Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet 2 umhuriyet Bayramımz kutlu olsun! Ne güzel bayramdır Cumhuriyet Bayramı. Osmanh împaratorluğu döneminde devlet, monarşik teokratik temellere dayanıyordu. «Monarşi» sözcüğü, Yunanca «monos» ve «orkheln» sözcüklerlnden kurulmuştur; ilki «yalnız», ikinclsl tbuyurmak» anlammdadır, blr kişl ve adamlan tarafından yürütülen rejlm demek. Lâtince'de «monarchia», tek adamın yönetimi anlamma gelir. Batıda krala, hükümdara «Monark» denmesi bundandır. «Teokrasi» sözcüğü Ise «theocratia»dan gelme (theos kratos), toplumun tann adma din ellyle yönetilmesi, Türkçesl Dincierki. Işte Osmanlı devletinl Tann ile padlşah yönetirdi; halk sadece kuldu, buyurulanı yapardı. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ad değişikliğl olarak görmekte haklı olur. Gerçekte Cumhuriyet, ulus egemenll ğinin yasalarla perçinlenmesi, kısaca de mokrasinin kurulması ülküsünden ayrı düşünülmemelidir. 1924 Anayasasmda «Türkiye Devletl blr halk cumhuriyetidir» denmesi bundandır. Kurtuluş Sa vaşı içinde Ankara'da kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi «Hâkimlyet kayıtsız şartsız milletindir» ilkesini duyurmuş tu. Demek siyasal erkin temellnden dinsel, tanrısal nitelik kaldırılmış, bunun yerini laik bir öz almıştı. Atatürk devrimlerinin tutarlılığı, cumhuriyetin ancak çağdaş demokrasl anlayışı ile bütünlenebileceğinin göstergesidir. Atatürk'ün «Cumhuriyet erdemdir» diyerek, bu yönetim biçimine aktöresel blr yorum getirmesi ise, sanınm, bireyin, topluma ilişkin yönetimsel bir aşama ile illşkisini aydmlığa kavuşturacak nitelikte bir anlayışı yansıtmaktadır. Çünkü uygar insan ancak özgürlüğün ve esitliğin egemen olduğu bir toplumda mutluluğunu bulabilir. Ezilen, hakları elinden almmış bir toplumda bireyin erdemll sa yılabllmesine olanak yoktur. Başka bir deyişle, demokrasi ülküsüne kendini adaraış bir birey, ancak egemenlik haklarına kavuşmuş bir toplum içinde kişiliğini bulabileceği inanışmda olan insan demektir. Bunun gibi, blr toplumda tek bir kişi bile özgürlükten. eşitllkten yoksunsa, orada çağdaş bir yaşamın varlığmdan söz edilemez. Toplumla bireyin Iciçeliğini, yazgı blrliğini gösterir bu. însanlık; cumhuriyet, demokrasl dönemine büyük acılar çekerek adim atmıstır. Bu yolda belki daha da acı çekecektir Çünkft ona hakları yukardan verilmez, kendisi kazanır onları. Kurtuluş Savaşı ve sonuçlan bunun en susturucu tanıtlarmdan biridir. 29 EKİM 1982 C Ne Güzel Bayram Melih Cevdet ANDAY me karıştırılmadığı bir cumhuriyet ancak sözde var olabiltr, dahası bir aldatmacadır. Nitekim blzim yazınımızda «cum hur» sözcüğü, «cumhuriyet» kavramından ilişkisiz olarak, «kalabalık» anlamına kullanılmıştır çoğun. Şinasi'nin Reşlt Paşa için yazdığı dört kasideden blrlnde, Eya ehali1 fazlın reis1 cumhuru dizesi ile, Yahya Kemal'in, Kubben altında bu cumhura bakarken şimdi dlzesi buna örnek olarak gösterilebilir. Kalabalık anlamına gelen «cumhur»dan, halkın yönetimdekl egemenliğini gösteren «cumhuriyet»e geçllebilmesl İçin yeni bir kavramın blllncine varmak gerekiyordu. Bu kavram bize Batıdan gelmedir. çünkü halkın egemenligi ancak Amerikan (1776) ve Fransız (1789) devrimlerinden sonra ortaya çıtamştır. «Kurulmuştur» dlyemeyigim, cumhuriyet yönetimlerlnde halkın sömürülmesinin yeni biçimlerde sürdürülmesinden ötürüdür. Bu devrimlerle birlikte gerçek özgürlüğün ve esitliğin kurulduğu söylenemez. Bizde «cumhuriyet» sözcüğü, Fransızca «republlque» sözcüğüne karşüık olarak ortaya atıldı. «Republique» sözcüğü ise Latince «Respublica»dan çıkanlmalıdır. Fransızca «Petit Robert» Sözlüğü, bunun «chose publique» anlamma geldiğini belirtiyor. öyle ise «halkın malı olan yönetim demek cumhuriyet. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması için Saltanat'ın kaldınlması gerekll idi elbet. Bu ise hiç de kolay değildl Bir devlet biçiminin değiştlrilmes), devrim anlamma gelir; devrim halkm desteği ve bilinçle gerçekleşebillr. Bize bu desteği ve bilinci sağlayan Kurtuluş Savaşı oldu. Bu savaş, doğrudan Türk ulusunun özgürlüğü, bağımsızlığı, Türk yurdunun yabancı egemenliğinden kurtanlması amacma yönelikti. Blr başka deyişle, ulus ve yurt adma ilk savaşımızdı bizim. Kurtuluş Savaşı'nın, tslâmiyet, Saltanat, Ümmet uğruna yapılan savaşlardan ayrımı buradadır. Demek toplumda TUrk ulusu ve Türk yurdu bilincl doğmuştu. Kurtuluş Savaşını başarı ile sona erdiren Türk halkı, «halkm malı» olan bir yönetimden başkasına razı olamazdı. Bu ülküyü ta baştan, nerdeyse tek başına savunan Mustafa Kemal oldu. Mustafa Kemal, esinlni, Türk halkının tarihsel hakkından alıyordu. Devrimciler. ancak halklarının tarihsel haklanndan güç ahrlarsa başarıya erebilirler. Bu yüzden Mustafa Kemal, bütün başanlarını Türk ulusuna mal etmekten hiç bir zaman geri durmamıştır. Cumhuriyet yönetimini, babadan oğula geçen bir devlet erkl biçimi yerine, seçimle getirilen bir başkanm temsil ettiği bir devlet diye anlamak, aradakl ayrımı basite indirgemek olur. Cumhuriyetçillğin özü, egemenliğin ulusta olmasıdır. Yoksa seçilmiş başkanlı blr devlet de bu egemenligi halktan eslrgeyebllir. O zaman halk bu değişikliğl, bir Bilim Adammm Çağdaş Sorumluluğu.. aşlangıçta kafa emeğiyle kol emeği birdi. Insanoğlu dereyi nasıl aşacağım? diye düşünür; uygulamasma da geçerdi. Taşları sivriltmesini akıl ederse ilk silahını edinir; hayvanlan öldürüp postlarına bürünürdü. Atesi yakan ilk insanm tahtaları birbirine sürte sürte canı çıkmıştı. Kenevirden urgan yapmasmı akıl eden insan kişisel çabasıyla buluşunu gerçekleştirmlşti. Kafa emeği ile kol emeğinln birblrinden kopması, iş bölümünün sonucudur. însanlık tarihinde hem bir aşamadır; hem de sömürüyü simgeleyen bir düzenin kurulmasına kolaylıktır kafa ile kol emeğinin birbirinden ayrılması... Eskiden savaşlarda komutan, en önde çarpışan bilek gücü üstün kişiydi. Uygarhk geliştikçe komutan bllek gücünden çok savaş zenaatini bilenlerden seçilmeye başlandı. Artık komutan en arkada durarak önde savaşan askerleri yönetiyordu. • B Gerçi Batıdaki krallarla doğunun şah larım, padişahlarını her zaman bir tutmak yanlış olur. Batıda krallar genellikle zengin, aristokrat sınıflara, ailelere dayanarak sürdürmüşlerdir erklerinl. Ezilen halk bu yüzden başkaldırmış ve klmi bilgeler kötüye giden durumu, birtakım düzeltmelerle kurtarmağa çalışmışlardır. Isparta'da Likurgos, Atina'da Solon, bunların en tanınmışlandır. Ama köleler. arada blr halka bağışlanan haklardan yarar lanamazlardı. Asıl zenginliği yaratan çalışanların, arlstokratlarca sömürülmesi ve insan yerine konmaması, tarihln en düşündürücü olayıdır. Bu yüzden olacak, klmi çağdaş düşünürler, «İnsan çok yenidir» diyorlar. Eski Yunan'da, Roma'da, Ortaçağ îtalya'sında «Cumhuriyet» adı verilen kent yönetlmlerinin, bugün bildiğlmiz anlamdaki halkçı yönetlmlerle bir benzerliğl yoktur. Cumhuriyet sözcüğü, Arapça «cumhur»dan yapılmadır, halk, topluluk anlamma gelir. Bu bakımdan halkın yönetl İV£T HSVIR OKTAY AKBAL S Bu 29 Ekim Gününde... unlar işte böyle yalmz demlre, çellğe, sllah kuvvetlne dayanırlar. Bildikleri sey yalnız madde. Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetinl anlayamazlar. Biz Anadolu'ya ne silâh, ne cephane götürüyoruz. Biz ideali, imanı götürüyoruz.» 16 mayıs 1919 öğleden sonra, Bandırma vapuru Boğaz'ı kaplayan yabancı zırhlılann arasından geçmektedlr. Koca koca toplar Istanbul'a çevrllmiştir. Mustafa Kemal Paşa çevresindeki subaylara böyle der: «Biz Anadolu'ya ideali götürüyoruz.» Karadeniz hırçındır, dalgalıdır. Paşa, gemlnln kaptanına sorar: «Bu slzin Karadeniz'e kaçmcı çıkışınız?». Kaptanın yanıtı şudur: «Marmara dısına ilk çıkışımdır Paşam». «Eotayı biliyor mnsun?» şorusuna verilen yanıt ise daha umut kırıcıdır: «Ne rotası Paşam? AUah'a emanet gîdlyo, rnz. Geminln bir çok eksigi var. PusuJa yok, paraketc yok. Böyle bir geminln rotası olur mu?» Geminln rotası yoktur, ama Paşa'nın kafasında önceden çizilmiş, ayrmtılarına kadar hesaplanmış bir rota vardır. O da, yurdu önce dış düşmandan, sonra da iç düşmandan kurtarmak düşüncesidir. Bunların ardmdan da Türk insanım 'Osmanlı'lıktan sıyırıp Türkl'üğüne kavuşturmak, onu çağdaş uygarlığm bireyi yapmak, Türkiye'de çağa yakışan bir toplum düzeni yaratmaktır. Gençllğinden beri Mustafa Kemal bu düşle yaşamıştır. Hiç bir zaman işinl raslantıya bırakmamıgtır, bundan sonra da bırakmayacaktır. Yargıç General Hikmet Gerçekçi de, Bandırma vapuru yolcularındandı. 19 Mayıs 1919'da 33 yaşında bir subay olarak katıldığı tarihsel yolculuğu şöyle anlatır yıllar sonra: «Karargâh üstlerinin lıemen hepsini deniz tutmuştu. Kimse katnarasmdan dışan çıkamıyordu. Samsun'a az bir yolumuz kalmıştı. Herhangi blr terslik çıkmazsa, çok degil yarın sabalı orada olacagımızı ümlt edijorduk. Bu düşünceler İçinde güvertede ellerimle küpeşte demirini tuta tuta yürümeye çahşırken O'nun kamarasından çıktığını gördütn. Sert bakışlanyia ufka bir göz çezdirdikten sonra kaptan köşküne çıktılar.» Bandırma vapurunda hemen herkesi deniz tutmuştur, oysa Mustafa Kemal dipdiridir. ve çok sağlıklıdır «Kiyı bir ana baba güniı halindeydi. Gemimiz demir atınca coşkun gösteriler yükseldi. Hemen ardmdan geminin etrafını kayıklar aldı. Halkın bu coşkun gösterisini görünce boğazuna bir şey tıkandı, gözlerim yaşardu» Geçmiş, yitip gitmiş bir zaman parçası mıdır? Belki çoğu kez öyledir, ama her an yeniden yaşanan, hem de derinliğine inilerek, anlamı duyularak yaşanan zaman parçaları da vardır. 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Paşa'nm Samsun'a ayak basması gibi... 19 Mayıs 1919, Erzurum ve Sivas kongrelerıne, 23 Nisan 1920'de TBMM'nln açılışına, 29 Ekim 1923'te Türkiye Cumhuriyeti'nin doğuşuna yol acacaktır. 1923'ten 1982'ye kadar uzanan 59 yıllık bir zaman parçasında da Mustafa Kemal Atatürk'ün düşüncelerl, görüşleri, ilkeleri Türk ulusunun rotasmı çizecektir. 29 Ekim 1982'de bir an durup geçmişe bakmalıyız. Nerden gelip nereye vardık? Bu hesaplaşmayı tüm yurttaşlar yapmalıdır. En büyüğümüzden en küçüğümüze kadar... Kimse, yanılgılara; aldanışlara; olmayacak düşlere kapılmamalıdır. Bu ülke Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet Türkiye'sldir. Osmanlı împaratorluğu'nun çökmüş enkazı üzerinde yepyeni görüşler, anlayışlar, düşünüşlerle temeli atılmış, yüceltilmiş bir yurt... Kimse bizi geçmiş zamanın karanlığına, paslı düşüncelerine götüremez. Kimse bizl Atatürk halkçüığma dayanan bir demokratik düzenden koparamaz. Kimse «Tam Bağımsızhk» ilkesine dört elle sanlmış bir ulusun yolunu ters yönlere çeviremez... Bu. 29 Ekim gününü Atatürk'ün sözlerini, anılannı okuyarak gecirsek, en iyl işl yapmış oluruz. Açm kitaplan, söylevleri okuyun. Nerden nereye, nasü geldiğimizl bir kez daha duyun. Hangi engeller, hangi güçlükler, hangi düşmanlar, hangl çağdışı düşünceler yolunu kesmiş, ama O hepsini nasıl yıkmış, aşmış... Bize en güzel örnekleri vermlş; nasıl gerçek bir devrimd, bir cumhuriyetçi, bir milllyetçi olunur? Hepsl, onun yaşammda, onun sözlerindedir. îşte bir unutulmaz, derin anlam taşıyan blr am... Cevdet Kerim tncedayı anlatıyor: «Bir zamanlar Tttrkiye Cumhuriyetl için bbr amblem biçimi düşünüyordu. Bir aralık bu amblemln özü olarak kurt'u tavsiye edenler bulundu. Atatürk "Ne kurt'u"? diye sordu. öyküsü anlatdarak Bozkurfu hatırlatan kişlye şunlan söyledi: «Masallan bırakınız, her şeyin kaynağı insan zekâsıdur. Siz bana zekâ sembolü arayınusj» Cumhuriyetimizln 60. yılı bütün yurttaşlara kutlu olsun. «B ultan ni. Mustafa: «Yıkılıbdur bu cihan sanma ki blr dem düzele / DevİPti çerhi denî </\şa«hIil< taUh) verdi kamu müptezele (kahredici düşkiinlük) / şim dl ebvâbı saadet'ten (mutluluk . kapılanndan) geçen hep hazlle (bozguncu klşller) / tşimlz kaldı heraân merhametl lemyezel'e» diyerek bir dörtlügünde yakınıp durmaktaydı Onun «yıkılıbdur» dediği «clhan», XVIII. yüzyıl «Osmanlı Dev letl»ydi Ama bu «yıkîlma»yı önlemeye ftelince «Hazreti Şehryârl» (!) «merhameti lemyeze!«e (Tann'nm acıması) sığınmaktan b=ışka çıkar bir yol da görememekteydi. Çflnkü Osmanlı ka fası insanın «usuna (akıl) deger vermezdl Bu «kafa», İslâm dininin başka anlatımla kopkoyu bir inanç diz Kesinin yarattıgı «Re'«ül hikmet1 MâhSfenuiiah. (bil peliğin başı Tann korkusudur) Inakıyla (dogma) iyice kötörümlpşmişti. Neyse konuyu daftıtmayavnn Padi?ahm «devletin yıkılması.ndan söz ettniş olması bu vazı için yeter de artar bile. Yasincizftde Abdülvehhab Efendi 1822 1823'te Osmanlı Devieti'nin Şeyhülislâmı'dır. Özdeş grünlükte Ta tar Halat Efendi de «Devlet Kethüdası»dır. Adamlardan birincisi safça, ikincisi şevtana papucunu ters giydirebilecek guçte bir çıkarcıdır. Yaptıldannin aynntılanna girmeyeceğim ama bu iki kişi «devlet» i yıkmak için ellerinden gelenleri ardlanna koymanıışlardır. O yıllarda bunu çok iyi anlamış taşlamacı bir ozan. olguyu dört dizeyle dört dörtlük bîçimdft şövlece vurfrulamıştır: .İbni Yâsin'le Halet bir olııo / ÎUki devMi bu hâle kovdu / Biri h&leti nez'e fcan cekisîr durumi fptirîo / Ötftki ruhuna YâSin okudu!. Bu dizelerde dıle getirilen gerçek, abartma sayümamalıdır. Çünkü devlet ha çoktu ha çökecek durumdadır. Sultan II. Mahmut bereket kimi toplumsal değişikliklere hemen el attı da çökuntü bir süre ertelenmiş oldu. 8 temmuz 1833'te Çarlık Rus yası'yla yapılan «Hünkâr Iskelesi Andlaşması»ndan son raki devletin durumunuysa gene o padişahm şu açıklamasından aynca bir yorumu gerektirmeyecek biçimde çok iyi öğrenmekteviz: «Denize düşen yılana sarılır!» ••* 3 kasım 1839... Istanbul, bardaktan boşanırcasına sürekli bir yaftmurun altındadır. Çok sonralan ozan Deli Nevres'in başka bir nedenle söyledi,&i dizelere koşut biçimde «Devlpfln durumu»na snnlri «asuman» da (gök) «ağlamak.tadır. İngiltere'nin Osmanlı Devleti'ndeki Büyükelçisi Lord Startford Canning'in (17861880) «Bu filkede Reşit'ten gayrısı bir sürü ahmaktır!» diyerek göklere çîkarttıgı, Lond ra'da beynl iyice yıkanmış Mustafa Reşît Paşa (1800 1857), bir uyurgezer Kibi ağır ağır yürüyerek. «Gülhane Bahçesi»ndeki kürsüye bir hayalet gibi çıkarak, «Tanzimat Hattı Şerifi»ni okuyacaktır. Amaç gone «Devletl kurtarmak»tır. Henüz yıkılmadığından bu son blr çabadır. Ama halk bundan hiç birşey anlamamıştır. Çünkü girişimin kökeni ken disine dayanmamaktadır. Bu tepeden lnme bir eylemdir. Güvenlikle ilgili küçücük bir olaydan bunu pekâlâ cıkartabiliriz. Bir sorun nedeniyle Rumlardan birini «Aşağılık gâvur!... Seni dövmeye Gercek Cumhuriyetcilere Selam! Doç. Dr. Sım AKINCt yim de kimi döveylm!...» diye pataklayan bir bıçkına şikâyet üzerine Galata Karakullukçusu Hasan Afta'nra söyledikleri şunlardır: «Ulan ayı oğlu ayı!... Yıkarım seni falakaya ha!... Artık gâvura gâvur denmeyeceğini bilmiyor musun?» Evet. halk yıgınlannın «Tan zimat»la ilgili kanısı Hasan Ağa'nm bu tümcesindeki açıklamaya tıpatip özdeşti. Ama «devlet» n» yazık ki gene kurtanlamamıştı. 1856' daki «Islahat Fermanı>ni yn yınlama girişimi bu savımı doğrular. Çünkü o da kurtarma amacına vöneliktir. İstanbul'un bir tepesindekl anıtm altında yatan. «SPhidi Hfirriyet» dive ad takümış Sadrazam Mithat Pa sa (1822 1884) «întçilİ7 DO)itikası»na. XIX. vü7yıldakl Ingiltere Kraliçesî Alexandrine. I. Victoria'dan (1819 1901) daba fazla yandastır. O aslında «Tanzimat»! gptiren Mustflfa Reşit Pasa'vı oykünen bir kişiydi. Amacı yasadı^mca Sfdaret katmda kalabilmeyi sasrlamaktı Bun dan dniayı Mustafa Resit Paşa Tanzimat»ı get'rHiyse ben de bir «Kanuni Esâsi(Anayasa) getiririm diverek ortaya çıktı Oysa Osmanlı DQvleti'nin Anavpsası biraz hafifletılmiş «ŞeriAtı Garrâi Muhammedi»ve (Mu hammed'in guneş gib' parlayan şeriatı) dayanmpktnydı. Burada sözti «Çaftdasloş ma»nın Türkiye'de ne olduğunu çok iyi anlamış. çok da iyi ya7mış Sayin Hocam Prof. Dr. Niyazi Berkes'e bırakac0?ım: «Batılılaşma, kal kınma çabasııun birinci raundunun Tanzirnat'ta yitirll mesinden sonraki dönemltrde işler öyle gitmişti ki, artık Osmanh tmparatorlugu1nun düzeltilecek durumu, Türk halkının bunun içinden Icalkınma olanağı ortadan kalkmıştı. Türk halkı açısmdan bu imparatorluk kaldıkça o halk kalkınamaz, hiç bir reform da yapılamazHL Yn b!r! gidecekti ya «tekl. Kanuni Esasi yani halk peremenüfti davasının perpk birincî, gerekse Jkincf denemelerinin başanlı olmayışinın başlıca nedenl bu ikilemdir (dilemma)». Tşte katı ya da yumuşak •Şerlat» kurallannm cenderesine sıkışmış bir ümmete •Devri dilârâyı Mesrutiyet» (gönülleri okşayan Mesrutiyet) ya da bir «Timsâli fazilet olan Cumhuriyet» düşüncelerini (fikirlerini), «Magna Cartha»dan bu vana gelmiş geçmiş Batı Anayasalanndan birini sokmaya kalkıştınız mı ne birinciler yorleşir ne de ikincisi benimsenir. Arkadan diktatörlük ya da monarsilprde konkoyu bir «Saltıkçılık» (Mutlakiyet) yönetimi çıkagelir. 16 haziran 1876'da «Kolaftası» (kıdemli yüzbaşıl «Hâsen Bey» dönemin •Serasî<er»i (Harbiye NazırO Hüseyin Avni Paşa'yı delik deşik ederek öldürmüştü. MALİYE BAKANLIĞ! STJ. HAZlNE VE KAMBİYO KONTROLÖRLÜĞÜ Bu konuda düşürülen tarihlerden biri şudun «Rabbi Iz zet cennet etsun kabrini Çer kez Hâsen f Kameti Avni' ye ol esnada biçmiştS kefen!..» Işte bu Hüseyin Avni Paşa'nın «kamet»ine (boyuna), «kefeo» biçilmemiş olsaydı siyasal tekmeyl ataca ğı ilk kişi Mithat Paşa olacak, ardından da askersel diktatörlüğünü hemen ilan edecekti Güvenilir tarihçilerin ortaklaşa savı budur Bu olamadı. Olaydan Sultan tt. Abdülhamid fazlasıyla yararlpndı Otuz vıl sürerek saltıkçı yönetimini rahatçasma ':uruverdi Mithat Paşa'nın Kanuni Esasl»sini de Rüzelcesine rafa kaldınverdi. II. Meşrutivet'ten (1908) sonra da rugan C'Zmeli pltın m8hTnu?li], Kavser II. Wilheîm'vâri bıyıkh. Atatfl''k'ün t,anmilsTTia<îiyla «Le Simple Soldat» (Ba^it as Ver) F.nver Pasa'nm dikiatörlü&ünü unutmflvalım. XTX. yüzvılın ikinci vanMndaki Osmanlı Devletl'nhı •neyo benrediğini Rus Çar'ı I. Nikolav'm İnRiltere'nin St. Petershurg'taki dinlomaHTt baştemsildsi Sir Georsre Hamllton Sevmour'a su tflmceyle ftzetlemiştir: «Elimîzde sayrıhkh bir adam vardır!..» Tanı doğrudur. Osmanlı Dev leti'nin ayakta durabilmesi. anamalcı . elVoyucu (kaDitalisi . emptryalist) devlet^rin arasındaki çekişmelerm yarattığı patoloiik bir dengeve daypnmaktavdı Sultan II. Abdulhamid'ın bütün çabası. siyasal dengeyi her gün biraz daha sürdürmekti O bunu ancak ödün vermekle sağlayabilmekteydi Eşdeyimle ülkeyi Batılılara bir açık pazar yapmaktaydı. Belgeliğimde daha pek çok not vardır. Yukanda sıraladıklanm bunlardan rastgele bır kaçıdır. Osmanlı Devleti son iki yüz yılda her alanda bir çökmenin gittikçe artan ivmesine kendisini kaptırmış tı. Bunun birinci nedeni. kuş kusuz ekonomikti. «Mondros Ateşkesi» onun evlemsel, «Sfevre Antlaşması» da sivasal tüzel bakımdan son bulmasmı noktaladı. Atatürk Osmanlı Devleti'nin bu gidişini daha «Erkanı Harbiye Sınıflan»nday ken çok iyi anlamıştı. Ölmeye, yıkılmaya hüküm gly miş bu «Devlet»le hiç birşey yapılamazdı. Yapılsa onun içerisindeki temel öğe olan Türk ulusu ancak kurtarılabilirdi. Bu öğe beş para bile etmez Osmanlı ümmetçiliğin den anndınlıp «layik» blr «Cumhuriyet»le taçlandınlınca, rejimin işlerl'ğinden kuşku olmayacağı gibi. Türk halkı da «çağdaşlaşma» yoluna giriverecekti. Bir görüşe göre Türk Kur tuluş Savaşı'nm bir lîderl, üç öncüsü vardır. Lider Atatürk'tür. öncüler, Kazun Karabekir, H. Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy'dur. Türkiye Cumhuriyeü ne «flncüler»in ne de sonradan bunlara eklenenlerin yapıtıdır. Onu yalnızca Atatürk kurmustur. öncülerden birinin (Orbay'm). buna karşı çıktığını da tarih ekini olan herkes hilir. Layik Cumhuriyet, padişahhgın tinsel dayanagı clan ümmetçiliğin hepten kar şısmdadır. O çeklnce (tehllke) karşısmda «îçinde bulunulan durumları, koşull»rı asla dflşünmevecek», «Okri hür», «lrfanı hür», «vlcdanı hür» genç yandaşlar ister. Cumhuriyet'e bağlıhk Atatürk'e baghlıktır. Gerçek Cumhuriyetcilere selâm!... Atatürk düşmanlanyla kolkola sahte Cumhuriyetçilerden de Eski Yunanlılarla Araplarm, bllimin emekleme döneminde katkıları olduğu söylenir. Daha sonra bu yoldaki yargıların çok abartmalı olduğunu ileri sürenler de çıkmıştır. Gerçekte bugünkü niteliğiyle anladığımız bilimin tarihçesi kısadır. Kapitalizmin tarihiyle bilimin tarihl eşit sayılabilir. Kapitalizm kafa emeğiyle kol emeğinin karşıtlığında da önemll bir aşamadır. Bilim toplumsal bir kurumdur. Sosyal ortamın dışmda oluşabilen bllimi düşünebilmek için kişinin bilincsiz olması gerekir. İnsanoğlu, bilgilerini sistemleştirebildiği ölçüde bilime yakınlaşabilmiştir. Doğanın, toplumun, düşüncenin yasalarına ilişkin bilgilerimiz bütünleşip bilgiler arasındaki bağmtılar kavrandıkça bilim ilerlemiştir. Bu ilerleyiş durmamıştır: durmayacaktır. Evreni kavramak ve doğaya (toplum da doğadan sayılır) egemen olmak için insanoğlu usanmadan emek harcıyor; gerçekleri buluyor, doğruları arıyor. Dünbugünyarın çizelgesinde gerçeklerle doğrularm durmadan değiştlği görülüyor. Bilim sürekli devinim içindedir. Bilim ne bir bilim adamıyla noktalanır ne de insanlığın bir aşamasmda donup buzlaşır. Yalnız bilim değil, bilimsel yöntemler de gelişiyor. Bu değişkenlik içinde gerçeklerle doğruları algıladığımız oranda bilimden söz açabiliriz. Çağımızda bilimsel teknik devrim. olayı daha kapsamlı boyutlara oturtmuştur. Bilimsel teknik devrim, bilimi hem sosyal uygulamada daha etkin bir araç niteliğine dönüştürmtiştür; hem de toplumsal değişimle biltmsel değişim arasında daha sıcak ilişki kurmustur. Bilimin başdöndürücü deviniml, spekülasyonlara da yol açabilir. Ne var ki hayat yaşanmakta; yaşam yürümektedir. Bilimsel yöntemlerle saptanmış gerçekleri ve doğruları doğada uygulayarak sınamak zorundayız. Üzak bir gezegene attığı uyduyu hedefine oturtan bilim adamı, gerçeği doğrulamış; doğruyu kanıtlamıştır. Yepyenî bir operasyon yöntemini kullanarak hastasmı kurtaran hekim kuram ile uygulama arasındaki Sırat köprüsünü aşmış demektir. Bilimsel yöntemlerln gelişmesi kuşkusuz lnsana daha geniş ufuklar açacaktu*. Kafa ile kol emeğinin birblrinden ayrılması insanlıkta kuşkusuz bir aşamayı simgellyor: ama bir tehlikeyl de vurguluyor. Kafa emeği (ya da beyinsel üretim) yolunda çalışan bilim adammın kol emeğiyle çalışan kitlelere dönük bakışı, sömürü düzenini kurmuş egemenlerin yararına olmamalıdır. Bilimsel teknik devriml dünyadaki haksızhkların sosyal adaletsizliklerin silahı gibi kullanmaya yönelik çabaları azımsamak doğru değildir. Bilim adamı çağımızda sorumluluğunu bilen kişi olacaktır; çünkü sömürüye hizmetin özürü yoktur. Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş.adına NADİRNADİ CenelYayınMüdürU MüesseseMüdurü YazıİşlerıMüdürü HASAN CEMAL EMİNE UŞAKLIGİL OKAYGÖNENSİN AHMET KORULSAN YALÇIN BAYER , ALİ ACAR Giriş Sınavi Malîye Bakanhğı Hazine ve Kambiyo Kontrolörleri Kurulu'nca Stj. Hazine v e Kambiyo Kontrolörlüğü giriş smavı açılacaktır. Smavı kazananlar. üç yıllık staj dönemi sonunda «Yeterlik Smavı.nı da kazandıklan takdirde Hazine ve Kambiyo Kontrolörü olarak göreve devam edecpklerdîr GIRIŞ SINAVINA KATILABILMEK IÇIN: A> Devlet Memurlan Kanunu'nun 48. tnaddesinde yazılı niteliklere sahip olmak; B) 11.1982 tarihinde (30) yaşını doldurmamış bulunmak. G) Siyasal Bilgiler, Iktisat. Hukuk, Işletme. ODTtl, İdari Bilimler Fakülteleri ile Iktlsadi ve Ticari İlimler Fakülte. Akademi ve Yüksek Okullan ya da bunlara eşitliği Millî Eğitim Bakanlığı'nca kabul edilen benzeri Yabancı Fakülte veya Yüksek Okulların birinden mezun olmak. gerekmektedir. Yazılı smavlar 78 ve 9 aralık 1982 tarihlerinde Ankara ve Istanbul'da yapılacak, yazılı smavı kar zananlar Ankara'da sözlü smava ahnacaklardır.. Sınava giriş koşullan ve smav konulanm gösterir broşür, yukanda adlan geçen Öğretim Kurumlanyla Ankara'da Maliye Bakanlıgı Hazine ve Kambiyo Kontrolörleri Kurulu Başkanlığı'ndan. Istanbul'da (Maliye Binası Kat: 1 Karaköy) ve Izmlr* de (Halit Ziya Bulvan 20/5) Grup Başkanlıklan'ndan, İçel Kambiyo Müdürlüğü'nde Hazine ve Kambiyo Kontrolörlerinden bizzat veya mektupla sağlanabilir. Başvurulann en geç 19.11.1982 günü çalışma sa atl bitimine kadar. gerekli belgelerle birlikte, Mal!ye Bakanhğı Hazine ve Kambiyo Kontrolörleri Ku rulu Başkanlığı . Ankara adresine yapılması ya da anılan tarihte belirtilen adreste olacak şekilde posta ile gönderilmesl (Postadakl vaki gecikmeler kabul edilmez) gerekmektedlr. (Basın: 23428) • 7078 • Yazı işleri Müdür Yardımcısı HaberMerkezi Müdiirü Mızan paj Yönetmenı • TEMSJLCILER • ANKARA : • İZMİR : • ADANA : SERVİS ŞEFLERİ * YALÇIN DOĞAN HİKMET ÇETİNKAYA MEHMETMERCAN Istanbul HaberlerirSelahattin GÜLERDış Haberter j Ergun BALC1 Ekonomı: Osman ULAGAYYurt Haberleri • Barbaros GENÇAK Kültiir: Aydın EMEÇ . Magazin • Yalçın PEKSEN Düzeltme: Konur ERTOP . Araştırma: ŞahinALPAY BÜROLAR KonurSokak No. 24/4Yenişehir ^ANKARA. Tel:1758251758 66ldare:18 3335 Halit Ziya Bulvarı No: 65/3 İZMİR Tel:25 47 09131230 Atatürk Caddesl, T.H.K Ijhanı Kat2/13ADANA Tel: 14 550 19 731 Basan ve Yayan: CUMHURİYET Matbaacılıkve GazelecülkT.A.Ş. Türkocağı Cad. 39/41, CağaloğluİSTANBUL P.K.: 246 Istanbul, Tel: 20 97 03 (5hat) TAKVİM . IMSAK 5.43 GÜNEŞ 7.25 ÖĞLE 12.58 İKİNDİ 15.49 29EKİM1982 AKŞAM 18.09 YATS! 19.41