22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

18 GÜNCEL C haberlerin devamı 7 NİSAN 2006 CUMA İran’a müdahale... Baştarafı 1. Sayfada Bu arada İran’a askeri müdahalenin arka planında enerji hatları üzerindeki egemenlik hesapları olduğu da ortaya çıktı. Washington’ın, İran’daki nükleer merkezlerden çok, bu ülkedeki petrol nakil hatlarını vurmayı hedeflediği ileri sürüldü. İran’ın, Rusya ile birlikte BakuCeyhan hattını gereksizleştiren biri enerji politikası izlemesinin, ABD’nin saldırı planlarının gerçek nedeni olduğu iddia edildi. RUSYA VE İRAN DEVRE DIŞI 19942002 yılları arasında iki dönem PDS milletvekili olarak Alman parlamentosunda da bulunan yazarƒ araştırmacı Winfried Wolf, Amerikan müdahalesinin asıl amacının İran’daki ucuz enerji hattını devreden çıkarmak olduğunu belirtti. Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan sosyalist politikacı, İran’la karşılaştırıldığında zaten pahalıya mal olan Baku Ceyhan hattından petrol naklinin de pahalıya çıkacağını, o nedenle Bush yönetiminin öncelikle bu hattı vurmak zorunda kalacağını savundu. Winfried Wolf, 11 Eylül’den çok önce, daha 2000 yılında, ABD Temsilciler Meclisi Asya ve Pasifik Alt Komisyonu toplantılarında konunun tartışıldığını, bunların tutanaklardan da rahatça izlenebileceğini belirterek, burada özellikle Orta Asya’da ortaya çıkan yeni ülkelerin büyük petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip olduğunun vurgulandığına işaret etti. Kitap ve makaleleri Türkçe dahil birçok dile çevrilen Alman araştırmacı, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’ın Rusya’dan bağımsızlığının ve Batı’ya olan bağımlılığının güçlendirilmesi için Washington’un büyük çaba harcadığını kaydederken, ‘‘ABD’nin hedefi, bölgedeki petrol ve doğalgaz nakil hatları üzerindeki Rus tekelinin kırılması, İran’dan geçmeyen bir DoğuBatı petrol hattının işletmeye açılması, enerji üreticilerinin sayısını arttırarak Batı’ya enerji ikmalinin garantilenmesiydi. ABD, öncelikle bölge üzerinde tek bir ülkenin denetim kurmasını engellemek istiyor’’ dedi. ABD, ASLINDA BAKUCEYHAN’I ‘KORUYOR’ 11 Eylül öncesi saptanan bütün bu hedeflere ulaşıldığını ve bölgedeki yeni ülkelerin küçük enerji merkezleri halinde bağımsızlıklarının yanı sıra Batı’ya bağlanmalarının sistematik olarak desteklendiğini kaydeden Winfried Wolf, Amerikan üslerinin yardımıyla bölgedeki enerji hatları üzerindeki Rus tekelinin, çok pahalıya mal olan BakuCeyhan hattı üzerinden kırıldığını hatırlattı. Wolf, şu değerlendirmeyi yaptı: ‘‘BakuTiflisCeyhan petrol hattı ile dünyanın en önemli petrol alanı konumundaki Hazar Denizi’nden gelen petrol, Rus ve İran topraklarına girmeksizin, Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye üzerinden doğrudan Batı’ya aktarılabiliyor. Sonuçta, ‘bu bölgedeki tek bir ülkenin denetim kurmasının’ engellenmesi gerekiyordu. İran, hem dünyanın en önemli petrol bölgesi olan İran Körfezi’nde, hem de dünyanın ikinci en önemli petrol bölgesi Hazar Denizi’nde var olan bir ülkedir. Tahran hükümeti, ABD’nin 2000’de koyduğu o hedeflerin altını bir ‘SwapSystem’ üzerinden oymaya çalışıyordu.’’ Bazı çevrelerde ‘‘Cross Project’’ olarak da adlandırılan ve Hazar Denizi kıyısındaki Neka ile TahranTebriz arasında petrol hattının açılmasıyla gündeme giren bu sistemin, dünya pazarlarına 1700 kilometrelik BakuCeyhan hattından çok daha ucuza petrol temin edebildiğini ileri süren Winfried Wolf’a göre, Washington, Türkiye’deki bu yatırımın gereksizleştirilmesine karşı bir müdahale hedefliyor. Wolf, şu saptamalarda bulundu: ‘‘İran’a karşı savaş durumunda, gerçi Amerikan savaş uçakları İran atom teknolojisinin muhtemel merkezlerini vuracaktır. Ama bu jetler, öncelikle İran’daki petrol nakil hatlarını imha edeceklerdir.’’ GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK Mücadeleye İvme Kazandırmak... Büyümüşüz Haberimiz Yok! AKP iktidarı rakamların dengesini de bozdu. Önceki hükümetlerin hiçbiri, ne olursa olsun, ekonomik göstergelerle böylesine büyük ölçekte oynamayı denemediler. AKP’nin her alanda olduğu gibi, bu alandaki cesaretini kutluyoruz. Rakamları tespih taneleri gibi ipe dizen arkadaşlar, hangi konuda nasıl bir sonuç istiyorlarsa, sonuç hanesine onu yazıyorlar. Geçen hafta 3 önemli rakam açıklandı: İşsizlik oranı, büyüme hızı ve kişi başına düşen gelir. Bu rakamlarda hem çarpıtma hem de gizleme var. İşsizlikten başlayalım. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) rakamlarına göre, 2 milyon 702 bin kişi işsiz. Oran, yüzde 11.2. AKP iktidara geldiğinde yüzde 10.2’ydi. Özellikle son dönemde bir kesim daha büyüyor: İş bulma umudunu yitirdiği için iş aramayan işsizler. Bunların sayısı da 2 milyon 12 bin. Tüm rakamlar toplandığında 4 milyon 714 bine, oran da yüzde 18.1’e çıkıyor. Çalışma yaşamına katılabilecek ama, katılmayan kişiler de eklendiğinde rakam daha da yükseliyor. Ne var ki, salt iş arayanlar öne çıkarılarak rakamın çok da yükselmediği mesajı verilmeye çalışılıyor. ??? En güzel rakam ise kalkınma üzerine. Biz Güneydoğu’dan gelen kalkışma haberleriyle uğraşırken bir de baktık ki Ankara kalkınmış. Ekonomi rakamları geleneksel olarak 3’er aylık dilimler halinde açıklanıyor. Yılın sonunda da tüm 3 aylar birleştiriliyor, toplam rakam bulunuyor. Devlet Planlama Teşkilatı’ndan Hazine Müşteşarlığı’na kadar pek çok kurum 2005 yılında yüzde 55.5 arasında büyümenin gerçekleştiği görüşündeydi. Bu rakamları olsa olsa diye değil, tüm dilimleri toplayarak bulmuşlardı. TÜİK ise kimsenin akıl edemediği bir buluşla büyümeyi yüzde 7.6’ya çıkardı. TÜİK’e göre, inşaat ve tarım sektörü çok büyümüş ve böylece bir dekora, affedersiniz rekora daha imza atılmıştı. Durumu özetleyelim: 2005’in ilk çeyreğinde tarımın büyümediği ilan edildi. Kocaman bir sıfır konuldu. Geçen hafta anlaşıldı ki, o çeyrekte tarım yüzde 4.3 büyümüş. İkinci çeyrekte tarımın sadece yüzde 0.1 büyüdüğü duyuruldu. Geçen hafta bu dilimdeki büyüme yüzde 8. 2’ye çıktı. Üçüncü çeyrekteki büyüme yüzde 6.4 açıklanmıştı. Geçen hafta 7.5’e çıktı. Bütün dilimler yeniden toplandı ve tarımın gücüyle büyüme hızı iki puan birden fırladı. Rakamlar çeyrek çeyrek yazıldı, duble duble toplandı. Biz ağaçlara bakıp meyvenin dalında kaldığını sanıyorduk. Meğer ağaçlara değil, rakamlara bakmak gerekiyormuş. Demek ki yılın başında rakamları ektiler, ilk çeyrekte haklı olarak az büyüdü. Yılın sonuna doğru iyice serpilip geliştiler, geçen hafta da hasat yapıldı. Bundan sonra ürünün bereketli olsun köylü kardeş yerine şunu söylemek gerekecek: Rakamın bereketli olsun bürokrat kardeş! ??? Son olarak kişi başına düşen ulusal gelire gelelim. Rakamlar burada da çok güzel. 2004’te 4 bin 172 dolar iken 2005’te 5 bin 8 dolara çıkmış. Rakamın gelir yanı güzel de, borç yanına bakınca insanın rakamı boğazında kalıyor. AKP iktidarı döneminde kişi başına düşen borç 2 bin dolardan 3 bin 600 dolara çıktı. 250 milyar doları aşan borç stokumuz nüfusa bölündüğünde ortaya bu rakam çıkıyor. Tüm bu rakamlardan sonra ne diyelim? Ölmüşüz ağlayanımız yok... Büyümüşüz anlayanımız yok... H içbir parti parlamentoda temsil edilmeyenlerin de katılacağı bir toplantıda Kürt sorununun ulusal ve uluslararası ölçekte temel amaçlarını, düşlediği hedefleri, alınması gereken önlemleri tartışmayı önermiyor. Muhalefetin eleştirilerini, ne yazık ki başarılarını örtmeye yönelik gündem değiştirme çabası veya rant sevdası diye gören mantık fukarası bir iktidarla bir soruna ulusallık kazandırmak da olanaksız. Cumhurbaşkanı bütün partileri bir araya getirecek bir zirve düzenlemeye girişse; dar açılı ve Doğu kafalı iktidarın sözcü ve önderleri ulustan aldıkları vekâletle ülkeyi yönettiklerini öne sürerek böyle bir toplantıya soğuk baktıklarını öne sürecekler ve sonuçta: Toplumda her geçen gün derinleşmekte olan KürtTürk ayrımının, hatta düşmanlığının daha ileri aşamalara atlaması sürpriz olmayacaktır. ??? Bu topraklardaaa birlikteee yaşamakkk falan... Geçmişte kaldı. Bu ve benzeri nutuklar kısa, orta ve uzun vadeli planın önsözü. Kısa vadeyi geçtiler, orta vadede anayasal kimi haklardan yararlanmanın peşinde göründüler, görünüyorlar. PKK’yi terör örgütü diye adlandırmak ne demek? Örgütü kurtuluş, özgürlük savaşının asker kolu olarak gördüklerini artık saklamıyorlar. Bu kafada olanlar üstelik legal partiler kurarak bölünmeye hukuksal, ulusal ve uluslararası harç koymaya çalışıyor. İstanbul’da masum üç kadının ölümüne neden olan saldırıyı güya onaylamıyorlar; ama, bu eylemi yapan örgütün adını kullanmıyor, suçlamıyorlar. Şimdi de içlerinden biri eski bir milletvekili, devletle güya terörün nasıl engelleneceğini konuşmak istediklerini, ne ki kabul görmediklerini öne sürebiliyor. Birkaç kez yazdık. Yeri geldi bir kez daha anımsatalım. 9’uncu Demirel, soyadı Türk olan Kürt Ahmet Bey’le arkadaşlarını Çankaya’da kabulünde, ‘‘PKK’nin terör örgütü olduğunu ilan etmelerinin’’ sorunun çözümünde temel kural olacağını söyledi. Bunlar PKK’nin terör örgütü olduğunu söyleyemediler. Bu kafa değişmez. Bugün aynı noktadalar. Hatta bir adım önde. PKK bağımsızlık savaşçısı gerilla, baş katil Apo ise ulusal kahraman! ??? Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, Terörle Mücadele Yasası’nı (TMY) Meclis’e göndereceklerini söylerken aylardır bu konudaki ihmalin nedenlerini örtmek için hayli çaba harcadı. Yazmaz söylemez bizim medya; TMY geçen aylarda AKP Genel Merkezi’nin inceleyip onayına bırakıldı ve her nedense AKP Genel Merkezi kendi hükümetinin hazırladığı TMY’yi gereksiz gördü, aylarca önce tozlansın diye dolaba kaldırdı. CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç; başkentte kimin ne ve nerede olduğunu bilenler için hayli ilginç gelen bir değinmede bulundu, dedi ki: ‘‘Yaptığımız tüm uyarılara, sağduyulu tüm kesimlerin değerlendirmelerine rağmen ‘üç beş önkoşullu danışmanın’ yön verdiği Başbakan... bu tutumunun bölgedeki terör olaylarını ve bölücülüğü hızla tırmandıracağını fark etmemiş ve gaflet içine düşmüştür.’’ Öyleyse, Başbakan’ı gaflet içine düşüren ‘‘...üç beş önkoşullu danışmanı...’’ açığa çıkarmak gerekmiyor mu? Altaylı da yazdı, CHP Grup Başkanvekili’nin önkoşullu (Kürtçü demeden) üç beş kişi diye tarif ettiği grup AKP merkezinde ya da Başbakan’ın çoook yakınındaysa... ve bunlar Kürt ve Kürtçü eğilimleriyle örneğin TMY’nin aylarca rafa kaldırılmasını sağlayarak Başbakan’ı gaflete tabii Türkiye’yi terörle mücadele edemez duruma düşürdülerse: Haluk Koç’a bölücülükle mücadeleye ivme kazandıracak tarihsel bir görev düşüyor: Bu kişileri isimleriyle açıklamak! O zaman çok şey değişecek, gizli kapaklı amaçları gizleyen çok maskeler inecek... Gül: PKK ölüm istiyor Baştarafı 1. Sayfada Gül, iki hafta süren tedavisinin ardından Dışişleri Konutu’nda ulusal gazetelerin Ankara temsilcileri ile kahvaltılı sohbet toplantısı düzenledi. Gazetecilerin Gül’e yönelttiği sorular ve yanıtlar şöyle: Sağlığınız nasıl? İyileşiyorum. Bu dışişleri bakanlarının belki de doğal hastalığı. Tedavi süresi nasıl geçti, eşiniz refakat etmiş... Ziyaretçiler askeri hastanede olduğunuz için sınırlı olmuş olsa gerek... İyi bir tedavi dönemi oldu. Bir hafta hiç telefon kullanmamamı istediler. İyi de oldu. Kafamızı dinledik. Hastaneden Türkiye nasıl görünüyor? Güçlü bir ülke. Bakın son yatırım haberi; Yunanlılar Türkiye’de banka satın alırken 100 kez düşünmüştür. Ekonomi iyi yolda. Belki bazı ince ayarlar şart ama 4 yıl üst üste kalkındığımız dönem geçmişite de çok az. Ama işsizlik de rekora gidiyor... Sanayicinin rekabete dayalı çalıştığı döneme, bu döneme denk geldi. 500 kişiyle yapılanı 300 kişiyle yapıyorlar. Bundan sonraki yatırımlar, işsizliği azaltıcı olacak. ‘OYUNA GELMEMEMİZ GEREKİYOR’ AKP iktidara geldiğinde terör bitmişti. Şimdi artıyor. Hükümetin önlem almada zorlandığı yorumları var. Ne diyorsunuz? Kimse PKK bitti, yok oldu dememişti. Minimalize edilmişti. Burada terör örgütünün oyununa gelmemek gerekiyor. Onlar istikrarsızlık istiyor, demokratikleşme adımlarının durmasını istiyor. 23 kanalın Kürtçe yayına başladığı dönemde bunu yapıyorlar. Bu durumda OHAL ve benzeri önlemler düşünmüyorsunuz? Evet, o tür önlemlerin çözüm olduğu görüşünde değiliz. Gerekirse polisle, jandarmayla terörün üstüne gideriz. Ama demokratik açılımlardan vazgeçmeyeceğiz. Polisin yetkilerinin az olduğundan söz ediliyor. Müdahale etmemesi buna bağlanıyor. Sorun mu var? Polisin kendine göre yöntemi var. Sorun yok. Terör örgütü istiyor ki, müdahale edilsin, ölenler olsun. Son ölümlerin çoğu bu planın sonucu. Ölümlere terör örgütü neden oldu diyorsunuz... Evet. Raporlar var. Sadece bir çocukta gaz sonucu ölüm şüphesi var. Ötekilerde durum, aktardığım gibi. Fransa’da olaylar oluyor ölen yok, bizde var. Neden? Fransa ile karıştırmayın. Orada sosyal bir durum var. Bizde devlete karşı hareket eden bir terör örgütü var. Başbakan Kürt sorunu dedi. Arkasından bu olaylar geldi. Sizce sorunun adı ne? Buna terminolojik bir ad takmaya gerek yok. Ben demokratik adımlarla terör örgütünün tecrit edileceğini düşünüyorum. Burada ince bir çizgi var. Bu sizin için de geçerli. Terör örgütünün propagandasını yapar duruma düşmemek gerekiyor. Güneydoğu’da halk sağlam durdu. Çoğunluk örgütün arkasından gitmedi. AB yasaları terörü arttırdı yorumu var. Katılıyor musunuz? Hayır. Biz geldiğimizde de terör tam olarak bitmemişti. Bu konu aslında İçişleri Bakanı’nın konusu. Sorduğunuz için görüşlerimi açıklıyorum. DTP’nin, belediye başkanlarının tavrını nasıl buluyorsunuz? Ahmet Türk’ün Başbakan’la görüşme talebini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bazı belediye başkanları, yapmamaları gerekeni yapmıştır. DTP, Türkiye yasalarına göre kurulmuş bir partidir. Gerekirse görüşülür. Bu muhatap almak anlamında değildir. Belki yarın Meclis’e girecekler, koalisyon ortağı olacaklar... Ancak randevu talebi yok. Seçim barajını düşürmeyi düşünüyor musunuz? Hayır. Gönlümden düşürmek geçer ama Türkiye’nin istikrara ihtiyacı var. Terörle mücadelede müttefikler bizi yalnız mı bırakıyor? Öncelikle kendi gücümüze güvenmemiz lazım. Taviz vermeden mücadele edeceğiz. Jandarma’nın fişleme çalışmalarını nasıl buluyorsunuz? Bir açıklama yapıldı. Hata varsa düzeltilir. Terörle silah silaha mücadele edenlerin moralini sağlam tutmak gerek. Bu basın dahil herkesin görevi. Roj TV yayını devam edecek mi? Danimarka’nın bu kez farklı hareket edeceğini düşünüyorum. BM Terörle Mücadele Komisyonu Dönem Başkanı. Hem o işi yapacaksın hem bu yayını destekleyeceksin, olmaz. Terörle Mücadele Yasası’nın yeniden gündeme geleceği açıklandı. İçeriği nedir? Gözaltı sürelerinde uzatma ve benzer radikal bir değişiklik yok. Yeni bir yasa yok. Önceki çalışma söz konusu. ‘ENERJİ POLİTİKASI ŞART’ Hükümet nükleer enerjide kararlı mı? Bu teknolojiyi edinmemiz lazım. Baradey bana, Türkiye’nin en az 5 tane reaktöre ihtiyacı olduğunu söylemişti. Kalkınmamız için enerji politikası şart. Karşı çıkışlar siyasi. Merkez Bankası’nın başkanıyla ilgili bakanlara boş kararname imzalatıldı deniyor, doğru mu? Boş kararname olmaz. Sorun görmüyorum. Vekâleten yönetim asil gibidir. Cumhurbaşkanı takdirini kullandı. Demirel başbakan iken Anayasa Mahkemesi’nin benzer konularda kararı var. Onları deşmek istemiyoruz. Banka ne kadar vekâleten yönetilecek? Süresi yok. Geçmişte 1.5 yıl vekâleten yönetildiği oldu. Türkiye iyi yolda. Önümüzdeki günlerde yeni demokratikleşme dalgası gelecek. Nedir? Anayasa mı değişiyor? Hayır o şekilde değil. Hepiniz seveceksiniz. Af mı geliyor, Güneydoğu’yla mı ilgili? Hayır öyle bakmayın. Yunanistan Dışişleri Bakanı Türk dostu diye tanıtıldı ama açıklamaları sert, ne diyorsunuz? Bakın Yunanistan, Türkiye’de banka alıyor. İlişkilere öyle bakıyor. Yunanistan’la ilişkilerde çözülmüş bir sorun var mı? Kıbrıs, Ege, Batı Trakya?... Çözüme katkıda bulunmaya çalışıyoruz. ANKARA’DA DİPLOMATLARLA İRAN ZİRVESİ YAPILACAK BOP’ta ABD’nin yanındayız demiştiniz. İran konusu da ısınıyor. Türkiye nerede duruyor? Biz BOP’u, çevremizdeki ülkelerin, ilgi duyduğumuz insanların demotratik ortamda yaşaması olarak algılıyoruz. Bu bakımdan onu söylemiştim. Büyük Ortadoğu Projesi açıklanmadan önce de ben bu görüşteydim ve görüşümü o ülkelere gittiğimde yüzlerine söyledim. İran konusu çok ciddi. Diplomatik yolla çözüm arzu ediyoruz. Irak krizi sırasında Ankara’da bulunan, bugün dışarıda görev yapan tüm diplomatlarımızı Ankara’ya çağırdık. Durumu masaya yatıracağız. İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ile yüzde yüz işbirliği yapması gerekiyor. En küçük bir şüphe bile kabul edilemez görünüyor. Irak krizi öncesi Saddam yönetimine mesaj gönderip, günah bizden gitti demiştiniz. Şimdi ona yakın bir durum var mı? O noktada değil. İran, Irak değil. Taha Yasin Ramazan’a son mesajı verirken, büyük devletler bir girdi mi, çıkmaz, dikkat edin demiştim. O Irak ordusunun gücünden söz etmişti. Hayal görüyordu. Ahmedinejad’ın da hayal gücü yüksek değil mi? ABD’ye kafa tutuyor, İsrail silinmeli diyor... İran, Irak’tan çok farklı. Ben İran diplomasisinin bu işi başaracağına inanıyorum. Tabii biz de her olasılığa göre hazırlık yapıyoruz. Durumu inceliyoruz. Türkiye’nin öteden beri izlediği politika, etrafında nükleer silahların olmamasıdır. Bunu herkesten istiyoruz. Bu kesin. Polise ‘vurma’ yetkisi geliyor FIRAT KOZOK ANKARA Diyarbakır’daki terörist cenazeleriyle başlayan ve ülke geneline yayılan olayların ardından Terörle Mücadele Yasa Tasarısı yeniden gündemde. Önümüzdeki hafta TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi beklenen tasarıyla polisin yetkileri genişleyecek. Bu hafta içerisinde ilgili bakan ve bürokratların katılımıyla yapılacak toplantılar sonucunda netleştirilecek taslağa son şekli önümüzdeki haftaki Bakanlar Kurulu’nda verilecek. Edinilen bilgilere göre taslağa özellikle terörün finansmanı, destekçileri ve tanımı konusunda önemli düzenlemeler eklenecek. Bu çerçevede, terör eylemlerinde kullanılan para ‘‘kara para’’ kapsamına alınacak ve finansörlere ağır hapis cezaları verilecek. Terör eylemlerine destek olan dernek, vakıf, siyasi parti ve meslek örgütlerine de ağır yaptırımlar getirilecek. Bu suçlar basın ve yayın yoluyla işlenirse verilecek cezalar da yarı oranında arttırılacak. Tasarıyla son olarak İstanbul’daki olaylar sırasında 3 kadının yanarak ölmesine neden olan molotofkokteyline de ciddi yaptırımlar getirilecek. Mevcut düzenlemede, hafif yaptırım cezaları olan molotofkokteyli üretme ve atma eylemlerine katılanlara ağır cezalar verilecek. Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılacak. Tasarıyla terörün tanımı da değişecek. Mevcut terör tanımına bir paragraf eklenerek Avrupa Konseyi’ne paralel bir terör tanımı getirilecek. Mevcut yasada terör şöyle tanımlanıyor: ‘‘Terör, baskı, cebir ve şiddet, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, anayasada belirtilen cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzenini değiştirmek, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk devletinin ve cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığını bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü eylemlerdir.’’
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear