27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

26 Nisan 2017 Çarşamba Akademi 3 Ankara’da Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı, KHK’yle ihraç edilen akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın direnişiyle anılır hale geldi. >> bir kesim sayılmamalıdır. İşçilerden, memurlardan, köylülerden daha saygın da değillerdir. Sade yurttaşlardan farkları; dünyaya, topluma, siyasete ilişkin görüşlerini ve değerlendirmelerini açıklamayı, eleştirilerini dile getirmeyi, ülkenin sorunlarına çözüm önermeyi sırf bir hak olarak görmeyip, görevleri ve sorumlulukları olarak da kabul etmeleridir.3 l Direnenler “Devlet dairesi”ne dönüşen üniversitelerimizde neler olduğuna bir bakalım: KHK’ler ile yüzlerce akademisyen işinden atıldı. Üniversitelerden etkili bir itiraz sesi duyamıyoruz. Fakat sesini yükseltmeye çalışanlar ve direnenler de var. Örneğin Kozanoğlu’nun tanımladığı görev ve sorumluluğu özümsemiş akademisyenlerden, KHK’ler ile işinden atılan yüzlerce akademisyenden sadece birisi olan Nuriye Gülmen. Gülmen, ihraç edildikten sonra Ankara’da, Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı’nın önünde “işimi istiyorum” şiarıyla bir direniş başlattı. Bu direnişin 14. gününde Sinop Üniversitesi, Eğitim Fakültesi’nden öğrencim olan Semih Özakça, Mardin Mazı Dağı’nda öğretmen olarak görev yaparken KHK ile işinden atılmış olmasından dolayı Gülmen’in yanında direnişe katıldı. Özakça ve Gülmen 161 gündür direniyor, 41 gündür4 de açlık grevindeler. Direnen eğitimci Özakça, üniversite öğrenciliğinde sürekli kitap okuyan, doğayı ve insanı anlamaya çalışan, “gözcü kafa yapısı”na sahip bir kişiliği olan, duyarlı bir öğrenciydi. Arkadaşları öğretmen olarak atanmak için KPSS kursu veren dershanelere yüklüce para verirken, o dershaneleri elinin tersiyle itiyor ve kitap okumaya devam ediyordu. Sonunda hiçbir sorun yaşamadan ilk yılında öğretmen olarak atandı. Özakça şimdi kendi yeteneğine ve üretkenliğine yani işineemeğine sahip çıkmanın yanında, “insanın doğası”na uygun bir şekilde davranıyor ve bunun sonucunda da direniyor diyebiliriz. l Epigenetik kuralları İnsan doğası dediğimiz şey türümüzün ortak zihinsel gelişiminden miras alınmış düzenlemelerdir. Bu düzenlemeler çok uzun bir süre önce, tarih öncesi çağların derinliklerindeki bir dönemde yaşanan genetik ve kültürel evrimin etkileşiminden hareketle gelişen “epigenetik kuralları”dır. Bu kurallar duyularımızın dünyayı algılama biçimine yön veren genetik eğilimler, dünya tasa rımızı oluşturmamızı sağlayan sembolik kodlamalardır.5 Özakça ve Gülmen’in direnişi onları düşünsel olarak var eden toplumsal koşulların yani maddi dünyalarının yanında, insanın atalarından devraldığı “epigenetik kurallar”ın bir bileşiminin sonucudur diyebiliriz. Özakça ve Gülmen ile birlikte “işimi istiyorum” diyen öğretmen Acun Karadağ ve “hayata dönüş” operasyonu adı verilen operasyonda kolunu kaybetmiş sosyolog Veli Saçılık da aynı yerde direniş kervanına katıldılar. Özakça ve Gülmen “Bir mevsim aç olacağız, her mevsim onurlu olmak için” diyorlar. Asılsız ve hukuksuz gerekçelerle işlerinden olmaları kamu vicdanını yaralamaktadır. Tüm bu yaşananların sonucunda işlerine dönmeleri gerektiğine pek çok insan ikna olmuştur. lÖzgecil fertler topluluğu Böyle bir ortamda işlerinden atılan kamu emekçilerine düşen görev de var olan mücadeleyi yükseltip işlerini geri alıncaya dek direnişi sürdürmek olmalıdır. Çünkü tarihöncesi çağlarda özgecil fertlerden oluşan topluluklar bencil fertlerin oluşturduğu düzensiz topluluk lardan daha başarılı olmuşlardır. Bizim türümüz homo economicus değildir. Bundan çok daha karmaşık ve enteresan bir şey olduğu kesindir. Bizler homo sapiens’iz, kusurlu, birbirimize zıt düşen, dürtülerin öngörülemez ve amansız, tehditkâr bir dünya sahnesindeki savaşın askerleriyiz ve elimizdekiyle olabileceğin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Özgeciliğin olağan içgüdülerinin ötesinde, narin ve kısa ömürlü bir karakteri de olsa deneyimlendiği zaman dönüştürücü bir etkisi olan bir şey vardır. Onur denen bu his doğuştan gelen empati ve işbirliğine yatkınlığın bir ürünüdür. Özgeciliğin insanlığı kurtarabilecek son kalesi de budur.6 Tüm insanlar gerçek özgeciliğe muktedirlerdir. Şimdi üniversitelerde ve her yerde dayanışma ve direnme zamanıdır. n 1 Kaya Yazgan, “Akademik özgürlük fen bilimleri için de gerekli mi?”, Cumhuriyet Akademi 4, 22 Mart 2017, 11. 2 Cem Eroğul, “Üniversite, aydınlanmış birey, kör kalabalık”, BirGün Akademi, 19 Şubat 2017, 9. 3 Hayri Kozanoğlu, “Şimdi dayanışma zamanı”, BirGün Akademi, 19 Şubat 2017, 4. 4 18 Nisan 2017 itibarıyla. 5 Edward O. Wilson, Yeryüzünün Sosyal Fethi, çev. Gül Tonak (İstanbul: Say Yayınları, 2013), 234. 6 Wilson, Yeryüzünün Sosyal Fethi, 300.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear