16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 16 Mart 1974 ABSULCANBA2 TURHAN 8ELÇUK YARALISIN ERDAL ÖZ 29 Yarık, sızılı, »Is dudaklanm uzatıyorsun «uyun altma, içiyorsun, içiyorsun, içiyorsun. Suya kanınca geri çekilip büyük bir »oluk ahyorsun. «Yuzünü yıkamadın,» diyor arkandaki. Bu kez yüzünü de uzatabiliyorsun suyun altına. Bır elinle yıkatnaya çalışıyorsun. Elini dokunduğun yer suyun altında sızlıyor. Dudaklannda tuzlu bir tad bırakarak akıp gidiyor yüzüne vuran sular. «Tamam, yeter artık.» Musluğa tutunarak dönüp bakıyorsun. Onlara ilk kez baktıgını anlıyorsun. İkisi de yabancı. îlk görüyorsun yüzlerinl. Yukanda odada elektrik veren, falakayı tutan, sopayı lndirenlerden değil bunlar. Birinin kocaman, çapkın bir ağzı var. Ağzında, yanda bir altın dişL Saçları koyu. Saçlarının boyama olduğu nu sezince gülmek geliyor Içlnden. Saç dipie* rinin beyazlığından anlıyorsun. Yoksulun, dar gelirlinin biri, bir de utanmadar» saçlarını boyuyordu Syleyse. Hadi neyse ama gözleri de yeşil Ü5telik. Pis zamparanm biri olmalı. Ellisine merdiven dayamış. öbürü gençten biri. Kısa kesilmiş kıvırcık saçları var. Kıl gibi ince bıyıkları. Göze glrmeye, yaranmaya her an hazır. Zayıf ama kemikli. Oldukça da sinirli biri. Her şey beklenebilir ondan. Yerine, ortamına göre değişebilir, hemen rengini değistirip uyabılır. Yüzünde, tavırlannda, sesinde o bildik acelecilik. «Hadi bakalım,» diyor. Yüklendiği görevlerl bir an önce, hem de kusursuz bitirmek isteyenlerden. Kaçamaklara göz yumacaklardan değil. Paraya da oldukça düşkun olmalı. Elini yüzünü yıkatanm, o yeşil gözlü, altın dişli, saçları boyalt pis zampara olduğunu o an anlıyorsun. Kasılsa buralara düşmüş biri olmalı. Onunla dışanda karşılaşmk güzpl olabilir diye geçiriyorsun lçinden. lyi bir insan jzlenimi bırakıyor sende. Boyuna zamparahk hikâyeleri anlatacağını biliyor gibisin. «Yürü bakalım.» diyor genç olan. Sesinde geçıkmişliğin sıkıntısı var. «Sabun yok mu?» diyorsun, inadına. Saçlan boyalı zamparanın yüzünden geçen babaca gülümsemeyi kaçırmıyorsun. Lavabonun önünden çekip Iki yanından destekliyorlar. yine ortalarında sürüklenraeye başhyorsun Az önce bilinmez dostların «kahrolsunlar» diye bağırdlğı demir parmaklıklı odacıkların bulunduğu koridoru tanıyıveriyor sun. Koridor, ellerinde kara çoplarla dolaşan asık yüzlü, kızgın gö'revlilerle dolu. Için, bir firpertiyle burusuyor. Olayın yatıstığı belll. Ama kötü şeyler olmuş burada. Bir bölmenln önünde duruyorsun. Parmak lığın ortasında açılmış küçük bir kapıda, elirv de kocaman bir anahtar destesi sallanan, başı hiç saçsız, göbeği gömleğınin önünü de açarak sarkıp pantolonunun üzerinden dısan taşmış şişko biri bekliyor. Kapının önünde duranlar kızgın gözlerle sana bakıyorlar. • Bu orospu çocuğu mu kışkırtmıs onlan?» Yüzünde, ensende bir boşluk duygusuyl», inecek yumrukları bekliyorsun. «Kışkırtmadı, hlç bir «ey yapmatfl bu,» diyor kolundakl insanca ses; saçlan boyalı olanı. Birkaç hoyrat el, sen! getiren iki kişinln elinden çekip alıveriyor, kapının ağzına sürüyüp getiriyor; ansızın, belinin ortasına yediğin bir tekmeyle. geriye doğru ikiye katlandı ğıru bilerek uçup düşüyorsun alaca karanlık odacığın ortasına. Demir parmaklıklı kapının gürültüyle çekilip kapandığını duyuyorsun yattığın yerden. Belirvin ortasından ikiye bölünmüş sanmıs tın kendini bir ara. Uzandığm taşlık yerde kollarının üzerinde doğrulmaya çalışmıştın. Kendini toparlaman yine de kolay oldu savılır. Doğrulup bakmıştm dışarıya. Parmaklığın ötesi insan doluydu. Sövüyorlardı. Alay ediyorlardı. Aldırmamaya çalışmıştın. Çevrene göt gezdirip yenı yuvanı tsnımays çalıştın: Uç yanı çmlçıplak duvar, önü demir parmaldık. daracık bir kafes. Karanlık. Kafesin ötesinde konuşmalar: «Neymiş suçu bu ...nenin?» «Ne suç işledin len?» «Ah ah bırakacaklar bunlan bana, ne sorgu ne Wr şey, hepsini yollanm eşşk cennetine.» «Sen görUrsün Bnanın .» Nedensiz öe almak için kıvranan birsUrU hamamböceği. Bitkinsin. BıralnyorEur kehâini yere arka üstü. «Ohhhh». «Dinlen bakalım orospu çocufu Yann s«bah operasyonda görüşürüz.» Sırtın, betonun ıslak serinhfınae gevşeyip dağılıyor. Bir uyuyabilsen. Nasıl yorgunsun. Etin kemigin bir düzlüğü nasıi özlemiş. • Ohhhh». «Kalk len bakayım ayaga Eşek gibi yatıyorsun, kalk.» Başını kaldınp bakıyorsun. (Devamı var) Millî Kurtuluş Tarihimizden Sayfalar Doğan AVCIOĞLU Cumhuriyet döneminde iki Batıcılık anlayışı AVRUPAYA her alanda kapiları ardına kadar açmaktan yana olan uyducu Tanzimat Batıcıları, Avrupa ile her alanda eşıt düzeye gelme savunucusu millîcilerle birlikte, genç Cumhuriyet'in yöneticisi kadrosunu teşkil eder ler. Mıllet Meclisi'nde, bu iki grup arasında tartışmalar olur. Örneğin işbırlikçi Tanzimat Batıcıları da, milliciler de şapkadan ve Batılı kıyafetten yanadırlar. Ne var ki, Tanzimat Batıcısı Avrupa kumaşından, millici ise yer li kumaştan elbise ister. Bu yüzden Aralık 1925'te Meclis'te, hükümet'in yerli kumaştan elbise gıyılmesıni öngören bir kanun tasansı üzerine, ilginç tartışmalar olur: özverisini göstererek kaç arkadaş düşünebılırsiniz? Kendimiz iyi kumaş giyecegız, baskasına şu kumaşı giyeceksin, diyeceğiz. Yâni kanunun uygulama yeteneği yoktur. önce fabrikalanmızi düzeltmeliyiz. Makineler yenilen meli, moda izlenmelidir. özellik le kadın eşyasmda buna önem ve rilmelidir. Cemal HUsnü (Gümüşhane) Himaye, yürümeyen bir sanayii vergiyle yaşatmak demektir. Bu da o vergi kadar ıermayenin tahribl demektir... özellikle bu kanunun konusuna giren kumaş sanayii, büyük sanayidir. Birdenbire büyük sanayiin himayesine gidilirse, bu çok tahrip edlci olur. Reşit Bey (Malatya) Bu düşünceye göre, memlekette ne fabrika, ne başka bir şey yapılabilir. Genel Savaş'ta halk, kendi yaptığı malı glymiştir... Yasak koymazsak, sonuna kadar yabancı mal giyeriz.» Sonunda, devletin ve personeline gıyecek veren şirkefje; in yerli malı kullanmas kaarlaştırılır. 1928 yılında iç çamaşırlar da kanun kapsamına atınır. Kendi parasıyle elbise yaptıranlar ise, Avrupa'dan külot ve pantolon giyebilirler. (DOGAN AVCIOGLÜ'Ntm BİRÎNCÎ VE IKİNCİ KlTAPLARI ÇIKMIŞ BULUNAN «MtLLİ KURTULUŞ TARtHt» ADLI YAPITININ ÜÇÜNCÜ KİTABI PEK YAKINDA KAMUOYUNA SUNULACAKTIR. «KURTULUŞ DEVRİMİ VE SONRASI» BAŞLIKLI BU KtTABIN, BAZI BÖLUMLEBİNt YAYINLIYORUZ.) tnönü, yabancı sermayeden kuskusunu dile getirir: «Yabancı sermaye, muhtaç ve zayıf bır iklime, kendisi elkoytnak için gelir.» îsln İlginç yanı, Tanzimat Batıcılarının, hoca ve mürtecilerle ve «Galata» diye belirlenen Istanbul'un işbirlikçi ticaret çevreleriyle birlikte, Batının politik ve ekonomik liberalizmini savunmalandır. Bu gdrüşe, mil liciler, ÎU formülle karşı çıkarlar: «Politik liberalizm Ankara'. ya Babıâli'yi, ekonomik liberalizm Galata'yi getirir.» Fesli Osmanlı tüccanndan kalpaklı milli tüccara! MİLLÎCÎLER, yabancı firmalara ya da Rum ve Ermeni tüccarlara kapılanmı? işbirlikçi işadamlan verine, milH bir burjuvazi yetiştirme Szlemini çekerler. Falih Rıfkı Atay. 1922 yılında haykmr: «Burjuvalarî Acaba bu Türk «ınıfı nerede? Cuma günleri, Türk bayrağını yalnız daire direklerinde gSrüyoruz. Yontma taştan ya da betondan bütün bankalar, ticarethaneler, atölyeler binbir çeşit bayraklanm pazar günleri çekiyor ve içlerinde hiçbir Türk bayrağı yoktur.. tstanbul'un müslüman Osmanlı tüccan, Anadolu'nun sivnlmış tüccanyla birlikte, bu role talip olur. Istanbul'da Türk Milli Tıcaret Birllgi kurulur. «tslâm ve Osmanlı» tüccar, «Türk ve Milli» tiiccar olur. İzmir îktisat Kongresı'ne, Istanbul tüccan, Osmanlılığın simgesı olan fes'i başından çıkarıp, millî kurtuluşçuluğun simgesi olan siyah kalpağı giyerek gider. Kongreye ve iz lenecek ekonomi politikasına ege men olur. Millet Meclisi'nde Osmanlılıktan bir çırpıda millicilife geçışe tek tük şaşanlar olur örneğin Kütahya Milletvekili Besim Atalay, bu şaşkınhğı dile getirir: «Bu memleketin kurtulması... Hoca Sadi'nin ünlü kuzu hıkâyesini andırdı. Kurdun elinden kuzuyu kaptı kurtardı, fakat ken di kesti kendi yedı. Arkadaşlar, üç yıldır şu millî mücadele sirasmda kadınlara cephane mi taşıtmadık, tuzdan, hattâ undan bile vergi mi almadık? Kaduılan büe şebit mi verrnedik? Gazıler topraklarına masumlar mı göm medik? Sonuç ne oldu? Mücadele ile hiç, ama zerre kadar hiç ilgisi olmayanlar, bu memlekete Batıhlaşmanın kumaşı «BEStM ATALAY Politik bağımsızlık, ekonomık bağımsız. lıkla birlikte olmazsa, tam değıldir. Bugün turşu bıle Avrupa' dan geliyor... Hemen hepimiz Avrupa malına dökülmüsüz... Es .tetik.yok,; giyılir mi, deniyor. ^ Giyllse ne olur? Batıamınn çangı T daha şeyde duruyor... Zekı Bey (Gümüşhane) Kanunla herkese şunu gıyeceksın, demek kolaydır. Fakat memleket te gıyılecek kumaş yoksa, kanun dosyalarda kalır. Süleyman Sırrı (Bozok) Süs lü ıstemiyoruz, elde yapacağız ve öyle giyineceğız. Zekı Bey Onu yaparsanız çok memnun olacagız, fakat bugun sizın Uzerinızde bulunan elbise îspanyol kumaşındandır. Hacı Bekir (Konya) Bu yıl sadece askerin yerli malı giymesını zorunlu tutalım. Tahir Bey (Giresun) Bu kanunun amacı güzel ve kutsaldır.. Fakat yerii kumaşlarımız hâlâ otuz yıl önceki gibidir. Model ve sıstem aynıdır. Uygarca yaşantımizın ilerlemiş olduğu şu çağda ve herkesin iyiyı seçtığı bir zamanda Avrupa kumaşı almama Devrimcilik anlayışlan TANZİMAT Batıcıları, Kurtuluş Savaşının kazanılmasıyle artık mücadelenin bittiği inancındadırlar. Atatürk ise, Zaferden sonra hemen «Asıl savaş, şimdi başhyor» der. Ekonomik bağımsızlık savaşından ve devrimlerden söz eder. Tanzimat tipi Batıcılann liderliğini yspan Rauf Orbay ise, 21 Ocak 1924'te Meclis kürsüsünden dev rimcüiğin sona erdiğini ilân eyler: «Devrimlerımiz bitmiştır. Dur madan kullanılan devrim sbzlerinin nemleketimiz ekonomisine yaptığı kötülükler çok açıktır. Bir gazetede, devrim şöv le olmuştur, böyle olacaktır gi MALKOCOĞLU yazan veçizen:Ayhan BAŞOGLU 16 Mart Sefer 21 Ruml 1390 Mart 3 Hicr İ 1394 6 10 11 54 Güneş 12 23 6 07 Öğle 15 44 9.29 İkindl 18 16 12 00 Akşam 19.47 1.31 Yatsı 4.33 10.19 İmsak T A K Vİ M bl sozlerin yayımlanmasınm mil letın ekon.omisine neler yaptığını görüyoruz. Herkes bugün yeni bir devrim mi bekliyor7 Hayır. Mılletimizin vicdanına dayanan devrim olmuştur. Her gun bir çey bekler durumda olan mületin kamuoyu karşısında, memleketin zenginliği, ekonomisi nasıl canlandırılacaktır? Artık devrim yoktur, devrim bitmiş ve yerleşmiştir.» Bu nedenle, Orbay ve arkadaşları, çok partili düzene hemen geçılmesini isterler ve bir parti kurarlar. Parti, politik ve ekonomik liberalızmi savunur. Yabancı sermayeye dayanılmasını ister, dinsel rfuyguları okşar. Atatürk Inönü ve çevresi ise, politik ve ekonomik liberalizm yoluyla, bağımsızlığın korunamıyacağı ve devrimler yapılamıyacağı ınancındadırlar. Tek parti sistemini savunurlar. Batılılaşma için layik bir düzenin kurulmasını gerekli sayarlar. Istiklâl Mahkemelerinden de yararlanarak, layikliği gerçekleştirme atılımlanna girişirler. Tanzimat Batıcllan, «yabancı sermayesiz kalkınma olmaz» derken, milliciler, esas ltibariyle milli kaynaklara dayanmayı yeğ tutarlar. Atatürk, daha 1923 yılında şöyle konuşur; «Devlet yapisını yaşatmak için dı;arıya başvurmakıızın, mem leketln kaynak ve gelirleriyle yetinme tedbirlerini bulmak gereklidir ve mümkündür.» doldu... Sanki yaptıklarımızi, kurtardığımız memleketı bunlara peşkeş çekmişiz, gidm görun arkadaşlar, şu İzmir'e bir gıdin. Sokaklan dolduran çeşit çeşit yurtsever tüccarlan bır görün.» Bu sözler, etki uyandırmaz. Mıllî burjuva yetıştırmek için çok çeşit] ı teşvik yollanna başvurulur. Fakat hayal kırıklıfı gecikmez. 27 Ocak 1931'de «halkımı?m yaradılıştan devletçı» olduğunu söyleyen Atatürk, «ekono mik alanda ıstenen b'lçüde başarı kazanılmadığını» belirtir. Cel&l Bayar, özel gırışimle kalkınmanın ikiyüz yıl alacagını iddıa eder: «Milletin muhtaç olduğu refahı, bazı özel girişimlere ve bu girişimlerin dayandığı sermayey» bırakmak gerekirse, en az ıkıyüz yıl daha bekleme dönemı geçırmemiz gerekır... Kurtuluş yohı, millî emegin rasyonelleştirilmesinde ve örgütlendirilmesinde, mıllî emegln arttınlmasında ve bütün ekonomik faaliyetlerın yönetimı başına geçirilmesindedir.» Celâl Bayar, Sanayı Kongresi'n de yaptığı konuşmada da özel ser mayeyı, yabancı sermayenin paravanı, spekülatör ve gündelık çıkarcı diye suçlar: «Özel sermaye nedır?... Açık söylememe ıznınızı rica edeceğim. Gördük ki, bunlar üç kısma ayrıliyorlar. Birincı kısım, belli alanlara yerleşmeyi salt kendi açılarından kârlı gören yabanc» sermayeye paravanlık edenlerdir... • Ikinci kısım, hükümet her yer de fabrika kunnayı istiyor, bız bugün elverışli görülen bir alan için izin alalım, bir sermaye gibi elimizde bulunsun, üzerinde spekülâsyon yapalım düfüncesıni güdenlerdir. Üçüncü kısım ise, memleketin millî ekonomi gereklerine aldırmaksizın büyük ilgisıni ve devletin yüksek koruma tedbırlerıni kendi kişısel ve gündelik çıkarlan için sömürmeyi düşünenlerdir...» Bu düşüncelerle, Kalkınma Plan larına dayalı devletçiliğe yöneliair. Fakat devletçılik, kısa ömürlü olur. Dış polıtıka degişikliği ile, iç politikada da devletçilikten vazgeçılir. Rauf Orbay ve Fethi Okyar çizgısi, dış ve iç politikay» egemen olur. Gelecek Yazı: ATATÜRKÇÜ DIŞ POLtTtKA DİŞİ BOND 3 haftada tükeneo tıtap Sagsız Solsuz Demokrasi 2. Baskı çıktı Fiyaü 15 TL. Her kitapçıda bulunnr. / 5ÜCEDE / İLE IG ÇEYİ TİFFANY JONES TÜRKDİABET ve DİET VAKFI Şeker Hastalığı (Diabet) Hastanesi için Bağış Kampanyasına Katılınız. GARTH ASENÎNl£r BlB. ANLAŞMA yAPABff: UBİZ. Telefon: 47 51 20 46 55 89
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle