Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 Dr. Burak ÇINAR ST R A T E J İ c Cumhuriyet Strateji 20 Ekim 2008/225 S avaşın en büyük felaket olarak nitelenmesi, toplu ölümlerin yaşandığı olaylar olmasıyla eşdeğerdir. İlkçağlardaki muharebelerde ölen binlerce insandan, dünya savaşlarında ölen milyonlara kadar her savaşın ortak özelliği çok sayıda insanın kısa sürede ölmesi şeklindedir. Ancak son yüzyıl içinde gelişen savaşlardaki çatışma sahaları muharebe alanları ile sınırlı kalmayıp cephe gerisindeki sivil yaşam merkezleri de hedeflere dâhil oldukları için ölümlerin oranı hızlı bir artış göstermiştir. Bugünkü savaşlarda ölümlerin sayılarının milyonlara varmasının öncelikli olarak üç nedeni vardır. Savaş, çatışma alanlarının dışına taşmasıyla birlikte ölümler kitlesel bir hal aldı. Napolyon’dan sonra orduların genel seferberlik anlayışına göre düzenlenmesiyle de, savaş alanlarında kitlesel ölümler yaşanmaya başlandı. gerekliydi. Bilim ve teknolojinin 19. yüzyıldaki hızlı ilerlemesi de bu eksikliği giderdi. 20. yüzyılda ise ilerleme adeta bir sıçramaya dönüştü. Bu durumu kızıştıran güç yarışının getirdiği teknolojik karşılaşma, güç yarışını bir kısırdöngüye soktu. Güçler artık hızlı bir silahlanma yarışına girmişlerdi ve bunun için bilimsel araştırmalara da önem veriyorlardı. 19. yüzyılın ortalarından başlayarak obüsün ve mitralyözün geliştirilmesi hem 18611864 Amerikan İç Savaşı hem de 19041905 RusJapon Savaşı’ndaki muharebe alanlarını adeta mezbahaya çevirdi. Bu iki savaş aslında sadece en büyük savaşın müjdecisi değildi. Aynı zamanda da bu savaşın nasıl gerçekleşeceği ve nelere mal olacağını işaret etmişlerdi. Gerçekten de öyle oldu. Birinci Dünya Savaşı tank, uçak, denizaltı, alev makinesi, gaz gibi silahların büyük sayılarda kullanıldıkları ilk savaş oldu. Öldürme teknolojileri bu derece gelişmişti ama piyade hala ana unsurdu. Dolayısıyla tam bir karşılıklı katliam oldu. Kayıplar on milyonu bulan ölü ve 20 milyona varan yaralı sayısı ile 30 milyon gibi korkunç bir rakama ulaştı. Ölümlerin çoğunun cephede yaşandığı göz önünde bulundurulduğunda, burada insan faktörünün ölüm teknolojisini aşamadığı açıkça göze çarpmaktadır. Yıpratma halini alan bu savaş bir yandan yeni silahların geliştirilmesini hızlandırılırken, böyle bir katliama tanık olan insanoğlunun bir daha savaşmayacağı düşüncesi de Avrupa’nın parçalanmasıyla son buldu. Yenilen Alman toplumu bir yandan gururu oynanmış, diğer yandan ekonomik çöküntüye mahkum edilmişti ki, bu ikisi bir araya geldiğinde bile yeterince potansiyel bir tehlike oluşturuyordu. Bunun tehdide dönüşmesi için “yenilikçi” bir lider lazımdı ve Hitler de bu boşluğu doldurdu. Askeri teknolojideki yenilikleri izlemekle kalmayan Hitler, bu yenilikleri hem el altından destekledi hem de onları geliştirenlerle yakın irtibat kurarak askerisiyasi desteğini artırdı. Bu gelişmeler sayesinde, kendisinden çekinen ordu tarafından da destek gördü. Özellikle havacılık konusundaki atılımları Almanya’yı bir teknoloji devriminin eşiğine getirmişti. Daha İkinci Dünya Savaşı başlamadan bir hafta önce Almanlar ilk jeti başarıyla uçurdular. Başlayan savaşın ilk yarısına ise henüz uçaklar değil, tanklar damgasını vuracaktı. İnsan bedeni teknolojiyi aşamıyordu ama teknolojiyi yaratan insan aklı teknolojiyi aşmayı sonunda başarmıştı. İngilizlerin ilk geliştirerek Birinci Dünya Savaşı’nda kullandığı tank, Almanların üzerindeki geliştirmeleri ve taktik düzenlemeleri sayesinde siper savaşları dönemini kapatmış, karşılıklı katliama son vermişti. Yeni savaş tarzı saldırı ağırlıklıydı ve bu silahlar sayesinde harekâtlar hız kazanmıştı. Tanklar düşman hatlarını zayıf olarak tespit edilen noktadan Savaş ve ölüm Teknoloji trajedi getirdi… GENEL SEFERBERLİK Fransız İhtilali ile birlikte yürürlüğe konan levee en masse (genel seferberlik) sayesinde yurttaş orduların kurulmaya başlanması, bir anda kitlesel orduların önünü açmıştır. Bunun sonucu Fransız Ordusu’nun mevcudu birkaç sene içinde beş kattan fazla artmıştı. Akabinde Napolyon Savaşları’ndaki kayıpların da hızla artarak 18121813 Rus Seferi’nde yüz binleri bulması hiç de şaşırtıcı değildir. Avusturya ve Prusya da Fransızlar’ın bu sayısını eşitlemek için aynı sisteme 1792’de geçmişler ve zamanla bütün dünyaya yayılmıştır. 19. yüzyılın ikinci yarısında Amerika gibi Avrupa’ya oranla çok az kayıplı muharebelerin yaşandığı bir kıtada bile, çıkan ve dört yıl süren iç savaşta ölümler yüz binleri bulmuştur. Bununla birlikte levee en masse, nüfusun artmasıyla beslenerek gelişen bir sistemdi. Endüstrileşmeye paralel tıbbi araştırmaların ve hayat şeklinin de gelişmesi sonucunda 19. yüzyıldan başlayarak hızlı bir nüfus artışının yaşanması, levee en masse sisteminin kaynağını oluşturan insan sayısının yurttaş orduların büyüklüğünü de artırmasını getirmiştir. Böylece kitlesel orduların hızla büyümeleri gelmiştir. Napolyon 600.000 askerle Rus Seferi’ne çıktığında Fransa, 1,52 İkinci Dünya Savaşı’nda teknoloji milyonla o zamana kadar yoğun olarak kullanılmaya başlandı. Avrupa’daki en büyük orduya sahip olurken, Birinci Dünya Savaşı’nın ilk senesi içinde bu rakam 8,5 milyona yaklaşmıştı. Avrupa’daki çoğu ülke için aynı gelişim geçerliydi. Dolayısıyla yeni sistem hızla işlerlik kazanıyordu. Ancak bu kadar yurttaşı orduya alarak besleme ihtiyacı ise askeri teknolojilerin de gelişmesiyle gelen kayıp oranlarındaki hızlı yükselişin sonucuydu. yarıyor, düşman gerisine sarkarak çeviriyor, geriyle irtibatını kesiyor, sonra da ikmal ve iaşeden yoksun kalan düşman birliklerinin çoğunu kitleler halinde esir alıyordu. Bu durumda toplam kayıplar asimetrik bir hal alıyordu. Almanlar az bir kayıpla harekâtı tamamlarken, düşmanları kısa zaman içinde korkunç kayıplar veriyorlardı. Ancak yeni geliştirilen stratejinin olumlu bir sonucu da vardı. Cephedeki kayıpların büyük bölümü esirler oluyordu. Ölüm oranları savaşın ilk yarısında Birinci Dünya Savaşı’na göre düşmüştü. Bu sayede kısa zamanda Polonya ve Fransa gibi büyük ordular birbir buçuk ay civarında teslim oldular. Rusya’ya saldıran Almanlar harekâtın ilk altı ayında Ruslara 5,5 milyon kayıp verdirmişlerdi. Bu gelişmeler Birinci Dünya Savaşı’nı bir anda unutturuvermişti. Hâlbuki Rusya’daki harekâtı durduran 19411942 kışı teknolojinin başka sınırları olduğunu da gösterecekti. Savaş ilerledikçe askeri teknolojideki gelişmeler bir yarışa dönerek bugünkü savaş alanlarının ilk halini aldı. Almanlar ve Rusların durmaksızın geliştirdikleri orta ve ağır tank sınıfları Rusya’daki harekâtların gözbebekleri olurken, Batılı Müttefikler stratejik bombardıman uçaklarını geliştirmeye ve üretmeye devam ederek Alman şehirlerini bombalamaya başladılar. Almanlar buna karşı 1943 sonlarında ilk askeri jeti hizmete soktu. 1944’te dünya birçok yeni icatla daha tanışacaktı. Roket motorlu uçaklar, jet motorlu hafif bombardıman uçakları, seyir füzesi ve kıtalararası balistik füzeler devreye girdi. Müttefikler 1943’te geliştirdikleri desimetrik radar sayesinde Atlantik’i Alman denizaltı filosuna dar ettiler. Almanlar 1945’te çok geç bir zamanda bugünkü modern denizaltıların atası olan elektrodizel türbinli denizaltıyı hizmete soktuysalar da kullanamadan teslim oldular. Ancak uzayan savaş, artan cephe gerisi ölümler ve soykırım sayesinde insanoğlu Birinci Dünya Savaşı’nı arar hale geldi. Toplamda 50 milyonu bulan resmi ölümlerin gerçek sayısının hala 80 milyona yaklaştığı savunulmaktadır. Dünya nüfusunun yüzde 5’i altı sene içinde hayatını kaybetmişti. Savaşı bitiren Atom Bombası ise yepyeni bir çağ açmıştı. Artık kitleler tek bir bombayla çok daha kolaylıkla öldürülebilecekti. ÖLÜMÜN GETİRDİĞİ BARIŞ Soğuk Savaş’a damgasını vuran nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar milyonlarca insanı kısa bir sürede yok edecek korkunçluğa sahiptiler. Çıkacak üçüncü bir dünya savaşını kazanan olmayacak, hatta nükleer silahların hepsi birden kullanıldığında dünya yok olacaktı. Dolayısıyla iki kutup arasındaki dengeyi koruyan da bu korkunçluk oldu. Üçüncü Dünya Savaşı’nın boyutlarının ASKERİ TEKNOLOJİNİN GELİŞMESİ Savaşlarda ölümlerin kitlesel boyutlara ulaşması için levee en masse ve nüfus patlamasının yanında askeri teknolojilerin gelişmesi de