Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Aybike KOCA TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Araştırmaları Masası akoca@tusam.net Büyümesi tüm dünyayı etkiliyor C S TRATEJİ 9 alıyor. Bağımlılığın giderek arttığı bu durumda Çin ekonomisindeki yavaşlama verilen ticari açığın büyüklüğüne bağlı olarak Türkiye’yi de olumsuz etkileyecek gibi görünüyor. U luslararası ticarette bazı ülkeler ticaret fazlası verirken bazı ülkeler de muhakkak ticaret açığı verir. Ticaret fazlası veren ülkeler bir sonraki "süper güç", "dev ekonomi" ya da "hegemon güç" olarak görüldüklerinden, küresel sistemi belirleyen kararlar bu ülkelere ve bu ülkelerin konumuna yükselebilecek olanlara göre alınır. Tıpkı her yıl düzenlenen Davos Zirvesi’nde alınan kararlarda olduğu gibi. Küresel ekonomiyi ciddi şekilde etkileyen kararların alındığı bu platformlarda konuşulan ülkeleri, tüm bölgeleri ve ülkeleri etkilediği için yakından izlemek gereklilikten öte zorunluluk haline geldi. Dış ticaret açığı veren ülkelerin başında hegomon güç ABD gelirken ticaret fazlası veren ülkelerden Çin, dikkatleri üzerine topluyor. Çin’in dış ticaret fazlası 2006 yılında bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 75 artarak 177,47 milyar dolara yükseldi. Chun guo yani orta toprak, diğer bir ifadeyle dünyanın ortası olarak anılan Çin’in hızlı ve yüksek oranda büyümesi sonucu verdiği yavaşlama sadece büyük firmaları değil gelişmekte olan ticaret fazlası küresel çapta etki yaratıyor. Ticaret ülkeleri de olumsuz etkileyebilir. Çünkü bu ülkelerin fazlasından elde ettiği döviz ise rezerv olarak 1 trilyon Çin’e olan ihracatları oldukça ciddi boyutlarda ve bu doları buldu. Özellikle üretim konusunda çok uluslu ihracatın zarar görmesi ülkelerin büyüme hızlarının şirketlerin yatırımları için en uygun alan haline gelen yavaşlamasını kaçınılmaz kılıyor. Olası bir durgunluk Çin’deki bu potansiyel, bugün en büyük 500 firmanın halinde gelişmekte olan ülkelerin kendi içinde en azından 400 tanesini bölgeye çekmiş durumda. yaşayacağı etkinin daha ciddi boyutta olanını Serbest piyasa ekonomisini ve dışa açılmayı "açılan muhtemelen Japonya, Almanya gibi güçlü ekonomiler pencereden sivrisineklerin de girebileceği" iddiasıyla sayesinde göreceğiz. Zira bu ülkelerin Çin’e olan reddeden ve kapitalizmi kendine uyarlayarak farklı bir ihracatlarının her geçen yıl artması ve bu sayede yüksek ekonomik sistem yaratan ülke kimilerince 10 büyüme sergilemeleri güçlü oyuncuları Çin’e daha kimilerince 5 yıl içinde dünyanın en güçlü (ekonomik "bağımlı" hale getiriyor. Öyle ki ABD’nin yerini almaya anlamda) ülkesi olacak. Ticari avantajları, prosedürlerde başlayan Çin bu vesileyle küresel durgunluğun kolaylık ve denetimle sınırlı kalmayan ülkede ucuz oluşmasına neden olabilecek gücü bünyesinde işgücü bugün pek çok Avrupa ülkesine gitmesi barındırıyor. Küreselleşmeden tek taraflı faydalanan beklenen yatırımların yön değiştirmesine neden oluyor. Çin’in ihraç ürünlerinin yüzde 60’ı yabancı yatırımlara Zira büyük firmaların, tesislerini örneğin Macaristan’da dayanıyor. Bir anlamda Çin’i büyüten de bu çok uluslu değil de Çin’de açması tamamen ekonomik koşullarla şirketler. Çin de büyüyerek önce Asya ülkelerinin sonra ilgili bir durum. Tabii bu ekonomik performansın dünya ekonomisinin büyümesine neden oluyor. yanında insan hakları ihlallerine dair de pek çok konu Küresel sistemi alt üst edebilecek bir gücün ortaya çıkıyor. Ancak kadınlar dahil olmak üzere Türkiye’yi etkilemeyeceğini düşünmek hata olur. işçilerin günde 1316 saat çalışması ve şanslı olanların Nitekim Türkiye’nin geçen yıl verdiği 51,8 milyar haftada 1 gün tatil yapması burada yatırım yapan dolarlık dış ticaret açığının 23,1 milyar dolarını Rusya firmaları çok da ilgilendirmiyor. Çünkü bu firmalar ve Çin paylaşırken Çin ile yapılan ticarette açık yüzde doğal olarak sadece elde ettikleri kara bakıyor. 39,9 artmıştı. Rusya ile yapılan enerji ticareti bu açığın Çin’in her şeye karşın büyümesi ve bünyesindeki kaynağını açıklıyor ancak Çin ile yapılan çoğunluğu Amerikan şirketlerini zengin etmesi taraflarca şikayet ucuz tekstil ürünlerinden oluşan ticaretteki açığın bu edilen bir durum değil. Ancak büyük şirketlerin denli yüksek olması ürkütücü bir durum. Ancak ABD’deki tesislerini kapatıp Çin’de tesis açmaları ya da unutmamak gerekir ki, tüm ülkeler için olduğu gibi Amerikalı bir mühendisin yerine çok daha ucuza Çinli Türkiye için de Çin bulunmaz bir pazar. Bunu ihracatmühendisin çalıştırılması Amerikan halkında tedirginlik ithalat kalemlerinde de görmek mümkün: Çin, yaratıyor. Zaten bu yüzden Amerika kendi sistemi olan Türkiye’nin ihracat yaptığı ülkeler listesinde 28. sırada serbest piyasa ekonomisine limitler koymaya çalışıyor. bulunmasına karşın ithalat listesinde üçüncü sırada yer Bugüne kadar çok uluslu şirketlerle büyümüş, zenginleşmiş ve küresel güç 2006 2007 2008 2009 olmuş bir ülke için şüphesiz bu durum ciddi Reel büyüme artışı (%) 10,5 9,5 9,0 8,3 bir tehdit unsuru. Dünya ekonomisine 500 Tüketici Fiyat Endeksi (%; av) 1,4 2,5 2,7 2,8 kadar firmanın yön verdiği, bunların en az yüzde 80’inin tek bir ülkede üretim yaptığı Bütçe dengesi (% of GDP) 0,8 1,6 1,8 1,7 ve buradaki büyük tüketici pazarına Cari İşlemler Dengesi (% of GDP) 7,8 7,2 6,3 5 erkenden girmeye çalıştığı dikkate Kaynak: The Economist Intelligence Unit alındığında küresel terazinin neden dengeye gelemediği daha iyi anlaşılıyor. Çin ekonomisi küresel aktör ÇİN ‘UYANDI’ Kapitalizmin değil ama, kapitalistlerin buluştuğu Çin, ticaret yapabildiğin kadar uzağa git kuralını uyguluyor. Bölgesel ve küresel etkisiyle artık bir aktör olan ülke, yine dış ticaret fazlası verdi. ÇİN’İN DÜNYADAKİ YERİ Böylesine büyük bir pazara sahip olan ve neredeyse firmaların ülkeye giriş için yarıştığı Çin’in büyümesinin yavaşlaması ya da yatırım avantajlarının ortadan kalkması her ne kadar Amerika’yı rahatlatsa da Amerikan şirketleri için aynı durum söz konusu olamayabilir. Hatta olası bir Çin’li işçiler... ABD’nin yerini almaya ve bu doğrultuda hegomonyanın gereklerini yerine getirerek politik olarak da hakimiyet kurmaya çalışan Çin, gücünün sadece ekonomik olmadığını göstermek ister gibi. 2005 yılında AB’nin en güçlü ticaret ortaklarından olan Çin birlik ülkeleriyle sınırlı kalmayarak enerji açlığını giderebilmek için hammadde zengini Afrika ile ilişkilerini geliştirmeye/güçlendirmeye çalışıyor. Çin 2005’te AB ülkeleriyle yakaladığı ivmeyi sürdürmeye çalışırken Afrika ile ticaret hacmini de 40 milyar dolara ulaştırdı. 1980’den önce yabancı sermayenin giremediği ülke bugün yılda 5060 milyar dolar yatırım çekiyor. Newsweek’in haberine göre, uzmanlar 2008 yılında büyük bir nakit dalgası bekliyor. Habere göre ülkeye gelecek yabancı sermaye tutarı 75 milyar doları bulacak. Global düzeyde büyük bir güç iken kendi içinde pek çok sosyal ve ekonomik sorunu birlikte yaşıyor. Hegomon güç olmasındaki gecikmenin altında yatan nedenlerden biri de bu olsa gerek. Yatırımlar, üretim ve dolayısıyla büyüme kentlerde gerçekleşiyor ve işsizlik oranı kentlerde düşük seyrediyor. Buna karşın nüfusun büyük kesiminin yaşadığı kırsal kesim bu pastadan çok az pay alabiliyor. Nüfusun yarısından fazlası yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Buna karşın sosyal adaletsizliğin yüksek boyutlarda olması ülke yöneticilerini fazla kaygılandırmıyor. Aksine sadece yüksek nüfusun bile, gerek Çinli yetkilileri gerekse Batılı ülkeler tarafından avantaj olarak kullanıldığı düşünülüyor. Hatta yarı açık cezaevi tanımlaması kullanılan Çin hakkında fıkra bile üretilmiş: İsveç Çin’e savaş ilan etmiş. Bir şekilde Çin’e kadar gelmişler. Haber Çin devlet başkanına geç ulaşınca diyalog şöyle gelişmiş: Başkanım İsveç bize savaş ilan etti... İsveç de ne? Avrupa’da bir ülke Kaç kişi bunlar? 8 milyon efendim. Hangi otelde kalıyorlar? Görülüyor ki AİDS ilacından Scud füzelere kadar akla gelmeyecek tüm materyallerin ucuzunu üretebilen hatta kimilerince komünizmi bile fasonlaştırdığı ileri sürülen ve bunu küresel oyunda avantaja çevirebilen bu ülke için ABD, AB, Afrika ve Ortadoğu hiç mi hiç fark etmiyor. Çin ticaret yapabildiği kadar uzağa gitmeye ve ekonominin yanında politik ilişkilerini de geliştirmeye kararlı. Zaten bu yüzden geleceğin süper gücü olarak görülüyor ya. Kapitalizmin değil kapitalistlerin buluştuğu Çin için Napolyon 2 yüzyıl önceki "Çin’e dokunmayın uyumaya devam etsin, uyanırsa 2010 2011 ulusları titretecek" sözleriyle haklılığını ispatlamış görünüyor. Kim ne derse desin 7,9 7,6 Çin uyandı, ulusları titretmeye başladı ve 2,7 2,6 serbest ekonomiye geçit vermeyerek 1,7 1,6 büyüme stratejilerini değiştirdi. Dönemin 4,2 3,3 sanayileşen ülkeleri ise farklı bir yol izlemişti. Mahir Kaynak’ın dediği gibi "kutsal serbest rekabet ekonomisini terk etmek büyük bir günahtı ve kimse cehenneme gitmeye razı olamazdı." Satın alma gücü paritesine göre kişi başına düşen milli gelirin 2006’da 7,600 dolar olduğu Çin için aslında fazla söze gerek yok. Bu durumu özetlerken ekonomik sistemi de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Üst düzey bir Uygur yetkilinin söylediği gibi; "kapitalizmin suyunu alalım çekirdekleri ve kabuğu kalsın belki de sorunu sadece çekirdek ve kabuğundadır."