Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
29 ŞUBAT 2008 CUMA dizi Ebu Marzuk: Arafat zehirlenerek öldürüldü; buna bazı gazeteciler alet edildi C 13 HAMAS: Direniş HAMAS: Direniş bitmez Hamas’ın ikinci adamı, Siyasi Büro Başkanvekili Dr. Musa Ebu Marzuk, Cumhuriyet’in kendisiyle yaptığı özel röportajda, günümüz Ortadoğu’sunda yaşananların Soğuk Savaş sonrasında ABD, AB ve Rusya’nın BM aracılığıyla G 8’in (en gelişmiş sekiz ülke) çıkarları doğrultusunda bölgeyi biçimlendirme girişiminin eseri olduğunu söyledi. Marzuk’a göre Ortadoğu, dünyanın kalbidir. Bu nedenle Soğuk Savaş sonrası bölgeye BOP adıyla el atan küreselleşme politikası Ortadoğu’yu derinden etkiledi. Dünyada petrole alternatif yeni bir enerji kaynağı bulunmadığı takdirde Ortadoğu eksenli dünya politikasını gelecekte de petropolitik gelişmeler biçimlendire Hamas, sonuna kadar direnişten (savaştan) yana... Hamas “Kudüs bizimdir”, diyerek bu konuda ödün vermeyeceğini söylüyor... cek... Hamas, işte bu siyasal saptamanın bilinciyle hareket ediyor... Emperyalizmin bölge gerçekleriyle çelişen politikaları sonucu, bölgede meydana gelen siyasal gelişmelerin, İsrail karşısında Hamas’ın elini güçlendirdiğine inanıyor. Böylece Hamas, işgal altındaki Filistin’le ilgili doğru politikası sayesinde Arap ülkelerinin desteğini sağlıyor. Tek Filistin’den yana bir politika yürüten Hamas, İsrail Devleti’ni yasal bir devlet olarak kabul etmiyor. İsrail, Hamas’la Hizbullah tarafından ortak düşman olarak algılanıyor. Radikal İslam, ılımlı İslam ya da İslamik terör gibi kavramların ABD üretimi olduğunu savunan Marzuk, ılımlı İslamı ABD yanlısı diye nitelendirdi... “Direniş” diye tanımladığı İsrail’e karşı verdikleri mücadeleyi/savaşı sonuna dek sürdüreceklerini kararlı bir dille belirtti. İsrail’in, Arap anlaşmazlığındaki en büyük sorun olduğunu vurgulayan Marzuk, Kudüs’ün bir Arap kenti olduğunu savundu; İsrail’in Kudüs’ü başkent yapmasına kesinlikle izin vermeyeceklerini söyledi. Musa Ebu Marzuk 1951 yılında Gazze’de doğdu. Matematik doktorası var. Üniversite eğitimini ve doktorasını Boston, Lousiana Teck Üniversitesi’nde yaptı. Evli, 6 çocuk babası olan Marzuk’un sorumuz üzerine üniversite eğitimini ABD’de yaptığını belirtirken yüzünün kızarması ve mahcup bir ifadeyle gülümsemesi dikkat çekti... Marzuk, her ne denli Hamas’ın ikinci adamı olarak tanınsa da örgüt içindeki net konumunu, gerçek sıfatıyla yetki sınırını dış dünyadan biri olarak bilmenin olanağı yok... Marzuk’un ifadesine göre Hamas’ın Suriye’de sürgündeki lideri Halid Meşal de Hamas’ın gerçek lideri değil; Filistin’de Hamas’ın legal başkanı görünümündeki Mahmut Zahar da, Başbakan ilan edilen İsmail Haniye de bir numaralı adam değil... Paramiliter bir örgüt olan Hamas’ın lideri, yani birinci adamı gizli, yeraltında... Hamas’ın karizmatik lideri Şeyh Ahmet Yasin ve Abdülaziz el Rantisi’nin bombalı suikastlarla öldürülmesi, Arafat’ın kuşkulu ölümü üzerine örgüt böyle bir karar alarak gerçek liderini yeraltında tutmaya karar vermiş... Buna göre kamuoyunun karşısına çıkan Hamas sözcülerinin hepsi ikincil, üçüncül dereceden yetkili; tanım ne denli doğru bilinmez, ama bir anlamda “fason lider” konumunda kamuoyuna sunuluyorlar... Örgütün bu yapısına bakınca Marzuk’un bize açıklanan sıfatını, verili biçimiyle kabullenmek biraz saflık gibi geliyor insana... Marzuk, pekâlâ Hamas’ın lideri olabilirdi... Duruşu, davranışı, konuşması, bizimle buluşma yöntemi bizde bu izlenimi yarattı... Kuşkusuz, Marzuk’un yanı sıra, Hamas siyasi bürosunun dört asını oluşturan Halid Meşal, İbrahim Goşe ile Muhammed Nezzal de bir numaralı adam olabilirler... ‘Türkiyeİsrail ilişkisinden rahatsızız’ Sizce, Filistin davasına Türkiye’nin yaklaşımı nasıl? Marzuk Özellikle İsrail’le ekonomik ve askeri ilişkileri bizi rahatsız ediyor. Bu ilişkiler bölgenin işgaline yardımcı oluyor. Ancak, biz şunu biliyor ve inanıyoruz ki, Türk halkı böyle düşünmüyor. Bizim kuşağın babaları Türkçe konuşurdu. Nedense bize öğretmediler. Söylemek istediğim, Türk halkıyla ilişkilerimizin çok eskilere dayandığıdır... Biz, İsrail’in Filistin’e girişinin, Yahudi göçünün Osmanlı döneminde geciktirildiğini biliyoruz. Bunun hangi anlama geldiğinin bilincindeyiz. Buna karşın, daha önce bir dönem Türkiyeİsrail ilişkileri iyiyken TürkiyeFilistin ilişkilerinin kötü olduğunun da farkındayız. Geçmişte, Türkiye’nin Cezayir’e, Suriye’ye karşı kötü tutumlarına da tanık olduk. Örneğin, Türkiye’nin Cezayir’in işgalini onayladığını gördük... Yaşanan bu kötülüklerin dönemsel olduğuna ve geçmişte kaldığına inanıyoruz... Şu anda Türkiye’nin Filistin’e karşı duruşunu iyi, olumlu ve doğru buluyoruz. Çok iyi biliyoruz ki, Türk halkı Filistin halkının yanındadır. Özellikle sanatçılarıyla, bilim adamlarının yanımızda olduğunu biliyoruz. Filistin’in kurtuluşu mücadelesinde FKÖ, Hamas ve El Fetih’in yeri ve rolü nedir sizce? Marzuk Şu anda 6 milyon Filistinli Filistin dışında yaşıyor... Bunların Filistin’e dönüşü konusunda hepsi görüş birliğinde, ancak yöntem konusunda farklı düşünüyorlar. El FeMarzuk Asıl ayrılık, 1993’teki Oslo sürecinden sonra başladı. Evet, Arafat El Fetih’i kurdu, korudu, FKÖ’yü büyütüp güçlendirdi... ABD ile İsrail güdümündeki ayrılık komploları Mahmut Abbas döneminde hayat buldu, derinleşti... [Marzuk’un burada üstü kapalı söylediği, söz konusu Oslo sürecinin Arafat hayattayken başladığıdır. Bilindiği gibi, Oslo süreci, Arafat’ın Oslo’da İsrail’le imzaladığı ve sorunların çözümünü görüşmeler yoluyla gerçekleştirmek, silahlı mücadeleden vazgeçmek, diye özetlenebilir... Marzuk’un, Arafat için “El Fetih’i kurdu, korudu, FKÖ’yü büyütüp güçlendirdi” sözlerinden başka bir şey söylememesinin altında, bir “ama”yla başlayıp “silahlı mücadeleden vazgeçerek sorunu görüşmeler yoluyla çözme yöntemini benimsemesi Filistin’de bölünmenin miladıdır” diye sürmesi gereken bir düşünce yatmaktadır, bize göre... Ancak, bir ay önce (Aralık 2007) ölümünün birinci yılında andıkları Ebu Ammar’ın (Kurucu) anısına saygısızlık etmemek için bu düşüncesini üstü kapalı geçmiş olabilir...] HamasEl Fetih ayrışması Filistin davasını nereye götürüyor? Marzuk Hamas, tek bir Filistin’den yanadır; birlik içindeki bir Filistin’den yana... ABD ve İsrail baskılarının yok edilmesi için Türkiye ve Arap ülkeleri nezdinde iki örgütün birleşmesi için çalışmalar yapılıyor... Bu ne sonuç verir bilmeyiz, ama biz direnişimizi sonuna dek sürdürmekte kararlıyız. ‘BOP siyaseten çöktü’ Dr. Musa Ebu Marzuk’a yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle: Küreselleşme ve uzantısı BOP sürecinde Filistin, İsrail ve Ortadoğu konusunda ne düşünüyorsunuz? BOP Ortadoğu’yu nasıl etkiledi? Marzuk Özellikle ikinci Irak savaşından sonra gelişen direniş, BOP’un bölgede sonu oldu. Başlangıçta BOP’un amacı bölgeye İsrail’i egemen kılmak, İsrail’in bölgeye yayılmasını sağlamaktı. Ancak, Irak direnişi ve gelişen öbür olaylar bunun gerçekleşemeyeceğini gösterdi. Adı ne olursa olsun, BOP ya da öbür emperyalist projeler konusunda özellikle bölge halkları çok bilinçli bir tutum sergiledi. ABD ve İsrail siyaseti bazı bölge ülkelerinde sadece yönetici elit kesim düzeyinde etkili oldu, ama halklar bundan etkilenmedi. Bu, BOP’un siyaseten çökmesini sağladı. BOP, başlangıçta Arap ülkeleri arasında işbirliği sağlamak, Ortadoğu’ya uygarlık götürmek gibi sunuldu, ama sonradan bunun hiç de böyle olmadığı çıktı ortaya... BOP, bazı ülkeleri ekonomik yönden çökertirken, bazı ülkeleri bilinçli olarak güçlendirdi. Zayıfları daha da zayıflattı, kültürlerini olumsuz yönde etkiledi... Soğuk Savaş sonrasında, özellikle ABD, AB, Rusya ve BM işbirliğiyle G8’in (en gelişmiş 8 ülke) çıkarları ve amaçları doğrultusunda bölgeyi biçimlendirmek istediler. Bu operasyonun başını ABD çekti. Bilindiği gibi ABD, bilimsel, teknik ve askeri yönden çok ileri bir ülke... Ama bazı konularda inanılmaz geri... Örneğin Ortadoğu’yu ve Ortadoğu insanını anlamaktan çok uzaklarda... Böylesine bir gücün yenilgisini işte bu yanı, bu eksikliği getirdi... Günümüzde, geleceğin dünyasının çok merkezli olacağından söz ediliyor. Böyle bir dünyada Ortadoğu’nun yeri ne olur? Marzuk Ortadoğu dünyanın kalbidir. Semavi dinlerin merkezi, eski uygarlıkların, kültürlerin çıkış noktasıdır. Dünyanın en zengin doğal kaynaklarına sahiptir. Zaten, emperyalizm de bu nedenle gözünü bu bölgeye dikti. Soğuk Savaş sonrası BOP adıyla uygulanan küreselleşme politikası Ortadoğu’yu derinden etkiledi. Dolayısıyla uluslararası politikalar da bu süreçte bu bölgedeki gelişmelere göre şekillendirildi. Gelecekte kurulacağı varsayılan çok merkezli dünyaya da Ortadoğu eksenli politikalar damgasını vuracağa benziyor... Bölgenin sorunu ise Filistin sorunudur. Bölgedeki gelişmeler Filistin sorununa göre biçimlenir. Dün de böyle biçimlendi... Bu olgu, Ortadoğu eksenli uluslararası politikaları da etkiledi. Dünya politikasında yön arayışları bu yapıya bakılarak yapıldı. Soğuk Savaş sonrası köktenci değişimler bu arayış politikalarının ürünüdür... Geleceğin dünyasında Ortadoğu’nun geleceğini yine petropolitik gelişmeler mi biçimlendirecek, diyorsunuz? Marzuk Irak’ın işgali, bölgeyi tümüyle BM’nin etkisi altına alma hareketiydi, ama tutmadı. Emperyalizm, bölgede farklı arayışlara girdi. Buna karşın, yeni emperyal güç adayları Çin’le Hindistan, bu süreçte kendilerini ortaya koyarak, ‘Biz de varız’ dediler. İşgalcilerin amacı günlük 3 milyon varil olan petrol üretimini 10 milyon varile çıkartmaktı. Ama ne yazık ki, ABD’deki hesap Ortadoğu’ya uymadı; işgalden sonra günlük üretim 1.5 milyon varile düştü. Amaçları, petrol üretimini 10 milyon varile çıkartmanın yanı sıra petrol satışını da düzenlemekti. Ama halkın direnişi bunu becerebilmelerini engelledi, emperyalizmin işini eline yüzüne bulaştırdı. Bana göre geleceğin Ortadoğu’suyla uluslararası politikada da petropolitik gelişmeler etkili olacak. Çünkü, dünyanın enerji ihtiyacını karşılama konusunda şu anda petrolün alternatifi olabilecek bir şey, başka bir ürün, yöntem, teknik yok... Petrol üretimi ise Saddam dönemine göre çok geriledi. İhtiyaç alabildiğine artarken üretim de o oranda azaldı. Doğal olarak bu durum, petrol fiyatlarının artmasına yol açtı... Bu da ABD’nin hesaplarını bozdu. İşin tuhafı, bu gelişme Rusya’nın işine yaradı. Rusya, bölgedeki bu siyasal gelişmeler üzerine Ortadoğu politikasına müdahale etti. Stratejik füzelerini öne sürdü. BM anlaşmalarını askıya alarak ABD’nin nüfuz alanına uzandı. Çin’le yakınlaştı. Böylece, ABD’nin Ortadoğu’daki petrol politikası iflas etti. Bu gelişmelere bakınca, geleceğin çok merkezli dünyasında baş aktörün yine petrol olacağı kaçınılmaz görünüyor. Başta Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan, Kuveyt ve BAE gibi Arap ülkelerinin Filistin davası karşısındaki tutumlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Marzuk ABD’nin Ortadoğu politikaları, Arap ülkelerinin kendi aralarındaki ilişkileri de olumsuz etkiledi. Aralarında sorun yarattı. Ancak, her şeye karşın bu ülkeler birbirlerine karşı itidal politikası izlemeyi başardı. Bunu gören BM de BOP’un şer ekseni politikasının başarılı olamadığını anladı... BM, bunu anladı anlamasına, ama yine de Arap ülkelerinden İsrail yanlısı, İran karşıtı politik tutum takınmalarında ısrar etti. Kimsenin kuşkusu olmasın, BM’nin bu politikası da başarısız olmaya mahkum... Bunun nedeni ise bu politikanın Ortadoğu halklarının çıkarlarına ters düşmesidir. Bunda BM’yi etkileyen, yanlışta ısrar etmesini sağlayan ABD’dir. Bu da ABD’nin Ortadoğu kültürünü yok sayarak politik stratejiler geliştirmesinden kaynaklanmaktadır. Kuşkusuz, bu doğaldır, insancıl özlü bir uygarlık yaratamayan bir ABD’nin Ortadoğu kültüründen haberdar olmasını beklemek saflık olur. Sözünü ettiğimiz Arap ülkelerinin Hamas’la ilişkileri nasıl acaba? Marzuk Hamas, Arap ülkelerinin hepsiyle ilişki içindedir. Dava sadece Hamas’ın davası değildir. Sorun, Arap ülkelerinin ortak sorunudur. Ancak, her Arap ülkesi kendine özgü bir yapıya sahiptir... Bu yapı nedeniyle özünde ortak bir amaç olmasına karşın, taktiksel açıdan farklı politik tutumlar takınıldığına tanık olunabilmektedir. Bu durumda her Arap ülkesinin Filistin davasını desteklediği söylenebilir mi? Marzuk Kısaca söylemek gerekirse her Arap ülkesi Hamas’ın işgal altındaki Filistin’le ilgili politikasını desteklemektedir. Bunda da en büyük pay ABD’nindir. ABD’nin Ortadoğu politikası Arapları Hamas’a yaklaştırmıştır. Bu gelişmeler ve emperyalistlerin yanlış politikaları, ABD ve İsrail karşısında Hamas’ın elini güçlendirmiştir. Musa Ebu Ammar ve Çetin Yiğenoğlu. tih, çözümü İsrail’le görüşerek sağlamak istiyor. Hamas ise bu işin ancak direnişle gerçekleştirileceğine inanıyor. Filistin halkı Hamas’ın politikasını onaylıyor. Nitekim, Filistin halkı son seçimlerde Hamas’ı haklı bulduğunu gösterdi. Ne yazık ki ABD, Filistinlileri iradelerini değiştirmeye zorluyor. Arafat’ın, (Ebu Ammar: Kurucu) ölümü sizce normal bir ölüm müydü? Marzuk Kesinlikle normal değildir. Zehirlenerek öldürülmüştür. Buna bazı gazeteciler de alet edilerek ya içirilen portakal suyuyla ya da başka bir şeyle zehirlenmiştir... Bu bir ABDİsrail operasyonudur. Arafat’ı ortadan kaldırıp yerine Mahmut Abbas’ı getirmek için buna gerek duydular... Mahmut Abbas hakkında ne düşünüyorsunuz? MarzukKişiliği mi, politikası hakkındaki düşüncelerimi mi öğrenmek istiyorsunuz? (Marzuk, burada bu karşı sorusuyla Abbas’ın zayıf kişilikli birisi olduğu yönündeki genel kanıyı vurguladı sanırız.) Politikası hakkındaki düşüncelerinizi... Marzuk Filistin halkına ve halkın direniş gücüne inanmıyor. Oslo sürecinden bu yana emperyalizmin politikalarını onayladı, ama hiçbirisi tutmadı. Türkiye’de “Arafat’ın ölümü Filistin’de bölünmeyi hızlandırdı” diye yaygın bir görüş var. Buna katılıyor musunuz? ‘Bu duvarı mutlaka yıkacağız’ İsrail’in Filistin’de ördüğü duvar konusunda ne düşünüyorsunuz? Marzuk İsrail bu duvarı bir sınır olarak görüyor. Böylece işgal ettiği topraklara yeni topraklar katma hesabında. İsrail böyle bir duvar örmekle Filistin’i gerçek bir cezaevine dönüştürdü. Sadece Hamas değil, tüm dünya bu büyük insan hakları ihlalini gördü. Ama Hamas’tan başka kimsenin sesi çıkmadı. Bu büyük ayıp karşısında insanlık kötü bir sınav verdi ve sessiz kaldı. Ama bu duvarı bir gün mutlaka yıkacağız. Bu duvar şimdi olmasa bile yarın mutlaka yıkılacaktır. Unutulmasın ki, Berlin Duvarı bile yıkıldı. Berlin Duvarı bu duvardan daha yüksekti ve insanlık onu bile yıktı... Aynı insanlığın Filistin duvarını da yıkacağından yana hiç kuşkum yok... (Marzuk, bu sözleri 6 Ocak 2008 Pazar günü söyledi. Bu açıklamadan iki hafta kadar sonra duvarın Mısır tarafı yıkıldı. Ne dersiniz, duvarın İsrail tarafını yıkmak için bir prova mıydı bu eylem?) 2006’da yapılan seçimleri kazanan Hamas’ı ABD ve İsrail tanımadı. Tanısalar ne olurdu, size göre? Marzuk Hamas programını uygulama şansı bulurdu. Kan akması dururdu, insanlar ölmezdi... Savaş yerine barış sürecinin kapısı açılırdı. İtibarlı bir direniş hareketi başlardı. Böylece sıra, Filistin’de siyasi ve ekonomik reformlara gelirdi. İsrail’in ABD’ye bağımlılığı ortadan kalkardı. İsrail ile Arap ülkeleri arasındaki çatışma psikolojisi, husumet giderilirdi. Ortadoğu’ya barış, kardeşlik ve sevgi egemen olurdu. Arap ülkeleriyle İsrail’in arasında olması gereken güzel ilişkiler geliştirilirdi. İsrail daha güvenli bir ülke haline geliryurtlarından edilmişlerdir. Vatansız bırakılmışlardır... Topraklarından zorla koparılıp sürülmüşlerdir. 2006 Temmuzu’nda Lübnan’da İsrail’le Hizbullah arasında yaşanan savaş Ortadoğu ve Filistin davasını nasıl etkiledi? Marzuk Hizbullah’ın bu savaştaPeki, Hamas’ın Hizbullah’la ilişkileri nasıl? Marzuk Hamas da, Hizbullah da İsrail’e karşı savaşmaktadır. İsrail iki tarafın da ortak düşmanı. Ancak, bu savaş ayrı cephelerde veriliyor. İkisinin birbirini destekleme olanağı yok. Bunun da en önemli nedeni böyle bir işbirliğini sağlayacak ulaşım olanağının bulunmaması... Jeolojik, jeopolitik engeller askeri açıdan yardımlaşmayı engelliyor. Bu arada, Hamas’ın kuşatma altında olduğu da unutulmamalı. Hamas’ın Müslüman Kardeşler örgütüyle ilişkileri nasıl? Marzuk Hamas’ın İslami örgütlerin hepsiyle ilişkisi iyidir... Hamas’ın Filistin’de, Hizbullah’ın da Lübnan’da kendi davalarının yanı sıra, biraz da İran için savaştığı söyleniyor?.. Marzuk Filistin halkı 1920’den beri emperyalizme ve Siyonizme karşı mücadele veriyor. Hamas’ın mücadelesi sadece ve sadece Filistin mücadelesidir. Sorunuzla gündeme getirdiğiniz iddiayı ortaya atanların amacı sanırım bu örgütleri İran’dan soyutlamaya çalışmaktır. Hizbullah’ın da, Hamas’ın da toprakları işgal altındadır. Her iki örgüt ne kadar savaşçı, ne kadar güçlü olursa olsun İran bunlara ihtiyaç duymayacak kadar güçlüdür. İran Ortadoğu’da dev bir bölgesel güçtür. di. Filistin de güvenli bir ülke olurdu. Hamas nasıl bir İsrail istiyor? MarzukHamas, bir kez İsrail Devleti’ni kabul etmiyor. Çünkü İsrail yasal bir devlet değildir... Bu devlet uluslararası hukuk ve insan hakları çiğnenerek kurulmuştur. Filistin toprakları İsrail tarafından zorla ele geçirilmiştir. Filistinliler ağır zulümlere maruz kalmıştır. Evlerinden, ki başarısının en büyük etkisi psikolojik açıdan oldu. Öncelikle İsrail korkulacak bir güç olmaktan çıktı. İsrail’in emperyalist amaçları frenlendi, artık her konuda başarılı olacağı görüşü ortadan kaldırıldı... Bu, aynı zamanda BOP’a da bir darbe oldu. ABD ve İsrail’in planlarını bozdu. Uluslararası alanda Ortadoğu politikaları konusunda yeni bir açılım getirdi. S Ü R E C E K