26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

16 Ainur NOGAYEVA TUSAM Türkistan Araştırmaları Masası anogayeva@tusam.net eş yıl aradan sonra 17 Kasım 2006’da, eksik bir kadroyla da olsa Kazakistan, Kırgızistan ve Azerbaycan liderleri ile Türkmenistan Ankara Büyükelçisi Antalya’da Türkiye Cumhurbaşkanı’nın ev sahipliğini yaptığı 8. Türk Dili Konuşan Devletler Zirvesinde bir araya geldiler. Üst düzeyde yapılan bu zirvelerin fikir babası eski Türkiye Cumhurbaşkanlarından Turgut Özal idi. 30–31 Ekim 1992 tarihinde Ankara’da gerçekleşen bu zirve, Türk dünyası liderlerini bir araya getiren ilk toplantı olmuştu. Bundan sonraki zirve toplantıları 1994’te İstanbul’da, 1995 yılında Kırgız "Manas" destanının 1000. yılı kutlamaları çerçevesinde Bişkek’te, 1996’da Taşkent’te, 1998 yılında Astana’da, 2000 yılında ise Baku’de yapılmıştı. Son zirve toplantısı, 2001 yılında yine İstanbul’da gerçekleşmişti. Orta Asya devletlerinin bağımsızlıklarını kazanmasından sonra onları ilk tanıyan ve ilk büyükelçiliği açan ülke olan Türkiye, 1991’den itibaren sıcak ilişkiler kurmaya başladı. Ancak "romantizm"le başlayan bu süreç, daha sonra yeni bağımsız ülkelerinin çok taraflı politika izlemeleri ile yavaşlama dönemine girdi. Antalya’daki Türk Zirvesi’nin ardından… C S TRATEJİ olarak da ortak dil oluşturmasıyla ilgili tartışmalar, Türk Birliği fikrini zayıflatan unsurlar olarak nitelendirilebilir. Hazırlık çalışmaları zirve toplantısı ile birlikte yürütülen ve iki ay önce yine Antalya'da düzenlenen 10. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı sırasında Erdoğan’ın "Türkçe Konuşan Devletler Topluluğu"nu oluşturma öneri vardı. Ancak SSCB çöküşünün medeni boşanma süreci şekilde yorumlanan ve öyle görülen BDT’nin (Bağımsız Devletler Topluluğu) varlığı günümüzde tartışılırken, böyle bir fikre BDT üyeleri olan Kazakistan, Kırgızistan ve Azerbaycan’ın sıcak bakması beklenmiyor. B BAŞARISIZ SOMUT PROJE ÖNERİSİ 27 Nisan 2001 tarihindeki 7. Zirve toplantısında Türkmenistan Cumhurbaşkanı Saparmurat Türkmenbaşı’nın Türkmen basınında "sansasyon" olarak nitelendirilen bir çıkışı vardı. Türkmenbaşı şimdiye kadar hep soyut şeyler konuşulduğunu, somut kararlar alınması gerektiğini belirterek somut proje örneği olarak TürkmenistanİranRusya doğalgaz boru hattının yapımına işaret etti. Ayrıca iki ülke arasında bir türlü çözüme kavuşturulamayan Hazar denizindeki petrol kuyularının statüsüne ilişkin olarak derhal bir bilirkişi grubu oluşturulması suretiyle Azerbaycan liderini sorunu çözmeye davet etmişti. Ancak Türkmenbaşı’nın boru hattı ile ilgili projesinin hala hayata geçirilmemesi ve bilirkişi grubunun da Hazar petrol kuyuları sorunu çözememesi, Rus medyasında dile getirilen "Türk Dünyası Birliği oluşuyor mu?" endişelerinin boşa çıktığının göstergesiydi. Yine 7. Zirve toplantısında Türkmenbaşı bir sonraki zirvenin Aşgabad’ta yapılmasını teklif etmişti. Fakat 8. doruk toplantısı ancak 5 yıl sonra Türkiye’nin yoğun girişimleri neticesinde yine Türkiye’de gerçekleşebildi. Resmi bir açıklama gelmemesine rağmen Türkmenbaşı’nın bu toplantıya son dönemdeki "tarafsızlık" ilkeleri doğrultusunda ve sağlık sorunları nedeniyle katılamamış olabileceği yorumları ağırlık kazanmış durumda. Son ana kadar beklenen diğer Türk Cumhuriyeti liderleri de Özbekistan Cumhurbaşkanı idi. Ancak 1999’dan bu yana aralarında soğuk rüzgarlar esen Türkiye ile Özbekistan’ın bu zirveyle yakınlaşma dönemine gireceği yönündeki umutlar yine suya düşmüş Antalya’da gerçekleştirilen Türk Zirvesi, somut önerilerle ön plana çıktı. Kazak lider Nazarbayev’in önerileri dikkat çekti. Türkiye’nin AB karşısında sıkıştığı şu dönemde benzer seçeneklere olan ihtiyacı tartışılmaz. Somut proje önerileri YENİ UMUT DOLU ÖNERİLER Bütün bir olumsuz senaryolara rağmen, yine de bu son zirvede alınan kararlara baktığımızda, liderlerinin artık daha pragmatik ve gerçekçi davrandıklarını gözlemliyoruz. Bu toplantı öncekilerine göre somut önerilerle dolu, görüşülen konular ekonomik ağırlıklı olduğundan da ülkelerin yakınlaşması daha muhtemel görünüyor. Toplantıda Parlamentolararası Asamble, "Aksakallar Meclisi"nin oluşturulması, hatta uzay çalışmalarını beraber yürütme önerisi gibi siyasi ve kültürel tabanlı önerilerin yanı sıra ekonomik açıdan ilişkilerin güçlendirilmesine de ağırlık verildi. Zirvede BaküTiflisCeyhan Boru Hattı’nın önemi vurgulanırken İstanbulMeşhedAlmatı tren yolu aracılığıyla ülkeler arasında ticaret hacminin arttırılması, Türk Cumhuriyetlerindeki işadamları toplantılarının sistematik hale getirilmesi, ülkelerde Ticaret ve Sanayi Odaları temsilciliklerinin açılması gibi oldu. konular da ele alındı. Zirve toplantılarına liderlerin tam kadroyla Rusya’nın zirveye gözlemci olarak katılma katılmaması, somut bir projenin olmaması, günümüze isteğine Türk tarafının izin vermemesine Nazarbayev kadar 7 zirve gerçekleşmesine rağmen hala kurumsal zirve sırasında destek verdi. Kazak lider, Atatürk’ün bir yapı oluşturulamamış olması, hatta Türk dünyası "Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur" ifadesini mensuplarının fikir alışverişinde bulunabilecekleri hatırlattı. Bu bağlamda ortak tarih ve kültür ortak internet sitesinin bile olmayışı, buna bağlı zemininde birleştirici öğelere ağırlık vermek gerektiğini anlayan Kazakistan yöneticileri, günümüzde Kırgızistan hariç tüm Türk Cumhuriyetlerinin geçtiği Latin alfabesine geçiş için hazırlıklarını yoğunlaştırdılar. Zira Türk Dili Konuşan Devletler Zirvesinde katılımcıların kulaklıkla birbirlerini dinlemeleri basının da dikkatinden kaçmamıştı. Yazı birliğinin, yani alfabe birliğinin sağlanmasının öncelikli önem taşıdığı da bir kez daha vurgulanmış oldu. Günümüze kadar bu konuda çeşitli çalışmalar ve ortak toplantılar yapılmasına rağmen daha fazla çaba harcanması gerektiği kesindir. Günümüzde AB tarafından baskı altında tutulan Türkiye için bu zirve ayrı bir önem taşıyor. Zira onu destekleyen kardeş ülkeler arasında biraz olsa da rahatlayıp onlardan destek alıyor. AB zirvesi öncesi gerçekleşen söz konusu toplantı ile Ankara, Batı ülkelerine dış politika alternatiflerini göstermiş oldu. Esasen, Türkiye’nin zaten Orta Asya ülkelerine yönelik AB görüşmeleri ile ilişkilendirilemeyecek denli tutarlı ve istikrarlı bir dış politika izlemesi gerekiyor. Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerin dünya konjonktüründeki iniş çıkışlara bağlı olmaksızın sürdürülmesi gerektiği nitekim bu zirvede de anlaşıldı. Türkiye’nin genel anlamda çok yönlü ve birbirine alternatif olarak değerlendirilemeyecek kadar çeşitli ve sağlam politikalar yürütmek zorunda Nazarbayev ve Sezer... olduğu da tartışılmaz bir gerçektir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear