Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 C S TRATEJİ Batı’nın önerdiği küresel Putin Batı’ya Yrd. Doç. Dr. Mitat ÇELİKPALA TOBB Tek. ve Eko. Ünv. R usya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 10 Şubat’ta Münih’te "Küresel Krizler ve Küresel Sorumluluklar" temalı 43. Münih Güvenlik Politikası Konferansı’nda yaptığı konuşma Rusya’nın uluslararası sistemdeki yeri ve geleceği ile ilgili yeni tartışmaları doğurdu. ABD politikalarından duyulan rahatsızlık birçok ortamda dile getirilmekle birlikte George Bush’a şimdiye kadar "dostum" şeklinde hitap eden Putin’in bu çıkışı kimilerince Soğuk Savaş söylemi olarak değerlendirildi. Bazıları ise bu konuşmayı Putin’in selefine yön çizmesi olarak algıladılar. Amerikalı Rusya ve Güvenlik uzmanları ile araştırma kuruluşları konuşmanın yapıldığı tarihten günümüze ABD’nin ne yapması, nasıl bir tepki vermesi gerektiğini değerlendiriyorlar. Tabii konuşma Türkiye’de de çeşitli yansımalar yarattı. Yapılan değerlendirmeler bu çıkışı nasıl değerlendirmek gerekir sorusu etrafında toplanıyor. Rusya yeni bir yola mı giriyor, ABD ile yeni bir rekabet mi başlayacak? Bu sorulara farklı ideolojik bakış açıları çerçevesinde çeşitli yanıtlar verilebilir ama açık olan konuşmanın Rus lider tarafından uluslararası kamuoyunun önünde yapılmış en açık, kapsamlı ve sert ABD eleştirisi olduğu. Konuşmanın geneline bakıldığında hemen başlangıçta dikkat çeken birkaç nokta bulunmakta. Aslında Putin bu konuşmada değindiği ara başlıklara son bir yıldır daha sınırlı biçimlerde, ağırlıklı olarak Rus medyasında kendi kamuoyuna yönelik biçimde dile getirmekteydi. Dolayısıyla konuşmada Putin ya da Rus yetkililerce daha önceden dile getirilmeyen yeni bir şey Putin, ülkesiyle Batı arasındaki sınırları netleştirdi. ABD, NATO ve AB’nin kendi küresel çıkarlarına yönelik planlarını, Batı yaklaşımıyla eleştirdi. Putin, ‘Sovyetler yoksa neden NATO var ve genişlemeye devam ediyor’ sorusunu gündeme getirdi. yok. Özellikle geçtiğimiz yıl ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin Vilnius’ta yaptığı değerlendirmelerden sonra Putin’den net bir yanıt beklenmekteydi. Bu yanıt doğrudan ve etkili bir biçimde verilmiş oldu. Putin’in konuşmasının sonunda söylediği şu sözleri en başta vurgulayarak bu konuşmayla ilgili bir takım tespitleri yapabiliriz: "çok sık olarak ortaklarımızdan, Avrupalı ortaklarımızdan Rusya’nın dünya meselelerinde daha aktif rol alması gerektiği yönünde öneriler alıyorum. Bununla ilgili olarak küçük bir hatırlatma yapayım. Bizi bu yönde teşvik etmenize pek de gerek yok. Rusya bin yılı aşkın tarihe sahip bir ülkedir ve her zaman bağımsız bir dış politika izlemiştir. Bu geleneği bugün değiştirmeyeceğiz. Aynı zamanda, dünyanın nasıl bir değişim geçirdiğini çok iyi biliyoruz ve elimizdeki fırsatları ve potansiyeli gerçekçi bir şekilde değerlendiriyoruz. Fakat elbette sadece küçük bir grup için değil tüm dünya için güvenlik ve refahı sağlayacak adil ve demokratik bir dünya düzenini oluşturmada birlikte çalışabileceğimiz sorumlu ve bağımsız ortaklarla işbirliği yapmayı bizler de arzu ederiz." dünyasını eleştirmesi. Putin konuşmasında "Rusya olarak, bize birileri hep demokrasiyi öğretiyor. Fakat her nedense, bize demokrasiyi öğretenler, kendileri öğrenmek istemiyor" sözleriyle bunu açıkça dile getirdi. Rusya’nın iç politikası çerçevesinde yapılan bu eleştirileri Rus liderin uluslararası sistemin doğası ve günümüzdeki yapısı çerçevesinde rakiplerine yansıtmasının Rusya’nın kendi iç sorunlarını çözmemesi bağlamında bir mazeret oluşturamayacağı akılda tutulmalıdır. Bu değerlendirme bir anlamda bir saptırma/yönlendirme olarak da görülebilir. BATI’YA DERS VERMEK Yine de Putin’in uluslararası sistemin demokratikleşememesini tek kutuplu dünya oluşturulmasıyla eşleştirilmesi farklı bir bakış açısı olarak değerlendirilebilir. Bu mümkün müdür? Ya da çok kutuplu bir dünya oluşturulabilir mi, türünden akademik sorulara bu yazıda yanıt aramadan tüm dünyada oluşan Amerikan hegemonyası rahatsızlığının Putin tarafından tek kutuplu dünya ve bunun yaratacağı/yarattığı sonuçlara yapılan vurgularla yeni bir cephe oluşturma çabasına dönüştürülmeye çalışıldığı görülüyor. Putin, tek kutupluluk "Tek egemenin, tek efendinin olduğu bir dünya demektir" cümlesiyle Batı dünyasının ders verme tavrını Batı dünyasına geri yansıtıyor. Uyarısı ise bu durumun devamının "sadece sistemin içindekiler için değil, aynı zamanda egemenliği elinde bulunduran için de ölümcül" olduğudur. Çünkü bu yaklaşım sistemle birlikte hâkimi de içeriden yıkar. Bu bağlamda belki Putin’in konuşmasının en çarpıcı yeri "Günümüz dünyasında, tek kutuplu dünyanın kabul edilemez olmasının yanı sıra, aynı zamanda imkansız olduğu kanaatindeyim. Ve bunun tek sebebi, günümüz dünyasında tekil liderliğin varlığı halinde, askeri, siyasi ve ekonomik kaynakların yetersiz kalacak olması değildir. Bundan daha önemlisi, model bizatihi kendisi kusurludur, çünkü esası gereği modern uygarlık için ahlaki bir temel yoktur ve olamaz" değerlendirmesidir. Putin’in üzerinde ısrarla durduğu uluslararası ilişkilerde askeri gücün tek taraflı alınan kararlarla neredeyse sınırsız biçimde kullanımının dünyayı daimi çatışmalara sürüklediği değerlendirmesi ise hemen hemen herkesin desteklediği bir saptama. Avrupalılardan Kongre’de çoğunluğu elinde bulunduran Demokratlara belki de Yeni Muhafazakârların dışındaki neredeyse herkesin söylemleri bu yönde. Bu bağlamda Putin’in uluslararası alana hâkim olan memnuniyetsizlik duygusuna oynadığı söylenebilir. Bunun kendisine ve Rusya’ya bir saygınlık, Sovyetlerin mirası bir tür alternatif liderlik konumunu sağlayabileceğine inanıyor olabilir. AMERİKAN ÇIKARLARI Objektif bir bakış açısıyla Putin’in konuşma metnine göz atıldığında yapılan değerlendirmelerin toplantının teması ve uluslararası alanda oluşan genel eğilimlerle gayet uyumlu Putin, Stoiber ile birlikte... olduğu söylenmelidir. Fakat bu genel uyumun içerisinde Rusya’nın geleneksel dış ve güvenlik politikaları çizgisine uygun değerlendirmeler de yer almakta. Bu iki yaklaşımın günümüz uluslararası siyasal ortamında birleştiği ana nokta konuşmanın da omurgasını teşkil etmekte: tek kutuplu hale gelen dünyanın karşı karşıya bulunduğu sıkıntılar. Putin’in bu sıkıntıyı Amerika’nın adını açıkça anarak dile getirmesi Rusya’nın çıkarlarıyla uyumlu bir alan yaratma çabası olarak değerlendirilebilir. Putin’in söylediği Amerika tarafından Amerika’nın çıkarları merkezinde tek kutuplu bir biçimde şekillendirilen yeni düzenin dünyayı daha güvenli bir dünya olmaktan çıkartarak terörün hâkim olduğu, herkesin kendisini daha da güvensiz hissettiği bir dünyaya dönüştürdüğü. Bu son dönemde çeşitli ülkelerde yapılan anketlerin sonucunda, uluslararası toplantılarda ve neredeyse her zeminde karşımıza çıkan bir saptama. Diğer bir deyişle yeni bir saptama değil. Konuşmanın en ilgi çekici yanı ise yanı şimdiye dek sürekli olarak başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler tarafından sistemin ahlaki yönlerini dikkate almamakla, demokrasinin prensiplerini hâkim kılmamakla suçlanan Rusya’nın benzer söylemlerle ABD ve Batı TEK KUTUP, TERÖR VE SİLAHLANMA Putin’in bu tek kutupluluk saptaması ve eleştirisinden hareketle vardığı nokta bu türde bir yapının sadece güvensizlik duygusu ve uluslararası terör yaratmadığı ve fakat aynı zamanda uluslararası alanda silahlanma yarışını da tetiklediğidir. Putin bu