27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ormanlarımızın zeytinci ve zeytinyağcılara karşı da korunması gerekiyor Yücel ÇAĞLAR Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği Üyesi P ek üzerinde durulmuyor; doğal varlıkların ve süreçlerin Türkiye'deki sermaye birikimine katkıları hiç de yabana atılabilecek düzeyde olmamıştır. Yalnızca sermaye birikiminde mi, hayır, doğal varlıklar ve süreçler Türkiye'de, siyasal savaşım sırasında da özellikle egemen sınıfların büyük bir kolaylıkla ve alabildiğine de hoyratça kullanılabildikleri "kaynaklar" olmuştur. 1960'lı yılların ilk yarısı dışında, bu eğilimin boyutları ve biçimi, öncelikleri, araçları ve zamanlanması, ilgili toplumsal sınıfları vb yönlerden farklılık gösterse de her zaman gündemde olmuştur. Sözgelimi orman ve mera arazileri, çoğu zaman hukuksal düzenlemelerle de desteklenerek tarım arazisi ve yerleşme yerlerine dönüştürülebilmiştir. Bilindiği gibi, özellikle son otuz yıldır turizm, sanayi, alt yapı ve eğitimöğretim tesisi yatırımları için ilk akla gelen araziler her dönemde orman ve meralar olmuştur. "Uygun" sayılan özelliklere sahip orman ara Devlet ormanı zilerinin zeytin plantasyonlarına dönüştürül sayılan alanlar mesi ise bu süreçte hem tarihsel hem de alan içinde zeytin genişliği olarak her zaman öne çıkmıştır. yetiştiricilerine Çünkü Ege ve Akdeniz bölgelerindeki orman izin verilmeye ekosistemlerinde aşılandıklarında zeytincilik başlandı... yapılabilecek ağaç türleri geniş alanları kaplamaktadır. Çok eski bir öykü... "Yabanıl zeytin" olarak adlandırılabilecek ağaççıkların aşılanması yoluyla "orman" sayılan arazilerin zeytinliklere dönüştürülmesine yönelik çalışmalar Cumhuriyetin ilk yıllarında gündeme gelmiştir: Süreç, ilk olarak 1929 yılında çıkarılan 1528 sayılı Yabani Ağaçların Aşılanması Hakkında Kanun"la başlatılmıştır. 1939 yılında ise 3573 sayılı "Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanun" çıkarılmış ve uygulamalar, 1940 yılında aynı adla yürürlüğe konulan bir nizamnameyle düzenlenmiştir. 1949 yılında "Devlet Ormanları İçinde Bulunup da İmar na gelmiş açıklıklarda; verimsiz, vasıfları bozulmuş ve Edilecek Yabani Zeytin Sahalarının Tefrikine Dair Taliamenajman planlarında toprak muhafaza karakteri taşımatname"nin yayımlanması ve 1956 yılında da 3753 samadığı halde muhafazaya ayrılmış orman alanları ile yılı yasanın kapsamının genişletilmesiyle birlikte süreç devlete ait olup orman yetişme muhiti şartları bakımınsözcüğün tam anlamıyla bir orman kıyımına dönüşmüşdan elverişli olan yerlerde, köy tüzel kişilikleri ve diğer tür. Bu nedenledir ki, 1960 yılında Milli Birlik Hükümegerçek ve tüzel kişiler tarafından..." ağaçlandırma yapılti uygulamayı durdurmak zorunda kalmıştır. Ancak, zeyması olanağını getirmiştir. Ardından 1998 yılında da tinlik arazilerin genişliği de 19501960 döneminde yakAğaçlandırma Yönetmeliği ve 13 sayılı Özel Ağaçlanlaşık iki kat artarak 2,8 milyon dönümden 5,4 milyon dödırma Çalışmaları başlıklı genelge çıkarılmıştır. Böylenüme çıkmıştır. ce "devlet ormanı" sayılan alanlar içinde, özel orman Zeytincilerin ve zeytinyağcıların kolaycılığı... statüsüne sahip ormanların yetiştirilmesinin yanı sıra bu 1980'li yıllarda Türkiye'de de çok daha yıkıcı düzenalanların tamamında ve/veya bir kısmında kekik, adaçalemeler ve uygulamalarla pekiştirilen kapitalist sermaye yı, defne, gebere, güvey otu, kuşburnu, antepfıstığı ve birikim sürecinde "orman" sayılan arazilerde yapılmak zeytin yetiştiriciliklerine de izin vermeye başlanmıştır. istenenler ve yapılabilenler, kolaylıkla anımsanabilir. TARİŞ de 2001 yılında bu hukuksal olanaktan (!) yararBunların arasında zeytinciler ve zeytinyağcılar, gerçeklanarak Orman Bakanlığı ile "Ağaçlandırma Yönetmeliten de "alkışlanabilecek" bir kolaycılıkla, ülkemizdeki ği esaslarına göre devlet ormanı sayılan alanlarda Türkizeytin tarımının içinde düşürüldüğü sıkıntılardan "orye zeytinciliğinin geliştirilmesi ve zeytin varlığının artıman" sayılan arazilerde zeytin plantasyonları oluşturarılması..." ve "...orman varlığının artırılması ve bozuk rak kurtulmaya kalkışmıştır. Öyle ki, zeytinciler ve zeyorman alanlarının imarihyasının yapılması; bu alanların tinyağcıların bu kolaycılıklarına başkaları da akla gelmeekonomimize katkı verir hale getirilmesi; zeytin ve zeydik destekler sağlamıştır: Ülkemizdeki tüm ormanların tinyağı üretim ve ihracat miktarının artırılması…" için gözetilmesinden, "devlet ormanı" sayılan arazilerin kobir protokol imzalamıştır. Böylece, zeytinciler ve zeytinrunmasından, geliştirilmesinden ve genişletilmesinden yağcıları alan darlığına indirgediklerini sorunlarını "devsorumlu olan Çevre ve Orman Bakanlığı ile Anayasanın let ormanı" sayılan alanlarda zeytin ağaçlandırmaları ya135. maddesine göre "kamu kurumu niteliğinde meslek parak çözümlemeye kalkışmıştır. kuruluşu" sayılan TMMOB Orman Mühendisleri Odası Ekolojik bir gülmece... ve anılan Bakanlıkta üst düzey yöneticilikler yapmış orman mühendisleri, İÜ Orman Fakültesi'nden bir hukukçu bilimadamı, Orman Genel Müdürlüğü'nün eski hukuk müşaviri, dahası Ana Muhalefet Partisi bu süreçte zeytincilerin ve zeytinyağcıların yanında yerlerini almıştır. Sözgelimi; 1990’lı yıllarda TARİŞ, 6831 sayılı Orman Kanununun "devlet ormanı" sayılan arazilerde "özel orman" yetiştirilmesine olanak veren 57. Maddesinde yararlanmak için Orman Bakanlığı ile bir protokol imzalamıştır. TMMOB Orman Mühendisleri Odası ise (OMO), geçtiğimiz yıl İzmir'de, Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği ile TARİŞ Zeytin Grubu ve Ege Orman Vakfı tarafından da desteklenen bir panel düzenleyerek yargıyı etkilemeye kalkışabilmiştir. "Trajikomik" bir fırsatçılık ! Zeytinci ve zeytinyağcılar ile yandaşları, kolaycılıklarının yanı sıra "trajikomik" fırsatçılık ve çarpıtma çabasına da girmiştir: 1986 yılında 6831 sayılı Orman Kanununun ağaçlandırma çalışmalarıyla ilgili 57. maddesi değiştirilerek "Orman sahasını artırmak maksadıyla orman sınırları içinde yangın ve çeşitli sebeplerle meyda Orman ağaççığı/ağacı sayılabilecek ve sayılmayabilecek "zeytin", gerçekte, iki farklı bitki çeşididir: Çoğunlukla Ege ve Akdeniz Bölgelerindeki "orman" sayılan arazilerde, maki ekosistemlerinde doğal olarak yetişebilen yabanıl zeytin ağaççıkları/ağaçları (ya da delicelikler) aynı bitki türünün farklı bir çeşididir: "Olea europaea sativa oleaster" ya da "Olea europaea var. sylvestris". Bu "zeytin" çeşidi, tarım/kültür bitkisi değildir; içinde bulunduğu orman ve/veya maki ekosisteminin doğal bir bileşenidir. Zeytincilik yapılabilmesi için bu çeşidin aşılanması gerekmektedir. Ancak, aşılandığı zaman da orman ağaççığı/ağacı olma özelliklerini yitirmekte; bir tarım/kültür bitkisine dönüşmektedir. Öte yandan, özel kişi ve tarım/kültür bitkisidir; artık orman ağaççığı/ağacı değildir; aynı "zeytin" türünün bir başka çeşididir: Olea europaea sativa" ya da "Olea europaea var europaea". Bu "zeytin" ağaççığı çeşidi ve orman ekosistemlerinde doğal olarak. bulunmaz ve orman ağaççığı/ağacı sayılmaz, sayılamaz. Böyle iken, zeytinciler ve zeytinyağcılar ile yandaşları bu ekolojik gerçekleri göz ardı ederek "zeytinin" orman ağacı/ağaççığı olduğunu, dolayısıyla da Ağaçlandırma Yönetmeliği uyarınca "devlet ormanı" sayılan arazilerde zeytin ağaçlandırması yapılabileceği; zeytinin "orman ağacı" sayılmamasının da ormanlarımızın daraltılmasına yol açabileceği gibi gerçekten de son derece gülünç savları öne sürmektedirler. Oysa, tarım/kültür bitkisi zeytin dikilerek ve orman ekosistemlerindeki yabanıl bitkilerin aşılanması uygulamalarında 6831 sayılı Kanunun 57. Maddesinin "orman sahasını artırma" amacına uygun "ağaçlandırma" işleminden söz edilemez. Dolayısıyla, Orman Kanunu’nun bu maddesi uygulanarak "devlet ormanı" sayılan arazilerin zeytin plantasyonları oluşturmaları için özel kişi ve kuruluşlara tahsis edilebilmesi hukuksal olarak olanaksızdır. Ve şimdilik de olsa bir "mutlu son" ! Ne var ki, Danıştay’ın 8. Dairesi 2003 yılında Ağaçlandırma Yönetmeliği’nin söz konusu uygulamalara dayanak olan 14. Maddesini, "zeytin orman ağacı değildir" gerekçesiyle iptal ederek bu hüzünlü gülmeceyi durdurmuştur Ancak, Çevre ve Orman Bakanlığı bu kararın değiştirilmesi için Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’na başvurmuştur. TC Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu ise, Kurul, 2006 sonunda, oyçokluğuyla; "...ağaçlandırma yapılırken orman sisteminin korunması için asli orman ürünü veren ağaçlara öncelik vermeyip asli orman ürünü veren ağaçlar yanında tali orman ürünü veren ağaç ve ağaççıklardan sayılan zeytin ağacına da yer veren Ağaçlandırma Yönetmeliği'nin 14. Maddesinin (b) bendinde yasaya uygunluk bulunmamaktadır. Bu durum göz önüne alındığında anılan Yönetmeliğe dayalı olarak yapılan ve orman alanlarının bizzat Orman bakanlığı eliyle zeytinlik haline dönüştürülmesi yönündeki protokol de hukuka uygun bulunmamaktadır." kararını vererek söz konusu çabaları, en azından şimdilik sonuçsuz bırakmıştır. Bırakmıştır ama Çevre ve Orman Bakanlığı da yeni bir Yönetmelik hazırlığına başlamıştır. Kısacası, ormanlarımızın, şimdilerde, zeytinciler ve zeytinyağcılar ile yandaşlarına karşı da korunmalıdır. Ayrıca, birileri de zeytinci ve zeytinyağcılara sorunlarının alan darlığı değil de var olan zeytinliklerin yapılaşması ve veriminin düşüklüğü olduğunu anlatmalıdır. 23
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear