Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 22 AĞUSTOS 2008 CUMA Uzun süredir koltuğu sallantıda olan Pakistan Devlet Başkanı Müşerref, baskılara daha fazla direnemedi Bir darbecinin düşüşü 1999’da kansız bir darbeyle iktidara gelen ve ABD’nin “terörle mücadeledeki” başlıca destekçilerinden biri olan Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref, hükümetin hakkındaki azil kararını beklemeden istifa ettiğini açıkladı. Müşerref’in hükümetle yaptığı anlaşma sonucu yargılanmamak koşuluyla istifa ettiği iddia ediliyor. Dış Haberler Servisi Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref, muhalefetin baskılarına ve hakkındaki azil süreci tehdidine boyun eğerek görevinden istifa etti. Televizyonda yaptığı açıklamada, görevden ayrılacağını açıklayan Müşerref, “Durumu değerlendirdikten sonra danışmanlarımın tavsiyeleri doğrultusunda istifa kararı aldım” diye konuştu. Uzlaşma çağrılarının yanıtsız kaldığını söyleyen Müşerref, hakkındaki suçlamaların kanıtlanamayacağını, “her şeyi halkı ve ülkesi için yaptığını” belirtti. Muhaliflerinin yalan iddialarda bulunarak halkı kandırdığını öne süren Müşerref, iktidarı sırasında Pakistan’ın dünyada önemli bir ülke konumuna geldiğini savundu. Başta yargı olmak üzere muhalefetin baskılarıyla karşı karşıya kalan ve eski başbakanlardan Benazir Butto’nun suikasta kurban gitmesinin ardından sahip olduğu desteği Orkestra ve Deha 2006’da İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’ndan, Gürer Aykal’dan boşalan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) Genel Müzik Direktörlüğü’ne ve Şefliğine getirilen Gökmen, Kasım 2007’de Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay tarafından vekâleten Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’ne atandı. 12 Mayıs’ta Genel Müdürlük asaleti onaylanan Gökmen, CSO’daki görevlerini bırakmayarak, bu kez orkestradaki çalışmalarını vekâleten yürütmeye devam etti.” Gazeteci sürdürüyor: “Hacettepe Üniversitesi Konservatuvar ve Orkestra Şefliği Ana Sanat Dalı Öğretim Üyeliği görevini de sürdüren Gökmen, Doğuş Grubu’nun kurduğu Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nda genel sanat direktörlüğü ve şefliği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kurduğu Cemal Reşit Rey Senfoni Orkestrası’na ise danışman şeflik yapıyor.” Dahası, “Yıl içerisinde Bilkent Senfoni Orkestrası gibi farklı orkestralarda konuk sanatçı olarak sahne alan Gökmen, Zehra Yıldız Kültür ve Sanat Vakfı’nın ise mütevelli heyeti üyeliğini sürdürüyor. Gökmen, Ankara ve İstanbul Müzik Festivallerinin ise danışma kurulu üyesi.” Böylece, “Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni, orkestra şefi Rengim Gökmen’in sekiz görevi aynı anda yürüttüğü ortaya çıktı. Gökmen, Genel Müdürlüğe asaleten atanmasına rağmen diğer görevlerinden vazgeçmemiş” durumda. Ne bu? Gökmen, Hürriyet’in konuyla ilgili soruyu yanıtlarken, “Benim asıl işim orkestra şefliği. Bir konser yönetiyorum, hayatımı alır. Onun çoğu bana onursal olarak verilen unvanlar” demiş. Hayır! Gerçek şu: Rengim Gökmen, Avrupa’da hiçbir orkestra şefinin düşleyemeyeceği ayrıcalıklardan yararlanıyor. Daha da çirkin olanı, “fırsatçı” AKP’ye yakınlığı, Abdullah Gül ve Ertuğrul Günay’la yakın temasları sayesinde tüm orkestraları eline geçirmiş bulunuyor. Dahası, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile uzlaşmayan bir tekelcilik de var: Gökmen, sadece kendisi ve kendi seçtiği kişilerle devlet orkestralarını yönetebiliyor. Niçin? Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, ülkedeki bütün yeteneklerin buluşması gereken bir yerdir; ve deha da varsa, işte bu toplayıcılıktadır. ‘ABD’nin sadık dostu’ WASHINGTON (Cumhuriyet) ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref’in istifasına yönelik olarak yayımladığı açıklamasında Müşerref’i “ABD’nin dostu” olarak tanımlayarak “terorizm ve aşırı unsurlarla mücadelede dünyanın en sadık ortaklarından biri” olarak niteledi. ABD’nin Pakistan’da demokratik seçimle gelen sivil hükümeti desteklediğini ifade eden Rice, Pakistan hükümetiyle işbirliğinin süreceğini kaydetti. ABD Başkanı George W. Bush da Pervez Müşerref’i, terorizmle mücadelede gösterdiği çabalarından ötürü övdü. SEVİNÇLE KARŞILANDI Pervez Müşerref’in istifası bütün ülkede sevinçle karşılandı. Halk, sokaklara döküldü. İktidardaki koalisyonu oluşturan partilerin liderleri Zerdari ve Şerif, istifa haberini alınca birbirlerine sarıldı. (Fotoğraflar: REUTERS) hızla yitiren Müşerref, bir süredir istifa edeceği söylentilerini reddediyordu. Yoğun protestolar sonucu kasımda genelkurmay başkanlığından ayrılan Müşerref, ordu içindeki etkisini de kaybetmişti. Butto ile eski Başbakan Navaz Şerif’in partilerinin oluşturduğu koalisyon hükümeti, anayasayı ihlal etmek ve yetkisini kötüye kullanmak suçlamalarıyla Müşerref hakkında azil işlemi başlatacağını ve listeyi bugün mecliste açıklayacağını duyurmuştu. ABD’nin “terörle mücadeledeki” başlıca müttefiklerinden biri olan Müşerref’in, yardımcıları ve hükümet arasında ABD, Suudi Arabistan ve İngiltere’nin arabuluculuğunda yapılan anlaşma kapsamında, yargılanmama ya da sürgüne gönderilmeme koşuluyla istifa kararı aldığı iddia ediliyor. ‘BUTTO’NUN İNTİKAMI’ Müşerref’in açıklamasının ardından ülkenin çeşitli bölgelerinde kutlamalar düzenlendi. Enformasyon Bakanı Şeri Rehman, Müşerref’in istifasını “demokratik güçlerin zaferi” olarak yorumlarken Benazir Butto’nun oğlu Bilaval Butto Zerdari de annesinin intikamının alındığını söyledi. Anayasaya göre, meclisin üst kanadı olan Senato’nun Başkanı Muhammedian Sumro devlet başkanvekili olacak ve bir ay içinde seçiciler kurulu tarafından yeni bir devlet başkanı seçilecek. Müşerref, Büyükada’ya yerleşebilir İstanbul Haber Servisi Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref’in, Pakistan meclisinin kendisini azletmesinin ardından Büyükada’ya yerleşeceği ileri sürülüyor. Müşerref’in yakın tarihte “sürgün yeri” olarak bilinen Büyükada dışında yerleşebileceği iddia edilen yerler arasında Manhattan ve Teksas’ın da bulunmasına karşın, ilkokulu Ankara’da okuyan ve çok iyi Türkçe konuşan Müşerref’in Büyükada’yı tercih edeceği görüşü ağırlık kazanıyor. Amerikan Los Angeles Times ve İngiliz The Guardian gazeteleri de Müşerref’in Büyükada’ya yerleşeceği iddialarını yineledi. Gazetelerde yer alan haberlere göre Batılı diplomatlar azil olmadan istifa etmesi için Müşerref’e baskı uyguladı. Müşerref’in istifasının ardından İslamabad’daki çiftliğinde yaşamını sürdürmek istediğini yakın çevresine anlatmasına karşın, diplomatik çevreler Müşerref’in İslamabad’da “açık hedef” olacağında görüş birliğinde. Babasının Pakistan’ın Ankara Büyükelçiliği ve CENTO’daki görevi nedeniyle 612 yaşları arasında Türkiye’de bulunan ve ilkokula Ankara’da giden Müşerref çok iyi Türkçe konuşuyor. Türkiye’de çok fazla dostunun olduğunu söyleyen Müşerref’in yeğeni de Ayşe adlı bir Türk’le evli. Büyükada’nın ilk sürgünü 780 yılında tahta geçen Bizans kralı 4. Konstantinos’un annesi İmparatoriçe Eirene’di. Sovyet Devrimi’nin önderlerinden Lev Troçki de Bolşeviklerle fikir uyuşmazlığına düşünce Stalin tarafından ülkesinden sürgün edildi. Troçki 4.5 yılını Büyükada’da Nizam Mahallesi’ndeki bir evde geçirdi. Stalin’e ters düşen Troçki, önce Kazakistan, ardından İstanbul’a sürgüne gönderilmişti. Troçki, Büyükada’daki evde, 1929 33 yılları arasında, ikinci eşi Natalia, torunu Sieva ve koruma görevini de üstlenen üç erkek sekreteriyle birlikte yaşadı. Troçki’nin en büyük zevkleri, balkondan manzarayı seyretmek ve Haralambos isimli Rum balıkçıyla balığa çıkmaktı. Yedi yıl Türkiye’de yaşadı nce yazının ana fikrini söyleyeyim: Önemli sermaye sahibi olanlar; ortaklıklar, ticaretler, yatırımlar, alverlerle uğraşanlar siyasete soyunmamalı! Eğer siyasete atılacaksa, bunları satarsavar nakde mi çevirir, hibe mi eder, tamamını çoluk çocuğuna mı devreder... nasıl karar verirse, kişisel parasal ilişkilerden arınmış olarak siyaset yapmaya başlamalı! Siyasetçi bir işadamının adının kirlipasaklı iş ilişkilerine katıldığına ilişkin çok ciddi belgeleri, CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu gündeme taşıdı. Adam az buz değil, AKP Genel Başkanı’nın, yani Erdoğan’ın yardımcısı! İşadamlığı, şirketleri, iş ortaklıkları var! İngiliz perakendeci kuruluş Tesco’ya, bütün sorunları halledilmiş, belediyeden kararları çıkmış arsanın teslimi karşılığında, “1 milyon dolar”lık bir iş takibinin belgeleri var ortada! İngiliz şirket sağlamcı, her şeyi kayıt altına aldırmış, arsanın imar durumunu şöyle yapacaksın ve karşılığında şunu alacaksın, diyor. Bütün işlerin seyri mutabakat zaptına uygun gerçekleşiyor! Belediye imar durumunu düzeltiyor... Dış Haberler Servisi 1943’te Yeni Delhi’de orta sınıfa mensup Müslüman bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Pervez Müşerref, Hindistan’ın 1947’de bölünmesinden sonra ailesiyle birlikte Pakistan’ın ilk başkenti Karaçi’ye yerleşti. Babasının memuriyeti nedeniyle 7 yıl Türkiye’de yaşadı. Zaman zaman Türkçe açıklamalar yaptı, Beşiktaşlı olduğunu ve en çok İstanbul’u sevdiğini söyledi. 1961’de Pakistan Askeri Akademisi’ne giren Müşerref, 1998’de dönemin Başbakanı Navaz Şerif tarafından generalliğe yükseltildi ve aynı yıl Genelkurmay Başkanlığı’na atandı. Müşerref, 1999’da kansız bir darbeyle Şerif’i devirdi ve devlet başkanı oldu. Mecliste geçen yıl yapılan seçimlerde yeniden devlet başkanı seçilen Müşerref, genelkurmay başkanı olmasının yeniden seçilmesine engel olup olmadığı tartışmaları sırasında ülkede olağanüstü hal ilan etti. Müşerref, baskılar nedeniyle kasımda genelkurmay başkanlığından ayrıldı. Geçen şubattaki seçimlerde muhalefet partileri Müşerref taraftarlarını yenilgiye uğrattı ve Müşerref hakkında azil süreci başlatma kararı alındı. atı müziğini sevenler, onun özellikle Rönesans’tan başlayarak attığı büyük adımlarını da iyi bilirler. O müziği yaratanlar, konçertolarını ve senfonilerini, orkestraların sağladığı enstrüman ve melodi zenginliğinden yararlandılar. Batı müziği, en başta bu bütünü temsil eder ve evrenseldir. Orkestra şefinin, bu olağanüstü teknik ve ortamdaki rolünü hatırlamamak mümkün mü? Belleklerimizde onlar da yer almıştır. En son aramızdan ayrılmış olan Herbert von Karajan’ı nasıl unutabiliriz? Bu büyük usta, nice yeteneğin arasından elenerek ve yetkinleşerek bir doruğa çıkıp oturmuştu: Berlin Filarmoni Orkestrası’nın başıydı. Almanya’da, daha nice böyle usta şef vardır ve Almanya’daki müziksel zenginliği temsil ederler. Batı dünyasında, yalnız Almanya’da değil hepsinde, bütün müzik alanında bir yarışma sürerken, orkestraların başına geliş de bir tekelle tıkanmaz, üstün yetenekler de ondan beslenir. Yenileşir ve yetkinleşirler. Bizde gördüğümüz nedir? ? Batı müzik dilini başa alıp ulusal ruh ve sesi onunla işlemek, Cumhuriyet’le bir devlet politikası olmuştur: Batı’ya, gençlerin işlenmesi için yollanması; “Türk Beşleri”nin ortaya çıkması; Batı’dan getirilen uzmanlara Devlet Konservatuvarı ile Devlet Operası’nın kurdurulması akla ilk gelen yeniliklerdir. Cumhuriyet’in köklü kurumlarından biri de Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’dır (CSO). Görevi de, “çok sesli” Batı ve Türk müziğini temsil etmek ve yurtta yaymaktır. Sevinçle görüyoruz ki, bu çığır, ülkemizde, devletin yanı sıra belediyelere, kimi üniversite ve özel kurumlara da yayılıyor: Hacettepe Üniversitesi Senfoni Orkestrası, Bilkent Senfoni Orkestrası, Şişli Belediye Senfoni Orkestrası, Borusan Senfoni Orkestrası akla ilk gelen kuruluşlardır. Ülkemizde senfoni orkestra şefliği, işte bu zengin ortamda ortaya çıkacak ve sonunda da, bileğinin hakkı olarak Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın (CSO) başına geçecektir. Ne var ki, ortamı bozan gelişmeler görüyoruz. İşte, 14 Haziran 2008 günlü Hürriyet’te, gazeteci Umur Erdem’in Ankara’dan verdiği haberde şunlar var: “30 Aralık B AKP’NİN KARNESİ Yolsuzluk 8’e katlandı AKP iktidarında toplam 3 bin 235 ihale iptal edildi. İptal edilen ihale sayısı 2003 yılında 150’den, 2008 yılında 1202’ye çıkarak 8’e katlandı. Murat KIŞLALI ANKARA AKP’nin iktidarda olduğu 2003 başı ile 2008’in ilk 6 ayı arasındaki 5.5 yılda toplam 14 bin 908 kamu ihalesi şikâyet edildi. Kamu İhale Kurumu (KİK) bunlardan 3 bin 235’ini iptal etti. Böylece AKP döneminde her üç günde iki ihale iptal edilmiş oldu. 2003’te sadece 150 ihale iptal edilirken bu rakam her yıl katlanarak Temmuz 2007Haziran 2008 arasındaki son 12 ayda 1202’ye çıktı. Böylece AKP iktidarında yıllık bazda iptal edilen ihale sayısı 8’e katlandı. İstatistiklerin ortaya koyduğu tespitler şöyle: AKP’nin iktidarda bulunduğu 2003’te 897 kamu ihalesinde yapılan şikâyetler karara bağlandı. KİK, bunlardan 150 adedini iptal etti. Böylece iptal edilen kamu ihaleleri, karara bağlanan şikâyetlerin yüzde 16.7’sini oluşturdu. Temmuz 2007Haziran 2008 döneminde ise 4 bin 379 ihale şikâyet edildi, bunlardan 1202’si iptal edildi. Böylece şikâyet edilen her 3 ihaleden birisi iptal edilmiş oldu. İKÂYETLER 5’E KATLANDI nemde şikâyet edilen ihale sayısı 2003 yılında 897’den 2004’te 1892’ye, 2005’te 2 bin 587’ye, 2006’da 3 bin 348’e, 2007’de 4 bin 266’ya çıktıktan sonra 2008’in ilk altı ayında, geriye doğru 12 aylık dönem dikkate alındığında 4 bin 379’a yükseldi. Şikâyet edilen ihale sayısı 2003 yılında 879’dan 2008 yılında 4 bin 379’a çıkarak 4.9 kat arttı. AKP’nin iktidar yıllarında iptal edilen ihale sayısı ise 2003’teki 150’den, 2004’te 274’e, 2005’te 386’ya, 2006’da 735’e, 2007’de ise 1048’e çıktı. Bu rakam 2008 Haziran’ından geriye son 12 ayda ise 1202 olarak gerçekleşti. Böylece iptal edilen yıllık ihale sayısı 2003’te 150’den 2008’de 1202’ye çıkarak 8’e katlanmış oldu. 2008 yılının ilk altı aylık rakamlarına göre Türkiye’de 45 bin 158 kamu ihalesi ile 22.4 milyar YTL’lik alım yapıldı. Buna göre ihale başına yapılan alım 495 bin YTL oldu. AKP iktidarında bugüne kadar 3 bin 235 ihalenin iptal edildiği ve her bir ihalenin ortalama 495 bin YTL’lik olduğu varsayıldığında, KİK tarafından önlenen AKP iktidarındaki olası yolsuzlukların büyüklüğünün 1.6 milyar YTL olduğu ortaya çıkıyor. Ö CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI Önce İşini Terk Et! şan, ihalelerde yüzde 1020 arası komisyonların, en azından “siyasetin zenginlik ve finansman kaynağı” olduğu biliniyor. İhale yasasında kısa süre içinde gerçekleştirilen sayısız yasal değişiklik, AKP’nin en önemli yasama faaliyetlerinin başında geliyor! Partinin neye önem verdiğini, ihale yasalarından izleyiniz! 3) İmar durumları, arsa spekülasyonu, en büyük rant, yani siyasetin en kolay para kazanma yoludur... belediye meclisleri sanki bu amaçla varlar ve çalışıyorlar! 4) Hadi bir başka noktaya daha dokunalım: Din, tüccarlığın ve kolay para kazanmanın, dünyalıklar inşa etmenin en önemli aracı! Dinci dolandırıcılık, sahtekârlıkların anası babası! Dinci siyasetin girdiği yerde, düzgün, akli, tıkır tıkır işleyen herhangi bir yapının inşası asla mümkün değildir! ??? Gelelim, sözümüzün başına: Şaban Dişli denen, Erdoğan’ın hizmetkârı adam, kem küm ediyor, lafı eveleyip geveliyor... ??? Durum aslında sadece Dişli’nin değil, AKP’nin durumunu ve yolsuzlukların baş kaynaklarından birini göstermesi açısından, aydınlatıcı! 1) Dişçi, sıradan biri değil! AKP ve Erdoğan, Dişli’yi Genel Başkan Yardımcılığı koltuğuna oturttuğuna göre, onun “üstün özellik ve yetenek”lerinden yararlanmak istiyor demektir! Acaba Dişli AKP’ye hangi benzeri üstün hizmetlerde bulundu, bu da ayrı bir araştırma konusu! Dişli bu hizmetlerde bulunurken, “beş sana, ama bir de bana” politikası mı izlendi?! 2) AKP’nin yolsuzluklarla ilişkisi bellidir! Bugüne kadar, ihaleler ve benzeri konularda ortaya çıkan yolsuzluk durumlarında, AKP sessiz kalmayı tercih etti! Koruma kalkanı! Bu da doğal; ortalıkta dola Dedik ki, işadamı işadamlığını bırakmalı! Meclis’teki “işadamı milletvekilleri ve bakanlar”ı da herhangi bir şekilde töhmet altında bırakmak niyetim yok! Sadece ilke olarak, siyasetçi işlerini devredip öyle siyasete atılmalı. Hem işadamı hem siyasetçi olmak ahlaki olamıyor: Siyaset, ekonomik değerlerin yeniden paylaşım ve dağıtımının en önemli mekanizmasının adıdır; bir (ekonomik) karar verme yeridir! Her kararın sonucu milyonlarmilyarlarla dile gelir! Hele yönetici siyasetçi, ülke yararını ve gelecek nesilleri öncelikle gözetmeli! Bu işadamlığı bakışı ve açısı ile çelişir! “Siyaset adamı” kavramının içeriği ülkemizde boşalmış durumda! Su başında oturan kendi küpünü doldurur, yaygın deyimi, halkın siyasete bakışını anlatıyor. Meclis’te önemli işlerin sahibi kaç milletvekili var; sınıfsal konumları?.. AKP il ve ilçe yönetilerinin sınıflar konumları, gelir kaynakları nedir? Siyasete atıldıktan sonra servetleri ne durum almıştır? Ş obursali?cumhuriyet.com.tr AKP’nin iktidarda olduğu dö