Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Emekli Tuğgeneral Nejat ESLEN AP raporunun değerlendirmesi… C S TRATEJİ 15 zikredilirken, sadece hava trafiğini düzenleme işlevi olan Atina FIR’ının, Yunanistan’ın Ege Denizi hava sahasındaki egemenliğinin (!) unsuru olduğu anlamını taşıyabilecek ifadelere yer verildi. Raporda yer alan bu ifadeler, süreç içinde (eğer bu şartlarda süreç sürdürülürse), AB’nin, Ege’deki dengeleri ve Türkiye’nin Ege denizindeki haklarını ve çıkarlarını zorlayabileceğinin işaretlerini verdi. Ankara Sözleşmesi’ne ek protokol gereği Türk limanlarının ve hava alanlarının ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’(!) ne de açılması talebi yeniden vurgulanırken, Türk askerinin adadan çekilmesi isteği de yenilendi. amiel Eurlings tarfından kaleme alınan Türkiye raporunun taslağında, Türkiye’nin sözde Ermeni soykırımını tanıması bir ön şart olarak belirtilmiş ve bu girişime, sözde Pontus ve Süryani soykırımları da eklenmişti. Bu bir taktikti ve dikkatler bu noktalara çekildi, Avrupa Parlamentosu’ndaki oylamadan önce bu şartlar kaldırıldı; Türkiye’de, bu gelişimin önemi öne çıkarılarak raporda yer alan riskli konuların üzeri örtülmeye çalışıldı. C PKK EŞDEĞER Mİ? İfade özgürlüğünün, dini hakların ve azınlık haklarının, sivilasker ilişkilerinin, kadın, sendika haklarının, kültürel hakların, yargının bağımsızlığının ve bu konulardaki reform taleplerinin öne çıktığı 27 Eylül 2006 tarihli raporda, PKK’nın artan terör eylemlerinin kabul edilemez olduğu vurgulansa da, raporun 44.maddesinde, PKK’ya ‘ateş kes’ (!) deklare etmesi çağrısı yapıldı. Raporun onaylanmasından bir gün sonra, medyada yer alan haberlere göre, Abdullah Öcalan PKK’ya tek taraflı ateş kes çağrısında bulundu. Rapordan hemen sonra gündeme gelen bu girişim, AB ile PKK’nın koordineli bir eylem içinde olabileceğine ilişkin şüpheler uyandırdı. Aynı süreçte, ABD’nin emekli orgeneral Raltson’ın inisiyatifi ile devrede olması da dikkatleri çekti ve Avrupa Parlamentosu’nun bir terör örgütüne ‘silah bırakma’ yerine ‘ateş kes’ çağrısı yapması, bu örgütü, ‘eş değer kılma’ ve ‘muhatap kabul ettirme’ yolundaki arzuların yansıması olarak yorumlandı. Raporun 50. maddesinde, ‘Kürt sorununa’ ‘demokratik’ çözüm’ ve ‘politik diyalog’ önerilmesi; ‘demokratik gelişim’ içinde bölgede ‘etkin bir merkezi olmayan yönetim’e olan ihtiyacın vurgulanması, konu ile ilgili olarak Avrupalıların niyetlerinin anlaşılmasını Hazırladığı rapor kolaylaştırdı. ile tartışmalara Raporda, ‘terörle neden olan mücadele kanunu’ ve Eurlings... ‘terörün tanımlanması’ ile bu konularda yapılan eleştiriler de bu kapsam içinde dikkat çekici hususları oluşturdu. Raporun 53. maddesinde ise Türk Hükümeti’nin, ‘ateş kes’ ve ‘politik diyalog’ çağrısında bulunan Demokratik Toplum Partisi ile görüşmeleri başlatması istendi. Raporun yayınlanmasından kısa bir süre önce NATO Savunma Koleji’nde ABD’li bir albayın Türk subaylarının önünde emekli yarbay Ralph Türkiye’nin AB yolu sağlıklı değil ERMENİSTAN SINIRI Çok tartışılan ve bazı basit değişikliklerin yapıldığı Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raporu, PKK’yı silah bırakmaya değil, ateşkese çağırıyor. Ermeni iddialarındaki ifadeler küçük değişikliklerle belgede yine yerini aldı. Bilinenler ve yeni gelişmeler Türkiye’nin AB hedefinin sağlıksız olduğunu ortaya koyuyor. Peters’ın içinde özgür Kürdistan’ı (!) da bulunduran ‘yeni Ortadoğu’ haritasını bir daha gündeme getirmesi ise ilginçti.(!) Raporun 33. maddesinde dini özgürlükler kapsamı içinde patriğin ısrarla ‘ekümenik’ sıfatı ile, Rum azınlığın yaşadığı Türk adalarının ise Yunanca adları ile (İmvros, Tenedos) zikredilmesi dikkatleri çekti. 57. Maddede ise Yunanistan’ın (Ege denizi’nde) kara sularını genişletmesi, bir hak olarak Sivilasker ilişkilerindeki rahatsızlığı yeniden vurgulayan raporun 23. maddesinde Türk devletinin modernizasyonu için yeni bir anayasaya olan ihtiyaç gündeme getirilirken, insan haklarına karşı bir tehdit olarak görülen Türk Ceza Yasası’nın 216, 277, 285, 288, 301, 305 ve 318. maddelerinin kısa bir süre içinde iptal edilmesi veya yeniden düzenlenmesi istendi. Sözde Ermeni soykırımının tanınması bir ön şart olarak rapordan çıkarılmış olsa bile raporun 56. maddesinde ‘iddia edildiği şekli ile Ermeni soykırımı’ yerine ‘Ermeni soykırımı’ ifadesinin ısrarla kullanılması, Avrupalının bu konuda kayıtsız şartsız ön yargılı olduğunu gösterdi ve aynı maddede, Ermenistan sınırının en kısa zamanda açılması talebi yenilendi. Türkiye’nin ünlü aydınlarından (!) İbrahim Kaboğlu’nun, Baskın Oran’ın, Murat Belge’nin, Elif Şafak’ın, Orhan Pamuk’un, Perihan Mağden’in, Hrant Dink’in ve ünlü savcı (!) Ferhat Sarıkaya’nın nasıl mağdur edildiklerini de açıklayan rapor, Türkiye’nin AB süreci ile ilgili klasik vurgularla sonuçlandırıldı; Müzakereler uzun süreli ve ucu açıktır; Müzakereler başarılı da başarısız da olsa, Türkiye Avrupa’nın yapısına ‘sıkı sıkıya demirlenmiş’ olmalıdır; Her şey AB’nin ‘hazmetme kapasitesine’ bağlıdır. Türkiye’nin katkısı olmadan Avrasya’da etkin bir güç olmanın, küresel güç mücadelesinde aktif rol oynamanın, enerji güvenliğini sağlamanın olanaklı olmadığını kavramaya başlayan AB, Türkiye’nin jeostratejik konumunun, TSK ile istikrara ve Avrupa’nın çıkarlarına sağlayabileceği katkıların, laikdemokratik yapısının, batı ile doğu arasında köprü oluşturma yeteneğinin, medeniyetler çatışmasında batı içinde yer almasının değerini ve önemini biliyor ve bu nedenle de Türkiye’yi üyelik garantisi olmasa bile yapısına ‘demirlemek’; süreç içinde de tarihten kaynaklanan önyargıları nedeni ile de Türkiye’yi ‘şekillendirerek’ ‘hazmedilebilir’ duruma getirmek istiyor. Bu nedenle de ABTürkiye ilişkilerinin geleceğinin sağlıklı olmadığını artık anlamamız gerekiyor.