Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
193Ö CüMHURİTET 5 Dünyanın en yüksek tepesine çıkmak için... İngilizler, Himalâya dağlarınm 8888 metro irtifaındaki Everest tepesine tırmanmak için bir heyeti seferiye hazırladılar ff2«><f«a 19344*, Ankarada açılan Atış poligonu Genclik için çok faydalı oluyor Birkaç senedenberi Ankaranın stad yom sahasının istasyona en yakın bir köşesinde inşa ve tesisine çalışılan atış poligonu son defa umuma açılmıştır. Poli gonun inşa, tesis ve teçhizi için Inhisarlar idaresince hertürlü fedakârlık yapılmış hr. Poligon 50 metroluk bir atış sahasma malik olup her cins rövolver ve tabancalar, muhtelif sistemde nişan karabinleri ve tabancaları ve son model hava tüfek tabancaları ziyaretçilerin emrine hazır lanmıştır. Nişan karabin ve tabancalaiı 22 çapında (5,6 m/m) lik fişek atar lar. Bundan başka, tabancalarm bir kısmile ordu modeli Mavzer tüfeğile 4 milımetrelik cepane istimali suretile nişan talimi yapılabilmesi temin edilmiştir. Bu arada umumî müsabakalara mahsus maç silâhları da tedarik edilmiştir. Hedefler o suretle tertib edilmiştir ki ahcı bulun duğu yerde hedefi kolayca kendisine çekip atışın neticesini görebilir ve hedefi tekrar yerine sevkedebilir. Avcılann, fişeklerini tecrübe edebilmeleri için hususî hadef tertibatı vardır. Poligon dahilinde atışa mahsus olmak üzere rövolver ve tabanca fişekleri ten zilâtlı bir fiatle ve nişan cepanesi ve he defler hemen maliyet fiatile verilmekte dir. Atıcıların, sahayı işgal müddeti için, küçük bir ücret alınmaktadır. Poligonda, avcı ve atıcı birlikleri, mil Dil üzerinde çalışmalar Türkçede işaret sözleri Güneş Dil teorisine göre tahlil Mekteblerde dayak Çocuğunu elinden tutup ta «Eti senin, kemiği benim» sözile hocaya götüren ve henüz altı, yedi yaşmdaki yavrulanmn ağızlarından, burunlanndan kan gelesiye kadar döğülmelerine, falakaya yatırılmalanna karşı: «Hocanın vurduğu yerde gül biter» diyen babalar artık tarihe kanştı. Çocuklarımız dayağı rüyada, falakayı kitab resimleri arasında görüyorlar. Bu, terbiye sistemindeki inkılâbın en göze görünen tarafıdır, mektebi ana kucağına çeviren şefkat hamlesidir. Şimdi, sinirine hâkim olamıyarak talebeden birini dövmek üzere havaya kalkan herhangi bir hoca elini kanunun pençesi büküverir ve o el, dövülen çocuğun değil, bizzat hocanın dökeceği gözyaşlannı silen bir" mendil olur! Çocuk ana ve babaları da bu meselede çok hassastır. Hoca elinin tokatladığı, ho j ca ayağının tekmelediği yerlerde gül bit i mek devrinin kapandığını ve o sillelerle.] tekmelerin derd yaratacığıni bilen analar, babalar çocuklarına vurulan en küçük bir' fiske için en büyük bir alâka gösteriyor i lar, kültür müfettişlerile direktörlerini harekete geçiriyorlar, işi mahkemeye düşürüyorlar. Bunlar iyi ve çok iyi, fakat mekteblerde arasıra yüz gosteren hoca dövme hâj diselerinin de kökünden önünün ahnmasıj gerektir. Samsunda hocasmın evine bomj ba atan, Izmirde hocasını öldüren, Istanbulda muallimini soymak için bıçak kullanan çocuklann çirkin, iğrenc ve sefil hikâyeleri henüz hatırda dururken bir ortamekteb çocuğunun muallimlerden birini dövdüğünü duyarak müteessir olduk. Mekteb idaresi bu kendini bilmez çocuğtt hemen koğmuş ve tahkikat evrakı da mahkemeye verilmiştir. Lâkin iş, bu kadarla kalmamalıdır. Mekteblerde hocanın çocuk dövmesi nasıl bir inkılâb hamlesile ortadan kaldınlmışsa, nankör ve| kara ruhlu çocuklann hocalanna el kalj dırabilmeleri imkânı da sert bir kanunj darbesile imha edilmelidir. Baba katili adamlar kara gömlekle] darağacma götürülür. Hoca döven çc cuklann adlan da kara bir levha halinde] her yerde teşhir olunmalıdır. Mekteblerde dayak meselesinin şimdikiı makus şekli, ancak bu biçimde halloluna? bilir sanıyorum. M. TURHAN TAl Everest tepesıni gosteren bu resimdeki noktalar bundan evvelki heyeti seferiyelerın ulaştıklan yerlerdtr. Nokta hahndeki çizgi M. Ruttledge ve arkadaflan nın c/eçecekleri yoldur Birkaç senedenberi, dünyanm en yük için bu uğurda pek çok fedakârlıklarda sek tepesi olan Everest tepesine çıkmak bulunmuşlar, pek çok zaraftlara uğra için, muhtelif milletler arasında yarış mışlar ve hayli kurban vermişlerdir. Tepenin göbeğinde, Hamba Dzong teedercesine bir faaliyet başlamıştı. pesinin eteğinde bir mezar vardır. Bu M. Hugh Ruttledgein tertib ettiği yehi heyeti seferiye, bu yıl 8888 metro noktadan garbe doğru bakılınca, berrak yüksekliğindeki Evereste çıkmağa ka havalarda, Everets tepesi görülür. O rara vermiş ve hazırlıklarını ikmal et mezarda, 1921 heyeti seferiyesine işti rak eden doktor Kellas isimli bir îskoçmiştir. Heveti seferiye azası şimdiden küçük yalının ölüsü yatar. küçük heyetler halinde yola çıkmış bu Ondan sonra, 1922 de ve 1924 te, Evelunuyor. önümüzdeki mayısm 22 sin reste çıkmak istiyen heyetlerin hepsi den haziranın on beşine kadar, Dasjee birer kurban vermiştir. ling mevkiinden hareket edecek olan 1921 seferi esnasmda. Everest tepesi bu heyetler dağa tırmanmağa başlıya ne ulasabilmek için geçilecek yollar tescaklardır. bit edilmiş, kazıklar çakılarak gösterilHugh Ruttledgein, 1933 1934 sene miş, hatta kartoğrafisi bile yapılmıştı. sinde vaptığı seferde, gene bugünkü he Doktor Kellas 5240 metro yüksekte bir yete dahil bulunan kâşifler, Everestin geçidi aşarken kalb sektesinden ölmüşancak 300 metro yakınına kadar olan tü. Kendisini. yüzü Everesteye müte kısmını tırmanabilmişler, daha yukarı veccih olarak gömdüler. çıkmağa muvaffak olamamışlardı. 300 metro irtifa, ilk nazarda ehemmi Şimdi, M. Ruttledgein riyasetindeki yetsiz gibi görünürse de, bu kadar yük heyet, kahramanca can veren arkadaş seğe çıkıldığı zaman, her adımda altı, larının defaatle başlayıp yarım bırak yedi defa nefes almak icab ettiği gözö mağa mecbur kaldıkları bu muazzam nüne getirilirse, nekadar büyük bir teşebbüsü tekrar etmek ve her ne pahasına olursa olsun dünyanın bu en yük gayret sarfı iktiza ettiği anlaşılır. sek tepesine ulaşmak için bir hamle daTibetliler, Everest tepesine Şamo Lungmo admı vermişlerdir. Bunun ma ha yapacaktır. nası ilâhe, yahut dağlar anasıdır. Bu te Diğer taraftan, M. Henri de Jegog peye tırmanabilmek için Ingilizler, Coğ ne'un riyaset ettiği bir Fransız heyeti rafya cemiyeti, Alpçiler kulübü ve Hi de, Himalâyanın Hidden Peak ismin malaya kulübü gibi üç mühim teşekkü deki 8067 metro yüksek tepesine çık lün kuvvetlerini bir araya toplamış bu mağa hazırlanmıştır. Fransız hükume tinin paraca yardım ettiği bu heyet te lunuyorlar. İngilizler, dünyanın bu en yüksek te birkaç haftaya kadar Hindistana harepesine mutlaka ulaşmağa azmettikleri ket edecektir. işaret anlatan sözlerin kuruluşunu göiterir şekil Günlerdenberi bu sütunlarda analizlerile uğraştığımız türkçe işaret sözlerinin kuruluşları yukarıki şekilde açikça görünmektedir. Bu şekli şöyle izah edebiliriz: 1. Doğrudan doğruya (güneş) i ve ondan çıkan bütün anlamları gosteren ana kök, şeklin yukansında ışıklar saçar güneş halinde gösterilen ve (ğ) ile işaret edilen merkezdedir. îşaret sözlerinde bu ana kökün anlamı, «güneş» aslından gelen manalardan «esas, sahib, Allah, efendi» mefhumlarıdır. 2. Bu mefhumun taalluk ettiği, üzerinde tecessüm ve temessül eylediği süje veya objeler, aşağıdaki merkezleri bir, içiçe daireler halinde gösterilmektedir. Bu daireler asıl süje veya objeyi göstermektedir. Merkezi (B) ile işaret edilmiştir. 3. (Ağ) ana kökü doğrudan doğruya süje veya objenin kendisini, (ego) sunu gosteren (B) merkezinde tecelli ve tecessüm edince (Bu) sözü teşekkül eder. Bunun etimolojik şekli olan (1) Uğ: (Ğ) güneşinin esas anlamını; (2) Uş: Bu ana kök anlamının (B) merkezine oldukça uzak (ş) sahasmda tecelli ve tecessümünü gösterir; (3) Uğ: Mefhumu isimlendirir. 6. (Ağ) ana kökü ^Ş) mıntakasında tecelli ve tecessüm etmekle beraber, bu (Ş) noktası merkez tutularak yapılan içiçe daireler dahilinde (Ş) nin (L) mıntakasına kadar yayılır ve bu şümul içinde takarrür ederse bundan da (şunlar) sözü doğar. (Şu) diye bir tek süje veya objeyi gösteririz. Fakat (şunlar) da birçok ve gayrimuayyen (şu) vardır. Işte bu müphem ve umumî yayılış (1) ile ifade olunur. Şekilde bunu da (Ş) merkez olarak yapılan içiçe daireler ve (G Ş) hattı ile (Ş L) hattının bağlanmalarından çıkan dört çizgili şekil göstermektedir. 7. (Ağ) ana kökü, merkezdeki (B) süje veya objesinin çok uzağında, umumî, müphem, belirsiz, şamil (L) mıntakasındaki bir süje veya obje üze(1) (2) (3) rinde tecessüm edecek olursa bundan da Uğ + ub + uğ (o = ol) sözü doğmuş olur. şeklinde: Bu söz, doğrudan doğruya: (1) Uğ: (G) güneşinin esas anlamını (1) (2) (2) U b : (B) süje veya objesini gösOğ + oğ terir; şeklinde analiz edilecek olursa (1) mın(3) Uğ: Mefhumu isimlendirir. takası doğrudan doğruya ana kökle bir4. (Ağ) ana kökü gene (B) mer leşmiş olur; kezinde tecelli ve tecessüm etmekle be(1) (2) raber, yalnız bu merkezdeki süje veya oğ f ol obje ile kalmıyarak, onun (1) mıntaka şeklinde analiz edilecek olursa sına kadar şümulünü de içine alır ve bu (1) Oğ: (Ğ) güneşinin esas anlamışümul içinde takarrür ederse (bunlar) o nı; lur. (2) Ol: Anlamın en geniş ve umumî Şekilde bunu bir dört çizgili şekille sahada tecellisini gösterir. gösteriyoruz: (Ü B) hattı (bu) yu 8. (Ağ) ana kökü geniş (L) mıngöstermekle beraber (B L) hattı da takasında tecelli etmekle beraber, bu (bu) nun çoğalmasını ve yayılmasını (1) merkez tutularak yapılan içiçe dairegösterdiğinden bunları biribirine vasle lerin de ta (L) mıntakasına kadar yadince (bunlar) çıkmaktadır. yılırsa, yani (o) ile gösterilen müphem 5. (Ağ) ana kökü merkezdeki ve umumî süje veya objeler çoğalır ve (B) süje veya objesinde değil de, onun bunlar da bir sahada takarrür ederse söz oldukça uzağında, (Ş) mmtakasında bu (onlar) olmuş olur. lunan bir süje veya obje üzerinde tecelli Şekilde ( C L) ve (L L) çizgileve tecessüm edecek olursa bundan da rinin bağlaşmasmdan kurulan dört çizgili şekil de bunu göstermektedir. (şu) sözü doğar. *** Bunun etimolojik şeklindeki: Bütün bu analizler «Güneş Dil» (1) (2) (3) teorisinin dillerın ana kaynağı bilmecesini Uğ + uş + uğ nasıl köknel bir yolda hallettiğini ve elemanlarından da Tekerlekler, gıcır gıcır... îstediğin kadar vites aç, makine, dayamklı... Öyle de olmasa, yolda, beni durup beklemiyor ki... Ali Tunc, Kadrinin «muhakemeleri ne», «mülâhazalarma», bir son vermek istedi: Haklısın... Haklısın... Peki, sonra? Sonra, aklıma, size telefon etmek geldi... Tarabyadan telefon ettim... Amma Tarabyada durursam, beklediğim göze çarpar, diye korktum, çektim, Yeniköye... Bekliyorum hâlâ... Gelen giden yok... İyi bilmiyorum amma, belki bir ahbab çıkar. Ali Tunc, arabayı ağır ağır yürütmeğe başlamıştı. «Siyah otomobil» i «dikiz ettneği» Kadriye bırakmış olmasına rağ men, gene gözlerini bir dakika bile yoldan ayırmıyor ve başmı çevirmeden Kadrile konuşuyordu: Büyükdere, sen, arabadan atlarsın. Şöyle bir dolaşırsm. Kimseyi kuşkulandırmadan siyah otomobil hakkmda malu tnat toplarsın. Eğer otomobil, oranın yerlisi ise, kimin arabası qlduğu filân, derhal meydana çıkar. Biz, artık o iz üzerinden yürürüz. Eğer, yerli değilse, geri dönecek Ali Tunc, arkadaşça Kadrinin omzudemektir. O vakit te, ileri geri dolaşarak na vurdu: bekleriz. Kısmetimizde ne varsa, kaşıgimız Olur, ustacığım. da o, çıkacak... Siyah otomobil, dönecek Kadri, bunu, biraz düşünür gibi söymi, dönmiyecek mi? Geceye kadar burada bekliyemeyiz? Belki de dönmez.. Gel, lemişti; Ali Tunc, hemen sezdi: Yoksa, bu akşam bir işin mi var? seninle ağır ağır, Büyükdereye doğru çekelim. Sen, yolda otomobile dikiz eder Birine mi söz vermiştin? Kadri, Ali Tuncun kuşkulanmasın sin, ben de direksiyonu kullanınm. Büdan korkmuştu: yükderede tanıdığın şoför, filân var mı? Ehemmiyeti yok! Kadri, ensesini kaşıyarak düşündü: Ankara Atış poligonu lî ve beynelmilel müsabakalar tertib e dilecektir. Atıcılığın bilhassa genclik arasında neşir ve tamimi için muallimler nezare tinde toplu olarak gelecek mekteb tale besine azamî kolaylık gb'sterilecektir. Poligonda fazla tehacüm vukuunda sıra beklemeğe mecbur olacaklar için istirahat ve mütalea salonları vardır. Avcılığa ve atıcıhğa aid muhtelif lisanlarda faydalı kitablar tedarik edilmiştir. Ankarada çok rağbet gören bu poli gonun bir ayni de önümüzdeki sene içinde Istanbulda inşa edilecektir. Inhisarlar idaresi Istanbulda yapılacak bu poligon için münasib bir yer aramaktadır. Izmir Kız San'at Enstitüsii talebesi Manisada ECUEBİ MEHAFtLDEi îngilterenin eski Ankara ataşemiliteri îngilterenin Ankara ve Atina elçilik j leri ataşemiliteri binbaşı Samsonun Bü 1 yük Britanyanın Hindistan ordusuna ta. yin edildiği yazılmıştı. Binbaşı Samson; Yunan hükumetine veda etmek üzere A: tinaya gitmişti. M. Samson bugün lima : nımıza gelecek olan Fransız vapurile A^j tinadan şehrimize gelecek ve hükumeti | mize de veda ettikten sonra Hindistan daki yeni vazifesine gidecektir. Binbajıl Samsonun beraberinde yeni îngiliz ata ,• şemiliterinin de gelmesi muhtemeldir. Türk dilinin nasıl orijinal bir yer yüzü dilleri ana kaynağı olduğunu inkâr kabul etmez bir yolda ortaya koymaktadır Güzel San'atlar Akademisinde konser verilecek Güzel San'atlar Akademisi Talebe cemiyetinin teşebbüsile bundan sonra her on beş günde bir Akademide Konservatuar talebesi tarafından şan ve müzik konserleri verilecektir. Bundan başka salâhiyetli kimseler tarafından müziğe dair konferanslar verilmesi de temin edil miştir. Bu münasebetle Talebe cemiyeti cumartesi günleri öğleden sonra saat 14 le 17 arasında çaylar tertib etmiştir. Bursadaki tekaüdlerin maaşları veriliyor Manisa (Hususî) Cumhuriyet îzmir Kız San'at Enstitüsü muallimlerile talebesinden bir grup, şehrimizdeki meslektaşlarile tanışmak, Manisa kültür müesseselerini gezip görmek üzere geldiler ve arkadaşları tarafından karşı landılar. Misafirler, mektebleri, eski eserleri gezdiler. Yeni açılacak müzeyi gördü ler. Manisanın tarihî, coğrafî, tabiî ve kültürel vaziyeti hakkında malumat aldılar. lyi intıbalarla şehrimizden ayrıldılar. Bu gibi tetkiklerin artması, memleket için cidden arzu edılecek işlerdendir. Bursa (Hususî) Bursa Defterdar hğı burada yerleşmiş bulunan binden fazla mütekaid ve yetim maaşlarım bayram münasebetile vaktinden evvel ve martın birinci, ikinci ve üçüncü günleri tevzi edecektir. Martın birinci gününün pazara raslamasına rağmen Defterdarlık o gün de tevziat yapacaktır. men rengi solmuştu: O kadındı, değil mi? Asıl bunda yanılmıyorsun ya? Kadri, bir sigara yakmıştı: Hele onda, hiç yanılmadığımı sanıyorum. Ali Tunc, sinirlenmişti, yüzünü buruşturdu: Hani, sana, kabahat buluyorum, zannetme. Fakat ne diye, görür görmez, hemen arabayı çevirip peşlerine düşme din? Nereye gittiğini görür, anlardm. Kadri de, yaslı yaslı başını sallıyordu: Aklıma gelmedi, değil, ustacığım. Fakat insan kısmı da tuhaf... Günlerce, haftalarca birinin yolunu bekledi, izini kolladı da artık ümidini kesmeğe başladı mi. böyle birdenbire karşısma çıkıverirse, şaşırıyor, doğrusu... Şaşkmlıkla, ben vites vermişim! Görüyor musun, iş, tamamile tersine!.. Ben, vitesi verince, Tarabya önünde kendimi buldum. Aklım başıma geldi; döneyim, dedim. Dönersem, yetişebilecek miydim? Siyah araba, zorlu idi, ustacığım. Lüks arabalann zorlusu... [i]. /. N. DİLMEN [1] Bu işaret sözlerinin (bura, ora, şu. ra) gibi yer gosteren şekilleri de, (ar 4. ağ r= ara) sozunün (bu, şu, o) ya katümasile kurulmuştur. Etimolojik şekilleri şunlardır: (1) (2) (3) (4) (5) Bura: uğ 4. ub 4 uğ 4. ar 4 ağ' Şura: uğ 4. uş J uğ 4. ar 4. ağ Ora : oğ 4. . 4 oğ 4 ar 4 ağ Ali Tunc, ısrar etri: Doğru söyle... Benim yüzümden ziyan etmeni istemem. Kadri, telâşla: Müşteri değil... Bir arkadaşla buluşacaktık. Ali Tunc, güldü: Arkadaşımn erkek mi, kadın mı olduğunu sormuyorum. Bunun acısını çıkartacak fırsatlan, ben, sana, bulurum; hiç merak etme. Kadri, önüne bakıyordu; Ali Tunc, şakacı idi: Biz de arkadaşız... Aman, ustacığım, yalvannm. Şimdi, bu bahsi de kapıyalım. Siyah otomobildeki kadın, nasıldı? Ne giyinmişti? Kadri, gözlerini kırpıştırarak hafızaş nı yokluyordu: Beyazla mavi arası boz renk kürk vardı sırtında... Basında da kalpağımsı bir şapka... Aşk ve macera romanı 'akut'Htuzüh Yazan: MAHMUD YESARÎ 2 6 Kadri, yere inmişti, Ali Tunca yol verdi: Buyur ustacığım... Ali Tunc da, Kadri de otomobile girdiler. Ali Tuncun içi içine sığmıyordu: Anlat... Kadri, keyifliydi: Büyükdereye bir müşteri götürmüştüm, dönüyordum. Kefeliköy önünden geçerken dönemecden sıyah otomobıl sökün etmez mi? Siyah otomobil EveL Gece, görmüştük, evlâdım. Gece karanlığında renkten yanılabilirsin. Sa na, telefonda da söyledim, bir yanhş lık olmasın? Kadri, kendinden emin, gülüyordu: Onda hakkm var. Gece vakti, birbirine kanşan birçok renkler vardır. Fakat arabanın biçimini iyi biliyorum. Hani, içime merak düşüp te iyice dikkat etmemiş olsam; acaba yanıhyor muyum? diye şüphelenebilirdim. Sonra, içindeki kadın da, o geceki kadındı. Ali Tuncun, bütün metanetine rağ (Arkan var\