Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
1AĞUSTOS 2008 CUMA dizi YORUM ÖZTİN AKGÜÇ C 13 Sıvas kıyımından 15 yıl sonra ‘unutmak’ mı ‘yüzleşmek’ mi tartışılıyor İslamcıların senaryosu radan on beş yıl geçmesine karşın, İslamcı kesim, Sıvas olayını çarpıtmak için hâlâ yeni senaryolar üretmekten geri durmuyor. Dincilerin bu topluöldürümü haklı göstermek için en sık kullandıkları argüman, “Başbağlar katliamı”dır. Bu kanlı olay, Sıvas kıyımından üç gün sonra, 5 Temmuz 1993 tarihinde, Erzincan’ın Eğin ilçesine bağlı bir Türkmen köyü olan Başbağlar’da, PKK örgütünce gerçekleştirilmiş ve saldırıda 33 masum yurttaşımız yaşamını yitirmiştir. Sıvas cankırımının acısını yüreklerinde taşıyan insanların “Başbağlar katliamı”nı onaylamaları düşünülebilir mi? Öldürümler arasında yan tutmak, ölenlerin kimliğine bakarak ayırımcılık yapmak, insanlık dışı bir yaklaşımdır. Cana kıymanın mazereti ve gerekçesi olamaz! Böyleyken, Sıvas olayının karşısına ikide bir “Başbağlar”ın çıkarılması ve devrimcilerin, kıyımlar arasında tercih yapıyormuş gibi gösterilmesi iyi niyetli bir tutum değildir. Köktendinci basının son yıllardaki boy hedeflerinden biri de, Sıvas cankırımından şans eseri kurtulan halk müziği sanatçısı ve bağlama virtüözü Arif Sağ’dır. Aziz Nesin’in ölümünden sonra, hedef tahtasına şimdi bu kişi oturtulmuştur. Madımak Oteli’nde, aralarında Muhlis Akarsu’nun da bulunduğu en az iki kişinin Arif Sağ’ın tabancasından çıkan kurşunlarla öldüğü savı, özellikle internet ortamın Atatürkçülük kesim, çıkarlarını koruyabilmek için laikliğe karşı çıkmakta, öç alma duygusu ile de Atatürk’e saldırmaktadır. Emperyal güçler, Türkiye üzerindeki emellerini en iyi şekilde dincileri destekleyerek gerçekleştirebileceklerinin bilincindedirler. Emperyal güçler, dincileri bağımsızlık savaşı sırasında kullandıkları gibi, günümüzde de istedikleri doğrultuda yönlendirmektedirler; laiklikten ayrılışın, Türkiye’nin bağımsızlığını, bütünlüğünü tehlikeye düşüreceğini gördüklerinden, bu konuda da kundakçılık yapmaktadırlar. Atatürkçülük halkçılıktır. Halkın yaşam kalitesinin yükselmesi, yalnız maddi gönencinin artması değil, manevi değerlerini, erdemlerini koruması, Türkiye’nin bağımsızlığı, egemenliğin kayıtsız şartsız halka ait olması, egemenliğin etkin bir şekilde kullanılabilmesi için, halkın aydınlanması, etik değerlere sahip çıkması, maddi gönencinin artması, bilgi düzeyinin yükselmesi gerekir. Bazen Atatürkçüler, Fransız İhtilali sonrası oluşan Jakoben (Jacobin) kulübüne benzetilir. Burada da yanılgı vardır. “Halka karşı halk için” değil, “Halkla beraber halk için” anlayışı Atatürkçülüğün temel ilkelerindendir. Atatürkçülükte özgüven esastır. Sorunların çözümünde dış güçlerden medet, yardım beklenemez; bu yolla bağımsızlık korunamaz. Atatürk diyor ki, kaynağı dışarıda bulunan örgütlere uymakla, bir vatanın, bir milletin bağımsızlığı kurtulamaz. Tarih böyle bir olay yazmamıştır. Türkiye işte böyle yanlış görüşlere, yanlış anlayışlara sahip olanlar yüzünden her yüzyıl, her gün, her saat biraz daha gerilemiş, biraz daha çökmüştür. Atatürkçülük, planlı, programlı bir ekonomik kalkınmayı benimser. Atatürk, TBMM dördüncü toplantı yılı açış konuşmasında şunları söylüyor: “Ciddi bir programa dayanarak millet ve memleketin kalkındırılması, zenginleşmesi, uygar ve bilgili olarak yetişmesi, sağlık içinde yaşaması başta gelen görevdir.” Altyapının, büyük kamu kuruluşlarının özelleştirilmesi, neoliberal politikalar, Atatürkçülükle bağdaşmaz. Atatürkçülük, ilericilik, devrimciliktir. Türkiye hızla kalkınabilmek, çağa uymak için devrimci olmak zorundadır. Köşenin elverdiği ölçüde, Atatürkçülüğü kendi ifadelerine dayanarak anlatmaya çalıştım ve çalışacağım... ugur.hukum?gmail.com A yapıdan giderek rahatsızlanmaya başladı. Ama buna rağmen irtica diye bir gelişme vardı Türkiye’de. İrticacıların işi nereye kadar götüreceğini görmek isteyenler bu senaryoyu hayata geçirdiler; ama fatura çok ağır ve acı oldu.” (2) KTIDAR, ‘MADIMAK MÜZESİ’NE KARŞI! Sıvas’taki Madımak Oteli, yangından sonra onarılarak yeniden açıldı. Otelin giriş katı ise kebapçı salonu yapıldı! İnsanların cayır cayır yanarak can verdiği bir mekânda kebap yenebilir mi? Madımak’ta on beş yıl önce yaşananları bile gölgede bırakacak bir barbarlık bu! İnsanlık, bu ayıba seyirci kalamazdı. Nitekim, Madımak Oteli’nin “Barış ve Dostluk Müzesi”ne dönüştürülmesi için, Alevi kuruluşları ve çeşitli demokratik kitle örgütleri ortak bir kampanya başlattı. “Madımak Oteli’nin, barış ve kardeşlik adına kültür merkezi ve müze olmasını istiyoruz” çağrısı her yere ulaştı. Bu amaçla yurtiçinde ve Avrupa ülkelerinde on binlerce imza toplandı. Sanat ve yazın insanları da bu girişime güçlü destek veriyor. Son dönemde, değişik siyasal partilere mensup milletvekillerinin de Madımak’ın müzeye dönüştürülmesi tasarımına sıcak baktıklarını gözlüyoruz. Ne var ki, CHP İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek’in bu konuda Meclis Başkan İ da el altından yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Amaç bellidir: Kafalarda soru imi yaratarak olayı karartmak! Ne var ki, 37 kişinin ölümüyle sonuçlanan “Sıvas cankırımı”nın şeriatçı bir ayaklanma girişimi olduğu gerçeğini bu tür düzmece haberlerle değiştirmek olanaklı değil... Güneşi balçıkla sıvama ve mızrağı çuvala sığdırma çabaları, bugüne değin olduğu gibi bundan sonra da sonuç vermeyecektir. Kanlı Sıvas kıyımından on beş yıl sonra bile “2 Temmuz”u hâlâ “bayram” ilan edebilecek tıynette insanlar var bu ülkede! Sıvas kıyımını “Şanlı Sıvas kıyamı!” diye alkışlayanlar ise bu topluöldürümün hesabını bir gün mutlaka vereceklerdir. Çünkü, insanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı yoktur... RİF SAĞ: ‘MADIMAK, DEVLET SENARYOSUYDU’ Bağlama sanatçısı Arif Sağ’a A göre, Madımak Oteli’nin yakılması, “Türkiye’deki irticanın boyutunu görmek isteyenlerce tezgâhlanmış bir devlet senaryosu”. İş Bankası Kültür Yayınları arasında çıkan “Muhalif Bağlama” adlı kitapta Sıvas olayları konusunda önemli açıklamalarda bulunan Sağ, Madımak olayında tek suçlunun hüküm giyen 33 sanık olmadığını belirterek şunları söylüyor: “Onlar sadece saptanan, yargılanan ve mahkum olanlar... Gerçek suçlular nerede? Bu olaya göz yumanlar, yangına körükle gidenler, müdahale etmeyenler nerede? En az yargılanıp idama mahkum olanlar kadar suçlular onlar da. Belki devleti yönetenler o gün olaya ciddi baksalardı, bugün 37 insanın acısı yaşanmayacaktı.” (1) Devleti yönetenlerin Sıvas olaylarına seyirci kaldıklarının altını çizen Arif Sağ, yaşananları şöyle değerlendiriyor: “Diyorum ki, devlet, irtica diye bir lığı’na sunduğu yasa önerisi, geçen dönem AKP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. AKP hükümeti, kamuoyunda güçlenen uzlaşma arayışına karşın, “halk arasında kin ve nefret duygularını körükler” diyerek bu isteğe karşı çıkıyor. Konuyla doğrudan ilgili Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da gülünç gerekçeler ileri sürerek işi yokuşa sürüyor. Günay’a göre, Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı’nın, Madımak Oteli’ni kamulaştırmaya yetecek parası yokmuş! “Sosyal demokrat” kökenli bir bakanın içtenlikten yoksun bu tutumu, sanat çevrelerinde tepkiyle karşılanıyor. Oysa 1993 yılında Almanya’nın Solingen kasabasında ırkçıların ateşe verdikleri ev, olaydan hemen sonra yerel yönetimce müze yapılmıştı. Dahası var: Kundaklama sonucu aynı aileden beş yurttaşımızın yanarak öldüğü üzücü olayın yıldönümlerinde Türk ve Almanlar bir araya gelerek bu ortak acıyı paylaşıyorlar. Törenlere her yıl Solingen Belediyesi yöneticilerinin yanı sıra Alman devlet adamları da katılarak topluma dostluk ve barış iletileri veriyorlar. Artık gelenekselleşen bu törenler, Almanya’da ırkçılığa, yabancı düşmanlığına karşı ortak savaşımın simgesi durumuna gelmiş bulunuyor. Yabancı bir ülkenin yurttaşlarımıza ve onların acısına gösterdiği saygıyı, kendi hükümetimizin ve Kültür Bakanı’mızın göstermemesi gerçekten düşündürücüdür. Sıvas’ta suçüstü yakalandılar Bugün ateşli ‘demokrasi’ savunuculuğu yapan kimi yazar ve kurumların, 15 yıl önce Sıvas kıyımı konusunda sergiledikleri acınası tutum geçekten ibret vericidir. Bellek unutsa da arşivler unutmadı * “Ömründe işi gücü * “Aziz Nesin’in aybir milletin dinine, imanılardır süregelen konuşna, haysiyet ve şerefine maları, ‘Şeytan Ayetleküfretmek olan bir adamın ri’ ve gazetesinin yayın salına salına ortalıkta gepolitikası, halkta birikizip insanları böylesine me neden olmuştur. Bu tahrik etmesine dünyanın tahrikler sonucunda, hiçbir yerinde izin verilecuma namazından sonmez. (...) Pir Sultan Abra başlayan eylemler, dal, muannit (inatçı) bir aslında planlı olmayan Türk ve Osmanlı düşmave halkın organize edilnı. Onu kalkıyor ‘Halk memiş genel bir tepkisiozanı’, ‘mutasavvıf şair’ dir.” (MazlumDer, 3 diye gösterip, adına şenTemmuz 1993) likler düzenliyoruz. Sonra, * “Olayın abartılarak her yanı ile ne olduğu Batı basınına yansıtılabelli Aziz Nesin’i getirip cağından eminiz. Sıorada konuşturuyoruz...” vas’taki katliamın mün(Prof. Dr. Ayhan Sonferit ve kendine özgü gar, Türkiye, 6 Temmuz şartlar içinde geliştiği 1993) unutularak, köktendinci * “Milletin değerleriakımlarda bir tırmanış ne bu kadar sövülünce olarak gösterilmesi de olacağı bu. Toplumun tepmümkündür.” (Nazlı kisi, inançların büyüklüIlıcak , Tercüman , 4 ğüyle orantılı oluyor. (...) Temmuz 1993) Kim ne derse desin, bu 36 * “Sıvas’ta halk, ölümlü olayların bir tek ‘Din elden gidiyor’ diye sorumlusu var, o da Aziz ayaklanmamıştır. TürkiNesin...” (Emin Pazarcı, ye’de dinin bir yere gitTercüman , 6 Temmuz tiği yok ki. Gündemde 1993) kalmak için çırpınan, * “Böyle giderse, bungazetesini okuyan olmadığından orada bura Sıvas’ta kül yığınına dönüşen Madımak önünde yurttaşlar yitirdikleri yakınlarına ait anıları aradılar. lar Sıvaslıyı on mislisi ile İstanbul’da karşılarında da şova girişen, Salgöreceklerdir. Bu Allahsız man Rüşdi’nin bile ‘hırşarmıştır.” (Yalçın Özer, Türkiye, 4 Temmuz 1993) ve dinsiz kişiler, böyle giderse Hz. Ali’nin Zülfikar’ını sızlama yayın yapmak’la suçladığı bir eskimiş şöhret * “Sıvas olaylarının müsebbibi, Pir Sultan Abdal’ı (keskin kılıcını) karşılarında bulacaklardır.” (Sadık Alvar...” (Metin Toker, Milliyet, 4 Temmuz 1993) anma adı altında tahrik kıtalarının bölgeye gelmesine izin bayrak / Başbakan Erdoğan’ın dünürü, Milli Gazete, * “Halkta bir ‘hazırlanmışlık’ olmasa, Aziz Nesin’in veren yetkililer ile mukaddes kitabımıza dil uzatan ya6 Temmuz 1993) Pir Sultan Abdal Şenlikleri’nde söylediği birkaç münazar Aziz Nesin’dir. Yaptığı iş, fikirlerini açıklamak de* “İnsanların öldürülmesini onaylamak mümkün desebetsiz cümle, bu kadar tepkiye yol açmazdı. Nihayet ğil, tahrike vesile olacak bir şekilde kutsal değerlerimiğil. Ancak, bu olayları hazırlayan sebepleri ve şartları ‘beyin damarlarının kireçlendiği’ izlenimini veren, öte ze taarruzdur...” (Sebahattin Önkibar, Türkiye, 4 da göz önünde bulundurmak gerekir. Aziz Nesin’in Müsyandan da bir ‘hırsı piri’ ile yanıp tutuşan birinin heTemmuz 1993) lümanlara yönelik sözlerini kabul etmek mümkün değil.” zeyanları olarak değerlendirilir biterdi.” (Oktay Ekşi, * “Aziz Nesin adlı kart budala! Eski TKP’lileri (Abdurrahman Dilipak, Milliyet, 6 Temmuz 1993) Hürriyet, 4 Temmuz 1993) Mao’cularla birleştirerek çıkardığın o paçavra gazete, * “Nasırı acımadığı aman Allah’ın adını ağızlarına * “Aziz Nesin’in hassasiyet yaratan, tahriklere vaüstelik yalan yazan, devrimci geçinen gazeteyle ne yapalmayanlar, sırf entelektüel gösteri yapmak uğruna bir ran sözleri, karşı tahrikle birleşiyor ve hepimizi ciddi şemak istiyorsun? Ölmek istiyorsan, git bir köşede yalnız dinbilimci kesilip saçma sapan ve hiçbir bilimsel dayakilde endişelendiren bu sonuç ortaya çıkıyor. ‘Şeytan öl. Başkalarının da başını belaya sokma!” (Engin Arnağı olmayan gevezelikleri ‘laiklik adına’ seslendiriyor. Ayetleri’nin basılması, dinle ilgili sözler, televizyonlardıç, İnterstar televizyonundaki yorumundan, 4 Temmuz Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede, ‘İsda Alevilerle ilgili ifadeler ve daha başka örnekler yan 1993) lam tehlikesi’ gibi bir sloganın laiklik kavramına vereyana dizildiğinde, patlamaya hazır bir doku ortaya çı* “Bu memleketin yüzde 99’u Müslüman. Tamam mı? bileceği zararlar hiç hesap edilmiyor.” (Mehmet Barkıyor.” (Ertuğrul Özkök, Hürriyet, 4 Temmuz 1993) Kendi inançsızlığına saygı isteyeceksin, ama yaşadığın las, Sabah, 15 Temmuz 1993) * “Bu kitabın (Şeytan Ayetleri) yayımlanmasını istetoplumun inançlarına hiç mi hiç saygı göstermeyecek* “... Sıvas’ın, bazılarının ısrarla iddia ettikleri gibi mezdim. Aziz Nesin son zamanlarda, ‘Türk milleti apsin. Tamam olmayan yanı, önce burası... Buna, ‘Müslübir ‘şeriat provası’ olduğunu düşünmüyorum.” (Ruşen taldır... Ben dinsizim, Allahsızım’ gibi laflar etti. Şu hoşman mahallesinde salyangoz satmak’ derler Adam satÇakır, Birikim, Temmuz 1993) görüsüz ortamda bunları söylemesi bence yanlıştı.” tırmıyor, zorla mı?” (Tayyar Şafak, Tercüman, 5 Tem* “Din, özellikle bizim toplumumuzda çok hassas bir (Emin Çölaşan, Hürriyet, 4 Temmuz 1993) muz 1993). konu. Bu toplum içinde, özellikle ‘dinci’ denilen bir top* “İnançlara dil uzatan ve bu ülkede kan dökülme* “Aziz Nesin gittikçe sapıtıp, milletimize hakaretten lum içinde, ‘Ben dinsizim, ben ateistim’ demek bence yansinin provokasyonunu yapan gazete ve başyazarı Aziz Nesonra bir de ‘Şeytan Ayetleri’ni vesile ederek güya lalış.” (Nurseli İdiz, tiyatro sanatçısı) sin’in benzer olaylara çanak tutmasına seyirci mi kalıikliği ve fikir hürriyetini denemek adına Peygamber Efennacak, yoksa bu konuda yeni yasal düzenlemeler düşüdimiz’e, Kuranıkerim’e saldırdıkça, ‘Biri çıkıp bu nülecek mi?” (Cengiz Çandar, Sabah, 4 Temmuz adamı vuracak, bazı malum çevreler de onu basın ve fi (1) Muhalif BağlamaArif Sağ Kitabı, Şenay Kalkan, Türkiye 1993) kir şehidi ilan edecekler, ona yanarım’ demişimdir. Sı İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2004. (2) a.g.y. * “Komedi yazarı Aziz Nesin, dün en rahat uykusuvas’taki acı olayların asıl tahrikçisi o olduğu halde, şimnu uyumuş olmalıdır. Nihayet arzuları gerçekleşmiş, 35 di ‘mağdur kahraman’ olursa gene yanarım!” (Altemur kişinin ölümüyle amaçlanan büyük bir olay çıkarmayı baKılıç, Türkiye, 6 Temmuz 1993) SÜRECEK özde herkesin Atatürk’e sahip çıktığı, gerçekte Atatürkçülüğün tasfiyeye çalışıldığı bir ülkede, nesnel bir değerlendirme yapabilmek için, Atatürkçülüğün esaslarını, ilkelerini ortaya koymak gerekir. Aksi halde sözde, düzmece, gardırop, Anıtkabir hatta emperyal güçlerle işbirlikçiliğine kadar uzanan değişik Atatürkçülük anlayışıyla karşılaşabiliriz. Nitekim en azından son 60 yıldır Atatürkçülüğü yozlaştırma girişimleriyle karşılaşıyoruz. Atatürkçülüğü kapsamlı, yetkin biçimde ortaya koymak gerçekte beni aşar. Bununla bereber Nutuk’u, Atatürk’ün konuşmalarını, T. Tarih Kurumu’nun bazı yayınlarını dikkate alarak ana ilkelerini belirlemeye çalışayım: Atatürkçülük, emperyalizme karşıdır. Atatürk, sömürü sorununun, esas çatışmanın emperyal güçlerle mazlum uluslar arasında olduğunu yerindelikle görmüş, emperyal güçlere karşı tutum almıştır. Atatürk sadece T. Cumhuriyeti’nin değil, tüm mazlum ülkelerin önderidir. Emperyal güçler bu gerçeği bildikleri için, yerli işbirlikçilerle birlikte gerçek Atatürkçüleri ve Atatürkçülüğü tasfiyeye çalışmakta ya da sulandırmaktadırlar. Emperyal güçlerle kol kola, el ele Atatürkçülük olmaz. Atatürkçülük tam bağımsızlıktır. Ülkenin tam bağımsızlığı, Atatürkçülüğün ana amacıdır. Bu amaçtan, karşılıklı bağımsızlık alalaması ile ödün verilemez. Saygın yaşamanın, saygın bir ülke olmanın temel koşulu bağımsızlıktır. Bağımsızlık savaşı bu amacı gerçekleştirmek için yapılmıştır. Bu nedenle Atatürkçüler, ABD ve AB ile ilişkilerde son derece dikkatli ve titizdirler. Türkiye’nin ABD ve AB ile günümüzdeki ilişkileri, Atatürkçülük ile bağdaşmaz. Laiklik Atatürkçülüğün tam bağımsızlık gibi ana ilkesidir. Laiklik düşünce özgürlüğünün, aydınlanmanın, kalkınmanın, çağa yetişmenin, gerçek demokrasinin temelidir. Türkiye, dünya sıralamasında Arap ülkelerinden, İslam ülkelerinden daha farklı bir konuma gelmişse, gelişmiş ise bunun ana nedeni laikliktir. Günümüzde laiklik sağından solundan, demokrasi, insan hakları alalaması ile çomak sokularak yıkılmaya çalışılmaktadır. Dinciler ve emperyal güçler, bu konuda da ortak hareket etmektedirler. Laiklik ilkesi, dinci kesimi, dinin ardına gizlenerek ekonomik, politik, çıkar sağlayan, hatta toplumda ayrıcalıklı yer tutmayı amaçlayan geniş bir kesimi rahatsız etmekte, en önemli çıkar aracı ellerinden alınmaktadır. Bu S GÖRÜŞMELER SÜRERKEN AP’DEN İLGİNÇ RAPOR AB’den sürece dahil olma çabası le aynı döneme gelmesi dikkat çekti. Raporun, 1 aylık süreç içerisinde AP Genel Kurulu’nda da görüşülmesi bekleANKARA Kıbrıs’ta BM nezdinde niyor. kapsamlı müzakerelere geçme kararı alıRaporda, Kıbrıs’a 2007 yılından bu nırken, Avrupa Parlamentosu (AP) yana ziyaretler gerçekleştirildiği ve gündemine ilginç bir rapor taşıyarak süKıbrıs Cumhuriyeti (Kıbrıs Rum Kesirece AB’nin de dahil olmasını sağlamami) devlet yetkilileri ile Kıbrıs Türk topya çalışıyor. AP Dilekçe Komisyolumu liderleriyle bir araya gelindiği vurnu’nda kabul edilen “Kıbrıs’ta kapagulanıyor. Bu kapsamda yapılan görüşlı bölgeler” adlı raporda, Fransa dönem melerde, özellikle başkanlığının çözüm süMaraş bölgesinin recini desteklemesi ve AP Dilekçe kapalı olmasının her Komisyonu’nda kabul dahil olması istenirken, Türk askerinin adadan edilen raporda, Fransa iki tarafta da büyük sıkıntı yarattığı bederhal çekilmesi gerekdönem başkanlığının lirtilirken, bölgenin tiği, çünkü AB topraklaçözüm sürecini geçişlere kapalı olrının Kıbrıs’tan başladımasının Türkidesteklemesi ve dahil ğı belirtiliyor. ye’nin Kıbrıs HaKıbrıs’ta çözüm için olması isteniyor. rekâtları’ndan kaykapsamlı müzakere sünaklandığı öne sürülüyor. Raporda bu recine geçilirken, AB de bir şekilde devnedenle şu anda AB yurttaşı olan 37 bin reye girebilmek için yoğun çaba harcıRum’un bölge dışına itildiği iddia ediyor. Özellikle AP yetkilileri, Kıbrıs liyor. Ayrıca raporda Türkiye’nin müRum yönetiminin de etkisiyle, sürekli dahalesinden önce bölgede yaşayanlayeni raporları gündeme taşıyor. AP rın yüzde 80’inin Rum, yüzde 20’sinin Dilekçe Komisyonu tarafından neredeyise Türklerden oluştuğu belirtiliyor. se 8 ay bekletildikten sonra kabul edilRaporda Maraş’ın durumu konusunun diği öğrenilen “Kıbrıs’ta kapalı bölçözüme kavuşturulması durumunda, geler” adlı raporun da KKTC CumhurKıbrıs sorununun da büyük oranda orbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Rum litadan kalkabileceği savunuluyor. der Dimitris Hristofyas’ın görüşmesiyMahmut GÜRER