Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CHPLİDERİ BULENT ECEVİT "KIBRIS SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ GİDEREK ZORLAŞTI,, Ecevit ve dış polıtıkada son gelişmeler Turhan ILGAZ «Türkiye ile Yunanistan arasındaki söz düeliosu şahsen beni kaygıya düşürecek ölçüde kızışmaya başlamış bir tırmanma sürecine girmiş buiunuyor» «Hiçbir dış politika sorunu ve dünya ile ilgili hiçbir ulusal sorun, tek başına çözülemez. Bir ülkenin tüm dış ilişkilerinden soyutianarak çözülemez» "TürkYunan sorunu tek paket halinde ele alınmamalı, «TÜRK YUNAN AVLAŞMAZL1KLAR1 T£K BİR PAKET HAUNDfc JiLE AUNA1AAİAU. «Önemli olan uzlaşma ortamını korumak, geliştirmek, fakat bir yandan da Türkiye'nin haklarına sımsıkı sahip çıkmaktır» CHP Genel Baskan: Bülent Ecevit, dış ilişkilerirnizin bugünkü durumunu degerlendirirken, Türkiye ile Yjnardstan arasmdaki n&t düello«u»nun kendisinl kaygılandıracak ölçüde kızıştığını söylemiştir. Böyle bir düellonun giderek bir siiâhlı çatışmaya yol açıp aç mayacagı yolundaki sorumuz üz«rine Ecevit şöyle demiştir: «Bir def» böyle daygusal tırrnanmalar, karşılıklı duygulann bllinmesi ve bir duygtı ve söz çatışması içine girilmesi dıırıımu ort»v» çılanca, olayl&nn gelifmesini kontrol rtmek çok güçleşir. tki taraf da. banşçı niyetleıi olsa bile. kendi duyştusal çatışmalarının ve söc düeUolannın yaratmış olacağı karşılıklı husumet ortamını kontrol edeınez hale getebilirler. Ye bir uzlaşma ortamından gitjide azaklaşabilirler.» CHP Genel Başkanı. iki illke arasınddk: sorunlarm «Tek bir paket» halinde ele alınması yolundaki yabancı telkinleri de sakıncah bulduğunu belirterek, Kıbrıs ve Ege komılarınm birbirinden ayn olduğunu, karşılıklı olarak birinin çozümünün öbüründen veliiecek ödüne ba.ğlanamayacağıru söylemiştır. Ecevit, gazetemize •verdigi öze! demeçte, Başbakanlıktan aynlışından bu yana TürkYunan ilişkilerindeki gelişmeleri eleştirmiş, bu arada ABD'nin ülkemize karşı takındığı tutuma da değinirken, «ABD ile ilişkilerimiz yönünde üzülerek belirtmek zorundayrm ki. yjrtye doğru bir gelişme yok» şeklinde konuşmuştur. CHP liderınin, yaptığımız görüşme sırasınâa, kendisine yönelttığimiz sorulara karşı verdiği cevaplar şöyledir: Türkiye'ye g^Jç katacaktı. Biz, hükümetimizin gon günlerir.de bu »nlaşmayı sağladık T« bildiğiniz gibi Norveç'ten bir gemi yoia çtktı.. Fakat Ege'ye yaklaştığı »ırada, Türkiye'den fiden talimat!» g»minin rotası Akdenlze çevrildi. O »ırada, bildiğiniz gibi biz hükümetten aynlmış bulur.uyorduk. Açıkça uyarllar yapmaya baçiadım. özel görüjmelerde bu uyarılarımı daha açık bir şekilde yaptım. Bunu rfaha önceki hükümeti eleştirme anlamında söylemiyorum, çünkü güvenoyu alamamış ve Meclis tçinde bir desteğe sahip olmayan bir hükümetin belki bu gibi kor.ularda adımlar a1maı gerçekten güç olabilir. bunu anlay.s'.a karşılamak gerekehilir, fdkat geiTiirin rotasının Ege'den Akdeniz'e çevrilmesi bizi son derecede tedirgin etti. Çünkü biz kendi haklarımıza sahip çıkma?>ak, bizim he^abımlza arastırma yapmayı kabul eden yabar.c: strketler. bir tereddüt içine girebilirlerdi. Nite.Lim kavgı duyrinŞjtn çibı oldu. Aradan ha'talar geçtikten jonra, ve o haftalan N'orveç genıi?i Akdeniz'de bomna barcadıktan ıo^ra gemi gerçi Eşe'ye göndprilmek istendi ama, o zaman da Iş içten gesmifti. Gemi art:k Ece've gitmiyordu. Türkiye'nin tereddüdü elberte yabaneılan olumsuz yönde etkilemişrl, ve Türkiye, Ege' deki bir hakkına sahip çıkamama durumuna düjmüştü. Tam bu »?aroada Yunanistan, adeta bir meydan okııma havası îçinrfe, bildiğiniz gibi, Uluslararası Adalet Divanma gıtme öneriüinde bulıındu. Ve oray» gitmeden önce herhangi bir müzakereyi de reddet. me davranîjı içindeytü... Bunlar hükümet bunalımının uzayıp gitmesi yüzünden neler yitirmiş olabileceğimize haz; örnekler. Tabii bu arada Türkiye'nin savunma glicünü olumsuz yönde etkileyebileceVr bırlakım gelişmeler oldugıtp.u bîliyorsuni'.z. Oysa. biz znrr.amnda gevekîi adımları a f mış olsaydık ve dünvaya açılma. ulusiararasi alandakı iiişküerimizı geiiftirme tutumıımuzu sürdürebilmiş olsaydık, veya bİT başka hükümet deraal kurulup bu yönde adımlar atma olanajım btılmus olsaydı. Türkiye savunması bEkımmdan da böyle b r durumla kar^ıiaşmayacaktı ve dünyada çok ?üçlü bir durumcia olacak'ı . Arada geçen aylar Türki5?e'yı dünyada bir hay'ı yalnızlaştırdı. Esasen biz Türkiye'yi tir yalnızlık döneminde hükiimet oİLıak devralmıştık. Fakat bır kaç aylık kısa bir dönemde, Türkiye'nin dış dünya ile İlişkileri yolunda bir hayli adımlar atma olanağım bulmuşhık. Birim hükümetten aynlmamızdan sonra VP hükümet bıınalımının uzayıp gittiği aylar boj'unca, Türkiye yeniden, hızlı bir yalnulaşma sürecine girdi Hiç bir dış politika sorunu ve dünya ile ilgili hiç bir ulusal sorun, tek başına çözülemez, bir ülkenin tüm dış ilişkilerinden soyutlansrak çözülemez. Bu geride bıraktığımız aylaıda Türkiye'nin dünya ile ilişiği son derecede zayıfladı, ve bütün dikkali Kıbr>? i;zerine yoğunlaştı. Oy 5a biz dünyada yalnızlaşarak. dünyada süçsiizieşeıek Kıbrıs srjrununda ağırlığımızı kolay kolay koni.vamayız. BunİHr uzayıp giden bir hükü met bıınahmımn bedelleri.. Bu bec:e!lerı ödeme yükümlülüğünün Türkiye üzerinde kalmayacağını umanm. F ıkat herhalde birçok konıılarda Türkiye. geçen güzdekine nazaran bir hayli güç ve sıkmtılı bir durumdadır. Ve dünya kamuoyunda da Türkiye aleyhindeki akımlar gitgide gelismektPriir. Simdi ortaya şöyle bir durum da çıkmış buiunuyor: Türkiye ile Yunanistan arasında bir söz düellosu. şahsen beni kaygıya düşürecek ölçüde k;zışmaya başlanıış, bir tımıanma sürecine girmiş buiunuyor. Oysa bence önemli olan, söz düellosu değildir. Önemli olan bir ülkenin dış politikasını. gcnel dış ilişkilerini saelam bir zemine oturtarak. ve ne istediğini bilerek kendi haklarına sahip çıkrnasıdır. Bu hpklaıa sahip çıkarken de bir yandan uzlaş:na ortamını rr.ümkün olduğu kadar korumak ve bir yandan. mümkün olan ra gen;= ölçüde dünya kanıuoyunun kendi yanında yer almasını, en azından kendisini anlayışla karşılamasını sağlamaktır... Simdi bu söz düellosu tırmanmaya dönüştükce. Türkiye ile Yunanis tan arasında olumlu bir diyaloğıın kurulsbümesinin giderek güçleşece ğınden de kaygı duyuyorum. Bu arada ortaya çıkan bir başka eğilim de. Türkiye ile Yunanistan arasındaki tüm sorunlarm, yeni terımle ı;Tek bir paket halinde» ele alınması... Türkiye'ye bu gibi telkınler gelmeğe başladığını seziyorum. Yani. Türkije ile Yunanistan'ı ügilendiren bütün sorunlar. o arada Kıbns sonınu. Ege sorunu. FİR sorunu. hepsi bir arada ele alınsın, başka ne sorunlar varsa hepsi bir arada görüşiilsün yollu telkinler geliyor. Elbette iki ülkeyi ügilendiren bütün sorunlarm müzakere yoluyla ele almmasmda yarar vardır. Fakat şundan kesinlikle sakınılması gerektiğine inaaıyorum: Terazinın bır kefesine Ege. bir kefesme de Kıbrıs konulması do£ru değildir. Ve Yunanistan'ın (İşte bız Kıbns'ta şunlan kabu! ettik ama, btına karşılık sız de Ege'de şunlara razı oiun) gibi bır davramşın içine girebilmesine Türkiye tarafmdan asla olanak verilmemelidir. Ben bu bütün meseleteri bir paket halinde çözme volundaki telkınlerın ardında böyle bir nivetin saklı olabileceğinden kaygı duytıyorum. Bu dofcru olmayabilir, fakat bu kaygımı bir uyan olarak belirtmekte yarar görüyorum. Kıbrıs başh başına bır meseledir. Kvet, Türkiye ile Yur.anistan'ı da çok yakından ilgilendirmektedır ama, Türkiye ve Yunanistan'dan önce ada halkını, adadakj Türkleri ve Rumları i'silenrfirmektedir Ve adada bir takım değişlkliklet olmuştur, yen) bir gerçefe durum ortaya çıknv.şiır. Yunanistan'ın bu gerçek riurumıı, Ege'de eide edeceğı oazı tavızler karşısında kabul etmeğe razı olması bir anlam taşımaz Bu gerçeklerın kabul edilmpsi bır verimh müzakerenin. gerçekçl bir müzakeremn zaıen temel feosııludur. Onun için bütün meseleler aynı zamanda ele alınsa bile. bır biriyle doğrudan ilgili olmayan meselelerin müzakere masasırıda birbirine kanştınlmasından, özelükle Ege sorunuyla Kıbns sorununun birbirine kanştınlmasından kaçınmak gerekir. Hükümetin bu kor.uda dikkatli davranacsğını umuyorum SORU: Türkiye Ue Yunanistan arasındaki gelişmeler, bu a«amadan sonra bir ban? dönemine dogru mu gıdiyur, yoksa tırmanış halindfkı söz düellosu bir silâhlı çatışmaya yolaçabilir mı? Bıına teşhis koymak güç. Bir defa duygusal tırmanmalar, tab'.r caizse, karşılıklı duyguların bilenmesi ve bir duygu ve <öz çatışması içine girilmesl durumu ortaya çıkınca. olayların gelısmesinı kontrol etmek çok güçlesır lkı taraf da banşçı nıyetleri oisa b:le. kendi duv^usal çatlsmalarının ve ?ö? dücllolarının varatmı = olacağı karşılıklı husumet ortamını bir noktadan sonra, isteseler dp kontrol edemez hale gelebılirler. ve bir uzıaşma ortamından gi'gide uzaklaşabilirler... Onun için bir yandan bir araya gelip eorüşme olanakları arar.ırken, bir yandan da bu söz cfüellosunun hız lanması beni tedirgin ediyor. Dediğim gibi. önemli olan uzlasma ortammı korumak. geliştirmek. fakat bir vandan da o ortam içinde Türkiye'nin haklarına sımsıkı sahip çıkmaktır. Önemli olan, yükse's ses'.e konuşmak degüdir, sonuç almaktır. Batı Alman elçilığinm basılması ile P e t e r Lorenz'm kaçırıiması arasında benzerbk var Yağmur ATSIZ bildiriyor hişçilerin zaman secimierinde kendinı göstermektedir: Lorenz tam Batı Berlîn yerel seçimlerinin arifesinde kaçınlmıştı. Stotkholm baskını da, 5 M*yıs Kuzey Vestfalya eyalet seçım lerinden kısa bir süre önce yapılmışnr. Üçüncü benaerlik de tedhişçılerin amaçlannda k^ndıni göseriyor: Tııtuklu veya hüküm lü başka tedhişçileri kurtarmak amacmda.. Buna karşıhk, iki olay arasında önemli farklar da vardır: Lorenz'i kaçıranlar Batı Beriin'de bir bodruroda gizîem.sler di ve polis bu yeri bugüne kariar bulabilmış degildir. Oysa Siockhn]m baskıncılan başından iübaren yerlerini belli etmisler, daha doğrusu kurduklan tuza 6ın içine kendilerl de gırmıçler dir. Boylece güvenlik kuvvetİTİ için onlan bu kanlı ıçten caydırma yahut hir karşı tu/a*a diişürrne olanaklan ortava çıkmiîtır Bunu baskını düıenievtnlfnn he^aba katmamş olması düçünülemez Puna raîmen bövle bir işe giristiklerine göre herhalde Bonn hüküm'1 tinin 20 mart Lorenz olayınria olduğu gibi lorbahğa boyun e£e rek isteralertnı verine getireceğı ni »anmışlardır tşte bu nokta İki oiay arasır daki en önernli farkı oluşturmık ta.diT. Tedhisçilerin virn'dıklan nokta da bu olmustur. Çünkil bir kez köşeye K:st:rılan Bonn Hükümeti ve deviet organiannın bu insancıl davran'Şİannı bir aııskanlık haline eetiremeyecelcle'i o'.dukça kesın olarak belliyd'.. Bıırada söz konusu olan bir ten ramar>b.k veya kabadnvı'ık psıKoloiisi de>!dir. Bir temel huKuksal sortın sözkonusudur. rüzen ve ilctidann eerekçesi 7cr Kullanmanın teK vasal hak san;bi olmak sıfatıvla dprlff or'nirü ?ser hpr zorha.a r.evdan CKU mava boviın ı»g>rse. kendıni :nkâr e<1er düsüncesinden hareket edilmıştir Bır süredir kamuoyuna açıklamalarda bulunan yetkih agızlann sözlerinden genellikle bu anlam çıkmıçtır. Bu düşüncenin ted hiscileri bundan bövle btı ?ıbi da\Tan";'ardBn alıknviD koyrmvaca^ı tse. 5 anda kestirilemsU l BÜNN Stocknolmdekı Batı Alman Bü5ükelçilığinde cereyan eden rehine alma olayı başta Federal Almanya ve îsveç olmak üzere bütün dünya fcamuoyunu 12 saat kaüar heyecan içinde buaktıktan sonra kan ve barut tçinde son bulmuştur. Türk Yunan ilişkileri Daha olayın patlak verdiği ilk Soru Türk • Yunan ilişkilerini siz hangi noktada bıraktmız? saatlerden itibaren 20 mart tanhinde kaçırılan Bafı Berlm Bugün bu İlişkiler ne durumda? Ozellikle Kıbns'la ilgili olarak Türk • Yunan ilişkileri bakı Hırisiiyan Demokrat Partisl Baş kanı Peter Lorenz'in kaçınimammdan bizim hükümeîte bulunduğumuz son haftalan bence çok îiyla bu baskın arasında belirlı kritik bir dönemdi. Eger Türkiye o sırada. kendi içinde tutarh bir bır benzerhk olduğu peK çok hükümete. en azından dış politikanın bütün ayrıntıları üzerinde kimsenin d.kV.atini çekmiştir. anlaşabilen bir hükümete sahip olsaydı, ve o sırada atılabilecek Bu berızerlik üc noktadan ileolan bası adunları atma olanağım bulsaydı, Kıbrıs sorununun çöri gelmekteydi: zilmü yolunda çok ileri bir noktaya vanlmış olacaktı. Bu adımlar. Lorenz'i kaçııan «2 Haziran Türkiye'nin haklarından ve Kıbrıs Türklerinin haklarından herhangi bir ledakArhk anlamına gelmeksizin, dünya kamuo>ımu tat Hareketi» tedhiş örgütüyle Stock holm baskmını veren «Holger min edici bir çözüme ulaşümasmı sağl&yacakh. Meins Müfrezesi» hlç değilse kıs Ye benim göriişüme göre, bu adımları atarkcn üzerinde ısrar men ayru kişilerden oluşmaktaedeeeğimiz temel kosullardan biri de Kıbns'ın güney bölgesinde, dır. Bu noktada önemli ipuçları Rum kesıminde fcalmış olan Türklerden isteyerüerin kuzeye, Türs vardır. Ikinci benzerlik de ted bölgesine serbestçe dönebilme haklarınm tanınması olacaktı. O sıralar bildiğiniz gibi Ki&singer'in de, ABD Dışişleri Bakanı Kissingeı'in de Türkiye'ye gelmeslnin planlandığı günlerdi. Ben o sıralarda CHP MSP koalisyonu olarak dış politika bakımından hiç bir adım aumayacak duruma gelmiş olmamızm, hükümet ortağı MSP tar&fm ! dan bu yolda engellenişimizin memlekete verebileeeçi tararları üdşünerek, o hükümetin, istifa ettlkten sonra da'ni bır süre isbaşında kalmak zorunda bıraküan o hükümetin bir an önce kesinlikle sona ermesinde ve yerine yenı bir hükümetin süratle kunılmasıntia yarar görüyordum. Bu eger bizim istediğimiz sibi, memleket yaranna gördügümuz gibi derhal seçime gitmek üzers kurulacak bir h'ikümet olsaydı, o hükümet tarafından bazı d:ş politika kararlanmn alınması müınkün olabilirdi. Fakat bu olanak ortada görülmediğine göre, kendi içmde tutarh bir hü'sümttin süratle kurulmasmda yarar görüyordum. Onun içindir ki, ekim ortalannda AP'ye başvurarak, birtakım önerilerde bulundum. Bu öneriler arasında bir partiden beklenebileceğin çok ötesinde bazı isdakârhklan içeren öneriler vardı. Örneğin eğer AP bizim bir süre içın tek başunua bir hükü , met. kurmamıza razı değilse, böyle bir hükümetin kuruluşuna yardımcı olmayı kabal etmiyorsa, biz AP'nin kuracağı bir hükümete < yardımcı olmayı, öyle bir hükümetin güvenoyu almasına olanak aağ i lamsyı düşunüyorduk ve öneriyorduk. AP büdiginıı gibi, u»unc« bir bekletlşten sonra bütün bu önerileriıntsl reddetti. O »ırada belli adımların mutlaka atılması gerekeo giinler gelip çatmıstı. Onun için ben bir ara, bütün güçlükleriıri göze alarak süratle bir hükümet kurmayı düşündüm. CHP'nın gerekirse baa baŞımsıılardan da üye alarak tek başına kuracaeı biı hüfcumeUi bvı. Bu hükümetin kurulması halinde güvenoyu ala ' Wlro« olaiüıgı zayıltı. Bunu büiyordum. j Fakat o gürüerde dış politika alanında ve Kıbrıs alanında, Yu j nanistan'la ili^küet alanında atılması gereken adımları mutlaka atma i nm bır »orunluk olduğu kanısındaydım. Eğer hükümet güvenoyu almaısa biz elbette çekilirdik ve süratle görevi devretme yollarını arard.k, fakat o »rada, Türkiye yararına ve Kjbrıs Türkleri yaranna atıl ' ması gereken »dırnları da, elbette parf.leıie danışarak, gereğinde Mec j li«jn onayuu alsrak atnıa olanağını buiurduk. Güvenoyu almamış hir hükümet için böyle kararlar ain\Hnm, böyle adımlar atmanm ne kadar zor olduğunu] ne kadar ağır bir sorumluluk yükü getireceğini bili»ordum. Fakat memleketinı adma bu sorumluluk yükünü seve seve ! iistlenebileceğimizi. üsüenmemiz. gerektiğini düşünüyordum. Faka: ; bizim, bdyle bir hükümeü, bütün güçlüklerme ve sorumluluğuna • rağmcn en iyi niyetlerle memleketçi düşüneelerle, kurmamız olası : hğı belirince, bildiğiniz gibi karşımııdaki bütün paniler kesin va j nyet aldüar, bu hükümete güven oyu vermeyeceklerini derhal ilân ettiler, hattâ AP daha ileriye giderek, bunun hükümeti işgal anlamına geleceğini iîan etti. Bu durumda arük bızıra hükümet kurma v» o hüküjnetle bir takım önemli dış politika kargrları alma olaBağımn oruıdan kalkmıj oluyordu. Bilivordum ki o sırada belli adımiarı atmasaydık, Kıbrıs soru Bunun soarümü zaman içinde güçleşecekti. Bu düşüncelerimi, ve kaygdannu o sırada kamuoyuna defalarca açıkladığım gibi parti Uderlerin*, o »rada AP'nin sayın Genel Başkanına özel gorüşmelerimizatt dah* »çık bir şekilde de ifade etmişıim. Fakat, ozellikle AP, hükü met bunalımının uzayıp gitoesinde sakınca görmez gibi bir davranış içindeydi. Kattâ bunu açıkça ifade ettiği de oluyordu. Belki AP bakımından bunun bir sakıncası yoktu. Eğer sadece kendi iç sorunlanmız »6x konusu olsaydı, o sorunlar bakımından hükümet bunalımının uzamasının yarattığı sakıncaları da göze slabilirdik. Fakat uluslararası iliş kiler »lanında, ozellikle Kıbrıs konusunda, Hükürnet bunalımının uzayıp gitmesinden doğabilecek sakıncalarm çok ağır olacağmı düşünüyor dum. Fakat bu konudaki kayeılarımı, maalesef hükümet kuruluşuna yardımcı olabilecek. hükümet sorununun bir an önce çözümüne y^rdınıcı olabilecek partilere anlatma olanaâını bulamamıştım. BATI ALMANYANIN DOĞU BLOKU İLE TİCARETİ 35 MİLYAR MARKA ULAŞTI Markos: "ABD ile olan tüm ilişkilerimizi yeniden gözden geçireceğiz,, MANtLA Filıpinler Cumhurbaşkanı Ferdinand Markos başkanlık saraymda ışçi temsilcileriyle yaptığı bir toplantıd3 ülkesinin ABD ile olan tüm ilişkilerini «yeniden değerlendirece ğini ve gözden geçireceğini» söy lemiştir. Markos. ABD ile aralarmda mevcut olan dostluğa rağmen son gelişmelerin ışığında bu yo la başvuracağını belirtmiştir. Markos, sözlerine şöyle devam etmiştir: « Çin Hindindekı son gelişmelerin ışıgı altında Filıpüılerin askeri güvenlik sorununu istikrara kavuşturmak için ABD ile olan tüm ilişkılerımizi yeniden gö?den geçireceğiz.» Markos. yeniden gözden geçirilecek ıhşkilerin başında, Filipinlerin ABD iîe yapmiî oldu ğu sa\omma anlaşmalan olduğunu da sözlerine eklemiştir. Bu anlaşmalar arasında, askerî üs anlaşması, karşılıklı savunma anlaşması, karşılıklı yardımlaşma anlaşması ve bir dizl iktisadi anlaşmalar bulunmaktadır. {Dı? Haberler Servisi) YARIN: ABD ile ilişkiler Şansölye Helmut Schmidt (DIŞ HABEBLER SERVİSt^ Batı Alrnanya ile sosyalist ülkeler arasmdaki ticaret ilişkilerinin artmağa başlaması, yirmi yıl öncesine rastlar. Başlangıota bu ilişkilerin laz'.a gelişemiyeceğ:, belli bir düzeye ulaşıp orada kalacağı sanüıyordu. Batı A'.manya' nm sosyaüst iükelerle ticaret iliş kileri kurrr.asını tehlikeli bulanlar da vardı. Bunlara göre Batı Almanya'nm Dogu'ya açılışı. bir süre sonra bu ü'kenin Sovyerler Birliğinin etki alanı içir.e girmesiyle sonuçlanacak, boylece Batı dünyası ağır bir darbe yemiş oia caktı. Bugünkü tablo. bütün bu korku ve tartışmaların bir kenara inldiğini açıkça göstermektedir. Batı Aîmanya'nın, Batılı ülkeler içinde Dogu ile en çok ticari ilişki kuran ülke olduğu rahathkla ırîdia edilebilır. Bundan yirmi yıl önc? Batı Almanya sosyalist ülkelerle ticari ilişkiler kurmağa başîadığı zaman, Batı Almanyalı yetkililer âdeta özür diler gibi ba zı nedenler göstermek zorunluğ'mu duyarlar ve sanki bir suç islemiş gibi kenöi durumlarmın güçlüğünü anlatmağa çalışırlardı. Gerçekieşen kaygılaı Nitekim lcaygılarım gerçekleşmeğe başladı. Ve giderek Kıbrıs toTununun çözümü zorlaştı. O günlerde, yaz ayiannda, güz aylarında, Kıbrıs'la ilgili olarak Türkiye'ye karşı telâffuz bile edilemeyerj bazı istekler, son zamanlarda çok rahatça ileri sürülmeğe başladı. Bu istekler kabul edilir, ecfiimez.. O başka bir mese'.e, arr.a Türkiye üzerinde bunun bas'.us; dış dünyadan duyulmağa başladı.. Bunan yaaı sıra Yunanistan la aramızdaki E^e sorununun çölümü de hükümet bunalımının uzayıp gitmesi yü^unden güçleşti. Ege'deki haklanmızı hukuk alanında elde edebilmek içın. herşeyden önce kendimız bu haklara fiiien sahip çıkmahydık. Bu açıdan bir yabancı arama germsmin Ege'ys g»:ip Türkiye hesabına, Ege'nin bize ait oicfuğu kar.ısında bulunduğumuz kıta sahanlığı bölümü üzerinde araştırmalar yapmaya başlarnası biztm içın büyük inem taşıyordu. Bir y»bancı şirkett aıt geminin brivle aır ar«itlrmıyı böyl» bir çalışmayı k»bul etme»i, ulusl»rarı.aı »landa da Örneğin eski Başbakanlardan ve cBan Alman mucizesinin mimarı» olarak kabul edılen Ludwig Erhard yıllar önce bir Amerikalı gp^eteçiye şu açıklamavı yapmak zorunluğunu duymuştu: «1968 yılında Batı Almanya'nm r oplam ticaretinin vüzde 18'i Doğulu ülkelerîe yapılıyordu. Bugün bu orar. sadece yüzde 4 düzeyindedır. Bu bakımdan Batı Almanya'mn sosyaiist ülkelerle ticaretinı fazla abartmamai: gerekir.» Erhard bu sozleriyle telâslar.acak bir durum olmadığmı anlatmağa ve Amerikan kamuojomu yaııştırmağa çalışmıştı. Batı Almanya bugün So^'etler CARACAS Madenler ve Hid Birliğinin ticaret yaptığı Ba'ı'ı rokarbonîar Bakanhğının açıklaiilkelerin başında gelmekteiır. dığı rakamlara göre. ülkenin günGenel olarak eie alındığ:nda. Balük crtalama petrol üretimi, son tı Almanya'nm komünist ülkeleron yıldan bu yana ilk kez 2.6 mil le tıcareti toplam tichret'.nin yon varilin altına düşır.üştür. yüzde 6'sı kad;ıraır. Gene de Bu yıhn 23 nisan tarihine Kabunun geçen yıl ıçınde .'4.; mildar ortalama günlük üretim 2.595. Uı9 varil olrr.uş'ur. Geçen yılın yar mark düzeyıne uiaştığı hatırlatılmaUöır. Batı Almanya'nın ajTii dönemindeki sünlük ortalaDoğu Almanya ve Yugoslavya ma üretim 3.196.619 varil idi. ile ticareti de hesaba katüacak Dünyanın üçüncü büytik petrol üreticısı olan v ;nezuela, petrol i olursa. \"ukarıdakı rakkam J5 milyar mark 1245 milyar lira do ihraç eden ülkeler teşkilât'm.n laylarmda1 düzeyine ulasır. Bu(OPEC) karanna uyarak u ;ı nun küçümsenenek bir miktar minde joizde 20 oranında kısmtı yapmayı kabul etmişti. (t^.) j oldugu «öylenernei. Venezuela'nın günlük petrol üretimi on yıldır ilk kez 2,6 mhyon varılin altına düştü Batı Almanya'nm doğuyaaçılışınm bir süre sonra Sovyetler Birliğinin etki alanı içine gireceğini ileri sürenlerin görüşü bir kenara itildi Bir dergiye göre; Kissinger "Tüm Avrupa'nm 10 yılda Marksıst olacağı,, göruşünde WASHİN"GTON tAP) B.ıleşik Amerika'da yaymlanan U.S. Xews and World Kepoı* dergisı dünkü nüshasmda A.B.D. Dışisleri Bakanı Henry Kissinger'in. dosttarına 'Tüm Avrupa'nın 1 B yıl içinde Marksist olacaeını» söylemiş olduğunu yazmıştır. Derginin <Wash:ngton dedikoduları» sütununda. Kissinger'in kötümser oranlamasmda, ayrıca "İtalya ve Portekiz'de komünist ilerlemelerinden. söz etmiş olduğu açıklanmaktadır. Dergi, Kissinger diplomasisinin sona errr.iş olduğunu. Ortadoğu so rununa bir çözüm yolu getirecek unsurlarm bugünlerde sürmekte olan perde arkası» manevralara bağh olduğunu belirtmektedir. Ü. 5. \Vorld and Nsv.s Rtport. taraflarm Cene'.re Konferansı'na elinde tüm kozlar olmaksızın gitmek istemediğini. bu açıdan gerek Kahire ile Moskova arasmda. gerek Kudüs'le Washington arasındaki yoğun trafiğin, tüm kozları toplsmak amacını güttüğünü yazmaktadır. (Dıj Haberier Servisi) ŞelepiıVin görevden uzaklaştırılmasına aşırı ihtirasının yol açtığı bildirilıyor Sovyetler Bırliğı Komünist Partisinin resmi organı Pravda gazetesi, Şelepin'in kendi isteği üzerine Politbüro'daki görevinden avrıldığır.ı bildırdiği zaman buna hemen hiç kimse inanmamıştı. Sovyet yöneticüeıinin en gençlerinden olan Şelepin'in, iktidar iplerini eline »eçirmek için büyük bir istek duyduğu bilinmeyen bir sey cieğildi. Iktidara en yaklaştığı bir sırada PoütbüTO'daki görevinden aynlmak istemesı inanılacak şey değildi. Bn nedenle kendisinin görevden uzaklartınldığ'.r.a inanılıyor. sonur "rrjnev'in hazırladığı söyle niyırrdu. Şelepin'in görevden uzaklaştırılışıyle ilgili olarak şimdi daha inandırıcı yorumlar yapılmaktadır yabancı ülkelerde. Sovyet işleri uzmanlarmdan Carl Linden bu konudaki görüşlerini şöyle sıralıyor: «Brejnev ile yakın arkadaşlan Şelepin'in fırsatçılığından çekinrnekteydiler. Bu kaygınm çeşitli işaretleri daha önce görülmüştü. Ş e 1 e p i n Çin Hindi'ndeki durumdan, petrol bunahmından. Batılı ülkelerin sıkmtılarından ve Portekiz'deki •îeli^melerden yararlanmak istiyor ve bu alanlarda Sovyetler Birliğinin tehlikeli de olsa baa atılımlar yapmasını öneriyordu. Brejnev ile arliaclaşları ıse böyle bir politikanın Doğu Batı arasındaki yakrnlaşmayı baltalıyabilecegini düşünüyor, ne olursa olsun detente'ı korumak istiyorlardı. Sonunda Breinev ile yakın arkadaslan tam zamanında harekete geçerek Şeleyin'i görevden uzaklaştırdılar. Bunun Sovyetler Birliğine çıter sağlayıp sajlamıyacağmı bilemem ama, Batılı ülkelpr bakımından bunun daha yararlı sonuçlar do ğuracağmı kesinlikle söyleyer.ilirim.ı» Şelepin'in kısa bir süre önce Brejrtev'i' hastalığıyla ilgili oıarak çıkanlan söylentilerin tek kajtıağı olduğu da iddia ediüyor. Bazı söylentilere göre Şelepin Moskova'daki yabancı diplomatlara Brejnev'in kanser olduğu haberirü ilk veren msandır. Bu gerekstz Uıtiras, sonunda Şelepin'in siyasi hayatına raal olmuş ve görevden uzafclaştınlmasıyle sonuçlanmıştır. Şelepin' in daha önce de bu tür oyunlar düzenlediği ve Batılı dıplomatik çevrelere haberler uçurdugu bildiriliyor. Tabii bunlar gizli kalmamış ve Sovyet liderlerinın Ae kulaklanna ulaşmıştı. Bütün bunlann hesabı kendisinden sorulacaktı. Sonunda sonıldu da. (Dl$ HABERLER SERVİSt)