29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

18 Yrd. Doç. Dr. Deniz TANSİ Yeditepe Ünv. İİBF Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Farklı bir yaklaşım… C S TRATEJİ Türkiye’nin de içinde yer aldığı çok uluslu gücün, önceden konumlamış birliklerle beraber sayısının 15 bine ulaşması, İsrail’in kuzey cephesini rahatlatmıştır. Filistin’de Hamas’ın ayrı bir antite haline gelmesi, Batı Şeria merkezli bir barışı İsrail açısından daha cazip kılmakta, Hamas gerekçesiyle çatışmalar, İsrail tarafından dünyaya daha meşru bir zeminde sunulmaya çalışılmaktadır. K asım ayında ABD’nin öncülüğünde toplanması kararlaştırılan Ortadoğu Barış Konferansı hazırlıkları, önceki dönemlerde benzer pek çok toplantının gerçekleştirilmesi nedeniyle, gözlerden kaçtı. Bu çerçevede, İsrail eski başbakanı Ariel Şaron’un ‘tek taraflı barış süreci’nde işaret ettiği, İsrailFilistin sınırının İsrail açısından tek taraflı çizilmesi iradesi, günümüzde Filistin davasının ikiye bölünmesiyle yeni bir aşamaya kavuştu. Haziran 2007’deki çatışmalardan sonra, Batı Şeria ve Gazze’de fiilen iki ayrı Filistin yönetimi oluştu. Gazze Şeridi’nde Hamas liderliğindeki Filistin yönetimi, ABDİsrail başta olmak üzere, uluslararası platformda tanınmadı. Söz konusu davranışı tetikleyen duruş, Hamas’ın İsrail’i tanımaması, bu noktada İsrail’le herhangi bir diplomatik muhatabiyet ilişkisine girmeyi reddetmesidir. 2006 Ocak genel seçimlerinde Hamas, Filistin seçimlerini kazanırken, seçim sonuçları bazı odaklarda ‘Filistin gerçeği’ olarak yorumlanmıştı. İfade edilen gerçek, sosyoekonomik açıdan yoksulluğun ve yalnızlığın daha fazla yaşandığı Gazze’yi içermekteydi. Halbuki, Batı Şeria’da, her ne kadar, beklenen düzeyde bir gelişmişlik derecesi olmasa da, özellikle El Fetih’in, dolayısıyla FKÖ’nün, siyasal ve toplumsal ağırlığının daha yoğun hissedildiği, göreli olarak ekonomik açıdan daha kalkınmış verili bir zemin vardı. İki bölge arasındaki farklılıklar sosyolojik olduğu kadar, aynı zamanda fiziki mesafeyle de pekişmektedir. İki ayrı Filistin gerçeği, 2007 Haziran’ından itibaren, artık ayrı siyasal yönetimlerle daha da fazla ortaya konmaktadır. Trajikomik bir benzetmeyle, 1947 tarihinde, BM Genel Kurulu Filistin topraklarında iki devletli bir çözüm kararlaştırırken, artık üç devletli çözüm önerisi, diplomatik kulislerde ifade edilmeye başlanmıştır. Vurguladığımız gelişmelere koşut olarak, İsrail başbakanı Olmert ve Filistin devlet başkanı Abbas arasındaki müzakereler yoğunlaşmış, Kasım ayında altını çizdiğimiz Ortadoğu Barış konferansı ve sonrasındaki gelişmeler titizlikle ele alınmaya başlanmıştır. ABD yönetimi Kasım 2008 başkanlık seçimleri öncesi, hiç olmazsa, Filistin konusunda bir aşama kaydetmeye çalışmaktadır. Ancak bu çabanın iki devletli çözümü desteklemekten çok, üç devletli bir kalıcı bölünmeyi teşvik etmesi olasılığı, somut olarak ortada durmaktadır. Ortadoğu barışı yakın mı? İKİ FİLİSTİN’DE FARKLI GÜÇ DENGELERİ Filistin siyasal liderliğinin güçlendirilmesi, Filistin’deki fiili bölünmenin ortadan kaldırılması, Hamas’ın İsrail’i tanıması ve El Fetih’in Filistin’deki kurucu rolünün tanımlanması, Filistin’deki devlet otoritesinin, birlik ve beraberlik içinde yaratılmasıyla mümkün görünüyor. KALICI BARIŞ ARAYIŞI AbbasOlmert görüşmelerinde, Kasım 2007’deki Ortadoğu Konferansı’ndan sonra, 6 ay içinde (Mayıs 2008), Filistinİsrail arasındaki kalıcı statükoyu içeren bir sonuca varılması kararlaştırılmıştır. Söz konusu uzlaşmada, Mayıs 2008’le ilgili en önemli sorunların başında, Filistinli mültecilerin yerlerine dönmesi, işgal altındaki topraklara yerleştirilen Yahudi yerleşimcilerin konumu, Doğu Kudüs, Haremüşşerif’in de içinde yer aldığı Eski Şehir’in statüsü, İsrail’in 1967 sınırlarına dönmesi gibi pek çok konu başlığı bulunmaktadır. Abbas ve Olmert arasında devam eden müzakereler, iyi niyet beyanı olmaktan öteye geçememektedir. Abbas bazı konularda diretince, karşısına Gazze Şeridi’nde egemen olan Hamas anımsatılmaktadır. Topraklarının ve nüfusunun tamamına egemen olamayan bir siyasal liderlik görüntüsü İsrail’in işine gelmektedir. Bir yandan Hamas’ın yönetimindeki Gazze izolasyonlarla ekonomik ve siyasal açıdan dışlanmakta, El Fetih yönetimindeki Batı Şeria da, barış görüşmelerinde iktidarsız bir konuma sürüklenmektedir. Şaron’un ‘tek taraflı barış’ı, bu sefer, İsrail’in El Fetih yönetimindeki Filistin’e dikteleriyle güçlendirilmektedir. İsrail’in bu bağlamda en önemli kazanımlarından biri de Filistinliler’in kendi kendilerini yönetme ehliyetlerinin olmadığını savını, dünya kamuoyuna karşı, daha güçlü olarak altını çizmesidir. Bu koşullar altında imzalanacak sözde kalıcı barış antlaşması, Filistin’in en azından bir bölümünün dışlandığı bir diplomatik zemini sergileyecektir. Hamas’ın Filistin’i, dünyadan izolasyonlarla dışlanırken, Batı Şeria’nın Filistin’i, ekonomik açıdan daha iyi bir görüntü ortaya koysa da, gerçek bağımsızlıktan uzak bir geleceğe uzanacaktır. ABD’nin Irak işgaliyle perçinlediği Büyük Ortadoğu anlayışında, İsrail’in var olan sorunlarını hafifletmesi, rakiplerinin zayıflaması önemli bir yer tutmaktadır. Irak’ın parçalanması, ele alınan yüzeydeki önemli adımlardan biridir. İsrail’in parçalanan Irak’ta Kürt kartını desteklemesi bir rastlantı değildir. Lübnan’da Hamas taraftararı... Eylül 2006’dan itibaren, Filistin’deki iç dinamiklerin arasındaki ayrışma, aynı zamanda, küresel ve bölgesel güç odaklarının mevzi savaşını da yansıtmaktadır. 1987’den beri, örgütsel yapısını güçlendiren Hamas’ın siyasal ve felsefi kökleri, Mısır’daki El Ezher Üniversitesi’ne dayanır. İşaret ettiğimiz merkez, Sünni radikalizminin esin kaynağıdır. İhvan (Müslüman Kardeşlik) örgütü, Hamas, El Kaide ve pek çok köktendinci örgüt,burada filizlenen anlayıştan etkilenmişlerdir. Gazze Şeridi’nin Mısır’la sınırdaş olması, Hamas’ın doğumu açısından vurgulanan siyasalkültürel alışverişi kolaylaştırmıştır. Hamas kuruluşunda İhvan’ı örnek almasına karşın, bu örgütü de sonradan dışlamıştır. Sünni radikalizminin ürünü olan Hamas, buna karşın, Suriyeİran temelli Şii ekseniyle dirsek temasındadır. El Fetih’in Filistin’i ise ABDİsrail hattının desteğinin yanı sıra, Suudi Arabistan başta olmak üzere, ABD’ye yakın duran Sünni rejimlerle yakın ilişkileri vardır. Küresel güç ABD, bölgesel güç İran’la, Irak ve Lübnan’da olduğu gibi, burada da karşı karşıyadır. 2004 yılında Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde değişiklik yapan İsrail, İran’ı öncelikli tehidt algılaması içine yerleştirmişti. İsrail, Hizbullah aracılığıyla Lübnan’da, Hamas aracılığıyla Filistin’de İran’la rekabet etmektedir. Son günlerde, ABD yönetiminin İran özelindeki operasyon ısrarı, altı çizilen rekabet ekseninden kaynaklanmaktadır. Filistin’deki bölünme, ifade ettiğimiz biçimiyle, küreselbölgesel güç odaklarının mücadeleleriyle yoğrulmaktadır. Lübnan’da 19751990 arasında yaşanan iç savaştan sonra, Filistin’in kısa süren çatışmaların ardından, iki ayrı yönetim bölgesi yüzeyinde parçalanması, Filistin açısından kalıcı barışı zorlaştırmaktadır. ORTADOĞU’DA KALICI BARIŞ UZAK GÖZÜKÜYOR Abbas Olmert ikilisinin Mayıs 2008 odaklı kalıcı barış vizyonları, ne yazık ki, gerçekçi gözükmemektedir. Önceden belirttiğimiz biçimiyle, Filistinli mültecilerin yerlerine dönmesi, işgal altındaki topraklara yerleştirilen Yahudi yerleşimcilerin konumu, Doğu Kudüs, Haremüşşerif’in de içinde yer aldığı Eski Şehir’in statüsü, İsrail’in 1967 sınırlarına dönmesi başlıkları, uzun erimli bir diplomatik çabanın ürünü olarak elde edilebilir. Altını çizdiğimiz çaba, Filistin siyasal liderliğinin güçlendirilmesi, Filistin’deki fiili bölünmenin ortadan kaldırılması, Hamas’ın İsrail’i tanıması ve El Fetih’in Filistin’deki kurucu rolünün tanımlanması, Filistin’deki devlet otoritesinin, birlik ve beraberlik içinde yaratılmasıyla mümkündür. Filistin ve Filistinliler’in, Atatürk’ten öğrenecekleri çok şey var. Filistin ulusu olmayı başarabilirlerse,Ortadoğu’da, sadece İsrail’le kalıcı barışı tesis etmekle kalmaz, aynı zamanda çağdışı rejimlerin de yıkılmasına orta vadede öncü olurlar. İsrail açısıdan bakılacak olursa, barışın tek taraflı değil, karşılıklı olduğunu öğrenmeleri, şiddeti bir politik araç olarak kullanmaktan vazgeçmeleri gerekmektedir. Verili zemin üzerinde, tanımladığımız çerçeve dışında bir kalıcı barış, Filistin, İsrail, ve Ortadoğu için uzak gözükmektedir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear