26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Veteriner hekimlik görevini yapacak Uğur BAZAN Veteriner Hekim arım ve Köyişleri Bakanlığı...‘Tarım’ı geçtim, peki ‘Hayvancılık’ bu bakanlığın neresinde? Adında geçmediği kesin!.. Biraz konuya hakim olanlar; ‘Tarım’, Hayvancılığı kapsar, sözlük anlamı olarak da hayvan yetiştiriciliği anlamına gelir diye bilmişlik taslayabilirler. Fakat ortada sadece isim sorunu yoktur, durum söylediğim şekilde algılandığından olsa gerek, yatırımların ve projelerin bir çoğunda Tarımsal üretimin teşviki ağırlıktadır. Bu da Tarımın; hayvancılığı, sözlük anlamında kapsasa da, eylem anlamında kapsamadığının kanıtıdır. Ben üzerine basa basa söylüyorum; hayvancılık, popüler politikalar ve oy uğruna harcanıyor, üreticiye rüşvet olarak veriliyor. Buna bağlı meslek grupları yok sayılıyor. Yakın zamanda bir çok bakanlığın taşra teşkilatları kapatılarak yetkiler İl Özel İdarelere devredilecek, fakat bu durum ‘İl Özel İdareler Kanun’ unun 6. maddesinde, hizmetler kısmında yine ‘Hayvancılık’ yok ama ‘Tarım’ dan bahsediliyor. Hayvancılık üvey evlat! Bu anlayışla nasıl bir hayvancılık politikası izlenir? ‘’Köyişleri’’ diyoruz; hangi köyişleri? Ortada köy mü kaldı, 5216 sayılı kanunla çoğu mahalle oldu. Zaten amaçta ortada köy bırakmamak... Yıllarca köylüyü, çiftçiyi destekliyoruz diye ayrılan fonlardan, Bakanlığın kimleri desteklediğini hepimiz biliyoruz. Sonra da diyoruz ki; köylü üzerine düşeni yapmadı, kendini geliştirmedi. Bakanlık ne yaptı? Kooperatif üyelerine beşer beşer, ikişer ikişer gebe düve dağıttı; oysa ki kooperatif üyelerine verdiği gebe düveleri bölgede bir işletme altında toplamayı dayatmalıydı. Gebe düveler verilirken ayrı ayrı ahırlara dağıtılacaksa kooperatif kurdurmanın nasıl bir anlamı vardı. Tabi ki kırtasiyecilik!.. Hiç boşuna kendi köylümüzü, kendi üreticimizi cahillikle suçlamayalım. Köylüye, popüler olmayan, doğru politikalarla gitmezseniz olacağı buydu. Ama baştan beri bu isteniyordu sanırım. Büyük üreticilere işçi, bu ülkeye de işsiz lazımdı. Şu taktirde ortada kalanı söyleyelim. Hayvancılık sektörü ve büyümesi istenmeyen ya da başarısız politikalarla güdükleşen küçük üretici ortada kalmıştır. Gelecek beş yılda bu kadar işsiz insanı ne yapacaksınız? Tabi ki ilgili bakanlığın bunun içinde bir politikası olmasını beklemiyorum. Tahmin etmek zor değil. Bununla beraber hayvanlardan insanlara geçen 250 kadar bulaşıcı zoonoz hastalık da beraberinde ortada kalmıştır. Hem de insanlarımızın tam ortasında, enfeksiyonlar şehirlerimizde kol gezmektedir. T “Ortada hayvancılık politikası yoktur.Kendimizi kandırmayalım. Üç beş köylüye beş altı gebe düve vermekle politika olmaz.” Sırasıyla önemli bir kaçını sayalım; ‘Kuş Gribi’ yok mu sizce, yoksa artık saklanmaya mı karar verildi. Sonra ‘Brusella’!.. Farkında değiliz belki ama, aramızda teşhisi konmamış bir çok brusellalı geziyor, onlar farkında bile değil. Bakanlık, çiftliklerde tespitini yapmaya bile korkuyor. Çünkü birinde çıkarsa hayvanın bedelinin ‘ünü ödemek zorunda. Bütçe var mı? Var da, komik!.. Sonra ‘tüberküloz’, hangi sürüye el atsan, çıkma garantisi var nerdeyse. Onu da ödemek zorunda bakanlık, ama tahlil yapmaya bile korkuyor. Sonra Şarbon ve daha niceleri var da bu sütunlara sığmaz. Yediğimiz ette, içtiğimiz sütte ve hayvansal ürünlerde, canlı hayvanda kullanılmış ilaç ve hormonların takibinin yapılabileceği bir sistem bir organizasyon var mı? O da yok! Tarım ve Köyişleri Bakanlığı halk sağlığını doğrudan tehdit ediyor!.. Organik hayvancılık, organik tarım yapan işletmelerin acaba ne kadarı kriterlere uyuyor ya da denetlemesi yapılabiliyor. Lafta var! Bakanlık acaba kendi vatandaşını mı kandırıyor, sırf ekonomi çökmesin, insanlar tüketsin diye. Avrupa deyince mi aklımıza ‘kalite’ geliyor. Ortada hayvancılık politikası yoktur. Kendimizi kandırmayalım. Üç beş köylüye 56 gebe düve vermekle politika olmaz. Sonra destek diye verdikleri düvelerin verimsiz olmaları, bulundukları bölgeye şap hastalığını taşımış olma ihtimalleri ise ayrı bir dert. Geçtiğimiz aylarda ülkemizde bir çok köyde ‘Şap’ Hastalığı’ patlak verdi, hala da görülüyor. Nedense; bu şap vakaları, bakanlığın destek amacıyla üreticiye verdiği gebe düvelerin teslim edildiği zamana denk geldi. Çiftlikler kırıldı. Kayıplar çok ciddi boyutta. Bu gebe düve ihalelerinden kimler ne kazandı bilmem, ama üreticinin kaybettiği bir gerçek. Bakanlığın şapla mücadele etmek için kendi yayınladığı ‘Şap Hastalığı Mücadele Talimatı’ nı birebir uygulayan acaba kaç ilçe tarım müdürlüğü var. ‘Şap Hastalığı’ sektörde kapanmayan bir yara olarak durmaktadır. Bakanlığın içinde hala hayvancılığa yeteri önemi vermeyen yöneticiler yürüttükleri politikaları Veteriner Hekimleri yok sayarak üretmişlerdir. Bir çok araştırma enstitüsünü anlamsız gerekçelerle kapatmıştır. Seksenlerin sonuna kadar yapılan çalışmalar çöpe atılmış, hep başa dönülmüştür. Yeniden yapılanma diye çırpınırken, neredeyse yapılanamama üzerine kurulmuş olan bu bakanlık hangi sorunu çözecek? Tarım Bakanlığı, hayvancılık politikasını gözden geçirsin! Yoksa hayvancılığın beyin merkezi ve lokomotifi olan genel sağlığı korumakla yükümlü Veteriner Hekimlik tarihi görevini yapacaktır. Kimsenin şüphesi olmasın. Ortada dolanan şap ve saklanması muhtemel kuş gribi vakaları... Brusella ve tüberküloz vs. hastaları... Mezbahalardaki mezbelelik, kesilen hayvanların en kadar sağlıksız olduğu ve denetimlerinin yanlış kurulan sistem yüzünden yapılamadığı... Et ve süt gibi hayvansal gıdalarda bulunan ilaç ve hormonların kalıntı miktarı... Genetiğimize nasıl etki ettiği... Sonucunda ne tip hastalıklara yakalandığımız... Böyle giderse bunların artık kamuoyu önünde tartışmaya açılması gerekecektir. Koyulan kurallar, kanun sayfalarında kalsın, sen bildiğini yap, zamanı geçti. Bu kafayı değiştirin, politikalarınızı da değiştirin. Bu bilimsellikten ve ülke menfaatlerinden uzak hayvancılık politikalarıyla Avrupa’nın karşısında duruşumuz hiç de güven vermiyor. Özgünlüğümüzü masada kazanmamız gerekir. Masada kazanmak için elinizde iyi çalışılmış, sıkı veriler olmalı ama nerde!.. Mal alıp satmıyoruz, birilerine haklılığımızı kanıtlamak istiyoruz. Fakat haklı olduğumuza, bizim için o masaya oturanlar bile inanmıyor, çünkü gerçekten çalışmıyoruz. Bürokratlarımız sadece kuru kuruya yazışıyor. İnsan gerçekten ter dökmediği konuda ne kadar inançlı olabilirse müzakere masasına da o kadar inançla oturuyoruz. Bu anlayış ve bu çalışmayla kalitede Avrupa kriterlerini yakalamak hayal! Bunu hepimiz biliyoruz. Zar zor üretilen projelerin içi boş ve geleceği kucaklamaktan uzak. Zaten projeler Türk malı da değil, en çok da bunun için üzülüyorum. Avrupa kendi projelerini dayatıyor ve diyecek söz bulamıyoruz. Tabi bulamayız, buna şaşırmamak lazım. Bunca zaman Bakanlık bürokratlarının bir çoğu koltuklarında rahat rahat, oraya buraya ahkam kese kese oturmadı mı? Şimdi Avrupa’nın dayattığı projeleri uygulamaktan başka şansımız yok, çünkü bizim kendimize özgü bir projemiz, bir gelecek planımız yok! Yok! Yok! Birilerinin bu masayı bozması ve kağıtları daha hilesiz dağıtması gereklidir. Bu hileyi kendi vatandaşına yedirenler, zannetmesin ki Avrupa da yer! Çalışmadan Avrupa yok! 22
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear