Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Days
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Finike portakalı koruma istiyor Gürsu KUNT A NTALYA "Portakalı, soydum… Başucuma koydum… Ben bin yalan uydurdum…" Çocukluk yıllarımızın bu tekerlemesi, artık portakal üreticisinin kulağına hiç de sevimli gelmiyor. Üretici, bir zamanlar baştacı yaptığı portakalı, ne keyifle başucuna koyabiliyor, ne de "destek gelecek" yalanlarına inanabiliyor. Durum, diğer türlerden daha sulu ve lezzetli olan, dünyanın kabul ettiği bir marka haline gelen Finike Portakalı için de aynı. California Üniversitesi tarafından, dünyanın en kaliteli portakalı seçilen Finike Portakalı, günümüzde lezzetinden hiçbir şey kaybetmese de baharın ilk günlerinde açan mis kokulu çiçeklerini, bahçelerini giderek kaybediyor. Üreticiler ve yerel yöneticiler ise yıllardır Finike Portakalı’nın korunması gerektiğine dikkat çekiyor. Bugün yerel yöneticilerin, Finike Portakalı’nı kurtarma çabaları gösterdiği ürün, ilçeye ilk olarak 1930’lu yıllarda Şekerci Ailesi tarafından getiriliyor. Ondan önce Finike’nin verimli topraklarında, pirinç üretimi yapılıyor. Ancak pirincin, sivrisinekler nedeniyle sıtma hastalığını yayması, pirinç tarlalarının sökülüp, yerine portakal ağaçlarının dikilmesine neden oluyor. Böylece bir zamanlar, pirinç nedeniyle sivri sineklerin dolaştığı topraklar üzerinde, birden çiçeklerinin kokusu nefesi kesen, koyu yeşil yapraklar arasında, güneş rengi meyveler üretilmeye başlıyor. Portakal 1950’lere kadar, Finike arazilerinde hızlı bir gelişim gösteriyor. 1994 yılında ise Californiya’da yapılan tat kontrolünde birinci oluyor. California Üniversitesi araştırmacıları, hala dünyanın en kalitelisi kabul ettiği bu ürünün bir eşdeğerinin olup olmadığını araştırıyor. Ancak dünya birinciliği tescil edilen Finike Portakalı için, yerel yönetimler yıllardır portakalın korunması ve tanıtımının yapılması için destek istiyor. Finike’ye portakalın geldiği, 30’lu yıllardan, 50’li yıllara kadar ürünün ilçede çok büyük bir gelişim gösterdiğini ifade eden Finike Belediye Başkanı Nail Dülgeroğlu, "Zaman içinde çeşitler de geliştirildi. 3040 çeşit ürün elde edildi. Üretimle birlikte, Avrupa’da bir numara olan paketleme üniteleri de yapıldı. Ancak son yıllardaki tarım politikaları, bu gelişimin durmasına hatta gerilemesine neden oldu. Özellikle de son 2 yıldır üretimde ciddi düşüş var. İhracat teşviğinin düşmesi, girdiye de destek olmaması bu sıkıntının boyutlarını artırıyor" diye konuştu. Bir zamanlar 800 dönümlük arazide üretilen portakalın, 500 bin dönüme düştüğünü kaydeden Dülgeroğlu, "Üretim tekniklerini gelişmesi, ürün miktarını çok etkilemese de üretici hatalı politakalar yüzünden zarar etmekten kurtulamıyor. İlçede, yıllık 100 bin ton olan toplam narenciye üretiminin 80 bin tonunun portakal, 5 bin tonunu limon, kalan miktarı ise turunç ve mandalina oluşturuyor" dedi. Dülgeroğlu, son zamanlarda portakal bahçelerinin sökülerek yerine konutlar yapıldığını belirtiyor ve Dülgeroğlu’dan bir de acı itiraf geliyor; "Durum böyle devam ederse, ilçenin sembolü olan portakalı, 50 yıl sonra fotoğraflarda göreceğiz." Tarım alanlarının giderek daralmasındaki en büyük etkinin, verimli araziler üzerindeki yerleşim yerleri olduğunu ifade eden Dülgeroğlu, sözlerine de şöyle devam ediyor: "Her yerin belediye olması aslında en büyük sorun. Tarım karakterli topraklar üzerinde, yerleşim yerleri var. Belediyeler imar planı yapmak zorunda. Böylece tarım topraklarının üzerinde, evler, okullar, sosyal tesisler yer alıyor. Oysa yerleşim yerlerinin alternatifleri var. Orman vasfını kaybetmiş hazine arazileri belediyelere tahsis edilmeli. Böylece, tarım toprakları korunup, boş arazi de yerleşim yeri olarak değerlendirilebilir. Oysa bu alanlar duruyor ve tarım alanlarından imar geçiriliyor. 17 yıldır Finike Belediye Başkanlığı yapıyorum ve bunu 17 yıldır söylüyorum. Bu işle ilgili olan en üst idarecilere kadar durumu defalarca dile getirmiş olmama rağmen, Finike için hiçbir şey yapamadık. Oysa Finike’nin çevresinde, 2 Finike kurulacak kadar yer var. Ben, Finike’deki tarım arazilerinden, portakal bahçelerinden kurtarabildiğimi, kurtardım. Ancak öyle sanıyorum ki 50 yıl sonra, ilçenin sembolü olan portakalı ancak fotoğraflarda görebileceğiz." Finike’de konut ihtiyacının karşılanması için hazine alanından, 2 bin 200 konut yapılabilecek alan yarattıklarını da belirten Dülgeroğlu, "Bu alan daha Ağaçlara uydudan izleme B 22 URDUR (A.A) Burdur'da elektronik tahmin ve erken uyarı sistemi ile 15 bin ağacın uydudan izlendiği, zararlılara karşı önceden mücadele yapılabildiği ve milyarlarca lira tasarruf sağlandığı bildirildi. Burdur Tarım İl Müdürü Kadir Güven, geçen yıl başlatılan ''Elektronik Tahmin ve Erken Uyarı'' sisteminin başarıyla yürütüldüğünü, Burdur'un Hacılar köyü ile Bucak ilçesinin Gündoğdu beldesinde kurulan sistemle, 15 bin ağacın uydudan izlenerek, milyarlarca lira tasarruf sağlandığını kaydetti. Sistem sayesinde çiftçinin, elma bahçelerinde kara leke, iç kurdu, bağ alanlarında ise çeşitli hastalıklar ve salkım güvesi hastalığı konusunda erken tedbir aldığını vurgulayan Güven, ilaçlama giderlerinde de azalma yaşandığını bildirdi. Bitkilerdeki hastalık ve zararlılara karşı önceden mücadele yapıldığı için ürün kaybı da yaşanmadığına işaret eden Güven, elma bahçeleri ve bağ alanlarında bilgisayar bağlantılı saha istasyonlarından elde edilen ve hastalık oluşumunda etken olan toprak, yaprak, havadaki nem ve sıcaklık verilerinin radyo dalgaları vasıtasıyla ana bilgisayara aktarıldığını kaydetti. Güven, bilgisayardaki özel programa verilerin girilmesiyle, doğru zamanda doğru ilaç kullanılarak meyve bahçelerindeki hastalığın önlenebildiğini ifade ederek, elde edilen verilerin köy kahvelerine asıldığını, hoparlörlerden üreticilere duyurulduğunu, uzman ekibin de her zaman yardıma hazır olduğunu kaydetti. önce 55 milyar lira muhammen bedelle ihaleye çıkarılmıştı. Belediye olarak bu ihaleye biz de girdik ve 85 milyar liraya aldık. Ancak, ilgili birimler, satışın çok ucuza yapıldığı gerekçesiyle ihalenin iptal edilmesini sağladılar. Danıştay’da ihalenin iptalinin reddine karar verilmesi için dava açtım. Ancak bu dava kabul edilmedi" diyerek de sorunun bir başka boyutunu dile getirdi. Dülgeroğlu’nun tarım alanlarıyla ilgili önerisi ise şöyle; "Nasıl, tarihi sit alanı, doğal sit alanı varsa ve bunlar yasalarla korunuyorsa, tarım arazileri de böyle bir yasal koruma altına alınmalı. Türkiye’de ağaç kesmek kolay bir iş. Bir ağaç kesene, 20 ağaç dikmesi zorunluluğu getirilmeli." Finike Portakalı’nın, dünyaca ünlü markasını koruyabilme yönündeki çabaları devam ederken, diğer yanda Antalya’nın genelindeki diğer narenciye üreticileri de hatalı tarım politikalarının beraberinde getirdiği sorunları yaşıyor. Sorunları üç temel noktaya oturtan Ziraat Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Vahap Tuncer, "İlk neden ihracat teşvik primlerinin azalması, ikincisi hızlı kentleşme ve rant, üçüncü neden ise geçtiğimiz yıl yaşanan Rusya krizi nedeniyle, pazar kaybı yaşanması" diyor. 1995’ten bu yana başta narenciye, pamuk ve hububat alanlarının azaldığını, sera alanlarının ise arttığını ifade eden Tuncer, "Seracılığın daha çok gelir getireceğini düşünen üreticiler, narenciye bahçelerini bozup, seraya çevirdi. İhracata teşvik priminin azalması bunun en önemli nedeni. Daha önce ton başına 100 dolar olan prim, kademeli olarak düşürülerek, bu yıl 40 dolara indi. Ayrıca pirim artık artık nakit ödenmiyor ve ihracatçının devlete olan borcundan kesiliyor" diye konuştu. Narenciye üretiminin azalmasındaki bir diğer etkenin ise hızlı kentleşme ve rant olduğunu belirten Tuncer, "Kent merkezinde Kırcami, Lara, Güzeloba, Bahtılı, Çakırlar bölgelerindeki narenciye bahçeleri ya imara açıldı, ya da seraya çevrilerek yok edildi. Kumluca, Finike, Demre’deki narenciye bahçeleri de bitti. Oysa Finike narenciyede en önemli alan. Finike’de üretilen portakalın dünyanın başka bir yerinde üretilmiyor. Bir diğer neden ise Rusya’da yaşanan kriz. Türkiye bu yüzden önemli bir pazar kaybına uğradı ve yeni pazarlar bulmakta zorlandı. Bu sıkıntı da kısa sürede aşılacak gibi görünmüyor. Ayrıca üretim girdilerine de devlet desteği verilmeli" dedi. Bu arada girdi maliyetlerini bile karşılayamadıklarını söyleyen üreticiler, geçtiğimiz yıllarda kilosunu 300 bin liradan sattıkları portakala, bu yıl 100 bin liradan bile alıcı bulamadıklarını ifade etti. Üreticiler, ellerinde kalan ürünleri ise bahçelerinde kazdıkları dev çukurlara gömmekte bulduklarını söyledi.