Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 TURQUALITY PROJESİ ÇERÇEVESİNDE YEDİ ŞİRKETİN ÜRÜNLERİ JAPONYA’NIN EN YÜKSEK CİROLU MAĞAZASINDA C ekonomi İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER EKİM CUMA Türk markaları Tokyo’da İlk somut adım atıldı Pusulasız deme geliyor.. ??? Pusulasız, yıldızların yol göstermediği bir havada, ABD, AB medyasından bize kadar yansıyan haberlere bakıyorum.. Her kafadan bir başka ses çıkıyor. İlişkilendirilmiş gazetecilerin, medya tekellerinin egemenliğinde elbette çıkan kakofonik sesler arasında doğruları görmek, algılamak çok zor. Ama dünya deviniminin, değişiminin çok hızlı, iletişimin çok güçlü olduğu bir süreçte, gerçekler saklanamıyor. Kendiliğinden denebilecek gelişmelerle, yalanlarla kurulmuş tuzaklar yıkılıveriyor... ABD’nin 11 Eylül’ü kullanarak, güvenlik, terörü yok etme, demokrasiyi getirme gerekçeli işgallerinin kirli yüzü o kadar kısa sürede, o kadar çarpıcı olarak ortaya çıktı ki.. En önemlisi emperyal çıkarların egemen olduğu çarklarda çıkar dengeleri öylesine hızlı değişiyor, kendi iç çelişkileri içinde öylesine hızlı ittifak dengeleri, amaçlarda değişim yaşanıyor ki... Emperyal güçler Asya’da, en çok da Ortadoğu’da radikal İslamı, yeşil kuşağı yaratabilmek için kim bilir ne kadar çok paralar harcayıp gizli örgütlerini çalıştırdılar. Gelin görün ki bugün kendi yarattıkları canavarlarla başları iyice belada. Kendi toplumlarını kolay yönlendirmek üzere bu canavarlarla korkutmak gibi bir stratejileri de söz konusu. Yine de kontrol elden kayıveriyor, bedeli çok ağır oluyor. Bence son Kuzey Kore olayı tipik örneklerden biri; siz nasıl okudunuz bilmiyorum ama bana öyle geliyor ki.. ambargo, açlıkla boğuşan, sıkı bir diktatörlükle ayakta kalmaya çalışan Kuzey Kore’nin, ABD, emperyal güçlere meydan okuma gibi görünen, nükleer deneme çıkışı bir tür pazarlık kartı gösterme. Vazgeçme karşılığı bir şeyler koparmaya çalışacak. ABD’nin hiçbir çıkarı, getirisi olmayan Kuzey Kore’ye savaş açma isteksizliğinden yararlanmaya bakıyor. Fransa’nın şu aşamada Türkiye’den çok, AB’nin geleceğine zarar verecek meclis kararı elbet AB’nin bütün içindeki gelişmelerden soyut değil. AB’de ekonomik durgunluk, sosyal devletten geriye gidiş, ötekiler ayrımcılığı, ırklar ve dinler ekseninde kamufle edilmeye çalışılan tekelci emperyalizmin iç krizleri, dengeler, güçler savaşlarının sonuçları.. Bizim için yaşamsal boyut, kendi gemimizin batmamasını sağlama yolunda rotayı bulmak.. Bu ülkenin toplumsal birikimi, tarihten deneyimleri, Cumhuriyet kazanımları.. ile toplumsal reflekslerinin yeterli olabileceğine hiç kuşkum yok. S Y HASAN ERİŞ TOKYO Üç yıl önce oluşturulan ve bugüne kadar 7 milyon dolar harcama yapılan Turquality projesi, ilk somut meyvesini Japonya’da verdi. Moskova’da sadece tanıtım ile sınırlı kalan Turquality projesi, başkent Tokyo’da bu kez Türk markalarının mağazalarda yer alıp müşteriye direkt ulaşmasında köprü görevi üstlendi. Japonya’nın dünyaca ünlü mağazalar zinciri Takashimaya’da Damat/Tween, Derri, Machka, Network, Mavi Jean, Pasha Deri ve İnci’den oluşan yedi Türk markası, iki hafta boyunca yer alacak. Markalar, daha sonra satışlarına göre Takashimaya’da sürekli yer bulma şansı elde edebilecek. Turquality ile Türk firmaları Japonlarla buluşma atağına geçerken eşzamanlı olarak Tokyo’da Türk Moda Fuarı da açıldı. İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği’nin (İTKİB) düzenlediği, Japonya’ya özgü fuar sistemine göre Akasaka Oteli’nin iki katında yapılan organizasyonu, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen açtı. Fuara, hazır giyim, deri ve ayakkabı sektörünü temsil eden 39 firma katıldı. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, Ameri T akashimaya’da Damat/Tween, Derri, Machka, Network, Mavi Jean, Pasha Deri ve İnci’den oluşan yedi Türk markası, iki hafta boyunca yer alacak. Markalar, daha sonra satışlarına göre Takashimaya’da sürekli yer bulma şansı elde edebilecek. ka Birleşik Devletleri ve Japonya gibi önemli pazarlarda bugüne kadar iş yapılamadığını söyleyerek “Japonya’nın hazır giyimde 70 milyar dolara varan ithalatı olduğuna” dikkat çekti. Turquality destekli yedi Türk markasının bulunduğu Takashimaya’nın dünyadaki cirosu 40 milyar dolar düzeyinde bulunuyor. Paris, Londra, New York, Singapur gibi önemli şehirlerde yer alan Takashimaya’nın Türk markalarının bulunduğu merkez mağazasının yıllık cirosu ise 8 milyar dolar. Türk markalarının standı, dünyanın en ünlü markalarından Hermes ve Louis Vuitton mağazalarının arasında yer alıyor. Türk markalarının Takashimaya’nın dış cephesinde de vitrini bulunuyor. Vitrinin bulunduğu caddeden günde 3 milyon kişinin geçtiği belirtiliyor. Vitrinde, DamatTween, Network ve Machka kreasyonları sergileniyor. Türk hazır giyim ve tekstilcilerinin kendilerini dünyanın farklı perakende pazarlarında göstermeleri ve bu pazarlarda yer bulmaları amacıyla yapılan söz konusu çalışma kapsamında Turquality/Marka destekli programda yer alan Damat&Tween, Derri, İnci, Machka, Mavi, Network ve Vivaveneto marklı ürünler, Turquality tasarımcıları Hü ıllık toplam 35 milyon dolar bütçeye sahip proje markaların tanıtımı ilk olarak Moskova’da yapıldı. Ancak altyapı eksikliğinden dolayı istenilen verimin alınamadığı Turquality projesinde Tokyo gelişmesi ilk somut adım olarak değerlendirildi. İlk olarak 15 marka ve üç modacıya destek sağlanması planlanan projede, geliştirilen son strateji doğrultusunda oluşturulan havuzda şu anda 64 marka bulunuyor. Takashimaya’da bu markalar arasından sadece yedi tanesi yer aldı. Bu arada İTKİB’in Japonya çıkarması, Tokyo yolunda 10 bin fitte Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in doğum günü kutlaması ile başladı. Kutlamaya, TİM Başkanı Oğuz Satıcı, İTKİB Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, Birleşmiş Markalar Derneği Başkanı Ali Murad Kızıltaş ve CNR Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ceyda Erem gibi iş dünyasından isimler katıldı. Geziye katılan Ahmet Mete Işıkara’nın tekstilden çok binalarla ilgilendi. Işıkara, yangın talimatları olmasına karşı deprem talimatı olmamasına vurgu yaparak “Japonlar depremi bitirmiş, darısı başımıza” dedi. seyin Çağlayan, Dice Kayek ve Atıl Kutoğlu imzalı ürünler ile Hakan Yıldırım, Arzu Kaprol, Özlem Süer’in eserleri yer alıyor. Turquality kapsamında firmaları rehabilite etmek için üst düzey yöneticiler Koç ve Sabancı üniversitelerinde yönetim bilimi konusunda eğitim görüyor. İlk 60 kişilik ekip sertifikalarını aldı. Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracat Genel Müdür Yardımcısı Ziya Altunyaldız, “Firmaların marka olmasının önünü açacak donanıma sahip. Bu kişiler, devletin dilini de anlayan insanlar. Turquality devlet destekli ajanlarla markalar yaratacak” dedi. Fransa Voltaire’i bile unuttu Yasa teklifinin senatoya götürülmeyeceğine inandığını belirten Güler Sabancı, “Ne acıdır ki bugün kendisini demokrasinin beşiği olarak niteleyen Voltaire’in Fransa’sında iç siyasi çekişmeler, demokrasinin özünü derinden zedeliyor” dedi. Ekonomi Servisi Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Fransa’da sözde Ermeni soykırımıyla ilgili yasa teklifinin Fransa meclisinde kabul edilse bile hükümet tarafından senatoya götürülmeyeceğine inandığını bildirdi. Sabancı, Fransa parlamentosunda sözde Ermeni soykırımının inkârını suç sayan yasa teklifinin bugün görüşülmesine ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, bu teklifin antidemokratik ve haksız olduğunu, dolayısıyla herkeste büyük bir tepki yarattığını vurguladı. Ünlü Fransız düşünürü Voltaire’in “Düşüncelerinize katılmıyorum, ancak onları söyleme özgürlüğünüzü savunmak için ölmeye hazırım’’ sözünü hatırlatan Sabancı, şunları kaydetti: “Ne acıdır ki bugün kendisini demokrasinin beşiği olarak niteleyen Voltaire’in Fransa’sında iç siyasi çekişmeler, demokrasinin özü sayılan bu anlayışı derinden zedelemektedir. Şunun altını çizmek isterim ki Fransa gibi bir ülkede iç siyasi çıkarların ifade özgürlüğünü kısıtlayarak demokrasiye ve tarihe müdahale ederek bilimselliğe verdiği zararı insanlık tarihi unutmayacaktır. Bu yasa teklifinin, Fransa meclisinde kısa vadeli politik çıkarlar ve çekişmelerden dolayı kabul edilse bile hükümet tarafından senatoya götürülmeyeceğine inanıyorum.’’ Fransa “sözde Ermeni soykırımının inkârını suç sayan’’ yasa teklifiyle ilgili olarak Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Yönetim Kurulu Başkanı Aynur Bektaş ise “Bu yasadan sonra Fransa ile ticari ilişkiler devam edecektir, bu karşılıklı bir menfaat. Ama ticari bir ambargo, boykot uygulanırsa bundan Fransa Türkiye’den daha fazla zarar görecektir’’ dedi. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Derviş Günday, “Sözde Ermeni soykırımının inkârını suç sayan bu yasa teklifi, ‘özgürlükler ülkesiyim’ diyen Fransa’nın elinde patlar’’ dedi. Yasanın çıkmasını önlemek amacıyla Fransa Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu’na bir mektup yazarak parlamentoya baskı yapmalarını istediğini belirten Günday, yasanın çıkması halinde 20 milyonluk bir aile olan esnaf teşkilatı olarak her türlü Fransız ürünün boykot edeceklerini bildirdi. adece ülkemiz için değil, dünyadaki tüm gelişmeler için pusulaların çalışmadığı bir tarihsel süreç içindeyiz. Pusulasız kalan gemilerde kaptanlar, hava elverişli ise yıldızlara bakıp yollarını bulmaya çalışırlar. Yol gösterici yıldızlar da olmayınca, her şey kaptanın deneyimine, sağduyusuna kalmıştır... Tabii pusulaların bozulmuş olması saptamasını, insan haklarının evrensel değerleri, demokrasi ilkeleri anlamında söylüyorum. Yoksa küreselleşen dünyada, vahşi kapitalizmin, emperyal ideolojinin çıkarları, kuralsızlığın işlerliği anlamında değil. Acımasız çıkar refleksleri ile güdülenen bir gidiş geçerli. Aslına bakarsak bugünün emperyal güçleri, zengin kuzeyin egemenleri, dengeleri adına bile bu pusulasız gidişin, uzun dönemde zararla çıkışı olacak.. Afganistan, Irak işgallerinin emperyal güçlere, ABD, AB ülkelerine yarardan çok zarar getirdiği, kendi ülkelerinde ve kamuoylarında somut verilerle tartışılmakta... Bizim özelimizde, onurumuzu yaralayan, canımızı çok yakan, haksız yargılamanın, Fransız Meclisi’nin kararının, aslında AB’nin demokratik yüzü, kimliği, ilkeleri, Kopenhag kriterleri.. uygarlık değerleri anlamında nesi varsa, hepsine çok zarar verdiği, uzun süreçte kendileri için işin içinden çıkamayacakları bir tablo yarattığı da ortada... ??? Bizim sorunumuz, pusulası bozuk siyasi iktidarımızla, sorumluluk algılaması olmayan kaptanla kadrosunun elinde gemimizin çarpmadan nasıl yol alabileceği... Ülke içindeki meşru olmayan konumunu, ABD, AB’ye ödün vererek, onlardan icazet alarak kurtarmaya çalışan bir iktidar erki ile karşı karşıyayız. Şu işe bakın ki, Başbakanlığı onanmadan, tezkere ödünlü besbelli Beyaz Saray’da kırmızı halıyla karşılanmış Başbakan, tezkereyi çıkaramıyor.. AB’ye ödün üstüne ödün verilerek görüşmeler başlatılabilmişken, AB’den Kopenhag kriterleri, üyelik ölçüleri ile uzaktan yakından ilişkisi olmayan, Kıbrıs’la başlayan, Ermeni soykırımının onanmasına uzanan dayatmaların, hakaret içeren, özel statü içeren dayatmaların, siyasi açıklama ve kararların ardı arkası kesilmiyor... Hükümet yeniden ilişkileri düzeltme aşamasında ABD’nin BOP’una onay veriyor, aynı tarihlerde önce PKK terör eylemleri tırmanışa geçiyor, Lübnan işgali yaşanıyor, Irak’taki gelişmeler bir paket halinde tümden Türkiye’nin çıkarlarına, kırmızı çizgilerine aykırı hamleler olarak gün Avrupa’nın ekonomi forumlarında da ‘İslam’ tartışmaları sürüyor ÇAĞLA SORGUN KÖLN – Avrupa Birliği bünyesindeki din ve azınlıklar sorunlarına bakışın, yaşlı kıtada birikmiş sorunlara yönelik değerlendirmelerle birlikte değişim geçirdiği, bir kez daha vurgulandı. ABTTF Başkanı Halit Habipoğlu, Avrupa’nın din ve azınlıklar perspektifinin sürekli sorunların çözümüne yönelik olarak değiştiğinin 7. Kuzey Güney Avrupa Ekonomik Forumu’nda da dikkat çektiğini söyledi. Bir süre önce Oslo’da, Avrupa İlişkileri Enstitüsü (INEA) ve Norveç Dışişleri Bakanlığı tarafından düzenlenen ve iki gün süren 7. Kuzey Güney Avrupa Ekonomik Forumu’nun ilk günü dinler arası hoşgörüye ayrıldı. 38 ülkeden 150 delegenin katıldığı Forum’a, Yunanistan’da yaşanan din özgürlüğü sorunları kapsamında, İskeçe Seçilmiş Müftüsü Mehmet Emin Aga ve Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) da davet edildi. Habipoğlu, Mehmet Emin Aga ve ABTTF’nin Forum’a davet edilmesini de çok önemli bir gelişme olarak niteledi. ların yaşanmış olması gerekmemeliydi” dedi. 11 Eylül’le başlayan sürecin, tüm dünyanın ve Avrupa’nın İslam’a bakışını tamamen değiştirdiğini ve İslam’ın medyada sürekli terör olaylarıyla birlikte gündeme gelmeye başladığını ifade eden ABTTF Başkanı, şunları söyledi: “Yapılan toplantı, insanların hoşgörü içerisinde yaşayabilmeleri için, Avrupa halklarının kafasındaki İslam imajının değiştirilmesi gerektiğinin bir göstergesiydi. Bu anlamda, yapılan açılış konuşmaları da çok etkileyiciydi. INEA Almanya Sorumlusu Prof. Dr. Jürgen Gramke, Batı Avrupa ülkelerini, terörle mücadele konusunda verdikleri uğraş ve harcadıkları parayı, dinler arasındaki diyalog konusuna yönlendirememeleri nedeniyle eleştirdi. Norveç Dışişleri Bakanı Jonas Gahr Störe de ‘İslam terörü’ ifadesini çok yanlış bulduğunu söyledi.” Federasyon olarak 20 yıla yakın bir süredir Yunanistan’da yaşayan Türk azınlığın sorunlarını uluslararası kamuoyuna taşımaya çalıştıklarını ifade eden Halit Habipoğlu, “Geçtiğimiz ay vefat eden ve bu toplantıya katılamayan İskeçe Seçilmiş Müftüsü Mehmet Emin Aga, hayatı boyunca, Türk azınlık tarafından seçilmiş bir din adamı olduğu için sorun yaşadı. Ama maalesef, Avrupa’nın bu sorunu dikkate alması için, Aga’nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne açtığı davaları kazanması ve davet edildiği toplantılara ömrünün vefa etmemesi kadar bir sürenin geçmesi gerekti” görüşünü dile getirdi. Halit Habipoğlu, dinler arası hoşgörü ve Avrupa Birliği’nin ekonomik sorunlarının ele alındığı iki gün boyunca, ABTTF tarafından yapılan kulis çalışmalarını da şu sözlerle değerlendirdi: “ABTTF, 7. Kuzey Güney Avrupa Ekonomi Forumu’na davet edilen tek sivil toplum örgütüydü. Bu, Batı Trakya Türk azınlığının artık uluslararası alanda ciddiye alındığının bir göstergesidir. 38 farklı ülkeden 150 delegenin katıldığı toplantıda, Batı Trakya’daki azınlığımızın yaşadığı sorunları geniş bir kitleye ulaştırma imkanı bulduk ve ileri dönemlerde gerçekleştirmeyi planladığımız çalışmalarda bizimle severek işbirliği yapacak insanlar tanıdık.” çeler; Gümülcine’de de Sirkeli, Susurköy ve Kozlukebir belediyeleri zorunlu olarak, daha fazla parçalanma imkanı olmadığından, Türk azınlığın elinde kaldı. Yerel idarelerde de azınlığımızın kendi gücü oranında temsil edilmesinin önüne geçilmeye çalışılmaktadır. ‘Kapodistrias Planı’ adı verilen uygulamayla, yerel seçim bölgeleri yeniden şekillendirilmiş ve azınlığın çoğunlukta olduğu bölgeler, parçalanarak, Türk seçmen sayısının azınlıkta kalacağı seçim bölgeleri oluşturulmuştur. Örneğin Rodop vilayetinde, yaşayan Türk azınlığın oranı göz önüne alındığında, bir Türk valinin seçilmesi mümkündü. Ancak ‘genişletilmiş valilik’ makamıyla Gümülcine Dedeağaç’la, İskeçe de Drama ve Kavala ile birleştirilerek Türk seçmenler azınlıkta bırakıldı ve valilik seçimlerinde Türk seçmenin söz hakkı elinden alındı. Belediye başkanı ve valilik seçimlerindeki engellerin yanında bağımsız milletvekilliği için de yüzde 3’lük bir baraj var. Tüm bunlar, Yunanistan’ın Türk azınlığının yönetimde yer almasını istemediğinin göstergesidir. Yunanistan’ın demokrasi çerçevesinde hareket ederek seçim sisteminde değişiklik yapması ve azınlığın siyasi alanda kendini temsil etmesine izin vermesi gerekiyor.” Mikrokrediye makro barış ödülü Ekonomi Servisi Bu yılki Nobel Barış Ödülü, yoksullara geçimlerini sağlayabilecekleri bir iş kurmaları için kefilsiz, teminatsız para verilmesini öngören mikrokredi projesiyle, mikrokredi bankacılığının mucidi Bangladeşli Profesör Muhammed Yunus ve Grameen Bank arasında paylaştırıldı. Türkiye’de AKP hükümetinin uygulamaya koyduğu ancak iflas eden mikrokredi projesi, özellikle yoksul kadınlara yardımcı olmayı amaçlıyordu. Nobel komitesinin açıklamasında, “Her bir bireyin, iyi bir yaşam hakkı ve potansiyeli vardır. Yunus ve banka, kültürler ve uygarlıklar boyunca yoksulların en yoksulunun bile kendi kalkınmalarını sağlamak için çalışabildiklerini gösterdi” denildi. Ülkesinde bir üniversitede ekonomi bölümü başkanı olan Yunus, 1974’te yoksulluğa çözüm bulabilmek için köylerde çalışmaya koyuldu. Yunus, ilk görüştüğü bir yoksul kadının bambu tabure yaparak sattığını, ancak tabure yapacak bambuyu satın alacak çok küçük miktarda parayı bulamadığını öğrenince, önce kendisi kredi vermeye başladı. Daha sonra devreye giren Grameen Bank, yoksullara teminat istemeksizin kredi sağladı. Bankadan 6.61 milyon kişi kredi aldı. Bunların yüzde 97’si kadın. Grameen Mikrokredi Projesi, Türkiye’de, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ve YUNANISTAN’DAKİ YEREL SEÇİMLER Öte yandan 15 Ekim pazar günü Yunanistan’da yapılan yerel seçimleri de değerlendiren ABTTF Başkanı Halit Habipoğlu, yalnızca Yunanistan’ın doğrudan müdahale edemediği bölgelerde Türk azınlığın başarılı olduğunu vurguladı. Yunanistan’daki seçim sistemini eleştiren Habipoğlu, şu görüşleri dile getirdi: “İskeçe Belediye Meclisi’ne, ilk kez bağımsız aday olarak iki Türk’ün girmesi büyük bir başarıdır. Bu başarıda azınlığın bilinçli oy kullanmasının büyük rolü oldu. İskeçe’de Mustafçova ve Gök AVRUPA KENDİNİ SORGULUYOR Forum’da, dinler arası hoşgörü kapsamında İslam’ın mercek altına alındığını ve Avrupa’nın bu konuda kendini sorguladığını belirten Habipoğlu, “Avrupa’daki İslam ve dinler arası diyalog konularında uğraş verilmesi için kötü olay Yunus’un desteğiyle, 2003’te Diyarbakır’da uygulanmaya başlandı. Diyarbakır’ın Elibol köyünde yaşayan kadınların faydalandığı proje kapsamında 100 ile 3 bin YTL arasında değişen miktarlarda, 3 bin 200 kişiye yaklaşık 3 milyon 100 bin YTL kaynak dağıtıldı. Nobel Ekonomi Ödülü’nü kazanan ABD’li ekonomist Edmund S. Phelps ise “ekonomik politikaların kısa ve uzun vadeli etkileri arasındaki ilişki hakkındaki anlayışı derinleştiren” çalışmalarıyla tanınıyor. Columbia Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan 73 yaşındaki Phelps’in çalışmaları, örneğin, bugünkü düşük enflasyonun gelecekteki enflasyon beklentisinin de düşük olmasına yol açarak kamu ve özel sektörün gelecekle ilgili kararlarını etkilediğini göstermişti.