27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ankara’da ilk üniversite: Yüksek Ziraat Enstitüsü "Enstitüyü, hükümetin daima güvenle danışacağı büyük bir ziraat kurmayı (Erkânı Harbiye’si) tanıyoruz." [İsmet Paşa’nın enstitüyü açış konuşmasından (30 Ekim 1933).] murini fenniye ve mekatibi ziraiyeye muallim yetiştirmek" olarak saptanmış olsa da beklenen verim alınamaz. Meşrutiyet dönemine değin, araya uzun kesintilerin de girdiği bir süreçte, "klasik öğretim"den ülke gereksinmelerine uygun bir tarım eğitimine geçiş sağlanamaz. Bütün planlama çabasına karşın İttihat ve Terakki yönetimi de bu kalıt üzerinde, tarımsal eğitime köklü bir katkı getiremeyecektir. Sorun, tarımsal eğitimin ulusal ekonominin ana dayanağı olduğunu gören, alan eğitimini bu temele göre örgütlemek gerektiğini düşünen cumhuriyet yönetimince çözümlenecektir. Cumhuriyet gazetesinin Cumhuriyet'in XI. yılına girdiği günkü sayısında, okulun açılışına ilişkin bir yorumyazıda yer alan "... memleket ziraatinin ıslahı için işe evvelâ o memleketin tabiatini tetkik ile başlamak ve bunun için de buna muktedir anasırı (yetkin görevlileri) yetiştirmek lazımdır. Çünkü modern bilim tabiate boyun eğen değil, tabiati her açıdan inceden inceye tanıyan ve onu yenen bilimdir." sözleri de bu gerçeği imliyor (Yüksek Ziraat Fakülteleri, Bugün Ankara'da 4 Fakülte ve 22 Enstitü açılıyor). Aynı yazıda bu okullar, cumhuriyet devriminin (inkılâbın) yurt topraklarına büyük umutlarla atılan "ilk tohumları" olarak niteleniyor. Bu "tohum"ların en iyi koşullar içinde gelişip serpilmelerine, gereken en yüksek özen ve ilginin gösterileceği bildirilen yazı, bu okulların açılışını "Cumhuriyet, Yüksek Ziraat Fakültelerini kurmakla memleketi, çağdaş bir ulus olmak yolunda giriştiğimiz büyük savaşın başarı için zorunlu olan bir aşamasına ulaştırmış oluyor. Bu yüksek bilim kurumlarını ancak cumhuriyet rejimi gibi, memleketin gerçek gereksinmelerinden doğan, memleketi ve halkı tanıdığı kadar, halk için çalışan bir yönetim kurabilirdi" diye selamlıyordu. 20 Haziran 1927'de Sabri Bey'in Ziraat Bakanlığı zamanında Meclis'ce kabul edilen 1109 sayılı yasa gereğince "Zirai ve baytarî enstitüler ile Ankara'da âli ziraat ve baytar mektepleri tesis ve inşa ve idaresi" kararlaştırılır. Enstitünün yapımına 14 Ekim 1928'de başlanır. Bir buçuk milyon liralık ödenek ayrılır. Yüksek Ziraat Enstitüsü'nün temelini oluşturacak olan ve bir "merkez laboratuvarı" işlevi taşıyan ilk çekirdek, Ziraat Bakanlığı'na bağlı olarak kurulur. 1930'da, Mimar E. Arnold Egli’nin tasarımı Rektörlük binası da içinde olmak üzere, yapım işi sürerken, İstanbul'daki Halkalı Ziraat Okulu'nun Ankara'ya taşınmasına karar alınır. "Ankara Yüksek Ziraat Okulu" 1930'da açılır. Halkalı Ziraat Okulu'nun, 1926’da çıkarılan "ziraat mekteplerinin ıslahına dair kanun"a dayanılarak 1928'de kapatılmasıyla doğan boşluğu doldurmak amacıyla, 1930 yılında Ankara'da Yüksek Ziraat Okulu açılınca, Halkalı’nın eski öğretmenleri tarımın ve tarım biliminin o günkü gelişmesini yakından görmeleri, görgülerini artırmaları için Avrupa'ya gönderilir. Onların bu öğrenim ve staj süresi içinde Enstitünün (bugünkü) görkemli ve gelişkin binaları yaptırılır. Enstitünün bilimsel düzeyini yükseltmek için Almanya'dan birçok uzman getirilir. Prof. Dr. Falke, Y. Z. Enstitüsü’nün kurucu yöneticisi olarak yurdumuza gelen bu Alman eğitimciler arasındadır. 6 Temmuz 1932'de kabul edilen 2063 sayılı yasa ile Ankara'da oluşturulacak olan Ziraat ve Veterinerlik okul ve enstitüleri için Maliye Bakanlığına bir buçuk milyon lira harcama yetkisi verilir. Bu para ile Rektörlük yapısının, öğrenci pansiyonunun ve kalan enstitülerin yapımına hız kazandırılır. Dönemin Ziraat Bakanı Muhlis Bey'in [Erkmen] bu süreçte büyük desteği olacaktır. Cumhuriyet’in ilk üniversitesi Yüksek Ziraat Enstitüsü, tüzel kişilik taşıyan ve dört fakülteden oluşan bilimsel bir birlik olarak 19 Haziran 1933'te, 2291 sayılı yasa ile Ankara'da kurulacak, cumhuriyetin onuncu yılında, 29/30 Ekim 1933'te parlak bir törenle eğitimöğretime açılacaktır. 1948'de Ankara Üniversitesi'ne bağlanacak olan okul, 1955'e değin, ülkemizin, alanındaki tek fakültesi olarak görev yapmıştır. Bu alandaki işlevini günümüzde de sürdürmektedir. Enstitü, kuruluşunda bünyesinde topladığı Doğal Bilimler, Ziraat, Veterinerlik, Ziraat Sanatları fakülteleriyle bir tarım ülkesi olan, nüfusunun dörtte üçü köylerde yaşayan Türkiye'de tarımı bilimsel temele dayandırmak için kuruldu. Bu yolla verim artışını hızlandırmak, tarım alanında bilimsel araştırmalar, yayınlar yapmak, bir yandan mühendis yetiştirirken, öte yandan tüm Anadolu çiftçisine, tarımcısına uygulamalı danışmanlık hizmeti vermek üzere, seçkin cumhuriyet kurumları arasındaki yerini aldı. Enstitü'ye daha sonra Orman Fakültesi de eklenecek, ancak 1948'de bu fakülte İstanbul Üniversitesi'ne bağlanacaktır. Yüksek Ziraat Enstitüsü'nün en geniş fakültesi Ziraat Fakültesi'ydi. Bugün de öyledir. Bu fakülte bir yandan genç tarım bilimcileri, mühendisler yetiştirirken, diğer yandan Türkiye'de tarım bilimini yerleştirerek, ülke nüfusunun büyük çoğunluğunu oluşturan köyün ve köylünün gelecekteki ekonomikdemokratik gelişimi için güvenli bir temel oluşturulmasına da katkı sağlayacaktı. Her ikisi de, tarımda ve toplumda egemen feodal yapının kırılmasını istemeyenlerce kadük edilen Toprak Reformu Yasa Tasarısı’nı ve Köy Enstitülerini anımsayalım! Ziraat ve Ziraat Sanatları Fakültesi’ne girecek öğrenciler okula kayıt edilmezden önce Gazi Orman Çiftliği’nde "staj"a alınırdı. Ziraat Fakültesi adayı öğrencileri, bu staj süresi içerisinde çiftliğin bütün tarım şubelerinde çalışırlardı. Yapılan işleri doğrudan görüp uygulayarak gelecekteki mesleklerine, daha baştan, yatkınlık kazanırlardı. Bu iş ve işlemceler bugün öğrenim süresi içerisinde belli sürelerle fakültenin çiftliklerine giderek yapılmaktadır. Bu Fakülte de kendi içinde, tarım dünyasının temel gereksinmelerine yönelik hizmet ve bilgi üretecek pek çok değişik enstitüden oluşuyordu. Bugün on iki bölümü olan okulun Haymana, Ayaş, Kalecik ilçelerimizle, Çifteler (Eskişehir)'de birer araştırma ve uygulama çiftliği vardır. 1936’da Yüksek Ziraat Enstitüsü'nü gezen Yunus Nadi, "Dedik a, bu enstitüler bir âlemdir. Biraz zaman sonra bütün Türk milletinin kıymetini anlayacağı bir âlem!" diye yazmıştı. Bu sözlerin üzerinden tam 70 yıl geçti. Ne acıdır ki o "kıymet"i anlamak bir yana, kendini doyuran bir ülke olmaktan da çık(arıl)mış durumdayız.. Ümit SARIASLAN Araştırmacı yazar ürkiye'de tarım eğitimi de Tanzimat'la başlıyor. Budapeşte Fen Akademisi kitaplığında bulunan "Asarı Ziraa" adlı bir elyazması kitapta, ülkemizde ilk tarım okulunun "Mektebi Ziraa" adıyla 1845'te [Edirne'de] kurulduğu yazılı. Bu okul, tarım "mektep sıralarında öğrenilmez" diye üç yıl sonra kapatılmış (Dr. Sait Tahsin Tekeli, Ziraat Gazetesi, 1936, s. 7). Yazar, "Mektebi Ziraa, ziraat maarifimizin herhalde ilk devresini teşkil eden bir müessesedir." diyor. Kimi kaynaklar ise bu alanda açılan "ilk" okul olarak, 24 Ocak 1847'de İstanbulYeşilköy'de, Ayamama Çiftliği'nde "Ziraat Talimnamesi" adıyla açılan tarım okulunu gösteriyor: "Bu okul, aynı zamanda ülkemizde öğretime açılan ilk mesleki ve teknik öğretim kurumu olarak bilinmektedir" (Yurt Ans. "İstanbul Maddesi). Tarım ve Köyişleri Dergisi'nde (OcakŞubat 2001) aynı okul için, Tanzimat ardından "... Basmahanei Hümayun adı ile Yedikule'de kurularak, dokuma fabrikasına nitelikli eleman sağlamak ve pamuk üretimini geliştirmek amacıyla" açıldı deniliyor. Yine aynı kaynaktan öğrendiğimize göre bu uygulamalı tarım okuluna "Meclisi Vâlâ'nın 25 Ocak 1847'de Takvimi Vekâyi'de yayımlanan kararına göre, Uzunköprü çayırı ile Demirkapı arazisi de uygulama çiftliği olarak" verilmiş. İsmail Hakkı Tonguç da okulun tarihçesini anlatırken Türkiye’de yüksek ziraat öğrenimi için "Suphi Paşa’nın Ticaret Nazırlığı zamanında bugün (1947) İstanbul’da Yeşilköy’ün kuzeybatısında bir kısım arazi satın alınarak mektebin inşasına başlanmıştı." diyor. (Canlandırılacak Köy). Okulun yapım işi, "Zihni Paşa’nın nazırlığı sırasında baytarî müşaviri olan Mehmet Ali Bey’in yönetiminde 1885’te bitirilmiştir. Okulun ilk öğrencileri Ahırkapı’da öğrenim gören Tıbbiyei Mülkiye’de hazırlık eğitimlerini tamamlamış ‘baytar talebe’ olacaktır (1891). Bir yıl sonra, 1892’de aynı okula yüksek ziraat öğrenimi görmek üzere, ‘ziraat talebesi’ de alınacak ve okulun ‘resmi açılışı’, Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi olarak yapılacaktır. Osmanlı topraklarında görev üstlenen ilk baytarları (veterinerleri) yetiştiren bu okul, Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi, iki ayrı eğitim kurumunun yükünü taşıyamayınca "Baytar Mektebi", "li Mülkiye Baytar Mektebi" olarak ayrılacak, bu yapıda kalan "li Halkalı Ziraat Mektebi" yalnız ziraat ve orman memuru yetiştiren bir yüksek okul olarak 1909’a değin hizmet verecektir. Aynı tarihte BoğaziçiBahçeköyü’nde kurulan "li Orman Mektebi"nin öğretime başlamasıyla birlikte, Halkalı, yalnızca "li Ziraat Mektebi", halk arasındaki adıyla ""Halkalı Ziraat Mektebi"olarak kalacaktır. 1. Dünya Savaşı’nda süresiz kapatılan okul, "Ahmet Nesimi Bey’in nezaretinde yeniden açıldığında, okula tarım makineleri eğitimi için bir de "Makinistlik şubesi" eklenir. Bu okul, 1928’e değin hizmet verecektir. Selanik'te de bir benzeri daha önceden açılmış olan (Tonguç) bu li Ziraat Okulları, programlarında "iş bilgisi"ne yer vermekle birlikte, "köyle iş bilgisi"ni yerleştiremedikleri, köylüyle iletişimi kuramadıkları için işlevlerini tam olarak yerine getiremezler. 1911’de çıkarılan "Tedrisatı Ziraiye Nizamnâmesi"ne (Tarım Öğretimi Yönetmeliği) göre ziraat öğretimi dört bölüme ayrılır. Selanik ve Halkalı, uygulamalı bölge okulu olur. Her iki okul öğretiminin de amacı, her ne kadar "muktedir erbabı fen ve ziraat, me T Yüksek Ziraat Enstitüsü (1936) 25
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear