22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

20 Erdal SARIZEYBEK TUSAM İç Güvenlik ve Terör Danışmanı esarizeybek@tusam.net ürkiye’de dağlar üzerinden siyaset yapma alışkanlığı belki de ilk kez Özal döneminde başladı. Üç beş çapulcu ve üç buçuk eşkıya nitelemesiyle dağlarda silahlı gezen insanların varlığından kamuoyunu haberdar eden Özal, bu tehdidi görmezden gelen ve önemsemeyen siyasetiyle de Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu PKK terör örgütü gerçeği ile karşı karşıya gelmesine neden oldu. 1991 Körfez Krizi sonrası dağları mesken tutan “üç beş çapulcu” Çekiç Güç’ün de desteğiyle öylesine mevzi kazandı ki, sonradan gelen koalisyon hükümetleri dağlarla mücadele etmekten dağ siyaseti yapmaya fırsat bulamadı. Şimdi ise gizlisi saklısı olmayan bir terör tehdidi ile karşı karşıya kaldık; kimin nerede olduğu ve ne yaptığı biliniyor ama siyasi zihniyet açık ve var olan tehditle mücadele etmek yerine, Özal döneminde olduğu gibi dağlarla siyaset yapmayı tercih ettiği için kötü giden talihi bir türlü değiştiremiyoruz. Siyasi tercihin bu yönde gelişmesi görmezden gelinen tehditleri daha da ağırlaştırıyor, büyütüyor, yakınlaştırıyor ve tehdit kılık değiştirerek siyaseti yönetir hale geliyor. Hal böyle olunca da Türkiye, elindeki tüm güçlü kozlara karşın, hızla bir çözümsüzlüğe doğru itiliyor hem de kendi eliyle. Peki, terörle mücadele adına dağlar üzerinden siyaset yapanlarla işbirlikçi dağdakilere karşı Türkiye’nin oynayabileceği bir satranç taşı hiç yok mudur? T Bölücü terörün siyasi pazarlıklarla, af çıkararak çözülemeyeceği, herkes tarafından bilinmesine karşın Türkiye deneyerek yeniden öğrendi. Aflar işe yaramadı, kimse dağdan inmedi. hareketi siyasi zeminde Barzani eliyle yürütmek ana fikri yatmaktadır. Bu çizgide kurgulanan senaryoya göre, Barzani ayrılıkçı Kürt hareketinin lideri olacak, PKK adı ve eylemleri tarih sahnesinden silinecek ve Türkiye, Barzani ile ilişkiler geliştirip ABD’nin küresel projelerine hizmet edecektir. Geriye dönüp bakıldığında bu senaryonun işlediği görülmektedir; 5 Kasım 2007 BushErdoğan görüşmesi sonucu başlatılan hava harekâtı sonrasında örgütten kaçanların ve yaralıların Barzani’ye sığınmış olduğu Genelkurmay Başkanlığınca açıkça bildirilmiş olmasına karşın siyasi irade bu terörist guruplara karşı harekete geçmemiştir. 5 Kasım sonrasında yürütülen terörle mücadelede PKK terör örgütü büyük darbe almıştır, doğrudur. Bununla birlikte Barzani’nin ayrılıkçı bölgesel lider olarak ortaya çıkmış olduğu da doğrudur. Dolayısıyla teröre karşı siyasi çözüm Teröre A siyasi çözüm olmaz Dağlar üzerinden siyaset Özal’la başladı… ST R A T E J İ c Cumhuriyet Strateji 29 Eylül 2008/222 diyerek yola çıkanların PKK’nın “Barzanileştirilmesine” göz yumması, Türkiye’ye yönelik tehditleri ortadan kaldırmamış olup aksine beyaz olan tehdit grileşerek Türkiye’yi bir çözümsüzlüğe doğru sürüklemeye devam etmektedir. BD SENARYOSU HAYALDİR SİYASİ ÇÖZÜM OLMAZ Bugünkü siyasi zihniyet kendinden önceki hükümetlerin hiç de sahip olma fırsatı yakalayamadığı avantajlarla donatılarak iş başına gelmiştir. Şanslıdır, çünkü Türkiye’nin kaynaklarını ve enerjisini tüketen terör örgütü hakkında genel bilgiler vardır; finans kaynakları; yurt dışı destekleri ve yöntemleri yaklaşık olarak bilinmektedir. Şanslıdır, çünkü Türk milletinin güvenoyunu alarak tek başına Talabani ve Erdoğan... iktidara gelmiştir; teröre karşı etkin tedbirleri almak ve kararlılıkla uygulamak için engelleyici bir faktörle karşılaşmak şöyle dursun, terörü yok etmek için her yeteneğe sahiptir. Şanslıdır, çünkü terör ve terörist tehdidi olabileceği en az düzeye indirgenmiştir; önceki hükümetlerin kararlı mücadeleleri sonucu terör örgütünün direnci kırılmış ve örgüt yok olma noktasına getirildiği bir dönemde iktidarı almıştır. Böylesi olanaklarla iş başı yapan bir iktidar döneminde terör sorununun kısa sürede kökten çözülmüş olması gerekirken bugün Türkiye’de terör siyasal zemine çekilmiş olup üstelik mevcut tehdit de artarak devam etmektedir. Türkiye hak etmediği bu durumla, siyasi irade teröre karşı radikal çözümler üretmediği için karşı karşıya kalmıştır. Teröre siyasi çözüm fikri Türk siyasetinde kendiliğinden ortaya çıkmış alternatif bir mücadele şekli değildir. Bu taktik, ABD’nin Türkiye’ye çözüm olarak sunduğu ve siyasi iradenin de benimsediği stratejik bir hamledir. Temelinde PKK terör örgütünü “Barzanileştirmek” ve ayrılıkçı etnik Türkiye’deki siyaset aktörlerince ABD’ye bel bağlayıp Barzani liderliğinin kabulüyle PKK terör örgütünün sahneden çekileceği ve bu şekilde terör olaylarının bitirileceği düşünülüyorsa eğer, tarihsel bir yanılgıya düşüleceğini şimdiden ve açıkça söylemek isteriz. Çünkü tehdit ile tehdidi destekleyenler iç içedir. PKK terör örgütünün bugünkü hale gelmesindeki ABD’nin 91 Körfez harekâtında oynadığı rolü kimse yadsıyamaz. 2003 savaşı sonrasında Irak’ın kuzeyinde bu örgüte geniş hareket serbestisi olanağını verenin de ABD olduğu gerçeğini kimse gizleyemez. Bununla birlikte, Öcalan’ı Türkiye’ye idam edilmemek koşuluyla teslim ederek ayrılıkçı etnik harekete alternatif lider yaratan ve terörün Türkiye’de siyasi zemine çekilmesine ortam hazırlayanın da ABD olmadığını kimse söyleyemez, çünkü yaşadıklarımız tanığımızdır. Dolayısıyla, tehdidi yaratan güçle bir olup tehdide çözüm aramanın, Sayın Büyükanıt’ın deyişle, başını kuma gömen yaratığa benzemekle aynı anlama geldiğini söylemek haksız bir yaklaşım olmayacaktır. Öte yandan, PKK terör örgütü artık yerel bir örgüt olmanın çok ötesinde Avrupa’da bir siyasi cephe teşkilatına, 500 milyon Avroluk bir finansmana, Türkiye karşıtlığı geliştiren ülkelerin desteğine ve dağa çıkış süreci durdurulmadığı için göz ardı edilmeyecek bir eleman potansiyeline sahip bir yapıya kavuşmuştur. Örgütün sahip olduğu bu dinamikler etkisiz hale getirilmeden, Türkiye’nin “dağdaki son teröristi de yok etmek” hedefine erişebilmesi oldukça zor görülmektedir. Ayrıca teröre karşı ulusal bir strateji ortaya konulamadığı için şiddet olaylarının DTP önderliğinde toplumsal hareketlere dönüşmesi, 92 Nevruz olayları gibi, teröristlerin kırsalda zora düştüğünde riski az sesi çok eylem hedefi durumundaki masum halka yönelmesi de güçlü olasılıklar arasındadır, tıpkı Güngören’de olduğu gibi. Tüm bu olumsuzlukları göz ardı eden siyasi zihniyetin önümüzde dönemde teröre hukuksal çözüm adı altında teröristlere af anlamına gelecek yeni yasal düzenlemelere kalkışması şaşırtıcı olmamalıdır. AF ÇÖZÜM DEĞİL Gelin sizinle bir hesap yapalım, diyelim ki şu anki terörist sayısı beş bin olsun, milisleri hariç, cirit atıp yerde gezen sözde lider kadrosu hariç. Bu beş binden Irak’ın kuzeyindeki terör yuvalarında ekmek pişiren, erzak taşıyan, çatışmanın geri bölgesinde iş yapanların sayısı da bin olsun yani dağdakilerin dışındakiler. Geriye kalan dört bin de dağdakiler olsun yani otuz yıldır etkisiz hale getire getire bitirilemeyen dağdaki katil robotlar. Yine diyelim ki, bu dört bin kişi kendiliğinden silah bıraksın ve bugünkü siyasi zihniyetin ve de ABD’nin isteklerine uygun olarak yurda kesin dönüş yapsın. Bu kesin dönüş karşısında bizi yönetenler ne yapacağını biliyor mu yani bir hazırlıkları var mı, asıl şimdi bu soruya cevap bulmak gerekiyor. Biz onlar adına düşünelim ve olup biteceklere
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear