24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

29 ŞUBAT 2008 CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR Büyük abi susturdu! Dink davasında, polis muhbiri Erhan Tuncel, ifadesi alınan sanık Ersin Yolcu’ya ‘sus’ dedi. O. S’nin yaşı 17 olarak kabul edilirken sanıklar ve avukatları yine hakaretler yağdırdı Hilal KÖSE Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katil zanlısı O. S., azmettirmekten sanık Yasin Hayal, emniyet muhbiri Erhan Tuncel’in de aralarında bulunduğu 19 sanığın yargılanmalarına devam edildi. Sanık Ahmet İskender’in, Hayal’in Dink cinayetinden 2 ay önce yazar Orhan Pamuk’u öldürme planları yaptığını öne sürdüğü duruşmada Tuncel, ifadesi alınan sanık Ersin Yolcu’ya “sus” diye komut verdi. Davada, sanık O. S.’nin hastane doğumlu olduğu gerekçesiyle yaş düzeltmesine gerek olmadığına karar verilerek yaşı 17 olarak kabul edildi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya Tuncel’in de aralarında bulunduğu 8 tutuklu sanık getirildi. Dink’in eşi Rakel Dink ve kızı Delal Dink ile kardeşi Hosrof Dink’in de katıldığı duruşmayı AKP ve CHP milletvekilleri de izledi. Duruşmada O. S.’nin Dink ailesi avukatlarından Kezban Hatemi’ye küfrettiği belirtildi. Hatemi ise küfrün aileye edildiğini söyledi. Hayal’in avukatı Fuat Turgut da duruşmada “Kuduz Ermeniler” diye bağırınca mahkeme başkanınca uyarıldı. Tutuklu sanık Ersin Yolcu, O. S.’yi Yasin Hayal’in isteği üzerine otogara bıraktığını anlattı. Yolcu’ya “O. S.’yi olaydan bir gün önce mi, yoksa 17 Ocak’ta mı otogara bıraktığı” soruldu. Bu sırada Tuncel, Yolcu’ya “Sus” dedi. Yolcu da “susma hakkı”nı kullanacağını belirtti. Tutuklu sanık Ahmet İskender, “Dink öldürülmeden 2 ay önce Yasin Hayal bana Orhan Pamuk’u öldüreceğini söylemişti. Çaycı Süleyman etkili bir kişidir. Hayal’i bu düşünceden vazgeçirdi” şeklinde ifade verdi. Mahkeme başkanının sorusu üzerine Hayal, Veli Küçük’ü tanımadığını söyledi. Tutuklu sanık eski Alperen Ocakları Başkanı Mustafa Öztürk, Tuncel’in ocaktan uzaklaştırılması konusunda, “Legal oluşumlar bizim örgütlenmemizin içine girebiliyorlar. Erhan’ı Elazığ BBP’ye sorduk. Güvenilmez dediler” diye konuştu. AZICIOĞLU İLE GÖRÜŞÜRÜM’ BBP Trabzon İl Başkanı tutuksuz sanık Yaşar Cihan, davanın sanıkları için “Hepsi benim oğlum. Sözümden çıkmazlar” diye konuştu. Cihan, “Vatan haini olmayan hiç kimsenin katlini vacip görmeyiz. Dink vatan haini değildi” dedi. Cihan, Tuncel’in olayla ilgisi olduğunu ilk gün nereden bildiği sorusunu “Babalık hissi” diye yanıtladı. Cihan, BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu ile günde iki kez telefonda konuştuğunu anlattı. Cihan, amcasının oğlu Salih Öztürk’ün Ukrayna’daki evinde Yazıcıoğlu’nun kaldığını, evde Haluk Kırcı’nın kaldığının ise ispatlanmadığını söyledi. Cihan, Hayal’in BBP üyeliğinin olaydan 34 ay önce silindiğini belirtti. Tutuksuz sanıklardan Halis Egemen, “Yasin Hayal’in niyeti öldürmek değildi” diyerek McDonald’s bombalamasının detaylarını anlatmaya başladı. Bu sırada Hayal, “Yeter be! McDonald’s mı yargılanıyor” diye bağırdı. Hayal, kendisine soru sormak isteyen avukat Erdal Doğan’ın üzerine yürümek isteyince salondan çıkarıldı. Avukat Fuat Turgut da Hrant Dink’e “Tescilli Türk düşmanı” diyerek hakaret etti. Tepki üzerine Turgut salondan çıkarıldı. Delal Dink, “Babam Türk düşmanı denildiği için öldürüldü. Bu ifade babamın en nefret ettiği şeydi” dedi. Mahkeme heyeti, dosyaya ilişkin imha edilen tutanak ve telefon görüşmelerinin varsa yedeklenmiş CD ve dokümanlarının istenmesine karar verdi. Müdahil avukatlarının, Egemen ve Cihan’ın tutuklanması ve duruşma CD’lerinin kendilerine verilmesi yönündeki talepleri reddedildi. ENGÜ: AÇIĞA ALINSINLAR İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Zafer Üskül, “Yargılama sürecine dahil edilmesi gerekirken dahil edilmeyen kişiler var mı, araştırıyoruz” dedi. CHP’li Şahin Mengü, “Bu davanın ve İçişleri Bakanlığı’nın emniyet mensuplarıyla ilgili açtığı soruşturmanın selameti açısından, eski Trabzon Emniyet Müdürü şimdiki İstihbarat Dairesi Başkanı’nın (Ramazan Akyürek), Trabzon Jandarma Komutanı’nın, İstanbul Emniyet Müdürü ile İstanbul İstihbarat Şube Müdürü’nün süratle açığa alınmasını istiyoruz. Eğer bu adı geçenler açığa alınmazsa ne bu davanın yargılaması selametle sonuçlandırılır ne de açılan soruşturma neticeye varır. Soruşturma bir gösteriden öteye geçmez” diye konuştu. ‘Liberaller’ ile AKP İttifakının Kırılma Noktaları C 5 ‘Y ‘Sanıklar neden rahat?’ Hrant Dink’in eşi Rakel Dink ve kızı Delal Dink ile kardeşi Hosrof Dink’in de katıldığı duruşmayı AKP ve CHP’li vekiller de izledi. Beşiktaş İskele Meydanı’nda bir araya gelen “Hrant’ın Arkadaşları” basın açıklaması yaptılar. Sanatçı Şevval Sam, “Amacımız arkadaşımızı katleden şebekenin ortaya çıkarılması, suçluların cezalandırılması. Yani adalet istiyoruz” dedi. Sam, sanıklardaki rahatlığın nereden geldiğini sorarak şöyle devam etti: “Türkiye’nin geleceği Hrant’ın katillerinin, onları yönetenlerin ve kollayanların cezalandırılması ile aydınlanır.” (VEDAT ARIK) M ürkiye bir çelişkiler ülkesi. Farklı değerler, feodalite ile kapitalizm, dincilik ile demokrasi, otoriterlik ile özgürlükçülük, köylülük ile kentlilik birlikte yaşıyor. Görüntüler ile gerçekler de çelişik: “Liberallik” adına etnik bölücülük, “özgürlükçülük” adına dincilik yapılabiliyor. ??? Bu çelişkiler, garip toplumsal ve siyasal ittifaklar yaratıyor. Örneğin, kendilerine “liberal” etiketini yakıştıran bir grup yazar ile dinci politika yapan ve “muhafazakâr” olduğunu açıkça ifade eden AKP arasındaki ittifak, temel çelişkileri bağrında barındıran bir birliktelikti. ??? Peki bu “zıt kardeşler” nasıl müttefik olmuştu? Tarihe, felsefeye, topluma, siyasete ters olan bu ittifak nasıl gerçekleşmişti? ??? Her ittifak bir düşman arar. Kendi içlerinde karşıt ve hatta düşman olan gruplar, bir “ortak düşman” karşısında ittifak eder. Ayrıca her ittifak menfaat arar: Birliktelikten doğan, büyüyen ve paylaşılan bir menfaat. ??? Önce düşman yaratıldı: Laik ve demokratik düzen, “laikçilik”, “otoriterlik”, “militerlik”, “ceberrutluk” adı altında karalandı. Mustafa Kemal Atatürk, Aydınlanma Devrimleri, Tek Parti Dönemi, Türk Silahlı Kuvvetleri, bu “ceberrut düzeni” kuran ve koruyan simgeler olarak düşman ilan edildi. Menfaat birliği ve çıkarların paylaşılması ise iktidar olma ve iktidarın nimetlerinden yararlanma ile sağlandı. ??? Bütün bu “ortak düşman” ve “ortak menfaat” yaratma operasyonlarının ardında ise üç büyük kuvvet vardı: T 1) Ortadoğu’da ve İslam dünyasında dünya egemenliğini pekiştirmek isteyen ve bu amaçla kendisine kayıtsız koşulsuz boyun eğecek bir Türkiye arayan ABD. 2) Türkiye pazarını elinde tutmak, bundan sağladığı yararları sürdürmek isteyen, ama Türkiye’nin siyasal ağırlığını eşit koşullarla kendi içine sokmak istemeyen AB. 3) Halkının çoğunluğu Müslüman olan Türkiye’deki laik ve demokratik rejimi kendilerine tehdit olarak gören İslam devletleri ve bu devletlerin denetlediği sermaye gücü. ??? Bu üç büyük gücün desteğiyle, adeta olanaksız gibi görünen iki gelişme sağlandı: 1) Antiemperyalist, antiAmerikan İslamcı cemaatten, iktidar yemlemesi ile, emperyalizmin emrinde, Amerika’nın izinde bir İslamcı parti yaratıldı ve iktidara getirildi. 2) Bu operasyon sırasında, kendilerine “liberal” etiketi yapıştırmış olanlarla Amerikancı çizgideki İslamcılar, yani AKP arasında “Küreselleşme” hedefine yönelik ittifak sağlandı. Oysa bu ittifak daha baştan sakattı: Siyasal İslamın Amerikancı olması çok güçtü. AKP bunu tabanına kabul ettirmekte zorlanacaktı. Yine siyasal İslamın, “temelden karşı olduğu” Batı uygarlığını temsil eden AB’ye bağlanması daha da zordu. AKP, muhafazakârlığın ötesinde, dinciydi. Özgürlükçü değil, dinci düzenlemeler yapıyordu. Nitekim AKP iktidarı uzadıkça, bu çelişkiler keskinleşti, belirginleşti, üstlerinin örtülmesi zorlaştı. Hiç kuşkusuz kendilerine “liberal yaftası” yapıştıranların arasında da namuslu insanlar vardı. Gerçek bazen bu kadar yalındır! ekongar?cumhuriyet. com.tr; www.kongar.org Yavuzdemir’e göre Sovyetler’in dağılmasıyla aile yapısının bozulması milliyetçiliği arttırdı Dink davasında eski vali dinlendi Ayşe SAYIN ANKARA Gazeteci Hrant Dink cinayeti sonrasında yaptığı “Burada daha çok Ogün var” açıklamasıyla tepki toplayan ve görevden alınan eski Trabzon Valisi Hüseyin Yavuzdemir, kentte milliyetçiliğin yükselmesini “Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla aile yapısının bozulmasına ve Trabzon’un Pontus’un merkezi olarak gösterilmesine karşı eylemsel tepkiye” bağladı. Yavuzdemir, silahlanmada Trabzon’un ilk sırada yer almasını ise “Milletvekillerinden talep geliyor, geri çeviremiyoruz” diyerek açıkladı. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, içinde Dink cinayetini araştırmak amacıyla kurulan alt komisyon olayın Trabzon’daki bağlantılarını araştırmak üzere dönemin bürokratları ile görüşmeye Yavuzdemir’i dinleyerek başladı. Rahip Santoro cinayeti, TAYAD üyelerine yönelik linç girişimi sırasında da Trabzon Valisi olan Yavuzdemir, Dink cinayeti sonrasında, fail O. S’yi kastederek “Burada daha çok Ogün var” dedikten bir gün sonra merkeze alınmıştı. Edinilen bilgiye göre Yavuzdemir, Dink’e karşı eylem yapılacağı yönünde Trabzon Emniyeti’nin İstanbul Emniyeti’ne yazdığı yazıdan haberdar olmadığını belirtti. Dink suikastına yönelik istihbarat bilgileri ve Erhan Tuncel’in yardımcı istihbarat elemanı olarak kullanılıp kullanılmadığı konusunda da bilgisi olmadığını kaydeden Yavuzdemir, “Bu konuda bilgi verilmedi. Zaten valiye bilgi vermek zorunda değiller” dedi. Yavuzdemir, Trabzon’un “milliyetçi duygular” gerekçe gösterilerek işlenen cinayetlerle gündeme gelmesinin nedeninin sorulması üzerine de şu görüşleri savundu: “Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından, kentte aile birliği bozuldu. Eyleme dayalı tepkilerle kendini göstermeye dönük bir yapı oluştu. Trabzon’un sürekli Pontus Devleti’nin merkezi olarak gösterilmesi de milliyetçiliği güçlendirdi.” Valiliği döneminde silahlanmanın 3 kat arttığının anımsatılması üzerine Yavuzdemir, “Milletvekil lerinden talep geliyor, geri çeviremiyoruz” karşılığını verdi. Bazı komisyon üyeleri buna itiraz ederek, “Olur mu öyle şey” deyince Yavuzdemir, “Bunu milletvekillerinin kendilerine sorun” dedi. VUKAT TURGUT’A SORUŞTURMA Suikast sanığı Yasin Hayal’in avukatı Fuat Turgut hakkında, duruşmadaki sözleri nedeniyle İzmir Barosu’nca soruşturma başlatıldı. Türkiye’ye gelip kampanya başlattı Almanya’da son zamanlarda Türklerin yaşadığı evlerde can kaybıyla sonuçlanan ve kundaklanma ihtimalinin yüksek olduğu yangınları protesto eden Salih Cebiroğlu adlı Almanya’da yaşayan bir yurttaş, Taksim Gezi Parkı’nda kişisel imza kampanyası başlattı. Bir aracın üzerine “Anarşiyle yıkılmayan Türkiye Avrupa’yı korkuttu”, “Ülkemin menfaatı için birleşmeyen medya, tüm idareci ve politikacıları şiddetle kınıyorum” pankartı asan Cebiroğlu, bir haftalık izinle kampanyaya devam edeceğini, amacının dikkatleri bu olaylara çekmek olduğunu söyledi. A (Fotoğraf: SİBEL BAHÇETEPE) umhurbaşkanı Gül, anayasada gerçekleştirilen türban değişikliğini, Meclis’te 3 partinin 411 oyunu almış olmasını gerekçe göstererek onaylamıştı. Ona göre bu karar, milletin ve egemenliğinin büyük iradesinin (seçimlerde kullanılan oyların yüzde 80’i!) gerçekleşmesidir. Demek istiyordu ki “İstesem de bu iradeye karşı duramam, imzalamam demokrasi emridir”. AKP gibi bir partinin kapıldığı “çoğunluk histerisi”nin, daha çok “özgürlük ve demokrasi” isteyen liberallerde bile salgın hastalık gibi yayılması şunu gösteriyor: Hukuk devleti, anayasa ve demokrasi gibi temel kavramlar bizDe henüz çok ham. Henüz, çoğunluğun aldığı kararların, mutlaka, anayasal ve hukuksal olduğu anlamına gelmediğini kabul etmiyoruz. Anayasa, yargının üstünlüğü gibi kavramlar ve ülkenin hukuk düzeni, ülkelerin uzun vadeli ve istikrarlı yaşamalarının teminatlarıdır. Ancak “dönemsel” olarak iktidara gelmiş partilerin, yüzde 47, yüzde 80 çoğunluk oylarını temsil ettiklerini ileri sürerek, temel yasalarla zırt pırt oynamaları, bunları kendi ideolojileri doğrultusunda hemen değiştirmeye kalkışmaları, tıpkı bugün olduğu gibi sorun çıkartır ve kargaşa yaratır! Anayasal ilkelerçoğunluk dayatması konusunda, ABD’de Yüksek Mahke C CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI me’nin ilginç kararı vardır. Prof. Rennan Pekünlü ve Prof. Gürbüz Çelebi, evrim olgusunun okullarda okutulmasına savaş açan ve dinsel yaradılış öyküsünün de “bilimsel öğreti” olarak ders kitaplarına sokuşturulmasını, Arkansas Eyalet Meclisi’nde 590 sayılı yasa ile kabul ettiren köktendincilerin yenilgisine dikkat çekiyorlar. Yüksek Mahkeme şu tarihi kararını vermişti: “Anayasanın (dinin devlet işlerine karışmamasını emreden) Birinci Düzeltme ilkelerinin içeriği ve uygulamasına, kamuoyu tarafından veya çoğunluğun oyuyla karar verilemez. 590 sayılı yasa tasarısını savunanların çoğunluk veya azınlık olmasının, anayasal bir yönetim sisteminde hiçbir anlamı yoktur... Büyük ve küçük hiçbir grup, devlet organlarını – ki devlet okulları bunlar içinde en önde gelen ve en etkili olanlarıdır– kendi dini inançlarını başkalarına dayatmak (aşılamak) için kullanamaz.” (Ünlü bilim dergisi Science, 215, 934943, Çoğulculuk ve Amerika 19 Şubat 1982.) Mahkemenin kararında şu da vardır: “Şu inancımızı bir kez daha yineleriz ki: Ülkemizin bekası, devlet ile dinin birbirinden tamamen ayrı tutulmalarının hem devlet için hem de din için en iyi yol olduğuna inanmamıza bağlıdır… Başka hiçbir alanda olamasa bile din ve devlet arasındaki ilişkilerde ‘sağlam çitler’ iyi komşular yaratır.” Rennan Pekünlü, ayrıca, Güney Dinç’in Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Göre İnanç, Anlatım ve Örgütlenme Özgürlükleri isimli kitabına gönderme yapıyor (İzmir Barosu Yayınları, Aralık 2005): “Dinsel simge ve görüntülerin abartılı biçimde öne çıkarılarak başkalarını baskı altına alması ya da kamu güvenliği için zorunlu teknik önlemlerden, dinsel inançların korunması amacıyla vazgeçilmesi komisyon ve mahkeme kararlarında uygun görülmemiştir”. Şimdi AKPMHP dincimukaddesatçı cephesi, anayasa değişikliğini hayata ge çirebilmek için, YÖK Yasası’nda bir değişiklik yapmaları gerekiyor, ki üniversiteler buna uyabilsin. Ancak, yapacakları yasa değişikliğinin Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilme olasılığı yüksektir. Bu yüzden dinci cephe yasal düzenleme konusunda tereddüttedir! Bu değişikliğe gerek olmadan, türban üniversitelerde serbest bırakılabilir mi? İşte bu noktada, AKP’lilerin atadığı memur, YÖK Başkanı Özcan şimdi bunu deniyor! Denerken de rektörleri anayasal suç işlemeye kışkırtıyor! 9 YÖK üyesi ile birlikte üniversiteler bu yasa tanımaz tutuma karşı direniyorlar. Üniversiteler, rektörler, öğrenciler, öğretim üyeleri, kendilerine karşı yapılan bütün şantaj ve baskılara karşı, bilimi sonuna kadar savunmalıdır.. Ünlü fizikçi Richard Feynman diyor ki: “Kuşku duyma özgürlüğümüz bilimin erken dönemlerinde otoriteye karşı verdiğimiz savaşımda doğdu. Bu oldukça derin ve çetin bir savaşımdı: soru sormamıza, kuşku duymamıza, ‘emin değilim’ dememize izin verin. Bu savaşımı unutmamamız, kazandıklarımızı yitirmememiz gerek. Topluma olan sorumluluğumuz burada yatıyor.” (What Do You Care What Other People Think?) MALATYA KATLİAMI DAVASI Avukatlardan reddi hâkim istemi Selahattin GÖKATALAY MALATYA Malatya’da Zirve Yayınevi’nde 3 Hıristiyanın katledilmesiyle ilgili davanın müdahil avukatları, Hrant Dink davasında olduğu gibi, duruşmalarda ses ve görüntü kaydı yapılmasını istediler. İsteklerinin kabul edilmemesi üzerine de avukatlar reddi hâkim talebinde bulundular. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada ilk sözü alan müşteki avukatlarından Özkan Yücel Soylu, sanıkları suça yönlendiren çetenin halen dışarıda faaliyette bulunduğunu belirtti. Dava dosyasının 31 klasörden oluştuğuna ve bunlardan 16’sının sadece Zirve Yayınevi’nin bilgisayar kayıtlarını içerdiğine dikkat çeken Soylu, “Bu dosyalarda Hıristiyan olduğu söylenen insanların isimlerinin olduğu söyleniyor. Bu insanlar da risk altında olabilir. Bu 16 klasör dosyadan çıkarılsın” diye konuştu. Soylu, ayrıca yargılamanın daha sağlıklı yapılabilmesi ve bilgiye ulaşmaları konusunda emanette bulunan olay yeri ile yer gösterme CD’lerinin birer kopyalarının kendilerine verilmesini istedi. Müşteki avukatlarından İbrahim Kalı da duruşmanın sesli ve görüntülü izlenmesi için Adalet Bakanlığı’na başvurulmasını istedi. Mahkeme, müşteki avukatlarının tüm taleplerinin reddine karar verince müşteki avukatları reddi hâkim talebinde bulundular. Mahkeme duruşmayı 17 Mart’a erteledi. obursali?cumhuriyet.com.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear