Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
açıklayacak? Görülüyor ki Türkiye yok sayılarak Kıbrıs Adası, ABD ve AB emperyalizmi arasında paylaşılıyor… BOP’un aslında TOP olduğu böylece ortaya çıkmış oluyor… Irak’taki sözüm ona ‘varlığımız’ birkaç resmi heyetin göstermelik ziyaretinden ve ortak açıklamalarındaki samimiyetsizlikten öte geçmiyor… Irak ile ilgili kırmızı çizgilerimizin her gün giderek yok olması karşısında özellikle Irak’ın kuzeyindeki gelişmelerle ilgili olarak "Var mısın? Yok musun?" diye sorulması iktidar çevrelerini rahatsız ediyor. Dış politika ve başta ekonomi olmak üzere iç politikada derin çatlaklar hatta kırılmalar var… Ve Türkiye hala bir dava ve bir soruşturmaya kilitlenmiş durumda… Siyasi iktidar gündem belirliyor... Muhalefet partileri de gerçek gündemi bırakıp, ikram edilen gündemi konuşuyor… Böyle olduğu için muhalefet partilerinin ülke içindeki imajı da yara alıyor… İktidar Partisi böyle bir ortamda bir taraftan kendi imal ettiği gündemle uğraşırken, diğer taraftan muhtemel bir genel seçim ve devamında yerel seçimler ile ilgili olarak ciddi ve yoğun bir şekilde C S TRATEJİ 5 çalışıyor… Buna rağmen siyaset dersinden sınıf geçmeyi başaramayanlar hala, halkla konuşmak, halkı dinlemek, halka anlatmak yerine gündemin kırıntılarıyla avunmayı ‘olgun siyaset’ olarak tarif etmeye devam ediyor… İşte hepsinden acısı da bu… Ama her şeye rağmen Türk Milleti inanarak, kararlılıkla ve dayanışma içinde, refah ve huzur içinde ‘Yeni Bir Türkiye’ inşa edecek güçtedir… Çünkü milletten başka çare yoktur… İnanıyoruz ki Türk Milleti kendisine layık görülen çaresizliğe, umutsuzluğa asla boyun eğmeyecektir. Dilek FİLİZFİDANOĞLU TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Araştırmaları Masası dfidanoglu@tusam.net Kene salgınının anımsattıkları… KKKA TEHLİKESİ T ürkiye’nin sürekli değişen siyasi gündeminin yanı sıra son yıllarda özellikle yaz aylarında gündemden hiç düşmeyen Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı ile ilgili endişeler giderek artıyor. Bu hastalık nedeniyle her yıl ölenlerin sayısının giderek artması akıllara farklı senaryolar getiriyor. Ayrıca şu ana kadar dünya genelinde yaşanan en büyük KKKA salgınının Türkiye’de yaşanıyor olması da bu endişeleri bir kat daha artırıyor. Zira Sağlık Bakanlığı’nın giderek artan rakamları, son verilere göre son 5 yılda KKKA vakalarında tam 5 kat artış meydana geldiği yolunda. Bütün bu gelişmelerin ardından ise ister istemez KKKA’nın biyolojik silah olabileceği tartışmaları başladı. Biyolojik silahlar diğer canlılar üzerinde zararlı etkiler yaratmak amacıyla kullanılan bakteri, virüs, mikrobiyal toksinler, vb. ajanlardır şeklinde tanımlanıyor. Biyolojik silahlar, kitle imha silahları içindeki en problemli ve tehlikeli olan silahlar olarak kabul ediliyor. Nükleer veya kimyasal silahlardan çok daha fazla insanı hedef alıyor olmaları ve kimyasal olanlara göre çok daha fazla öldürücü olmaları biyolojik silahların tehlike boyutunu göstermeye yetecek özellikleri. Diğer silahlara göre maliyetleri daha düşük olup ayrıca normal güvenlik sistemleriyle tespit edilemiyorlar. Bütün bu özellikleri dolayısıyla insanlık için ciddi bir tehdit konumunda olan biyolojik silahlar, canlılara zarar veren en büyük ve en tehlikeli silahların da başında geliyor. Bugün dünyada uygun ortamlarda hızla çoğalabilen hatta kalıcı hale gelebilen özellikte biyolojik silahlar bulunuyor. Biyolojik savaşın tarihine baktığımızda ise çok eski yıllarda düşmanların içme suyu elde etmek için kullandıkları kuyu ve rezervuarlarının insan ve hayvan ölüleri ile kirletilmesi bilinen en eski biyolojik savaş yöntemi olarak karşımıza çıkıyor. Tarih sayfalarına baktığımızda ilk örnek olarak 14. yüzyılda Kaffa’yı kuşatan Tatarların vebadan ölmüş olan insan cesetlerini mancınıkla şehrin surlarından içeri atarak salgın oluşturmaya çalıştıkları bilgisine rastlayabiliriz. Eski Türkiye’de yaz aylarında yaşanan ve kene ısırması nedeniyle gündeme gelen hastalığın virüsü biyolojik silahların listesinde bulunuyor. Ancak Türkiye’de görülme şekliyle bunun bir saldırı olmadığı ortada… Biyolojik silahlar Bugün biyolojik silah olup olmadığı tartışılan KKKA ise ilk olarak 1944 yılında Kırım’da, 1956 yılında da Kongo’da görülen bir virüs. Türkiye’de ilk görüldüğü yıl 1970’li yıllar olarak kayıtlara geçmiş. Uzmanlara göre bugün Türkiye’de 30’un üzerinde kene türü bulunuyor ve bunlar 800’den fazla hastalık barındırıyorlar. Türkiye'de virüs taşıyabilen keneler daha çok Çorum, Amasya, Tokat, Yozgat, daha sonra Çankırı, Gümüşhane, Sivas, Kastamonu, Artvin ve Erzurum illerinde görüldüğü tespit edilmiş. Ayrıca özellikle son günlerde tehdit oluşturan KKKA virüsünün her tür kenede olmadığı da bir gerçek. KKKA virüsü taşıyan kenelerle ilgili en korkutucu bilgi ise bir defada 57 bin adet yumurta bırakıyor olmaları ve bu yumurtaların da yüzde 35’inin virüslü olma olasılığıdır. Bu kadar hızlı üreyebilen bir canlının bundan 1520 yıl öncesine göre şu anda en kalabalık nüfusa sahip olan tür olması da şaşırtıcı olmasa gerek. Sağlık Bakanlığı’nın son yaptığı açıklamalara göre 25 Haziran 2008 tarihi tarihlerde Kızılderilileri yok etmek amacıyla yine itibarıyla 2008 yılı vaka sayısı 492, kaybedilen bugün biyolojik silahlar arasında yerini almış olan hasta sayısı 30'dur. 2002 yılından günümüze kadar çiçek virüsü kullanıldığı biliniyor. Yine İngilizlerin bin 100 köyde 2 bin 312 KKKA vakası tespit yerlilere takas karşılığı verdikleri battaniyeleri edilmiş, bu hastaların 122'si kaybedilmiştir. önceden çiçek virüsü taşıyanlara kullandırıp daha Gelelim KKKA’nın bugünkü tartışmaların odak sonra yerlilere verdikleri de iddia ediliyor. 2. Dünya noktası haline gelen biyolojik silah olma olasılığı Savaşı sırasında Japon ordusunun veba virüsünü iddialarına. KKKA’nın CIA ve FBI'ın biyolojik esirlere karşı kullandığı, bitki mantarından elde silahlar listesinde yer alması haklı olarak bazı edilen T2 mikotoksin adı verilen bir tür virüsün de uzmanları endişelendirirken bazı uzmanlar ise bu 19751981 yılları arasında Laos'da, 19791981 endişeleri yersiz buluyor. Sağlık Bakanlığı Müsteşar yılları arasında Kamboçya'da ve yine 19791981 Yardımcısı Turan Buzgan, iddialar üzerine, "Bu tür yılları arasında Afganistan'da uçaklardan atılarak şeyleri biyolojik silah olarak kullanmak mümkün kullanıldığı biliniyor. Son olarak ise ABD ordusu ama elde ettiğimiz bulgular ve bunların tarafından da üretilen ve biyolojik silah haline değerlendirilmesi sonucunda, Türkiye’de şu anda getirilen, ağırlık etkinlik yönünden biyolojik bir silah olarak ortaya çıktığı kanaatinde değerlendirildiğinde, bilinen en zehirli toksin olan değiliz" şeklinde bir açıklamada bulundu. Türkiye Botulinum’un 1995 yılında Irak’ta 10 tondan fazla Zoonoz (hayvanlardan insanlara geçen hastalıklar) bulunarak imha edildiği Birleşmiş Milletler Milli Komitesi’nin son toplantısında bu konuyla tarafından açıklanmıştır. ilgili bazı tespitler ve alınan bazı kararlar bulunmakta. Özellikle bu hastalığa yakalananların daha çok kırsal kesimlerde tarım ve hayvancılıkla uğraşanlardan oluştuğu bir gerçek. Büyük şehirlerde rastlanma oranı oldukça düşük. Bu da gösteriyor ki insanlarımızın daha fazla bilgilendirilmeleri ve bilinçlendirilmeleri gerekmektedir. Dünya ülkelerinin biyolojik silah yarışına hazırlandığı günümüzde, şu an değilse bile ilerleyen yıllarda biyolojik silah olarak kullanılması muhtemel bir virüs için bir an önce tedavisinde etkili olabilecek aşının/yöntemlerin geliştirilmesi için Türk bilim adamlarına büyük Kene ısırması, yaz aylarında görevler düşmektedir. Türkiye’de artış gösteriyor.