da ; :ada hsans derecesini Ankara Fen Fakültesi ncen (1964) ve lisansüstü derecesini de ODlOıîen (If68) aldı. Fizik dalmda doktora çalışmalarını îngiîlere'de Birmingham Üniversitesi'nde yaptı (1971) 1978 yılmda doçent olan Dr. Göksu birçok arkuokjık araştırma problemlerinde çahşmıştır. Ozeil'Kİe fosil insan ayak izlerinin termolümınesans yortemı iıe tarihlendirilmesi .karbon 14, termofizyon iZİeri ve obsidyen hidrâsyon tarihlendırme yönıemleri gibi konularda çeşitü araştırmaları vardır. Doç. Dr. Yeter GÖKSUburada da bitmez. bulunan eserler değerli ise müzelerde bunlann uzun yıllar bo zuhnadan kalmasını, yahut açıb hava müzesinde saklanacak ise çevre halkını ta rihi değerleri koruyacak bi linç düzeyine getirmemiz gerekir, Bütün bunlann dı şında bir de fen ve doğa bi limlerinin tüm disiplinlerinin yöntemlerini kullanan araştırmacılarla ilişki kurmak cnları bu konularda heyecanlandınp ilgi duyma lannı sağlamak gerekir. gün yaşayan bir topluluk gi bi, üretim araçları üretim biçımi. üretim ilişkileri ile anlaşılması gerekir. Bunun yanmda bir de bu uygarlığın mutlak tarihinin saptanması gerekir. Bunun için fen ve doğa bilimleri tfknikleri kullanıldığında kazıdan v'ikartılan malzeme nın her zaman müzelik değerde veya çok miktarda ciırası gerekmez, böyle olma ması tercih bile edilir. (Za ten çeşitli analizler sonunda kazıda bulunan malzenıtyi eski haüne getirmek ve müzeye koymak da bazeu güç olabilir.) Buna ör nek olarak bir tabakada bır avuç kömürleşmiş tahıl veya bitki kalmtısı elde et tiğimizi düşünelim. Bunlann birkaç tanesinden bota niğin çeşitli teknikleri ile türleri, o zamanin iklim ko şullan bugünkü türierle iiişkisi ve hatta zamanin tartm teknolojisi ile iigili ip uçlan elde etmek olanakh. Aynı malzemeden karbon ]« aediğimiz. canlıların bun yesinde doğal olarak bulu nan radyoaktif karbon atomlarının miktanndan o bitkıyi kullanan uygarlığııjr tarihini saptayabiliriz. ^Bu yöctem sadece organik mad delerin tarihlendirilmesintîe kullanıhr. Oysa, bir ka zıdan bol miktarda (ftu.ıa değişime uğramadığı ig'rı) sbiamik ve metal gibi çeşitli inorganik malzeme de eme edilmiş olabilir. Bu guı elimizde hemen her turlü malzemeyi tarihlsar)ı ttbiltcek farklı yönteatJer Vftidır (Termoluminesais pctflEyumargon. fizyon ızlerl. elektron spin »^ezocans v.b.). Herhangl bir uygarhğın tarihinin saptanması tek ba şma o uygarlık hakkmda bilgl sağlamaz. Onun. diğer uygarhklarla ilişkisi, kullandığı teknoloji kesin olarak anlaşılmahdır. Örneğin, bir kazı yerinde elde edilen ma den bir kabı oluşturan metallerin miktan, cinslerl, dövme veya dökümyoluyla mı elde edildiği, malzemenin çok detaylı ince yapisının incelenmesi ile ortaya çıkar. Bu da günümüzde ya elektron mikroskopisi ya da çekirdek kimyasının yöntem leri ile yapılır. Örneğin, bir kazı yerinde bulunan. ticari değeri olan bir malzemenin bu yöntemlerle analizi sonunda diğer bir kazı yerinde bulunan malzeme ile karşılaştmlarak iki kültür arasmdaki teknoloji transferi, ticari üişküer açığa çıkartılabilir; ya da belirli bir kültürün kullandığı üretim aletlerinin türü ve miktanndan o kültürün üretim hacmi ko nusunda, dolayısı ile nüfusu hakkında bilgi edinilebilir. Aynca, yine çeşitli malzemenin içerdiği çok az mik tardaki maddelerden o kültürün bu malzemeyi yapmak için kullandıftı kaynaklar da belirlenebilir. Işte bu şekilde bir kazıda bulunan tüm malzemenin bir zerresini bile kaybetmeden, çeşitli bilimsel ve teknik yöntemler kullanarak, o uygarlığm teknolojisi, mi marisi, üretim biçimi ve ilişkisi hakkında çok değerli ipuçlan elde etmek mümkündür. Çağımız arkeoloğu. hem bir sosyolog gibi geçmişte yaşamış uygarlıkları her yönü ile an'amak ve değerlendirmek, hem de fen ve doğa bilimlerinin tüm yöntemlerini kendi disiplini içine sokmak zorundadır. Oy sa bir arkeolog veya arkeolog grubunun anlattığımız tüm yöntemleri bilmesi vahut tek başma uygulaması mümkün değildir. Bu ancak disiplini er arası uvumlu ve uzun süreli bir işbirliği ile sağlanır. Gerçekte dünyanın en yaman çiftçisl tfe çobanı Aınerikalılardır. Eğer öyle olmasalar her yıl komünistlere tahıl satarlar mı? Nüfusunun yüzde 3'ü tarımla ugrasan ABD'de üstün sanayi toplumu olmanın verdiği güçle yüksek düzeyde örgütlü ve maklnell tarım üretimi yapılır. Bu tür tarım düzeni oluşturmak için de ilk koşul sanayileşmekten geçtiğine göre neyl tartışıyoruz? • Bizim ekonomi dünyamızda saçmalıklar dlzisi bu konuda noktalamp kalmıyor kl!.. Türkiye'de dışa dönük ei;onomiden, dışsatım patiamasından, dışsatımda sanayi ürünlerinin ağırlık kazandıâmdan durmadan söz açılıyor. lyi, güzel... 1980'lerde üretim ve tüketim verilerine bakıyorsunua sanayi gelişmesinde temel göstergeler sayılan elektrik, petrol, demir, çimento üretimi ve tüketiminde dişe dokunur birşey yok. İnşaat kesimindeki durgunluktan herkes yakınıyor. Elektrikler artık büyük kentlerde kesilmiyor; çünkü endüstri keslminin düşük kapasiteyle çalıştığı bîlinlyor. Petrol faturamız da (dolara karşı Türk llrasmm değer yitirmesine karşı) küçiildü. Bu durumda Türkiye'de sanayi ağırlıkh dışsatım patlaması nasıl oluyor? * „.,, tgte size bUıaece,üstüne büîmaca... '•''" r ' Bizim ekonomistler bu Kilmeceleri ya da buİmacalan çözebilirler miî Sanmıyorum. Eğer çözenler varsa gazetemlzln bu konudakl uzmanı Sayın Şiar Yalçın'a yanıtlarını göndersinler; doğru çözenlere birer ekonomi el kitabı armağan edeliıru Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılıkve Gazetecilik T.A.Ş, adına NADİR NADİ Cenel Yayın Müdürü MüesseseMüdürü Yazt işleri Müdürü HASAN CEMAL EMİNE UŞAKLIGİL OKAYGÖNENSİN AHMET KORULSAN YALÇIN BAYER ALİ ACAR • Yazı işleri Müdür Yardımcısı HaberMerke/ı Müdürü Mizanpaj Yönetmeni TEMSİLCİLER • • ANKARA : • İZMİR : • ADANA : SERVİS ŞEFLERİ • YALÇIN DOĞAN HİKMET ÇETİNKAYA MEHMET MERCAN 4 1 Arkeolojide Bilimsel Yöntemlerin Yeri İstanbul Haberleri :Sclahattin GÜLERDış H.ıborlor : Ergun 8ALCI Kkonomı: Osman ULAGAY Yurt Haberleri • Barbaros GENÇAK Kültür: Aydın EMEÇ . Magazın • Yalçın PEKŞEN Düzeltme : Konur ERTOP . Araştırma: Şahin ALPAY BUROLAR Konur Sokak No. 24/4 Yenlşehir ANKARA Tel. 17 58 2517 58 66 idare: 18 33 35 Halit Ziya Bulvarı No: 65/3 İZMİR Tel: 2547 09131230 Tel: 14 55019 731 Atatürk Caddesl, T.H.K Işhanı Kat 2/13 ADANA Bir arkeolojik araştumada yapılması gereken işlere sıra ile yeniden gözatıp bu konularda neler yapıl ması gerektiğine ve hangi disiplinlerden yararlanıldığına bakalım. Kazı yermin saptanması ve orada mevcut uygarlıkla rın tümünü terrtsil edecek tabakalann bulunması için arkeolojinin klasik telmikleri artık yeterli değildir. Burada. yer bilimlerinin ma # Arkeolog İş den arama teknikleri imda Başuıda da yetişir. Ultrasonik veya dalgalar, Şimdi yukanda söyledikle elektromanyetik rimizi. kendimizi eski bir nötron, proton gibi parçauygarlığı yaşamış olduğu cıklarm kullanıldığı araçbölgede çahşan bir arkeolo larla kazı yapılmadan bir ğun yerine koyarak ele a yerin toprak altı haritasılahm. Önce kazı yerini, da nırt çıkartıhnası olanakhha doğrusu optimum (en uy dır. gun) bilgiyi üreteceğimiz Kazı yerinin saptanmasın yeri saptamak zorundayız. dan sonra yapılacak iş elKazı başladıktan sonra ar de edilen malzetnenin hakeolojik değeri olan malze va ile teması sonunda bomeyi titizlikle molozdan a zulmasını önlemektir yuroahyız. Sonra bunlann Sonra sıra eldeki malzebozulmasmı önleyecek ted meden ençok bilginin edibirler almalıyız. Artık sı nilmesi sorununa gelir. îşra bunlardan yararlanan te burada sorun çok boyutuygarlık hakkında ip uç lu v« ilginçtir. Geçmişte ya lan elde etmeye geiir. Iş, şayan bir topluluğun. bu Basanve Yayan: CUMHURİYET Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. Türkocağı Cad. 39/41, Cağaloğlu İSTANBU' P.K.: 246istanbul, Tel: 20 97 03 (5hat) TAK\İM İMSAK 6.00 GÜNEŞ 7.39 ÖĞLE 12.58 İKİNDİ 15.39 10 KASIM 19S2 AKŞAM 17.56 YATSI 19.30 0^ Üîkemizde Neler Yapıhyor Halen üîkemizde Türkiye Bilimsel Araştırma Kurumu'nun kısmi desteğl ile yirmi kadar fen ve doğa bilimcisi, arkeologlarla beraber Anadolu uygaruklarının mutlak kronolcjısını saptamaya çalışmakta. Ancak, her alış verişte olduğu gibi burada da elde edilen yarar tek yönlü, yanı sadece fen ve doğa bilimlerinin arkeolojiye yardımcı olması şeklinde değildir. Arkeoloji de ortaya çıkardığı yeni problemlerle fen ve doğa bilimlerinde yeni yöntemlerin gelişmesine yardımcı olmaktadır. ATATÜRK'ÜN YÜCE RUHU İÇİN MEVÜT Hacı Nimet özden Vakfı Dinsel Damşmanlığından: Vakfımızın kurucusn Atatürkçü Türk kadını Nimet özden'in vasiyeti gereğînce her 10 Kasımda olduğu gibi bugün dc saat 13.00'te Esentepe Nimet Abla Camisi'nde, öliimsüz Atatürk'ün yüce ruhuna seçkin hafızlara Mevlit okutturulacak, yüce Atatürk'ün yurdumuza, ulusumuza, dinimize yaptığı katkılar anlatılacak, ölümsüz Atatürk rahmet ve saygı ile anılacaktır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle