23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

tesislerine erişebilecek mesafeyi resmediyor. Burada İsrail’in İran’a olduğu kadar ABD’ye de ve ABD’nin yeni yönetimine de kararlılık mesajı verdiği ortada. İsrail’in bu girişimlerine paralel olarak ülkede gün geçtikçe şahinlerin sayısının ve gücünün arttığı söyleniyor. Bunların, İran’ın bir nükleer güç olmaması konusunda kesin kararlı oldukları açık. Yine bu şahinlerin Bush’un iktidar süresinin son günlerinden yararlanma gereğine inandıkları da ortada. Çünkü Barack Obama’nın ABD Devlet Başkanı olması durumunda Tahran ile doğrudan temasa geçme olasılığı İsrailli şahinleri çileden çıkartıyor. Yine şahinler İran’ın İsrail’e atabileceği tek bir atom bombasının bile ülkeleri açısından sonuçlarının ciddiyetini biliyorlar. Hatta böyle bir olası bombanın varlığının bile İsrail’in güvenlik politikası üzerindeki olumsuz etkileri arttıracağından da eminler. Kısacası bütün bunlara bakarak diyebiliriz ki 1981 yılında Irak’taki Osirak nükleer reaktörünü ve daha sonra, 6 Eylül 2007’de Suriye’deki askeri tesisi imha eden İsrail’in İran’a böyle bir nükleer güç izni vermeyeceği konusunda işaretler fazlasıyla mevcut. Grubu’ndan gelen taleplerle üç kere İran’a yönelik ekonomik ambargoyu arttırmıştır. İran’ın bütün bunlara rağmen uranyum zenginleştirmekten vazgeçmemesi üzerine de geçtiğimiz ay içinde Avrupa ülkeleri İran’ın bankalardaki varlıklarının dondurulmasına karar verip, İranlı siyasiler, askerler ve bilim adamlarına da seyahat yasağı getirmiştir. Ne var ki tarihte Irak örneğinde olduğu gibi bu şekildeki yaptırımların çok da faydası olmadığı ve bunların var olan gerginliği daha da arttırdığı vakıası mevcut ise de bu yaptırımların İran’ı ekonomik açıdan zorlayacağı C S TRATEJİ 19 İran’a yönelik bir askeri harekat bölgeyi içinden çıkılmaz bir duruma getirebilir. Bu nedenle Tahran’a yönelik askeri baskının artması gündeme gelebilir. Bu durumdan en çok Almanya olumsuz etkilenmeye başladı. Çin ve Rusya, Alman ürünlerini İran’a satmaya başladı. aksine İran ile olan dış ticaretini arttırmış ve bugünlerde 3 milyar dolarlık bir ihracat potansiyeline ulaşmıştır. Yine İran Devlet Başkanı Ahmedinejat’ın Avrupa bankalarından 75 milyar doları çektirip Uzak Doğu bankalarına aktarması da şimdiden Batı ekonomilerine zarar vermeye başlamıştır. İRAN’A YÖNELİK YAPTIRIMLAR Bütün bunlara karşın dünyanın eşiğinde bulunduğu ekonomik krizin ve Ortadoğu’nun yeniden başka ve belki de daha büyük ölçekli bir kan gölüne dönebileceği olasılığının ışığında barışçıl çözümlerin önceliği ve önemi özellikle Türkiye açısından ortada. Çünkü her şeyden önce İran’a yönelik olası bir saldırı, İran, Hizbullah ve Hamas’ın derhal karşı saldırısıyla Ortadoğu’da olayın belki de Mısır, Ürdün, Suriye gibi başka aktörlerin de karışmasıyla topyekun bir savaşı söz konusu edecektir. Böyle bir savaşta çoğu komşumuz olan on binlerce insanın hayatı Esad yine tehlikeye girecektir. İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatmasının muhakkak olduğu böyle bir gelişmede petrol fiyatlarının da 250 dolarlara çıkması işten bile değildir. Böyle bir durumun, enerjisinin yüzde 80’ine yakınını dışarıdan ve önemli bir kısmını İran’dan sağlayan Türkiye için kabul edilemez sorunlar yaratacağı da ortadadır. Türkiye’nin ister istemez olayın askeri yönüne ABD baskısıyla en azından İncirlik’in varlığı nedeniyle az veya çok karışacağı ve hatta İsrail ile birtakım ilişkilere istemese de girişmesi olasılığı söz konusudur. Bu durumda İran’ın bize parasıyla bile gaz vermesi de zora girecektir. Türkiye açısından hal böyleyken başta AB ülkeleri olmak üzere Batılı ülkeler, Çin, Rusya ve Japonya’nın artan enerji fiyatlarından olağanüstü durumlarda etkilenmeleri ve hatta bu ülkelerin İran’a yaptıkları ihracatın da tehlikeye girmesi söz konusu olacaktır. Bu nedenlerden dolayı ABD ve İsrail kamuoyu dışında dünya ülkelerinin çoğu İran’a karşı askeri bir çözümden yana değildir. Çözüm olarak, onları olumsuz etkileyecekse de yine de ekonomik yaptırımlardan yanadırlar. Çünkü savaş bir yana Batı ekonomileri 250 dolara ulaşacak bir petrol fiyatından müthiş rahatsız olacaklardır. Bu nedenle kötünün iyisi olarak ekonomik yaptırımlar yoluyla İran’ın baskı altında tutulması gerektiği düşüncesindeler. Esasen 1979’dan bu yana İran’a ABD tarafından uyarlanan hali hazırda bir ambargo var iken, süreç içinde BM Güvenlik Konseyi 5+1 veya en azından dış dünya dolaylı yollardan bağlantı kurmaya mecbur edeceği açıktır. Ayrıca İran’ın giderek, çok gereksinim duyduğu teknolojik ve askeri malzeme alımlarını da zora sokacağı açıktır. Ama bu işten en çok zararlı çıkacak olan ülkelerin başında İran’a yıllık ihracatı 5 milyar dolar olan Almanya gibi Batı ülkeleri gelmektedir. İran’ın en önemli dış ticaret ortağı olan Almanya bir süredir bu ülkeye daha az ihracat yapmaktadır ve yerini yaptırımlara çok önem vermeyen Çin’e kaptırmıştır. Çin bugün 7,5 milyar dolarlık ihracat ile İran’ın ithalat yaptığı birinci ülke olmuştur. Rusya da ABD çizgisini ve baskılarını ciddiye alan Batılı ülkelerin İRAN’IN EKONOMİK SIKINTILARI Ancak İran’ın Batı ekonomilerine vermeye başladığı veya verebileceği zararın yanı sıra kendisinin de özellikle halka yansıyan ekonomisinde zararlı çıkmaya başladığı görülmektedir. Giderek zorlaşan ithalat ve koşullar enflasyonu yüzde 20’lere çıkarmıştır. Ayrıca İran için çok önemli olan petrol ve doğalgaz üretimi de yaptırımlardan zarar görmeye başlamış ve makine teçhizat sıkıntısından dolayı bir zamanlar günlük 6 milyon varil olan petrol üretimi 3,9 milyon varile düşmüştür. Eskiyen üretim tesislerinin yenilenmesi zorunlu iken bunun için gereken finansman konusunda artık batılı finans kuruluşları devre dışı oldukları için de İran’ın gelecekteki petrol üretimi 2015’lerde kendine bile yeterli olmayabilecektir. Yani bu bağlamda dünyanın ikinci büyük doğalgaz rezervlerine sahip olan ülkenin bu zenginliğini bile değerlendirmekte zorlanması ve yeni gaz sahalarını üretime açamaması söz konusudur. Nitekim bununla ilgili olarak çok büyük rezervlere sahip olan Güney Pars sahasının TPAO tarafından işletilmesi ve buradan çıkacak gazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya nakli düşünülmüşken konuyla ilgili finansman zorlukları ve ABD’nin Türkiye’ye bu projenin hayata geçirilmemesi yönündeki baskıları bilinmektedir. Bu bölgedeki gazın çıkarılmasına niyet eden Hollandalı ve İspanyol şirketlerin de finansman ve yaptırım güçlüklerinden dolayı geçtiğimiz ay bu niyetlerinden vazgeçmeleri siyasi ve askeri konuların yanı sıra İran’ı ekonomik açıdan da iyi günlerin beklemediğini göstermektedir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear