23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

14 Sosyalizm faşizm yeni liberalizm ve kadınlar adınların devrimi’’ olurken, 20. ‘‘K yüzyılda, bir ‘‘sosyalizm deneyimi’’ de görüldü ve kadınların kurtuluşu adına unutulmaz örnekler bıraktı arkaya; onun karşısında bir faşizm parantezi de öğreticidir. İçinde bulunduğumuz ‘‘küreselleşme’’ çağında, kadınların kurtuluşunun karşısına en büyük tehlike nereden geliyor? Altları çizilecek gerçekler var. BİR ‘SOSYALİZM DENEYİMİ’... Marksizm, kadınların kurtuluşunu da istiyordu. Bolşevikler, 1917’de Rusya’da iktidara geldiğinde, kadının statüsünü kökünden değiştirdiler. Evlenme, boşanma, çocuk düşürme başta olmak üzere, kadınların hakları başka hiçbir ülkede görülemeyecek bir katkıyla donandı. Gerçekten, Karl Marx ile Friedrich Engels’in 1848’de yayımladıkları Komünist Parti Bildirisi ile Engels’in Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni ve onlara eklenecek başka eser ve yazıları, kadınların kurtuluşunu özel mülkiyetin kaldırılmasına bağlıyordu. Sosyalizmle ve arkasından komünist dönemde, kadınlar, yalnız sermayenin sömürüsünden değil, ‘‘evdeki kölelik’’ten kurtulacaktılar. Öte yandan, kapitalizmde, mülkiyet ilişkileriyle bozulup soysuzlaşan erkek ve kadın ilişkileri, kökünden değişecektir: Burjuva, evliliğinin dayattığı ‘‘zoraki ilişkiler’’ ve ‘‘kadının köleliği’’nin yerine, birbirine eşit ve sadece karşılıklı sevgiye dayanan bireylerin ‘‘özgür birliği’’ doğup gelişecektir. Bolşevik Devrim’i yapanlar, başta Lenin ve Trotski, bu görüşlere gönülden inanıyorlardı. Ne var ki, temelde böyle bir değişiklik gerekliydi de. Ancak, sadece siyasal ekonomik değişikliklere gidip kadınların durumunu daha baştan altüst ederken, kadınların kurtuluşu sorununun kendine özgü niteliğini de göz önünde tutmak gerekmiyor muydu? Devrimciler bunu sormamışlardı, belki zamanları da yoktu. Devrim oldu ve kadınlar haklarına kavuştular. DEVRİMDE KADINLARIN GÜCÜ Söylemeli de: Batı’da, feministler iktisadi, siyasal ve medeni haklarını elde etmek için tartışırlarken, Rusya’da devrimin ertesinde, kadınlar, birbiri arkasından bütün haklarını kazanıyorlardı. Ancak, buna bakıp bu kazanımları Rusya’da yeni yöneticilerin kadınlara bir armağanı olarak sanmamalı: Rusya’da Devrim öncesinde, kadınların eşitlik adına, yıllar boyunca yaptıkları büyük bir mücadele vardır ve devrimin hazırlanmasında da emekleri geçmiştir. Aralarından Alexandra Kollontay’ın adı pek ünlüdür. Gerçekten, tarihe militan ve Bolşevik feminst olarak geçmiş olan bu devrimci kadın, 1907’de SaintPetersbourg’da, 200 kadınla beraber bir kulüp kurmuştu. İstedikleri; işçi kadınların, doğumda ve sonrasında pek çetin işlere karşı korunmasıdır. Devrim ilan edilmesinden önce, 1917 yılının Şubat’ında, 90.000 kadın tekstil işçisi büyük bir grev başlatmıştı; onlara maden işçileri de omuz verince, SaintPetersbourg’da Duma’ya doğru yürümüş ve ekmek istemişlerdir. Devrimi müjdeleyen de bu olaydır. Bolşevik Devrimi yerleştiğinde, kadınlar orduya girmiş; Beyaz Ordu’ya karşı yürütülen mücadelede, kadrolar ve askerler arasında onlar da olmuşlardı; yine kadınlar, Komünist Parti’de bir bakanlık (Genetdel) kurmuş ve söz konusu örgüt de, kıtlığa karşı kadınları seferber edip, iç savaşta yeni hükümete destek olmuş ve kadın hakları için yardım etmiştir. 1917 Rusya’sı, kadınların durumu bakımından, korkunç zıtların ülkesiydi: Bir C dizi EYLÜL CUMA Çocuk mutfak kilise üçgeni Sovyetler Birliği’nde olanların tersine, Birinci Dünya Savaşı’nın ertesinde Avrupa’da kurulan faşist devletlerde, Almanya’da, İtalya’da ve İspanya’da, kadın, aşağı bir varlık derekesine düşürülüp ailede kocaya hizmet ve devlete de bol çocuk vermekle yükümlü bir araç haline getirildi. Örnekler ilginç olduğu kadar iğrençtir de. Alman faşizminin kabul ettiği slogan, üç K ile başlıyordu: Kinder, Küche, Kirchen; karşılıkları da çocuk, mutfak, kilise idi! Kadının yeri pek açıktı sloganda! İlk yapılanlardan biri olarak, kamu kurumlarında çalışan evli kadınlar, bir kararla, işlerinden çıkarıldılar; bunu yapan ilk ülke de o oldu. Bununla yetinilmedi: ‘‘Genç kızları kültürden çekip uzaklaştırmak için(!)’’ bir dizi önlem alındı. Liselere ve karma okullara girmek kızlara yasaklandı; kızlar olsa olsa ev işleri için özel okullarda hazırlanacaklardı. Liseyi bitirmek için, yüzde 10’luk bir kota belirlenmişti kızlar için, o kadar! Hekimlik de yasaklandı Yeni liberalizmle yeni bir metalaşma; ‘kara fakadınlara. Nazi doktrininşizm’e karşı ‘yeşil faşizm’... de, kadın, bir hayvan türü21. yüzyılın eşiğinde pek önemli değişiklikler oldür. Aile, tek doğal bağdır du. Kaynakları 1970’lere giden gelişmelerin en çarve cinsel özgürlük isteyen pıcı ürünü, 1990’ların başlarında, Avrupa’da soskadın, bir Yahudi, bir siyayalist rejimlerin yıkılışı oldu. O modelin yerine, mümhi ve eşcinsel kadar iğkün yegâne ekonomi politikası, ‘‘yeni liberalizm’’ ve renç bir yaratıktır. Öte ‘‘piyasadır.’’ Bu ideoloji, dünyamızı bir genel ‘‘meyandan feminizm, bir burtalaşma’’ ve ‘‘pazarlanma’’ çığırı içine sokmuştur. juva sapıklığıdır ve doğal Gerçekten, doğaya ve yaşama ilişkin ne varsa hepdüzeni bozacak bir uğraşsini içine alan bir büyük özelleştirme, ‘‘ortaklaşa oltır. Alman faşizminin bir mamız gerekir’’i yıkar, ‘‘kamusal’’la ‘‘sosyal’’i piyaözelliği de şu: Devlet, Alsanın emrine verirken; doğa ve kültür, kelimeler ve man kadından bol çocuk nesneler, bedenler ve fikirler, bir yaygın metalaşmaisterken, başka ırktan kanın konusudur, her şey pazarlanıyor. dınlara bunu kısırlaştırEn başta yağmalanan da dünyamız! maya kadar giden yönBütün bu sürecin yol açtığı dev sorunlar içinde, temlerle yasaklar ve so‘‘kadın sorunu’’ daha da çetinleşmiş olmaz mı? nunda vardığı vahşet de En hafif bir söyleyişle, bütün sorunlar gibi, kadın pek bilinir: Soykırım! sorunu da artık ‘‘kolay olmayacağa benzer’’dir. Mussolini İtalya’sı ile Dünyamızın zengin sınıfının ve emeğin bunalımının Franco İspanya’sında, şiddetlendiği bir ortamda, kadınların işi ‘‘küreselleşsoykırıma kadar giden uyme’’ şarkılarıyla nasıl çözülecek? gulamalar olmasa da, liLiberalizmin üstündeki cilayı kazımakta daha fazberal ve demokratik düla gecikmemeli! şüncelere karşı olan düşDinci çevrelerden, bu arada siyasal İslamın radimanlıktan kadın hakları da kal akımlarından gelen sahte çözümler de, kadınpaylarını aldı. İtalya’da, ların ilerleyişine çelme atıyor. Faşizmin ‘‘üç K’’siyle, ‘‘roller yeniden paylaştırıyani çocuk, mutfak ve kilise sloganıyla, İslamcılalırken’’, doğum politikası, rın söyledikleri örtüşmüyor mu? ‘‘Doğurun, rızkı Al‘‘ırkının savunulması’’na lah’tandır’’ deyip, kadınları ‘‘haremselamlık’’ diye dayandırıldı; ve ilan ediltoplumda erkeklerden ayırmak ve evlerine dönmemiş diktatörlükte, kadınlerine çağrı çıkarmak; onlara ek olarak, başlarına lar da, partide yığınla ortürban sardırıp kadınların yönünü ibadete ve camiganlara dağıtıldı, ama buye çevirmek, hangi politikanın parçasıdır? nu yaparken kamusal ‘‘Kara faşizm’’e karşı bir de ‘‘yeşil faşizm’’ bu! alan dışına atıldı. İspanVe kadınlar da ortak edilmek isteniyor bu bulaya’da, 1930’lu yılların başşıklığa. Emperyalizmin icat ettiği ‘‘ılımlı İslam’’ın pelarında, Cumhuriyet iktişine takıp Müslüman dünyayı, bu arada Türkiye’yi dara geldiğinde, bu zafesürmek istenen bataklığın adı başka nedir? rin, İspanyol kadınların taOysa Türkiye’de açılan bir çığır vardı... rihinde de büyük sonuçları oldu. Cumhuriyetçiler, her alanda demokratik adımlar atarken, kadınların istemlerine de yanıtlar verdiler. Ne var ki, sağcılık ve gericilik, fazla zaman bırakmadı. Çıkan ‘‘İspanya Savaşı’’nda General Franco kazandı: Onun kurduğu faşizm, kadınların Cumhuriyet’te kamalarıyla ortaya çıkmıştır. 1920 Kazandıklarını ellerinden aldı ve onları sessizliğe mahkum etti. sım’ında, bir kararla, parasız tıbbi yoldan O mücadeleli yılardan, unutulmayan çok kadın hatırlanır, özelçocuk aldırma yasalaşacaktır. likle Dolores Ibarruri’nin saygınlığı ve cesareti ise hiç unutul1926’da çıkarılan yeni bir Aile Yasası, madı... 1918 tarihli yasadan daha liberaldir: Faşizm bahsi açıldığında, İkinci Dünya Savaşı’nda, kadın‘‘Kayıtlı’’ evliliklerin haklar ve ödevleri, ların faşizme karşı verdikleri direnişi hatırlamamak mümkün ‘‘özgür birlik’’ denilen ‘‘fiili’’ birleşmelere değil. Gerçek o dur ki, kadınların desteği olmasaydı, büyük de tanınır; her iksinden doğan çocuklar devletler, faşist işgaline asla son veremeyeceklerdi. Kadınlada ‘‘meşru’’ olarak kabul edilir. rın bu desteği de iki biçimde oldu: Kadınlar asıl orduya katıÖte yandan, boşanmalar kolaylaştırılarak savaştılar ya da gerillaların çarpışmalarında yerlerini allır: Bir eşin ötekine posta ile gönderdiği manın yanı sıra, savaşın üretimine kitle halinde omuz verdiyazılı bir kâğıt yeterli sayılır ve ‘‘kartposler. Sovyet Rusya’da, Yugoslavya’da, Bulgaristan’da, Polontalla boşanma’’ diye söylenir halk araya’da, Çekoslovkya’da... bütün Avrupa’da kadınlar, antifaşist sında. mücadeleye katılarak, kendi ülkelerinin onurunu kurtardılar. Kara ve yeşil faşizm Dünyamızın zengin sınıfının ve emeğin bunalımının şiddetlendiği bir ortamda, kadınların işi ‘‘küreselleşme’’ şarkılarının söylendiği bu ortamda ve dinci çevrelerden, İslamın radikal akımlarından gelen sahte çözümler de, kadınların ilerleyişine çelme takıyor. yanda, intelligentsia ve liberal burjuvazinin kadınlarının temsil ettiği bir azınlık; öte yanda, okuryazar olmayan köylü kadınlar kitlesi vardı ki, ailenin başındaki erkeğin otoritesine ve evlilik ve boşanma konularında Ortodoks kilisesinin mutlak vesayetine bağımlı idi. Alexandra Kollontay, Lenin ve Trotsky gibi aydın ve politikacıların, hızla bilincine vardıkları konu, kadın ve emekçiye verilecek haklardı. Bolşevikler iktidara gelir gelmez, işçi kadınlara bir dizi sosyal hak tanıdılar ve bu gerçek bir adımdı: Gün başına se kiz saat çalışma ve hastalık sigortası; gebelik süresince ve çocuğun ilk yılı için işini elinde tutmak; erkekler gibi kadınlara da eşit siyasal haklar, gerçek adımlardı. Ayrıca yeni yönetim, hemen arkadan, laik evlenmeyi getirecek; evlilikte ve ev mallarında kocanın sultası ortadan kaldırılacak; ve eşlerden birinin isteğiyle boşanmayı tanıyacaktır. Bu kararlarla alınan önlemler, 1918’de bir ‘‘Aile Yasası’’nda toplanacaktır. Zamanında tek devrimci yasa budur ve başta Alexandra Kollontay’ın çalış BOLŞEVİK REJİMİN İLK YILLARINDA, STALİN YÖNETİMİ, 1920’LERİN SONLARINDA İKTİDARA GELDİĞİNDE, KADINLAR BAKIMINDAN POLİTİKA, KÖKÜNDEN DEĞİŞTİRİLİR ‘Özgür birliktelik’ten cesaretlenen erkekler B ir bakıma aşırı hoşgörülü ve gevşek bu kararların sonuçları, gün gelir rejimin karşısına dikilir ve ‘‘özgür birlik’’ten cesaretlenen de, başta erkeklerin sorumsuz davranışlarıdır: 1926’da Leningrad’da, evliliğin ortalama süresi sekiz aydır, Narva’da, işçi mahalleleride de dört aydır; orada boşanmaların yüzde 70’i, erkeklerin tek yanlı kararlarının sonucudur ve çok kez dayanılan gerekçe de, eşinin gebeliğidir... Gebeliği önleme ve doğumlara gerçek bir düzenleme getirilmediğinden, çocuk düşürmelerin sayısı patlar: Leningrad’da 1924 ile 1934 arasında, 12 katına çıkar... Bolşevik rejimin ilk yıllarda, bir ölçüde‘‘ütopyacı’’ bir anlayışla kabul ettiği yasaların kötü sonuçlarının bilincine varan Stalin yönetmi, 1920’lerin sonlarında iktidara geldiğinde, kadınlar bakımından politika, kökünden değiştirilir. Genotsel de kaldırılır. Aslında, iç savaşın sona ermesinden (1921) sonra, iktidar, üretimi geliştirmeye karar vermişti; kadınların durumundan çok, verimlilik önemliydi. Bunun da etkisiyle, kadınların rejimin başında kazandıkları, yanından yöresinden kemirilmeye başlanmıştı; kadınlardan çok, aile öne çıkıyordu. Şimdi ise, iktidarın gözünde kadınların kurtuluşu, artık ailenin dışında ve ona karşı değil, ‘‘yeni sosyalist aile’’nin bağrında gerçekleşecektir; sosyal ve moral düzenin güvencesi odur ve kadın da, çalışmasıyla erkeğe eşit olacaktır. Öte yandan, Kafkasyalı bir erkek olarak ‘‘feminst’’ her tür fikirden tiksinen Stalin’in kendisi de, kadınlara, her şeyden önce, ekonominin yolunda gitmesi için gerekli işçiler ve geleceğin üreticilerini doğuran analar olarak bakıyordu. 30’lu yılların başından başlayarak hazırlanan bu muhafazakâr dönüşüm, 1936’da kesinleşir: Serbest ve parasız çocuk düşürme kaldırılır, boşanma daha da zorlaştırılır, nafaka zorlaştırılır; ve analar ululaştırılıp madalyalarla donatılır. Dönem, ilk planların dönemidir (19281932 ve 1933 1937) ve 40 milyon köylü kadın kolkhozcu olur; zahmetli bir iştir, ama asıl söylenmesi gereken, gelip çatan İkinci Dünya Savaşı’dır: Toplum, dörtte üçü erkek olmak üzere, 26 milyon kurban vererek savaştan çıkar. Yaraları sarmak ise ayrı bir çetin iş olur. Sovyetler Birliği’nde, kadınların ailede, çalışmada ve toplumda tuttukları önemli yerine karşın, erkeklerin ekonomide, politikada ve ailedeki üstünlüğünü sarsmamıştır; ve özellikle ev işlerinde kadınlar bağımlı durumdaydı. Ancak, kadın faşist ideolojide olduğu gibi, bir nesne duruma düşmedi: Belirttiğimiz bütün eksikliklere karşın, Sovyet kadınlarına eğitim yoluyla ve ücretli emeğiyle kazanarak iktisadi bağımsızlığın yolu açık tutuldu; kadınlar da siyasal, kültürel ve spor yaşamına özgürce katıldı ve başarılarının meyvelerini topladı. HAFTAYA: TÜRKİYE’NİN AÇTIĞI ÇIĞIR
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear