Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 LÜBNAN YİNE YIKIMA UĞRADI İREM SAĞLAMER 19751990 arasındaki iç savaşın açtığı yaraları yeni yeni kapatmaya başlayan Lübnan, İsrail’in 34 gün süren saldırısıyla 2006’da yeniden büyük bir yıkıma uğradı. Bu sürede, çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 1150 Lübnanlı öldü. İsrail 119 askerle 43 sivilin öldüğünü açıkladı. Sivil yerleşimlere yasaklı misket bombaları atan İsrail’in kimyasal silah kullandığı savları da gündeme geldi. Krizi C 2006’nın izleri 25 Haziran’da bir İsrail askerinin Filistinli militanlar tarafından kaçırılması tetikledi. İsrail, olayın ardından Gazze Şeridi’ni neredeyse yerle bir etti. Haftalar süren Gazze operasyonunda 500 kişi öldü, binlerce ev yıkıldı. Gazze operasyonu sürerken Lübnan’daki Şii Hizbullah örgütü Filistinlilerle dayanışma adına 12 Temmuz’da sınırda 8 İsrail askerini öldürdü, 2’sini de kaçırdı. İsrail Başbakanı Ehud Olmert, Lübnan’ı “savaş eyleminde” bulunmakla suçladı ve askerlere karşı mahkum değişimi isteyen Hizbullah örgütüyle pazarlığı reddetti. Hizbullah’ın Lübnan’da serbestçe varlığını sürdürebilmesi ve kaçan militanların Lübnan’da saklanması nedeniyle İsrail olaydan Lübnan’ı sorumlu tuttu. 12 Temmuz sabahı Beyrut Havalimanı’na füze atan İsrail, 13 Temmuz’da Lübnan’a hava ve kara saldırıları başlattı, limanları denizden ablukaya aldı. İsrail’in sivilleri gözetmeksizin yaptığı saldırılarda, Şiilerin yaşadığı Güney Beyrut ve Güney Lübnan’da yüzlerce ev yıkıldı. İsrail, Suriye ve İran’ın Hizbullah’ı desteklemesini engellemek iddiasıyla Beyrut ve çevresindeki altyapı tesislerine, yollara, köprülere de saldırılar düzenledi. Hastaneler, radyotelevizyon istasyonları, okullar, fabrikalar yerle bir edildi. Lübnan, savaşın zararını 3.6 milyar dolar olarak açıkladı. On binlerce kişi evsiz kaldı. ABD Başkanı George Bush, İsrail’in kendini savunma hakkı olduğunu söyleyerek krizin sorumluluğunun Hizbullah’ı destekleyen İran ve Suriye’de olduğunu belirtti. ABD kriz boyunca İsrail’e silah sattı. 11 Ağustos’ta 1701 sayılı karar BM Güvenlik Konseyi’nde kabul edilerek taraflar “şiddet eylemlerini durdurmaya” çağrıldı. 14 Ağustos sabahı ateşkes yürürlüğe girdi. Ateşkesin ardından Lübnan hükümeti ülkenin güneyine askerlerini sevk etti. 1701 sayılı karar ile Lübnan’da görevli UNIFIL barış gücünün 15 bin kişiye çıkarılıp görevinin genişletilmesine karar verildi. UNIFIL’in görevi barışı korumak ve Lübnan ordusunun toprakları üzerinde tam egemenlik kurmasına yardım etmek olarak tanımlandı. Uluslararası Barış Gücü’ne Türkiye de denizde karakol faaliyetlerinde bulunacak deniz gücü ve insani yardım etkinlikleriyle yeniden yapılanma çalışmalarına destek verecek istihkâm inşaat bölüğüyle katıldı. 19 OCAK 2007 CUMA Bush’un ‘Irak’a demokrasi götürme’ hedefini ‘Irak bataklığından nasıl kurtuluruz’ sorusuna bıraktığı yıl oldu Bozgundan Saddam’ın idamına Slobodan Miloşeviç AKILLARDA KALANLAR Özlem ULUBAY 2006 yılı yargılanmadan ölen diktatörler, casusluk romanlarını aratmayan cinayetler, ırkçılık karşıtı bir sporcunun ölümüyle de akıllarda kalacak... ? Slobodan Miloşeviç 11 Mart Hollanda’nın başkenti Lahey’de eski Yugoslavya’da işlenen savaş suçları için kurulan ceza mahkemesinde, 1990’lı yıllarda Yugoslavya’nın parçalanışı sırasında Hırvatistan, Bosna ve Kosova’da soykırım, insanlığa karşı suç ve savaş suçu işlemekten 2002 yılından beri yargılanan 64 yaşındaki Slobodan Miloşeviç hücresindeki yatağında ölü bulundu. Miloşeviç’in zehirlendiği ve intihar ettiği gibi iddialar da ortaya atıldı. ?Ebu Musab el Zerkavi 7 Haziran El Kaide örgütünün Irak’taki lideri Ürdünlü Ebu Musab el Zerkavi’nin ABD güçlerinin düzenlediği hava saldırısında öldürüldüğü açıklandı. ? Peter Norman 3 Ekim 1968 Meksika Olimpiyatları’nda atletizm dalında ikinci olan, düzenlenen madalya töreninde birinci ve üçüncü olan siyahi atletler Tommie Smith ve John Carlos’un ABD’deki ırk ayrımcılığı protestosuna destek veren Avustralyalı beyaz atlet Peter Norman 3 Ekim günü evinin bahçesinde kalp krizi geçirerek 64 yaşında öldü. Norman, eylem sonrası zor günler geçirmiş ve atletizm kariyeri sona ermişti. Cenazede Norman’ın tabutunu iki siyahi atlet, Smith ve Carlos omuzlarında taşıdı. Norman’ın 1968 Olimpiyatları finalinde ikinci olurken kırdığı 200 metre Avustralya rekoru hâlâ kırılamadı. ? Anna Politkovskaya 7 Ekim 7 Ekim’de Rusya’nın önde gelen gazetecilerinden biri olan Anna Politkovskaya evinin bulunduğu apartmanın asansöründe ölü olarak bulundu. ? Pieter Willem Botha 31 Ekim Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ırkçı apartheid yönetiminin son beyaz Devlet Başkanı Pieter W. Botha, 90 yaşında öldü. ? Piyer Cemayel 21 Kasım Lübnan’da eski başbakanlardan Refik Hariri’nin Şubat 2005’te öldürülmesinin ardından Suriye karşıtı Hıristiyan siyasetçi ve Sanayi Bakanı Piyer Cemayel de suikasta kurban gitti. Cemayel’in öldürülmesinin ardından bazı çevreler, Şam’ı suçladıysa da Suriye suçlamaları reddetti. Suikastın ardından ülkede tırmanan gerginliğin bir iç savaşa dönüşmesinden endişe edildi. ?Aleksander Litvinenko 23 Kasım İngiltere’nin başkenti Londra’da kasım ayının başında zehirlenen eski KGB ajanı Aleksander Litvinenko tedavi gördüğü hastanede polonyum 210 maddesi zehirlenmesi nedeniyle öldü. Litvinenko’nun ölümünün ardından İngiltere’nin birçok yerinde, Almanya’da ve Rusya’da, hatta İngiltere’deki Arsenal Stadı’nda, British Airways’in İstanbul seferini yapan uçakları da dahil 3 uçağında ve birçok kişide radyoaktif polonyum maddesinin kalıntılarına rastlandı. ?Augusto Pinochet 10 Aralık Şili’nin eski diktatörü Agusto Pinochet geçirdiği kalp krizi sonrası tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Sosyalist Salvador Allende’yi 1973’te kanlı bir darbeyle devirdikten sonra, 17 yıl ülkeyi demir yumrukla yöneten Pinochet için devlet töreni yapılmadı. Ülkeyi komünizmden kurtardığını söyleyen Pinochet’nin adamları 30 bin kişiyi işkenceden geçirip 3 binden fazla kişinin ölmesine ve birçok kişinin ülkeyi terk etmesine neden olmuşlardı. ? Saparmurat Niyazov 21 Aralık 1985’ten beri Türkmenistan’ın lideri olan Türkmenistan Devlet Başkanı Türkmenbaşı Saparmurat Niyazov 21 Aralık’ta öldü. Niyazov kendini yaşam boyu lider ilan etmiş ve kendisine “bütün Türkmenlerin lideri” anlamına gelen Türkmenbaşı adını vermişti. Niyazov, kitabı Ruhname’yi 3 kez okuyanın cennete gideceğini duyurmuştu. Dış Haberler Servisi Irak’taki işgal güçleri için her geçen yılın bir öncekinden daha kötü geçtiği göz önünde bulundurulduğunda, işgalcilerin 2006 yılında ağır darbeler almaları kimse için sürpriz olmadı. 2006’da 800’den fazla koalisyon askerinin ölmesiyle savaşın başından beri ölen asker sayısı 3 bine yükseldi. Tüm çabalarına karşın Irak ordusunu ve polisini işgal güçlerinin yerini dolduracak şekilde devreye sokamayan işgal kuvvetleri, ABD elçiliğinin ve bakanlıkların da bulunduğu Yeşil Bölge dahil, Irak’ın neredeyse hiçbir bölgesinde kontrolü sağlayamadı. Irak’ta şiddet 2006’da öyle bir noktaya tırmandı ki, “Saddam Hüseyin döneminde Irak daha güvenliydi” türünden cümleler bile telaffuz edilmeye başlandı. Mezhep çatışmasının iç savaşa dönüştüğü, işgalcilerin, kendi ülkelerinde yenildiklerinin kabul edilmeye başlandığı 2006’yı kapatan olay ise Saddam Hüseyin’in bayramda idamı oldu. Normal şartlarda Saddam Hüseyin’in ölümü pek çok Iraklının üzüleceği bir haber olmasa da, adil bir yargılamadan söz edilemeyecek oluşu, dava sürecinin zaman zaman komediye dönüşmesi, söz konusu olan bir diktatör bile olsa idam cezasının kendisi sorgulanmaya devam edecek. Ayrıca, çokları için bu karar Irak’ın değil ABD’nin kararı olarak kalacak. Akıllarda bir de şu soru var tabii; elinde yüz binlerce Iraklının kanı olan Saddam Hüseyin, uyduruk da olsa bir mahkemede yargılandı ve “cezalandırıldı”. Peki, Irak’ta 650 bin kişinin öldüğü işgalin baş sorumluları Bush ve Blair’i kim yargılayacak? Şiddeti arttıracağı bilinen bir idamın, niçin bayram öncesine denk getirildiği sorusu yanıtsız. İdamın bayramdan önce yapılmasında, Irak’ın Başbakanı El Maliki’nin elini güçlendirmek isteyen Bush’un etkisi olduğu söyleniyor. Çünkü Irak savaşı, George W. Bush yönetimi açısından yalnızca cephede değil, sandıkta da kaybedildi. 2003’te kazanıldığı iddia edilen zaferin bir türlü kazanılamadığının anlaşılması ve ölen asker sayısısının günden güne artması, Bush’un Cumhuriyetçi partisinin 7 Kasım’da yapılan genel seçimleri kaybetmesine yol açtı. Kongre’nin iki kanadını da kaybeden Cumhuriyetçiler, yenilginin faturasını Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’e kestiler. İstifası alınan Rumsfeld’in yerine Pentagon’un başına atanan Robert Gates, ABD’li generallerin talepleri doğrultusunda Irak’taki asker sayısının arttırılması için çalışmalara başladı. Aynı dönemde Cumhuriyetçi ve Demokrat partili parlamenterlerin oluşturduğu Irak Çalışma Grubu tarafından yayımlanan Baker Raporu ise ABD’nin Irak’ta erken seçime gitmeye karar verdi. başaramadı. DÜNYADA 2006 YILI ? 4 Ocak: İsrail Başbakanı Ariel Şaron beyin kanaması geçirdi ve komaya girdi. Kadima’nın 28 Mart’taki seçim zaferinden sonra Ehud Olmert, İşçi Partisi lideri Amir Peretz ile hükümeti kurdu ve başbakan oldu. ? 10 Ocak: İran’ın nükleer programı krize yol açtı. ? 15 Ocak: Sosyalist Michelle Bachelet, Şili’nin ilk kadın devlet başkanı oldu. ? 25 Ocak: Hamas, katıldığı ilk genel seçimlerin galibi oldu ve 10 yıllık El Fetih egemenliğine son verdi. İsmail Haniye, başbakan oldu; İsrail, Hamas hükümetiyle bütün müzakereleri durdurdu ve yaptırım başlattı. Nisanda da AB ile ABD, Filistin yönetimine doğrudan yardımları durdurdu. ? 1 Şubat: Danimarka gazetesi JyllandsPosten’de İslam dünyasını rahatsız eden karikatürlerin yayımlanmasından 5 ay sonra Avrupa’da birçok gazete aynı çizimleri yayımladı. Danimarka’ya yönelik protestolar yayıldı. ? 3 Şubat: El Salam 98 adlı Mısır feribotunun Kızıldeniz’de batması sonucu 1000 kişi öldü. ? 20 Mart: Time dergisi, Amerikan deniz piyadelerinin, Hadisa’da 24 sivili öldürdüğü katliamı ortaya çıkardı. ? 22 Mart: ETA kalıcı ateşkes ilan etti. ? 26 Mart: Ukrayna’da genel seçimleri izleyen 4 aylık krizin ardından Devlet Başkanı Viktor Yuşçenko eski rakibi Viktor Yanukoviç’i başbakan atamaya razı oldu. ? 910 Nisan: İtalya’da genel seçimleri merkez soldaki Romano Prodi kazandı. KAYIPLAR ARTTI Günde ortalama üç işgal gücü askerinin öldüğü Irak’ta, Bağdat’taki en büyük ABD cephaneliği olan Camp Falcon’un 11 Ekim’de havaya uçurulması, direniş açısından bir dönüm noktasıydı. Direnişçiler, 11 Ekim’i “Bağdat’ı kurtarma harekâtının başlangıç günü’’ SİYASİ KRİZ 2005 yılının sonundaki genel seçimlerin ardından 2006 yılına yeni bir hükümetle girmeyi hedefleyen Irak, bunun yerine ciddi bir hükümet kriziyle karşılaştı. Şii blokunun sandıktan birinci parti olarak çıkmasına karşın tek başına hükümet kuracak çoğunluğa ulaşamaması ve eski Başbakan İbrahim el Caferi’nin İran’a yakınlığı nedeniyle Sünni ve Kürt gruplar tarafından reddedilmesi hükümetin aylar boyunca belirlenememesine yol açtı. Kriz ancak nisan ayında ABD’nin de baskısıyla Caferi’nin adaylıktan çekilmesi ve İran’a daha mesafeli duran Nuri el Maliki’nin başbakanlığa getirilmesiyle çözülebildi. ABD Senatosu tarafından şubat ayında yayımlanan bir rapora göre 2003’ten beri 16 milyar dolar harcanmasına karşın, petrol üretiminden belediye hizmetlerine kadar hiçbir alanda işgal öncesi seviyeye ulaşılamadığı ortaya çıktı. MEZHEP ÇATIŞMALARI Irak’taki şiddet yalnızca işgal güçlerini değil, sivil halkı da vurdu. 5 Ocak’ta Kerbela ve Ramadi’de patlayan bombaların 120 kişiyi öldürmesiyle tırmanan mezhepler arası şiddet eylemleri, 22 Şubat’ta Şiilerin Samarra’daki Askeriye Camisi’nin bombalanmasıyla doruk noktasına ulaştı. Karşılıklı misilleme eylemleri binden fazla Sünni ve Şiinin yaşamına mal olurken, mezhepler arası şiddet yıl boyunca dalgalar halinde devam etti. İran destekli Bedir Tugayları gibi Şii örgütlerinin İçişleri Bakanlığı’nın ve polis örgütünün içine sızması ve bakanlıkların Şiiler, Sünniler ve Kürtler arasında paylaştırılması, işgal güçlerinin desteğiyle ayakta duran Irak devletinin mezhep kavgalarının yalnızca alanı değil, aynı zamanda aracı haline gelmesine neden oldu. Direnişçiler, şiddet olaylarının ABD ve İran tarafından körüklendiğini söylüyor. ABD’nin Kuzey Irak’taki müttefikleri bağımsız devlet için Washington’a baskı yaparken, 2006’da Lübnan’dan Afganistan’a uzanan bir coğrafyada etkisini arttıran İran ise Iraklı Şiileri kullanarak ülke üzerindeki etkisini pekiştirmeye çalışıyor. Ariel Şaron savaşı kaybetmekte olduğu tespitini yapmanın yanı sıra, Irak’ın komşularıyla diyalog kurma, kısa vadede asker arttırımı ve uzun vadede askerlerin çekilmesi gibi önerileriyle ABD’de en çok konuşulan Irak planlarından biri oldu. Irak’taki yenilgiler ve artan kayıp sayısı, işgalin küçük ortağı İngiltere’nin Başbakanı Tony Blair’i de zor duruma düşürdü. Ülke içindeki desteği dibe vuran İşçi Partisi lideri Blair, Mayıs 2007’de olarak belirlediler. Direnişin başladığı 2003 yılından beri işgalcilerin korkulu rüyası olan el yapımı bombalara bir de yakalanmadan onlarca askeri vuran keskin nişancılar eklendi. Direnişi askeri alanda yenemeyen ABD’nin Baas Partisi başta olmak üzere direnişçi örgütlerle uzlaşma çabaları şimdilik sonuç vermedi. Saddam Hüseyin’i direnişçilerle pazarlıkta koz olarak kullanmaya çalışan ABD, belli ki bunu da ? 23 Nisan: Kuzey Kore’de iki askeri trenin çarpışması sonucu 1000 kişi öldü. ? 24 Nisan: Mısır’da, Dahab’da 3 intihar saldırısında 20 kişi öldü. ? 4 Mayıs: 11 Eylül saldırılarıyla ilgili olarak Fas kökenli Fransız yurttaşı Zekeriya Musavi, yaşam boyu hapse mahkum edildi. ? 16 Mayıs: ABD, 30 yıldan sonra Libya ile ilişkilerin tamamen normalleştiğini açıkladı. ? 27 Mayıs: Endonezya’nın Cava Adası’ndaki şiddetli depremde 6 bin kişi öldü. ?4 Haziran: Peru başkanlık seçimlerini Sosyal Demokrat Alan Garcia kazandı. ? 10 Temmuz: Polonya Cumhurbaşkanı Lech Kaczynski, hükümeti kurma görevini ikiz kardeşi Jarislaw’a verdi. Dünya, böyle bir uygulamayla ilk kez karşılaşmış oldu. ? 11 Temmuz: Hindistan’ın Bombay kentinde bir dizi saldırıda en az 200 kişi öldü. ?31 Temmuz: Küba’da 27 Temmuz’da ameliyat edilen 79 yaşındaki Devlet Başkanı Fidel Castro, görevini geçici olarak kardeşi Raul Castro’ya devretti. ?12 Eylül: Papa 16. Benedikt’in sözleri Müslüman dünyasının tepkisini çekti. ?9 Ekim: Güney Kore Dışişleri Bakanı Ban Kimoon, görev süresi 1 Ocak 2007’de dolan Ganalı Kofi Annan’ın yerine BM Genel Sekreterliği’ne seçildi. AB SÜRECİNİN TIKANDIĞI YIL Elçin POYRAZLAR BRÜKSEL Türkiye’nin AB üyelik sürecinde Kıbrıs’ın ana koşul haline geldiği 2006 yılına, birliğin Ankara ile müzakerelerinde 8 başlığın askıya alınması kararı damgasını vurdu. Finlandiya’nın TürkiyeAB arasındaki Kıbrıs anlaşmazlığını çözmeye yönelik önerisinin başarısızlığa uğradığı yönündeki açıklamasının hemen ardından AB Komisyonu 29 Kasım’da Türkiye ile müzakerelerin 8 başlıkta askıya alınması önerisinde bulundu. AB dışişleri bakanlarının Komisyon’un önerisi doğrultusunda 11 Aralık’ta aldıkları kararla Türkiye, Güney Kıbrıs’a limanlarını açmayı reddettiği için kısmi askıyla cezalandırıldı. Ankara’nın AB’nin askıya alınma kararını engellemek için Rumlara “bir liman ve bir havaalanı açma” yönündeki sözlü önerisi AB tarafından “resmi ve somut” olmadığı gerekçesiyle dikkate alınmadı. AB Dönem Başkanı Finlandiya’nın Başbakanı Matti Vanhanen, dışişleri bakanları kararı öncesinde Ankara’nın önerisinin koşulsuz olduğunu ancak “yetersiz” kaldığını açıkladı. AB’nin 21 Eylül 2005 tarihli Kıbrıs deklarasyonunun temel alındığı karara göre Türkiye’nin müzakere süreci Güm rük Birliği’ni ilgilendiren 8 başlıkta askıya alınırken, diğer başlıkların da ek protokol uygulanmaya konana dek kapatılmaması öngörülüyor. Kararda ayrıca Türkiye’ye Güney Kıbrıs’a limanlarını açması konusunda üstü kapalı bir takvimi çağrıştıran “protokolün uygulanmasının 2007, 2008 ve 2009 yıllarında yıllık raporlarla izleneceği” ifadeleri yer aldı. KIBRIS SORUNU Bu unsur büyük oranda Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın Almanya’nın Mettlach kentinde yaptıkları görüşmede aldıkları ortak tutum çerçevesinde şekillendi. Türk tarafının büyük önem verdiği Kıbrıs sorununun BM çatısı altında çözülmesi ve KKTC’nin izolasyonunun kaldırılmasına yönelik unsurlar Rum talepleri sonucu kararda yer almazken dışişleri bakanlarının kararı AB devlet ve hükümet başkanları tarafından 1415 Aralık doruğunda resmen onaylandı. AB Genişleme Komiseri Olli Rehn’in Türkiye’nin katılım sürecinde yeni başlıkların açılması gerektiğini söylemesine karşın Türkiye kararında bu yönde bir güvence verilmedi. Kararın hemen ardından teknik hazırlıkları tamamlanan 4 başlığın açılması için girişim başlatan Dönem Başkanı Finlandiya, Fransa, Avusturya ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin direnişiyle karşılaştı. AB doruğunun ardından yalnızca “işletme ve sanayi po litikaları” başlığı altında Ankara’ya müzakere pozisyon belgesini hazırlaması yönünde bir davet mektubu gönderilmesine onay verildi. Diğer hazır başlıkların açılmasını engellemeyi sürdüren Rumların bu tutumu Türkiye’nin müzakere sürecinin Güney Kıbrıs’ın kararına bırakılmış olduğunu ortaya koydu. Finlandiya’nın dönem başkanlığı sırasında Türkiye ile müzakereler kısmi askıya alınırken hiçbir yeni başlık da açılamadı. Finlandiya’dan dönem başkanlığı görevini 1 Ocak 2007’de devralan Almanya’nın Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier ise kendi dönem başkanlıkları sırasında Türkiye’nin müzakere sürecinde yeni başlıkların açılacağına ilişkin net ifadeler kullanmaktan kaçındı.