Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 EKİM 1982 KÜLTÜRYAŞAM Cumhuriyet 5 Hüvükteki Nar A a a c ı YASflB KiMAİ 4San boynunu büktü. «İnşallah», dedi. Güneş bir köz yıgını gibi dört yanına yalım saçarak kıpkızıl çıktı. Yoldan yüklü kamyonlar, arkalanna naylon araba takılmış traktörler, at arabalan, biçerdöverler. cîpler. pınl pı nl son model a^a otomo billeri. öbek öbek. boyunlanm içe. ı çetontş ırgatlar çeç'.yorlardı. Şimdlye dek Cukurovsda görülmemiş bir gürtiltü dolduruyordu ortah|;ı. Bir hayuhuy sürüp gidi yordu. Uzun gölgelerl önlerl ne, yolun tozlanna sertlmiştl. Yolun sağ tarafında yüztinü gözünü lyice paçavralarla sarmış bir kadm gördüler. Kadm bir tek ölümcül. kaburgası kaburgasına geçmiş tayını döğene koş muş. kücücük harmanın içinde yavaş yavaş donüyordu. Ne hayması vardı, ne gölgeliği. Yol boyunca uzun blr toz bulutu havaya asılıp kalmıştı. Toz duman 1çınde yürüyorlardı. Ayak bileklerine cıkan toz caz caz ayakîarım yaktı. Kızdılar, her birl bir sunturlu küfür sr.uır du. Yusuf gittikçe hal sızleşiyordu. «Çukurova batsın>. cle di. Co'eelerl y diaine çekürnişti. Susad"ar. Çukafovaaın ya"su'.da su n"rde?.. Dıılsri damalılarına yapışt:. Bir su buluruz umu duyla yürüdüler. Ortalarda ne köy vardı. r e bir şey. öüek öbek ırgat lar geçivordu yanlarmdan, kederli. yorgun, kahrolmus. boyunlarmı ıcine cekrniş, elleri böğürlerinde. tozdan yalnız gözleri. dişleri ışılda jT.n, avurdu avurduna geçmtş. yırtık. nakışh yün çoraplar giymış, sırt larından ter fışkırmış adamlar.. Selam verip, selam aldılar. Tepedekl güneş beyin lerini kaynatıyordu, man golmuşlardı. Susuzluk bir yandan, yorgunluk bir yandan. can sıkmtısi bir yandan. Uzakta. bicerdöver!«»rin gürültüsünün ötesin de. bir harman süren gorünüyordu. Aşık A!î: «Havdın». dedi. «ora VtETNAM'IN I7LERI «Eve D6nüş»te yine Vietnara savaşınm Izlerl var. Ve de iki başarılı oyuncu, Jane Fonda ve Con Voight filme çok şey katıyorlar.. Savas üstüne sorular fte sınemasının gırışınde bır ozel «Gelibolu vıtrini» nazırlanmışür: harıtalar, bayrakiar, Atatürk resımleri ve Alan Moorehead'ın MUlı>et yayınlarından çıkmış «Çanakkale Ceçilmez Gelibolu» ısımh kıtabı. Ne var kı bu Kıtabın «l.elibolu» ı&ımlı tıiınle hıç bır tlgısı olmadıgı gıbı ülmın de vıtnnla uyandırdığı ızlenımıe hıç bır ilgısı yoktur... Çunkü «lielibolu» Çanakkale'dekı Türk kahramanlığım anlatan bır lılm değıldır (o fılmı ne yapıp edıp bızım yapmamız gerekıyor), «lielibolu» nerhangı bır ulusun kahramanlığını anlatan bır füm de değildir. Tam tersıne, bu tür kahramanlıklara, yanı savaşa karşı çıkan bany çı, 'pasit'ist' bır tılradır bu ve Avustralya askerlerının Tıirkler tarafından bıçıldlği sahnenin sınemalarda alkışlannrchi, filmin özünün, bildınsınin, tuzim seyırcimız taraundan peıt de anlaşılmadığını göstermekte dir... Avustralya sınemasının günümüzdekl en ünlü ve göstenşll örneği olan «Gelibolu», Avustralya'nın uçsuz bucaksiz kırlannda, amcası tarafından tam bır atlet olarak eğıtilmeye çalışan genç köylü Archy' nın (Mark Lee) öyküsüvle başlar. Archy, dünyanın bu ırak köşesınde çeşitli kışisel ve aılesel sorunlarla bunalan, «diiıı yayı görtnek», deneyler edınmek, tek sözcükle «yaşamak» isteyen besinci kıta delıkanlılannın tîpık bir örneğıdir. Bır yarışmada rakıbl olan «kent çocufu» Frankia (Mel Glbson) dost olurlar. («Geliholu», ayni zamanda bu dostluğun da öyküsü ve slnernada arkadaşlık Ustüne rapılmış en güzel filmlerden biridır) Binlerce, on S binlerce Anzak gencl gibl Archy ve Franjt da kendUerınl savaşa gcnullü olarak katüan ların ıçinde bulurlar. Nıye? Ne lşleri vardır onlann, dunvanın öbilr ucunda, kendilennin olmayan, kendilermi ılgilendirmeven bu savaşın ıçınde' Bıraz serüven, biraz heyecan, biraz depışıkhk, bıraz ka dınlars ünilormayla gösteriş .Vapmak» ıçm .. Ama kendilenni, Mısır'dakl hafif «çırgırala geçen pgıtııt çün'.srnder sonra Gelibo'n'o'in «an> kayalıklannda, bır neo?:ı uğruna (va tanlannı savunmak uğruna) canlarını dışlerıne takmış sa ralya 'uld:ı ai"ir.îui5uuı olüme go.ıdîrerı l sIngıîız ııonıutanın kı şıiığmde t i'jitiJ uluslan, hal.^arı bırbiru:e Guşürme alış«j.»^.!^!nı nıçbır zaman bırak ııit..r.ş olan Icgıiiz somürgecılıg.u cıdöı bıçımde eleştırmek tedır.. .UostlugJ, yerçek dostlu^u < \rchy, kendısını savaştaı», dolayısıyla o»uınoen kurta iciı..!c üıan «habriı» gorevıGELİBOLU (Gaîlipoli) YÖNETMEN: PETEU \V?ÂR run rraa.:'a veiii'rıesıni ısteme m.ş nndır?) yuceif"i, oır dcs>/ OYLıNCULAR: MARK 1XE, MEL GİBSON, BILL HUNîER. tu..r. t,ucayle bır .;ı.m yuınuBİLL KERK, T1M MAC KKNZİE / CİC (İNGtLİZ AVUSTbırıoştıren jtolay uUAıYA) FİLMİ (SİTE, S1NEPOP. vs.I bır fılmcur «GeliboEVE DÖNÜS (Coming Home) VÖNETMEN, HAL lu» V.'ıı'ın başka kla&ık parçalarm yanısıra comertçe kullan ASHBY / OYUNCULAR. JANE FONDA, JON VOİGHT, dığı Albınoni'nm Adagıo'su BRUCE DERN, ROBERT CARRADİNE, PENELOPE MIL fılmin içerdiğı romantızm duygusunu pekıştirmektedır. Hal FORD / UNITED ARTİSTS FİLMt (KENT, YENİ MELEK). Ashby ise «Eve Dönüş»te dahd klasık bır anlatımı, kişuere da ha çok eğılen ruhbüimsel bır vaşan Tünt'er'in ateş! altenrta leri dolduran sayısıs jnsan bu yaklaşımı seçnıi^., znman ?abulunca, aünyanın kaç bucak savaşta yaralanmıs, sakatlan man melodram kalıplarıııa yas olduğunu anlayacaklardır. U mıştır. Varalanan, ayni zaman lanmaktan da çekınmemıstır. aik ülkelermden kopup yaban da koca bir ulusun kendine ve Ama tilmın, Coppoîa'nın «Kıyacısı oldukları bu savaşta onla yoneticllerine olan inancı, ge met»i veya Cımıno'nun «Avcı» rı bekleyen ölümdür... leceğe olan güvencidır. Viet sı gıbi savsiı, savişın kendı&ıVtETNAM'lN nam'ın maddl • manevı yarala ni değıl, perde arkasını, dalıa YARALADIĞI KUŞAK nnı, izlerıni taşıyan hasta ku doğrusu toplumdaki sonuçlan«Uelîbolusda 2 genç adamın şaklar, kuşkusuz Amerika'nın nı, uzantılannı gostermek yoçölün ortasında rasladıklan ga bu savaştaki gerçek kaybıdır... luyla getirdiği eleştıri azımsarip bir çoban derdş, onlara SAVAŞA KARŞI ÇIKMADA naoak gibi degildır. Rollenyle bırer Oscar odülü alan Jane «Türkiye'nin nerde oldağamı» BİRLEŞKN 2 VtlM ve «Avtıstralva'mn Almanlara Haftanın b'4 2 ör.emll ve «• Fonda ve Jon Voight baçta karşı ne hat etmeye savaştığı ginç lılsıi, görüldüğü gibi ay tum oyuncular da, bu etkılenı» sorar. Bu sorular, «Eve ni bildiriyl tüaştırmada birleş yıci fiimın gelişimi içinde koDönüşjtte Vietnam gazisl Lu mek+edirîer... Peter Weir'in lay unutulmaz kiş.ıhkler çizke'un (Jon Voight) kendikendi rO!I(ıolnı>NU yakın tarihin bu msktedırler. Ashby, Weır'in ter ne veya çağnlı olduğu bir top önemll askerl olayına alabüdı sıne klasık bır fılm müzıgıni degıl, çızdiğı 7OTerm Amerikaıı toplumu panoramasına da ha ıyı uyan pop • mtızığı yeğle mıştır. Savaşa kar>ı bilinçh, sorumlu bır baş.Kaldında birleşen bu 2 fılmı de ızlemek ge rekır sanıvorum... lantıda dlnleyıcllere sorduğu soruya benzemektedir: Amerıka'nın Vietnara'da ne işı vardır? Bu uzak ülkede savaş batağına neden saplanmıştır? Lu ke. bunun bedelıni öraür '.ıoyu sakat kalmakla ödemıştir. Sevdiğı kadının, Sally'nln (.lane Fonda) kocası Bob (Bruce Dern) Ise sınlr hastası bır zavallıya dönüşmekle... Bob'un hakketmeden aldığı savaş rnadalyası, genç adamı kavuşturmaktan uzak tır. Pilm, bu baş kjsüenn kışlsel dramının yanısıra C buç rucu bir Vietnam kurbarJarı galerisi sunmaktadır: hastane durumuau ^p".a:^,'.'itA, Avust gınce yansızlıkla yaklaşmakta, koıayca kayabüeceğı bır TürK aleyntarlığına duşmeden (Çanakkale'ye katıümş oıan Anzak'lann duşman Ounalarına kaişiiî^ Turkler'e besledıklen ve Avastraija'da ku;:.stan ku şaga g. ;?a bır g°k,v.ı & haline geıon fıeıııpatmaı de yardınny u). 2 yanuı da Lu savaştakı ya gldelim. O su verir bıze, varsa suyu.» Firezle ri, biçerdöverlerin oraya buraya fırlattığı sapları tepeleyerek geçtiler. Fi rezlere, saplara vuran güneş, düoyayı göz ka maştıran bir ışıltıya bo ğuyordu. Göz açıp baka mıyorlardı. Uzaktan selam verdı'^r. Adam, karısı, on iki yaş larmda iki kız çocır 1 ', beygirleri sapa d"."mışlar, ';ap atıyor'r«iı. Yüzlerini rö''erini kara b'r toz MMnıüştü. Her bir ysniarı kılçığa, to?a batmıçtı. Adam soyun mu's. h"i'.n yerine gre nış hr°'»t!erle sap atıvor. öleîiiîer yerleştirlpa sokrrmslar haşır ha gibirae greüyor. Hor ba kıyoirlar bızlere..> Adam: <OuıruP>. dedL Aşık Ali: <GeçrîHş!erinın ruhuna», dedi. Hösük: «•Adını b?*!<ş!a>, dedi. Adam: *1:?.U1>. d e d i . HCÎÎÎ! <BTÎ A r * All. bu Me ır.et;, *>u da Memet, bu Yv<\ıt, ben de Hösük>, dedi. Adam: «İs yok>, dedi. Aşık Ali: «Yeni geldik, arıyoru?». dedi. «Buluruz inşallah>, de dı. Adam: Ben otuz yıldir sürerim bu tarlayı. Her kari«i"da bir okka terim var bu tarlanın. Böyle gider diyordıun. Böyle hep yancı kalırız Ağaylan samyordum. şır yiyor!?rdi. Adam elindeki dirgeni saplann üstüne atıp yanlarma geldi. Döşünün uzun kı'.lan ağarmış. kolları nın damarlan kabarmış tı. Elinin tersiyle terini sıldl. A^lk All?' •"" ^ .' || «Susadık»/dedl. " , Adam arabadakl fıştdan koca bir kova su doldurup uzattı. Hırsla uzun uzun su lçtiler. Aşık Ali: «Yandık», dedi. <Yandık da şu makina süren lerin yanma vanp da bir su isteyemedik. On lar bir başka türlü adam «Bislere ekmek kalmadı gayrı.> Aşık Ali: <Şaştım>, dedi. Adam: «Ağa haber aa'mış, yeter gayrı sırtımdan geçlndikleri, demlş. Otuz yıldır babalannm. malı gibi sürüyorlar top rağımı, demiş, çıksmlar gayrı toprağımdan, yeter gayrı ellerinden çek tiğîm. demiş.. Bize lş kal madı. Boğazına bir çuval taş bağla, at kendlni su ya Başka îş kalmadı..> Aşık Ali: «Şasîîacsk lş>, dedi. Adam: <Ben otuz yıldır sürsrım bu tarlayı. Her karışmda bir okka terim var bu tarlanm. Boy le gider dıyordum. Böy le hep yancı kalırız Ağaylan samyordum. Öy le samyordum da, bağ nma taş basıyordum. Asıhp Ölmeden başka ça re yok. Zulüm...» Aşık Ali: «Zulüm değıl, ölüm» dedi. Adam: «Ölüm». dedi. «Ölümden de beter. Sabahtan getirir kırmızı motoru, sokar Içine.. Her kanşm da bir okka terim var.» Aşık Ali: «Doğru», dedi. «ölüm den de beter..» Adam: «Ben ne iş görebiürlm slmdlden sonra? Topraksız ne iş görebilirim? Zulüm». dedi. «Sizin ge ne, ekın bitmezse de tar lanız var. Yeriniz var, yurdunuz var..» Aşık All: «Var», dedi. Hösük: «Olmaz olsun», dedi. Aşık Ali: «Öyle deme, var», de di. Adam: «Benim de blr başımı sokacak evim, bir toprağım olsa da acımdan öl sem..» Başını salladı. «Ah benim de... ŞimcH ben ne yapayım?.. Ah bu Amerikan gâvuru, ah bu mühendis mareşal... Zulüm..» Aşık All: «Bir kapı örterse, birl nî açar..» Adam: SÜRECEK YAPAY VE VAPMACIGA DAYAU DONEM Valentino (Rudolf Nureyev) ve karısı Nataşa (Michelle Philips), yapay ve yapmacığa dayalı bir dönemi simgeliyorlar. Bir izlenimler, tortular, kisisel yorumlar sergilemesi: "Valentino» Yönetmen: Ken Russell / Oyuncular: Rudolf Nureyevğ Leslie Caron, Michele Philips, Carol Kane, Felicity Kendal / United Aıtists filmi (Kadıköy Ocak). bova, RusseU'in filminde grotesk, kaba kuklalara dönüşU yorlar.. Bu kurulu bebek davranışlannı sürdüren kişiler, film: gerçek bir çağ betimlenıesinden alıp götürür gıbi oluyorsa da, sonuçta donemin yapay ve yapmacığa dayalı atmosfenni vernıede başarıya ulaşıyor. RusseU, oyunu kazanıyor böylece, aba^tma yoluyla belki de gerçeğe ulaşıyor. Ve kuşkusuz, çeşitll düşsel fanteziler: Valentino'yla Patty o geoe kulUbünde öyle karşılaştı an, Valentino gerçekten de tutukevınde bır gece geçirip tecavüze ugradı mı, Nazimova Valentino'nun mezarına o görkemli küıkla mı gıt ti, Rambova bır sevici miydı? TÜm bu sorulann anlamı, öneml kalmıyor, merak edenler, gerçeği öğrenmek isteyenler Valentino Ustüne yazıU sa yısız kitaptan birinl alıp okusun dlyorsunuz. Ama tüm bu sahneler kuşkusuz sinema mi tolojisi açısından büyük 11ginçlik taşıyor, tüm üslupçu, stilize yanlan içinde bu olaylar dan, kişiliklerden, karsılaşmalardan bir sınemasever olarak etMlenmemek olanaksız. Nureyev'i Valentino olarak kabul etmenin zorluğu büe (kuşkusuz Valentino, üstellk 1015 yaş dana genç olmanın da avantajıyla, çok daba yakışıklıydı) Russellin fibninin ge nel havası içinde ko^ayca yerulen bir zorlukv. «Valentino» yu özeUikle sinema sanaöna ve sinammm geçmişine ilgJ KİMKİME K en Russell, UnlU sanat Cilara çok kışisel bır yorum getiren filmlennin bir yenisinde, bu kez uniU sessiz film Uahı Bu dolph Valentino'ya bakıyor. Tango dansörlüğünden ve jıgololuktan sinema tarihinin en UnlU baştan çıkancısına döntl şen benzersiz bir yaşamın öy küsü. 31 yılhk ömrü içlnde (18951926) hayatın bır lnsa na verebüeceği herşeye enşen, hakkında sayısız öykil efsane çıkanlan, birçok kitap yazılan, öltimU ulusal bir (ela ket naline dönüşen ve günümUze dek uzanan bir mitos ba line gelen Valentino.. Russell, bu yaşamdan parçalar alıyor, Valentino'yu ünlü Bus dansfirü Rudolf Nureyev*e oy natmakla başlayan bir dizi ctl retll seçimle özyaşamsal bir canlandırma değil, bir izlenim ler, tortular kişisel yorumlar 8ergllemesl getiriyor. (Çaykovski'nin yaşamma yaklaştı. ğı cValnız Kalpier» de oyle değll mlydi?). Ne var (d RusseU'in (kişisel olarak sevnıediğlm, tutmadığım) abartrnalı. aşın bıçlmci, kamera oyunlanna, «zoonulara, çarpıcı ışık/ses düzenleme lerine, grotesk bir ovun ttlrttne dayalı gözboyayıcı sinema sı, bu kSB, deyim yorindevss cuk oturuyor. ÇünkU Russell'in anlattığı kışı ve dönenı de, tıpkı RusseU'in sıneması gıbi: gerçek yaşamdan kopuk, yapaylığa, gösterişe, gözboyacılığa dayalı bir dönem.. Sessız film çağının Hollywood'u.. «Star»laruı perdede olduğu gıbı gerçek yasamlannda da aşın yapmacık davrandığı, her ttırden «eksantrik» davranışın sanki bir gerekiilik olduğu, ya payhğın nerdeyse bir yaşama biçımi, bir felsefe haline gel dıği bır dönem bu.. Kuşkusuz tüm bu yapay, igreü davranış ler ardında da ınsanoğlunun ezell sorunlan sürüyor gerçek insan dramlan yaşanıyor. Ama en btiyttk dramlar bilo bir davranış fetişizml içlnde boğuluyor: nerdeyse tapüan «star» Valenüno'nun, «çılgın Hollywood»a karşı ülkenin «gerçek dcğerlerinl» va «temiz Amerlkan ahlakı»m savunan bir agır slklet boksöründen da yak yedigi ringin çevreslnde gUntln moda danslannı yapmaya tcoyıılan çiftler bunu sımgelemiyor ml? Hayatı kanştığı bir skandal yuzUnden sönüp giden UnlU şişman ko mik Fatty sessiz film tannça larından Alla Nazimova, Nazi mova'yla Uişkisine karsı Valentino'yia evlenmefcten çekinmeyen eksantröc, deliflsek Rua sanat yönotment W«tw>İUa> Smefcler 2kam\U yaratıblardır. bizım ^ibi kqpalı degildır.. fh peteşıni dndıran gözlen Kan <ttifcta.do(aştr... Trahc vardır Kan dola&ım sistemı kamllan He d | Behic AK birsürüşey iliyorumdÜDmneme d