Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
hayretle karşıladığını ve onların Cezayir’deki nankör olduklarını uygulamalarıyla düşündürdüklerini savunuyor. tanınan Amerikalıları yakından tanıyınca da De Gaulle... her düzeyde bunu görmek mümkün. Verilere bakıldığında ABD’nin savaşsız geçirdiği yılların parmakla sayılacak kadar az olduğu görülür. ABD ekonomik üstünlüğünü, yeni çağdaş emperyalizmini devam ettirebilmek için, diğer ülkelerin iç işlerine de karışarak, küreselleşme adı altında, küresel bir emperyalizm uygulamaya başladığı da kesin. Türkiye’nin iç işlerine karışması, iktidara gelecek kişi ve partileri seçmesi, seçiminin gerçekleşmesi için gereken bütün önlemleri uygulaması, hegemonyasının bize en yakın olan örneğidir. Yazar Turan Yavuz kitabında, AKP’nin ABD tarafından nasıl iktidara getirildiğini ayrıntılı olarak belirtiyor.(3) Bu yazının hazırlandığı günlerde ABD ara seçimleri 2.3 milyar dolar harcanarak, medyayı dolduran utanç verici negatif propagandalardan sonra sonuçlandı. Adaylar hala ABD’nin Ortadoğu’da demokrasiyi yerleştirmeye çabaladıkları yalanıyla halkı uyutmaya çalıştılar. Kimse demagoji yapmaktan utanmadı. Halk GOP’un tutumuna karşı olduğunu, hiçbir ümidi olmasa da, oyunu Demokratlara vererek, Temsilciler meclisinde de, Senatoda da, çoğunluğu Cumhuriyetçilerden aldı. Ayni gün Ramsfeld’in işine son verildi, yerini daha ılımlı düşüncede eski CIA başkanı Robert Gates aldı. Irak politikasında büyük değişiklikler olup olmayacağı sonu gelmeyen bir tartışma konusu. Bir kısım yazarlar hala ABD’nin Ortadoğu’da yaptıkları yardımlardan bahsederek, takdir edilmemiş olduklarından dövünüyorlar. Amaçlarının Ortadoğu’ya demokrasiyi yerleştirmek olduğuna inananlar hala var. Öyleyse neden demokrat Türkiye’yi parçalamayı ön görerek, Ortadoğu’yu İsrail’in ve kendilerinin çıkarlarına uygun kullanamamış olması, insanlık ve bütün dünya olarak değiştirmek için harita yayınlıyorlar? halkları için büyük bir hayal kırıklığıdır. Çifte standart gösterisini Ortadoğu yutmuyor, ABD kendisini sade güçlü değil ayni zamanda amma Amerikan halkına yutturuluyor. Uygulanan büyük ulus sanıyor. Büyük ulus olmak için, eli kanlı demagojiyi Amerikan halkının kavrayabilmesi için, bir savaşçı değil, barışçı olmak gerektiğini uzun yıllardır edindikleri inançlarının sarsılması, kavrayamamıştır. öğrendikleri kadar temiz hedefler peşinde olmadıkları Türkiye’de olduğu gibi, Amerika’da da lider zaafı acı gerçeğini kabul etmeleri gerekecek. Bunun var. Amerikanın silahla eylem politikasını bırakıp, olabilmesi için de Ortadoğu’da işlerin daha da sarpa zeytin dalını seçmesi gerekiyor. Her iki ülkenin de sarıp, bıçağın kemiğe dayanması gerekeceğe politikalarında temel ilkelere dönmekten başka yolu benziyor. Zaten Amerikalılar, yeni bir Vietnam’ın yok. Türkiye bu yönde şanslı, çünkü uygulayabileceği yaşanmakta olduğunun farkına varmaya da başladılar. Atatürk ilkeleri var. Türkiye kendi ölçüsünde ve komşuları içinde güçlü bir ülke, hem de büyüklük vasfını hak etmiş bir BD’NİN YANLIŞI ulustur. Sorun Türk halkının bunun bilincinde İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD büyük ulus olmaması ve Batı kompleksinden kurtulamamasıdır. olmak fırsatını elde etmişti. Yeni toprak ve kaynaklar Türk halkı en az kitap okuyan toplumlardan ihtirasını doyurmak ve alışılmış ekonomik birisidir. Okumaması, okumaya teşvik edilmemesi, üstünlüğünün devamını sağlamak için, çağdaş diğer ülkelerde olanlar hakkındaki bilgisinin kısıtlı sömürgeciliği seçerek, büyük ulus olmak şansını kalmasına neden olmuştur. Bu eksiklik de, kusurların yitirdi. Şayet büyük gücünü istilacı ve harpçi bir yalnız bizde olduğu inancını yaratıp, Batı politika yerine, barışçı ve yardımcı bir politika ile kompleksini körüklemiştir. Halbuki Atatürk 1936’da kullanmış olsaydı, bugüne kadar yapmış olduğu –Kültür okumak, anlamak, görebilmek, katrilyonlarca dolar harcamalarla, hem dost kazanmış, görebildiğinden anlam çıkarmak, ders almak, hem de birçok yoksul ülkeyi daha iyi yaşanır bir düşünmek, anlama yeteneğini eğitmektir, diyerek duruma getirebilmiş olurdu. Eğitime yatırım ile geri okumanın önemini vurgulamıştı. kalmış ülkelerin aydınlanmasını sağlamış, dünyanın Ülkeler kendi değerlerini unutup, başkalarını sevilen, sayılan lideri olabilecekti. Böyle bir imkanı C S TRATEJİ 19 taklide yeltenirlerse, ne güçlü ne de büyük olabilirler. Türkiye’nin bugün Batı tarafından kasıtlı olarak içine düşürülmekte olduğu durum, şayet durdurulmazsa, onun büyüklüğünü yitirmesine neden olacaktır. ATATÜRK’ÜN YAKLAŞIMI Bugün, halkın büyük bir kısmı, özlemini çektiği Batı’nın yaptıklarına baktığında, onlar gibi olmak, onların şartlarına uymak, onların gittiği yolu takip etmek, nasıl isteyebilir? Türkiye’nin amacı onlara benzeme(me)yi istemek olmalı. Atatürk hiçbir zaman batıyı kopyalamayı, batılı olmayı önermemişti. Onun ilkelerinde; Batı seçilerek okunması, bazı dersler alınması gereken bir kitaptır. Türk halkının karanlıktaki aydınının, Batı’ya ihtiyacımız olduğuna, AB’ye girmeden bir yere varamayacağımıza, ABD yardımı olmadan ayakta kalamayacağımıza inandırılmış olmasının, gerçekle ilgisi yoktur. Yaratılan durum, gerçek olmayan inanç, Batı’nın yarım yüzyıldır uyguladığı, başarılı olmuş propaganda, ve sömürme politikasıdır. Türkiye ne AB’ye girmek, ne de ABD’ye bağlı yaşamak mecburiyetindedir. Biz bu boyunduruktan silkinmeliyiz. Çıkarlar peşinde olanların bu propagandalara alet oldukları verilerle belli olduğu halde, göbek bağlı basın bunu hala halka yansıtmamaya çalışıyor. Halbuki güçlü olduğumuzu her gün tekrar tekrar halka bildirmek, basının sorumluluğudur. TUSİAD’ın, bilerek veya bilmeyerek, batı propagandasına alet olmasına son vermek gerekir. Kalkınmamız iş adamlarımızın son yıllarda dünyaya örnek olacak başarılarına dayandığından, onların dış etkilere kapılma(ma)sı önde gelen gerekçemizdir. Önümüzdeki seçimlerde Türk toplumu çağdaş değerlere, Atatürk’ün ilkelerine sadık bir yönetime dönmek zorunda. Aksi halde en azından çağdışı kalmış bir Arap ülkesine benzeriz, daha da fenası, bize uygulamaya başladıkları koşullara boyun eğersek, egemenliğimizi de kaybederiz. Gereken değişikliği yaratacak olan da siyasi partilerin tutumu olacak. Burada, Sol’u birleştireceklere düşen sorumluluk bir parti konusu değil, bir vatan borcudur. Biz bir uygarlık ve egemenlik savaşıyla karşı karşıyayız. Halk en ümit beslediği partisinden üst yönetimini değiştirmesini bekliyor. Zaten parti içinde de dikta istenmiyor. Her şeyden evvel gelen Vatan’dır, parti diktası bunu unutmamalıdır. Bir gün gelir, muhakkak hesap vermek gerekir. İçinde bulunduğumuz çıkmazda, halkın ve muhalefetin çoğunluğunun, diktasından arınmış bir siyasi hareketin arkasında toplanacağı şüphe götürmez. Dipnotlar: 1 David Fromkin, A PEACE TO END ALL PEACE, The fall of Ottoman Empire and the creation of the modern Middle East. 2 Rabert Kagan, DANGEROUS NATİON, A history of American foreign policy. 3 Turhan Yavuz, ÇUVALLAYAN İTTİFAK. ABD son iki yüzyıllık tarihi ve güncel yaklaşımlarıyla ‘büyük ulus’olma fırsatını kaçırmış durumda. Bir yandan da ABD halkı yanlış algıya zorlanıyor. Türkiye, dayatmaları görüp, bağımsız tutum alabildiği zaman Atatürk’ün hedefine yönelecek. A