23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

uğrama olasılığı klasik istatistik hesaplarına göre ancak bir milyon yılda bir olabilecek bir olaydı ama gerçekleşti. Roubini son gelişmerin öngörülme olaslıkları çok düşük olduğundan piyasalar tarafından fiyatlanamadığını vurguluyor. Öte yandan milyon yılda bir görülmesi beklenen olayların sık sık gerçekleşiyor olması finansal piyasaların doğru fiyatlama yapamadığı kuşkusunu gündeme getiriyor. Son dönemde gelişen ve riski dağıtma görevi üstlenen ama aslında sadece var olan riskin görünmesini engelleyen türev finansal araçlar bir bakıma risk kavramının yerini belirsizlik kavramının almasına neden oluyor. Nitekim hedge fonların hızla büyümesinin piyasadaki riski yaydığı varsayılıyordu ancak son finansal çalkantı da ortaya çıktı ki bu fonlar kredi riskini paketleyip yeniden satıyorlarmış. Roubini’nin ikinci önemli vurgusu ise bu yaşananların sadece bir likidite krizi olmadığı aslında sonuçları genellikle daha ciddi olan bir kredi yani borç krizi olduğu, merkez bankalarının likidite enjeksiyonunun sorunu çözemeyeceğidir. Her ne kadar borçlarını geri ödeyememe durumuna düşmüş ekonomik birimler çoğu zaman bir likidite sıkışıklığını da eş zamanlı olarak yaşasalar da borç krizi durumunda yaşanan sadece bir likidite problemi değil, borçların, likidite problemi olmasa dahi ödenemez duruma gelmesidir. Roubini köpüğün şişme döneminde pek çok kişinin aşırı borçlandığını söylüyor. Roubini’nin görüşünü paylaşmayanlar da var. Cooper, yaşananların bir ekonomik krizden çok bir likidite krizi olduğunu korku ve belirsizliğin nakit talebini artırdığını iddia ediyor ve bu yüzden de FED’in iskonto faiz oranını indirmesini destekliyor. Olaya finansal kurumlar açısından bakıldığında mortgage kredilerindeki ger ödenmeme problemi yüzünden sorun yaşayan şirket ve bankaların FED’in bankalararası borçlanmayı kolaylaştıran iskonto faiz oranını indirmesi sayesinde fon bulabileceğini düşünebiliriz. Ancak çoğu fakir 2 milyondan fazla aile keskin bir şekilde yükselen mortgage ödemeleri ile karşı karşıyalar ve bunların çoğu aldıkları kredileri ödeyemedikleri için evlerini satmak durumunda kalacaklar. Ev arzındaki artış kaçınılmaz olarak ev fiyatlarını düşürecek ve bu evleri devralan bankalar da değeri düşmüş ama talep yetersizliği nedeniyle satamadıkları ev stokları ile baş başa kalmış olacaklar. Ev fiyatları endeksindeki düşüş hızlanarak devam ediyor ve düşüşlerin 2006’nın ikinci çeyreğindeki tepe nokatasına göre %15’i bulabileceği düşünülüyor. Üstelik moertgage piyasalalarında kredi alma koşullarının sıkılaşması, icraların artmasına yol açarak satılmamış ev stoklarını artırıp fiyatlar üzerinde düşürücü baskıyı şiddetlendirebilir. Bu aileler doğal olarak başka alanlardaki tüketimlerini de düşürmek durumunda kalacaklar. İşte olayın bu boyutu likidite enjeksiyonunun ancak finans piyasalarını o da geçici bir süre rahatlamaya yeteceği görüşünü kuvvetlendiriyor. Nitekim Roubini de bu görüşü ABD’de reel tüketimin zayıfladığına dair işaretleri vurgulayarak destekliyor. Öte yandan Roubini FED’in iskonto oranı operasyonuna rağmen yatırımcıların riskten kaçınma eğilimlerinin düşmeyip arttığına dikkat çekiyor. Roubini, Minsky’nin tezini destekleyerek yatırımcıların riskten kaçınma davranışlarının azaldığı dönemlerde aşırı borçlanarak varlık fiyatlarını şişirdiklerini ve borçlarını çevirmelerinin de bu varlıkların fiyatlarının sürekli olarak artmasına bağlı olduğunu, 1990’ların sonlarında yaşanan teknoloji balonunun da bu özellikleri yansıttığını vurgulayarak, subprime mortgage kredilerinin önemli bir bölümünün ponzi borçlar kategorisine dahil edilebileceğini söylüyor. Amerikalılar aşırı borçlanarak ve negatif tasarrufla tüketimlerini artırken, tüketici kredileri, artan varlık fiyatları tarafından finanse edilmişti. İşte şimdi bu sürecin sonuna gelmiş olabiliriz. Roubini likidite enjeksiyonu ile yeni bir spekülatif köpüğün şişmesi için uygun bir ortam yaratılabileceğine, ancak bunun ahlaki çöküntüye (moral hazard) neden olarak bazı yatırımcıların pervasızca spekülatif pozisyonlar almalarına neden olabileceğini de ifade ediyor. Tüketici harcamalarında, 2. çeyrekte sadece %1,3 oranında artmış olmasının yanı sıra araba satışlarının Temmuz’da tekrar düşmesi ve işsizlik oranının %4,6’ya yükselmesi gibi gelişmeler yaklaşmakta olan durgunluğun göstergeleri olarak yorumlanıyorlar. Tüketimdeki bu yavaşlamanın fiyatlar üzerindeki baskıyı gevşetmesi gerekirken bunun gerçekleşmemesi finansal piyasaların baskısına rağmen FED’in faiz indirimi kararını vermesini de zorlaştırıyor. Bu kaygıya rağmen FED’in iskonto oranını indirmesi kredi sıkışmasının ekonomiyi yaralayacağını kabul ettiği ve Eylül ayında federal fon faiz oranını da indirebileceği şeklinde yorumlanıyor. Resesyonun tüm ekonomik ve sosyal maliyetlerine rağmen Schumpeter gibi düşünen iktisatçılar ise resesyonun verimsiz işletmelerin piyasadan silinmesini ve kalanların da daha verimli çalışmasını sağladığını savunuyorlar. Nitekim dot com köpüğü patladıktan sonra FED’in genişletici para politikası C S TRATEJİ 7 uygulayarak aslında bir köpüğün yerini bir başkasının almasına yol açtığını ve piyasaların temizlenmesine izin vermediğini ve belki de bu yüzden ertelenen durgunluğun daha ağır olacağını vurguluyorlar. Subprime borcu olanları ve bunlara kredi verenleri kurtarmak için faizlerin düşürülmesi, diğer sektörlerde aşırı borçlanma ve spekülasyona neden olabilir ki bunun da sonucu yine enflasyon ve borsada yeni bir köpük olur. Bu veriler ABD ekonomisini önümüzdeki dönemde zor günler beklediğini gösteriyor. Ancak bununla birlikte borsadaki toparlanma devam ederse ve petrol fiyatları da yeni bir yükseliş trendine girmezse hanehakının tüketim harcamaları resesyonu destekleyecek kadar azalmaya da bilir. Öte yandan Economist’de dikkat çekilen bir araştırmada, kredi sıkışması ile ev fiyatlarındaki ciddi bir düşüşün kombinasyonunun, ABD’nin büyüme oranına, FED faizleri düşürse bile, ciddi zarar verebileceği vurgulanıyor. ABD’nin tüm dünyanın üretimi için önemli bir talep yarattığı göz önüne alınırsa, sürecin ekonomik etkilerinin zaman içinde daha açık bir şekilde görülmeye başlayacağı söylenebilir. Şimdi önemli soru Çin’in elindeki ABD tahvillerinin ne kadarını elinden çıkaracağıdır. ABD Merkez Bankası Başkanı Ben Bernanke
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear