29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

edindiği vasıflı iş gücü oranı ile AB’nin edindiği işgücü oranı arasında büyük farklar bulunuyor. Şöyle ki; Vasıfsız işçilerin yüzde 85’i Avrupa ülkelerine göç ederken ABD açısından bu oran sadece yüzde 5. Öte yandan vasıflı işgücü ABD’de yüzde 55 iken, Avrupa’da bu oran yine yüzde 5’ler civarında. İşte AB bu oranları tersine çervirmek yada en azından ortalama rakamlara ulaşmak arzusunda. AB’nin ilgili kurumları arasında ise şuan için bir fikir birliği gözlemleniyor. AB açısından işgücü ihtiyacının karşılanması gerektiğini dile getiren AB Dönem Başkanı Portekiz’in Avrupa İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Manuel Lobo Antunes, bunun üçüncü ülkelerle işbirlikleri kurularak gerçekleştirilebileceğini savunuyor. AB Komisyonu’nun Güvenlik ve Adaletten Sorumlu üyesi Franco Frattini’de bu görüşü paylaşarak Avrupa’nın işgücü ihtiyacı nedeniyle göçmenlere ihtiyacı olduğunu kabul ediyor. AB’ye gelecek vasıflı işçiler mavi karta iki yıllık bir süre için başvurabilecekler, ancak bu süre daha sonra uzatılabilecek. Beş yıl boyunca bir AB ülkesinde kalanlara ise vatandaşlık hakkı tanınacak. Bu bağlamda bazı Afrika ülkelerinde göçmenlik başvuruları için merkezler kurulacak ve isteyenler bu merkezler vasıtasıyla Avrupa’daki işler için başvurabilecek. Bu merkezlerden ilkinin ise Mali’de açılması bekleniyor. Bunun yanında AB mavi kart uygulamasında bir açılımada giderek, AB ülkelerinde öğrenim görmüş yabancı öğrencilerinde mavi kart alma ve mezuniyetlerinden sonra çalışma hakkı tanımayı planlıyor. Mavi kart çerçevesinde uygulanacak kurallar tüm AB’de geçerli olacak ve ulusal asgari ücretin üzerinde bir maaşı da öngörüyor. Uygulama doğrultusunda AB devletleri, ülkelerine kaç göçmen alacaklarına kendileri karar verecek. Mavi kart bağlamında ikinci olarak yasa dışı göçle mücadeleyi ele almak gerekiyor. Geçtiğimiz yıl içerisinde 18,5 milyon kişi AB’ye göç etmiş durumda. Ancak, bunların büyük bir çoğunluğu AB ülkelerinde yasa dışı olarak bulunuyor. Özellikle, İspanya, İtalya ve Malta sahilleri her yıl kaçak göçmen akınına uğruyor. 2007 Ocak – Ağustos döneminde İspanya’ya yasa dışı şekilde ulaşan Afrikalı sayısı ise 6659. AB'nin en küçük ülkesi olan Malta son iki yıl içinde üç bin beş yüzün üzerinde göçmen almış durumda. AB’nin bu konuda muzdarip olan bir diğer üyesi de İtalya. İtalya, kaçak yollarla kıyılarına yanaşan ve her geçen gün artan göçmenlerden yakınıyor. Bu çerçevede AB yasa dışı göçle mücadeleyi güçlendirmek istiyor. Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, geçtiğimiz yıl AB üyesi ülkelerin liderlerine birer mektup göndererek Avrupa'ya yasadışı göçü önlemek amacıyla beraber çalışmaya çağırmıştı. 2007’nin Nisan ayında ise AB İçişleri Bakanları, yasa dışı göç sorununa çözüm bulma konusunda yine anlaşma sağlayamadılar. Almanya İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble, üye ülkelerin "sorumluluğu paylaşma" konusunda hemfikir olduklarını, ancak ayrıntılarda uzlaşma sağlayamadıklarını söylemişti. İsveç Uyum Bakanı Tobias Billström de, AB çapında ortak bir göç politikası uygulanmasını istiyor Bunun altında yatan temel nedenlerden biri, 27 AB ülkesinde birbirinden çok farklı göç yasalarının bulunması. Bu bağlamda, 27 AB ülkesinde birbirinden çok farklı olan göç yasalarının birbiriyle uyumlu ve şeffaf hale getirilmesi ve yasa dışı göçle mücadele kapsamında göç şartlarının iyileştirilmesi gerekiyor. Bu nedenle AB’de, bir yandan yasa dışı göçün engellenmesi için 27 üye ülkeyide bağlayacak ortak kuralların belirlenmesine dönük çalışmalar sürerken, diğer yandan yukarıda anlatılanlar çerçevesinde vasıflı iş gücünün AB’ye çekimine dönük çabalarda yoğunluk kazanmış görünüyor. AB ülkelerinden Fransa’da ise göçmenlik konuları hükümetin sert politikaları nedeniyle giderek tırmanıyor. Avrupa ülkelerinin göç politikaları daha çok güvenlik konuları merkezinde yoğunlaşmış görünüyor. Özellikle Akdeniz ülkeleriyle ilişkiler daha çok potansiyel sorun olarak değerlendiriliyor. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy sadece bu yıl 25.000 yasadışı göçmeni sınırdışı etme sözü vermiş ve cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde kampanya boyunca bu konuda çok sert söylemlerde bulunmuş ve vaatler dile getirmişti. Fransa açısından bu konuda geline son nokta ise Fransa Senatosu’nun aldığı karar oldu. Fransa Senatosu 4 Ekim 2007 tarihinde, geçtiğimiz Eylül ayında meclisten geçen yeni göç yasa tasarısını 135'e karşı 188 oyla kabul etti. Senato tasarıda yer alan tartışmalı "DNA" maddesini değiştirdi. Buna göre, gen testi sadece gerekli görüldüğü takdirde ve gönüllü olarak kadın göçmenler üzerinde yapılacak ve masrafları da devlet tarafından karşılanacak. Tasarı DNA testini deneme mahiyetinde 31 Aralık 2010'a kadar uygulamayı öngörüyor. Yasaya göre eğer Fransız göçmenlik bürosu yetkilileri, Fransa’daki ailelerinin yanına yerleşmek isteyen bir göçmenlik başvurusunun gerçekten akraba olup olmadığından şüphelenirse bu kişilerden akrabalıklarını biyolojik olarak kanıtlamalarını isteyebilecek. Yasa ayrıca, Fransa’ya yerleşmek isteyen göçmenlerin eş ve diğer akrabalarının, Fransızca bildiklerini ve Fransa’daki akrabalarının kendilerini geçindirebilecekleri kadar para kazandıklarını da göstermekle yükümlü kılıyor. Yasaya göre, göçmenlik için yapılacak sınavlarda Fransızcayla birlikte, Fransız değerleriyle de ilgili sorular sorulabilecek. Yasanın başlıca savunucu ise bir sağ parti olan UMP (Halk Hareketi Birliği). Fransa’da yasaya başta sosyalistler olmak üzere, birçok sivil toplum örgütü ve Fransız Kardinaller Birliği karşı çıkıyor. Ayrıca Fransız Etik Komisyonu DNA maddesinin yasaların ruhuna aykırı olduğunu ileri sürdü. Sonuç olarak yaşlanan Avrupa’nın globalleşen dünya, değişen sınırlar ve nüfus dalgalanmaları içerisinde göçmen politikalarını yeniden gözden geçirmesi gerekiyor. Birlik, bir kalifiye iş gücü ve göçmen politikası planları yapması zorunluluğuyla karşı karşıya. 2008 yılının ikinci yarısından itibaren AB Dönem Başkanlığını üstlenecek Fransa işi şimdiden ciddiye almış görüntüsü vermek istiyor. Fransa’nın AB İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Jean – Pierre C S TRATEJİ 7 Jouyet, AB dönem başkanlıkları sırasında AB’nin göç politikaları konusunda çalışmalrın hızlanacağını belirtiyor. Ancak, Fransa’nın yukarıda anlatılanlar çerçevesinde göçmen politikalarına yaklaşım tarzı önümüzdeki dönemde bu konunun oldukça sert tartışmalara neden olacağını da gözler önüne seriyor. AB’ye gelecek vasıflı işçiler mavi karta iki yıllık bir süre için başvurabilecekler, ancak bu süre daha sonra uzatılabilecek. Beş yıl boyunca bir AB ülkesinde kalanlara ise vatandaşlık hakkı tanınacak. Bu bağlamda bazı Afrika ülkelerinde göçmenlik başvuruları için merkezler kurulacak ve isteyenler bu merkezler vasıtasıyla Avrupa’daki işler için başvurabilecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear