Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Dr. Sıddık ARSLAN drsiddikarslan@hotmail.com ‘Soykırım’ yalanı ve şantaj politikaları karşısında… C S TRATEJİ 15 Türkiye’nin, hâlen ve muhtemel sorunlar karşısında, daha fazla Batıyla bağlantılı odakların yakacakları yeşil ışık ve verecekleri desteğe bağımlı olmamak için derhal kendini yenilemelidir. Bu demek değildir ki Türkiye, tamamen ABDİsrailAB mihverinden kopsun. Doğal olarak Türkiye’nin, üç asırdan beri "bütün kurumlarıyla" iç içe olduğu Batı ve altı asırdır koruduğu Yahudilerle var olan ilişkilerini "akılcı ve ölçülü" bir biçimde sürdürmesi, "uluslararası ilişkilerin mantığı ve diplomasi geleneğinin terbiyesi" bağlamında, herkesin çıkarınadır. Ancak, karşılıklı ilişkilerin geldiği nokta, karşı tarafın hep kendine yontma anlayışı ve Türkiye’nin sahip olduğu avantajlı pozisyon dikkate alındığında; "bağımlı ve bağlantılı" dış politika anlayışının derhal terk edilerek, yerine "özgür ve özgün" bir uluslararası politikanın benimsenmesi daha mantıklı duruyor. Aslında, Türkiye ile söz konusu üçlü mihver arasındaki "senli benli ilişki" mekanizmaları, Türkiye’nin "özgür ve özgün" çıkışlar yapması için çok büyük fırsat, ortam ve altyapı sunmaktadır. Çünkü her iki taraf birbirlerini çok iyi tanımakta ve ikili ilişkilerin sürdürülmesinin ne derece "olmazsa olmaz" olduğunu çok iyi bilmektedirler. Dolayısıyla, Türkiye’nin haklı gerekçeler ve ikna edici projelerle "özgün, özgür ve aykırı" çıkışlar yapması halinde, ABDİsrailAB mihveri "ciddi tepkiler gösterseler bile" kolaylıkla Türkiye’yi gözden çıkaramayacaklardır. Tabii ki, bu tarz bir çıkış yaparken Türkiye, "ticarette, siyasette de merhamet olmaz" anlayışını kesinlikle gözardı etmemelidir. Bu ilke dikkate alındığı sürece; üçlü mihverle aşık atan ve onların oyunlarına karşı hamle yapan bir Türkiye, hiçbir zaman İran ya da Irak’la aynı konumda değerlendirilmeyecektir. Çünkü NATO üyesi, AB üye adayı ve Batılı tüm uluslararası örgütlerin üyesi konumundaki Türkiye, gerçekten üçlü mihverin kalbinde ve zihninde gerçek anlamda bir güven oluşturmuştur. T ürkiye, çöküntü sürecini yaşarken Batılıların ve Rusya’nın oyuncağı haline getirilmiş olan Osmanlı Devleti’nin döküntüleri ve hatta acılarını tıpkı bir kambur gibi taşımaya mahkum edilmeye çalışılan bir ülke konumundadır. Hâlihazırda dayatılmakta ve yaşatılmakta olan Ermeni soykırımı yalanı; Irak’ta, Filistin’de, Sudan’da, Yemen’de, Azerbaycan’da ve bilumum Osmanlı coğrafyasında yaşanmakta olan sorunların Türkiye’ye çıkarılan faturalarının "daha flaş" bir benzeridir sadece. Eğer dikkatli davranılmaz ve gereken köklü tedbirler alınmazsa, "yeri ve zamanı geldiğinde" diğerleri de belirgin bir biçimde önümüze koyulacaktır. Öyle ise, ABD’deki Yahudi lobilerinin Türkiye’yi köşeye sıkıştırma ve "şantaj" politikalarını fırsat olarak değerlendirerek, gerçekçi çözümler üretilmelidir. Türkiye, gücünü göstermeli Türkiye, sürekli önüne getirilen ve kendi üzerinde batının hesaplarını sergileyen politikalar karşısında özgün yaklaşımlar geliştirebilir. Buna devlet geleneği ve tarihi potansiyeli yeterlidir. Türkiye, bölgesel dengeler açısından gözden çıkarılamaz. DAYATMA FIRSATA DÖNÜŞMELİ Eylül ayında ABD Temsilciler Meclisi’nde oylanacak olan sözde "soykırım yasa tasarısı" nedeniyle oluşan "sözde soykırım" yaygarası ve ABD’deki Yahudi lobilerinin "ilk defa" Türkiye’nin tezlerine aykırı "sözde soykırımı tanıyacakları" yönünde fikir değiştirmeleri karşısında Türkiye, herkesi şaşırtacak bir beceri, değişim ve yaklaşımla "ezberleri bozarak" alışkanlıkları tamamen ortadan kaldırmalıdır. Böylece, sadece ABDİsrailAB mihverinin değişik gerekçelerle Türkiye’yi baskı altında tutma alışkanlıklarının ortadan kaldırılması değil, aynı zamanda "Osmanlı mirası kaynaklı" diğer bütün muhtemel baskıların tamamen bertaraf edilmesine yarayacak farklı bir açılım biçimi geliştirilmiş olacaktır. Son gelişmeler bir fırsat olarak değerlendirilerek, süreç tamamen Türkiye’nin menfaat, tez ve politikaları lehine kullanılmış olacaktır. Bugün için "soykırımı yalanı" oldukça dikkat çekici ve gündem oluşturucu bir yapıya sahip olduğu için, Türkiye’nin içerisinde kaşınan "diğer konular rutin hazırlık ve geçiş süreçleri"ne bırakılmış durumdadır. Hiç kuşkusuz ki, zamanı geldiğinde, "domino etkisi ve zincirleme tepkisi"yle Türkiye, sorun yığınlarıyla çevrelenecektir. Örneğin ABD’deki Yahudi lobileri nasıl bu "soykırım yalanı" üzerinden Türkiye’yi kendi politikaları doğrultusunda sürüklemeye çalışıyorlarsa; yarın diğer sorunların ortaya çıkarılması halinde, mutlaka benzer "fırsatçı ve şantajcı" davranışlar sergilenebilecektir. O nedenle, köklü devlet geleneğine ve kapsamlı yakın tarih deneyimine sahip olan Türkiye; Ermeni iddiaları ile Yahudi örgütlerin şantajlarına karşı "model atılım ve örnek kampanya" anlayışı çerçevesinde ciddi bir çalışma başlatarak, "bir çıkış, pir çıkış" sloganıyla, belki somut olarak sadece "soykırım yalanı" tamamen bertaraf edilebilir. Ama, muhtemel diğer sorun ve dayatma yaklaşımlarına da bütün kapıları kapatmalıdır. Bunun yolu şudur: Türkiye’nin gerçek anlamda köşeye sıkıştırıldığı zannedilen "soykırım yalanı" ve ABD’deki Yahudi Lobisi’nin "pazarlık kokan" aleyhte çıkışı bir fırsat kabul edilerek, "özgün, bağlantısız ve bağımsız bir küresel karşı atak" gerçekleştirilmelidir. Hiç kimsenin endişesi olmasın ki Türkiye’nin jeopolitik gücü, jeokültürel bağlantıları, siyasi birikimi, imajı ve yeteneği bu gibi özgün ve bağımsız çıkışları gerçekleştirilmesi için yeterlidir. Eğer, söz konusu bağımsız politik açılımlar gerçekleştirilebilirse; Türkiye, gerçekte Sevr Antlaşması’nı canlandırma amaçlı iç ve dış kaynaklı bütün oyunların bozulması yönünde vurucu ve sonuç TÜRKİYE’NİN İHTİYACI Öte yandan, ABDİsrailAB mihveri, her zaman Türkiye’nin jeopolitik, jeostratejik ve jeokültürel konumlarının her birisine ihtiyaç duymaktadırlar. Şayet Türkiye, arzu etmediği bir gelişme veya endişe ettiği bir durumla karşılaşması halinde, "mâkul gerekçeler ve uygun bir dille" ortaya çıkarsa mihveri geri adım atmaya zorlayabilecektir. Öyle ise Türkiye, "haklı gerekçelerini" ortaya koyması durumunda; başta sözde Ermeni soykırım yalanı rahatsız olduğu her konuda rahatlıkla bağımsız çıkışlar yapabilme şansına sahiptir. Bu fırsatlar çok iyi bir ABD’deki Yahudi şekilde değerlendirilmelidir. liderlerden Foxman Kuşkusuz, uluslararası ilişkilerde ebedi Erdoğan’la birlikte... dostluk ve düşmanlıklar olmadığı gibi, duygusallık ve heyecana da yer yoktur. alıcı bir çıkış yapmış olacaktır. Ancak, kırmızı çizgilerinizin geçilmesini ve yadsınamaz hedeflerinizin engellenmesini istemiyorsanız; mutlaka "her ihtimali ve hayal edilmezleri bile" öngörerek gerekli ATIYA DÜŞÜNSEL BAĞIMLILIK hazırlıkları yapmanız gerekmektedir. Açıkçası bu zamana kadarki Türk dış politikası, Öncelikle Türkiye’nin endişe ve çıkarları için "1923–1938 ve kısmen 2003–2006 yılları arasındaki yapılacak her türlü girişim öncesinde, üçlü mihverin "bizi uygulamalar" hariç tutulacak olursa, "Sevr sendromu ve gözden çıkaramayacağı" önsezisi bir tarafa bırakılarak, yenilmez Batı imajı takıntısı" çerçevesinde yürütüldüğü mutlaka her türlü önlem alınmalıdır. Önümüzde için, Türkiye’nin önüne çıkarılan yapmacık ve hayali "Saddam Hüseyin ve Irak" gerçeği dururken, "üçlü sorunlar bile "ABD’den icazet ve Batılı baskı mihverin Türkiyesiz yapamayacağını" hesaba katarak gruplarından da destek" talep edilerek halledilmeye "aykırı duruş" sergilemek hiçbir zaman doğru bir çalışılmıştır. Bu sebeple Türkiye, 19. yüzyılda Osmanlı davranış kalıbı olmayacaktır. Ancak, "özgür, özgün ve Devleti’nin nasıl Avrupa’ya bağımlı hale gelmişse, 1945 aykırı çıkışlar" sergilerken, üçlü mihver ile sıcak yılında sonra tamamen ABD’ye bağımlı hale gelmiştir. diyalogları sürdürebilmek ve duygusal davranışlar Zaten bu nedenle Türk tarihinin son üç asırlık geçmişinde göstermemek için, "Türkiye’nin kolaylıkla gözden yaşanan sorunların neredeyse tamamının arkasında Batılı çıkarılamayacağı" tezi de tabi ki bir supap olarak sürekli ülkeler ile Rusya olmuştur. hafızalarda canlı tutulmalıdır. Bu üzüntü verici acı gerçekten hareket edersek; B