Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 27 HAZİRAN 2008 CUMA ‘Asimilasyon’ tartışmalarında tehlikeli yollar Prof. Dr. Yasemin Karakaşoğlu’na göre, Alman eğitim sistemi durağan İmdat ULUSOY BREMEN – Çalışmalarını Bremen Üniversitesi’nde sürdüren Prof. Dr. Yasemin Karakaşoğlu, Alman okul sisteminde köklü dönüşümler yapılması gerektiğini, bunun, göçle ilgili birçok sorunun çözümünde de büyük kolaylıklar anlamına geleceğini belirtti. Gazetemizin sorularını yanıtlarken, birden çok dil içinde büyüyen insanların önemli olanaklara sahip olduğunu vurgulayan Prof. Karakaşoğlu, Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın Almanya’daki konuşmalarında yer verdiği “asimilasyonun”, bu haliyle, içe kapatıcı ve cemaat tepkilerini aşırı önemseyen bir TürkMüslüman alt kültür yaratma çabası olarak kültürel imkanları değerlendirir. Bu yorumlanabileceğinin de altını da kuşkusuz aileden zamanında çizdi. almış olduğu değerleri de kapsar. CUMHURİYET Bilimsel olarak Entegrasyon sürecinde birtakım da kanıtlanmış bir gerçek var: değerlerin yerini yeni değerlere Anadilini iyi öğrenenler, yabancı bırakması gayet normaldir. Ayrıca dilleri daha iyi öğrenirler. Bazı hem Türk kültürü hem Alman anne ve babalara bunu nasıl kültürü, bu 40 yıllık demografik anlatmak gerekir? “Çocuğum karışımdan sonra birbirinden Türkçeyi nasıl olsa eninde etkilenmiş, karşılıklı katkı da sonunda öğrenecek, önemli olan sağlanmıştır zaten. Almancayı öğrenmesi” veya – Sizce, PISA ve IGLU gibi “Türkçe öğrenmezse Almancayı testlerin yapılmasından bu yana, daha iyi öğrenir” gibi görüşleri Almanya’da özellikle göçmen var birçok velinin... kökenli öğrencilerin YASEMİN KARAKAŞOĞLU eğitim sorunları Evet, bu sorun hâlâ önemini koruyor ve hatta önemi gittikçe artmakta. Çünkü dünyada çokkültürlülük, yaşam şekli olarak yayılıyor. Ayrıca iki dilli yetişmenin zihni çalıştırarak zekâyı geliştirdiği de bilimsel ispatlanmıştır. Her dil kendi başına bir mantık sistemi oluşturduğu için 1965’te Wilhelmshaven şehrinde, farklı diller arasında gidip gelmek, Safranbolulu İzzet Karakaşoğlu’nun çocuklara değişik sistemler ve onun Almanya’daki üniversite arasında esnekliği de öğretiyor. eğitimi sırasında evlendiği Karin Bunun dışında, dil bir kültür Karakaşoğlu’nun tek çocukları olarak elçisidir, kültürel bir sistemi dünyaya geldi. Yasemin Karakaşoğlu, kuşaktan kuşağa aktarır. Bu ilkokula Almanya ve Türkiye’de devam arada tabii ki değişkendir, etti. Hamburg Üniversitesi’nde esnektir. Bu şekilde Türkoloji, Siyaset Bilimleri ve kuşakları birbirine bağlar. Alman Edebiyatı okudu. 1989’da Bir dil ve bir kültürden bir yarıyıl da Hacettepe fazlasını benimseyen bir Üniversitesi’ne devam etti. 1991’de insan, toplum için kazanç üniversiteyi master diplomasıyla sayılır. bitirdi. Master tezinin konusu Orhan – Almanya’da giderek Pamuk’un “Sessiz Ev” kitabı sertleşen yabancılar üzerineydi. Bu, bilimsel alanda politikasına da bağlı Orhan Pamuk üzerine yazılan ilk olarak, politikacıların bitirme tezi oldu. Karakaşoğlu, 1991 yanı sıra, okullarda da ile 1995 yılları arasında, Essen bazı öğretmenler ve kentindeki Türkiye Araştırmalar yöneticiler, anne ve Merkezi’nde araştırmacı olarak görev aldı ve babalara yönelik olarak, 1996 ile 1999 arasında Essen “Evde çocuklarınızla Üniversitesi’nde Prof. Dr. Ursula BoosAlmanca konuşun, Nünning’in “Kültürler Arası Eğitim” örneğin, anadilleri kürsüsünde asistanlık yaptı. 1999’da kastedilerek sakın Türkçe “Eğitim ve Dindarlık“ başlığı altında, konuşmayın, yoksa “Alman Üniversitelerinde Öğretmenlik çocuklarınız okulda başarılı Eğitimi Alan TürkMüslüman Kız olamazlar” vb deniliyor. Bir Öğrencilerinin Tutumları” konulu taraftan iki dilli yetişmelerinin doktora tezini teslim etti. Bu önemi ve haklılığı ileri sürülüyor, çalışma, 2000 senesinde kitap diğer taraftan da böyle bir görüş yayımlandı ve Augsburg şehri ileri atılıyor. Bunu nasıl anlamak ile üniversitesinin gerekir? “Kültürler Arası Dilbilimcilere göre, iki dilde Araştırmalar yetişmesi için, bir çocuğun anne Bilimsel veya babasının anadilinin Almanca olması, ideal bir önkoşul. Çoğu Türk ailelerinde bu sağlanamıyor. açısından bir Bu nedenle çocuk eğitiminde yanlış ilerleme veya yeterli bir Almanca kullanmaktansa velinin oranda gelişme gözleniyor mu? hakim olduğu bir dilde çocukla OECD hâlâ ısrarla Almanya’nın iletişim kurması daha uygun eğitim alanında yapması görülüyor. Bu demektir ki, eğitimde gerekenleri sıralıyor. Buna dil eğitimini ön plana çıkarmak rağmen gerçekten bu alanda lazım. Her oyunu her hareket, köklü önlemler alınıyor mu? bedensel her iletişimi konuşarak Yoksa geçici model uygulamalar desteklemek en doğrusu. Bu şekilde veya tasarruf adı altında kısıtlı bir dilin zenginliğini çocuğa iletmiş önlemler mi söz konusu? oluruz. Çocuk böylelikle bir sistemi – Almanya’nın üçlü eğitim sistemi tanımış olur. Bu da başka bir çokkültürlülük gerçeğine uygun dili/sistemi öğrenebilmesi için bir değildir. Ayrımcılığa yol destek oluşturur. Aileler bununla açmaktadır. Köklü reformların yetinmemelidir. Çocuğun Almanca yapıldığını görmüyorum, hâlâ çok öğrenmesi için okulda geçirdiği çekingen davranılıyor. Bunun bir zaman ve aldığı eğitim yeterli değil, nedeni de köklü reformun pahalı çocuğun değişik çevrelerde ve olmasıdır. Üçlü eğitim sisteminin durumlarda bu dili kullanabilmesi yerine (Hauptschule, Realschule, ve geliştirebilmesi için firsat Gymnasium) ikili eğitim sistemi oluşturmalı. Mesela oyun yerinde konuluyor (Sekundarschule, Alman çocuklarla arkadaşlık Gymnasium). Hâlâ bütün çocuklar etmesi, öğleden sonraları Almanca için aynı eğitim kalitesinin konuşan çocuklarla bol bol zaman sağlanması söz konusu değil. geçirmesi (spor dernekleri, elişi Herkese eşit şans tanıyan tek bir faaliyetleri, oyun/eğlence gruplarına okul sistemi gerekiyor. Bu, yarım teşvik gibi). Anne ve babalara da gün okul ile sağlanamaz. Çünkü bu burada en büyük görev kendi sistemde ailelere çok büyük bir korkularını yenmekte düşüyor. Bir destek yükü düşüyor. Örneğin ev çocuğun başarılı ve mutlu olması ödevlerinde onların yardımcı için, Almanca öğrenimine zorlayıp olmaları öngörülüyor. Alman olsun, aynı zamanda kültürünü Türk olsun birçok ailenin eğitim kaybetmemesi için Alman seviyesi, maddi gücü ve zamanı toplumundan soyutladığınız zaman, müsait değil. Fırsat eşitliğini bu çocuk çok büyük bir çelişkiyle sağlamak için İskandinav yüz yüze bırakılmış olur. Burada ülkelerinde olduğu gibi, okulu bir anne ve babalara çağrım şudur: yaşama alanı olarak düşünmeli ve Lütfen çocuklarınıza güvenin! Sizin sunmalıyız. Yani okul çocukların vereceğiniz güven, onun özgüveni tüm bir gün eğitim, dinlenme ve olacaktır. Özgüveni olan bir insan, bilinçli davranıp önüne sergilenen eğlenme ihtiyaçlarını sunabilecek sağlamaya yetersiz olduğudur. Bizim üniversitedeki öğretmen eğitiminde yaptığımız, bu düşünce tarzını sorgulamak, kökünü araştırmak ve sonunda değiştirmektir. Umarız ileride görev alacak öğretmenler, daha önyargısız bir şekilde, kültürü değil bireyi ön plana alan ve destekleyen eğitimciler olurlar. Siz akademisyen bir kadın olarak üniversitede görevlisiniz. “Göçmen kökenli” olmanızdan dolayı hâlâ ayrımcı uygulamalarla karşılaştığınız oluyor mu? Öğrencilik yaşamınızda da örneğin YASEMİN dışlandığınız oldu mu? KARAKAŞOĞLU Öğrencilik dönemimde bazı önyargılarla karşılaştığım oldu. Örneğin birçok sınavdan sonra bir hizmet kurumuna “Şimdiye kadar tanıştığım göçmen dönüştürülmeli. Öğretmenler böyle asıllı öğrenciler içinde en iyi sınavı bir okulda bilgi aktarıcı rolünden siz verdiniz” övgüsü bana hiç de bir övgü gibi gelmemişti. Çünkü benim çıkıp çocuklara kendi yolunu göçmen öğrenci olmamın altının kendisinin bulmasında yardımcı ve çizilmesi, bana ayrımcılık olarak destekleyici bir nevi rehber yansıyordu. Ama profesör olduktan öğretmen görevini benimsemeli. sonra uzmanlık alanım göç Türkiye kökenli öğrencilerin konusunda benim göçmen asıllı hep başarısızlıkları üzerinde olmam bir avantaja dönüştü. duruluyor ve olumsuz örnekler Bremen eyaleti Almanya’da veriliyor. Oysa, geçmiş yıllara eğitim yönünden en alt sıralarda oranla liseye giden öğrenci yer alan bir eyalet. Göçmen sayısında arzu edilen düzeyde kökenli öğrenciler için Bremen olmasa da– genel olarak yine de eyaletinde ne gibi önlemler veya artış var. Hep olumsuz ve uygulamalar var ? Göçmen başarısız örnekler çocuklarının daha da başarılı olması için ailelere düşen görevler neler olabilir? – Bremen’de çok yönlü ve çok değişik destekleyici programlar mevcut. Anadili dersinden tutun, lisede ek ders veya üniversitede destekleme programlarına kadar projeler var. Ancak bunlar birbirine Ödülü”ne layık görüldü. Yasemin bağlı ve bir genel konseptin Karakaşoğlu aynı çalışmasıyla, unsurları olarak işlemiyor. Yani 2003’te Federal Almanya Anayasa eğitim sistemi içinde Mahkemesi’nin “Okullarda çokkültürlülüğe ve çokdilliliğe Öğretmenlerin Başörtüsü” duruşmasına yönelik köklü değişiklikler da bilirkişi raporu verdi. 2004’te Bremen yapılmıyor, birçok gruba ayrı Üniversite Eğitim Fakültesi’ne, “Kültürler ayrı destek sağlanıyor. Arası Eğitim” kürsüsünü kurmak Sistemin kendisi ne yazık ki üzere kadrolu profesör olarak değişmiyor. atanan Karakaşoğlu, 2005 yılında Türkiye’deki toplumsal Federal Aile Bakanlığı için Prof. Dr. ve siyasal yaşamı adeta Ursula BoosNünning ile birlikte kıskacına almış olan düzenlediği “Almanya’da Yaşayan “tarikatlar ve onlara bağlı Göçmen Asıllı Kızların Yaşam cemaatlerin” Almanya’da Şartları ve Hayata Bakış Açıları” da, eğitim alanında, başlıklı geniş alan araştırmasını özellikle bizim yayımladı. Bu araştırma, gençlerimizin ve Yabancılardan Sorumlu Federal çocuklarımızın eğitim Bakan Yardımcısı’nın 2005 yılı yaşamı üzerinde etkileri, raporunda geniş biçimde yer aldı, yansıması veya siyasal ve akademik alanlarda tartışma uygulamaları oluyor mu? konusu oldu. Yasemin Karakaşoğlu halen Bu yönde ne gibi uyum, göç ve İslam gibi konularda çok gözlemleriniz var? sayıda kamu kurumuna bilirkişi hizmeti Gözlemlerime göre, din vermektedir. Bremen Üniversitesi’nde çevreleri, eğitim konusunda son kendi bölümünde dekan yardımcılığı ve yıllarda çok aktif davranıyor. bilimsel araştırmalar koordinatörlüğü Özel okullar açma çalışmaları var görevlerine seçilen Karakaşoğlu, göç ve bunun yanı sıra öğleden sonra ev ve göçmenler konularında ödevi yardımı kurslarında da çok Almanya’nın önde gelen faaller. Bu, sadece camilerde uzmanlarından biri düzenlenmiyor. Birçok kurs sayılmaktadır. Yasemin dışarıdan bakıldığında bir dini Karakaşoğlu, eşi ve iki kuruluşun hizmeti olarak belli çocuğu ile Almanya’nın olmuyor. Verdikleri destek, kalite Bremen kentinde olarak da oldukça yüksek seviyede yaşıyor. olabiliyor. Bu bağlamda Erdoğan’ın Almanya’ya her gelişinde üzerinde duruluyor, tekrarladığı ve son gezisinde yine ama her türlü zorluk ve ortaya attığı “Entegrasyona evet! olumsuz koşullara rağmen çok Asimilasyona hayır!” görüşünü başarılı öğrenciler de var. Bu siz nasıl yorumluyorsunuz? öğrencilerin başarılı olmasını, Bireye yönelik bir istek olarak, bu, üniversiteye kadar gelebilmelerini kabul edilebilir. Avrupa ve bugün hemen hemen hayatın Konseyi’nin çokkültürlülüğün her alanında tüm mesleklerde yer korunmasına yönelik anlaşmalarına almalarını siz neye paraleldir bu. Bir insan kendi dilini bağlıyorsunuz? ve kültürünü entegre olabilmek için Burada birkaç unsur bir araya tamamen reddetmek zorunda gelmek zorunda bence. En önemlisi, bırakılmamalı. Ancak Erdoğan’ın ailenin çocuğuna özgüven çağrısı topluma yönelik sağlaması ve ilerlemeye yönelik değerlendirilirse, bu, Avrupa’da bir manevi destek vermesi. Ama bunu TürkMüslüman “alt toplumu” sağlayamayan aileler de var. Yine oluşturma çabası olarak görülebilir. de çocukları başarılı çıkabilir. Bu Kanımca bu toplu çağrı bireysel durumda arkadaş çevresi ve özgürlükleri kısıtlar. Bir insan Türk anlayışlı ve destekleyici asıllı ve Müslüman olup da asimile öğretmenlere büyük görev düşüyor. olmak isterse, bunu da Yaptığımız araştırmalarda çocuk gerçekleştirebilmelidir. tarafindan örnek alınan kişilerin Bir insanın dinini veya kültürünü rolünün de çok önemli olduğunu kendi özgür iradesiyle değiştirmesi, saptadık. terk etmesi, unutması başka insanlar Bizzat tanık olduğumuz çarpıcı tarafindan ayıplanmamalı ve bu ve acı gerçekler de var: “Sen, insan, bu şekilde hayatını Hauptschule’yi bile değiştirdiği için yalnız bırakılıp bitiremezsin...!” diye okulda kimi dışlanmamalıdır. Çünkü burada öğretmenler tarafından dışlandığı bireyin kendine dönük kararları, çok halde sonradan doktor ve kolay bir şekilde, topluma ya da mühendis olan göçmen kökenli cemaatin birliğine yönelik bir gençler tanıyoruz. Neden oluyor tehlike olarak gösterilebilir. bunlar ve nasıl mücadele etmek Erdoğan’ın çağrısında bu tehlike gerekir? yatıyor. Aynı şekilde bazı Alman Burada öğretmen eğitimine büyük politikacıların da entegrasyon görev düşüyor. Birçok ögretmende anlayışlarında bir tehlike sabit bir yabancı kökenli öğrenci görüyorum. Burada da toplu bir imajını görüyoruz. Bu imaja göre asimilasyon isteği ve kültürel öğrenci öğrenmeye meraksız, özgürlüğü kısıtlama çabası aileleri eğitime karşı ilgisiz ve olduğunu düşünüyorum. kültürlerin Alman toplumuna uyum Fransa’da Bakalorya Günleri... “Bilim” bölümündeki öğrencilere, biri seçilmek üzere, şu üç soru sorulmuş: İlk soru şu: “Sanat, bizim gerçeklik üstüne bilincimizi değiştirir mi?” İkinci soru da şöyle: “Bir gerçeği ortaya koymakta, ispattan başka araçlar da var mı?” Üçüncü soru da A. Schopenhauer’in İrade ve Tasavvur Olarak Dünya adlı eserinden alınmış bir metnin açıklanması; filozofun, “ahlak ve devlet” konusunda önemli tespitleri var. Görülüyor ki, öğrenciler bu soruları yanıtlarken, hayli terlemişlerdir. Ama şu da aşikâr: Felsefenin, insanın önüne açtığı bir dünya vardır ki, yaşamın içinde yürürken, kendisi ve toplum üstüne karar verirken, kişi bu eğitimin yararlarını görecektir. Felsefenin gücü de, akla ve bilime dayanmasından geliyor; bu iki dayanak da, toplumda başta gelen temellerdir. Eğitim de, gençleri yetiştirirken bunlarla donatmalıdır. Dileriz ki, Fransız eğitimcileri karar verirken, bakaloryayı, başta da “felsefe bakaloryası”nı tutup atmasınlar. Biz, böyle bir yanlışı yaptık. ? Cumhuriyet Devrimi, eğitim reformunu yaparken, liseyi de yeni baştan kurdu; bir tarihten sonra da, “dünya klasikleri”ni gençlerin önüne koydu. Hepimiz oradan geliyoruz... Demokrat Parti’nin bir yaptığı da, bu liseyi yıkıp “tabela liseleri” ile donatmaktır ülkeyi. AKP’nin ona eklediği de, “tabela üniversiteleri” çığırıdır. İlahiyat fakülteleri çığırı da sürüyor. Lisenin karşısında imam ve hatip okulları; iktidar da arkasında. Ve veba gibi yayılan Kuran kursları... “Milli eğitim”, şimdiden çökertilmiştir. Çağına ve Cumhuriyete yakışır bir eğitimi dikmek istiyorsanız, önce dinci ve İslamcı hareketlerin kaynaklarını kurutunuz; AKP’yi de kapatınız ve bütün dayanaklarını yok ediniz! Önce bunları!.. Prof. Dr. Yasemin Karakaşoğlu kimdir? ransa’da bakalorya sınavları başladı. O sınavlar, âdettir, felsefe ile başlar. O gün de 600.000’i aşan bir öğrenci yığını, büyük bir heyecanla salonları doldurdu. O günü, başka bakalorya günleri izleyecek... Az değil, 200 yıllık bir gelenek: İlk adımı, Napolyon atmış ve birçok reform girişimlerinden bugünlere varmış. Başladığında da, 31 erkek öğrenci bu sınavın tadını tatmış; kızların bu yarışmaya katılması ileri yıllarda gerçekleşmiş: 1861 yılındadır ki, 37 yaşındaki bir kadın, JulieVictoire Daubé, “ikinci cins”te bu diplomayı elde etmenin onurunu tanımış. Bu demokratik adım genişleyerek bugünlere varılmıştır. Ne var ki, gelinen noktada, bakalorya üstüne büyük tartışmalar yoğunlaşmış Fransa’da: Daha bu yıldan başlayacak bir reform bekleniyor. Tartışmalar nasıl noktalanacak, ileride görülecek. Bu yıl, felsefede hangi sorular soruldu? ? Öğrenciler, üç büyük bölümde toplanmış ve sorular, ona göre farklı. “Edebiyat” bölümündeki öğrencilere, biri seçilmek üzere şu üç soru sorulmuş: İlk soru şu: “İdrak eğitilebilir mi?” İkinci soru da şöyle: “Canlıyı bilimsel olarak tanımak mümkün mü?” Üçüncü soru da, Sartre’dan bir metnin açıklanması; filozofun, “İnsanın başarısı nereden geliyor?” konusunda ilginç tespitleri var. “Ekonomi” bölümündeki öğrencilere, yine biri seçilmek üzere, şu üç soru sorulmuş: İlk soru şu: “Acı çekmeden arzu mümkün mü?” İkinci soru da şöyle: “Başkasını tanımak, kendimizi tanımaktan daha kolay mı?” Üçüncü soru da, Alexis de Tocqueville’in Amerika’da Demokrasi üstüne eserinden alınmış bir metnin açıklanması; filozofun, “halkın çoğunluğuna dayanan yönetim” konusunda önemli tespitleri var. F AKP’nin yedek parti planı davasının sonbahara kalabileceği olasılığı K apatma güçlendi, erken seçim ihtimaline hazırlık yapılıyor Anayasa Mahkemesi’nin DTP’nin sözlü savunmasını eylül ayına bırakması, AKP davasıyla ilgili kararın da sonbahar aylarına kalabileceği olasılığını güçlendirdi. Kararın eylül ayı sonrasına kalması durumunda AKP’nin olası bir erken seçime hazırlıklı olabilmek için yedek parti planını devreye sokabileceğine dikkat çekiliyor. Emine KAPLAN ANKARA Anayasa Mahkemesi’nin DTP’ye sözlü savunma için 18 Eylül’e gün vermesi, AKP kulislerini haraketlendirdi. Mahkemenin DTP’nin sözlü savunmasıyla ilgili takvimini eylül ayına bırakması, üyelerin ağustos ayında adli tatil kapsamında tatil yapabileceği, bu durumda AKP davasıyla ilgili kararın da sonbahara kalabileceği beklentisi yarattı. AKP’nin kararın eylül ayı sonrasına kalması durumunda ise “yedek parti” planını devreye sokacağı dile getiriliyor. Mahkemenin kararının kapatma yönünde olması ve eylül ayından sonra açıklanması durumunda AKP kurmaylarının, ağustos ayından itibaren yedek parti kurmak için çalışmalara başlayacağına işaret ediliyor. Ancak bu durumda Başbakan Tayyip Erdoğan’ın önünde yeni partinin yönetim kadrosunu biçimlendirme konusunda sıkıntı yaşayacağına dikkat çekiliyor. Erdoğan’ın 71 kişiden kimlerin siyasi yasaklı olacağını bilmediği için bu liste dışındaki isimlerle yeni partinin kurmay kadrosunu oluşturacağı, ancak isimler konusunda parti içinde sorunlar yaşanabileceği dillendiriliyor. Yedek parti planının devreye sokulması durumunda partinin kapatılması kararının hemen ardından bir erken seçim kararı alınabileceği, AKP milletvekillerinin katılımıyla yedek partinin yerel seçimle birleştirilecek olası bir erken seçim ya da ara seçime katılacağına işaret ediliyor. Parti kulislerinde, yedek parti yerine mevcut bir küçük partiyle de yola devam edilebileceği, olası bir seçime bu partiyle girilebileceği olasılığı da değerlendiriliyor. Mahkemenin AKP ile ilgili kararının sonbahara kalabileceği beklentileri dile getirilmesine karşın Erdoğan, ısrarla davanın temmuz ayı sonuna kadar sonuçlanmasını istiyor. Erdoğan’ın yedek parti kurmak yerine, partiyle ilgili kararın hızla sonuçlanması, kapatılması durumunda ise yeni bir partiyle yola devam edilmesini istediği dile getiriliyor.