Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
denizde Konferans’tan konuşlandırılmış Xdalga boyunda çalışan ve bir görüntü... Sibirya’nın büyük bir kısmıyla Çin’i kontrol eden çok gelişmiş radar sistemlerini Kamçatka civarına nakletmesi de Rusya’yı belki de çok daha fazla rahatsız eden nedenlerden bir diğeri. Hatta, Amerikalıların Rusya’nın batısında ve doğusunda füze sistemleriyle giderek adeta bir kuşatma alanı yaratıyor olmaları da anlaşılan Rusların Soğuk Savaş’ın soluğunu enselerinde hissetmelerine neden olurken sabırlarını da iyice taşırdı. Rusya Federasyonu’nun askeri alanda başka rahatsızlıkları da var. ABD’nin savunma bütçesinin Irak nedeniyle 600 milyar doların üzerine çıkması ve Rusya, bütün AB ülkeleri ve Çin’in toplam savunma bütçelerinin bile iki katına erişmesi Rusya açısından dayanılmaz bir tehdit olarak algılanıyor. Bütün bunların alt alta yazılıp toplamının alınmasının Rusya üzerinde ağır bir baskı oluşturması çok doğal. Ayrıca bu toplama işleminin sonucunda ortaya çıkan askeri güç olgusuna ABD’nin yeni savunma konsepti ve bundan kaynaklanan uluslararası hukuku çiğneyen başına buyruk işgalleri eklendiğinde Rusya Federasyonu’nun bunların silahlanma yarışını körükleyebileceğini dile getirmesi de herhalde olağan karşılanacaktır. Yine görünürde ABD ve Transatlantik ilişkilerinde Rusya’yı rahatsız eden bir başka konu da, RusyaNATO ilişkilerinin son beş yıllık bilânçosunun sürekli Rusya aleyhine işlemiş olmasıdır. Ruslar, "siyasal olarak hep biz verdik, bir şey almadık, NATO içimize kadar girdi" diyorlar ve ilave ediyorlar "Doğu Bloku yıkılırken NATO’nun verdiği güvenceler nerede?" Yine bizzat Rusya Federasyonu Başkanı’nın artık tekelci, tek kutuplu bir dünya düzeninden rahatsız olduğunu sert bir şekilde belirtmesi de önemli. Başka Rus yetkililerinin de bu konuşmayı yumuşatma çabalarına gitmeden yorumlamaları ve "Rusya’nın dünya siyasetinde tarihsel ve süregelen rolünün önemi ve bundan doğan söz hakkı olduğunu" dile getirmeleri de acaba eski süper güçler arasında kılıçlar çekildi mi yoksa hiç kınına girmemiş miydi sorularını akla getiriyor. Putin’in bu çıkışlarını, Avrupa ülkelerinin bir bakıma enerji konusunda ciddi ölçülerde kendilerine bağımlı oldukları gerçeğinden hareketle, eski bir Sovyet taktiği olan müttefikler arasını açmak ve onları aralarında huzursuzluğa götürmek niyeti taşıyan bir çıkış olarak yorumlayanlar da var. C S TRATEJİ 11 sert tepkiyi vermeye itmiş olabilir. Yani kendini kuşatan ve içeride sistemi zaman zaman demokratikleşme adı altında Ruslara ters gelen bir transformasyona uğratmaya çalışan Batı’yı artık bir şekilde tehdit etme zamanı gelmiştir diye düşünen Rus Nomenklaturası, aynı zamanda ABD’nin başta Irak, Afganistan ve genelde bütün dünyadaki başarısızlıklarından da zamanlama açısından yararlanmayı düşünmüştür ki, bu noktada büyük ölçüde haklı çıkmışlardır. Buna karşın Batı’nın gardının tam olarak düştüğünü de söyleyemeyiz. Çünkü her ne kadar Rusya Federasyonu’nun döviz rezervleri çoğalmış, ekonomisi rahat nefes almış ve Rusya’nın milli geliri bugün Fransa’yı geçmek üzereyse de, nükleer güce de sahip olan Rusya aslında mükemmel bir ekonomik, askeri ve siyasi bir yapıya sahip değildir. Teknolojik olarak dünya sanayi ile rekabet edebilecek bir sanayiye sahip olmayan Rusya’nın ekonomisi hemen tamamen petrol ağırlıklı işlemektedir ve askeri gücü de nükleer ve balistik füze güçleri dışında yeterli değildir. İç siyaset bugün ordu, polis işbirliği ve ekonominin rahatlığı nedeniyle iyi işler durumdaysa da, son on beş yılda dışa açılmanın getirmiş olduğu noktada artık duyarlı ve kırılgan bir yapı arz etmektedir. Özellikle ekonomide 1990’larda ortaya çıkmış benzeri sorunların aniden gündeme bir şekilde gelmesi söz konusu kırılganlığı arttırabilecek ve dünya siyasetinde bu günlerde şahinleşen bir Rusya’nın arkasında destek olacak bir ABD de belki olmayacaktır. Bugün belki de Rusya’da iç istikrarın sürmesini isteyen ve çevresindeki kuşatmaya karşı çıkan güçler, Batı’ya karşı boyun eğmeyecekleri mesajını verirlerken, bu gelişmelerin ışığında Putin’i yasaları da değiştirerek bir dönem daha başa getirmek istiyor olabilirler. Veya Putin tekrar başa gelmek için onları memnun edici Batı karşıtı bu çıkışı yapmış olabilir. Buna karşı, Batı ülkeleri ve özellikle ABD, Putin’in bu çıkışını ciddiye almama gibi bir görüntü içinde olup, Rusya’nın kendilerini içten polemiklere götürücü bu hamlesine karşı "ABD, Sovyetlere karşı Soğuk Savaş’ı tek başına kazanmadı, Atlantik Birliği olarak kazandık" diyip, Rusya’nın Batı’yı karıştırmaya yönelik bu taktiğini boşa çıkarmak stratejisiyle hareket etmektedirler. Türkiye için bu gelişmeler özellikle dış politikamız açısından (anlayana) anlamlıdır. Karadeniz konusunda ABD’yi rahatsız edercesine Rusya ile işbirliğine giden Türkiye, Putin’in kuşatma sendromundan ve ABD ile olan yeni olası ilişki döneminden yararlanma ve özellikle Irak’ın Kuzeyi, Kerkük ve Kıbrıs konularında ülkemizin hayrına adımlar atma çabası göstermek zorundadır. Bir dönem daha iktidara gelmek için iç dengeleri yeniden düzenleme arayışına da girebilecek olan Putin, açıklamasıyla kendisine destek veren kesimlerin de gönlünü almış olabilir. Yeni gelişme Türkiye açsından da anlamlı olacak. Federasyonu’nun Soğuk Savaş sonrası geçirdiği transformasyon henüz tamamlanmış gibi gözükmüyor. Hele Batı ile özellikle ekonomik açıdan artan ilişkilerine ve işbirliğine karşın, Rusya’nın Batı’ya uyma ve Transatlantik sisteme dahil olma gibi bir kaygısı da yok. İçeride Batı sistemine uymayan ekonomik uygulamalar ile özel sektöre kendi istediği ölçülerde, seçici bir tavırla izin veren Putin, demokratikleşme konusunda da yine uluslararası ekonomik kuralları etkileyen uygulamalarda bulunuyor. Kaldı ki son iki yıldır, eski Sovyet Cumhuriyetleri’nden petrol ve doğalgazı olmayanları bu kaynakları kesmekle tehdit ederken, bu kaynaklara sahip olanları da, kaynaklarını açık denizlere ulaştırmada kısıtlayıcı bir politika izleyen Putin Batı’yı bu bakımdan doğrudan tedirgin etmekte. Hatta bugün AB ülkelerinin çoğunun enerji tedariki açısından güvensizlik yaşamalarının bir nedeni de Vladimir Putin’in enerjiyi bir silah gibi kullanması. PUTİN’İN KENDİ GERÇEKLERİ Sovyetler Birliği’nin enkazını devralan Rusya Federasyonu’nun başına çok kötü bir zamanda geçip, kısa zamanda, sert dizginlerle ülkeyi büyük ölçüde kontrol altına alan Putin’in hiç şüphesiz bu konuda iki büyük yardımcısı oldu: artan petrol fiyatları ve Putin’e bağlılık yemini etmiş eski Sovyet devlet sisteminin unsurları. Putin’i sonuna kadar destekleyeceklerini içerideki sorunsuz geçen yönetim döneminde belli eden ordu, polis ve eski KGB mensuplarının, bu desteklerinin karşılığı olarak Rus milliyetçiliği çizgisinde yaklaşımlarla, Putin’den, eski güçlü Sovyet dış politikası benzeri bir güç gösterisi beklemeleri de Putin’i Münih’te bu RUSYANATOAVRUPA İLİŞKİLERİ NATO’nun kurulmasına neden olan Sovyet tehdidi ortadan kalkmış ise de, Sovyetler Birliği’nin teknolojik ve nükleer mirasçısı Rusya