17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DÜKT CUHHURİYEI 20 Maıi 1976 vfcD£ JLPÎ. AMA DA Bifc Siitt DAHA ABÜULCANBAZ VATAN DEDİLER Talip APAYDIN 105 Dinle bak ne diyeceğim? İçıme öyle doğuyor. Ben köyUmil bir daha göremiyeceğim. Gözümde gittikçe siliniyor. umüdum azalıyor. Neden dersen, anlatması zor. Çocuklanmm yürünü bile unuttum. İnsan bazan öyle olur. Boşver. Çoluk çocuk düşünecek zaman degil şimdi Bakarsm herşey bırden düzelir. Düşmanı burada bir bozduk mu gerisi çorap sökügü gibi gıder Inşaüah . Haniydi o günler Durup düşman tarafına dikkatle baktılar. Bir ıslık sesi duymuşlardı. Neydi bu? Yere çömelip beklediler. Karanlıkta hiçbir şey görünmüyordu. Yalnız tepelerin üstü düz bir çizgi gibi, belli belirsiz farkediliyordu Yonan devriyeleri her halde. Birbirlerine işaret veriyorlar. Ne işareti? Bilmem Gacur gucur gürültüler duyunca tekrar durup dinlediler. Ulen bu dürzüler baskına gelmesinler? Mahmudun kuşkusu artmıştı. Yere eğilip baktı. Ayak sesleri duyuluyordu Bu tarafa geliyorlar Birlige haber verelim. Yok camm, karanhkta nastl gelirler? Sus, dinle: önlerindeki derenin içi insanla dolmuştu. Sessız bir kımıltı usul usul yaklaşıyordu. Koş, birliği uyandır Haceli, çabuk ol! Tüfegin güvenliğini açıp derenin içine bir kurşun sıktı. üğultu yükseldi. Iki yandan ateş edildi. Geride uyanabüen askerler fırladılar. Kalkın. baskma ugradık! Çabuk olun! Haceli bağınyordu, Tegmenim. geliyorlar! Tepenin arkasındalar! Tüfek başına! Süngü ta»k! Sessiz olun. Tepeye marş maarş! Derenin içinde bir uğultudur gltti. Sen sen... Nöbetçilere yardım edin. Atlan birbirine baftlayın! Geriye götürün, çabuk olun! Tepenin yukanlarından gürültüler yükselmişti. Süngü savaşına girildiği anlasılıyordu. Vay ağzına: Bu karanlıkta. tüü . Iyice yaklaşılmadan karşındaki gâvur mu, Türk mü anlaşılmıyordu. Teğmen Galip şasırmıştı, sağa sola koşup duruyordu. Tabur komutanmı bulmak olanaksızdı şimdi. Ne yapacağına kendisi karar veımeliydi. Tepeye yukan kojtu, Yaat! Yaklastırmayın, ateş edin! Durmaym! Karşıda tepeye çıkan düşman askerlerinin karaltısı göğe vurdugu için kolay görülüyordu. Tarak dişi gibi yan yana geliyorlardı. Ah b!r makineli tüfek şimdi ... Tarayacaksın dürzüleri. Konuşma, ateşe devam! Epey kayıp verdikleri arüa«ılıyordu. Gene de üstlerine dogru geliyorlardı. Süngü savaşına girilecekti çaresiz. Mahmut ter içinde kalmıştı. Başmı eğip son sarjürü de mermi yuvasına doldıırdıı. En yakın karaltıya nişan alıp tetiği çekti. Adamm devrilüıgini gordü. «ÇokJar. diye düşündü. Geri çekilmeliyiz.» Tegmenim' Teğmen Galip birüeriyle konuşuyordu. Sesini ayırır gibi oldu, Sürünerek o tarafa kaydı. Tegmenim, çoklar. Mermi de bittl. Büiyorum çekilecegiz. Belli etmeyin, teker teker çekilin. Alacakaranlıkta orta'.ık ana baba günüydü. Sag yanda kılıç şakırtılan duyuluyordu. Süngü savaşıydı bu. Teğmen gene ikircikli durum da kaldı. <Pizim çekilmemiz olmaz» diye düşündü. Çekilme. bekle! Ateşe devam et! Oradan oraya koşu'ordu. Geride bir pat'.rtı duydular. Piyadeler gelmişlerdi. Koşarak siperlere girdiler. Süngü takmışlardı. Hay ya.şayın kardeşler. sıkışık durumdaydık. Ateş birden yoğurüaştı. Biraz sonra kalın bir ses bağırdı, Hüruum! Süngüyü uzatan fırladı. Bir çatırtı başladı. Bagırıp çağıranlar, yıkılanlar, inleyenler... Kendilerini belli etmek için habire bağınyorlardı. Vur kardeş, vur gâvura! Din hakkı için, vur! Seni orospu dölü! Ne kadar sürdü? Ortalık aydınlanmaga başladı. Tepenin üstü, şiperlerin içi ölülerle yaralılarla doluydu. Bazılan yaralanmış, yere uzanmış, hâlâ süngü kullanıyordu. Molla Mahmut bir düşman askeriyle uzun süre boguştu. Kendişi gibi çevik bir adamdı. Bir türlü altedemedi. Elinden süngüsünü düşürmüştü ama kendi tüfegine yapışmıştı. O çekiyor. bu çekiyor. bir türlü kurtaramıyordu. İlusi de soluk soluğa kaimışlarciı. Bir ses duydu. Mahmut, egil! Tanıdık bir sesti, birden eğildi. Tak tak! Bir tabanca sesi. Yunan askeri alnmdan vuruldu. Yıgılıverdi kucağına. Mahmut tüfeği çekip aldı, fırladı geriye. Teğmen Galip yerdeydi. Elınde tabanca. karnmı tutuyordu. Hafifçe gülümsedi. başmı salladı. Bir anda olup bitti bunlar. Sonra Mahmut tekrar süngü sallamağa başladı. Yunanlılar çok kayıp vermişti. Ayakta kalabilenler geri çekildiler. Bozguna ıığramış gibi kaçıyorlardı. Toprağm üstü can çekişen. inleyen yaralılarla doluydu. Mahmut koluyle yüzünü sildi. Teğmeni aramak için geri döndü. Ölülere yarahlara basmamağa çalışıyordu. Kan kokuyordu her yer. Toprak çiğnenmiş. delik deşik olmuştu. Kuru otlar ezilmişti. İki taraftan da sayılamıyacak kadar çok yaralı vardı. Yerlerde inliyor, kıvranıyorlardı. llk bakışta Türk mü Yunan mı, belli olmuyordu. Mahmudun içi bulandı. düşecek gibi oldu. Tüfeğine dayanıp oturdu usulca, yere bakmağa başladı. Delı gibi nefes alıp veriyordu. Bogazında yumruk gibi bir dügüm kabarmıştı. (DEVAMI VAK) ÇAGDAKİ SANCI Kimf Ulkeler simgelerini de birlikîe taşırlar. Hindistan denüince ilk akla golen şey, açlıktır. Güney Amerika ülkeleri kargaşahtı. gerekli gereksız devrimleri simgeleıier. Vietnam çağdas özfürlük kavramının simgesidir. Polonya da tarihsel bir eziklıgı taşır yanında. Bağımsızlığı hep kuşkulu olmuş bir ülkedir. Çarlık Rusyası ile Avrupalı devletlerin arasında durmadan ezilmiş, durmadan parçalanmış. durmadan horlanmıştır.. Kaç kez paylaşılmıştır, bilemiyorum. Başına gelen en son bela. Alman faşizmi idi. Hitler'in ordulan, selâmsız sabahsız. Bir eylul bindokuzyüz otuzdokuz sabahı sınırı geçtiler. Tarihın yazdığı büyük tragedyalardan birinın başlangıç tarıhıdır bu. Acılarla dolu yıllar... Yalnızca bir savaş degildi bu. Bir toptan yok etme, gerçek anlamı ile tas üstünde tas, omuz üstünde baş bırakmama kararının uygulamasıydı. ölüm, tek başına gelmiyordu. İşkenceler, açlıklar, korkunç kamplar, gaz odaları... Bugün artık anımsamak istemediğimiı, anımsamaktan bıkkınlık duydugumuz akıl almaz olaylar dizisi... «Dün dünle brrmber gltti cancafazun Bugün yeni »ey'er »örlemek gerek...» Mevlânâ'nın dizeleri gerçekmiş gibi geliyor insana. Daha doğrusu öyle olmasını istiyoruz. Dün'ün dünle birlikte gitmij olmasını diliyoruz. Ozelllkle kötü şeylerde... Ne var ki, gitmiyor işte. Dün, dün'le birlikte kesinlikle gitmiyor. Söyledigimiz. söyleyeceSimiz, söylemek istedıgimiz her «şey» de. dünden pek çok şey var oluyor. • Nasıl unutacaksmız. Insan'ın beynı. ınsan'ın belleği radyo düğ mesi gibi kapatılamıyor ki, kapatılabilseydi bile. kapatmamak gerek derdım ben. Dünsüz bir yaşam, bize ne getirebüirdi ki.. Polonya'da yeni şeyler söyleniyor. Söylenen her yeni şey'de, dün bütün gücil ile yaşıyor. Yeni yaşam, demek kopuk bir yaşam demek değil. Kavraralar yeni anlamlara ulaşıyor. Çafdas düşüncenin ışıgında, yeni biçimler alıyor. Hız kazamyorlar, insan; olmaya yöneliyor. Geçmiş'in aptallıklan. sersemlikleri, tutuculuğu hesap dışı mı, değil elbet. Doğmalar, bağnazlıklar, anlamını yitirmiş sloganlar, beylik olmuş kurallar, beylik olmuş çağ dışı ahlâk. bunlar etkisiz mi, hayır, değil elbet... Bunlar, bütün bu sömürüler, ekonomik nedenler, silâhlar toplar. günümüz insanınm kavga konusu. Çagımız, Dir bakıma çelişkiler çağıdır. Sancı'nm korkunç'ugu da burdan geliyor. Uçlar bir arada bulunmak zorunda. Ulaşım araçları geliştikçe, sancı'nm nabzı da artıyor. Hindistan'da kadın kocası ile birükte yakılırken, İsveç'te cinsel bağımlılığa bile yanaşmıyor. Bu ayrım yalnızca İsveç'le Hindistan arasındaki bir ayrım degüdir. Hindistan'ın içinde de aynı ayrım sürüp gıdıyor. Aydmlar, her türlü özgürlüğü benimserken, bilinçienmemiş denilen yığınlar çok eski kavramları geçerli sayıyorlar. • Çatlak yalnızca bir yanda olsaydı. sorunu çözümlemekte kolaylıklar saglanabilirdi. Oysa, toplunısal öğretide de aynı sorunlar ortaya cıkıyor. Başka başka biçimlerrie de olsa, çıkıyor. Sosyalizm artık. tek bır • şey»i getirmiyor. Çeşitlı yoruınlarla, çeşitli boyutlar kazanıyor. Nevzat ÜSTÜN Desenler Mehmet GÜLERYÜZ TURK ADI POLONYA İNSANINI ÜRKÜTMUYOR Eskiden, sosyalizm sözcüğü, komünizm kavramına göre, daha bir kaypak, daha bir geniş, daha bir uzlaşmacı gibi görünürdü. Şimdi. komunizmin kendisi de aynı yorumlara açık olarak tartışılıyor. Dünyanın en etkili komünist partilerinden biri olan, Fransız Komünist Partisi, işçi sınıîı buyurganlığı kuralından vaz geçıyor. Faşizmin en büyük zulmune ugramış bulunan İspanyol Komünist Partisi de katılıyor buna. Buyurganhk. gittıkçe azgelişmiş denilen ülkelerın bir yönetim biçimı olarak ortaya çıkıyor. devrim de öyle... İsveç'te, Fransada, Avusturja'da, İngıltere'de ya da Hollanda'da eski, bilinen anlarnı ile bir devrimden söz etmek, gerekli görünmüyor artık. Ağır sanayi. teknolojik gelişme, yeni kavramlar. bilinen anlamı ile devrime ters düşüyor. Bir başka devrim. buyurgan ohna niteliğını bırakmış. o niteiıği gerılere itmış bir devrim den soz et'ıiıyor. Gittikce gelışen teknoloji. °ittikçe büyüyen; «hizmet sektörübürokrasi. birey kavramının anlam degıştirmesi, birçok şeylekabllir miydl, bırakmadı. Yıkılan yapılann degil, ayakta kalan yapıların sayısı biliniyor. DüşüIstanbul'da, gazeteciler sendinülmeyecek kadar az... Limandan Gdanska varmak kasınm toplantı salonunda, bir Yeni yapıları da eskilerine uyçok bir şey tutmadı. gösteri düzenlenmişti geçen yıl. durmuşlar. Gdansk hiç yıkılmaBulutlu bir gökyüzü, çatılan Polonyalı bir yönetmen sanatmmış, savaş buradan hiç geçmealabildiğine sivri evler. . Bitişik dan örnekler sunduydu. Sanatın nıiş gibi, sokaklanyla, kaldırımdüzen evler.. Önyüzleri yosun sınırlarmı zorlayan ya da zorlalarıyla, çeşnıeleriyle .. yeçiline. kiremit rengine boyan maya çalışan örneklerdi bunlar. Targ sokaŞının köşesinde bir mış evler... Ev; bir yığın akll alInsanda var olan duygu ve davmaz duygulann, çügınlılUarın, ranışlan kendi yöntemi içinde çeşme. Neptün Çeşmesi. Şakır kavgaların, sevgilerin, dostlukla simgelemek ısteğindeydi sanat şakır sular akıyor. Yırmi yaşlannda bir kız geçiyor vanımdan. rın. cinselliğin ve korkulann çı .. Hiç kimse geretctiği kadar savakavnağı olan barınak... Küçük Kimileri bu yönetmeni. sosyaşı anlatamaz buna. Savaş. yaşlıpencereler, hep uzunlamasma lizme ihanet etmış olmakla suç ların durmadan ^neledikleri bir yapılmış. Onları küçük karelere ladılardı. tuhaf olgudur onun için. Doğru bölünmüş, pencereler. Şu anda • olan hangisi, savaşı unutmak mı, bir Polonyalı olabilseydim. bu Bu eski voyvodalıkta. Vistül unutmamak mı?.. evlerden birinde beni bekleyenler olsaydı, mutluluklarım ya da rieltasının ağzındaki Gdansk'ta, Savaşı unutmak güzel. Savaşı ptotik mimarinin eski baskentlemutsuzluklarım neler olurdu?. hiç bılmemis olmsk daha da gürinden biri olan Gdansk'ta, ra zel. Ama, Lübnan sokaklarıncla Dıştan bakmanm güçlü doğrurihle günümü> ıç içe. Visttll, ya bir ay içinde, >ırmı bin insan ölları var. Dışfan bakmanın aynı nıbaşımdan akıp gidiyor. Üstün müşse, Angola'da durmadan ölüoranda yanlışları var. de bir yığın gemi. yorsa. Güney Amerika'da ölüm Biraz da gelişı güzel, oluruna Ikinci Diinya Savaşı, bir çok hiç bitnıiyorsa. sava«ı umursamabırakarak girdim kente. Belli bır ülkeleri yaktı vıktı. mak. savaşı vok saymak neye yanına gıtmeyı amaçlamıyorum. Faşizmin aşağılık çizmeleri, yarayacak?.. Duvarlarda afişler. bir tiyatroınsan kanını her yana bıılaştırYarı çıplak öıı rahıfte afişi . nun önünden »eçiyor olmalıyım. dı. Sonunda. kendi ülkesınde. Rahibelenn gövdelerı vokmuş Polonya, sanatın bir çok dal kendi ülkesinin başkentinde, şıbı, onların çıplaklığı insanların lannda yenilıklerı deniyor. Dukendi kanını bir tasa doldurup pek çoğunu ürkütür. Çoğu ınsanrağan değil. Olanaksızı olanaklı içti. lar, Tann'yı giyitli olarak düşlükılma çabası yaygın. Edebıyatın Pöylesi anlayışı olan bir dü yorlar... ve sanatın yalnızca bir «sözcü zen, Gdansk'ı olduğu yerde bıraAnlatılmaz sıkıntılar gibi, anlarln de değfşmesl ortaya çıkanyor. eereklintini lük» görevi yüklenmediginl çoktan anlamışlar. tılmaz sevinçler de vardır. Bir gece öncesinin sallantılı vapur yolculugundan sonra, sallantısız bir yataktan kalkmak hiç de kötü sayılmaz. Hava puslu. Bır yerlerden bir günes çıkarak ama. nereden? Pek belli degil. Oldukça sıcak bir gün. Bir alay çocuk geçiyor yammdan. Yaşları, Uçle vedi arası. Otuz kırk tane kadar varlar. Bir stlra yanlannda gidiyorum ben de. îki bın vılının adamlarıdır bunlar. üreücllerl, yöneticileri, tüketici)en .. Biri arkadasının omuzuna duKunup hemen sıra detiçtiriyor. Omuzuna dokunulan dönüp arkasındakıne bir şeyler söylüyor. öteki kıkır kıkır gülüyor. tki bin yılı... Usul usul. agır agır bu ild binıncı vılı düşünmenin zamanı geU miş olmalı. Toplumlar iki bin yılının ınsanını çoktan üretmeye başladılar. Anaların kannlRn artık yirmi birınci yüzyıl lcın şışmekte. Kadın gövdesinde gftğeren her tohum, iki bin yılının kendisidir. Üçüncü bir dünya savaşı çıkmazsa. çıkarılmazsa, yapılacale çok şey var demektir. tki bin yılma göndereeegimiz bu çocuklan geli$i güzel gönderemeyiz. îkl bin yılının gereksinmeleri. gtlnürrüzün Bereksinmelerinden d«gi»ik olacaktır. SUleyman Demirel'in de akitna geliyor mu acaba iki bin yılı?.O degil^Jkı hjn Kilın», ikijnl ^onrasınua»!İtrsedîpnflen Mfcle bir sorunu voktur. Onun kendi ge/çeklerUsar.,ÇRju3 gftrçeklçri pek umurunda değil. Çocuklar gıtti. Tertemlz ytızlenyle bırakip gittiler. Birden ba?ka yüzler geldi Rözümün önüne. Çocuk yiizleri... Çıp'ah kıctan ile bir tarlanın kıyısına oturmuştular. Üst bas yırtık pırtık. Dudakları sü. mükie dolu. Göz çukurlarında bir yığın sinek. Saçlar keçelesmiş. Hırıltıya benzer bir ses çı. kıyor agızlarından. Sevginin »esl mi, açlıgın sesi mı, düsmanlığın sesi mı... Hiç Delli degil. Bunlar da iki bin yılının yolculanndan, Bunlar da oraya varacak olanlardan. İki bin yılı da kolay olmayacak anluşılan. O çocuklarla bu çocuklar bağdaşacaklar?. Aynı kahvede oturup aynı sorunlsrı tartısabilecekl^r mi?.. Temel sorunlar aynldıkça, kahveler de ayrılacak Çares'.z ayrılacak. zorunlu ayrılacak .. Yarı çıplak rahıbenın suratındn bir gülüm^frne Meme uçiarında bır tuhat dünya Bir metresinden kan akıyormu» ta, ö*ekinden süt akıyormuş gjbılerden... ÜLKELER VE İNSANLAR Hangi ulkeye glderseniz jldin bir süre sonra, o ülke ile kcndl ülkeniz arasındaki ilişkilere bakmak zorunda kalırsınız. Tarih açısından, insanlar açısından günlük yaşam açısından... özellikle biz Türkler için, Asya'da, Kuzey Alrika'da, Avrupa'da bu ilişkilere sırt çevirme olanaği yok. Adım başına bir «şeyt çıkar, Bir kahve. bir anıt. bir mezarlık, bir sözcük... Amlarda yasayan bır yığın olay. Düsleşmiş gerçekler... Polonya Kralı Wladislaw'ın! Sultan Birincı Mehmet'e elçlleı yollaması Sultan Birinci ıMehmet in, o zamanki Osmanlı ba$kent: Bursa'da bunları kabul etmesi huzura alması... Altı vüz yıl öncesinin ilişkileri. Dostlukla başlayan savaşlar. Vistül'den BU ıçen Türk atlan... Viyana Kuşatma' sı'nda Türklere saldıran Genera Sobieski. sonradan kral olar Sobieski Türklere saldırmasay' mış. Vi;ıana düseımiş... Sonra başka savaşlar olmuş bir çok Polonyalı Çarlık Rusya sından Prusyalı sııbnvlardan kaçarak Türkiye'ye sığınnuş. N < (Devamı 0. sayfada GARTH BU 19 PEODELESİNİKI Ü İ EL£GEh ÎTçiKA TDRAS DiŞi BOND •COKJC J256 GEQ£e BU BiZ'M ıclki TEK.Ç1KAE >OL..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle