Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
vurgulamaktadır. Rusya’nın tepkisi sadece ABD’ye değil, genel olarak Batıya yöneliktir. AGİT ile ilgili şikayetleri bunu göstermektedir. Tepkinin altında yatan en önemli iki neden, Rusya’nın eski etki alanındaki ülkelerde ABD’nin "renkli devrimlerle" egemen olmaya çalışması, Romanya ve Bulgaristan’daki ABD üsleri ve ABD’nin Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne füze savunma sistemleri yerleştirmek istemesidir. Bir kıta devleti olan Rusya, geleneksel olarak etrafındaki geniş bölgelerden tehdit algılamış ve bu bölgeleri kontrol altında tutarak güvenliğini sağlamıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılması bu ülkeyi adeta çıplak ve savunmasız bırakmıştır. Sovyetlerden kalan stratejik boşlukları ABD’nin doldurma çabaları Rusya’yı rahatsız etmektedir. NATO’nun Baltık cumhuriyetlerini alarak Rusya ile komşu olması, Ukrayna ve Gürcistan’la özel ilişkiler geliştirmesi Rusya’nın endişelerini artırmaktadır. Bu ülkelerin NATO’nun kontrolüne geçmesi demek, Rusya’nın Batı Enerji Koridoru üzerindeki kontrolünü kaybetmesi demektir. Putin, konferansa hitap ediyor... C S TRATEJİ 15 Ancak bunların (Hindistan da dahil) ABD’nin karşısında ikinci kutup oluşturacak şekilde sıkı bir ittifak kurmaları olasılığı yoktur. Zira bu ülkeler aynı zamanda Asya’da üstünlük kurmada birbirlerine rakiplerdir. MEYDAN OKUMA Putin ABD’yi suçlamakta haklıdır. ABD’nin tek taraflı eylemleri dünyayı daha güvenlikli hale getirmek bir yana, kaosa sürüklemiştir. Ortadoğu ülkelerine nasıl demokrasi getirdiği Irak’ta günde ortalama 100 kişinin öldüğü olaylarda görülmektedir. Büyük Ortadoğu Projesi’nde (BOP), daha sırada 20 ülke vardır. Birilerinin ABD’ye dur demesinin zamanı gelmiştir. Putin konuşması ile açıkça bu mesajı vermiştir. Putin Münih konuşmasında ABD’ye meydan okurken, bunu yeni bir soğuk savaşta ABD karşısındaki ikinci kutbun temsilcisi olarak değil, çok kutuplu dünyada dikkate alınması gereken güç merkezlerinden birisi olarak yapmıştır. Ancak ABD’ye meydan okumak sadece konuşma ile yapılacak bir şey değildir. Bu retoriğin arkasını dolduracak siyasi, ekonomik ve askeri güç geliştirilemediği ve gösterilmediği sürece, Putin’in konuşması siyasi tarihte bir anı olarak kalmaya mahkumdur. Konuşmanın önemi Rusya’nın bundan sonraki davranışları ile ortaya çıkacaktır. Bazı yorumcular Putin’in konuşmasının esas hedefinin Rus halkı olduğunu, 2007 sonunda yapılacak genel seçimler ve Mart 2008’de yapılacak Başkanlık seçimlerine yönelik olarak Rus halkına ve kendisinden sonra gelecek yöneticilere bir mesaj verdiğini ileri sürmektedirler. Rusya’nın soğuk savaş sonrası temel stratejik seçimi, Batı dünyasının bir parçası olmak veya Asya’da lider bir ülke olmak seçenekleri arasındadır. Putin’in konuşması Rusya’nın ikinci seçeneği tercih ettiğini göstermektedir. Türkiye dış politika seçeneklerinde sadece ABD ve AB’yi gösteren gözlüklerini çıkartıp, kurulmakta olan yeni dünyaya daha geniş olarak bakabilmelidir. Rusya, Asya’da liderliğe oynadığını ilan ederken, Türkiye, geçmişten gelen müttefiklik anlayışı yerine gelişmelere yeni gözlükle yaklaşmalı. etkisiz hale getirecektir. Bu durum Putin’in ifadesiyle "kuvvet dengesinin bozulması" demektir. Putin El Cezire televizyonu ile yaptığı söyleşide Rusya’nın, füze savunma sistemlerini aşabilecek yeni bir sistem geliştirmek zorunda kaldığını söylemiştir. Soğuk savaş sonrası dünya siyasi sisteminin yeniden yapılandırılmasına yönelik mücadele aynı anda iki eksende sürdürülmektedir: 1. ABD ile İslam ülkelerinin ağırlıklı olduğu Büyük Ortadoğu bölgesindeki ülkeler ve bu ülkelerin içindeki ABD/Batı karşıtı güçler arasında, 2. ABD ile dünya egemenliğinde potansiyel rakipleri büyük devletler (AB, Rusya, Çin, Hindistan, Japonya) arasında. Bunlardan birincisi askeri alanda, açıkça ve asimetrik olarak yürütülürken, ikincisi ekonomik ve politik alanlarda, sinsice ve simetrik güçler arasında yürütülmektedir. İkinci mücadele ekseninde ABD’ye en yakın rakipler Rusya ve Çin’dir. Bu ülkeler bazı Orta Asya ülkeleri ile birlikte Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) çerçevesinde ABD’ye Asya’da meydan okumaktadırlar. FÜZE SAVUNMA SİSTEMİ Rusya’yı endişelendiren diğer bir husus, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne yerleştirilmek istenen ABD füze savunma sistemidir. Bu sistem İran ve Kuzey Kore’nin uzun menzilli füzelerinin ABD’ye ya da Avrupa’ya atılması durumunda, onları yolda (midcourse) karşılayarak imha etmek amacına yöneliktir. Oysa Putin’in konuşmasının soru cevap bölümünde belirttiği gibi, İran’ın elindeki füzeler 1600–1700 kilometre menzillidir ve ne ABD’yi ne de Avrupa’yı tehdit eder. Kuzey Kore’nin ABD’ye Avrupa üzerinden füze atması da balistik kurallara aykırıdır. Bu nedenle Rusya haklı olarak yerleştirilecek füze savunma sistemlerinin kendisine yönelik olduğunu düşünmektedir. Konvansiyonel ordusunu henüz modernize etmekte olan Rusya, güvenliğini stratejik füzelere ve nükleer caydırıcılığa dayandırmaktadır. Avrupa’da konuşlu füze savunma sistemleri Rusya’nın bu en önemli silahlarını Deutsche Welle: Putin’in koltuğu için yarış kızıştı 16.02.2007 usya Devlet Başkanı Putin’in Savunma Bakanı İvanov’u birinci başbakan yardımcılığına ataması, 2008 yılındaki seçimlerde Putin’in halefinin kim olacağı tartışmalarını alevlendirdi. Birinci başbakan yardımcısı Medvedev görevine devam edecek. Adaylıklarını henüz koymamış da olsalar, iki isim arasında rekabetin daha da artması bekleniyor. Siyasi gözlemcilerin bir kısmı, atamanın İvanov'un seçimlerdeki şansını artırdığını düşünürken, bir kesim İvanov’un artık göz önünde olmayacağı, popülaritesinin azalacağı görüşünde. DW’den Ingo Mannteufel’in yorumu: İvanov’un atanmasını hemen bir siyasi yükseliş olarak değerlendirmek Rus güç sisteminin inceliklerini anlamamış olmaktır. Çünkü İvanov 2005 yılı sonundan bu yana üç Başbakan yardımcısından biri. Başbakan birinci yardımcılığına getirilmek ille de gücünün artması anlamına gelmiyor. Çünkü devlet R başkanlığı için bir başka favori isim Dimitri Medvedev zaten bu konumdaydı ve görevi halen devam ediyor. İvanov resmi olarak Medvedev ile aynı kademeye yükseldi, ancak önemli bir makam olan savunma bakanlığını bırakmak zorunda olması daha ağır basıyor. Ayrıca İvanov’un yetkileri çok kısıtlı bir şekilde genişletilmiş oldu. Şimdiye kadar zaten askeri ve endüstriyel gelişimin koordinasyonundan sorumluydu. Atamanın ardından yetkisi sadece sivil ekonomideki bazı alanlara genişletilmiş oldu. Bu, savunma bakanlığı koltuğunun kaybedilmesiyle karşılaştırıldığında büyük bir güç kazanımı anlamına gelmiyor. Ayrıca İvanov yeni görevinde savunma bakanlığı döneminde olduğu kadar kamuoyunda dikkat çekemeyecektir. Şimdi dikkatler daha çok, yeni Savunma Bakanı Anatoli Serdyukov ile Başbakan Yardımcılığı’na atanan Ser İvanov gey Narişkin üzerine yoğunlaşacak. Asıl kazananlar, bu iki isim oldu. İvanov’un Putin’in halefi olma şansı ise artmadı, aksine azalmış oldu.’’