17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 9 İkincikâmm 1936 KüçUk ; hlkfiye j Değişen tiryakilik Mahmud Yesari geçtiler, caddeye çıktılar ve caddeden tekrar ara sokaklara saptılar ve nihayet, fenerinin ışığı kör kor yanan bir kapının b'nünde durdular. Safder Safi, bir kapıdan girdiğini, bir de sabahleyin, beyni uğuldıyarak, mi desi bulunarak, sallana sallana çıktığını biliyordu. Sokağın sesleri, boş kazana çekiç vuruyorlarmış gibi kafasının içinde ötüyordu. Günlerden pazardı, hemen evine döndü, paltosunu, ceketini bir köşeye fır Iatarak kendini yatağa attı, hemen uyudu. Bir çeyrek geçmemişti, haykıra haykıra uyandı, rüyasında şemsiyesini çal mışlardı. Kalktı, odayı aradı, aşağı taşhğa baktı; şemsiye yoktu. Dadıya sordu. Ihtiyar kadın: Geldiğin zaman, elinde şemsiyen yoktu! Cevabmı verdi. Demek şemsiyeyi «orada!» unutmuştu. O gün, içinde bu sızı ile akşamı etti; gece, rüyasında, hep sevgili şemsiyesini gördü, sıçrıya sıçrıya uyandı. Ertesi akşam, kalemden çıkarken ar kadaşlanna yalvardı: Gidelim, şemsiyemi alayım! Fakat bir gün evvel onu baştan çıkarmak için diller döken arkadaşların hepsi, yan çiziverdiler. Safder Safi, onlardan ümidi kesince, tek başına yollara düştü; ve saatlerce aradıktan sonra, «o sokak» ı, buldu. Fakat evi hatırlamıyordu. Sırasile sormağa karar verdi ve ilk sorduğu evden, güldüler: Evet, evet... Şemsiyen burada... Safder Safi, şemsiyesine kavuşmak için eve girdi. Sabahleyin, beyni uğuldıyarak, mi desi bulanarak, sallana sallana sokağa çıktı . Kaleme, ancak yoklama sonu yetişe bilmişti. Yoklama cetveline imzayı atarken, acı bir çığlık kopardı: Şemsiyeyi almağı unutmuştu. Düşündü, taşındı, şemsiyeyi bıraka mıyacağına kanaat getirdi ve gece, gene karanlık yollardan geçerek, gömülü paralarını yoklamağa giden bir hasis gibi şemsiyesini aramağa gitti. Bu sefer, gene kapıyı şaşırmıştı, tekrar sordu: "İ|gpPf|j|g||f Şemsiyemi burada mı unutmuş tum? Güldüler: Burada... Burada... Içeri gel de verelim. Safder Safi, sevgili şemsiyesinin hatırı için, boynunu büktü, içeri girdi. Ve sabahleyin, beyni uğuldıyarak, midesi bulanarak, sallana sallana soka ğa çıktı. Kalemde, pardesüsünü alan hademe sordu: Şemsiyeniz nerede? Safder Safi, acı çığlık koparmadı, boynunu çarpıtü: Evde unutmuşum! Ve akşam, gene yollara düştü, şem siyesini aramağa koyuldu. *** Safder Safi, şemsiyesini anyordu. Bu, yorulmadan, dinlenmeden arayış, şemsiye tiryakiliğinden mi idi? Yoksa, arama zevkinin riryakisi mi olmuştu? Bunu, kendi kendine bile, açıkça itiraf edemiyordu! MAHMUD YESARİ Hasekide ilmî müsamere Haseki hastanesinde bu aydan itiba ren aylık tıbbî toplantılara başlanmış tır. Her ayın ilk pazartesi günleri saat 13 te başlanacak olan bu toplantılara istiyen her doktor iştirak edebilecektir. Bu defaki toplantıda profesör Akil Muhtar Özden Takikardi paroksistik lerin tedavisi meselesi, Dr. asistan Medeni Terin guddesinden menşeini almış bir kanser vak'ası, çocuk hekimi Ali Şükrü Şavlı altı aylık çocukta beynin büyük kısmmı istilâ etmiş bir dimağ huracı ve klinik arazı çok örtülü ve eksik diğer bir dimağ huracile süt çocuğunda husule gelen bir pnömotoraks spontane vak'aları, döçent Dr. Naşid Erez Asfiksik halde doğan çocuklara ya pılması en muvafık olan bir teneffüsü sınai, cild hekimi Nuri Osman Eren de psoryazis hastahğının luesle alâkası bahisleri hakkında vak'alar göstermiş ler. Bu mevzular etrafmda Akil Muh tar Özden, Liepmann. Suphi Neşet, Süheyil Ünver, Ali Şükrü istifadeli münakaşalarda bulunmuşlardır. Sinemada bu kadar glizel film görülmemiştir. Kahve, sigara, enfiye itryakiliği gibi bazı eşyaların tiryakileri vardır. Kimi lâstik tiryakisidir; hava kurak olsun, yağış olsun; kış, yaz, ayağından lâstiği çıkarmaz. Kimi pardesü tiryakisidir; yazın ceketi atar, yelek üstüne pardesüyü gi yer. Baston, eldiven, kukuletli muşam ba tiryakileri de vardır. Safder Safi, şemsiye tiryakisidir. Yağmur, güneş, sünbüli hava, rüzgâr, fırtına," kar, tipi, gökten taş yağsa, yahud yap rak kımıldamasa, Safder Safinin şemsiyesi elinden düşmez. Şimdi, onun yalnız yol arkadaşı de gil, hemen hemen can yoldaşıdır. Fakat bütün sevgililer gibi, onun da şemsiyeden talihi yoktu. dükkân camekânlanndaki şık saplı, renk renk, saten, ipek şemsiyelere ağzı sulanarak bakardı. Lâkin dükkâna girdiği zaman satıcmın ağız kala bahğı karşısında afallar, en beğenmedi ğini, en gözü tutmadığını, hatta burun kıvırdığmı alırdı. O âna kadar birçok şemsiyeler aldı, . eskitti. Fakat üç tanesini peksevmiş, beğenmişti. Bütün sevgililer gibi, üçünden de ayn ayn acı duydu. Birincisini va i purda çaldırdı, ikincisi rüzgârda tersine ; dönerek parçalandı. Üçüncüsünün zur İnası kınlarak iler tutar yeri kalmadığı İ için çöplüğe atıldı. En son aldığı fildişi saplı, ipek ka nşık siyah saten şemsiyeyi, uzun aynlık : yıllanndan sonra çocuğuna kavuşmuş bir j ana, sevgilisi ile buluşmuş bir âşık gibi, \i(,l titriye titriye seviyordu. Şemsiye eskiyecek diye, ödü kopu [yor, belki kapıda unuturum, diye misa: fir gittiği evlerde odaya şemsiyesile gi [ riyordu. *** Ay sonu, kalemde arkadaşlan, Safder Safiyi baştan çıkarmağa uğraşıyorlardı: Ne olur, bir akşam, hep beraber eğlenelim. Safder Safi, evli değildi; fakat ra hatına, bilhassa alışkanlıklanna düşkündü. Kendi yatağından başka yatakta yatamaz, yatsa da uyku tutmazdı. Akşam, eve gelince, hemen soyunur, dökünür; bol patiska entarisini giyer, üstüne Şam hırkasını geçirir. lhtiyar dadısınm hazır ladığı sofra başına oturur, yemeğini yer, bol şekerli kahvesini içtikten sonra ya tar, uyurdu. Yıllardanberi, muvakkithane saatleri gibi kurulu ayar tıkır tıkır işliyerek ya şamaktan, Safder Safi de biraz usanmış gibiydi. Pek bıkmış, usanmış ta denmezdi. Fakat arkadaşlarının bir düziye söylenmelerinden onun da yüreğine kurtlar üşüşmüştü. Gelip geçici bir değişiklikle için için can atıyordu. Arkadaşlan, onun fikrini çelmişlerdi: Gel, efendim... Hep bir arada eğleniriz... İki kadeh rakı içersin. Rakı, dokunuyorsa, biraya da söz yok ya... Biraz da çalgı dinlersin, kulaklarının pası gider. Haydi, kırma bizi... Safder Safi, mınn kınn etmedi, boynunu büktü: Hatırınızdan da çıkamam ki... ANNABELLA RADVO aksamki program J İSTANBUL: 17 Üniversiteden nakil, İnkilâb dersi, Hikmet Bayur tarafından 18 Manon operası (birinci ve ikinci perde) plâk19,15 haberler 19,30 muhtelif plâklar 20 sigan romansları (plâk) 20.30 stüdyo caz ve tango orkestra grupları 21.35 son haberler, saat 22 den sonra Anadolu Ajansımn gazetelere mahsus havadis servisi verilecektir. VIYANA: 17,10 gramofon 18,05 konuşmalar < 18.35 konser 19.05 san'at hayatı 19,20 konuşma 19.40 tiyatro haberleri 19,45 konuşmalar 20.05 haberler, hava ra poru ve saire 20.15 konser 21,30 eğlenceli yayın 21.45 karışık yayın 22.45 kış sporları 23.05 haberler 23 15 spor haberleri 23,30 gramofon 24,25 ko nusma 24.40 cazband takımı. BERLÎN: 17,05 Slâv musikisi 17.35 kadınlarm zamanı 18.05 piyano musikisi . 18,35 çenc kızların zamanı 19 05 KSnigs bergden 20 50 günün akisleri 21.05 ha berler 21,15 musikili hikâye 22,25 gramofon 23.05 haberler 23,35 dans musikisi. BUDAPEŞTE: 18,05 memleket yayını 18,35 şan kon seri 19.05 hıkâve 19,40 Çingene or kestrası 20.40 Fausttan parçalar 21.35 gramofon 22.15 siyasî haberler 22,35 gramofon 23.05 haberler 23,25 piyano konseri 24.05 cazband takımı ve şan. BÜKRES: 18,05 radyo orkestrası 20,05 haber ler 20,20 şan konseri 20,45 gramofon21 mukaddeme 21,20 senfonik konser23.20 gramofon 23,50 almanca ve fransi7ca haberler. * LONDRA (Regional): 20,05 haberler 20,35 eğlenceli kon ser 21.35 karışık yayın 22,05 piyes 23,20 askerî konser . 24.05 Rus musikisi 24.30 haberler 24,40 dans orkes trası. ROMA: 17,50 Asmaradan nakil 18,20 konsef19,30 yabancı dillerde yayın 20,05 haberler, ispanyolca konferans 20,25 ingilizce konferans 20,50 fransızca ha berler 20,50 Yunanistan için yayın 21,20 haberler 21.40 oda musikisi 22.35 pives 23 20 dans musikisi. SONÜCÜŞ TÜRK Yann akşamdan itibaren JEAN MURAT CHARLES VANEL J. P. AUMONT L* Equipage SiNEMASI Ç YENİ ESERLER Tarih Sevgisi MELEK SİNEMASI NiNON: MARİETTA: ve Bugün matinelerden başhyarak sinemacılık dünyasıntn en büyük 2 filmini birden gösterecektir. Iskender Fahreddin Sertelli, Tarih sev gisi adile resimli bir risale neşretmiştir. Bu risalede yeni tarihî vesikalardan bahsedilmektedir. JEAN KİEPURA JENNY JUGO Teo Albümü Tanınmış karikatürcülerden Teo, Türkiyenin tanınmış şahsiyetlerinin karikatürlerini bir araya getirerek güzel bir albüm yapmıştır. Birkaç yıldanberi muntazaman yılbaşında çıkan bu al bümün 1936 nüshası büyük bir rağbet kazanmıştır. J E A N E T T E MACDONALD EDDY NELSON SEANSLARA DiKKAT: Saat 2,30 da MARİETTA. 4,15 te NİNON, 6 d a MARİETTA. 7,45 te NİNON, 9,30 da MARİETTA SUMER S i N E M A S I N I N Bu akşam bütün Istanbul halkı göstereceği AŞK TAHT ve sabık Rus Prensesi NATHALiE PALEY Birinci sınıf artistler tarafından can andırılmış bir aşk ve ihtiras romanı . Yerlerinizi evvelden aldır.nız. Tel. 42851 PİERRE RİCHARD WİLLM S İ N E M A S I ediJen ve GRIEG musikisi ile seslendirilmiş olan zengin ve muhteşem fil minin ilk irae suvaresine koşacaktır Bas rollerde: Nöbetçi eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şun • lardır: Aksaravda (Ziya Nuri) tI Bahcekapı aa (meümeu ıva^ım), BakırKOyımae (îstepan), Cağaloğlunda 'Cağaloğlu), Fenerde (Emilyadi), Karagümrükte (Arif), Küçükpazarda (Hikmet Cemil), Lâlelide (Sıtkı), Samatyada (Erofılos), Şehremininde (Hamdi), Veznecilerde (Üniversite). Beyoğlu cihetindekiler: Beşiktaşta (Receb), Galata Okçumusa ca'ddesinde (Asrî İttihad), Hasköy de (Halk), Kasımpaşada (Merkez), Kumbaracıda (Gorih), Kurtuluşta (Kur tuluş), Mis sokakta (Limonciyan). Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada (Mehmed), Heybelide (Tanaş), Kadıköyünde (Mahmud), Modada (Faik îskender), Üsküdar Çarşı boyunda (Ömer Kenan). | Fransız Tiyatrosu Bu akşam S A R A Y I B S E N 'in şaheserinden iktibas şaheserinin ilk PEER GYNT Herkesin okuduğu ve dünya edebiyaünın şaheserlerinden Baş rollerde en büyük Fransız artistleri B E L L P l E R R E F R E S N A Y A N D R E B E A U S E Yann akşam büyük iraesidir. Bu sinema ve san'at harikası için yerlerinizi evveld en atdınnız F A KiR B İ R *** Ay başında, arkadhşlar toplandılar ve yola çıktılar. Safder Safi, soğuk havada üşümesin! diye çocuğunu bağnna basmış bir ana şefkatile şemsiyesini iki elile tutmuş, ağır ağır yürüyordu. Birçok karanlık, izbe sokaklardan DELİKANLININ H i K ÂY ES i ve Halk opereti Bu akşam saat 20,30 da DAMPİNG GECELERİ Şehzadebaşı H İ L Â L »inemasının yeni bir sürprizi Bundan böyle her haftanın Çarşamba, Perşembe, Cuma gündüz ve gecelerini 15 kuruş yapmıştır. Bugün ve bu gecelerde herkes 15 kuruşluk biletle sinemaya girecektir. BU HAFTANIN FİLİMLERİ: M A R l E İ Sinemasında P E K E Mî R SEVİYOR Yazan: Yusuf Süruri Müzik. Karlo Kapoçelli. Telefon: 41819 Gişe gündüzleri açıktır. Fiatlar: 35, 50, 60, 75, 100, loca 300, 400 Pek yakmda DENİZ HAVASI Birinci film s Ç A R D A Ş İkinci film s K O R K U N Ç fYeni zabıta romanımız : 9 FÜRSTİN CANAVAR KIZ Ayrıca; Denizkızı Eftalya'nm ÇOBAN AYŞE Zevcim eski Seyrisefain umumî müdür muavini Tahirin beklenmiyen ve fatı hasebile gerek cenazesine iştirak eden ve gerekse duyduğumuz acılardan dolayı taziyetlerini beyan eyliyenlere ayn ayn teşekküre derin teessürlerimiz mâni olduğu için bu hususun arzma muhterem gazetenizin tavassutunu rica ederiz. Merhumun ailesi cak bir ses, bir gürültü duymadınız mı? Hizmetçiler nerede idiler? Valters sokaga çıktığma göre evde ahçı kadından başka hizmetçi bulunma ması lâzımdı. Karver Hollandla Reksi orada bırakarak mutfağa gitti. Fakat mutfak kapısı da kapalı ve kilidli idi. Geri dönen polis müfettişi Hollanda: Ben evi arayacağım, dedi. îsterseniz siz de gelin. Taharriyat uzun sürmedi. Odalardan yalnız iki tanesi açık, ötekileri kilidli idi. Bunlardan başka açık olarak Valtersin odası vardı. Bu oda Reks Landerin söyledigine göre evvelce misafir odası olarak kullanılıyordu. Bir hizmetçi için çok geniş bir oda idi. Fakat içinde eşya namına bir şey yoktu. Odanın manzarası Valters cenablarının firarının pek anî olduğunu anlatıyordu. İki kat elbise kapının arkasındaki portmantoda asılı duruyordu. Uşağın şahsına mahsus diğer bazı eşya da şurada burada bırakılmışlardı. Küçük bir masanın üstünde bir fincan kahve duru Teşekkür Tahsildar aranıyor Büyük bir şirketin aboneman tahsi lâtını tekarrür edecek münasib bir komisyonla yapmak ve bir kefil göster mek şartile ayağma tetik olmak üzere birkaç tahsildar almacağından bu ka biliyette olanlarm tercümei hal ve ad reslerini İstanbul posta kutusu 373 No. ya yazı ile bildirmeleri. yordu. Karver serçeparmağını fincanın içine daldırdı. Telve hâlâ ılıktı. Demek içileli çok vakit olmamıştı. Masanın bir ucuna alelâcele bir örtü örtülmüştü. Bunun altında kabank bir cisim bulunduğu anlaşılıyordu. Kan'er örtüyü kaldırdı ve bir müddet olduğu yerde kalarak görmediği şeyi hayretle s.eyretti. Bu masanın ucuna tesbit edilmiş küçük bir rnengene idi. Etrafmda birçok eğeler ve sair aletler vardı. Kan r er mengenenin kolunu çevirdi. Bu suretle iki ağız arasına sıkıştınlmış olan küçük bir maden parçası yere düştü. Bu orijinal biçimde minimini bir anahtardı. Valtersin firanndan evvel bunu imal ile meşgul olduğu anlaşılıyordu. Karver: Demek dostumuz Valters bununla uğraşıyormuş! dedi. Şu alçıdan modele bakınız! Böyle anahtarlar yapmak onun ihtısası dahilinde olan işlerdendir. Valters bu anahtarı uyduracağı kilidin kalıbını ya bir sabun parçası, yahud da balmumu ile almış, ondan sonra faaliyete geç (Çajjırılar, konferanslar, konflrelerj Konferans Eminönü Halkevinden: 10/1/936 cuma günü saat 17,30 da Evimizin Cağaloğlu merkez salonunda kültür müfettişi Fevzi tarafından (terbiyesi zor çocuklar) konulu bir konferans verilecektir. Bu konferans için çağ rılık yoktur. Bütün yurddaşlara açıktır. miş olacak. Bahsederim ki bu anahtar mahzenin kilidine uydurulmak için yapılmış bir anahtardır. * * * Aradan on dakika geçmeden evın içt polis memurları ve gazete fotoğrafçılarile doldu. Fakat bunlar beyhude yere geldiklerini anlamakta gecikmediler. Çünkü kapı kapalı idi. Karver Hollandı bir köşeye çekerek: Mister Reks Landerle uzunboylu görüşmemiz lâzım geliyor, dedi, o facia hakkında bize çok şayanı dikkat malumat verebilir. Valtersin derdesti için bütün karakollara telefon ettirdim. Ha, hatınma gelmişken sorayım, Vellington kim dir? Vellington Brovn mu? Bu trasmereyi tehdid eden sarhoştur. Hikâyeyi yemek yerken size anlatmıştım. Karver cebinden eski bir çift eldiven çıkardı. Mister Vellington bu eve gelerek mahzene kadar inmiş, dedi, orada eldi venlerini bırakmak ihtiyatsızhgında bu Mütercim iş arıyor Adlî ve ticarî işlerde tecrübe edin miş, mükemmel fransızca ve türkçeye vâkıf ve bonreferans sahibi bir mütercim akşamlan birkaç saat meşgul ol mak üzere iş arıyor. Gazetede cR» ru muzuna vazılabilir. lunduğu için bunu öğrenmiş bulunuyoruz. Eldivenlerin içinde ismi yazılı... Holland sordu: Katil o mudur, diyorsunuz? Şimdiki vaziyete göre ya o, yahud da Valters. Maamafih şimdıden bir hüküm vermek doğru değildir. Muvakkaten her ikisini de maznun addederiz. Herseyden evvel mahzene girmek lâzım. Tab Holland arkadaşı Reksi apartı manına götürüp bıraktı ve tekrar facia mahalline döndü. Önüne evin bir plânını yaymış olan polis müfettişi: Hiçbir silâh bulamadık, dedi. Belki mahzende vardır. Eğer bu tahmin tahakkuk ederse katilden başka bir de intihar faraziyesile karşılaşmış olacağız. Bu binayı inşa eden mimara telefon et tim ve bizzat kendisile görüştüm. Mahzenin bir tek anahtan bulunduğunu söylüyor. Trasmere mahzen için hususî bir kilid ısmarlamış. Daha dogrusu muhtelif çilingirlere otuz, kırk kilid yaptırmış,. (Arkaıı var) Kanlı Bilmece Yazan: Edgar Wallace Polis müfettişi sordu: Hizmetçi sizi görünce şaşırmadı ı? O daha fazla korkmuşa benziyor Fdu. Kendisini bu halde görünce evvelâ [aklıma amcarnın hastalandığı geldi. Ona [«Birşey mi oldu?» dedim. Bana amcaımın sıhhatte olduğunu, kendisini müsta|cel bir iş için sokaga gönderdiğini söyle]i. Bizim bu mükâlememiz bir dakikadan ffazla sürmedi. Valters derhal sokağa fırJayıp gitti. Karver sordu: Başmda şapkası yok muydu? Hayır. Amcam herhangi bir adamın kenJisine haber verdirmeden yanma girmeinden hoşlanmadığından bir müddet aîlıkta durdum. Anlıyorsunuz, ya, Tazi yetim pek nazikti. Amcamı kızdırarak bana vereceği ödünc parayı tehlikeye sokmak istemiyordum. Nihayet salona gir dim. Kendisi orada da yoktu. Fakat kasalar salonuna inen merdivenin kapısı açık duruyordu. Bu kapının yanmda oturup beklemeğe başladım. Biraz sonra burnuma bir barut kokusu geldi. Bundan çok korktum. Amcamı kızdırmak tehlikesini göze alarak mahzene inen merdivene koştum. Son basamakta birdenbire tek rar durdum. Tereddüd ediyordum. Amcamı telâşla büsbütün hiddetlendirece ğim aklıma geldi. Nihayet mahzenin kapısına gittim. Kapı kapalı idi. Vurdum, fakat cevab alamadım. Sonra tecdidi hava deliklerinden içeri baktım. Reks bir müddet sustu. Kuruyan du daklannı dilile ıslattı. Sonra devam etti: Manzara pek müthişti. Hemen merdivenden yukan çıkarak bir polis çağırmak üzere sokağa fırladım ve kapının önünde size rasladım. Siz yemek salonunda beklerken evde başka birinin bulunduğunu anlata
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle