17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CCRT U'ÎÎH'JBTET 5 M*Yi5 1977 J.BDMBAZ TURHAN SELÇUK YAYLA FakirBAYKURT Kallop elini uzattı, Çakırla tokalastı Hocabey, sonra gelfp yeruden uzandı «ezlonga. .Sen burada otur: Ben de hazırlığiraı göreyun. Üç yaşma basmış, ama hıç oglagı olmamış. .iazdan kısır.lanm var. Keçi diye yemezlik etme sakın Bu yaylaıun keçisidir. Mis gibidir eti. Kekik falan serperiz üstüne. Saç kavurmasından başka, korlu kdzde küîbastı da hoş olur. Dersin ki: >Bay Çakır cosup bır daha kesse:» Iyice tavlandırıp göndereyira setıi.. Çocuklar nerdeysc gelirler. Yol biraz yokuş da...» S SAÇ KAVURMASI Teknecik'ten yukan vurdular. Yol iyice yokuşladı. Keybeler kayıp inecek oluyordu. Bir sepett« koruklar vardı, dökülecekti. Eşefci usulca durdurup sepetı çozdü Güîran. Çözdü. koluna aldı. Bir de torba vardı sırtında. Bir torba da Şevket'in omzunda asılıydı. Teriemişierdi ıki kardeş. Baktılar, kabaianndan kabalarından eşek de terlemişti, sızıp iniyordu sulan. • İki eşeğin götüreceğ: yiikü. bir eşeğe sardık, ayıp ettik!» dedı Gülcan. Şevket gerideydi, anlamadı ablasının dedigini. Bir ysndan da, «Daâh!» diye dtlrtüyor, vııruyordu değnegi. «Geciktikl Dedem kızar. .» Yol yükseldikçe teri artıyordu. Salkım Suyu'ndan içmedi. Kardeşine de içirmedi. «Terli terli içilmez, hasta olursun!. dedi. Manastır Yıkığı'nı, Kadın Bayın"nı geçtiler. Az bir yollan kaîdı. oturup dinlenseler iyiydi. «Sırtımız ıslak, iişürüz!.» dedi, dinlenmeyi de kaldırdı Gülcan. Ablasının disiplini sıkı geliyordu Şevket'e. Bir yandan da babasmı düşünüyordu. Ne zaman kesin olarak dör.ecekti? Bir daha gitmese o:maz mıydı? Burada kazanç yok muydu? Dünyada bu kadar varsıl ulus varken. Türkiye niçin yoksul? «İnsanlann varsıl olmasında iş yok, ulus varsıl olmalı!» diye bir düşünceyi toparlamağa çalışıyordu kafasında. Ama nasıl deyimleyecegini bilemiyordu. Belki Hocabey yapardı. Hocabey, babasının çalıştıgı şehri görmüştü muhakak. Amsterdam'a da gitmişti. Aca'oa nasıl konuşabüirdi onunta? Dedesi çok sarıyordu başını. Bır gün sokulsa, içindekileri sorsa çok mu ayıp olurdu? Güîcan bekledi kardeşini. «Ver torbayıl» dedi yetişince. Alıp eşefe astı yeniden. Kendi sırtındakini de astı. «Yoleıs bitti: Götürebılir .. Ama geciktik: darılır dedem...» Göğsü inip kalkıyordu Şevket'in: «Gene iyi geldik, ögle olmadı! Köy bu, dünyanın yolu, bilmiyor mu?.» Morsay'ın altma gelince eşek hızlandı. Lâdinlerin arasından geçip açıkhğa çıkınca, Hocabey'le konuşmakta olan Çakır fırla..d;. «Geldiler, geldiler!... dedi. Yükü yıkayım, sonra hemen 1nsın kesece&im. Çabuk hazır edeceğim kavurmayı...» Hocabey de kalkacaktı, kalkmach. Şaklatü parrnaklanm. • Bir dakika bakar mısın? Sen bizi çok mahçup edıyorsun Bay Çakır: Ama madem kes,eceksın, saç kavurması yap: bir de şişler var bende, şişkebap da yapabilirız. Kcizün üstünde çok güzel olur. Aralarına domatesle pathcan da dizeriz. Istersen giderken sana bırakırım şişleri. .» Bu sefer de Çakır uzattı elini, tokalaştüar. Tokalaşma uzamasın diye elini kurtanp koştu Çakır. Koca Cevız'in dibinde karşüadı Gülcanla Şevket'i. «Aferim benim dedeşlerime!.» diye coşkuyia gürledi. «Şimşek gibı gidip celdmiz: Yola bakıtmadınız dört saat. Fakat nıneniz görmesin, çok yüklemiş.siniz. Köyde bir şey kalmamış.. • Hoşlanmıştı, övgüsürsü sürdirüyordu. Kamcrana çıkn çadırın ör.üne. Ocakta büyük gıiğüm ısmmıştı. Tcrleyip gelirler. Ister giysı degiştirir, ister yüzlerıni jıkarlar!» dıyordu ama yük yıkıldıktan sonra hiç o yanlı olmadı Gülcan: Şevket'i de alıp Başpınar'a gltti. Çarpa çarpa yıkadl elini yüzünii. Güneşin altmdan yiirüdü. Girmedi çadıra, kuruyuverdi giysılerı. Her şeji çadırın diplerine sıraladı Kamerana. Şişeleri de selenin ardına koydu. Ocaktaki suyu gördü Çakır. <Hazır ısınmış su varken. kısırı tutup getireyim. Kesivereyim, bır an önce paklansın. Kendim de özledim taze eti!» dedi, eşeği Koca Cevız'in dıbıne buğiamağa götürdü. Oradan da agıla geçti çabuk. Cç "aneydi kısırı. En iyisi dört yaşında olanıydı, ama üçünn» olanı tuttu kulağından. Çıkmak ıstemiyordu nedense. Çakır gozlü bır kısırdı. Duduş'tu adı. Çoğu malın, çofu eşyanın adı arjı^'.nda bir insan adı takılmıştı buna. Hızla çekti, çıkardı agıldan. Yavaş vavaş öğle olup şrelirdi. Bir iki daha direnecek oldu kısır. Daha hızîı çekti. Yoksa kucaklayıp götürecekti. Gerek kalnıadı. Çakır kesinlikle çekince tıpış tıpış yünidij. Dutun dibine getircii. • Kameranaaa'. Zeke geliiin!..» Bagırdı içeriye. «Et bıçağını verin, masatı verin!.. Biriniz de bana yardım edin bakayım..» Şevket'le Gülcan oturayorlardı. Biraz d:nlenmege hak kazanmışlardı. Zeke. bıçağı, masatı alıp çıktı. Bir de ip koşturdu ardmdan Kamerana. Çakır. ayaklarını baglayıp devirdi kısırı. Sonra sırtını dönüp bıçagı bileai. Şevket çıktı o sırada. «Küregi bııl dedem, küregi.• dedı. Çocuk küreğı koşturdu. Tepti bir iki. Bır taşı kaldırdı. Bir teneke s,uvu alacak kadarlık çukuru kaziverdl hemen. Sonra, «Geri duriuı:. dedi. Tanrının tanıklığını dileyen arapça dııayı okudu, tekbır getirdi. Son kez besmele çekip bıçagı çaldı. Kanırdı başını arkaya. Meleyecek oldu kısır. Bulamadı o (ırsatı. Yeniden çaldı bıçağı, derisine kadar kesti, ayırdı başını bovnundan. Bastı. beklettı. İyice boşaittı kanmı. Sonra ayaklannı kesti dizlerinden. Arka bacağından yardı derisini. Yüzmeğe başladı. Siniyı geririn bakayım. Sıcak sııyu getirin...» .Biraz yüzdü, öbür bacağma geçn. Tulum çıkarmamı ister misin Kamerana?» • Oyalpmazsa çıkar, lâzım olur...» Kaldırıp dutun dalına astı kısırı. Başladı tulum çıkararaic taze eti soymağa. Zeke gelin koştu, siniji, suyu getirdi. Hocabey kalktı şeziongtan. Giydi iistünü. Kısırın vüzündüğü yere seldi. Bereketlı olsun be, etiniz yağlı olsrun...» Giildü Çakır. .Nerden bilirsin bizim köy hocalarımn sözlerini:.» <Ees: az çok biz dc hoca fayüınz...» • Ama siz ayn hocalarsınız..» Elini Kamil'in başına koydu Hocabey, okşadı. • Biimece bihr misin sen? Sordu Kâmil. «Bilirdim unuttum. Sen bilir misin?» «Bilirim ..» «Snylesenp ft:r tane!» .Da#dan geli seke seke, kızıl üıüm döke döke...» • Ne bu?» (DEVAM1 VAR) BÜYÜK ŞAŞKINLIK (olay öyküler) Nevzat ÜSTÜN Gezginciler çoktan glttt. Assosda şimdi kımseler vok. GürültülU çılgınlık. >>erini Doga' mn devinımine bıraktı. Kimsecık ler yok derken, gezginciler yok demek istiyorum. Yoksa, Behramkale'nin balıkçıtarı Assos'ta lar. Ahmet Emin burda, Mevlüt burda, Mevlüt'ün kansı agları onarıyor. AJadayı burda, kansı kızı ve oğlu ;le... Yahya baük arıyor. Ibrahim Kapfan, yukanya yani Behramkale'ye hiç çıkmi3"0r. Fatma burada, teknesinin başında. Hava kıpırdar kıpırdamaz de nize açılacak. Tek başına oalık turmaya gider Fatma. Kolay değil, üç sağır çocugun, sessizlikler dünyasının çocuklannın karın ları doyacak. Oğlunu sagır ve dilsizler okuluna yerleştirecegiz Fatma'nın. Kızlarını vermek istemiyor pek. Yarım yamalak konuşur Fatma, o da iyi duymuyor. Işıl ışıl gözleriyle bakar yüzürae. Denizden böylesine korkmayari insan az bulunur. Ekmek, namusla kazanılır burada. Valni7ta emek ve namus... Emegin namusu yâni... Bitti. Gezgıncilerin yapay çığlıklan yok. İlle de eglenmek gereictifcine inananlaruı, gelişi güzei davrauışları da yok. Aklıma yaz geliyor. Assos'un a^uç içi kadar tooragı üstündeki yaz. Döş bağır üryan büjük kentlerin, çevrelerinin bas kısından kurtulmayı amaçlamış bir yığın insan geliyor aklıma. O•zelLıkle Avrupalı gozgincıler bir <le onlara özenen Ankaralı bürok ratlar... Çeklerin bir ata soni \ar: «Sonradan olma Türk serçek Türk gibi degil. kötü..» Ankaralı bürokratlar da öyle. Durmadan bağırmayı, durmadan çıg îık atmayı her türlü zıpırüjı ujgarlık sanmaktalar. Şarapla ekmeği gövdelerinin bir parçası gibi yaniarında taşırlar hep. Akıilarına eseni yaparlar, çok paraları yoktur. İlle de eglenmek gerektiğine inananların, gelişi güzel davranışları da yok artık :l t I • • t /: l UÇ m \ BOIÜK Batıh gczgincileri ıiç ayn b<ilükdür. Birinci bölük gençlerden oluşur. Bunlann istedıgi ken dilerinden çevrelerinden kurtulmaktır. Gelişigüzel yaşarlar. .Şarapla ekmeği gövdelerinin bır parçası gibi yanlarında taşırlar hep. Akıilarına eseni yaparlar. Çok paraları yoktur. Nerede akşaın orda sabah. Sab&hları sersem ta\uklar gibi aynı davraruşı üç dört kez yineliyerek dolanırlar ortalıkta. Akşamdan kalma şa rap gövdelerinden daha çıkmadığmdan, neyi nereye koyacaklanm bir türlü bilemezler. Toza, toprağa bulanınış uzun saç ları, oreterı bur.ılan yırtık giyitleri, çıplak ayaklarıyla ortaiıkta yorgun argın doîaşırlardı. Ötek:ler. yâni motellerde yasayanlar, zenein Avnıpalıiar, bir parça utarurlardı onların varhğından. Kesinlikle ilişki kurmazlardı. Yal nız baldırlan değil gövdeleri de çıplak olanlar bu durumu çok iyi değerlendjrdiklerinden başla n sıkışmca Türklere ba$ vurmaJT daha bir uygun göriirlerdi ken ılilerince. Zenginler, lastik botlanyla, film makinalarıyla, dürbünleri tüfekleriyle, taşınır televizyonlanyla gerçek Avrupahnuı kenditeri olduğıınu çevreierine bıldırirlerdi. Akşama yiyecekleri balıklan sabahtan ayınp, avuç içi kadar mayolanyla denize giderlerdi. Yanlarında çeşit çeşit guneşyağı bulunur. Birbirlerini buniarla bir glizel oğar 1 lar, gülüşiirlerdi. Ötekiler deniM bils girmezler. Girseler de, dummzlardı denizde. çardakların altında öbek öbr'r güneşin batmasmı beklerler di. Çünkü, o saat şarabm içiime saatıydı. Bir zurnacı vardı buralarda, çalardı. zurnası hiç durmadan zurnâ düşünmezdi, zurnacı Esmer zurnacı para falan da nı üflemeye başlaymca... atmaya yetermce göbskleri olmadıgından mı, yoksa bu böbek atma lşlemini kıvıramadıklanndan rm kalçalannı kuru tahtaîar gibi bir o yana. bir bu yana götürüp getirmekten başka hiç bir şeycikler >apamazlardı. Ekmekle şaraptan oluşan yemeklerini bvı arada oynayarak yer'erdi. Balıkçılar dayanamazlar. üç beş melin, bir ıki kupa bahğı korlardı önlerine. tlk giinler ügimi çekiyorlardı. sonunda sıkıldım, Bır ikisi ile konuşmajT bile denedım. olnıadı. Acemi kaçalar, ilginç oirna nıt«liklerini çok çabuk vıtırdiler. OZGÜR OIMAK Neye özendiklenni anlayamıyordum. İstedikleri özgur olmak mıydı, teknolojik uygarlığın getirdiği bunahmları geride mi bırakmak istiyorlardı. yoksa yalnızca bir serüven miydi omaçladıklan!.. Yaşanılıp geçilen, başıboş bir yaşam parcası mı?... Kim bilir, belki de tümü birden bunlann. Assos yıkıntılannın arasmda, cinsellikten uykusuzluğa kadar varan bu tür davranışlar hoş larına gicüyor olmalıydı. Şimdi nereler?... Stokholm Metrosu'ndan küçük bir kulubede, durmadan bilet satan ve durmadan öreieri kroniarı istiflemek zorunda olan genç kız buradaki deliborak kısmıdır!.. Hamburg'daki bir bankanın demir parmaklıklan ardında elektronik gereçler arasmda terîeyen oglan bu oglan mıdır?... Her türlü kurala bosverer. ttaîyalı genç kız nereriedir simdi? Bir Okol'da çocuklara dersler mi vermektedir!... Bilmeme?. ZENGiNlER DAH4 BİR... Zenginler daha bir Helen hayranıdır. Her şeye o gözle bakarlar. Bilgin sanırlar kendilorini. Çevreleri ile ilişkiler: hiç yoktur. Okuüarda kendilerine öğretilmiş olan yanhs bilgilerle yliklü, şaşkın kişılerdır çoğunlukla. Kendilerine sormadıklan tek soru şudur. Bu kryilar Helense neden biitün bir tarih bu iki kıyınm karşılıklı sa\aşlarından soz etmektedir. Neden Platon lyonyalı yazarlann kıtaplarınm yakümasını utanmadsjı salık vermek durumuna düşmüştür? . TARtH MGRU MU! Btıralann tarihinin doğm olmadığı kuşkusu vardır bende hep. Bir Avjsturyalı kadın vardı, çınlçıplak gırerdi denize Behramkale'nin köyiüleri saygıs:zlık olmasın diye, onun denize girdiğı yerlerden uzak dururlardı. Çünkü. gezgincilere saygı gerek. Kad:nın bu saygıyı hiç anlamndıfını ve onlann bir parça saygısız olrnalannı istedi^ini nereden biisinler .. Gezgincilerle axalarır.cia çaydam bir duvar vardır. Birbirlerini görürler. Birbı: leri ile Cel kol) dili Ue anlaştıklannı bile sanırlar. Ne var ki, o saydam duvarı aşıp birbirlerir.e varamazlar. Duvar öylesine saydam, öyiesıne esnek, öylesine kaygandır ki, dıştan bir bakısla hiç bir şeyi engellemez. Hiç bir seye de izin vermez. Güluşmelar. sanlıp öpüşmeler. dost luklar C!) Iki şişe şaraptan sonra yıkılmış. yok olmuş cibi olur du\tır. Şarabm ve cinseıli gin tannsı gücünü yitırince. duvann oldugu Sibi durduğu çıkar ortaya. PE5İN YARGILAR însan. jabancı ülkede kendi ü! kpsinde olduğundan daha bir iyiriir. Daha uysal, daha bir hoş frörülü ve daha uygardır. Pe şin yargılarını içine gömer. Çevresi ile ilişkiler kurmayı amaçlar. sonuna kadar gidemaz ama... îbrahim Kaptan diyor ki: «Dog dugumuz gün sabah oldu. öldügümüz gün de akşam olacak.:; Kocaman bir günü, bitmezmiş gibi görünen bir günü yaşamakla görevli kelebeklere benziyomz. Gün bitecek ve gece gelecek Gü nü el yordamı üe şöyle böyle anlamaya çalışıyorvız. Yeter'i rieöil se de bil.eilerimiz var. Geceyi hiç tanımıyoruz. ölüm'ün kimilerine korkunç görimmesi de bundan. ÜÇÜNCÜ BÖLÜK Gezgincilerir. üçüncü bölüğü, kötü. Orüar gezginci de değil aslında, gezginci kıhğına bürünmüş çapulcular. Hep örenlerde dolaşıyorlar. Aradıkları. eski paraiar, götürebilecekleri yontulardır. Behramkale'nîr. bekçisı. Hüseyin ışinin önen;it;T büen, cioğru b;r adam. Kaç kez yakalamış boyle lerini. tlk davranışıan. para keselerinı açıp yesıl yeşil marklan sunmak olurmu?. «Al. alabildigin kadar a.1. Üç jiiz, bes yüz, bin... Al...» Bu ış sokmedi m:. Hüfpyin na ralara el siirmedı mi bu kez eriep sizlik. İnsvn hakirn. Dara:an:ı ya da öteki eski vapıtlann Yunanistan'dan alınmış olduği;r.u öne sürmeler .. fYunan sözcüfünün aslı Farscadır) Eiınde mavın arsma ararı iîe yakaianan hiri. sonunda Türklerin barbar oiduklarını bfjtün Avrupa'ya yayacağını söyleyerek kurtulmaşı denemiş. başarmış da... Sanırım Korkunç bir lodo* ortalıjh «1lak bullak edıvor. ttslçalar •'•.dil Ii Ada^ı yanından biiyüyerek ?e liyor. OğretniPnın Kayıfcı dep;7:>. Oğretmen ortaiıkta vok. Mevlıir, Yahya. Ahmet Emin. îbrahnn Kaptan oğretmer.in kavıŞını karnya çekivorlar. Denizin yasası bövle. Kocr. kayık bogıılmaktan kurtuîuyor YARIN YUNUS BALIKURI ÎLÂN HATAY DEVLET ÜRETME ÇiFTÜĞi MÜDÜRLÜCÜNDEN 1 îşletmermzde mevrut •iOSim Kğ Balyaiı Extra Elyaf pamuk. :'74.4IW Kğ. Srandprt 1. "Balyalı Elvaf pamuk. S.'S.MS Kğ Stanaart 2. Bajyaiı Elyaf pamuk ve 28.220 Kğ. Linter pamuk, açık artırma suretiyle satüacaktır. 2 Açık artırma 13.5.1977 günü saat 14 afcla ÇıitlıK ıdarf binasmda AlımSanm Komısyonu huzurunda yapılacaktır. 3 Bu ışlere ait geçlci teminst 1.59j.3(*). TL. oiup. Toplan muhammen bedelı 21 12S îao. TL d:r 4 Ihale iie ilgilı Şartname DU.Ç. Genel Müdiirlüeiinden. Adana Ticarrt Borsasında. Antakva Fpknik Zı raat MüdtirlUgiinde ve çiftlık merkrz;r.rie gön:lebılır (Basın: m ZUCNAÜ Bir zurnacı vardı buralarda, hiç durmadan zuma çalardı. Esmer zumacı para falan da düşün reezdi. Ötekiler, oğlanlı kızlı rur nacının gelmesini beklerdi. Zurnacı zurnasını ilflemeye başladı mı, ne bir çağn, ne de bir başka şey, hiç bir şey beklemeden ortaya çıkarlar. yandan daha çok soyur.uk. başlarlardı göbek TiFFANY GARTH Ş UOEJUi"K İS1BMİ VÖEÜVI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle