23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

C S kaynamaya başladı TRATEJİ 13 çıkmazında seferberlik başlatmıştı. Peki bu sorunun kökeninde ne yatıyor? Bunu daha iyi anlayabilmek için Dr. A.Yılmaz Soyyer’in konuya ilişkin araştırmasına kısaca bir göz atmakta yarar var. Soyyer’in araştırmasına göre Pakistan’da 8 binin üzerinde medrese bulunuyor. Bu okullara 200 binin üzerinde Pakistanlı ve Afganistanlı öğrenci devam ediyor. Pek çok medrese 19. yüzyıldaki İslami canlanma ile Kuzey Hindistan’da Utar Prateş’teki Deobandi hareketinden doğmuştu. Deobandi bünyesinde fotoğraf çekimine bile izin vermeyen bir katı hareketti. Bu medreselerde öğrencilere TalibanDeobandi karışımı bir eğitim verilmekteydi ki bu "Bir Taliban her türlü tavizi vermeyi reddeder" cümlesiyle özetlenebilir. Pakistan’da elli yıl önce yalnızca bir medrese bulunuyordu. 2000 yılına gelindiğinde ise sadece Karaçi’de bir tek medresede 8 bine yakın öğrenci bulunmaktaydı. Medreselere devam eden öğrencilerin yaklaşık yüzde 30’u başta Afganistan olmak üzere Ortadoğu, Orta Asya ve Afrika ülkelerinden gelmekteydi. Bu medreselerde eğitim daha ziyade, Kuran’ın ezberletilmesi ve bazı temel bilgilerin verilmesinden ibaretti. Öğrencilerin geneli çok yoksul ailelerin çocuklarıydı. Eğitim ise iki seneden dokuz seneye kadar değişmekteydi. Örnek olarak Ziya’ülMedaris’te 516 yaşlar arasında değişen 150 öğrenci sadece Kuran ezberliyordu. Yalnızca Kuran ezberlemek için çok uzun olan bu eğitimde kalan boş vakitleri Taliban’ın ideolojik din eğitimi dolduruyordu. Bölgeyi gezen gazeteci David Rohde’un konuştuğu bir medrese öğrencisinin şu sözleri dikkat çekiciydi: "Ben İslam uğruna savaşmak istiyorum, bunu bizden Allah istemekte". Genç bir medrese öğretmeni ise yalnızca kendi medresesinden 400 öğrencinin Taliban’a katıldığını söylüyordu. Bu medreseler bünyesinde faaliyet gösteren Hareket’ülEnsar ABD’nin terörist örgütler listesinde yer alıyordu. Dr. Soyyer’in verdiği bilgilerden devam edelim… Deoband okulunun devamı sayılan bir medrese 1947’de Pakistan’da Hakkaniye adıyla açıldı. Fakat 2000’li yıllarda bu medresenin klasik Deobandi medresesiyle hiçbir benzerliği kalmamıştı. Bu medrese Pakistan’da Cemiyeti Ulemai İslam isimli örgüt ve partinin kontrolündeydi. Buradaki öğrencilerin yaşları 89’dan 30 hatta 35’e kadar çıkabiliyordu. Genç öğrenciler, günlerini sınıflarda bağdaş kurarak, Kuran ezberlemekle geçiriyorlardı. İleri sınıflarda tefsir ve hadis de okutuluyordu. Okulun müfredatında ne matematik, ne fen bilgisi ne de diğer çağdaş bilimler yer alıyordu. Bu medresenin mollalarından Mevlana Hak, Usame bin Ladin’in destekçilerindendi. Pakistan askerleri... Afganistan’da bir dönem yönetimi ele geçiren, 11 Eylül saldırılarının ardından ABD’nin hedefi olan Taliban’a Pakistan yönetiminin o dönemdeki desteği biliniyor. Taliban, Pakistan’ın Kuzey Veziristan Bölgesindeki medreselerden doğdu. Sorun artık Pakistan’ın da elini yakmaya başlamış durumda… Taliban bölgeye zorbalığa dayanan bir adalet getirmeye kalkıştı. Ömer’in aşırı yorumlarıyla idare olunan Taliban hiçbir zaman bitmeyecek bir cihat fikrini kendilerine ilke edinmişti. Taliban kadınları dini bakımdan aşağı sayıyor ve onları kalın elbiselerin ardında yaşamaya mahkum ediyordu. Taliban taraftarları pürİslam olarak nitelendirilebilecek bir yönetim kurdukları iddiasındaydılar. Dört yıllık iktidarlarında "boş uğraşı" saydıkları her şeyi yasakladılar. Onlara göre kadın eğer başını derde sokmak istemiyorsa Taliban yönetiminin kararlarına uyup burka ile örtünmeli ve gerekmedikçe sokağa çıkmamalıydı. Taliban, Molla Ömer’e yaklaşık bin yıldır kimseye verilmemiş olan emir’ülmüminin unvanını verdi. Üzerine giydiği elbisenin Hz. Muhammed’in hırkası olduğu yolunda söylentiler yayıldı. Ancak Ömer’i asıl güçlendiren Pakistan hükümetinin kendisiyle 20 Kasım 1994’te yaptığı "yol güvenliği anlaşması" idi. Böylece Afganistan ticaret yollarını Taliban’a teslim edilmişti. Aynı zamanda Pakistan istihbarat servisi de Talibanla her türlü ilişkiyi geliştirdi. İçeride katı bir şeriat rejimi uygulayan Taliban, yurt dışına sevk edilen afyonun en güvenilir nakliyecisi oldu ve bu işten 100 milyon dolara yakın para kazandı. Ezcümle, gün oldu devran döndü, Afganistan’da radikal İslamcı Taliban’ın palazlanmasına zemin hazırlayan hatta destek veren, teşvik eden Pakistan, şimdi kendi yarattığı bu tehdit ile karşı karşıya kaldı. Zaten ciddi bir kriz potansiyeli bulunan bölgede gerilim giderek tırmanıyor. Çatışma ortamı Pakistan’a sıçramış durumda. Krizin daha da derinleşmesi an meselesi. 11 Eylül saldırılarının ardından Taliban’ı hedef alan ABD yönetiminin tutumuna gelince… sınırındaki Paktia’da iki medresenin yapımı ile başladı. Bölgedeki camilerin yenilenmesi için büyük harcamalar yapan Amerikan hükümeti, bu uygulamaları ile dini liderleri kazanmayı (!) umut ediyor. "Onların kültürüne ve dinine saygı duyduğumuzu söylüyoruz" diyen Paktia bölgesi Sharana’da Amerikan birliklerinde görev yapan donanma komutanı Eduardo Fernandez, "Bizler, din adamlarına hak ettikleri saygıyı vermek zorundayız" yönünde bir açıklama bile yaptı. İnşa edilecek her bir medresenin bin öğrenci kapasiteli olduğu kaydedildi. Habere göre "mükemmel eğitim merkezleri" olarak hizmet veren medreselerin yönetimi ve denetimi Afgan Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülmesine karar veren Amerika, radikal vaizlerin henüz küçük ve savunmasız çocukları etkilemesinden endişe ettiğini de belirtmekten kaçınmadı. ABD yönetimi bir taraftan alternatif medreseler oluşturma çabası içine girerken, diğer yandan bölgedeki yerel medreselere gözdağı vermekten de çekinmedi. İtalyan Haber Ajansı Pakistan'ın, Afganistan sınırında, dini eğitim veren bir medresede 32 kişinin öldüğü füze saldırısını ABD'nin düzenlediği ve yeni silahlarını denediğini duyuruyordu. ABD medyasını kaynak göstererek yayınladığı haberine göre, Kuzey Veziristan'daki Datakhel bölgesinde bulunan medresede El Kaide ile Taliban'ın eğitim yaptığı istihbaratını alan ABD ordusu, yeni Yüksek Mobilize Topçu Roketleri (HIMARS) adı verilen silah sistemini kullanmıştı. Haberde, HIMARS'ın en önemli özelliği olarak kötü havalarda da yüksek nişan kabiliyetine sahip olması, kamyonlarda taşınabilmesi ve her yerden ateşlenebilmesi olarak gösterilmişti. 16 saniyede hedefine kilitlenebilen roket sistemi, 32 kilometreden 300 kilometre'ye kadar bir alanda etkili olabiliyor. Aslında 11 Eylül saldırılarından sonra din okullarının daha fazla kontrol edilmesi gündeme gelmişti. Ancak o dönemden bugüne çok fazla bir adım atılamadı. Aksine Pakistan’da 11 Eylül sonrası, 2002 yılında ilk kez yapılan seçimlerde, radikal İslamcılar güç kazandılar. Bu seçimlerde Pervez Müşerref’in karşısındaki en ciddi İslami muhalefet, altı İslamcı partinin oluşturduğu Muttahida Meclisi Amal (MMA) isimli yapılanma, beklenenin üzerinde oy olarak üçüncü oldu. TALİBAN’IN DOĞDUĞU ORTAM Afganistan’daki Taliban hareketinin temelleri de Pakistan’daki medreselere kadar uzanıyor. Taliban, Afganistan’daki savaştan kaçarak bu medreselerde eğitim görmüş Peştun mülteciler ve mülteci kamplarından toplanan askerlerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkmıştı. Afganistan halkı "Taliban" adıyla ilk defa 1994 yılının yaz aylarında karşılaştı. Afgan askerleri bu silahlı grubu önce Birleşmiş Milletler askeri zannetti. İçlerinde 150 civarında Pakistanlı milis gücü ve bunların yönetiminde 50’ye yakın tank vardı. Bu kuvvetler İpsin Budak’ı işgal ederek yayınladıkları bildiride hiçbir Afgan yerel fraksiyonuyla ilişkili olmadıklarını bildiriyorlardı. ABD DE DİNE YÖNELDİ Washington’dan sızan bilgiler dikkat çekici. ABD yönetimi, radikal İslam’ın önüne geçebilmek için Afganistan'ın Pakistan sınırına yakın bölgelerde alternatif medreseler açmaya başladı. The Sunday Telegraph’ın haberine göre bu çalışmalar, Pakistan
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear