28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

4C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 1 AĞUSTOS 2008 CUMA AKP kan kaybediyor Sonar’ın araştırmasında iktidar partisinin son seçimlerde aldığı oy oranının sürekli düştüğü, diğer partilerin yükselişe geçtiği ortaya çıktı Bir Ölüm, Bir Toplum... nasıl bekleyebilirdik? Laiklik bir yana, toplumu da ikiye böldüler: Selamlaşmadan giysiye, oturup kalkmadan yiyip içmeye değin iki toplum yarattılar. Birbirine düşman iki toplum! Hâşâ, Allah’ı bile ikiye böldüler: Bir bölük, tanrısına zaten inanır ve sever onu; ötekiler, “Allah ile aldatmak” küfrü içindeler. Prof. Yaşar Nuri Öztürk’ün deyimiyle, “Türkiye’yi kemiren ihanet”in failleridirler. Hoca’nın son kitabını okudunuz mu? ? Prof. Yaşar Nuri Öztürk, saygın ve seçkin bir ilahiyatçıdır. Bir özelliği de, konusunda derinleşmesinin yanı sıra, “Laik ve demokratik Cumhuriyet”e bağlılığını sürdürmesidir. Bu bakımdan söyledikleri daha da inandırıcı oluyor. Onun, Yeni Boyut Yayınları’nda çıkan son kitabı, “Türkiye’yi Kemiren İhanet. Allah ile Aldatmak”, basım üstüne basım yaparak, büyük bir okur kitlesine sesleniyor. Kuran’da, “Allah ile aldatılmayın” diye bir hatırlatma vardır. Tanrı’nın halka bir uyarısıdır bu; çünkü halk aldatıldığının farkında olma imkânından büyük ölçüde yoksundur. Allah ile aldatma ise, geniş bir alanda yürüyen bir teoloji, bir siyaset, kısaca bir ideolojidir; ticarette olduğu kadar, küresel alanda da tezgâhlarını kurar ve işletir. Allah ile aldatmanın saltanat devri de, ülkemizde AKP iktidar dönemidir: Bu ideoloji, yurdumuzda bir inkâr cephesi kurmuştur; bir Damat Ferit edebiyatı yapıyorlar, kaldıkları yerden devam ediyorlar. Laikliği yanlış okuyup aldatıyorlar. Allah ile aldatma, emperyalizmle işbirliği, Mustafa Kemal’e nankörlük içindedir; Kurtuluş Savaşı’nı aşağılamaya gider, bölücülüğe destek verir. Özetle, Kurtuluş Savaşı’nın şartları içindeyiz. Allah ile aldatılma tuzağına düşülmemesi için, bizzat Kuran iki donanıma da işaret ediyor: 1. Aklın işletilmesi, 2. Takva’nın, yani dindarlığın insanlar arasında üstünlük ölçüsü olmaktan çıkarılması. Ne var ki, Türk halkının en büyük zaafı, dinini, uyanma ve sorgulama aracı olarak değil de, uyuma ve susma aracı olarak kullanmasıdır. Prof. Yaşar Nuri Öztürk, büyük bir eser yazmış; halkına da unutulmayacak bir hizmette bulunmuştur... Okuyun Hoca’nın bu kitabını, sevgili okurlar! İstanbul Haber Servisi AKP’nin son seçimlerde aldığı oy oranının sürekli düştüğü, diğer partilerin yükselişe geçtiği ortaya çıktı. AKP’nin 22 Temmuz 2007’de yüzde 46.6 olan oy oranı 2008’in temmuz ayında 9.5 puan düşerek yüzde 37.1’e geriledi. CHP’nin seçimlerde aldığı yüzde 20.9 oy oranı da bir yılın sonunda yüzde 24.2’ye yükseldi. Türkiye’nin ekonomik gidişatını olumsuz bulanların oranı yüzde 76.14, hükümeti genel olarak başarısız bulanların oranı ise yüzde 52.76 olarak saptandı. Halkın yüzde 64.08’i açıklanan enflasyon rakamlarına inanmıyor Sonar Araştırma A.Ş tarafından 22 il, 32 ilçe ve 34 köyde yüz yüze anket yöntemi kullanılarak gerçekleştirilen “Siyasi Eğilimler Araştırması”nda çarpıcı sonuçlara ulaşıldı. “Bugün genel seçim olsa oyunuzu kime verirsiniz” sorusuna araştırmaya katılanların yüzde 32.43’ü AKP, yüzde 21.14’ü CHP, yüzde 13.79’u MHP yanıtını verirken kararsızların oranının yüzde 12.64 olması dikkat çekti. Kararsızların oyu eşit olarak partiler arasında dağıtıldığında tercihler şöyle oluştu: Araştırmada 22 Temmuz 2007’den bugüne dek 4 ay baz alınarak yapılan karşılaştırmada AKP’nin oyları sürekli düşerken CHP ve MHP’nin oylarının arttığı görüldü. Araştırmaya göre AKP’nin Temmuz 2007’de yüzde 46.6 olan oy oranı Kasım 2007’de yüzde 49.7’ye çıktı. AKP mart ayından itibaren düşüşe geçerek yüzde 39.4 oranında oy alırken Temmuz 2008’de yüzde 37.1’e kadar geriledi. CHP’nin Temmuz 2007’de yüzde 20.9 olan oy oranı Kasım 2007’de yüzde 18.6’ya düştü. Mart ayında toparlanan CHP yüzde 22.6 oy oranına ulaşırken Temmuz 2008’de yüzde 24.2 oy oranını gördü. MHP’nin oy oranı da Temmuz 2007’de yüzde 14.3, Kasım 2007’de yüzde 14.2, martta yüzde 16.2, Temmuz 2008’de ise yüzde 15.8 oldu. 2 yıl sonra durum daha da kötü olacak Siyasi Eğilimler Araştırması’nın ekonomik bulgular bölümünde de katılımcıların yüzde 76.14’ü ekonomik gidişatı olumsuz bulurken yüzde 50’si de önümüzdeki 2 yıl içinde durumun daha da kötü olacağına inanıyor. Araştırmaya katılanların yüzde 52.5’i AKP hükümetinin ekonomik icraatlarını yetersiz buluyor. Yüzde 24’ü icraatları olumlu bulurken, yüzde 17.5’i icraatların kısmen yeterli olduğunu belirtti. Yüzde 6’sı ise bu konuda bir fikre sahip değil. Araştırmada “AKP hükümeti başarılı mı yoksa başarısız mı” sorusuna katılımcıların yüzde 52.76’sı başarısız, yüzde 29.15’i başarılı yanıtını verirken yüzde 18.09’u da yanıt vermedi. Katılmcıların yüzde 48.51’i AB’nin AKP’nin kapatılması davası ile ilgili görüş belirtmesini onaylamadığını, yüzde 29.71’i onayladığını açıkladı. Yüzde 21.78’i ise fikir beyan etmedi. ENFLASYON RAKAMLARI İNANDIRICI DEĞİL Araştırmaya göre halkın yüzde 64.08’i açıklanan enflasyon rakamlarına inanmıyor. Katılımcıların yüzde 11.65’i bu soruya yanıt vermezken yüzde 24.27’si enflasyon rakamlarına inandığını açıkladı. “Ekonominin gidişatını nasıl görüyorsunuz” sorusuna katılımcıların yüzde 76.14’ü olumsuz, yüzde 18.78’i olumlu yanıtını verdi. Katılımcıların yüzde 71.16’sı ekonomik gidişatın satın alma davranışlarını olumsuz yönde etkilediğini belirtirken yüzde 20.19’u olumlu yönde etkilediğini, yüzde 8.65’i ise fikri olmadığını ifade etti. “Önümüzdeki 2 yılı düşündüğünüzde ailenizin ekonomik durumunu nasıl görüyorsunuz” sorusuna yüzde 50 oranında “Daha kötü olacak”, yüzde 20.83 oranında “Değişmeyecek”, yüzde 19.79 oranında “Yanıt yok”, yüzde 9.38 oranında “Daha iyi olacak” yanıtı verildi. Yönetmen Aydın Yurt Haberleri AKP’li İnebolu Belediye Başkanı Kudu, “Başbakan’ın Servisi AKP’li İneGüleç, Erdoğan’ı eleştiren belgeselin görüntülerinden hebolu Belediye Başgösterimini durdurdu, yönetmenler men sonra, İdris Güleç kanı İdris Güleç, KaAydın Kudu ve Rüya Arzu Köksal’ı beni yanına çağırtıp, radeniz Sahil Otoba‘Sen politika yapıyornı projesini konu alan ilçeden kovdu. AKP’li Karabük sun. Başbakanımızı nabelgeseli, Başbakan Belediye Başkanı Erer de geçen ay sıl kötü gösterirsin. TaTayyip Erdoğan yazar Latife Tekin’i hükümeti sınızı tarağınızı toplaeleştirildiği için yarıeleştirdiği için festivalden kovmuştu. yıp burayı terk edin... da kesti ve belgeselin Senin şimdi ağzını buryönetmeni Aydın Kudu ile eşi Rüya Arzu Köksal’ı ilçeden kovdu. nunu dağıtırım. Sen beni ne sanıyorsun... Def Belgesel yönetmenleri Aydın Kudu ile eşi Rüya olun gidin buradan...’ dedi. Bunun üzerine şehirArzu Köksal’ın, Kültür Bakanlığı desteğiyle çek den ayrıldık” diye konuştu. AKP’li başkan Güleç ise Kudu ile tartışma yatikleri ve 2008 Ankara Film Festivali’nde belgesel dalında üçüncülük ödülü alan, Karadeniz Sahil Oto şanmadığını öne sürerek, “Hakaret etmedim, banı projesini konu alan belgeselleri ‘Son Kumsal’ ‘Uzatma, başımdan git’ dedim” diye konuştu. Ha22 Temmuz akşamı İnebolu’da gösterilecekti. An ziran ayında da, Karabük Kültür Sanat ve Sanayi cak Duru Havuzlu Park’ta toplanan 200’den faz Festivali kapsamında düzenlenen konferansta hüla seyirci, belgeselin onuncu dakikasından sonra kümeti eleştiren yazar Latife Tekin, Karabük Besını göremedi. İnebolu Belediye Başkanı Güleç, bel lediye Başkanı AKP’li Hüseyin Erer’in tepkisiygeselde Erdoğan’ın eleştirilmesinden rahatsız olup, le karşılaşmıştı. Tekin’in mikrofonu kapatılmış ve festivalden kovulmuştu. belgeselin gösterimini kesti. Eleştiriye tahammül Erdoğan’a edemeyen başkanlar atama yetkisi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM’de bu hafta, TÜBİTAK’ta AKP kadrolaşmasının yolunu açan yasa tasarısı ile Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın görüşülmesi bekleniyor. AKP, 2’şer kez Anayasa Mahkemesi ve Cumhurbaşkanlığı’ndan dönen ve TÜBİTAK Bilim Kurulu üye atamasında hükümete yetki veren yasa tasarısını bu hafta genel kurula getiriyor. Muhalefet partileri CHP ve MHP, bilim kurulu üyelerinin seçilmesinde üye seçecek kurumların kendilerine ayrılan sayının iki katı aday belirleyip, bunların Başbakan tarafından yarıya indirilmesini öngören yasa tasarısına TÜBİTAK bilim kurulunu “siyasallaştıracağı” için karşı çıkıyor. Tasarıya göre, TÜBİTAK’ın organ ve birimleri; bilim kurulu, başkanlık, araştırma merkezleri, enstitüler, kurumun görevini yerine getirmesi için gerek duyulan bilim parkı, bilim merkezi, müze ve benzeri diğer birimlerden oluşacak. Tasarıyla, 12 üye ile başkandan oluşan Bilim Kurulu üyelerinin seçilmesi, seçim usulü, üyelerin görev süresi ile Bilim Kurulu’nun görev ve yetkileri yeniden belirlenerek, atamalarda Başbakan’a yetki veriliyor. TÜBİTAK’ta AKP kadrolaşması eçen hafta üzen haberler arasında, Profesör Çetin Özek’in ölümü de vardı. İster istemez geçmişi hatırladım. 27 Mayıs Devrimi, üniversitelerdeki genç kuşağı, başta onları kamçılamıştı. Demokrat Parti’nin, üniversitenin çevresine yıllardır ördüğü surlar yıkılmış, gözler açılmıştı. İstanbul Hukuk Fakültesi’nde genç asistanlar arasında Çetin Özek de vardı. Nitekim, yanılmıyorsamdoktora tezinin konusu, Türkiye’de Laiklik olmuştu (1961) ve başarılı bir çalışmaydı. Çok geçmedi, o kuşağın en önünde koşan bir aydın oldu: Fakültede ceza hukuku asistanı idi ve ceza hukukunun yanı sıra, onu da aşan konularda eserler yayımlamaya başladı. Direnen Faşizm (1965), Siyasal İktidar Düzeni ve Fonksiyonları Aleyhine Cürümler (1965) böyledir. Doçent olduktan (1965) sonra da, bu verimlilik ve çeşitlilik sürdü: Türkiye’de Gerici Akımlar (1967), TCK 141 ve 142 (1968), İşçi Sınıfı ve Grev (1969), Faşizm ve Devrimci Halk Cephesi (1970), Devlet Başkanına Karşı Suçlar (1970), Basın Suçlarında Ceza Sorumluluğu (1972); profesör olduktan (1974) sonra da, Devlete Karşı Suçlar (1974), Türk Basın Hukuku (1978), üstünde durduğu konular oldu. Son yayını, dev bir çalışma olarak Din ve Devlet (1982) idi. Onun Türk Basın Hukuku adlı eseri, bugün de önemini koruyor. Basın konusunu her tartışmamızda Çetin Özek’i de anacağız, anmalıyız. Anısı önünde saygılarla eğiliyorum... ? Onun 1967’de yayımladığı Türkiye’de Gerici Akımlar’ını karıştırıyorum. Önemli tespitleri var. Bunlar da, onun hassas sosyal yönünü gösteriyor. Ancak, daha da çarpıcı olanı, gelişmelerin o yıllardan bu yana kat ettiği mesafe. Nerelerden nerelere varmışız! Orta halli toplaşmaların, kentleri paylaşan cemaatlere dönüşmesi; İslamcılığın bildik partilere muhtaç olmaktan kurtulup kendi partilerini kurması; onunla da yetinmeyip, bizzat siyasal iktidara tek başına gelip oturması... AKP, işte bu sürecin son temsilcisidir. Ondan, anayasayı ciddiye alıp başta laikliğe saygılı davranmasını G Son söz halkın olacak Reşat AKAR LEFKOŞA Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’ın görüşmesinde, Kıbrıs sorununa kapsamlı çözüm bulunması amacıyla görüşme maratonunun başlatılmasına karar verildi. BM Misyon Şefi TayeBrook Zerihoun’un ara bölgedeki resmi konutunda buluşan liderler, iki toplum arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine yönelik ortak projelere onay verdiler. Sağlık, çevre, güvenlik ve kültürel mirasın korunması gibi konularda 16 değişik projeyi onaylayan liderler, doğrudan görüşmelerin 3 Eylül’de başlamasına karar verdiler. Ortak açıklamada, kapsamlı çözüm müzakerelerinin, 3 Eylül Çarşamba günü başlamasına ve iki lider arasında direkt telefon hattı kurulmasına karar verildiği belirtildi. Kıbrıs’ın batısındaki Yeşilırmak (Limnidi) kapısının da karşılıklı geçişlere açılmasını kararlaştıran liderler, mutabakat sağlanan temel prensipleri bir kez daha teyit ettiler. Buna göre “Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti”, siyasi eşitliğe dayalı, iki toplumlu ve iki bölgeli federasyon olacak. Yeni devleti, eşit statüdeki Türk ve Rum kurucu devletler oluşturacak ve tek egemenliği, tek vatandaşlığı ve tek uluslararası kimliği olacak. Görüşmeden çıkan en önemli sonuç ise, ortaya çıkacak çözüm metninin yeniden halkoyuna sunulacak olması. Taraflardan herhangi birinin “hayır” demesi halinde, liderler arasındaki anlaşma geçersiz sayılacak. rşivimde bazı gazete kupürleri, resimler arıyordum, hazırlamakta olduğum türban üzerine bir kitapçık için... Elime çok sayıda çeşitli kâğıtlara düştüğüm notlar da geçti. Günlük çalışmalar sırasında, gazete okurken, haber dinlerken veya kişilere ilişkin... Ve köşe yazıları vb. için de bol bol düşünceler... Birden, Ergenekon savcılarını anımsadım, tüylerim dikildi, ulan dedim kendime, bunları saklarsın böyle, atmazsın İlhan Selçuk gibi başını belaya sokarsın sonra. Bu nedir, şu nedir.. sor sorabildiğin kadar! Aradan epey zaman geçmiştir ve unutmuşsundur da ne olduğunu! Birden, oldukça yeni olsa gerek, üzerinde Z. Öz’ün adının yazılı olduğu bir not da çıkmaz mı aralarından! Başka zaman olsa kim bu Z. Öz diye sorar ve anımsamazdım herhalde! Ancak polis hafiyesi gibi her şeyi didikleyip sineğin yağından bir suç çıkarmaya çalışma ustası olduğunu, meşhur iddianamesiyle kanıtlayan savcı beyin eline geçmiş olsa bu not.. yandım allah olurdum herhalde! İsminin yanına not da düşmüşüm: Nereden mezun, nasıl bir savcı! Gazeteci merakı bu! Bilim ve Teknoloji dergimizde aylık yazan Onursal Yargıtay Üyesi Çetin Aş A CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI Baş Belası Notlarım! cep telefonu kullanmıyor!) Savcılar, oh ne âlâ, dinlet telefonları, doğal ve normal konuşmalar trafiğinden, ilişkiler trafiğinden, yazılan yazılardan, açık özel veya resmi raporlardan derle toparla, masa başında bir suç örgütü inşa et! Ve neden somut delil elde edemediğini de şöyle itiraf et: “Ergenekon terör örgütü içindeki faaliyetlerinde de hiçbir zaman açık vermemeye çok dikkat ettiği, örgütün gizlilik ilkesine maksimum uyduğu anlaşılmıştır”! Vay canına! Hukuk epey ilerlemiş, haberimiz yok! ??? Bu suç isnat biçimlerini Türkiye’de çok yakından biliyoruz. Bu ülke “nefes alışları” dinleyen zehir hafiye içişleri bakanları gördü. Kafaların içindeki gizli düşünceleri sorgulayan yargılayan devleti, işkenceci işkencesiz memurlarını da her dönem tanıdı! 12 Mart, 12 Eylül ve bütün dönemlerde gerçekleştirilen düşünce sürek avlarını, solcu ve demokrat kovalamalarını da çıoğlu’nun adalet sistemi, savcılar, hâkimler, avukatlar, eğitim eksikliği, hak hukuk üzerinde yazdığı onlarca yazısı, Z. Öz ile birlikte belleğimden aktı! Merak, acaba Z. Öz’ün bu yazılarla ne kadar örtüştüğü noktasındaydı! Ama, eline geçse, gel de bunu Öz’e anlat!? Üstelik kâğıttaki diğer notları da sorardı! Hemen ne kadar gereksiz not varsa hepsini attım! ??? Savcılığın iddianamesinin İlhan Selçuk ile ilgili bölümünü okuyorum. Cumhuriyet’te de arkadaşlarımız iyi bir özet sunmuşlardı okura. Dehşete kapılıyorum: İktidara, AKP’ye karşı bütün düşünceleri ve gazete faaliyetlerini, “suç kapsamı alanına” almışlar! Selçuk’un çok zeki ve 12 Mart’tan deneyimli ve “suçunu” gizlemekte üstün becerilere sahip olduğunu belirtiyor ve dahası cep telefonu bile kullanmamasına neden olarak da Ergenekon’un gizlilik ilkelerine maksimum uymak olduğunu ileri sürüyorlar! (İhbar ediyorum: Emre Kongar da çok iyi biliyoruz. Bağımsız Türkiye istedikleri için sopalanan, asılan, hakaret edilen gençleri de! “Ergenekon örgütüne üye”lik çıkarsamaları, despotik dönemlerin olağanüstü suçlamalarını anımsatıyor. Düşünce özgürlüğüne düşmanlık, bu ülkede hiçbir zaman ortadan kaybolmamıştır. Bu açıdan, 60 yıllık sağcı iktidarlar döneminden bugüne, devletin gericiliği, ileri düşüncelere karşı düşmanlığı tescillidir! Kontrgerillaları ile, devlet güvenlik mahkemeleriyle, MİT ve CIA’ya bağlı işkencecileriyle, düşünce özgürlüğünden toplam binlerce yıl yatan onbinlerce yurttaşının varlığı ile tescillidir! Gerici yasalarıyla, gerici hukuk yorumu ve anlayışıyla tescillidir! Şimdi karşımızda bunun somut bir belgesi daha duruyor! ??? İşin ilginci, “düşünce” ve “demokrasi” âşıkları güncel soytarıların, madrabazların, yandaşların.. bu ebedi ve ezeli, ülkenin ve devletin ruhuna işlemiş gerici zihniyetle bütünleşmeleri, örtüşmeleri, et ve kemik gibi birbirlerine yapışmış olmalarıdır! Zaman, onların zamanı! Şu kısa zamanı, acele, tepe tepe kullansınlar! obursali?cumhuriyet.com.tr Erdoğan karikatürü Çizerimiz Nuri Kurtcebe’ye takipsizlik.. İstanbul Haber Servisi Gazetemiz çizeri Nuri Kurtcebe hakkında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın şikâyeti üzerine ‘basın yoluyla hakaret’ suçundan başlatılan soruşturmada takipsizlik kararı verildi. Kurtcebe, savcılığa verdiği ifadede Nasreddin Hoca’yı örnek göstererek savunma yaptı. Başbakan, avukatı aracılığı ile Nuri Kurtcebe’nin, 13 Haziran 2008 tarihinde yayımladığı, “Türbana ulema karar verir ve velev ki simge olsun” değerlendirmesinin olduğu ‘Eşek’ karikatürü nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığa’na suç duyurusunda bulundu. Avukatlar, karikatürde Erdoğan’ın eşek olarak tasvir edildiğini kaydederek, Kurtcebe hakkında, basın yoluyla hakaret suçundan dava açılmasını talep ettiler. Şişli Cumhuriyet Savcılığı’na ifade veren Kurtcebe ise karikatürün amacının insanları güldürerek düşündürmek olduğunu anımsattı. Eşeğin halk arasında son derece sevimli ve komik bir hayvan olduğunu söyleyen Kurtcebe, Anadolu’da gülmece kültüründe eşeğin bir simge olduğunu anlattı. Karikatüründe eşeği hakaret amaçlı çizmediğini ifade ederek, “Karikatürde eşeğin söylediği sözler ise Atatürk ve Cumhuriyet’e karşı söylenmiş olumsuz sözleri, güldürmek yoluyla eleştirmektir” dedi. ‘BAŞBAKAN KATLANMALI’ Şişli Cumhuriyet Savcısı, Kurtcebe hakkında, suç işleme kastıyla hareket etmediği anlaşıldığından, kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Savcı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa’ya göre anlatımın ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu belirterek, “Müşteki, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olması nedeniyle, eleştirilere açık olması hatta katlanması gerekmektedir” dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear