26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OCAK 1971 3 Cumhuriyet SANAT EDEBİYAT Sanat ve Geleneklerimiz konusunda 1865 yılında Fethi Naci, Tön dergisinde «Miilî Kültür ve Ba tı Kültürü ile iliıkiler» konugunda bir sornştnrma düzenlemisti. Sabahattin Eyübogln, Ni yazi Berkes, Mehmet Seyda, Melih Cevdet Anday, Ferit Edgii, Memet Fuat, Demir özlü, Orhan Duru, Âbidin Dino ve Pertev Xaili Boratav, özetle, «Geçmisin kültür ve sanat eserlerinden yararlanılabilir mi? Blr milli kültürün olnsum sartlân nclerdir? Batı kültürü ile iliskilerimizde göz önünde bulundurulması gereken noktalar nrlerdir?» sorulannı yanıtlıyorlardı. Batı kültürü ile iliskiler bir yana. Türk sanatçısının geçmiçimizin kültürel ve satıatsal de gerlerinden yararlanıp yararlanamıyacafı, milli bir kültürün olasum şartları açısından, soruştnrmadan çıkan sonuç kısaca sövleydi: «Sanatçı geçmisin kültür ve sanat degerlerinden yararlanabilir. Bunun nasıl ola cafcını sanatçı herkesten daha iyi bilir. Bunun bir yöntemi, bir kuralı yoktur. Asıl sorun bu degerlerden nasıl yararlanılacagıdır. Sanatçı bilim adamından farklı olarak. gözlemle, incrleme ile nedenleri aramakla kalmıyacak, geçmisin olavlan ve davranışları karsısında kendi düsüncelerini de helirtecektir; onları degerlendirecektir. Kendisi de geçmişin olavları içinde vasıvormus gibi, geçmj^i günümüze getirerektir. Bu sorunu sanatçı yalnız düsünerek degil. yaratarak, yaratırken çözecektir. Aslında sanatın aldığı konu zaten deİişmiyor. detisen bakıs açısı teknik ve biçimdir.» 1961» sonrasında. milli kültür çerçevesi içinde, kendimize (lönıtif. dilimizi. sanat ımızı. kültürümüzü gelenek zinciri içinde bir bütün olarak kavrama. geçmişimizle böylece daha \akın ilintiler kurma. «Türk olma» geregi yeniden söz konusu edildi. l'lasallık, yerey«ellik. milli kültür, gelenek, Batı kültürü aribî konularda soruşturmalar açıldı. Bu tartısmaların sanat ürünlerine yansımaması da beklenemezdi. Nitekim edebiyatta, müzikte, resimde. tiyatroda geleneklerimizden gelen verilerin ön plâna dotru çıktıgı görüldü. Tiyatroda orta ovunlarından. resimde hat, tezhib. nakıs, mevlevi. bektasi. dinî ve halk resimlerinden çıkısla venırien riv>cu* eyleminden, hattâ müzikte Dede Efendi'nin aranje edilmesi cibi girisimlerden sonra, edebi\atta da gelenek sorunu kendisini belli edecekti. Bn çerçeve içinde Behçet Necatigil'in bir kitahının adını Divançe kovması, Turgnt Uyar'ın bir zaman gazel, kaside, miinaeaat, ruhaî yazması \f bunları bir Divan'da toplaması, Attilâ tlhan'ın semai. kaside, Farkıları, Ilhan Berk'in gazelleri. Kemal Tahir'in Devlet Ana'sı, giderek bazı özel yayınevlerinin Evliya Çelebi Seyehatnâmesini. Naima Tarihini vavınlaması «gelenek sorunu» dıgında ne türlü bir eğilimle açıklanabilirdi? yarak, Divan şiirinden elbette şairlerin yararlanacafını, bu yararın da «siiri en son ses yapan bütün titizlikle çabaların, çalısmalarla dikkatlerin. hesap larla kollayışlann, arayıslarla inanıslann dofrultusunda yocunlasan gabır ve emek» oldueunu belirtti. (Cumhuriyet Sanat Edebiyat Eki S : S) Hemen ardından Fahir On;er, Kaqf Mutluay'ı yanıtlayarak divan siirinin jünümüz için çagdı;ılı£ını, gereksizliğigeçmişini yadsıyamaz. Geçmişimizi bilecegiz bilmesine. Ama eleştirel bir yöntemle olacak bu bilis.» dedi ve geleneğe dönmenin yanlış kuUaıularak Osmanlılık özlemlerini dile getirdiğine. bunun da hedefinin Atatürkçülük olduğuna Fahir Onger'in de belirttiği gibi eskiyi ülküleştirmenin daha çok karşı • devTİmcilerin isine yaradığına jşaret etti. (Varlık, S: 755) Yeni Dergi'de Mehmet Doğan liğini, özgünlüğünü yitirmediği sürece her zaman olağan bir seydir sanatçı için. Çünkfi yapılan iş, kopyacılık, öykünmecilik değil, bir yol, bir olanak araştırmasıdır.» diyerek vurguladı sözlerini. (Yeni Dergi, S: 73) Dergi olarak geleneğe karşı bir tavır alan ve divan şiirinden yararlanarak şiir yazanları alaya alan Halkın Dostları'nda Murat Belge, 1970 Türkiyesinde kesinkes divan tarzında bir siirin yazılamıyacagtnı drnekledi. Bufün halk adına, halkçı sanat adına böyle bir ise çirişenleri suçlayarak divan siirinin sınıfsal yapısına değindi. Divan siirinin hiç bir zaman balkçı bir içeriği ve gelenegi olmadıfım. birkaç kisinin belli bir ses etkisi. birkaç arnz kahbı içinde kullanıp yazdı|ı şiirler meşru sayılsa bile, bunun divan geleneğiyle bir ilgisi olamıvacajını ileri sürdü. (Hal kın Dostlan. S : 9) Olayın diger bir yönünü de gelenekle, ikinci yeni içinde sayılan bazı şairlerin divan şiirine özenmeleriyle nitelenen batıntı dile getirdi. Aslında kendisi de gelenege karsı olmadıgı halde Attilâ Ilhan. bu tartısmaların biçimci ozanlan divan edebiyatı yijnün deki denemeleriyle yeniden ön piâna çıkarmak gayretini güttiiğünü ileri sürdü. ikinci Yeni şairlerini afır bir dille snçlavarak kendisinin daha Snce bu işi denediğini. gelenek konnsunun onlar tarafından ele alı nışının ikinci yeni şiirini «geIeneksel vitrin» içinde satmaktan baska bir şey olmadığını vnrguladı. (Cnmhnriyet Sanat Edebiyat eki, Kasım) Aynı konu üzerinde Asım Be zirci de durarak ikinci yeni şairlerini suçladı. İkinci Yeninin gelenekten yararlanma diye bir konusu olamıyacagını, çüııkü onların bizzat siiri yıkmaya çahstıklannı örnekledi. Gorüşünü «Unutulan halka ve onun yaşayan kültiirünp» cümlesiyle özetledi. (Cumhuriyet Sanat Edebi>at Eki, Aralık) refik durba ni, bn liirden yararlanılga bile, bunun ksrsıdcTrimei güçleri harekete geçireeeğinden, coşturacağından dolayı onaylanacak bir durum olmadıfım, zaten divan şiirine dönüsün çok eski bir konu olduğunu, bunu da ileri gidemiyenlerin, ileri bir atılım yapamıyanların sanatlarını knrtarmak için buldukları bir «elâmet yolu olarak kullandıklarını ileri sürdü. (Cumhnriyet Sanat Edebiyat Eki S: 6) soruna ilericilik . prricilik açısından yanastı. Uyar'ın kitabını öven, onu eleştiren Doğan, bu arada Kemal Tahir'in Uyar'ı yoramlayısina karşı çıktı. Divan'ın Osmanlı İmparatorluğuna bir hayranlık olmadıpnı, diliyle, özüyle, Uyann devrimci bir siiri yazdığmı belirtti ve gelenek konusunda «Sanatta gelenekten yararlanmak, kendi SORUŞTURMAYLA GELEN 1960 sonrasında «Türk olma*, «kendimize dönme» seklinde beliren ve son yıllarda bazı sanatçılarımızın eserleri>le de belgelenen «gelenek» sorunu, ynkarıda da kısaca özetlemeye çalıstığım gibi son biriki yılın en çok tartışılan konulanndan biri olmustu. Sanatımızı geleneklerimizle ilgili temellere dayandırma. geçmisimizde daha yakm ilinti ler kurma, kendi benligimizi, halkımızın sorunlarını yansıtmak için izlenecek yaratış yolları aranırken klâsik siirimizdeki geçerli araçların buçün halk yararına kullanılması çibi sorunların >eniden su vüzüne çıktıgı bu donemde «Sanat ve geleneklerimiz» konusunda bir sorusturma açmayı düşündük. öteden beri konusulan, yazılan, tartışılan bu soruna yeni yornmlar çetirmekten çok. genç ve yaslı kusaktan vazar, incelemeci, sair, romancı. hikâyeci, elestirmen olarak yirmivi askm sanatçımıza bu konuda neler düsiindüklerini açıklamalarını istedik. Sonuç. 1965 yılmda Fethi Nari'nin yaptıgı sorusturmadan pek farklı değildi. Soruları cevaplıvanlar özetle şu noktalar üzerinde dnruyorlardı: Gelenekten yararlanılır, sanatın düsnncenin kesintisi yoktur. Dille. insanla, tarihle nürer bn gelenek. tnsan kisiliiriyle. anılarla, oaerısımlarla sürer bu telenek. Denilebilir ki. ulusal edebivat bu geleneklerin veni uyarlamalarla zene#>1es«H*mesidug»(C. Atiff K»ıf| su) Batılılaşma akımıyla bütünleşen layik ve hümanist bir kültür gelenegimiz var. Bence Iferçek sorun bu geleneğin sürdürülmesi sorunudur. Bir gelenekten yararlanmak bir bakıma. o gelenejin sürdürülmesi anlamına çelir. (Hilmi Yavuz) Batı etkisinde grlisen sanatımız yeni türler tanımıs, yeni tekniklerle zenginlesmiştir. Ama bizi gösteren ayna olmaktan gitgide daha çok uzaklasmıştır. Batıdaki örneklerin ustalıklı durumuna gclmistir. Fakat bizim insanımızın bütün defişmeler arasında devam eden yönünü dile getirememistir. Gelenekle ilgilenmek bu noktaM görebilmemiz için sartlır. Yetcr ki. onu eksiksiz tanıvalım. (Konur Ertop) Divan edebiyatı tekniğinin bilinmesinde ve battâ günümüz zevkine göre bazı uyarlamalar yapılmasında yarar görüyoruz. (Mustafa Baydar) Gelenek \e goreneklerimizden yararlanmada bir noktaya aikkat etmemiz gerekir bence: Turistik eser vermemek. t'nutmamahyız ki geçmiş tümüyle var dır. tek başına gelenek ve görenekleriyle değil. (Selinı ileri). Aslında gelenek \e gorencktcn yararlanma da söz konusu olamaz bir bakıma. Çunku kişi ister istcmez geleneğin icindedir. (Turaut L'yar). Gelenek \e sörcneklerden elbette yararlanılabilir. Ne var ki gelenek \e göreneklerdcn yararlanabilmek icin o gelenek \e soreııeklerin «yaşıyor» olınası ge rekir. (Gıınel Altıntaş» Gelenek konusunun hemen ka panacağını sanmıyoruz. Tartısma lar sıırüp gidecektir. Gazelleıin. kasidelcrin ardından turküleriıı. knşmaiarm. varsaeı'arııı lelnıesi olağan dışı bir ş"> d^'i'rfî '»••ıı 'acak iş gereksiz tartışmalan bırakıp. gelişen olavlar kaışıs.r.ıa. gelişen durumları tesbit ermcktir.ı Devrimci kiiltıir. elbette ayakları havada. in«andan kopıık bir kültür dpğilriir. Onun da bir kav ııağı. bir kökeııi vardır. O da bir îeleneğe yaslanır. Buraya kadar yazdıklarımız ge cen bir yıl içinde tartışılan bir knnunun kısa bir özetiydi. Bueiin edebiyatımi7 icin daha önem li knnular \ardı da nedcn boyle ııluorta, gereksiz şeylerle urrasıldı. ya da bu konunun böylece t.ırtışılması cok yararlı oldu di\ enler cıkabilir. Biz olajlnrın hızla gcliştiği bu donemde bo>lc dağınık tartısma larla da olsa sorunlanmızm gcııiş hoyutlar içinde ele alınmasın da devrimci kültür adına yararlar gorııyoruz. DevTİmci kultıirün, balk kitlelerinin güçlü bir devrim silahı olduğunu unııtma malı ve >lao Zpdung'un «geleııek»| konusundaki şu sözlerini akil••n nkirn'anıalıyız: «Tarihimizle •> bütün hağlarımm knpannamalı. ona savgı göstermeliyiz. Ama bu saygı bugiinü mahkum etmck icin eeçmisi yüccltmeğe, zarariı dcrcbeylik unsurlarını ö\Tiıcğe değil. tarilte ilim icindo belli hir yor vcrmcğe. tarihin diyalcktik gefişmesiııi dikkate almağa daıanmalıdır . Halk kitlelerine ve genclere gelinre a^'o'an bunla rı gerivc bakmatri değil, ileri bakmnğa alıştırmaktır^ Bir damla çamurlu su için E. KONUKSEVER KONUŞMALARIN GETİRDİĞİ Tartısmalar sürüp riderken dergilerde ve gazetelerin sanat savfalarınd» da sanatçılarla ya pılan konuşmalarda «gelenek* üzerine sorular soruluyordu. Böylece üçbes kişinin dısında herkesi ilgilendiren bir kona olma nitelifcini sürdüriiyordu gelenek kavramı. Tahir Alangn kendi kaynaklarımıza dönüsün kelime kuyumculugu. \it cambazlı|ı olmadıgını, divan edebiyatının da bir yanıyla şasılacak ölçüde halk hayatına yöneldigini ve icenç bilim adamlarımmn. keıı di kaynaklarımıza dönüş ve dünyada olup bitenlerin ölçülerini bu kavnaklara uygnlayıs alanında sanatçılarımızı çok gerilerde bıraktıklarını söyledi. (Yeni Gazete) NÖBETÇÎ Dağ başından bir ışık geliyor Yansıyor gözlerimden şehre Bozkıra köy evlerine Yorgun değilim seninle buluştum Bir mendil sevinç yolladım sana askerden Sevdamın nöbetini tuttum bütün gece Dağ başından bir yel esiyor Döniiyor tüfeğimin namlusundan şehre Fabrikalara harmanlara Üzgün değilim anamla konuştum Bir tokat izi yolladım ona askerden Vurulan yeğenimin nöbetini tuttum bütün gece Dağ başından bir su kaynıyor Akıyor postallarımdan şehre Sana izin tezkeremi yolladım askerden Acüarımın nöbetini tuttum bütün gece Süreyya BERFE Sanat ve Edebiyatımız Açısından OYALANMA YILIDIR H er konuda olduğu gibi sanat, edebiyat konusunda da yıl sonu yaklaşırken bir yıl boyunca yazılıp çırilenlere bakmak, geçmış yılın hesabını çıkarmak, yapılanların doğru yarüış, yararlı yararsi7, başarıh . başarısız yanlarını belırtmek guzel bir alışkanlık olarak her yıl sürdürülmektedir. Yaratıcılığı ilgilendiren sanat, edebiyat alanında yapılanlarm değeruMn bu toplu hahıjiarrii yal nızca'bîr dızinsel sıralâThayla ortaya konulamıyacağı açıktır. Bu yüzden ötedenberi kimi yaymevlerinin yaymladıkları «yıllıklar, bir yılın hıkâye, roman. şiir, eleş tiri deneme gezi türlerini kapsayan kollarda giderek sinema, ti bulanlar çıkacaktır. Ben de günübırlik gerçekliklerin hemen sine ması, tıyatrosu yapılsın, hikâyelerı, romanları, şıırleri yazılsın demiyorum. Mekanik bir çalışma önermiyorum. Röportajlardan ya da günlük yazılardan söz etmiyo rum. Sanatın gerçeğinin gunübır lik gerçekliklerden de yola çıksa e\Tensel bir düşünceyi, evrensel bir tavrı belirleyici olma niteliğıne katılıyorum. Sanatın özümleyici yonüpü de yadsımıyorum. Belli bir süreyle düşunsel birikimin sonunda. gunübirlik gerçeklikler özümlenip yepyeni, özgün bir düşünce ve biçimsel yapı içinde eritildikter/sonra ancak evrensel gerçeğe ulasılabüeceği açık tır. 1970 BİR Kemal özer, «elenekten yararlanmanın yararlanacak kişinin tutumnyla belirlenece^ini. asıl üzerinde durulması çerekenin Türk insanının duyarlığinın arastırılması çabası oldutunu, sairin isinin geçmisi yatmalamak, kullanmak olmadıjını. onların olnsturdngu insan duyarlı|ını arastırıp, yeni insana açılmak gcrektitini ve bufünün insanını tanımak oldu*unu ileri sürdü. (Yeni Gazete) Ercüment Behzat I.âv, ça{daş şairlerin sabırla çalışmasını, divan ve halk şairlerini çok iyi tanımalarını. dünlerinden kopuk sanatçıların sanatlarını kuramıvaça|ını belirtirken. (Yeni Fdrbiyat. Savı 7) Salâh Birsel, «Siir bilinç ile altbilincin çarpısmasıdır. Her olay, her düsünce, her siir gelir altbilinçte yerini alır. Ozan da şiirini yazarken bu algı dağarcı|ından yararlanır. Ama bu. datarcıga eiren her seyin ?üııün birinde bir şiir. bir dize olarak su üstüne çıkacatı anlamına celmez. Raska bir deyisle, kimi ozanIar eski sürlerden, eski düsüncelerden yararlamr. kimileri yararlanamaz» diye özctledi %t'enek konusnndaki düsüncelerini. (Yeni Edebiyat. Savı 5) Pertev Naili Boratav da aynı konudaki bir soruyu. «Geleneği. ne biçimde olursa olsun ilçilendirmelidir sanatçıyı. Bn bakımdan divan siirine eğilen bu çabayı ilgiyle karşılanm» olarak cevapladı. (Cumhuriyet) B KAFKA Klaus VVagenbach irmlnci yüzyıl yazarlanyla ilpli bir sürü biyografyamn belirleyici lizclliği olan o surekli değişim, Kafka'nm hayatında bulunmaz. Yer değistirmelerine ve uzun süreli gezilere rastlanmaz Kafka'da; eğitici ve oğTetici yaşantılar diye nitelendirilmesi âdet olmuj yaşantılar porülmez pek; meslekdaşlarıyla büyük karşılasmaları yoktur. Çağdaiji olan bnemli Avusturya yazarlarını, sozplişi Musil'i, İ/cffmannsthdlı. Bilke'ji veya Trakl'ı bile tanımazdı Kafka. Gerçi bu yazarların eserleri ona yabancı değildi; hanl harıl olmasa da çokluk kend'ni vererek okuyan bir kimse. sözgelişi Thomas Mann'm ateşli bir okuyucusuydu. Ama edebî sohbetlere doğrudan doğruya katılmaz. olsa olsa az konuşup kendini geride tutaıı bir dinleyici olarak böyleM lopl; ntılaıda hazır bulunur. ancak kendisinden istenildiği takdirdc ders'lere \e yayıııevlerine yazı yollar, birkaç dosttan öto kimsclerle eorüşmezdi. Stiftcr >a da Yeats gibi Kafka'da da bir taşralıhk. bir ycrellik vardı. 3 Temmuz 1883 vılında Prag'da doğan yazar. doçup bü>üdüjrü bu kentten seyrek olarak. o da her seferinde kısa bir siırc itin ajrıldı: kırk bir vıl sibi kısa *üren bir ömürdeıı sonra yine Prag'da Straschnitz mezarlığina gömüldü. On dört yıl hukukru olarak Pıas'daki Işçi Kaza Sisortasında, Bohemja Krallıçı hizmetiııde cılıstı. ama ak^anı >a da sece vakitlerindeki sanat çiziktirmeleriue gonlunce tek uğraşı olarak baktı hep. adnan özyalçıner yatro. plâstik sanaüar, müzik gibi görgu, ses ve çalgı sanatları dallarında dizinsel bilgilerin yanısıra değerlendirmelere de yer vererek geçmiş yılın sanat. edebiyat ortamı açısından başarı çizgi sıni saptamak yoluna gitmektedirler. Bütün bu kılı kırk yaran değerlendırmelerle birlikte seçme orneklere yer a>Tilarak o yılın sa nat. edebiyat çalışmaları. toplu bir biçimde, yayınevlerinın sanat goruşleri açısından nesnellıkten uzaklaşılarak özetle sunulmaya çalışılmaktadır. Her dal ya da kolun eleştirmenlerınce ayrı ayrı yapılan bu değerlendırmelere karışmak istemem. Benim işim de değildir bu. Ince hesaplardır onlar çünkü. Bir takım sanatçıların kendımce, öznel bir bakışla, başarıh. başarısız yapıtlarını sıralayarak yalan yan lış bir yargıya da varacak değilim burada u böyle de olsa, benim söylemeic istediğim birdenbire patlak vermiş gibi görünen sözu edılen toplumsal olaylarm kendisinden çok, bu olayları yaratan birikimlerle birikim nedenlerine de bu toplumun sanatçılan %'e önde gelen aydmları olarak uzak kalrmş olmamızdır. Dolaylı ya da dolaysız belirli bir yaklaşma. yakınlaşma çabası içinde gö runmemiş oluşumuzdur. Bu çağdaş olgu karşısında Batıdan aktarılma çağdaşlığımız yaya kalmıştır. Şıirde, Divan Edebiyatı biçimlerinden yararlanma Divan Edebiyatına ddnüş müdür, değil midir? tartışması sanat. edebiyat dergilerinde sayfalar doldurdu. Aylar sürdü tartısmalar. Belki de sürdurüldü. Geleneklerden çağdaş sanatımız bakunından yarar lanıp yararlanmama konusu, Osmanlıcılık Atatürkçülük ya da Doğuculuk Batıcılık, bağlı olarak da. Ulusal Sanat kıstr tartışmalannı doğurdu. Toplumsal olaylara gözünü kapatan bu davra mş, dön baba dönelım edebıyatından başka bir şey değildi. Yıllardır sürdürulen bir aldatmaca, bir aldanmaydı. Bu yıl da sürdurüldü. Elbette böylesine bir oyunun içindeymiş izlenimi veren sanat, edebiyat tartışmalan biçimsel kalacak, toplumsal gerçeklerimizle sorunlarımız açısuıdan ye ni bir öz, yeni bir düşunsel ortam getirmeyen, dolayısiyle de. oyalayıcı olmaktan öteye gidemiyen tartısmalar olacaktı. Bu tür oyalanma ve oyalamalar da, ister istemez, ilerici atılımların, devrimci düşüncenin gelişmesini engelliyecekti. Böyle bir engellemenin de gericilikten başka bir anlamı var mıdır?. Y ŞİİRE DOĞRU Baslangiçta «milli kültür» çerçevesi içinde sıkısan ve örneklerin verilemeyişfnden sadece teoride kalan. metod yollarını arastıran tartısmalar, gelenekten beslenen eserler verildikçe yön değiştirdi. Somut örnekler üzerinde yeni yorumlar yapıldı, defişik hakıs açılarından eserler incelendi. Bu sapma da en çok siir alanında eser verildiği için o yöne kavdı. llk örneklerin ardından divan ve balk şiirinden yararlanalım mı, yararlanmıyalım mı? sorunu çeIdi. Daha sonra tartısmalar Osmanlıcılık, Batıcılık, layiklik yobazlık, ilericilik fericilik gibi yan sonınlara dönüstü. giderek iş ağır snçlamalara kadar vardı. Konnr Ertop, bn karmasa içinde, umutlu olarak durntnu söyle özetliyordn: «Bn örnekler «adece biçim bakımından bazı imkânların denenmesi, deüsik bir hava yaratılması istetine bağlanamıyacaktır. 1940'ların Ülkü dereisi etrafında toplanan şairlerin halk edebiyatımıza yalnız dil ve biçim açısından bakmalarındaki hatâ trkrarlanmadıtı müddetçe yeni siirimizin klâsik kaynaklardan vararlanması önem tasıvacaktır. Daha öneeki sanat deneylerinin gelistirilmesi, «flentjte cağdaş yornm zen^inlifeinin ka tılması, bu^ünkü sanatımızı hesleyecek ve ona kişilik kazandıracaktır.» (Cumhuriyet Sa nat Edebiyat Eki 1) Kitabı Divan çevresinde gürültüler koparılan Turjnt C\ar, «Nicin Divan?* sorusunu «Bir divan yapmakta asıl amacım, geçmişte bir mntln azııılığın kullaııdısı aracı halk adına, halk yararına kullanmaktı» diye yanıtlarkcıı (Yeni Der*i, Mayıs 1970) Kemal Tahir, Turçut Uyar'ı bn uğrasısından dolayı kutlayarak. «tarihimize erjeç yeni görüglerle, eelece£İ a\dınlatacak yeni değerlendirmelerle dönecee'm'zi» ileri sürdü. (Yeni Edebiyat. Sayı 7) Yine bu arada Divançe şairi Nfcatiıil, huçünün siirinin eıkive atıflarla ilerleyecetini belirterek, çaJTa içerledi£ini. bu vüzden srçmisin büvüklütünü <a\undu(unu söyledi. (Yeni Gazete) Bunun üzerine Raut Mutlu»y, Divan siirinden kim \ararlanacak sorusuna yanıtlar arı B kenin özellikle toplum sorunlarını deşmesi gereken smemasınm soyliyeceği şeyi daha belirli ve sert söylemesi ve seyırcıyi hiç olmazsa uzaktan bile olsa duyabıleceğı bir çozüme götunnesi lâzım.» u uyarıyla inatlaşıyormuşçasına tiyatrolarımızda oyna^n oyunları inceleyen Dünya Tiyatro Festivali ilgilisi Peter Daubeny şunları söylüyor: «Tiyatrolarınızda genellıkl.e çevıri eserler o>nanıyor. Kendî ülkerıizîli geleneksel tiyatrosunu yansıtacak bir esere raslamadım.» Çevırilere öncelik tanımak konusunda yayıncılarımızm da kulaklarını çuılattıktan sonra Daubeny'nin uyansına şunlan eklemek yararlı olacaktır: Geleneksel Türk tıyatrosu derken Karagöz, Ortaoyunu gibi seyirlik ojmnlarımızı yama biçiminde bir oyunda sunmayı anlamamak gerekir. Gunumüz so runlarıyla üişkili olarak bir birleşıme varabilmiş seyirlik oyunları geleneksel tiyatromuzu modern tiyatro dunyasında yücelteeektir. Fantazide kalan bir geleneksel tiyatro aktarmasıysa baş tanberi savunduğum duşuncelerle çelişecektır elbet. DEĞİŞİK PLÂNLAR Eserler ortaya kondokça tartısmalar da hızlandı. ö y l e ki, örnegin tlhan Berk'in Aşıkâne kitabı üzerine kimse çafdaş yaklasımlarda bulunmaya çalısmıyor, gelenekle olan ilintisini araştırıyordu. Kemal Tahir Divan üzerine yazı yanyor, Turgut l'yar'ın sairligi bir yana, kitabın geçmise olan özlemi dile getirmesiyle yorumladıfı tepkilerini dile getiriyordu. Bu plândaki yaklasımlar Osmanlıcılık Atatürkçülük, difer bir yorumuyla Batıcılık tartışmalannı su yüzüne çıkardı. Kemal Tahir. Divan üzerine yazdığı eleştiride «Son vüz elü yılrian beri uğradığımız helâ. hemen de hiçbir toplumun ba şına gelmemiştir. Bu belâ. bin yıllık onurlu bir tarihin gaddarca inkâr edilmek istenmesi. bu akıl almaz ihanetin kuşaklardan kuşgklara çeçirilerek nihayet aydınlarımızın çofunluğuna kabul ettirilmesidir» diyerek yıldırımları çekti. (Yeni Edebiyat, Sayı: 7) Emin Özdemir, Kemal Tahir' in bu yarjnsını «Osmanlılık Oz lerr.i» olarak niteledi. Kemal Tahir'in belâ ve ihanet diye kabul ettifp nlayın gerçekte Atatürk devrimleri olduğunu ileri sürdü. Divan ve halk edehiyatlarının yapıları üzerinde durarak «Peki (çeçmise boş verelim, onu umursamıyalım mı? Diyesimir. bu deSil. tstesek de yapamajız bunu. Hiçbir toplum u Pragıt >ahudinin bir sigorta kurumundaki iş saatleri dışındı kaierne aldığı düzyazılar. son onyıllar içinde dünyaca üıı kazand;. Önce 1920'ierde Almanya'dski dar bir edebiyatçılar çevresinde tanman yazar. ilkin Andre Breton'la Minataure çevresinde toplanan sr<ıhun. daha sonra Camus ve Sartre'ın önayek olması>la özellikle rransa'da un vaptı, ııihayct Ineiltere ve Amerika'da tutundu. Aıuak 195#'dcdir ki, Kafka'nın escrlerine karşı yeniden ilgi duyulmaya İMjlandı Almanya'da ve bunu izleyen yıllar ilk Almanca Kafka külliyatı resmen yayınlandı. Kafka'nm edebiyat haritasında bir başkcnt uşümasına yücelttiği Prag'da. 1920'lerdeki birkaç denenıe sryılmazsa, lSSÎ'de Cekçe ilk çe\iriler gorüldü. Ancak 1963'de Iıı der Strat'knlonie» adındaki hikayesiylc Kafka ilk olarak Rusçaya çevriidi. ölümünden ancak yoksa daha sözcüğiinü mü kullar.malı burada? kırk yıl sonra Ksfka'nııı eserleri bütün dünyada okuyucu bulJ'i kendine. vustur>a Mararistaıı lmparatorluğu'nun hiç de karanlıklar içerİMndc bulunma>an son otuz Mİıyla Çekoslovakya Cumhuri>eti'nin ilk kuruluş yülarına rsstlamasına rağmen. bu yazarın hayaiı pimdiye kadar pek biljnmemiştir. Bu da yalnız söz konusu hayatın silik \e göze çarpmaz bir biçimde yaşanmış olmasıııdan değil. ozeKiklc 1933 ilâ 1945 arasıııdaki politik ol;:>lardan ileri geliyor. Bu ol;>>Iar ilkin yazarın eserlerini hedef almıştır kendine: 1930'ların başınüa Gestapo. Kafka'nın ölümünden bir yıl onee edindiği kadııı dostu Doıa Dimaııfın Berlin deki evinde bir arrma >apmış ve jazara ait bir yıem manüskriye cl koymuştur: bu manüskrilere artık mahvolıııuş gozuyle bakmak gerekiyor. 1935'de yayınianmaya başlatai bir Kafka külliyatı önce engellenmek istenmiş, sonra da yasaklaıımıştır. Çekoslovakya nnı Nazilerce işgalinin ise daha kbtu ohnııştur sonuçları: Kafkanın üc kızkardeşi zorla e%lorinden alınarak toplama kampına >ollanmış ve orada katledilmiştir: Kafka'nın diğcr bırcok akraba ve dostlan da yine aynı akıbete uğramıştır Arşivler imha edilmiş. belgeler, bu arada Kafka'nm kitaplığı>la biı suıa mcktupiaı. kaybolmuş. yazarın hayatına taııık olan kişiler öldurülmüştur. Birkaç >ıl önce ilk kez Prag'a gittiğim zaman. kcntin henı kasvctlı. hem de iç açıcı bir tablosuyla karşılaşmıştım: Bir larıda savaşta tahribe uğramamış bir kenfin. A\rupa'nın en güzcl kentlerinden biriniıı tablosu. öbür >ar.da bir başka tablo: bir yanda Kafka'nın oturduğu evlerin ve çalıştığı binalarm hemen bütünü oldu'jn gibi tlurujordu: Kinskj Sar?yı. Schoııborn Sarayı. Minute Binası. Uppclt Binası. Bilkova 10 evleri, Zeltner Sokağı 3 ve Langc Gasse V. Petick 7'deki büro. Alşimistler Sokağı'ndaki e\. Taşrada. yani \VosseVtc. Podiebrad'da, Triesch'de, Schlesen \e Matliary'dc de durjm haşka turlu değildi. Ama bcri \andan belgeler ardındaki koşıışmalarım hep yağmalanmış arşivlerle jüz yüzc getirdi beni. Kaflia'nın lıa>atının heniız yaşıjor olabilecek tanıklarıyla ilçili araştırma ve soruşturmalarım ise. beni Maisel Sokağı'ndaki yahudilere ait Bele*ii*e bınrtsının bir salonuna cıkardı: duvarları çepçevre yüzlcrce kartoteks kutuları dolduruyor. kutular içindeki kırmızı fişlerin heıbiri isim, «oyadı »e doğııın yeriniıı altmda aynı damgayı taşıjordu: Osıviccim yani Auschnitz. B Bütün bunlardan şu sonuç çıkıyor ortaya: Sanatımız, halkımızın sürdürdüğü eylem, verdıği yaşama savaşınm yanında değildi, olamıyordu. Bıçimcilikten öteye gıtmej'en kısır tartışmalarla oyalanıyor, düzensiz, karışık bir aktarmacılıkla halkını u>utuyor, kendi dertlerini yansıtmıyor. yan sıtsa da daha gerilimli ve sert olamıyor, uygunsuz koşullarımızı düzeltmek açısından tam bir çozume varamıyordu. Bu arada devrimci, halkçı sanatı oluşturma, kendi insanımıza ulaşma çabası içinde gorünen bir iki çıkış, yürekjere bir bakıma su serpmiş sayılu". Geleceği daha umutlu kılması ve aynı yanhşları yapmadan halkımız, insanımızla sanatımızm böylesine aç;k seçik bir çelişkiye düşmeme çabası gos termesi yönunden. avtoncu Cabbar hikâyesiyle, hıkâyenin yoksul halkımızın ıçıne duştüğu çelişkilere aydınlık getirmesi açısından Umut filminde Yümaz Güney, sorunlanmızı kurcalamaya kalkıyordu. Olumlu bir davranıştı bu. Ya zık ki bu çıkış da. halka ulaşamadan sansürce engellendi. Öte yandan devrımei ikı şair tsmet Özelle Ataol Behramoğlu ve arkadaşları yılın başından bu ya na çeşitli ekonomık güçlükler içinde yürutmeye çalıştıklan bir dergi çıkarıyorlar. Halkın Dostlan. Amaçları, devrimci kültürü bütünüyle ele alarak halkçı, gerçekçi bır edebiyat yapmak. Bu yoldaki kuramsal yazılara. hemen her sayıda çeşitli yonlerden yer verilerek devrımci düşünceyi, halkçı sanatı butünleme çabasında görünüyorlar. Düşünce yazıları açısından belirli bir yoğunluk gösteren dergi. bu yazıların yanısıra devrimci. halkçı sanatın ornekierine de daha çok yer verdiği gün. tam bir başarıya ulaşarak yaşamakta olduğumuz bu oyalanma ve oyalama ile aldanış ve aldatma ortamını er. az eksikle atlatanlardan biri olacaktır. A macını, birtakım olgulara dik kati çekmek. Bu arada, bu toplumun sanatçüan. aydınları olarak. ıçine duştuğumüz kimi yanılgıları da belirterek gerçekçi bir çözüme ışık tutmaya ja lışmaktır. P A Toplumsal olavlar açısından yoğun bir yıl geçirdiğimiz ortada. Öğrencılerle ışçi ve köylü kesimlerindeki eylemci çıkışlar. ciirenışler. halk oyunca uzun sure ilgiyle izlendi. Devrimci ve karşı devrimci yonlerden çeşitli eleştirilere, yorumlamalara gidildi gün luk basmda. Aydın çevrelerde salon tartışmalarınm konusu oldu. Devrimci orgütlerce yayınlanan bildırilerde gerçek suçlu olarak belirtilen siyasal düzenin, toplumsal haksızlıkların eleştirilerıyle kamuoyu surekli olarak uya rılmaya çahşıldı. Olaylarm bunca yoğun bir biçimde patlak vermesı, birtakım birıkimlerın sonucu olmah. Durum böyleyken, gerek öteden be ri gerçekçi sanatçılarımızın. edebıyatçılarımızm birıkimlerin nedenlerine inen yapıtlarındaki uyarıcı etkenler ya da sınıfsal açı dan son toplumsal olaylara bakıldığında apaçık ortada gorunen ajTiı birikim nederüeri, gerekse olaylai'in haksız ölümlere varan dıamatik ger^ekleri yönunden sö zünü ettiğimiz patlamamn bu yı hn sanat, edebiyat yapıtlarına, sanat dergilerindeki elestiri, deneme. duşünce yazılarına, tartısma soıunlarına yansıyan yani ne olmuştur? Bılıyorum. gunübirlik <aktüel) f>layların sanat. edebiyat yapıtlarına yuzeysel bir biçimde yansımasını yapi"ial ve düşunsel gerçekler açısınrian sanatın kahcıhk ılkesıne, evrensel tavrına aykın Çeviren: Kâmuran ŞİPAL Nitekim yurdumuza gelen Batılı sanat adamları bile, şdyle bir gorüp geçtıkleri sanat yapıtlarımızı gerı kalmış bir ülke olmamız dolayısıyla açıkça gorülebılen top lumsal koşullanmıza bakarak, daha çok da toplumsal sorunlar karşısındaki tavır alışları yönünden eksik, cılız bulduldannı belirtmeden edemiyorlar. Bunlardan biri. Adana Filim Festivalıni izleyen Fransız sinema yazarı Marylene Jarlegen. Bir sanat festivalinde yarışacak değerdeki filimlere bakarak, Umut'la Lınç'i beğendığini belırttikten sonra. açıklıkla şu yargıya varabüiyor: .Türk sineması henüz kendi kişiliğini bulmuş gorunmüyor. Mutlaka yabancı sınemanın etkisinden kurtulmak gerektir. Bu da kendi kaynaklarma ve araştırmalanna donmek1P olur... Sonra gördüğum kadarı fılimlerınız yumuşak sayıJır. Bence birçok sorunu olan bir ül Hemen ardından, toplumsal olaylardaki belgesel çalışmalarıyla olumlu yönde bir çaba gösteren Genç Sinemacılan anmak isterirn. Tıpkı Halkın Dostlan topluluğu gibi çeşitli ekonomik guçliıkler içinde bir de dergi çıkaran bu topluluk. sinema sanatımıza, dolayısiyle de halkçı. devrimci sanata katlfida umutlu bir >olu yılmadan ızliyorlar. Gene de, genel olarak. halkının mutluluğu adma. içine düştüğu çelişkilere bakarak eylemle, devrimci. halkçı savaşla atbaşı gitmesı gereken gunumıiz sanat. edc bıyat düşüncesi için 1970, bır O><J lanma yılı oldu dıyebılırim.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle